Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 4.çeyrek 2018 – Mesih’te Birlik

PDF İndir  - Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 4.çeyrek 2018 – Mesih’te Birlik 

 

İstek Adresi Web: www.middle-east-publishers.com | E–mail: info@middle-east-publishers.com

1 Yaratılış ve Düşüş  Eylül 28Ekim 5 4

2 İhtilafın Sebepleri — Ekim 6–12 12

3 “Hepsi Bir Olsunlar” — Ekim 13–19 20

4 Birliğin Anahtarı — Ekim 20–26 28

5 İlk İnanlı Topluluğunda Birlik Tecrübesi — Ekim 27–Kasım 2 36

6 Birlik İmgeleri — Kasım 3–9 44

7 Çatışmalar Ortaya Çıktığında — Kasım 10–16 52

8 İmanda Birlik — Kasım 17–23 60

9 En İnandırıcı Kanıt — Kasım 24–30 68

10 Birlik ve Bozuk İlişkiler — Aralık 1–7 76

11 İbadette Birlik  Aralık 8–14 84

12 Kilise Organizasyonu ve Birlik — Aralık 15–21 92

13 Birliğin Nihai Restorasyonu — Aralık 22–28 100

Editör Ofisi 12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904

Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.middle-east-publishers.com

Yazar

Denis Fortin

Editör (English)

Clifford R. Goldstein

Kapak ve Sayfa Tasarımı

Lars Justinen

Sayfa Tasarım

Marisa Ferreira

Çeviri

Daniel C. Alkan

Redaksiyon

AngelOS

© 2018 Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®. Yetişkinler İçin Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı (Standart Versiyon)’un hiçbir bölümü, Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®’nın yazılı izni olmadan hiçbir kişi ya da kurum tarafından düzenlenemez, değiştirilemez, uyarlanamaz, tercüme edilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®’nın bölüm ofisleri, belirli ilkelere göre, Yetişkinler İçin Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı’nın tercüme ettirilmesine yetkilidirler. Bu tercümelerin telif ve yayın hakları Genel Konferans’ta kalacaktır. “Yedinci Gün Adventist,” “Adventist” ifadeleri ve alevli logo Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®’nın tescilli markalarıdır ve Genel Konferans’ın izni olmadan kullanılamazlar.

Bu kitapçık Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı® Yetişkinler İçin Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı Ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması, Genel Konferans Yönetim Komisyonu (ADCOM)’un bir alt komisyonu olan Sebt Okulu Yayın Kurulu’nun yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık dünya çapında bir değerlendirme kurulunun katkılarını ve Sebt Okulu Yayın Kurulu’nun onayını yansıtmakta olup, sadece veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.

İçindekiler

Kilise, Allah’ın yeryüzündeki ailesidir: birlikte hizmet eden, çalışan ve ibadet eden. İsa’yı lider ve Kurtarıcı olarak izleyerek kilise, tüm insanlara kurtuluşun iyi haberini vermeye çağrılır.

Yedinci–Gün Adventist Kilisesi’nin Temel İnançlarının ١٤üncü maddesi, kısmen şöyle ifade eder: “Kilise, İsa Mesih’i Rab ve Kurtarıcı olarak kabul eden imanlılar topluluğudur. Tanrı’nın Eski Ahit zamanlarındaki halkının bir devamı olarak bizler dünyadan çıkmaya çağrıldık; ve ibadete, paydaşlığa, Söz’ün talimatlarına uymaya, Rabbin Sofrası’nı kutlamaya, tüm insanlığa hizmet etmeye ve müjdeyi dünya çapında ilan etmeye çağırıldık.”—Seventh–day Adventists Believe (Boise, Idaho: Pacific Press© Publishing Association, 2005) s. 163.

Ama kilise derken ne kastediyoruz? Kim kiliseye ait? Bu soruların cevabı kısmen kilisenin tanımına dayanır.

Bir kilise, kuşkusuz Allah’a itaat eden, ibadet ve hizmet için bir araya gelen İsa inanlılarının yerel topluluğudur. Ev kiliselerinde veya daha büyük cemaatlerde toplanabilirler (Rom. 16:10, 11). Kilise, Hıristiyanların toplandığı bina anlamına da gelir. Fakat bu, kilisenin en iyi tanımı değildir. Kilise, binalarla değil, insanlarla ilgilidir.

Yeni Ahit’te, kilise bazen belirli bir coğrafyadaki inanlı grubu olarak anılır. Pavlus, Galatya’daki kiliseye hitap ettiğinde, o bölgedeki kasaba ve köylerdeki pek çok yerel cemaate atıfta bulundu (Gal. 1:2; ayrıca bkz. 1 Pet. 1:1). Kilise ile bazen belirli bir mezhebe ait olan veya kendilerini inançları ve mirasları gereği belirli bir isimle çağıran bir grup insanı da kastedebiliyoruz.

Yine de, tüm bu tanımlar eksiktir. Kilise, dünyanın her yerindeki Allah’ın halkıdır. Ve Mesih’in çeşitli mezheplerde sadık takipçileri olmasına rağmen (ki çoğu son krizde Allah’ın bakiyelerine katılacaktır [Vah. 18:1–4]), bu çeyrek yılda kendi kilisemiz olan Yedinci–Gün Adventist Kilisesi’ne ve Mesih’te birliğin bizim için ne anlama geldiğine odaklanacağız.

Mesih’in Bedeni’nde Birlik olarak adlandırılan İnanç Bildirgesi 14’te şöyle yazar: “İnanlı topluluğu her ulus, ırk, dil ve halktan çağrılan birçok üyesi olan tek bir bedendir. Mesih’te bizler yeni bir yaratığız; ırk, kültür, öğrenim durumu, milliyet, yüksek ve alçak, zengin ve fakir, erkek ve kadın arasındaki farklar bizlerin arasında ayrım oluşturmamalıdır. Kutsal Ruh aracılığıyla bizleri kendisine ve birbirimize bağlayan Mesih’te bizler hepimiz eşitizdir; koşulsuz ya da tarafsız olarak hizmet edip, hizmet alacağız. İsa Mesih’in Kutsal Yazı’daki vahyi sayesinde aynı imanı ve umudu paylaşırız ve herkese tek bir tanıklık ile ulaşırız. Bu birliğin kaynağı, bizleri çocukları olarak evlat edinen Allah’ın üçlü birliğidir.”—Seventh–day Adventist Believe, s. 201.

Bu Kutsal Kitap çalışması serisinin amacı, her zaman olduğu gibi, şimdi de bu birliğe karşı zorluklarla karşılaşan ve zamanın sonuna kadar da karşılaşacak olan Yedinci–Gün Adventistleri olarak bizler için Hıristiyan birliği konusunda dini talimatlar sağlamaktır.

Bununla birlikte Kutsal Yazılar’da, Allah’ın Mesih’teki birlik armağanını nasıl yaşayacağımıza dair çok sayıda ipucu ve talimatlar buluyoruz. Bize verilen birliği kilisemizde yaşama ve ifade etme ile ilgili olan bu talimatlar, bu çeyreğin odak noktasıdır.

Denis Fortin, Andrews Üniversitesi, Berrien Springs, Michigan’da bulunan Yedinci–Gün Adventistleri İlahiyat Fakültesi’nin teoloji profesörüdür. Fortin, 1994 yılında İlahiyat Fakültesi’ne katıldıktan beri aynı zamanda İlahiyat Yüksek Lisans programının direktörlüğü (1999–2001), dekan yardımcılığı (2000–2004), Teoloji ve Hıristiyan Felsefesi Departmanı başkanlığı (2006) görevlerinde bulunmuş ve kısa zaman öncesine kadar dekanlık görevinde bulunmuştır (2006–2013).

Mesih’teki Birliğimiz

*Eylül 29–Ekim 5

Yaratılış ve Düşüş

Sebt Günü

KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Yar. 1:26, 27; 1.Yu. 4:7, 8, 16; Yar. 3:16–19; Yar. 11:1–9; Gal. 3:29; Yas. 7:6–11.

HATIRLAMA METNİ: “Sonra [Allah] Avram’ı dışarı çıkararak, ‘Göklere bak’ dedi, ‘Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o kadar çok olacak.’ Avram Allah’a iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.” (Yaratılış 15:5, 6).

Allah’ın halkının hikayesi, insanların yaratılmasıyla ve onların günaha trajik düşüşleriyle başlar. Kilisede birliğin doğasını anlama çabası, Allah’ın Yaratılış’taki ilk planı ve daha sonra Düşüş sonrası yenilenme ihtiyacı ile başlamalıdır.

Kutsal Kitap’ın ilk bölümleri, Allah’ın insanlığın bir aile olarak kalmasını amaçladığını ortaya koymaktadır. Ne yazık ki, bu birlik günahın trajedisinden sonra koptu. Sadece günahta yalnızlık ve bölünmenin kökleri ortaya çıktı, bunlar itaatsizliğin kötü sonuçlarındandı. Yasaklanmış ağacın meyvesinden yedikten sonra Allah onlara ilk yaklaştığında Adem ile Havva arasındaki yakın etkileşimde bu bölünmenin bir ipucunu elde ederiz (bkz. Yar. 3:11). Bu nedenle, kurtuluş planının gerçekleştirileceği her şeyden önce, bu özgün birliğin tekrardan sağlanması da çok önemli bir amaçtır.

Allah’ın halkının babası olan İbrahim, Allah’ın kurtuluş planında önemli bir rol oynadı. İbrahim, Kutsal Yazılar’da, Allah’ın halkının birbirleriyle ve Allah’ın kendisi ile birleştiren “imanla doğruluk” (bkz. Romalılar 4:1–5) gibi büyük bir örnek olarak tasvir edilmiştir. Rab, birliği yeniden kurmak ve kaybolmuş insanoğluna isteğini bildirmek için insanlar aracılığıyla çalışır.

*6 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

1. DERS

Eylül 30

Birliğin Temeli Olarak Sevgi

Yaratılış 1 ve 2’deki Yaratılış öyküsünde görülen açık mesaj, Yaratılış haftasının sonunda var olan genel uyumdur. Allah’ın son sözleri, her şeyin “çok iyi” olduğu (Yar. 1:31) sadece estetik güzelliğe değil, aynı zamanda Allah bu dünyayı ve onu dolduracak insanları yaratma işini bitirdiğinde, kötülük ya da ahlâksızlık unsurlarının yoksunluğuna da işaret eder. Allah’ın Yaratılıştaki asıl amacı, tüm yaşam formlarının uyumlu olarak bir arada olduğu ve birbirine bağlı ilişkileri içermiştir. İnsan ailesi için yaratılmış güzel bir dünyaydı. Hepsi mükemmeldi ve Yaratıcı’ya layıktı. Allah’ın dünya için ideal ve özgün amacı uyum, birlik ve sevgi idi.

Yaratılış 1:26, 27’yi okuyun. Bu ayetler, Yaratılış 1 ve 2’de de tasvir edildiği gibi, dünyasal yaratılışın geri kalanıyla ters olarak, insanın özgünlüğü hakkında ne öğretir?

Yaratılış, Yaratılış öyküsünün başka hiçbir yerinde söylenilmeyen şekilde Allah’ın insanlığı O’nun benzerliğinde yarattığını söyler. “Tanrı, ‘Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım’ dedi;… Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. (Yaratılış 1:26, 27). Her ne kadar teologlar yüzyıllardır bu görüntünün tam doğasını ve Allah’ın kendisinin doğasını tartışsalar da, Kutsal Yazılar’ın birçok pasajı Allah’ın doğasını sevgi olarak sunar.

1.Yuhanna 4:7, 8, 16’yı okuyun. Bu ayetler, ilk başta nasıl yaratıldığımızı ve bunun Yaradılış’ta bulunan ilk birliği nasıl etkileyebileceğini anlamamıza nasıl yardımcı olabilir?

Tanrı sevgidir ve insanlar da sevebildiği için (dünyasal yaratılışın geri kalanının kesinlikle yapamayacağı şekillerde), O’nun suretinde yaratılmış olmak sevgiyi de içermek zorundadır. Yine de, sevgi sadece başkalarıyla ilişki içinde var olabilir. Böylece, Allah’ın benzerliğinde yapılan her ne olursa olsun, sevme kapasitesini ve derin bir şekilde sevmeyi gerektirmelidir.

PAZAR

Ekim 1

Düşüş’ün Sonuçları

Düşüş’ün sonuçları muazzamdı. Adem ve Havva’nın itaatsizliği, tüm yaşam formları arasındaki uyumlu bağın kopmasını başlattı. Daha da kötüsü, bugün bile insanlar arasında var olan ayrılığı, anlaşmazlıkları ve bölünmeleri başlattı. Uyumsuzluk, Adem ve Havva’nın, Düşüş’ün suçlamasını hemen başkalarının üzerine atmaya çalışmasında görülüyor (Yaratılış 3:12, 13). O zamandan beri işler daha da kötüleşti.

Yaratılış 3:16–19 ve Yaratılış 4:1–15’i okuyun. Bu ayetlerde günahın sonuçlarını ve bunun Allah’ın yarattığı uyumlu dünya üzerindeki etkisini ne ortaya çıkarır?

Adem’in itaatsizliği, zamanla Allah’ın yarattıklarını etkileyen birçok olayın ve sonucun kaynağı oldu. Doğal dünya, günahın sonuçlarından zarar görmeye başladı. İnsan ilişkileri de etkilendi. Birbirlerini himaye edip sevmeleri gereken iki kardeş olan Kayin ve Habil, birinin Allah’ın önceden belirlenmiş ibadet tarzını takip etmek yerine kendi bencil eğilimlerini takip etmek istemesi yüzünden birbirlerine yabancılaşmışlardı. Bu yabancılaşma, şiddet ve ölümle sonuçlandı. Bununla birlikte, Kayin’in tepkisi, Habil’den çok Allah’a idi. Allah’a karşı kızgınlık hissetti (Yar. 4:5) ve bu öfke, Habil’e karşı kindarlık yarattı. İtaatsizlik insan ilişkilerini daha da kopardı.

“RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.” (Yar. 6:5). Bu kötülük, sonunda Tufan’a ve Allah’ın başlangıçtaki özgün yaratılışın inanılmaz tahribatına yol açtı. Ancak o zaman bile Allah insanlıktan vazgeçmedi, Nuh ve ailesinin yeniden başlaması için bir bakiye bıraktı.

Tufan’dan sonra Allah, Nuh ve ailesine bir vaat verdi. Gökyüzündeki gökkuşağı, onlara her zaman O’nun merhametini ve sözünü, O’nun iyiliğini ve lütfunu hatırlatacaktı (Yar. 9:12–17, Yşa. 54:7–10). Allah, Nuh ile bir antlaşma tesis etti ve O’na ve O’nun Sözüne iman eden birleşik bir insan ailesinin olması için orijinal planını yeniden yürürlüğe koydu.

Günahın uyumsuzluğunun getirdiği yollar nelerdir? Seçimlerinizin güçlü bir şekilde etkileyebileceği kişiler arasındaki uyumu eski haline getirmeye yardımcı olması açısından şu anda hangi seçimleri yapabilirsiniz?

PAZARTESİ

Ekim 2

Daha Fazla Uyuşmazlık ve Ayrılık

Yaratılış 11:1–9’u okuyun. Burada ayrılık ve uyuşmazlık problemini daha da kötüleştiren nedir?

Tufan’dan sonra Kutsal Kitap tarafından ortaya konulan bir sonraki olaylar dizisi, Babil Kulesi’nin inşası, dillerin karışıklığı ve o zamana kadar bir dili konuşmuş olan insanların dağılmasıdır. Belki Fırat ve Dicle nehirlerinin arasındaki toprağın verimliliği ve arazinin güzelliği, Nuh soyundan gelen bazılarının kendilerine Şinar bölgesinde – bugünkü güney Irak topraklarında – bir kent ve yüksek kuleli bir yapı inşa etmeye teşvik etti (Yar. 11:2).

Arkeoloji, Mezopotamya’nın erken tarihi çağlardan beri yoğun nüfuslu bir bölge olduğunu göstermiştir. Bu insanlar arasında kil tabletler üzerine yazım sanatını icat eden Sümerler vardı. İyi inşa edilmiş evler yaptılar, mücevher, aletler ve ev eşyaları üretiminde ustalardı. Kazılar, çeşitli tanrıların ibadetine adanmış birçok kule benzeri tapınağı da ortaya çıkardı.

Şinar topraklarına yerleşmiş olan Nuh’un soyundan gelenler, Nuh’un Tanrısı’nı ve O’nun bir daha asla dünyayı bir Tufan ile yok etmemek için verdiği sözü hızlıca unuttular. Babil Kulesi’nin inşa edilmesi üstün bilgelik ve becerilerine bir anıttı. Onların şan ve şöhrete olan arzuları, “kendimize bir nam yapalım” (Yaratılış 11:4 KM), bu bina projesi için bir güdü oldu. İlahi amaçlara göre, insanlar gerçek din bağlarıyla birliklerini korumalıydılar. Putperestlik ve çoktanrıcılık bu içsel manevi bağı kırdığında, sadece dinin birliğini değil, aynı zamanda kardeşliğin ruhunu da yitirmişlerdi. Harici araçlarla içteki birliği korumak için yapılan böyle bir kule projesi hiçbir zaman başarılı olamayacaktı.”—The SDA Bible Commentary, cilt 1, s. 284, 285.

Adem ve Havva’nın düşüşü, insan ırkının birliğini ve Allah’ın orijinal planını paramparça etti. İbadete dair kafa karışıklığına; kötülük ve ahlâksızlığın yeryüzünde yaygınlaşmasına; ve nihayetinde insanlığın, o zamandan beri birbiriyle çatışma halinde olan birçok farklı kültüre, dile ve ırka ayrılmasına neden oldu.

Kilise içinde bile bize zarar veren ırk, kültür ve dil ayrımını iyileştirmeye yardımcı olmak için uygulayabileceğimiz pratik adımlar nelerdir?

SALI

Ekim 3

Allah’ın Halkının Babası İbrahim

Üç büyük tektanrılı dünya dinleri, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam, babaları olarak İbrahim’i görürler. Hıristiyanlar için, bu ilişki ruhsal bir ilişkidir. Mezopotamya’daki ülkesini terk etmeye çağrıldığında, İbrahim’e onun ile “tüm dünyadaki ailelerin kutsanacağı” söylenmişti (Yar. 12:3; ayrıca bkz. Yar. 18:18, 22:18). Bu kutsanma İsa aracılığıyla geldi.

İbraniler 11:8–19, Romalılar 4:1–3 ve Galatyalılar 3:29’u okuyun. Bu metinlerde İbrahim’in inancının hangi unsurlarından bahsedilir ve bunlar Hıristiyan birliği fikriyle nasıl ilişkilidir? Yani, bugün bu metinlerde Hıristiyan birliğinde hangi önemli bileşenin olması gerektiğini anlamamıza yardımcı olabilecek ne bulunabilir?

Tüm imanlıların babası olarak, İbrahim bize Hıristiyan birliğinin esası olan bazı temel unsurları veriyor. İlk önce itaat etti. İman sayesinde İbrahim miras alacağı yere gitmesi için çağrılınca, Tanrı’nın sözünü dinledi ve nereye gideceğini bilmeden yola çıktı” (İbr. 11:8). İkincisi, Allah’ın vaatlerine umudu vardı. İman sayesinde bir yabancı olarak vaat edilen ülkeye yerleşti. Aynı vaadin ortak mirasçıları olan İshak ve Yakup’la birlikte çadırlarda yaşadı. Çünkü mimarı ve kurucusu Tanrı olan temelli kenti bekliyordu” (İbr. 11:9, 10). Üçüncüsü, Allah’ın kendisine bir oğul vereceğini ve bir gün onun soyundan gelenlerin yıldızlar kadar çok olacağına inanıyordu. Bu cevaba dayanarak Allah onu iman yoluyla akladı (Rom. 4:1–3). Dördüncüsü, Allah’ın kurtuluş planına güveniyordu. İbrahim’in imanı üzerinde yapılan en büyük sınav, Allah’ın ondan İshak’ı Moriya Dağı’nda kurban etmesini istediğinde geldi (Yar. 22:1–19, İbr. 11:17–19).

Eski Ahit, İbrahim’i Allah’ın bir dostu olarak tanımlar (2.Tar. 20:7, Yşa. 41:8). İman hayatı, sarsılmaz itaati ve Allah’ın vaatlerine olan güveni, Hıristiyan hayatlarımızın şu anda nasıl olması gerektiği konusunda onu bir örnek yapar.

Önümüzdeki birkaç gün boyunca eylemlerinizi ve sözlerinizi düşünün. Ne söylüyor ya da yapıyor olursanız olun, imanınızın gerçek olduğunu yansıtan şeyleri hangi yollarla görebilir ve emin olabilirsiniz?

ÇARŞAMBA

Ekim 4

Allah’ın Seçilmiş Halkı

İbrahim’i kulu olarak çağırırken Allah, Kendisine, dünyaya O’nu temsil edecek bir halk seçti. Bu çağrı ve seçim, Allah’ın sevgisinin ve lütfunun bir eylemiydi. Allah’ın İsrail’e yaptığı çağrı, Düşüş tarafından meydana gelen yıkım ve ayrılıktan sonra tüm insanlığın restorasyonu planında merkezi bir yer aldı. Kutsal tarih, Allah’ın bu restorasyona yönelik çalışmalarının incelenmesidir ve bu planın önemli bir bileşeni, antlaşma milleti olan İsrail’di.

Yasa’nın Tekrarı 7:6–11’e göre Allah İsrail’i neden Kendi halkı olarak adlandırdı? Neden İbrahim’in soyunu Kendi halkı olarak seçti?

Allah’ın insanoğluna olan sevgisi, İsrail’in Kendi halkı olarak seçilmesinin esasıdır. Allah, bilgisini halkı aracılığıyla korumak ve insanlığın kurtuluşunu sağlamak için İbrahim ve onun soyu ile bir antlaşma yaptı (Mez. 67:2). Yine de, Allah’ın İsrail’i seçmesini sağlayan, yüce bir sevgi eylemidir. İbrahim’in soyunun, Allah’ın hak edilmemiş sevgisiyle övünebilecekleri hiçbir şeyleri yoktu.  ‘Allah’ın sizi sevmesinin ve seçmesinin nedeni öbür halklardan daha kalabalık olduğunuzdan değil. Siz sayıca öbür halklardan azdınız’ ” (Yas. 7:7).

Allah’ın halkını seçmek için kullandığı değerler bize göre garip bir çelişkidir. İnsanlar, liderlerini seçerken gücüne, bilgeliğine ve özgüvenine bakarken, Allah, O’na hizmet etmesi için güçlü ve kudretli olanı seçmez, aksine zayıflıklarını, aptallıklarını ve hiçliklerini algılayan ya da kabul edenleri seçer, öyle ki O’nun huzurunda kimse övünemesin (1.Kor. 1:26–31).

Yine de, onların ayrıcalığına bakın: “Allah kendi halkı olan İsrail’i bir övgü ve görkem kaynağı yapmak istiyordu. Onlara her ruhsal ayrıcalık verilmişti. Allah, onları kendisinin temsilcileri yapacak olan karakter oluşumuna uygun hiçbir şeyi onlardan esirgemedi.

“Allah’ın yasasına itaatleri onları dünyanın ulusları önünde refah harikaları haline getirecekti. Onlara tüm kurnazlık gerektiren işlerde bilgelik ve beceri verebilecek olan Kişi öğretmenleri olmaya devam edecek ve onları kendi yasalarına itaat yoluyla asilleştirerek yüceltecekti. İtaatkâr olmaları halinde diğer uluslara sıkıntı veren hastalıklardan korunacaklar ve zihin gücü ile bereketleneceklerdi. Allah’ın görkemi, O’nun yüceliği ve kudreti, onların tüm zenginliklerinde açığa vurulacaktı. Bir rahipler ve önderler krallığı olacaklardı. Allah onlara yeryüzündeki en büyük ulus olmaları için her imkânı sağladı.”—Ellen G. White, Christ’s Object Lessons, s. 288.

Allah’ın kadim İsrail için yaptıklarıyla onlara çağrısı arasında ve bizim için yaptıklarıyla, Yedinci–Gün Adventistleri olarak bize olan çağrısı arasında ne gibi paralellikler bulabiliriz? Yanıtlarınızı Sebt gününde tartışın.

PERŞEMBE

Ekim 5

EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “Yaratılış: Tanrı’nın Evrim Kuramına Verdiği Yanıt,” s. 15–19, ve “İbrahim, Bütün İnananların Babası,” s. 61–64, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt kitabını okuyun.

Allah’ın insanlığı yaratmasındaki asıl amacı, aile kurumlarına (Yar. 2:21–24) ve aynı zamanda Sebt Günü’ne de yansır. Sebt Günü, İsa’nın Markos 2:27, 28’de açıkça belirttiği gibi, tüm insanlığa yönelikti. Aslında, onun evrensel doğası, sadece İsrail’deki antlaşma halkına yaptığı çağrıdan önce değil, Yaratılış’ta Allah’ın günahın başlangıcından bile önce yedinci günü ayırmasıyla görülmüştür. Bütün insanlar onu tutmuş olsalardı, Sebt Günü’nün ne kadar da güçlü bir birleştirici kuvveti olurdu. Allah’ın, Adem ve Havva’nın soyundan gelenlere, O’na ve birbirlerine olan ortak bağlarının hatırlatılmasını sağlayan dinlenme günüydü. Sebt Günü ve aile, Aden’de benzer şekilde kurulmuştu ve Allah’ın amacına göre ayrılmaz bir şekilde birbirlerine bağlıydı. Diğerlerinden farklı olarak bu günde, Aden’deki yaşamı yaşamamız mümkündür. Aile üyelerinin işinde ve öğreniminde, ibadetinde ve dinlenmesinde, babanın ailenin dini lideri olması, hem babanın hem de annenin çocuklarının öğretmeni ve refakatçisi olması Allah’ın planıydı.”—Ellen G. White, Child Guidance, s. 535.

TARTIŞMA SORULARI:

Kadın’ın Yaratılış’ta Adem’in kaburga kemiklerinden yaratılması, bir koca ile eşi arasında var olması gereken yakın ve samimi bağı nasıl açığa çıkarıyor? Bu bize Allah’ın Kutsal Kitap aracılığıyla Kendi insanlarıyla aradığı yakınlığın bir örneği olarak neden karı ve koca tanımını kullandığı konusunda ne söylemelidir?

Babil Kulesi hikayesi bize insanların etnik ve dilsel çeşitliliğinin Allah’ın orijinal planının bir parçası olmadığını gösterse de, bugün bu tür doğal bölünmeleri nasıl aşabiliriz? Kilise, pek çok ülkenin ve dilin insanlarından oluşan bir kitle olsa bile, nasıl birlik ve uyum içinde olabilir?

Kadim İsrail’e yapılan çağrı ile Yedinci–Gün Adventistleri olarak bize yapılan çağrı arasında bulduğunuz paralellikler nelerdir? Daha da önemlisi onlardan, Mesih’teki ilahi çağrımıza sadık olmamıza yardımcı olacak hangi dersleri çıkarabiliriz?

ÖZET: Allah’ın Yaratılış’taki özgün planı, insanlığın bir aile olarak uyumlu ve birlik içinde yaşamasına yönelikti. İlk ebeveynlerimizin itaatsizliği, Allah’ın planında bir kesintiye neden oldu. Yine de, Allah, İbrahim’i, yalnızca Mesih’te bulunan iyileşme vaadini canlı tutabilecek bir halkı kurması için çağırdı.

CUMA

Ekim 6

Sebt Gününde Derslere Son

Andrew McChesney, Adventist Müjdeciliği

Hemşire olmak isteyen Yedinci Gün Adventisti öğrenciler, kilisenin Bangladeş’teki ilk hemşirelik okulunu açmasıyla artık Sebt gününü tutamamak durumuyla karşı karşıya kalmayacaklar.

Bir On Üçüncü Sebt Bağışı, ülkenin başkenti Dakka’ya iki saat uzaklıkta, Gowalbathan Kaliakoir’deki Bangladeş Adventist Okulu’nun kampüsünde yer alan Bangladeş Adventist Hemşirelik Enstitüsü’nü barındıran üç katlı tesise kısmen destek oldu.

Adventst Kilisesi başkanı Ted N.C. Wilson, 2016 yılının sonuna doğru, hemşirelik okulunun kurdele kesme töreninde, “Burası bu büyük ve güçlü ülkeye yüzlerce müjdeci gönderecek ve bu cennetten gelen bir bereket olacak,” dedi. “Tanrı bu okulu bereketlesin.”

100 kişilik kontenjanı olan okulda derslere 2017 yılında başlandı.

Bangladeş Adventist Akademisinin ve Okulunun müdürü Myrun Ju Lee, on derslik, dört laboratuvar, bir konferans salonu ve diğer tesislerden oluşan yeni binanın 400 bin dolarlık ücretinin 150 bin dolarının, 2015’in üçüncü çeyreğinde tüm dünyadaki kilise üyeleri tarafından sunulan bir On Üçüncü Sebt Bağışı’ndan geldiğini söyledi. 100 bin dolar Adventist Kilisesi’nin Bangladeş de dahil 14 ülkeden oluşan Asya-Pasifik Bölümü’nden, kalanı da Güney Kore’deki bireysel bağışçılardan gelmiş.

Güney Asya-Pasifik Bölümü’nün başkanı Saw Samuel, hemşirelik okulunun kurulmasını On Üçüncü Sebt Bağışı olmasaydı gerçekleşmeyecek, dikkate değer bir başarı olarak tanımlıyor.

“Bu bir dönüm noktası,” diyor Saw. “Bu Bangladeş’teki ilk Adventist sağlık eğitim kuruluşu.”

Okul ülkedeki Adventist öğrencilere kendi ülkelerinde hemşirelik okuma fırsatı sunuyor.

“Bangladeş’te hemşirelik okuluna sahip olabilmek bizim için çok önemli çünkü burada genç bir Adventistin Sebt günlerinde okula gitmek zorunda kalmayacağı bir hemşirelik okulu yok,” diyor bölümün yardımcı yönetici sekreteri Kevin Costello. “Nihayet artık onlar için bir yandan hemşirelik okurken, bir yandan da Sebt gününde Allah’ı yüceltebilmelerine olanak sağlayan bir yer var.”

Bangladeş Adventist Hemşirelik Okulu’nun kurulmasını mümkün kılmaya yardım eden hizmet bağışlarınız için teşekkür ederiz.

Adventist Kilisesi başkanı Ted N.C. Wilson, soldan ikinci, Bangladesh Adventist Hemşirelik Enstitüsü’nü ziyaret ediyor.

*Ekim 6–12

İhtilafın Sebepleri

Sebt Günü

KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Yas. 28:1–14, Yer. 3:14–18, Hak. 17:6, 1.Kr. 12:1–16, 1.Kor. 1:10–17, Elç. 20:25–31.

HATIRLAMA METNİ: “ ‘RAB korkusudur bilgeliğin temeli. Akıl Kutsal Olan’ı tanımaktır.’ ” (Özd. 9:10).

Eski Ahit peygamberleri defalarca İsrail halkını Allah’ın talimatlarına uymaya çağırdılar. İtaatsizlik ve dikkatsizlik, inançlarından dönmeye ve ihtilafa yol açacaktı. Allah’ın yasalarına itaat, insanları günahın doğal sonuçlarından korumak ve onları birçok yabancı milletin arasında kutsamak için amaçlanmıştır. Allah’ın iradesinin takibi, halk arasında uyum yaratacak ve onların hemen hemen her yönden kuşatıldığı putperest ve kötü ibadet uygulamalarına dayanmaları için topluluğun kararlılığını güçlendirecekti. Allah’ın niyeti, halkının kutsal olması ve etrafındaki uluslara tanıklık etmesiydi.

Allah’ın İbraniler’i Mısır’dan çıkardıktan sonra onlara söylediği gibi: “İşte, Tanrım Allah’ın buyruğu uyarınca size kurallar, ilkeler verdim. Öyle ki, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede bunlara uyasınız. Onlara sımsıkı bağlanın. Çünkü ne denli bilge ve anlayışlı olduğunuzu uluslara bunlar gösterecek. Bu kuralları duyunca, uluslar, ‘Bu büyük ulus gerçekten bilge ve anlayışlı bir halk!’ diyecek.” (Yas. 4:5, 6).

Şüphesiz ki, sadık kalsalardı, O’nun halkı kutsanmış ve çevresine bereket kaynağı olacaktı. Ancak sadakatsizlik birçok soruna daha yol açacaktı, ihtilaf bunlardan birçoğu içinde sadece biriydi.

*13 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

2. DERS

Ekim 7

“Ey Dönek Çocuklar, Geri Dönün”

İsrail halkının tarihi, itaatsizlik ve anarşi hikâyeleriyle doludur, Allah’a itaat etmeye geri dönüyor ve bunu daha fazla itaatsizlik ve çatışmalar tekrar ediyordu. Bu örnek kendini tekrar tekrar gösteriyordu. Allah’ın halkı bilinçli olarak O’nun istemini takip ettiği her sefer barış ve yaşamla kutsandılar. İtaatsizlik ettikleri ve kendi yollarını izledikleri her sefer de hayatları sefillik, savaşlar ve çatışmalarla dolu oldu. İsrail, vaat edilmiş topraklara girmeden önce bile Allah bu örneği öngörmüş ve varoluşlarının bu denli kötü sonuçlarından kaçınmaları için çözüm önermişti.

Yasa’nın Tekrarı 28:1–14’ü okuyun. Halkı, Allah’ın istemine itaat etseydi, İsrail’e ne gibi bereketler gelecekti?

Yeremya 3:14–18’i okuyun. Allah’ın İsrail’e tövbe etmesi ve O’na dönmesi çağrısından ne çıkarabiliriz? Bu, Allah’ın halkına olan sevgisi ve sabrı hakkında bize ne anlatır?

Yeremya kitabında şaşırtıcı olan şey, Allah’ın, isyan, bölünmüşlük ve putperestliğe rağmen halkına karşı ne kadar sevgi dolu, merhametli ve cömert olarak yaklaştığının görülmesidir. Allah sürekli halkını O’na geri dönmeye ve aşağılayıcı eylemlerinden tövbe etmeye davet ediyor. Allah, tekrar tekrar restorasyon ve gelecek için umut vaat etti.

“ ‘Ey dönek İsrail, geri dön’ diyor RAB. ‘Size artık öfkeyle bakmayacağım, Çünkü ben sevecenim’ diyor RAB. ‘Öfkemi sonsuza dek sürdürmem. Ancak suçunu kabul et: Tanrın Allah’a başkaldırdın, Her bol yapraklı ağacın altında sevgini yabancı ilahlarla paylaştın, Beni dinlemedin.’ “Böyle diyor RAB.” (Yer. 3:12, 13).

Yeremya’nın sözleri, Allah’ın Sözü’nün genel olarak ihmal edildiği bir zamanda söylendi. Kral Yoşiya zamanında bazı reformlar başlatılmış olsa da, çoğu insan Allah’a sadakatle itaat etmeye devam etmek için hiçbir ruhsal dürtü hissetmiyordu. Günahları, putperestlikleri ve benmerkezli yaşamları manevi ve siyasi yıkıma neden oluyordu. Allah’ın istemini yapmakta ne kadar geriledilerse, gelecek beklentileri o oranda korkunçlaşıyordu. Ancak, Yeremya aracılığıyla, Allah onlara rica etti. Allah’ın onlar için aklında daha iyi bir gelecek planı vardı ve onları refah ve birlik içinde sağlıklı bir hale getirmeyi arzuluyordu. Ancak bu, yalnızca imanlı olarak ve bu gerçek imanın gerektirdiği koşullarda yaşadıklarında ortaya çıkabilirdi.

İtaat ve itaatsizlik arasındaki fark kendi hayatınızda ne anlama geliyor?

PAZAR

Ekim 8

Kendi Gözlerinde Doğru Olan

Hakimler kitabındaki hikâyeler, İsrail’in Rabbin istemini takip etmediğinden dolayı çok sayıda olumsuz sonuç ortaya koymaktadır. İsrail Kenan’a girdikten kısa bir süre sonra insanlar, manevi hayatlarını kendilerini çevreleyen Kenanlıların sahte dinleri üzerinden şekillendirmeye başladılar; kendilerine kesinlikle yapmamaları söylenen şeyleri yaptılar! Maalesef karşı karşıya oldukları tek sorun bu değildi.

Hakimler 17:6 ve Hakimler 21:25’i okuyun. Bu ayetler, Allah’ın halkı arasında ortaya çıkan ilave sorunlar hakkında ne öğretiyor?

Allah’ın halkı arasındaki bölünme ve ihtilafın tarifinden bahsedelim. Ulusun birliği, antlaşma Rabbi’ne, Allah ile girdikleri antlaşmaya sadakatle itaat etmelerine bağlıydı. Ancak, kendi gözlerinde doğru olanı yaparak—özellikle de çevre ülkeler tarafından etkilenerek—mutlak bir felakete doğru gidiyorlardı. Hepimiz düşmüş varlıklarız, ve eğer kendi başımıza bırakılırsak, yüreklerimizin heveslerini izlersek, Allah’ın bizleri yürümeye çağırdığı yoldan kesinlikle ayrılacağız.

Aşağıdaki ayetler, Hakimler döneminde İsrail’in ruhsal ve sosyal koşulları hakkında bize ne anlatır?

Hak. 2:11–13

Hak. 3:5–7

“Rab, Musa aracılığıyla sadakatsizliğin sonucunu halkının önüne koymuştu. O’nun antlaşmasını tutmayı reddederek, kendilerini Allah’ın hayatından ayıracaklardı ve O’nun bereketi üzerlerine gelemeyecekti. Bazen bu uyarılara dikkat edildi ve Yahudi ulusuna ve onlar aracılığıyla da çevre halklara zengin nimetler verildi. Ancak onlar tarihlerinde çoğu kez Tanrı’yı unuttular ve O’nun temsilcileri olarak yüksek imtiyazlarını gözden kaçırdılar. Allah’ın onlardan talep ettiği hizmeti gaspettiler ve dini yönden rehber ve kutsal bir örnek olmaları gereken yoldaşlarını gaspettiler. Kahyaları olması gereken bağın meyvelerini kendileri için arzuladılar. Onların açgözlülüğü ve hırsı, onların putperestler tarafından bile hor görülmesine neden oldu. Böylece diğer uluslara, Tanrı’nın karakterini ve O’nun krallığının kanunlarını yanlış yorumlamaları için fırsat verilmiş oldu.”Ellen G. White, Prophets and Kings, s. 20, 21.

Bir kilise olarak kendi eylemlerimiz etrafımızdakileri nasıl etkiler? İnsanlar Yedinci–Gün Adventistlerinde kendilerini olumlu şekilde etkileyen neyi görüyorlar?

PAZARTESİ

Ekim 9

İbrani Ulusunun Bölünmesi

Dönekliğin yolu ve onun korkunç sonuçları, bir gecede gerçekleşmedi. Fakat uzun yüzyıllar boyunca süregelen yanlış seçimler ve kararlar Allah’ın halkı için bazı korkunç sonuçlara yol açtı.

1. Krallar 12:1–16’da Kral Rehavam’ın hikayesini okuyun. Allah’ın halkı arasındaki bu korkunç bölünmeye sebep olan neydi?

“Rehavam ve deneyimsiz danışmanları, Allah’ın İsrail’le ilgili isteğini anlasalardı, halkın hükümetle ilgili reform kararlarına kulak verirlerdi. Ancak Şekem’deki toplantı sırasında, ellerine fırsat geçtiği halde, neden–sonuç ilişkisini kuramadılar ve böylece halk kalabalıkları üzerindeki etkilerinin zayıflamasına neden oldular. Süleyman’ın yönetimi sırasında başlatılan baskıyı devam ettirme kararlılığı, Allah’ın İsrail’le ilgili tasarısına tümüyle karşıydı ve insanlara, yöneticilerin içtenliğinden kuşkulanmaları için bol miktarda olanak tanıdı. Kral ve seçtiği danışmanlar, güç gösterisine yönelik bu akılsızca ve duygusuzca girişim sonucunda mevki ve yetki gururunu gözler önüne sermiş oldular.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, s. 53, 54.

Aşağıdaki ifadeler, doğru kararlar vermede bilgelik ihtiyacı hakkında ne söylüyor? Gerçek bilgeliğin kaynağı nerededir?

Özd. 4:1–9

Özd. 9:10

Yak. 1:5

Rehavam’ın hikayesi ve onun halkına acele ve bilgece olmayan daha fazla zorunlu çalışmayı empoze etme kararı, İsrail krallığı tarihinde üzücü bir olaydır. Kral, iki danışman grubundan danışmanlık istedi, ancak kendi yaşındaki daha az tecrübeli gençlerin danışmanlığını izleme konusundaki nihai kararı, babası Süleyman ve büyükbabası Davut’un geçen 80 yıl boyunca inşa ettiği krallığa bir felaket getirdi. Kralın babasından daha sert olduğunu açıklayarak kalabalığı korkutma tavsiyesi, aptalca bir düşünceydi. Genç danışmanlar, halkın daha az çalışmaya yönelik taleplerine sempati duymanın kralın benimsemesi gereken bir liderlik tarzı olmadığını düşünüyorlardı. Bunun yerine kendisini insafsız ve acımasız olarak sunması gerektiğini söylediler. Sonuçta bir kabadayı olarak, halkının sadakat ve bağlılığını hak etmediğini gösterdi. Bu nedenle, Allah’ın halkı arasında asla olmaması gereken ve Allah’ın halkına yönelik planında yer almayan bir bölünme meydana geldi.

SALI

Ekim 10

Korint’teki Bölünme

Ne yazık ki, Allah’ın halkı arasındaki ihtilaf sorunu, Yeni Ahit zamanlarında dahi bitmedi.

Örneğin, Pavlus’un Korintlilere Birinci Mektubunun ilk dört bölümü birlik için bir ricadır. Pavlus, Efes’teyken Korint’deki kilisede çeşitli bölünmelerin çıktığını duydu. Böylece, mektubuna kilisenin birliği ve ihtilaftan kaçınma ihtiyacı üzerine uzun bir yazıyla başlar. Pavlus, bu gelişmeden endişe duyar ve bu talihsiz durumun düzeltilmesi için ilham verici bir öğüt sunmaya çalışır.

1. Korintliler 1:10–17’ye göre, ihtilaflarının, bölünmelerinin ve çatışmalarının kaynağı neydi?

Pavlus, Kloi’nin ev halkından birinin aralarındaki bölünmeleri ve çatışmaları anlatması üzerine Korint’deki erkek ve kız kardeşleri için endişelendi. Açılış sözleri, endişesinin derinliğini gösteriyor: “Kardeşler, Rabbimiz İsa Mesih’in adıyla yalvarıyorum: Hepiniz uyum içinde olun, aranızda bölünmeler olmadan aynı düşünce ve görüşte birleşin.” Hıristiyanlar olarak “aynı düşünce ve görüşte” birleşmeleri gerektiğini hatırlattı (1. Kor. 1:10). Bu çekişme ve bölünmeye tam olarak neden olan her neyse, Pavlus bunun durmasını istedi.

Pavlus, Korintlilere, bir kişi her ne kadar yetenekli ve becerikli olsa da, Hıristiyanların insanı değil Mesih’i takip etmeleri gerektiği çağrısını hatırlatıyor. Kendi aralarında “partilere” bölünmüş gibi gözükseler de elçi, onlara açıkça böyle bir bölünmenin Mesih’in istemine göre olmadığını belirtmiştir. Hıristiyan birliğinin Mesih’te ve onun çarmıhtaki kurbanlığında odaklandığını savunmuştur (1. Kor. 1:13).

Hıristiyan birliği, İsa Mesih ve O’nun çarmıhta gerildiği gerçeğinde kaynağını bulur ve o kişi ne kadar “değerli” bir mentor ya da vaiz veya lider olursa olsun, başka hiç kimsede kaynağını bulmaz. Çarmıh’ın dibinde hepimiz aynı seviyedeyiz. Vaftizimiz, bizi günahtan arındırabilen İsa’yadır. Ancak, Mesih’teki bu birliğe doğru pratik yollarla çalışmalıyız.

Bu demektir ki, Yedinci–Gün Adventistleri olarak, iman birliğimize ve misyonumuza kesin gözüyle bakmamalıyız. Mesih’in sevgisi ve egemenliği bizi O’nunla birleştirmedikçe, bölünmeler ve çatışmalar bugün kilisemizin birliğini zayıflatabilir.

Pavlus’un burada sözünü ettiği tehlikelerden sakınmayı nasıl öğrenebiliriz? Mesih’ten başka bir kimseye sadakat ile bağlandığımızda neden hep dikkatli olmalıyız?

ÇARŞAMBA

Ekim 11

“Kurtlar Gelecek”

Elçilerin İşleri 20:25–31’i okuyun. Pavlus Efesli ihtiyarları ne hakkında uyardı? Bunun olmasını önlemek için ne yapmaları gerekiyordu?

Pavlus, hizmeti sırasında sık sık muhalefetle karşılaştı ve İsa Mesih’in müjdesinin saflığını korumanın zor olacağını biliyordu. Efesli ihtiyarlara veda ederken, diğer liderlerin de müjdenin korunmasından sorumlu olduklarını söylemek için Hezekiel 33:1–6’daki bekçi benzetmesini örnek göstermişti. Topluluklarının sadık çobanları olmalıydılar.

Pavlus’un, sahte öğretmenleri tanımlamak için “vahşi kurtlar” ifadesini kullanması (Elçilerin İşleri 20:29), İsa’nın sahte öğretmenlerin kendilerini koyun giysilerinde gizleyeceği şeklindeki benzer uyarıları hatırlatır (Mat. 7:15). Bu sahte öğretmenler, Pavlus bu uyarıyı söyledikten kısa bir süre sonra ortaya çıktılar ve onun kurduğu Anadolu kiliselerindeki inananları hedef aldılar. Efesliler 5:6–14 ve Koloseliler 2:8’de, Pavlus’un Küçük Asya’daki kiliselere uyarılarından bazılarını görüyoruz.

Pavlus, Timoteos’a İkinci Mektubunda, Efes’teki kiliseden sorumlu olan Timoteos’u kilisede oluşan hatalara ve son günlerdeki tanrısızlığa karşı uyarır.

2. Timoteos 2:14–19 ve 3:12–17’yi okuyun. Pavlus, yanlış öğretmenlere nasıl karşı çıkması ve kilisenin birliğini koruması konusunda Timoteos’a ne söylüyor?

İlk olarak, Timoteos, “gerçeğin bildirisi” (2. Tim. 2:15) olan Kutsal Kitabını bilmelidir. Bu gereksiz tartışmaların ve spekülasyonların panzehiri, Allah tarafından verilen Kutsal Söz’ü doğru bir şekilde anlamak ve öğretmektir. Kutsal Kitap’ın hakikatleri doğru bir şekilde yorumlanmalıdır ki, Kutsal Yazılar’ın hiçbir kısmı Kutsal Kitap’ta sunulan genel çerçeveye tezatlık oluşturmasın ve aynı zamanda İsa’ya olan imanın yitirilmesine neden olabilecek yanlış yorumlara engel teşkil etsin. İhtilafsızlıklar ve ikincil meseleler, aslında imanlıların Mesih’te zaferli bir yaşama hazırlanması için Allah’ın Sözü’nün ilkelerine tabi kılınmalıdır. Pavlus’un ikinci tavsiyesi Timoteos’un bizzat “bayağı, boş sözlerden sakın”masıdır (2. Tim. 2:16). Önemsiz ve spekülatif konular, layık ve sadık bir lider olarak dikkate alınması açısından Timoteos’un öğreti hizmetinin bir parçası olmamalıydı. Bu tür konuşmalar sadece daha fazla tanrısızlığa yol açar ve imanlıların inançlarını düzeltmez (2. Tim. 2:16). Yalnızca gerçek, imanlıların arasında uyuma ve dindarlığa yol açar. Timoteos’un ve topluluğun bu tür hatalardan kaçınmak zorunda olmasının nedeni, bunların kilisede bir hastalık gibi yayılmasındandır (2. Tim. 2:17). Nihayetinde, Allah’ın Sözü’ne itaat, kilisenin birliğini tehdit edebilecek sahte öğretinin panzehiridir (2. Tim. 3:14–17).

Bir kilise olarak, kendimizi, yanlış öğretilerle aramızda bölünmeler getirebilecek benzer türde insanlardan nasıl koruyabiliriz?

PERŞEMBE

Ekim 12

EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “Krallığın Bölünmesi,” s. 52–58, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt; “Bir Uyarı ve Rica Mesajı,” s. 273–282, Elçilerin İşleri.

“Rab, seçtiği hizmetkârlarının uyumlu çabalarını nasıl birleştireceğini öğrenmesini arzu eder. Bazıları, onların armağanları ile bir emekçinin armağanları arasındaki zıtlığın, uyumlu bir çaba içinde birleşmelerine izin vermesi açısından çok büyük olduğunu sanır; ancak, erişilmesi gereken çeşitli zihniyetler olduğunu ve bazıları bir emekçinin sunduğu gerçeği reddettiklerinde, yalnızca başka bir emekçi tarafından farklı bir şekilde sunulduğu şekilde kalplerini Tanrı’nın gerçeğine açması gerektiğini hatırladıklarında, inşallah birlik içinde çalışmaya gayret ederler. Ancak yetenekleri farklı olsa da, aynı Ruh’un kontrolü altında olabilirler. Her söz ve eylemde, nezaket ve sevgi açığa çıkacaktır; ve her bir emekçi kendisine tayin edilen yeri sadakatle doldurduğunda, Mesih’in takipçilerinin birliği için ettiği dua yanıtlanacak ve dünya bunların O’nun öğrencileri olduğunu bilecektir.”—Ellen G. White, Gospel Workers, s. 483.

TARTIŞMA SORULARI:

Kişinin “kendi gözünde” doğru olanı yapması meselesi yeni bir şey değildir. Herhangi bir merkezi ya da kapsayıcı entelektüel ya da ahlâki otorite fikrine karşı çıkan postmodernizm, Kutsal Kitap’ın uyardığı türden bir ahlâki anarşiye sürükleyebilir. Hıristiyanlar ve bütün bir kilise olarak bu türden bir meydan okumaya nasıl karşı çıkabiliriz?

Kral Rehavam’ın ve İsrail’in bölünme hikâyesini düşünün (1. Krallar 12). Bugün burada bizim için hangi dersler vardır?

Kilise liderleri ve üyeleri, ortaya çıktığında yerel bir kilisedeki çatışmaları ve gruplaşmaları önlemeye yardımcı olmak için neler yapabilir? Büyüyüp iltihaplanmadan önce bu sorunları durdurmak ne kadar önemlidir? Kilise üyeleri olarak, Korint’teki bazıları gibi tuzağa düşmemek için nasıl dikkat edebiliriz?

Özdeyişler 6:16–19’daki ihtilaf hakkındaki pasajı inceleyin. Yerel kilisenizdeki ihtilafları önlemek için bundan ne öğreniyorsunuz?

ÖZET: Kutsal Kitap’ta, bölünmeye sebep olan durumlarla karşılaşıyoruz. Allah’ın halkı sadık bir itaatle yaşadığında, ihtilaf tehlikeleri de büyük ölçüde azalmıştı. Hakimler döneminin yanı sıra Rehavam iktidarındaki örnekler de bölünmeye kapı açmıştı. Yeni Ahit zamanlarında bile, ihtilaf potansiyeli sürmüştü. Allah’ın Sözü’nün doğru bir şekilde anlaşılması ve ona itaat etmek için harcanan çaba, aramızdaki ihtilaf ve bölünmeye karşı en iyi korumadır.

CUMA

Ekim 13

Adventistler Övdü, Papaz Sövdü

Elvis Dumitru

Ben bir pastörüm çünkü ömrü boyunca bir Ortodoks olan büyükbabam Yedinci Gün Adventist Kilisesi’ni işaret etti.

Büyükbabam Gherase Dumitru, Romanya’daki küçük bir köy olan Răteşti’deki evlerinde, bir gün babama şöyle demiş; “Eğer bir gün doğru olan yegâne Hristiyan kilisesine ait olmak istersen Yedinci Gün Adventist Kilisesi’ne gitmelisin.”

Bu sözler bir tohum ekmiş ve babam Aurelian’ı bir Adventist Kilisesi aramaya ve komünist Romanya döneminde vaftiz olmaya yönlendirmiş. Bunun sayesinde Adventist bir evde yetiştim ve hem erkek kardeşim hem de ben Adventist pastörleriz.

Fakat büyük babam Adventistleri nereden biliyordu?

Hikaye, 1960’ların başında, Romanya’nın başkenti Bükreş’in 135 km kuzeyinde bulunan Răteşti köyünde başlıyor. Köyde yaklaşık sekiz Adventist yaşıyormuş. Dini kısıtlamalardan biri sırasında, yetkililer onların tutuklanmalarını emretmiş ve Adventistleri at arabasıyla hapse götürmesi için bir arabacı çağrılmış.

Araba bozuk toprak yolda sallanıp sarsılırken tutsaklar arkada ilahiler söylemeye başlamışlar. Arabacı, İsa ve O’nun sevgisi ile ilgili sözleri dinlemiş ve çok şaşırmış. “Bu Adventistler hapishaneye giderken nasıl bu kadar coşku ile şarkı söyleyebiliyorlar?” diye düşünmüş.

Yaklaşık bir hafta sonra arabacı, bu sefer köyün Ortodoks papazını kilisesine götürmesi için çağrılmış. Araba yol boyunca çukurlara girdikçe, papaz öfkeyle Allah’a küfürler yağdırıyormuş.

Arabacı şaşkınlık içinde onu dinlemiş. “Bu papaz neden kiliseye giderken bir çukur yüzünden Allah’a sövüyor? Ve Adventistler hapishaneye giderken neden İsa’ya bu kadar güzel övgü ilahileri söylediler?” diye düşünmeye başlamış.

Bu iki olay arabacıda derin bir etki bırakmış ve Adventistler hakkında daha çok şey öğrenmeye karar vermiş. Bir süre sonra Adventist Kilisesi’nde vaftiz edilmiş. Arabacı büyükbabamın yakın bir arkadaşıydı.

Răteşti bugün hala küçük bir köy fakat kilisedeki 40 civarı üyesiyle güçlü bir Adventist varlığına sahip.

Bizler sık sık insanların bizim ne yaptığımız ile ilgilenmediklerini düşünürüz ama insanlar her zaman izlerler. Arabadaki tutsak Adventistler, ne arabacının kendilerinin söylediği övgü ilahilerini saygı ile dinlediğini biliyorlardı ne de bu imanları sayesinde ailemizdeki iki neslin Adventist olacağını.

26 yaşındaki Elvis Dumitru, Bükreş’teki Cuza Voda Yedinci Gün Adventist Kilisesi’nin yardımcı pastörü.

*Ekim 13–19

“Hepsi Bir Olsunlar”

Sebt Günü

KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Yu. 17:1–26, 1.Yu. 5:19, Yu. 13:18–30, Yu. 5:20–23, Mar. 9:38–41, Vah. 18:4, 1.Yu. 2:3–6.

HATIRLAMA METNİ: “Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin” (Yuhanna 17:20, 21).

Yuhanna kitabı, İsa’ya ihanet ve ölümü ufukta belirmişken O’nun endişesini bize net olarak aktarıyor. Beş önemli bölümde (Yuhanna 13–17), İsa’nın son talimatlarının, bazen “başkahinlik duası” olarak da adlandırılan duayla doruğa ulaştığını görüyoruz (Yuhanna 17).

“Bu uygun bir atamadır, zira Rabbimiz bu duada aynı anda hem rahip hem de kurban olduğu için kendisini kutsar. Aynı zamanda, kendilerine kurbanlık sunulanlar adınaüst katta bulunan ve daha sonra tanıklıkları aracılığıyla imana gelenler adına yapılan bir kutsama duasıdır.—F. F. Bruce, The Gospel of John (Grand Rapids: Eerdmans, 1983), s. 328.

Bu duanın özünde, İsa’nın havarileri ve daha sonra O’na iman edenlerin arasındaki birliğe olan kaygı vardır. Bu duadaki anahtar konu şudur: “ ‘Onlar için istekte bulunuyorum. Dünya için değil, bana verdiğin kimseler için istekte bulunuyorum. Çünkü onlar senindir. Benim olan her şey senindir, seninkiler de benimdir. Ben onlarda yüceltildim’ ” (Yuhanna 17:9, 10).

Bu duayı dikkate almadan, Mesih’teki birliğimiz hakkında ve kilise birlikteliği üzerine anlamlı bir tartışma yapılamaz. İsa ne için dua etti, kimin için dua etti, ve bugün bizim için bu duanın anlamı nedir?

*20 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

3. DERS

Ekim 14

İsa Kendisi İçin Dua Ediyor

Başkahin duası üç bölüme ayrılmıştır. Birincisi, İsa, Kendisi için (Yuhanna 17:1–5), daha sonra öğrencileri için (Yuhanna 17:6–19) ve nihayetinde daha sonra O’na iman edecekler için (Yuhanna 17:20–26) dua ediyor.

Yuhanna 17:1–5’i okuyun. Onun duasının özünde ne var ve bizim için ne anlama geliyor?

İsa, önce Kendisi için yalvarıyor. Yuhanna Kitabı’nda önceki olaylarda, İsa, vaktinin henüz gelmediğini belirtmişti (Yuhanna 2:4, 7:30, 8:20). Ama şimdi kurban edileceği saatin geldiğini biliyor. Dünyevi yaşamının dramatik sonuna varma anı gelmiştir ve O’nun görevini tamamlaması için kuvvete ihtiyacı vardır. Dua vakti gelmiştir.

İsa, Çarmıh’a katlanmak zorunda kalsa da Babasının istemini yerine getirerek O’nu yüceltecektir. Çarmıh’ı kabul etmesi bir çeşit kadercilik değil; Baba’nın O’na verdiği yetkiyi uygulama şeklidir. Onunkisi bir şehidin ölümü değildi, ancak isteyerek enkarnasyon sebebini gerçekleştirmekle Babasını yüceltti: dünyanın günahları için çarmıhta kurban edilerek ölmek.

Yuhanna 17:3’e göre sonsuz yaşam nedir? Rab’bi tanımak ne anlama geliyor?

İlk ve en önemlisi, İsa bize sonsuz yaşamın Allah hakkındaki kişisel bilgimizden oluştuğunu söyler. Bu, yaptıklarımızla ya da bilgi ile kurtuluş değil, aksine İsa’nın Çarmıh’ta bizim için yaptıklarından dolayı, Rab’bi tanımanın deneyimidir. Bu bilgi, Baba ile kişisel bir ilişki aracılığıyla aktarılır. İnsani eğilimimiz bilgiyi gerçekler ve detaylarla sınırlamaktır, ancak burada İsa daha derin ve daha tatmin edici bir şeye odaklanmaktadır: Allah ile kişisel bir ilişkiye. İsa’nın ilk gelişi, aynı zamanda, insanlığa, Allah’ı daha anlamlı ve daha kurtarıcı bir bilgi arayışına ve böyle bir bilginin yol açacağı birliktelik arayışına kılavuzluk etme amacına yönelikti.

Allah hakkında bilgi sahibi olmak ve Allah’ı şahsen tanımak arasındaki fark nedir? Allah’ı tanımanı sağlayan ne gibi deneyimler yaşadın?

PAZAR

Ekim 15

İsa Havarileri için Dua Ediyor

Yuhanna 17:9–19’u okuyun. İsa, havarileriyle ilgili olarak özellikle ne için dua ediyor?

İsa, sonraki günlerde artık bedensel olarak onlarla birlikte olmayacağı zaman içerisinde, O’na olan inançlarını kaybetme tehlikesi altında olan havarileri için dua eder. Böylece, onları Babasının himayesine teslim eder.

İsa’nın duası onların dünyadaki güvenlikleri içindir. Öyle ki, İsa dünya için dua etmiyor, çünkü onun doğal olarak Baba’nın istemine karşı olduğunu biliyor (1. Yuhanna 5:19). Fakat dünya, havarilerinin hizmetlerini gerçekleştireceği yer olduğu için İsa, onların dünyadaki kötülüklerden korunabilmeleri için dua ediyor. İsa dünya için kaygılanıyor; aslında O, onun Kurtarıcısıdır. Fakat, müjdenin yayılması, müjde haberini vaaz edeceklerin tanıklarına bağlıdır. Bu yüzden İsa’nın, kötü olanın onları yenmemesi için aracılık etmesi gerekiyordu (Matta 6:13).

Ancak bir havari, yenilgiye uğradı. Daha önce o akşam İsa’nın birisinin O’na ihanet etmeye karar verdiğinden bahsetmişti (Yuhanna 13:18–30). İsa, Kutsal Yazılar’ın Yahuda’nın ihanetini öngördüğü gerçeğine atıfta bulunsa bile (Mez. 41:9), Yahuda kaderin kurbanı değildi. Son Akşam Yemeği sırasında, İsa ona sevgi ve dostluk göstergesiyle yaklaştı (Yuhanna 13:26–30). “İsa, Fısıh yemeğinde hainin maksadını ortaya çıkararak ilahiliğini kanıtladı. Büyük bir sevgiyle diğer öğrencilerine verdiği hizmete onu da dahil etmişti; fakat Yahuda, Kurtarıcı’nın sevgi dolu bu son hareketine de ilgi göstermedi.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, s. 709.

Daha önce de olduğu gibi gıpta ve kıskançlıkların, havarilerin bölünmesine yol açabileceğini bilerek, İsa onların birliği için dua eder. “ ‘Kutsal Baba, onları bana verdiğin kendi adınla koru ki, bizim gibi bir olsunlar’ ” (Yuhanna 17:11). Bu tarz bir birlik, insani başarının ötesindedir. Bu, sadece ilahi lütfun sonucu ve armağanı olabilir. Onların birlikteliği, Baba ve Oğul’un birliğine dayanır ve bu birliktelik gelecekteki etkili hizmetleri için zorunlu bir ön koşuldur.

Gerçeklikte kutsanmaları veya adanmaları da hizmetleri için zorunluydu. Allah’ın lütfunun havarilerin kalpleri üzerindeki işleyişi onları dönüştürecekti. Fakat eğer Allah’ın gerçekliğine tanıklık edeceklerse, kendileri de bu gerçek tarafından dönüştürülmeliydiler.

“Dünya’dan olmamak” ne demektir? Bizi, hayatlarımızı ve yaşantımızı “bu dünyadan olmayan” haline getiren nedir?

PAZARTESİ

Ekim 16

“Bana İman Edenler İçin

İsa, havarileri için dua ettikten sonra, duasını “ ‘onların sözüyle bana iman edenler için’ ” sözcüklerini içerecek şekilde genişletti (Yuhanna 17:20).

Yuhanna 17:20–26’yı okuyun. Müjde mesajına daha sonra inanacak olanlar için İsa’nın en büyük dileği neydi? Bu duanın yerine gelmesi neden bu kadar önemlidir?

Baba ve Oğul’un bir olduğu gibi, İsa gelecekteki imanlıların da bir olması için dua etti. Yuhanna’nın Müjdesi’nde birkaç yerde İsa, Baba ve Oğul’un birliğine atıfta bulundu. Hiçbir zaman birbirlerinden bağımsız hareket etmezler, yaptıkları her şeyde hep birliktelerdir (Yuhanna 5:20–23). Onlar, düşmüş insanlık için ortak bir sevgiyi paylaşırlar, öyle ki Baba Oğlu’nu dünyaya vermeye ve Oğul da Kendi hayatını dünyaya vermeye razı olmuştur (Yuhanna 3:16, 10:15).

İsa’nın bu duada ifade ettiği birlik, Baba ile Oğul arasında olduğu gibi bir sevgi ve amaç birliğine atıfta bulunmaktadır. “ ‘Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır’ ” (Yuhanna 13:35). Bu birliği sevgiyle belli etmeleri, hem İsa ile hem de Baba ile olan ilişkilerini kamuoyuna sergileyecektir. “Hakiki birliklerinin sergilenmesi, müjdenin gerçekliğine dair etkileyici bir tanıklık sağlamalıdır.”—Andreas J. Köstenberger, John, Baker Exegetical Commentary on the New Testament (Grand Rapids: Baker Academic, 2004), s. 498. Dünya, İsa’nın Kurtarıcı olduğunu böyle öğrenecektir. Başka bir deyişle, İsa’nın dua ettiği bu birlik görünmez olamaz. Dünya Allah’ın halkı arasındaki sevgi ve birliği göremezse, müjdenin doğruluğuna nasıl ikna olabilir?

“Tanrı, insanların sonsuz gerçekliğin platformu üzerinde mükemmel bir birlik içinde durması için öncülük eder… Tanrı, tüm halkının iman birliğine gelmesi gerektiğini amaçlar. İsa’nın çarmıha gerilmesinden hemen önceki duası, tıpkı O’nun Babası ile bir olduğu gibi, öğrencilerinin de bir olmasıydı, öyle ki dünya Baba’nın O’nu yolladığına inansın. Bu en dokunaklı ve harika dua, çağlar boyunca günümüze kadar ulaşır; zira O’nun sözleri şöyleydi: ‘Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum…’

“Mesih’in takipçileri olduğunu iddia edenler, bu duaya hayatlarında ne kadar ciddiyetle cevap vermelidirler?”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, cilt 4, s. 17.

Burada sunulan birlikteliğe ulaşmak için hayatlarımızda ve kiliselerimizde ne yapıyoruz? Kilisemizin olması gerektiği gibi birleşmesini istiyorsak, neden her birimizin bir miktar kendisine ölmesi gereklidir?

SALI

Ekim 17

Hıristiyanlar Arasında Birlik

Markos 9:38–41 ve Yuhanna 10:16’yı okuyun. İsa’nın, Elçi Yuhanna’ya verdiği cevap, kimin İsa’nın gerçek bir takipçisi olduğu hakkında dışlayıcılık ve hızlı yargılar konusunda bize ne öğretir?

Yedinci–Gün Adventistleri, İsa’nın Yuhanna 17’deki duasının, doğrudan kilisenin birliğine vurgu yaptığı anlayışına eğilimlidirler. Üç melek mesajını dünyayla paylaşma görevimizi yerine getirmek için kilise olarak birlik içinde olmalıyız. Bu, tartışma konusu değildir.

Peki ya diğer Hıristiyanlarla birlik? İsa’nın duasının ışığında onlarla nasıl bir ilişki kurmalıyız?

Şüphesiz, Allah’ın, kendimizinki dışında başka kiliselerde de inançlı insanlara sahip olduğuna inanıyoruz. Bunun yanında Kutsal Kitap, Babil’de bile Allah’ın, O’na sadık olanlara sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: “ ‘Ey halkım!’ diyordu. ‘Onun günahlarına ortak olmamak, uğradığı belalara uğramamak için çık oradan!’ ” (Vah. 18:4).

Aynı zamanda Vahiy kitabına göre, Mesih’in adını ananlar arasında büyük bir döneklik olduğunu ve son günlerde birçok sahte Hıristiyanın bir araya gelerek birbirleriyle ve devletle birleşip Vahiy 13:1–17’de grafiksel olarak tasvir edilen zulmü gerçekleştireceklerini biliyoruz. Bu nedenle, Adventistler, ekümenik hareketinde görüldüğü gibi, diğer kiliselere birlik çağrısında bulunma konusunda her zaman çok dikkatli olmuştur.

Öyleyse, diğer mezheplerle nasıl ilişkiler kurmalıyız? Ellen G. White, Yedinci–Gün Adventist Kilisesi’nin diğer Hıristiyanlarla birlikte çalışması ile ilgili olarak şunları yazdı, en azından şu belirgin meselede: “İnsani temsilci, iradesini Allah’ın isteğine teslim ederken, Kutsal Ruh da onların hizmet ettiklerinin kalplerine etki edecektir. Bana W.C.T.U. (Hıristiyan Kadın Hakları Cemiyeti) işçilerinden çekinmememiz gerektiği gösterildi. Zararlı maddelerden uzak durmak adına onlarla birleşmekle, yedinci güne riayet konusundaki pozisyonumuzu değiştirmeyiz ve ılımlılık konusundaki duruşlarına takdirimizi gösterebiliriz. Kapıyı açmakla ve onları ılımlılık konusunda bizlerle birleşmeye davet etmekle, onların ılımlılık hattındaki yardımlarını güvenceye alıyoruz; ve onlar bizimle birleşmekle, Kutsal Ruh’un kalpleri etkilemek için beklediği yeni gerçekleri duyacaklardır.”—Welfare Ministry, s. 163.

Belirli bir zamanda belirli bir meseleyle uğraşmasına rağmen, diğer Hıristiyanlarla nasıl ilişki kurabileceğimiz konusunda ilkeler veriyor, özellikle de bir amaç uğruna birleşme konusuyla ilgili olarak.

İlk olarak, onlarla ortak sosyal çıkarlar üzerinde çalışabiliriz. İkincisi, eğer onlarla birleşirsek, bunu inancımızı ya da uygulamalarımızı riske atmayacak şekilde yapmalıyız. Üçüncüsü, kutsanmış olduğumuz değerli gerçekleri başkalarıyla paylaşmak için bu “birliği” kullanabilmeliyiz ve kullanmalıyız.

ÇARŞAMBA

Ekim 18

Sevgide Paylaşılan Bir İman

Yuhanna 17:3’de, İsa sonsuz yaşamın Allah’ı tanımak olduğunu söyledi. 1. Yuhanna 2:3–6’yı okuyun. Allah’ı tanımak ne anlama geliyor? Allah hakkındaki bilgimizi günlük yaşamımızda nasıl gösterebiliriz?

Genel olarak, toplumdaki insanlar kendilerini yasalara itaat eden vatandaşlar olarak adlandırmak isteseler de, aynı insanlar Allah’ın emirlerini tutma konusundaki Kutsal Kitap yükümlülüklerini küçümseyeceklerdir. Hatta bazıları, Allah’ın lütfunun Allah’ın emirlerini ortadan kaldırdığını bile iddia eder. Ama Kutsal Kitap öğretisi böyle değildir: “Emirleri tutmak Allah’ı tanımanın bir koşulu değil, Allah’ı/İsa’yı tanıdığımızın ve O’nu sevdiğimizin bir işaretidir. Bu nedenle, Allah’ı bilmek sadece teorik bir bilgi değildir, eyleme de dönüşmelidir.”—Ekkehardt Mueller, The Letters of John (Nampa, Idaho: Pacific Press, 2009), s. 39. İsa bizzat şunları vurguladı: “ ‘Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz.’ ” “ ‘Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Babam da sevecektir. Ben de onu seveceğim ve kendimi ona göstereceğim’ ” (Yuhanna 14:15, 21). “ ‘Tanrı’yı sevip buyruklarını yerine getirmekle, Tanrı’nın çocuklarını sevdiğimizi anlarız. Tanrı’yı sevmek O’nun buyruklarını yerine getirmek demektir. O’nun buyrukları da ağır değildir’ ” (1. Yuhanna 5:2, 3).

Yuhanna 13:34, 35’i okuyun. İsa, havarileri için hangi yeni buyruğu verdi ve bu, İsa’nın takipçileri arasındaki birlik fikri ile nasıl bağlantılıdır?

Birinin komşusunu sevmesi buyruğu aslında yeni bir şey değildi; Allah’ın Musa’ya verdiği talimatlarda da bulunabilir (Lev. 19:18). Yeni olan şey, İsa’nın havarilerini sevdiği gibi onların da birbirlerini sevme buyruğudur. İsa’nın kendini feda edecek kadar özverili sevgi örneği, Hıristiyan topluluğunun yeni ahlâkıdır.

Bizler için ne harika bir standart belirlendi! İsa’nın hayatı, eylemsel sevginin pratik bir ispatı olmuştur. Bütün lütuf işi, kendini inkar eden, kendini kurban eden çabanın sürekli bir sevgi hizmetidir. Mesih’in hayatını, sürekli başkalarının iyiliği için sevgi ve fedakarlık örneği olarak hayal edebiliriz. Mesih’i harekete geçiren prensip, O’nun halkını da birbirleriyle ilişkilerinde harekete geçirmelidir. Böyle bir sevgi dünyaya ne kadar güçlü bir tanık olurdu. Ve böyle bir sevginin aramızdaki birlik için ne kadar güçlü bir etkisi olacaktır.

İsa’nın başkaları için göstermiş olduğu fedakar sevgiyi bizler de göstermeyi nasıl öğrenebiliriz?

PERŞEMBE

Ekim 19

EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “Allah’ın Değişmez Yasası,” s. 436–453, Allah ve Şeytan Arasındaki Savaş. Şu bölümleri de okuyun “Denominations, Relations to Other,” s. 763, 764 ve “Roman Catholic Church,” s. 1110, The Ellen G. White Encyclopedia.

“Yedinci–Gün Adventist Kilisesi birçok yerel kilisesiyle dünya çapında bir kilise olsa da, Adventistler Mesih’in evrensel kilisesi olduğunu iddia etmezler. Evrensel kilise her mezhepten daha geniştir. İsa’ya iman eden ve onu takip edenlerden oluştuğu sürece görünür ve görünmezdir. Bu özel teolojik mesele, Vahiy Kitabı’nda etkili bir biçimde ele alınan Hıristiyanlar arasındaki ikiyüzlülük dikkate alındığında özellikle vurgulanmıştır. Vahiy 12’de geçen saf kilise, Vahiy 17’de geçen ‘fahişe’ yani büyük Babil şehrinin zıttıdır, bu da aynı zamanda Kuzu’nun gelini ya da Vahiy 21 ve 22’deki kutsal kent veya Yeni Yeruşalim ile tezat oluşturur. Birinci yüzyılda, evrensel kilise oldukça görünür olmuş olsa da, örneğin Ortaçağ’da onu görmek çok daha zor ve karmaşıktır.

“Bu yüzden, Adventistler, Tanrı’nın gerçek kilisesi kavramını kendi mezhepleriyle sınırlandırmazlar, ne de diğer Hıristiyan kiliselerine otomatik olarak yayılmazlar. Tanrı’nın gerçek kilisesi, O’na gerçekten inanan bireylerden oluşur. Tanrı onları bilir. Öte yandan Adventistler, Vahiy 12:17 ve 12–14 bölümlerinde geçen Tanrı’nın görünen özel ahir zaman bakiyeleri olduklarını iddia ederler. Bu bakiye, hem yerel hem de evrensel bir karaktere sahiptir (Vah. 2:24 ve 12:17).”—Ekkehardt Mueller, “The Universality of the Church in the New Testament,” Ángel Manuel Rodríguez, ed., ve Message, Mission, and Unity of the Church (Silver Spring, Md.: Biblical Research Institute, General Conference of Seventh–day Adventists, 2013), s. 37.

TARTIŞMA SORULARI:

İsa’nın Yuhanna 17’deki duasının gerçekleşmesi neden kilisemiz açısından bu kadar önemlidir? İsa’nın, birinci yüzyıl kilisesinin birliğine olan arzusu, bugün kilisemize olan arzusu hakkında neyi açığa çıkarır?

Yerel kiliseniz diğer Hıristiyanlarla belirli konularda çalıştı mı? Ne kadar iyi oldu? Uygun olduğunda, bize verilen gerçeklerden hiçbirini tehlikeye atmadan onlarla nasıl çalışabiliriz?

Bu ifadenin, Allah ve Şeytan Arasındaki Savaş açısından iması nedir? Bunu aramızda nasıl gerçekleştirebiliriz? “Allah’ın halkı olma iddiasındakiler O’nun sözünden üzerlerine yansıyan ışığı kabul etselerdi, Mesih’in olması için dua ettiği, elçinin “Ruh’un birliğini esenlik bağıyla” tanımladığı birliğe kavuşacaklardı. “Çağrınızdan doğan tek bir umuda çağrıldığınız gibi, beden bir ve Ruh bir; Rab bir, iman bir, vaftiz birdir” diyor. Efesliler 4:3–5.”Ellen G. White, Allah ve Şeytan Arasındaki Savaş, s. 382.

ÖZET: İsa’nın Yuhanna 17’deki başkahin duası, İsa’nın bugün kilise birliği konusunda kaygı duyduğunu anımsatmaktadır. Onun duası bizim duamız olmalı ve Allah’ın Sözüne olan inancımızı sağlamlaştırmanın yollarını aramalıyız. Birbirimize olan sevgimiz, teolojik farklılıklarımız ne olursa olsun, diğer tüm Hıristiyanlar da dahil olmak üzere herkesle olan ilişkimizi karakterize etmelidir.

CUMA

Ekim 20

Boşluğu O Doldurur

Andrew McChesney, Adventist Müjdeciliği

Avustralya’da emekli bir Yedinci Gün Adventist pastörü olan Frank Cantrill, doktorlar kendisine cilt kanseri teşhisi koyduğunda çok üzüldü. Fakat iki hafta sonra, doktorların mucize olarak adlandırdığı daha da büyük bir şey oldu; başındaki büyük bir boşluk kapandı.

Frank’e 2014 yılında, bir cilt kanseri türü olan melanoma (kara tümör) teşhisi kondu. Kanser başında ve dördüncü evredeydi. “Eğer yeni ilaçlar işe yaramasaydı pek fazla şansım olmayacağını duymak benim için bir şoktu,” diyor 72 yaşındaki Frank.

Bir pastör onu meshetti ve insanlar onun için dua etmeye başladı. Frank bir dizi operasyon, radyasyon tedavisi ve bağışıklık tedavisi gördü. Eşi Marlene hep yanındaydı.

Doktorların Frank’in kafasının arkasından büyük tümörü çıkarmak için, kafatasının bir kısmını açtıkları bir operasyondan sonra sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Hemşireler derinin kafatasını tekrar sarması beklentisiyle yarayı sardılar. Daha sonraları pansuman görevini eşi devraldı.

İlk önceleri yara iyileşiyordu ama sonra deri büyümeyi durdurdu.

Bir gün açıkta kalan kafatasının rengi beyazdan sarıya döndü. Bir plastik cerrah Frank’e kafatasının öldüğünü söyleyerek onu çok tedirgin eden bir teşhis koydu. Cerrah danışmak için alanında uzman başka bir plastik cerrahtan yardım istedi ve ikisi beraber, beyin cerrahının da yardımıyla büyük bir ameliyat yapmaya karar verdi. Doktorların Frank’in kafatasını yapay bir kafatasıyla değiştirmeleriyle sonuçlanacak bu karmaşık ameliyat, 8-10 saat sürecekti.

“Durum bizi çok üzüyor,” diye yazdı Marlene arkadaşlarına gönderdiği bir e-postada.

Birkaç gün sonra Marlene, Frank’in kafasındaki sargıyı değiştirirken sargı beziyle birlikte eline rengi değişmiş kafatasından bir parça geldi. “Şaşkınlıktan neredeyse yere yığılacaktım!” diyor Marlene.

Çıkan kafatası parçasının yerinde Frank’in etinin büyüdüğü ve o boşluğu kapattığını görebiliyordu.

İki gün sonra Frank, neler olduğunu öğrenmek için 3 üç doktorla görüştü. İnsan kafatasının üç katmanı olduğunu, etinin ilk katmanın altında büyüdüğünü ve en sonunda da kafatasının üst katmanını çıkmaya zorladığını öğrendi.

Doktorlara göre bu bir mucizeydi. “Sana kim bakıyor?” diye sordu doktorlar.

Frank (soldaki), ve Marlene en büyük doktorun Tanrı olduğunu söylediler. Ameliyat iptal oldu ve Frank taburcu oldu.

“Allah neler olduğunu biliyor ve O’nun mükemmel bir zamanlaması var,” diyor Marlene. “Tek söyleyebileceğimiz şey ‘Allah’a şükürler olsun!’”

*Ekim 20–26

Birliğin Anahtarı

Sebt Günü

KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Ef. 1:3–14; Gal. 4:7; Ef. 2:11–22; 4:1–6, 11; Mat. 20:25–28; Ef. 5:15–6:9.

HATIRLAMA METNİ: “Tanrı sır olan isteğini, Mesih’te edindiği iyi amaç uyarınca bize açıkladı. Zaman dolunca gerçekleştireceği bu tasarıya göre, yerdeki ve gökteki her şeyi Mesih’te birleştirecek” (Efesliler 1:9, 10).

Efes, Küçük Asya’da ticaretin ve etkileşimin önemli bir merkeziydi. Efes’te bulunan kilise, Yahudilerden, diğer uluslardan olanlardan ve her sosyal kesimde yer alan insanlardan oluşuyordu. Böyle çeşitli bir üye topluluğu, içinde yaşadıkları dünyada olduğu kadar kendi aralarında da çatışmaya eğilimli olabilirdi; tabii eğer Mesih ve O’nun bedeninin üyeleri olarak sahip oldukları birlik olmasaydı. Bu nedenle Pavlus’un, Mesih’in takipçileri arasındaki birliktelik konusundaki kaygısı, Efesliler’e yazdığı mektubun ana temasıdır.

Pavlus’un birliktelik kavramının iki boyutu vardır: Yahudilerin ve diğer uluslardan olanların tek bir bedende—Mesih’te bir araya geldiği kilisede birlik; ve cennetteki ve yeryüzündeki her şeyin Mesih’te nihai birliğini bulduğu evrende birlik.

Bu birliğin kaynağı Mesih’tir. Pavlus’un “Mesih’te” veya “Mesih ile” ifadesi, Allah’ın bizim için ve evren için İsa Mesih’in yaşamı, ölümü ve dirilişi aracılığıyla başardıklarını göstermek adına bu mektubunda defalarca kullanılır. Allah’ın kurtuluş planındaki nihai amacı, Mesih aracılığıyla her şeyi yeniden bir araya getirmektir. Bu birlik, sadece çağın sonunda tamamen belli olacaktır.

*27 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

4. DERS

Ekim 21

Mesih’teki Bereketler

Efesliler 1:3–14’ü okuyun. Pavlus’a göre burada, Mesih’te bize ne verildi?

İsa’nın takipçilerinin Allah’ı övmek için bir çok nedeni vardır. Mesih’te Allah, bizi oğulları ve kızları olarak kabul etmek ve O’nu dünyada temsil etmek için seçmiştir. Pavlus, Mesih’te Allah ile olan yeni ilişkimizi tanımlamak için birçok imge kullanır. Bu imgelerden evlat edinme imgesi, bu dersin birlik konusunu ele alıyor. Mesih’te evlatlık alındık ve Allah’ın ailesine aitiz. Bu aile imgesi aynı zamanda Allah’ın İsrailoğullarıyla yaptığı antlaşmaya da atıfta bulunmaktadır. Pavlus’un mektubu bağlamında, İsa’yı Mesih olarak kabul eden diğer uluslardan olanlar da Allah’ın çocuklarıdır, İsrail’e verilen vaatlerin mirasçılarıdırlar (Rom. 8:17, Gal. 4:7). Mesih’te ve Mesih ile olan bu ilişkinin faydası, tüm Hıristiyan birliği için esastır. Bu pasaj ayrıca, Allah’ın Mesih’te bütün insanlığı yeniden bir araya getirme arzusunun baştan beri var olduğunu söyler. Ve Allah’ın ailesinde, İsa’yı tanımak özel bir statü sağlamaz: hepimiz eşit olarak sevilip değer verilen Allah’ın çocuklarıyız.

Bazıları, bu ayetteki takdiri ilahiyi okuduklarında kafaları karışır (Efesliler 1:5, 11). Allah’ın bizi kurtarmayı seçtiğine dair verdiği söz, Allah’ın bazılarının kaybedilmesini seçtiğini ima eder gibi görünmektedir. Ama Kutsal Kitap öğretisi böyle değildir. Aksine, Allah herkesin kurtulabilmesi için dünyanın başlangıcından önce kurtuluş planını hazırladı. “ ‘Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun’ ” (Yu. 3:16; ayrıca bkz. 1. Tim. 2:6, 2. Pet. 3:9). Allah, O’nun kurtuluş teklifini kimin kabul edeceğini önceden bilir, fakat bu, kişinin kararını önceden belirlemek demek değildir. Mesih’in bizim için yaptığı şeyden dolayı kurtuluş tüm insanlığa sunulur. Soru şudur: Bu teklife nasıl cevap veriyoruz? Allah kimseyi kurtarmak için zorlama yapmaz.

“İnkârcılar itaatsizliklerinden dolayı mahvolmasınlar, fakat vekilleri ve güvenceleri olan Mesih’e olan imanları sayesinde, O’nun isteminin iyi iradesi uyarınca İsa Mesih tarafından evlâtlığa alınan çocuklar Allah’ın seçtiği kişiler olsunlar diye göklerin meclisinde önlem alındı. Allah’ın istemi her insanın kurtulmasıdır; zira yarattığı biricik Oğlu’nu insanlığa fidye olarak vermekle geniş bir önlem alınmıştır. Mahvolanlar, İsa Mesih aracılığıyla Allah’ın evlâtlıkları olmayı reddettikleri için mahvolacaklardır.”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, cilt 6, s. 1114.

PAZAR

Ekim 22

Duvarı Yıkmak

İnsanlar arasındaki en derin ayrılıklardan bazıları ırk, etnik ve din farklılıklarından kaynaklanır. Pek çok toplumda kimlik kartları, kişinin ait olduğu ırkı veya dini belirtir ve bu ayrımlar, insanların günlük olarak yaşamak zorunda oldukları ayrıcalıklar veya kısıtlamalar ile bağlantılıdır. Savaşlar veya çatışmalar ortaya çıktığında, bu kimlik farklılıkları çoğu zaman baskı ve şiddet için katalizörler haline gelir.

Efesliler 2:11–22’de Pavlus, Hıristiyan toplumu için daha iyi bir yol gösterir. Mesih’teki birliğimiz farklılıklarımızı nasıl etkiler? İsa’nın çarmıhtaki ölümüyle yıkıma uğrayan neydi?

Pavlus, Efesliler’i, Mesih’te Allah’ın lütfunu almadan önce, hayatlarının nasıl olduğunu hatırlamaya davet eder. Etnik, kültürel ve dini farklılıklar, insan grupları arasında düşmanlık ve çatışmalar yarattı. Ama iyi haber şu ki, Mesih’te hepimiz ortak bir Kurtarıcısı ve Rab’bi olan bir topluluğuz. Hepimiz Allah’ın halkına aitiz. “Ama bir zamanlar uzak olan sizler, şimdi Mesih İsa’da Mesih’in kanı sayesinde yakın kılındınız” (Ef. 2:13).

Yeruşalim’deki kadim tapınakta, tapınağın yalnızca etnik Yahudilerin erişebileceği bir bölümü ayırmak için yapılmış bir ayrılık duvarı vardı. Bu duvarda, yabancıların geçmesi halinde ölüm cezasına çarptırılacağına dair bir yazı bulunuyordu. Pavlus, misyonerlik yolculuklarından sonra tapınağa girdiğinde bu yasayı çiğnemekle suçlandı. Pavlus tutuklandığında, tapınağın Yahudi bölümüne Trofimos adlı bir Efesliyi getirmekle suçlandı (Elç. 21:29). Pavlus bu mektubunda şöyle karşı gelmişti, “Mesih’in kendisi barışımızdır. Kutsal Yasa’yı, buyrukları ve kurallarıyla birlikte etkisiz kılarak iki topluluğu [etnik grubu] birleştirdi, aradaki engel duvarını, yani düşmanlığı kendi bedeninde yıktı” (Ef. 2:14).

Mesih’te, imanlılar İbrahim’in torunlarıdır ve kalpleri sünnet edilir. Allah’ın İbrahim’e verdiği fiziksel sünnet, imanlıların Mesih’te alacağı ruhsal sünnete işaret etmiştir (bkz. Yas. 10:16). “Ayrıca Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde bedenin benliğinden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda sünnet edildiniz” (Kol. 2:11).

Efesliler 2:11–22’yi tekrar okuyun. Kendi kilisemizde Pavlus’un burada yazdığı şeyin gerçekliğini hangi şekillerde görüyoruz? Aşılması gereken hangi zorluklar vardır?

PAZARTESİ

Ekim 23

Tek Vücutta Birlik

Pavlus, Efeslilere ilham veren sözlerinde pratiktir. Yahudi ve diğer uluslardan olanlar arasında olan, farklı kültürel ve etnik kökenden insanlar arasında var olan birlik, bir efsane ya da sadece teorik bir yapı değildir; “aldığınız çağrıya yaraşır biçimde yaşamanızı” gerektiren bir gerçektir (Ef. 4:1).

Efesliler 4:1–3’e göre, Hıristiyanlar Mesih’teki çağrılarına layık olmak için ne şekilde davranmalılar?

Hıristiyanların yaşamındaki bu erdemlerin ve lütufların pratik sonucu, “Ruh’un birliğini esenlik bağıyla korumaya” yardımcı olur (Ef. 4:3). Bütün bu nitelikler sevgiye dayanır (1. Kor. 13:1–7). Sevginin aktif uygulanışı, erkek ve kız kardeşler arasındaki ilişkileri korur ve Hıristiyan toplumunda ve ötesinde barışı ve birliği sağlamlaştırır. Kilisedeki birlik, Allah’ın sevgisini, başkalarının tanıklık edebileceği benzersiz şekillerde açığa çıkarır. Kilise, özellikle çatışma, bölünme ve savaş zamanında böyle bir tanıklık yapmaya çağırılır.

Efesliler 4:4–6’yı okuyun. Bu üç ayetteki en önemli tema nedir?

Bu bölümün ilk ayetlerinde, Pavlus kilisenin birliğine olan derin ilgisini dile getiriyor. Birliğe teşvik (Ef. 4:1–3) ile başlar ve imanlıları birleştiren yedi unsurun listesi ile devam eder (Ef. 4:4–6). Birlik, inananların aynı zamanda zaten sahip olduğu bir şeydir (Ef. 4:4–6), sürekli üzerinde çalışılması ve sürdürülmesi gereken (Ef. 4:1–3), ve gelecekteki hedefimiz olarak gayret ettiğimiz bir şeydir (Ef. 4:13).

“Elçi, kardeşlerini, onlara sunduğu gerçeğin gücünün yaşamlarında da ortaya çıkması için yüreklendirir. Alçakgönüllülük ve nezaketle, hoşgörü ve sevgiyle, Mesih’in karakterini ve O’nun kurtuluşunun bereketlerini temsil edeceklerdir. Sadece tek bir beden ve bir Ruh, bir Rab, bir inanç vardır. İsa’nın bedeninin üyeleri olarak tüm inananlar aynı ruh ve aynı umutla canlandırılır. Kilisedeki bölünme, dünya önünde Mesih’in dininin onurunu lekeler ve kendi gidişatlarını aklamaları açısından düşmana fırsat verir. Pavlus’un talimatları, sadece onun yaşadığı zamandaki kiliseye yazılmadı. Allah, bunların bizlere de gönderilmesini tasarladı. Barış bağlamında birlikteliği korumak için ne yapıyoruz?”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, cilt 5, s. 239.

“Aldığınız çağrıya yaraşır biçimde yaşadığınıza” emin olmak için şu anda hangi seçimleri yapabilirsiniz?

SALI

Ekim 24

Kilise Liderleri ve Birlik

“Ama lütuf her birimize Mesih’in armağanı ölçüsünde bağışlandı” (Ef. 4:7). Kurtuluş, onu alacak olan tüm insanlara verilen bir armağan olsa da, bazı insanlara özel bir amaç için bazı ruhsal armağanlar verilir.

Efesliler 4:11’i okuyun. Rab kiliseye hangi liderlik armağanlarını veriyor?

Efesliler 4:12’ye göre, Allah’ın kiliseye özel liderlik armağanlarını vermekteki amacı nedir? Bu armağanlar birbirleriyle nasıl bağlantılıdır?

Bütün Hıristiyanlar, bir bakıma Allah’ın ve müjdenin vekili ve hizmetlileridir. Mesih’in Matta 28:19, 20’de verdiği görev, bütün Hıristiyanlara, gidip tüm uluslardan öğrenciler yetiştirmek, vaftiz etmek ve öğretmek için verilmiştir. Bu hizmet görevi, yalnızca pastörler ve/veya müjdeciler gibi ayrıcalıklı bir azınlığa değil, Mesih’in ismini taşıyan herkese verilmiştir. Hiç kimse müjdeyi yayma çalışmalarından muafiyet talep edemez ve hiçbir kilise lideri özel olarak bu göreve sahip olduğunu iddia edemez. Liderliğin ruhsal armağanları, özellikle kiliseyi terbiye etmek içindir. Kilise liderlerine, birliği düzenlemek, desteklemek ve teşvik etmek için ihtiyaç vardır.

Pavlus’un liderlik armağanları listesi, bize bu rollerin Allah’ın halkını, kayıp olanlara ulaşmak için donattığını söylüyor. Kilisenin içinde yer alan bazı özellikle çağrılmış kişilerin sorumluluğu, diğerlerinin Mesih için hizmetlerini yerine getirmelerine ve “sonunda hepimiz imanda ve Tanrı Oğlu’nu tanımada birliğe, yetkinliğe, Mesih doluluğundaki olgunluk düzeyine erişe[ne dek]” (Ef. 4:13) Mesih’teki birliklerini düzenlemelerine yardımcı olmaktır. İsa’nın liderlik tarzının örneği, hizmetimizi nasıl yaptığımıza rehberlik etmelidir. İsa başkalarına hizmet etmeye geldi, hizmet edilmeye değil(Mat. 20:25–28); biz de gitmeli ve aynı şekilde yapmalıyız.

İnsanın, bağımsız olmaya ve kimseye karşı hesap vermemeye dair güçlü bir eğilimi vardır. Özellikle batı toplumu bu eğilimle boğuşuyor. Ancak Pavlus bize, bu dünyada hiçbir Hıristiyanın yalnız olmadığını ve ortak yolculuğumuzda birbirimizi teşvik etmeye yardım etmek için ruhsal liderlere sahip bir inanç topluluğu oluşturduğumuzu hatırlatır. Hepimiz birlikte, İsa’nın bedeninin bir parçasıyız.

Hangi ruhsal armağanlarınız var ve bunları yerel kilisenizin birliği için nasıl kullanıyorsunuz?

ÇARŞAMBA

Ekim 25

Mesih’teki İnsan İlişkileri

Hıristiyanlık bir ilişki dinidir: Allah ile ve birbirimizle. Başka insanlarla olan ilişkilerimizi etkilemeksizin Rab ile derin bir ilişki içinde olduğumuzu iddia etmenin hiçbir anlamı yoktur. Hıristiyanlık bir boşlukta yaşanamaz. Pavlus’un Efesliler’e mektubunda belirttiği birlik ilkeleri, başkalarıyla nasıl ilişki kurduğumuza da uygulanabilir.

Efesliler 5:15–21’i okuyun. Pavlus, 21. ayette bize ne diyor? İtaat ve birlik arasındaki ilişki nedir?

Pavlus’un birbirimize itaat etme teşviki, Ef. 5:18’de “Ruh’la dolun” ifadesi ile bağlantılıdır. Ruh’un dolması ifadelerinden biri, birbirine itaat etmektir. Bu, insanlara karşı almamız gereken doğru tutumu; alçakgönüllülüğü ve düşünceliliği ifade eder. Tabii ki, bu, çoğu kişiliğin doğal bir özelliği değil, Ruh’un kalbimizde yaşamasının sonucudur. Mesih’te birlik bağları olan aynı Ruh’un bir armağanıdır. Bu perspektiften bakıldığında, itaat bizim için Mesih ve O’nun fedakarlığına olan saygımızı ifade eden içsel bir niteliktir.

Efesliler 5:22–6:9’u okuyun. Bu karşılıklı itaat vasfı, Mesih’teki bir imanlının evinde ve iş yerinde insanlarla ilişkisi üzerinde nasıl bir etki yaratır?

Bir dereceye kadar, kilisedeki birlik, evdeki birliğe bağlıdır. Pavlus, karı koca arasında var olması gereken birliğin, sevginin ve saygının, Mesih’in kiliseye karşı fedakar sevgisine örnek oluşturması gerektiğini vurguladı. Böylece, kilisede olduğu gibi evde de Mesih’in saygısı gibi bir saygı, kocalar, eşler ve kilise üyeleri tarafından gösterilmelidir. Bu Mesih’inki gibi olan vasıf, çocuklar ile ebeveynleri arasında ve çalışanlar ile işverenleri (köleler ve efendiler) arasındaki ilişkilerde de örnek olmalıdır. Evimize yayılması gereken uyum ve huzur, kilise hayatımızı da etkilemelidir.

Bugünkü ayetlerden, ailenizin bir üyesine veya iş arkadaşınıza karşı nasıl davranmanız gerektiğini (durumunuza bağlı olarak) daha iyi anlamanıza yardımcı olabilecek hangi ilkeleri çıkarabilirsiniz?

PERŞEMBE

Ekim 26

EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “The Spirit of Unity,” s. 179–188, Testimonies for the Church, cilt 9.

“Mesih, milliyet, rütbe ya da mezhep ayrımını kabul etmedi. Din bilginleri ve Ferisiler, cennetin tüm armağanlarını yerelleştirmek ve ulusal bir çıkar sağlamak, Allah’ın dünyadaki ailesinin geri kalanlarını ise dışlamak istemişlerdi. Fakat Mesih, bölmenin her duvarını yıkmak için geldi. Merhamet ve sevgi armağanının, tıpkı hava, ışık ya da yeryüzünü tazeleyen yağmur serpintisi kadar sınırsız olduğunu göstermeye geldi.

“Mesih’in hayatı, hiçbir sosyal sınıfın bulunmadığı, Yahudi ve diğer uluslardan olanların özgür ve köle, ortak bir kardeşlikle birbirine bağlı, Tanrı önünde eşit olan bir din tesis etti. Davranış biçimlerindeki farklılık O’nun hareketlerini etkilemedi. Komşular ve yabancılar, dostlar ve düşmanlar arasında hiçbir fark yaratmadı. Kalbine hitap eden şey, yaşam suları için susayan bir candı.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, cilt 9, s. 190, 191.

TARTIŞMA SORULARI:

Şu ifadeyi düşünün: “Efesliler’in dördüncü bölümünde, Tanrı’nın planı o kadar sade ve basit bir şekilde açıklanmıştır ki, O’nun tüm çocukları gerçeğe tutunabilirler. Burada, O’nun kilisesindeki birliği korumak için atadığı, üyelerinin dünyaya sağlıklı bir dini deneyimi açıklayabileceği araçlar açıkça beyan edilmiştir.”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, cilt 6, s. 1117. Efesliler 4’te, kilisenin birliğine işaret eden ne görüyorsunuz? Bu birliği sağlamaya yardımcı olmak için neler yapabiliriz?

Birlik sorusuna esas olan, alçakgönüllülük ve itaat etme ihtiyacıdır. Bu özellikler olmadan, kilisede herhangi bir birlik nasıl olabilir? Eğer gururluysak, görüş ve konumlarımızdan eminsek ve başkalarını dinlemekten hoşlanmıyorsak, birlik için bir şansımız yoktur. Bu alçakgönüllülüğü ve itaati nasıl öğrenebiliriz?

Her zaman her şeyde aynı fikirde olmasak bile birliğimizi nasıl koruyabiliriz?

ÖZET: Pavlus Efesliler’e gönderdiği mektubunda, Hıristiyanların “Mesih’te” olmasının ne anlama geldiğine dair pek çok öğüt verir. İsa’daki kurtuluş, yaşamlarımızı pratik yollarla dönüştürür. Kilisedeki erkek ve kız kardeşler arasındaki ilişkiler de dahil olmak üzere tüm insani ilişkilerimiz, yaşamımızdaki Mesih’in kudreti aracılığıyla dönüştürülür. Ve bu dönüşüm, birliğimizin olması açısından çok önemlidir.

CUMA

Ekim 27

Bombacı Kadın Vaftiz Edildi

Philip Baptiste

Amina, büyük bir tesisi patlatmak üzere Hindistan’a giderken yolda tutuklandı ve şimdi Doğu Merkez Afrika’da 5 yıllık hapis cezasını çekiyor.

Bir Yedinci Gün Adventist pastörünün ısrarcı ziyaretleri, kendisinin köktendici İslam anlayışını yıkmasını sağladı ve Amina birkaç hafta önce Adventist Kilisesi’nde vaftiz edildi.

“Benim için sürekli dua eden ve en çok ihtiyacım olduğu dönemde beni ısrarla ziyaret eden Adventist pastör için Allah’a şükrediyorum,” diyor Amina.

Adventist Müjdeciliği, Amina’nın güvenliği için tam ismini ve yerini açıklamıyor.

Pastör ziyarete ilk geldiğinde Amina suçundan dolayı tecrit edilmiş bir yerde hücre hapsindeydi. Köktendinci Müslüman liderlerin, kendisine eğer kötüleri yok ederse doğruluğa ereceğini ve cennete ulaşacağını öğretmeleri, onu saldırıyı planlamaya yönlendirmişti.

Başlangıçta danışmanlık ziyaretleri gardiyanlar tarafından belirlenen pastörü reddediyordu. Fakat pastör sürekli gelmeye devam edince sonunda yumuşadı çünkü danışmanlık seansları hücrenin dışında yapılıyordu ve Amina gün ışığını çok özlemişti.

Pastör, Amina için ilk defa dua etmek istediğinde, onu geri çevirip bunun yerine pastörün kendisi için dua etmesini söyledi Amina. Pastör yine de onun için dua etti ve dua etmeye devam etti.

Birkaç danışmanlık seansından sonra pastör birkaç haftalığına başka bir yere gitmek zorunda kaldığında, Amina onun ziyaretleri özlediğini fark etti. Pastörün beklediği kadar erken gelmeyeceğini anladığındaysa, onun hücrede bırakmış olduğu Kutsal Kitap’ı okumaya başladı.

Birkaç ay sonra Adventist Kilisesi cezaevinde dini bir toplantı düzenledi ve Amina da davet edildi. Amina aslında diğer mahkumlarla sosyalleşmek için gitmeyi kabul etti fakat Pastör değişmek isteyenleri çağırdığında Amina şaşırtıcı bir şekilde yaşamını İsa’ya teslim etmek üzere pastörün yanına gitti. Çok geçmeden vaftiz edildi.

Amina danışmanlık seansları sırasında önceki inancına olan ilgisini nasıl kaybettiğini anlamadığını söylüyor. Allah’ın kendisine Gerçeği’ni açıklamak için hapis cezasını kullandığına inanıyor ve şimdi de kendi arkadaşlarına ulaşmak için çok istekli.

“Cezaevinden çıktığımda onlara ulaşmak için her şeyi yapacağım.”

Philip Baptiste Doğu Merkez Afrika Bölümü başkanının özel asistanı.

*Ekim 27–Kasım 2

İlk İnanlı Topluluğunda Birlik Tecrübesi

Sebt Günü

KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Elç. 1:12–14, Elç. 2:5–13, Vah. 14:12, Elç. 2:42–47, Elç. 4:32–37, Elç. 5:1–11, 2. Kor. 9:8–15.

HATIRLAMA METNİ: “Bunlar kendilerini elçilerin öğretisine, paydaşlığa, ekmek bölmeye ve duaya adadılar” (Elç. 2:42).

Kilise birliği, gerçek olan İsa’da paylaşılan bir ruhsal deneyiminin sonucudur. “İsa, ‘Yol, gerçek ve yaşam Ben’im’ dedi. ‘Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez’ ” (Yu. 14:6). Paydaşlığın sağlam bağları, ortak bir ruhsal yolculuk ve deneyim içinde oluşturulur. İlk Adventistlerin Millerci hareketinde böyle bir tecrübeleri oldu. 1844’deki ortak deneyimleri, hayal kırıklıklarının bir açıklanmasını bulmaya çalışırken kalplerini birbirine bağladı. Bu deneyim, Yedinci–Gün Adventist Kilisesi’nin doğuşunu ve Geliş öncesi yargı ve onun gerektirdiği tüm gerçekleri doğurdu.

İsa’nın öğrencilerinin O’nun cennete yükselişinden sonraki tecrübeleri, Allah’ın Sözü’nün, dualarının ve ortak paydaşlıklarının gücünün, farklı geçmişlere sahip imanlılar arasında birlik ve uyum yaratmasının bir tanıklığıdır. Aynı deneyim bugün hâlâ mümkündür.

“Paydaşlığın toplu ibadette özellikle önemli bir unsur olduğu konusunda ısrar ediyorum… Hıristiyanlar için, onu başka inanlılarla ve Rab İsa Mesih ile birleştiren manevi bağın gerçekleşmesine yönelik başka bir destek yoktur… İsa Mesih önce Kendisine bir ruh getirir, ama sonra o ruhu her zaman O’nun bedenindeki, kilisesindeki diğer imanlılarla birleştirir.”— Robert G. Rayburn, O Come, Let Us Worship (Grand Rapids: Baker Book House, 1980), s. 91.

*3 Kasım Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

5. DERS

Ekim 28

Hazırlık Günleri

İsa, ölümünden önce havarileriyle geçirdiği son saatlerde, onları yalnız bırakmayacağına dair söz verdi. Başka bir Avutucu, Kutsal Ruh, onlara hizmetlerinde eşlik etmek için gönderilecekti. Ruh, İsa’nın söylediği ve yaptığı birçok şeyi hatırlamalarına yardımcı olacaktı (Yu. 14:26) ve daha fazla gerçekleri keşfetmede onlara rehberlik edecekti (Yu. 16:13). Yükseliş gününde İsa, bu vaadi yeniledi. “ ‘…sizler birkaç güne kadar Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz… Kutsal Ruh üzerinize inince güç alacaksınız’ ” (Elç. 1:5, 8). Kutsal Ruh’un gücü, havarilerin Yeruşalim, Yahudiye, Samiriye ve dünyanın dört bucağında tanıklık etmelerini sağlamak için verilecekti (Elç. 1:8).

Elçilerin İşleri 1:12–14’ü okuyun. Havariler bu on günlük süre boyunca ne yaptılar?

Bu on günü, havarilerin İsa’ya olan hatıralarını, O’nun eylemlerini, öğretilerini ve mucizeleri ile ilgili hatıralarını paylaştıkları yoğun bir ruhsal hazırlık dönemi olarak hayal edebiliyoruz. “Tam bir birlik içinde sürekli dua ediyorlardı” (Elç. 1:14).

“Öğrenciler vaadin yerine gelmesini beklerken, gerçek tövbe ile kalplerini alçalttılar ve inançsızlıklarını itiraf ettiler. Mesih’in ölümünden önce kendilerine söylediği sözleri hatırladıklarında, bunların anlamını daha kapsamlı bir şekilde kavradılar. Hafızalarından silinen hakikatler tekrar zihinlerine getirildi, ve bunları birbirlerine tekrarladılar. Kurtarıcı’yı yanlış anlamalarından ötürü birbirlerini payladılar. O’nun harika hayatı, bir geçit töreni gibi sahne sahne önlerinden geçti. O’nun pak ve kutsal yaşamı üzerine düşündüklerinde, yalnızca kendi hayatlarında Mesih’in karakterinin güzelliğine tanıklıkta bulunabilseler, hiçbir zahmetli işin çok güç, hiçbir fedakârlığın çok büyük olmayacağını hissettiler. Ah, keşke son üç yılı yeniden yaşayabilseler, diye düşündüler, ne kadar da farklı davranırlardı! Efendi’yi yeniden görebilseler, O’nu ne kadar derinden sevdiklerini O’na göstermek için nasıl da gayretle çalışırlardı; O’nu bir imansızlık sözü ya da eylemiyle üzmüş olabilecekleri düşüncesiyle ne kadar da içten kederlendiler! Fakat bağışlandıkları düşüncesiyle teselli buldular. Ve imansızlıkları için, mümkün olduğu kadarınca, dünyanın önünde O’nu cesaretle ikrar ederek, kefaret etmeye karar verdiler… Tüm farklılıkları, tüm üstünlük arzusunu bir kenara bırakarak, Hıristiyan birlikteliğinde birbirlerine yakınlaştılar.”—Ellen G. White, Elçilerin İşleri, s. 32.

İnancınız konusunda baştan almayı dilediğiniz şeyler nelerdir? Geçmişteki pişmanlıklarınızdan, daha iyi bir gelecek sağlamanıza yardımcı olabilecek neler öğrenebilirsiniz?

PAZAR

Ekim 29

Babil’den Pentikost’a

İsa’nın yükselişini takiben ruhsal hazırlık günleri Pentikost etkinliği ile sonuçlandı. İlk ayet, o gün Kutsal Ruh’un havarilerin üzerine inmesinden hemen önce, hepsi birlikte, “uyum içinde” bulunduklarını bize söyler (Elç. 2:1).

Eski Ahit’te Pentikost, her erkek İsraillinin katılmak zorunda olduğu üç büyük şölenin ikincisiydi. Fısıh Bayramı’ndan elli gün sonra (Grekçe, pentekoste, ellinci gün) yapılırdı. Bu bayram sırasında İbraniler, yazlık hasatlarının ilk ürünlerini bir şükran hediyesi olarak Allah’a sunarlardı.

İsa’nın zamanında, Pentikost Bayramı’nın Sina Dağı’nda inen yasaya ilişkin bir kutlamayı da içermesi muhtemeldir (Çık. 19:1). Bu nedenle, burada Allah’ın yasasının, ölümüyle onu ihlal ettikten sonra tövbe eden herkesi affeden İsa’ya ilişkin Hıristiyan mesajının bir parçası ve bölümü olarak devam eden önemini görüyoruz. Dolayısıyla son günlerle ilgili önemli metinlerden birinin, hem yasa hem de müjdeyle ilgilenmesi şaşılacak bir şey değildir: “ ‘Bu da, Tanrı’nın buyruklarını yerine getiren, İsa’ya imanlarını sürdüren kutsalların sabrını gerektirir’ ” (Vah. 14:12).

Ayrıca, Sina Dağı’nda Musa’nın On Emir’i aldığında (Çık. 19:16–25, İbr. 12:18) olduğu gibi, bu Pentikost’ta da çok sayıda olağanüstü olay meydana geldi. “Ansızın gökten, güçlü bir rüzgarın esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu. Ateşten dillere benzer bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini gördüler. İmanlıların hepsi Kutsal Ruh’la doldular, Ruh’un onları konuşturduğu başka dillerle konuşmaya başladılar” (Elç. 2:2–4).

Elçilerin İşleri 2:5–13’ü okuyun. Bu muhteşem olayın önemi nedir?

Pentikost coşkulu bir bayram, Allah’ın cömertlikleri için düzenlenen bir şükran şöleniydi. Belki de buradaki, sarhoşluk üzerine haksız suçlamanın sebebi budur (Elç. 2:13–15). Allah’ın gücü, özellikle farklı dillerde konuşma ve duyma mucizelerinde görülür. Bu bayram için Yeruşalim’e Roma İmparatorluğu’nun her bir tarafından gelen Yahudiler, kendi dillerinde İsa Mesih’in mesajını duydular.

Eşsiz bir şekilde, Pentikost, ilk insan ailesinin dağılmasına ve Babil Kulesi’nde ciddi bir şekilde başlayan etnik grupların oluşumunun telafisine yardımcı olur. Lütuf mucizesi, insan ailesinin yeniden birleşmesini başlatır. Allah’ın kilisesinin dünya çapında birliği, Babil’de kaybedileni geri kazanan Krallığı’nın doğasına tanıklık eder.

PAZARTESİ

Ekim 30

Paydaşlık Birliği

Petrus’un vaazını, tövbe ve kurtuluş çağrısını takiben, yaklaşık üç bin kişi İsa’yı Mesih olarak kabul etmeye ve Eski Ahit’in İsrail’e vaatlerini sahiplenmeye karar verdi. Allah, bütün bu insanların kalplerinde çalışmaktaydı. Birçok kişi çok uzaklardan İsa’yı duymuştu ve onu görmeyi ümit ederek Yeruşalim’e seyahat etmiş olabilirlerdi. Bazıları İsa’yı görmüş ve Allah’ın kurtarışına dair mesajlarını duymuş, ancak henüz bir takipçi olmaya yönelik bir taahhütte bulunmamış olabilirdi. Pentikost’ta, Rab mucizevi bir şekilde havarilerin hayatlarına dokundu ve onları İsa’nın dirilişinin tanıkları olarak kullandı. Şimdi biliyorlardı ki, İsa’nın adında insanlar günahlarından bağışlanabilirlerdi (Elç. 2:38).

Elçilerin İşleri 2:42–47’yi okuyun. İsa’nın bu ilk takipçileri, imanlılar topluluğu olarak hangi eylemleri yapmışlardı? Bu muhteşem paydaşlık birliğini yaratan şey neydi?

Yeni inanlı topluluğunun ilk faaliyetinin elçilerin öğretilerini öğrenmek olması dikkat çekicidir. Kutsal Kitap eğitimi yeni imanlıların ruhsal gelişimini kolaylaştırmak için önemli bir yoldur. İsa, öğrencilerine “size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin” buyruğunu vermişti (Matta 28:20). Bu yeni topluluk, İsa hakkındaki herşeyi havarilerden öğrenmeye zaman harcadı. Muhtemelen hepsi de İbranice Kutsal Yazılar’ın peygamberliklerinin yerine getirilmesi olarak açıklanan İsa’nın yaşamını ve hizmetini; öğretilerini, benzetmelerini ve vaazlarını; ve O’nun mucizelerini dinlediler.

Ayrıca dua ederek ve ekmek bölerek zaman geçirdiler. Ekmeğin bölünmesinin, Rabbin Sofrası’na doğrudan bir ima veya Elçilerin İşleri 2:46’da bahsettiği gibi, sadece öğünleri paylaşmanın bir referansı olup olmadığı net değildir. Paydaşlıktan bahsetmek kesinlikle, bu yeni topluluğun hâlâ bağlılıklarının ve ibadetlerinin merkezi olan Yeruşalim’deki tapınakta ve evlerinde sıklıkla ve düzenli olarak hizmet ederek birlikte vakit geçirdiği anlamına gelmektedir. Samimi bir yaşamı paylaştılar. Birlikte yediler ve dua ettiler. Dua, bir inanç topluluğunun hayati bir öğesidir ve ruhsal gelişim için şarttır. Bu yeni topluluk ibadetle zaman geçirdi. Bu eylemlerin “kararlı bir şekilde” yapıldığı bizlere söylenmiştir.

Bu sarsılmaz paydaşlık, Yeruşalim’de başkalarıyla iyi ilişkiler kurmalarını sağladı. Yeni imanlılar “Bütün halkın beğenisini kazanmışlardı” ifadesiyle tanımlanıyor (Elç. 2:47). Kuşkusuz, onların yaşamındaki Kutsal Ruh’un işleyişi, etrafındakiler üzerinde güçlü bir etki yarattı ve Mesih olarak İsa’nın gerçekliğine karşı güçlü bir tanıklık oluşturdu.

Yerel kiliseniz, buradaki birlik, paydaşlık ve tanıklık açısından belirtilen örneklerden neler öğrenebilir?

SALI

Ekim 31

Cömertlik ve Açgözlülük

Luka, İsa’nın takipçilerinin Pentikost’tan kısa bir süre sonra birbirlerine olan desteklerinin, paydaşlıklarının doğal bir sonucu olduğunu bize söyler. “İmanlıların tümü bir arada bulunuyor, her şeyi ortaklaşa kullanıyorlardı. Mallarını mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı” (Elç. 2:44, 45).

Bu ortak malların paylaşımı, toplumun bir isteği değil, aksine deneyimledikleri paydaşlıkta birbirlerine duydukları sevginin gönüllü bir şekilde büyümesindendir. Aynı zamanda birliklerinin somut bir ifadesidir. Bu ortaklaşa destek bir süreliğine devam etti ve bunu Elçilerin İşleri 4 ve 5’de daha detaylı görebiliriz. Ayrıca, az sonra göreceğimiz gibi bu temayı Yeni Ahit’te başka yerlerde de bulabiliriz.

Bu bağlamda Barnaba ilk kez tanıtıldı. Arazi sahibi varlıklı bir kişi olarak görünüyor. Mülkünü topluluğun yararına satarak parayı elçilere getirdi (Elç. 4:36, 37). Barnaba, takip edilecek bir örnek olarak resmedilmiştir.

Elçilerin İşleri 4:32–37 ve 5:1–11’i okuyun. Barnaba’nın davranışlarını ve tutumlarını Hananya ve Safira’nınkilerle karşılaştırın. Bu çiftte yanlış olan şey neydi?

Kutsal Ruh’a düpedüz yalan söyleme günahının yanısıra, bu insanlar hırs ve açgözlülük yaptılar. Belki de hiçbir günah, paydaşlığı ve kardeşlik sevgisini bencillik ve açgözlülükten daha hızlı tahrip edemez. Eğer Barnaba, ilk inanlı topluluğunun paydaşlık ruhu açısından olumlu bir örnek teşkil ediyorsa, Hananya ve Safira tam tersi bir örnek teşkil ediyor. Luka, toplumdaki daha az erdemli insanlar hakkında bu hikayeyi paylaşmada dürüsttür.

On Emir’de (Çık. 20:1–17), açgözlülük hakkındaki son emir diğerlerinden farklıdır. Diğer emirler, Allah’ın insanlık için istemini gözle görülür bir biçimde ihlal eden eylemlerden bahsederken, son emir, yüreğin içinde gizlenmiş olan şey hakkındadır. Açgözlülük günahı bir eylem değildir; daha ziyade bir düşünce sürecidir. Açgözlülük ve ona eşlik eden bencillik, görünür bir günah değil, günahkâr insan doğasının bir belirtisidir. Hananya ve Safira’nın durumunda olduğu gibi bencil eylemlerde ortaya çıktığında belli olur. Bir anlamda son emir, diğer emirler tarafından kınanan eylemlerin ortaya çıkmasındaki kötülüğün kökenidir. Açgözlülükleri onları Şeytan’ın tesirine savunmasız bıraktı, bu da onları Allah’a karşı yalan söylemeye götürdü; bu, Yahuda’nın açgözlülüğünün onu aynı şekilde yapmaya yönelten şeyden farklı değildi.

Açgözlülüğü kendi hayatlarımızdan çıkarmak için arayabileceğimiz yollar nelerdir? Bu kötülüğe karşı sahip olduğumuz şeyler için övgü ve şükran sunmak neden güçlü bir panzehirdir?

ÇARŞAMBA

Kasım 1

Yoksulları Hatırla

Bir kişinin sahip olduklarını paylaşması, ilk imanlı topluluğunda genellikle birliğin somut bir ifadesiydi. Elçilerin İşleri kitabının ilk bölümlerinde anlatılan cömertlik, daha sonra Pavlus’un, Yeruşalim’deki yoksullara katkı sağlamak için Makedonya ve Ahaya’da kurduğu kiliselere çağrı yapması ile devam eder (bkz. Elç. 11:27–30, Gal. 2:10, Rom. 15:26, 1. Kor. 16:1–4). Bu armağan, çoğunlukla diğer uluslardan oluşan kiliselerin, Yeruşalim’deki Yahudi kökenli erkek ve kız kardeşlerine duydukları sevgi ve ilginin somut bir ifadesi haline gelir. Kültürel ve etnik farklılıklara rağmen, Mesih’te tek beden oluşturur ve aynı müjdeyi birlikte yaşatırlar. İhtiyacı olanlarla paylaşmak, sadece kilisede var olan birliği ortaya çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda bu birliği güçlendirir.

2. Korintliler 9:8–15’i okuyun. Pavlus, Korint’deki kilisenin cömertliğinin ortaya çıkaracağı sonuçların ne olacağını söyler?

İlk imanlı topluluğundaki birlik deneyimi, bugün bize nelerin hâlâ yapılabileceğini gösterir. Ancak birlik, tüm imanlıların bilinçli taahhüdü olmaksızın gerçekleşmedi. İlk topluluğun liderleri, Mesih’te birliği teşvik etmeyi hizmetleri olarak gördüler. Koca, eşi ve çocukları arasındaki sevginin, her gün bilinçli olarak teşvik edilmesi gereken bir taahhüt olması gibi, imanlılar arasındaki birlik de böyledir. Mesih’te sahip olduğumuz birlik hem desteklenir hem de çeşitli şekillerde görünür hale gelir.

İlk imanlı topluluğunda bu birliği teşvik eden bariz unsurlar; dua, ibadet, paydaşlık, ortak bir vizyon ve Allah’ın Sözü’nün incelenmesiydi. Sadece müjdeyi tüm uluslara vaaz etme misyonlarını anlamakla kalmamış, aynı zamanda birbirlerine karşı sevgi ve ilgi sorumluluklarının olduğunu da fark etmişlerdi. Onların birlikteliği, kendi toplulukları içinde ve daha geniş olarak, uzun mesafeler onları birbirinden ayırsa bile kilise toplulukları arasındaki cömertlikleri ve ortak destekleriyle kendini gösterdi.

“Hayırseverlikleri, Allah’ın lütfunu boşuna almadıklarına tanıklıkta bulunuyordu. Böylesi bir cömertliği Ruh’un kutsamasından başka ne meydana getirebilirdi? İmanlıların ve imansızların gözünde bu bir lütuf mucizesiydi.”—Ellen G. White, Elçilerin İşleri, s. 316.

Siz ve kiliseniz hangi yönlerden başkalarına karşı cömertliğin faydalarını deneyimlediniz? Yani, başkalarına verenler hangi bereketleri alır?

PERŞEMBE

Kasım 2

EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “Pentikost,” s. 31–41, Elçilerin İşleri.

İmanlıların bu cömertliği [Elç 2:44, 45 ve 4:32–35’de], Ruh’un dökülüşünün sonucuydu. Müjdeye ihtida edenlerin “yüreği ve düşüncesi birdi.” Onları ortak bir çıkar yönlendiriyordu – kendilerine emanet edilen görevin başarısı; ve hayatlarında açgözlülüğe yer yoktu. Kardeşlerine ve benimsedikleri davaya olan sevgileri, paraya ve mallara olan sevgilerinden daha büyüktü. İşleri, insanların canlarına dünyasal zenginlikten daha fazla değer verdiklerini doğruluyordu.

“Allah’ın Ruhu hayatı denetimine aldığında her zaman böyle olacaktır. Kalpleri Mesih’in sevgisiyle dolu olanlar, O’nun fakirliği aracılığıyla zenginleşebilmemiz için uğrumuza fakir olan Kişi’nin örnekliğini izleyeceklerdir. Para, zaman, nüfuz gibi, Allah’ın elinden aldıkları tüm armağanlara, yalnızca müjde işini ilerletmeye yarayan bir araç olarak değer vereceklerdir. Erken kilisede böyleydi; günümüz kilisesinde de Ruh’un gücüyle üyelerin bağlılıklarını bu dünyaya ait şeylerden uzaklaştırdıkları ve insan kardeşlerinin müjdeyi duyabilmeleri için fedakârlıkta bulunmaya istekli oldukları görüldüğünde, ilan edilen gerçekler duyanlar üzerinde güçlü bir etki bırakacaktır.”—Ellen G. White, Elçilerin İşleri, s. 63, 64.

TARTIŞMA SORULARI:

Bu haftanın dersinden ilk imanlı topluluğunun deneyimlediği birliğin yaratılmasına yardımcı olan faktörleri okuyun. Bugün bir kilise olarak buna benzer şeyleri nasıl yapabiliriz? Yani, o dönemdeki imanlılar arasında olan şeylere nazaran bizim neyimiz eksik?

Bu ilk zamandaki Yeni Ahit kiliselerinin Yeruşalim’deki yoksullara yardım etmek için cömert bağışlarda bulunma örneği, bugün neyi yapmamız gerektiğine bir örnek teşkil ediyor? Diğer sosyal konular hakkında ne yapmalıyız? Yoksulluğun azaltılması ve diğer temel ihtiyaçların karşılanması için yerel kiliseler kendi topluluklarına nasıl yardımcı olabilirler?

Hananya ve Safira’nın hüzünlü hikayesinden çıkarabileceğimiz bazı dersler nelerdir? Elçilerin İşleri 5:5 ve 5:11’de bulunan bu iki ölümle ilgili olarak inanlı topluluğunu saran “büyük korku” ile ilgili ifadenin önemi nedir?

ÖZET: İlk imanlı topluluğu hızlı bir şekilde gelişmiştir, çünkü İsa’nın havarileri kendilerine vaat edilen Kutsal Ruh’u almak için bilinçli olarak hazırlanmışlardır. Paydaşlıkları ve ortak inançları, Kutsal Ruh’un Pentikost için onların yüreklerini hazırlamak adına kullandığı araçlardı. Pentikost’tan sonra Kutsal Ruh, yeni topluluğu, birbirlerine karşı cömertliklerinde ve topluluğun çok hızlı büyümesinde de görüldüğü gibi dönüştürmeye devam etti.

CUMA

Kasım 3

Rock’çılıktan Doktorluğa

Vyacheslav Koshkodan

16 yaşındayken Nirvana ve Metallica’yı dinleyen, uzun saçlı, yırtık kıyafetler giyen bir rock’çıydım. Gecelerimi eski Moldova Sovyet Cumhuriyeti’ndeki küçük mahallemde bir dans salonunda içki içerek ve esrar çekerek geçirirdim.

Sonra bir Yedinci Gün Adventist kilisesi üyesi benimle ilgilenmeye başladı. Beni asla yargılamadı, bana sürekli İsa’ya olan sevgisinden bahsetti. Sık sık “Kutsal Kitap’ı okudun mu?” diye soruyordu bana.

Bir süre sonra bu adamın neden ısrarla Kutsal Kitap okumamı istediğini merak etmeye başladım. Bir akşam yanıma Kutsal Kitap alıp dans salonuna gittim ve okumaya başladım. Bana göre bir peri masalı gibiydi o yüzden ciddiye almadım. Ama okumaya devam ettim ve tuhaf bir şey oldu; hayatım değişmeye başladı. Önceleri hoşlandığım şeyler artık bana ilgi çekici gelmiyordu. Bir gece dans pistine baktım ve “Burada ne işin var?” dedim kendime. Eve gittim ve bir daha asla oraya dönmedim.

Evde Kutsal Kitap okumaya devam ettim. Kilise üyesine bir sürü soru sordum ve sonra Sebt gününü tutmaya başladım.

Kısa süre sonra tıp okumak için Moldova’nın başkenti Kişinev’de üniversiteye kaydoldum. Haftanın altı günü derslerimiz vardı, Pazartesi’den Cumartesi’ye kadar. Dekana Cumartesi günleri derse gelmeyeceğimi söylediğimde, bana bölümümü değiştirmem gerektiğini söyledi.

Evimde diz çökerek, “Allah’ım eğer doktor olmamı istiyorsan okulda bana yardım et.” Diye dua ettim. Dua ederken, Cumartesi günkü dersleri veren hocamla doğrudan konuşmak geldi aklıma. Kendisine inancımdan bahsettiğimde, derslerimi başka bir gün telafi etmeme izin verdi.

Altı yıl sonra mezun olduğumda sınıf arkadaşlarım bana saygıyla bakıyorlardı. “Okula sadece haftanın beş günü geldin ama notların bizimkilerden daha iyi. Bu nasıl oldu?” diye sordular.

Onlara, “Allah’tan öğreniyorum, benim öğretmenim O,” diye cevap verdim. Ama aslında Allah benim için bir öğretmenden de fazlası. O, beni yepyeni bir insana dönüştürdü.

Bugün 33 yaşındayım ve üç çocuk babasıyım. Doktor olmanın yanı sıra pastörüm ve Moldova’daki Adventist Kilisesi’nin sağlık yönetmeniyim.

İsa ile her şey mümkün. İsa eğer beni değiştirebildiyse, herkesi değiştirebilir.

2017’nin dördüncü çeyreğindeki On Üçüncü Sebt Bağışı’nın bir kısmı, Sovyetlerden kalma bir sağlık tesisininin bir Kaşifler kampına ve konferans merkezine dönüştürülmesine destek oldu. Hizmet bağışlarınız için teşekkür ederiz.

*Kasım 3–9

Birlik İmgeleri

Sebt Günü

KONUYLA İLGİLİ METİNLER: 1. Pet. 2:9; Çık. 19:5, 6; Ef. 2:19–22; 1. Kor. 3:16,17; 1. Kor. 12:12–26; Yu. 10:1–11; Mez. 23.

HATIRLAMA METNİ: “Beden bir olmakla birlikte birçok üyeden oluşur ve çok sayıdaki bu üyelerin hepsi tek bir beden oluşturur. Mesih de böyledir” (1. Korintliler 12:12).

Kutsal Kitap’ı okuyan herkesin de bildiği gibi, buradaki imgeler ve semboller kelime anlamlarından daha büyük gerçeklere işaret eder. Mesela, bütün Kutsal Kitap’taki kurban sisteminin özü, bir anlamda, daha büyük bir gerçekliğin simgesidir: İsa ve tüm kurtuluş planının.

Kutsal Kitap’ta bazen su, ateş, rüzgâr gibi en temel elementlerden ve daha pek çok başka türden imgeler kullanılmaktadır. İçerisinde kullanıldığı konu bağlamında, bunlar ruhsal ve teolojik gerçekler içeren imgelerdir. Örneğin, İsa’nın dediği gibi, “ ‘Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin, ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan herkes böyledir’ ” (Yu. 3:8), yel Kutsal Ruh’un bir sembolü olarak kullanılmıştır.

Kutsal Kitap, Allah’ın onu dünyanın önünde tezahür etmesi için bir araya getirmiş olduğu kilisede bulduğumuz birliği tanımlamak adına bir dizi imge kullanır. Her bir imge özünde tamamlanmamıştır. Bunun yerine, bir bütün olarak, bu imgeler kilisenin Allah ile olan ilişkisi, üyelerin birbirleriyle olan ilişkileri ve kilisenin bir bütün olarak toplumla olan ilişkisi gibi kilise birliği ile ilgili birçok şeyi ortaya koymaktadır.

Bu haftaki çalışmamız, bazı imgeleri ve Mesih’teki birlik hakkında bize ne açıkladıklarını inceleyecektir.

*10 Kasım Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

6. DERS

Kasım 4

Allah’ın Halkı

1. Petrus 2:9; Çıkış ١٩:٥, 6; Yasa’nın Tekrarı 4:20; ve Yasa’nın Tekrarı 7:6’yı okuyun. Bu ayetler, Allah’ın halkının özel durumu hakkında ne diyor?

Kilise insanlarla ilgilidir, ama herhangi bir insanla değil. Kilise, Allah’a ait olan, Allah’ı Baba ve Kurtarıcı olarak kabul eden, Mesih yoluyla kurtarılan ve O’na itaat eden halktır. Bu imge, Allah’ın, kurtuluş planının öne sürülmesinden bu yana yeryüzünde bir halkı olduğunu ve Eski Ahit’teki İsrail ile Yeni Ahit’teki kilisenin arasında sürekliliğin devam ettiğini vurgulamaktadır. Adem zamanından, Tufan öncesi ve sonrası atalardan ve İbrahim’den bu yana, Allah, dünyaya olan sevgisi, merhameti ve adaletinin temsilcileri olmaları için halkıyla bir antlaşma yaptı.

Allah’ın halkı “seçilmiş soy”, “Kral’ın kâhinleri” ve “kutsal ulus” olarak anılır. Bu terimler, özel bir amaç için ayrıldıklarını gösterir: “Sizi karanlıktan şaşılası ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini duyurmak için seçildiniz” (1.Pet. 2:9). Bu, aynı zamanda, Mısır’dan Çıkış 34:6, 7’de de açıklandığı gibi Allah’ın yüce karakterinin tanımının bir yankısıdır. “Tanrı, O’nun değerli karakter özelliklerini yansıtması, iyiliğini ve merhametini tüm insanlara ilan etmesi için kiliseyi kendi özel mülkiyetine aldı.”— The SDA Bible Commentary, cilt 7, s. 562.

Yasa’nın Tekrarı 7:6–8’i okuyun. Allah’ı, İbrahim’in soyundan gelenleri O’nun halkı olarak seçmesi konusunda harekete geçiren şey neydi? Bu, bugün hâlâ nasıl yürürlüktedir?

Belki de kendimize şöyle sorabiliriz, Bugün hangi ülke “kutsal ulus” (kilisenin başka bir benzetmesi) etiketini hak ediyor? Hiçbiri. Bütün uluslar ve etnik gruplar, Allah’ın sevgisini ve lütfunu hak etmeyen kişilerden oluşur. Kutsal Kitap bizleri kutsal insanlar olarak adlandırsa da, Kutsal Yazı aynı zamanda İsrail’in seçilmesinin ve kurulmasının tamamen Allah’ın sevgisine dayandığını ve insanoğlunun O’nun önüne getirebileceği herhangi bir erdemine dayanmadığını öğretir. Allah’ın halkının oluşumu –ulusal ölçekte günah ve dönekliğe rağmen– bir yaratılış sevgisinin eylemidir ve Allah, İbrahim’e olan sözünü tutacak, onun tohumu Mesih aracılığıyla, Kendi halkını kurtaracaktı. Tıpkı Allah’ın halkının seçilmesi, O’nun lütfunun bir eylemi olduğu gibi, onların kurtuluşu da öyleydi. Bu tema, bize Allah’ın hak etmediğimiz lütfunda ortak kökenimizi hatırlatır.

“Allah’ın halkı” olsak bile, kurtuluşumuzun kutsal hakikatinin kendimiz için yapabileceğimiz şeylerde değil, Mesih’in bizim için yaptıklarına dayandığını niçin daima ön planda tutmalıyız?

PAZAR

Kasım 5

Allah’ın Ev Halkı

Yeni Ahit’te Allah’ın halkının bir başka imgesi de Allah’ın evi ya da ev halkıdır. Kilisede insan ilişkilerinin karmaşık ve birbirine bağlı doğasını vurgulayan taşlar ve binalar metaforudur. Petrus Hıristiyanlara “diri taşlar” (1. Pet. 2:5) olarak değinir. Bu metafor ayrıca bir kalıcılık ve sağlamlık vasfı da içerir.

Efesliler 2:19–22’yi okuyun. Pavlus bu ayetlerde hangi ana fikirleri vurgulamaktadır? Bu imge bize kilisedeki birlik hakkında ne anlatıyor?

Bu ayetlerde, Pavlus kilisenin iki imgesini birleştirir: biri hareketsiz, bir ev veya bina; diğeri canlı, insanlardan oluşan bir ev halkı.

Bir taş tek başına çok değerli değildir, ancak diğer taşlarla birleştirildiğinde, hayatın fırtınalarına dayanabilecek bir yapı haline gelir. Hiçbir Hıristiyan tek başına bir taş olamaz, ancak Allah’ın ev halkı paydaşlığında başkalarıyla birlikte olmalıdır. Bir yapının sağlam olması için güçlü bir temele dayanması gerekir. İsa Mesih bu temeldir ve Allah’ın hanesinin “köşe taşıdır” (ayrıca bkz. 1. Kor. 3:11). Kilise, aynı zamanda Mesih’i kendi faaliyetlerinin köşe taşı yapmadıysa, varolmaya devam edemeyecektir. Kilise aslında İsa Mesih’le ilgilidir: O’nun hayatı, ölümü, dirilişi ve dönüşüyle. Kilise, İsa hakkındaki müjdeyi dünyayla paylaşmak için bir araya gelmiş bir inanlı topluluğunu oluşturur. Kilisenin gündemi İsa’dır: kim olduğu, bizim için yaptığı, içimizde ne yaptığı ve O’nu Rab ve Kurtarıcı olarak kabul eden herkese sunduğu şeydir.

Ev halkı imgesi de çok anlamlıdır. Bu, insanların kendi aralarında sahip oldukları ilişkilere dayanıyor. Baba ve anne, erkek ve kız kardeşlerin bilinen imajıdır. Aile üyeleri arasındaki bağlar güçlü olabilir ve beraberinde getirdiği sadakat çoğu zaman diğer tüm dış bağları aşar. Sadakat, birliğin büyük bir parçasıdır, çünkü sadakat olmadan herhangi bir birlik nasıl mevcut olabilir ki?

Bu imge kiliseyle nasıl bağlantılıdır? Kilise üyeleri de büyük bir ailenin parçasıdır. Bizler, yalnızca ortak atamız Adem aracılığıyla insan ailesine ait olmakla kalmayıp, aynı zamanda, İkinci Adem, İsa ile ortak “yeni doğuş” deneyimimiz aracılığıyla birbirimize bağlıyız. Böylelikle, yalnızca ortak olan doktrinsel gerçeklerden dolayı değil, aynı zamanda İsa’da yeni bir yaşama sahip, dönüştürülmüş ruhlar olma deneyiminde de birlikteyiz.

Ne yazık ki, herkes kendi ailesiyle iyi bir deneyime sahip değildir. Bu nedenle, bu imge onlar için çok önemli olmayabilir. Yine de, nasıl bir kilise olarak bu insanların hiç sahip olmadıkları bir aile olabiliriz?

PAZARTESİ

Kasım 6

Kutsal Ruh’un Tapınağı

Pavlus’un kullandığı başka bir bina imgesi ise, Allah’ın veya Kutsal Ruh’un tapınağıdır. Pahalı ve değerli bir bina imgesidir. 1. Korintliler 6:19’daki Kutsal Ruh’un tapınağı olarak kişinin bedenine atıfta bulunduğu imge ile birlikte, Pavlus bu imgeyi 1. Korintliler 3:16, 17’de kadim Yakın Doğu’nun en kutsal ve kıymetli yapısına, Allah’ın tapınağı’na gönderme yapmak için kullanır.

1. Korintliler 3:16, 17’yi okuyun. Kilise’nin Kutsal Ruh’un tapınağı olması ne anlama geliyor? 17. ayette ne hakkında uyarıda bulunuyor?

Tabii ki, Pavlus kiliseye atıfta bulunurken, Allah için fiziksel bir tapınak veya ikamet yeri olduğunu aklından geçirmiyor. Yeni Antlaşma’nın Grekçesi, bir kişiye atıfta bulunmak için tekil “siz” ile birçok kişiye atıfta bulunmak için çoğul “siz” arasında bir ayrım yapar. Bu durumda ikincisidir. Bu metafor, toplu bir varlığı ifade eder: Korint’teki Hıristiyanlar, Kutsal Ruh’un tapınağını oluştururlar ve ruhsal anlamda Allah, onların arasında ikamet eder.

Pavlus için Allah, Hıristiyan paydaşlığı içinde ikamet eder; dolayısıyla, bu paydaşlığı yok etmeye çalışan herkesi yargının sonuçlarına uğrayacağına dair uyarır. İmanlıların birliği, bu paydaşlığın ve Allah’ın o tapınaktaki varlığının merkezindedir. Bu ayet genellikle kişinin fiziksel bedenine bakması anlamında kullanılsa da (ki bu da elbette Hıristiyanların yapması gereken bir şeydir), Pavlus’un burada açıklamaya çalıştığı belirgin husus bu değildir. Onun mesajı, bunun aksine kilisenin birliğini yok edeceklere bir uyarıydı.

Bu bölümde daha önce, Pavlus, birlik üzerindeki zorluklar olarak gördüğü şeye atıfta bulundu: “Aranızda kıskançlık ve çekişme olmasın” (1. Kor. 3:3). Bu tutum ve davranışlar, Hıristiyan birliği için gerçek tehditler oluşturur ve Allah’ın tapınağından varlığını çekmesine neden olur. Başka bir deyişle, kilisedeki çatışmalar Allah’ın tapınağını tahrip edebilir. Bu nedenle, üyelerin kendi birliğini tehdit eden tutum ve davranışları ortadan kaldırmasını istiyor.

Kilisede çatışmalar olduğunda, Pavlus’un Korintlilere tavsiyesi bugün hâlâ geçerlidir: “Kardeşler, Rabbimiz İsa Mesih’in adıyla yalvarıyorum: Hepiniz uyum içinde olun, aranızda bölünmeler olmadan aynı düşünce ve görüşte birleşin” (1. Kor. 1:10).

Kıskançlık, çekişme ve bölünme—bunlar sadece Pavlus’un günlerinde kilisenin karşılaştığı problemler değildir. Onlarla bugün de karşılaşıyoruz. Her birimizin bu sorunları, birliğimizi tehdit etmeyecek tarzda çözmeye çalışırken üstlendiği rol nedir?

SALI

Kasım 7

İsa’nın Bedeni

Belki de kilisenin en bilindik imgesi ve çeşitli parçalarının birliği konusunda en güçlü belirteç, Mesih’in bedenidir. Beden bir olmakla birlikte birçok üyeden oluşur ve çok sayıdaki bu üyelerin hepsi tek bir beden oluşturur. Mesih de böyledir… Sizler Mesih’in bedenisiniz, bu bedenin ayrı ayrı üyelerisiniz” (1. Kor. 12:12, 27).

Bir beden, her biri farklı işlevi ve sorumluluğu olan birçok farklı parçadan oluşan tek bir birim olduğu gibi, Mesih’in bedeni olarak kilise de böyledir.

1. Korintliler 12:12–26’yı okuyun. Pek çok parçadan oluşan bir bedenin bu imgesi yerel topluluğunuzda nasıl uygulanabilir? Yedinci–Gün Adventist Kilisesi gibi dünya çapında bir topluluğa nasıl uygulanabilir?

Pavlus’un 1. Korintliler 12’deki öğretisi, gerçek Hıristiyan birliğinin sadece çeşitlilik içinde olmadığı ve özellikle çeşitliliğe karşın olmadığı, çeşitlilik yoluyla olduğu gerçeğini aktarmaktadır. Bu çeşitlilik ifadelerinin kaynağının Kutsal Ruh olması bizi şaşırtmamalıdır. İnsan vücudu hem inanılmaz derecede birleşik, hem de inanılmaz çeşitlilikte olduğu gibi, ideal olarak Mesih’in bedeni de böyledir, Mesih’in bedeninin bütünlüğünü ve zenginliğini ifade eden bu çeşitliliktir.

Bu imge bizi bir kilise olarak doğrudan ilgilendirir. Geçtiğimiz on yıllar boyunca, Yedinci–Gün Adventist Kilisesi büyük bir hızla büyüdü. Yedinci–Gün Adventist Kilisesi, neredeyse akla gelebilecek her türlü özgeçmiş, kültür ve çevreden gelen insanlardan oluşur. Etnik, ırksal, kültürel, eğitimsel ve yaş farklılıklarımızın Mesih’te bizi bölmesine izin verilmemelidir. Bilakis, bu çeşitlilik Kutsal Ruh tarafından birlik için bir güç olarak şekillendirilmeli ve bu farklılıklara rağmen, hepimizin Mesih’te bir olduğumuz gerçeğini ortaya çıkarmalıdır.

Gördüğümüz gibi, çarmıhın dibinde kim olduğumuza ya da nereden geldiğimize bakılmadan hepimiz eşitiz. Çevremizdeki dünya gittikçe parçalanmış hale gelirken, kilise çeşitlilikteki birliğin ulaşılabilir olduğunu kanıtlamalıdır. Allah’ın halkı, müjdenin şifalı ve uzlaştırıcı gücünü gösterebilir.

Şaşırtıcı bir şekilde Pavlus, bu idealin nasıl gerçekleştirilebileceğini anlatıyor. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı[dır]” (Ef. 5:23). Bedenin, yani kilisenin başı O’dur” (Kol. 1:18). Her inanan Mesih’e ruhsal olarak bağlı olduğu için, tüm beden aynı yiyecekle beslenir. Allah’ın Sözü’nün, Söz’de öğrendiklerimize itaat etmenin ve Mesih’in bedeninde birlik için dua ve ibadetlerin ortak deneyimlerinin önemini bundan daha fazla vurgulayamayız.

ÇARŞAMBA

Kasım 8

Koyun ve Çoban

Yuhanna 10:1–11’i okuyun. Kilisenin bu metaforunun hangi yönü bir koyun sürüsü olarak birlikten söz eder? Ayrıca bkz. Mezmurlar 23.

Büyük şehirlerin modern dünyasında, her türlü hayvancılıkla uğraşanları görmek çok nadir bir hal aldı. Çoğu kimse günümüzde koyun ve çobanlar arasındaki ilişkiyi pek az biliyor. Ancak, İsa bu benzetmeyi anlattığında, insanlar onu iyi anladılar. “Ben iyi çoban’ım” dediğinde, O’nun Mezmurlar 23:1’de geçen “RAB çobanımdır” ayetine atıfta bulunduğunu anlayıp takdir ettiler. İmge sadece net olmakla kalmayıp, aynı zamanda onu canlı hale getiren duygusal değerlerle de doluydu. Kadim Yakın Doğu kültüründe ve bugün hâlâ Orta Doğu’da tüm zorluklara rağmen çobanların koyunlarının bakımına adanmış oldukları bilinmektedir. Çoban figürü, Allah’ın karakterini ve O’nun halkıyla olan ilişkisini tanımlamak için Kutsal Yazı’da kullanılan en güzel motiflerden biri haline gelmiştir.

Allah’ın halkının koyun olarak imgesi, ilginç bir imgedir. Koyunlar konusunda sahip olduğumuz izlenim, onların zararsız ve savunmasız doğasıdır. Bundan dolayı, koruma ve rehberlik için iyi bir çobana bağımlıdırlar. Açıkçası, aptalmış gibi görülürler. Bazen, yanlışlıkla, koyun kaybolur ve çoban onları arayacak ve tekrar sürüsüne getirecektir. Kuzular genellikle taşınmak zorundadır ve onlara ekstradan bakım gösterilmesi gerekir. Koyun bakımı için sabır ve anlayış gereklidir. Birçok yönden, bu, kiliseyi temsil etmek için mükemmel bir imgedir. Kilise üyesinin, Çoban ile ilişkisi olduğu sürece korkması gerekmez, aksine bundan kazanacağı çok şey vardır.

İsa da bu benzetmede koyunların çobanın sesini dinlemelerinin önemini vurgulamıştır. Koşullar gerektirdiğinde, birkaç koyun sürüsünü aynı kapalı alana veya ahıla yerleştirerek korumak mümkündür. Daha sonra nasıl ayrılabilirler? Tek gereken şey, çobanın ahılın kapısında durması ve çağırmasıdır. Koyunları onun sesini tanıyacak ve ona gelecektir. “ ‘Kendi koyunlarının hepsini dışarı çıkarınca önlerinden gider, koyunlar da onu izler. Çünkü onun sesini tanırlar’ ” (Yu. 10:4). Çoban’ın sesini dinlemek kilise için çok önemlidir. Aslında, Allah’ın halkının birliği ve güvenliği, O’na olan yakınlıklarına ve doğrudan O’nun sesine itaatkâr olmalarına bağlıdır.

İnsanlar genellikle koyun olarak tasvir edilmeyi pek sevmezler. Yine de, bu, bizim için neden uygun bir metafordur? Bu imge bize Çoban’a olan ihtiyacımız ve sesine itaat etme ihtiyacımız hakkında ne demelidir?

PERŞEMBE

Kasım 9

EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “İlahî Çoban,” s. 469–476, Sevgi Öğretmeni; “The Church on Earth,” s. 240–243, Counsels for the Church.

“Yeruşalim’deki Tapınak ve her yerde bulunan Greko–Romen yapılar bağlamında, Yeni Ahit yazarları, inanlıların kilisenin kutsallığını, Tanrı’nın kiliseyi kurma ve büyütmedeki rolünü, Mesih ve Ruh’un işinin doğasını ve inananların kilise içindeki dayanışmayı görselleştirmelerini sağlamak için tapınak benzetmesini kullanırlar. Mimari alan statik bir görüntüyü ima eder gibi görünmektedir. Bununla birlikte, metafor biyolojik imgeleme ile birlikte kullanılır ve inşa süreci genellikle vurgulanır. Statik bir imajdan ziyade, ‘tamamlanmış bir yapıya karşın, bir yapım sürecinin öyküsünü görselleştirmeye yöneltiliyoruz’. Kilise, “yaşayan Tanrı’nın tapınağını” yaşamında ve öyküsünde alçakgönüllü bir şekilde kabul etmenin müthiş ayrıcalığına sahiptir. (2 Kor. 6:16).”—John McVay, “Biblical Metaphors for the Church: Building Blocks for Ecclesiology,” Ángel Manuel Rodríguez, ed., Message, Mission, and Unity of the Church (Hagerstown, Md.: Review and Herald®, 2013), s. 52.

TARTIŞMA SORULARI:

Kilisenin Kutsal Kitap’taki imgeleri üzerine düşünün. En çok hangisini beğeniyorsunuz? Neden bunu daha çekici buluyorsunuz? Kiliseye yönelik diğer mecazlar şu pasajlarda bulunabilir: 1. Tim. 3:15, 2. Tim. 2:3–5, 1. Pet. 2:9. Bu mecazlar kilise hakkında başka neleri öğretir?

Tanrı, halkının Hıristiyan kardeşliğinin en yakın bağlarıyla birleşmesini istiyor; kardeşlerimize güven, kilisenin refahı için şarttır; dini bir krizde eylem birliği önemlidir. Dikkatsiz bir adım, tedbirsiz bir eylem, kiliseyi yıllarca düzelemeyecek güçlüklere ve dertlere sürükleyebilir.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, cilt 3, s. 446. Bu uyarı bize, kilisenin birliğini korumak için ne kadar dikkatli olmamız gerektiği hakkında ne öğretmelidir? Her birimizin bu kutsal görevde ne gibi bir sorumluluğu vardır?

Pazar gününün çalışması, “Allah’ın halkı” olarak bile kurtuluş için asla kendi erdemlerimize değil, sadece Allah’ın lütfuna güvenmek zorunda olduğumuzu vurgular. Aslında, “Allah’ın halkı” olmamızı sağlayan şeyin, kurtuluş için tamamen Allah’ın erdemlerine güvenmek olduğunu iddia edemez misiniz? Bu, neden haklı veya geçersiz bir iddiadır?

ÖZET: Yeni Ahit, kilisenin doğasını ve görevini göstermek için farklı metaforlar kullanır. Daha da önemlisi, bu metaforlar, Allah’ın kendi halkını dikkatle izlediğini ve onları koruduğunu bize öğretir. Bu imgeler aynı zamanda Allah’ın halkının birbirleriyle karmaşık bir şekilde bağlantılı olduklarını ve yapmamız için çağrıldığımız işi yapmak açısından birbirimize ihtiyacımız olduğunu öğretir.

CUMA

Kasım 10

Kitap Kaçakçısı

Vladimir Borisov

Yabancı bir ülkede bir pastörler konferansına katıldıktan sonra arkadaşlarım 100 adet dini kitap dolu bir kutuyu evime götürmemi istedi. Yardım etmek istiyordum fakat yaşadığım ülke dini yayınların dağıtımını sıkı bir şekilde kontrol ediyordu.

“Kitapları ancak otobüs şoförü tüm sorumluluğunu üzerine alırsa götüreceğim,” dedim arkadaşlarıma.

Otobüs şoförleri fazladan kargoları biraz nakit karşılığında taşımayı genelde kabul ediyorlardı ve benim otobüs şoförüm de 100 dolar karşılığında yardım etmeyi kabul etti. Bir arkadaşımla birlikte otobüse bindik ve uzun sürecek yolculuğumuz için koltuklarımıza yerleştik.

Gece sınıra vardığımızda şoför kutu hakkında bilgi almak için yanıma geldi. Sınır polislerine ne diyeceğini öğrenmek istiyordu. Ona kutunun içinde Hristiyan kitapları olduğunu söylediğimde cebindeki 100 doları çıkarıp bana geri verdi ve “benim için sınırdan kokain geçirmek Hristiyan kitapları geçirmekten daha kolay,” dedi.

Başka şansımız kalmadığı için arkadaşımla birlikte kolideki kitapları tek tek çıkartıp bavullarımıza yerleştirdik. Sınır geçişindeki yolcu sırasına girdiğimizde ikimiz de dua ediyorduk. Önümüzdeki kişi çantalarını X-Ray cihazına koydu ve gümrüğe doğru yürüdü. Sonra biz bavullarımızı koyduk. Sınır polisi cihazı çalıştırmak için düğmeye bastı ama cihaz çalışmadı. Tekrar bastı. Düğmeye vurdu, küfretti ama cihaz yine de çalışmadı.

Gümrük memuru bize baktı. “Tamam, gidin,” dedi bavullarımızı cihazdan almamızı işaret ederek.

Dakikalar sonra arkadaşımla birlikte ülkemize girebilmek için ikinci bir sınır kontrol noktasına geldik. Bavullarımızı cihaza yerleştirdik ve memur da düğmeye bastı. Hiçbir şey olmadı. Memur küfretmeye başladı ve en sonunda bize döndü. “Alın gidin,” dedi.

Ancak sınırı geçtikten sonra arkamıza bakmaya cesaret edebildik ve memurun bizden sonraki kişilerin bavullarını açarak kontrol etmeye başladığını gördük. Otobüsteki yerlerimizi alırken Tanrı’ya şükrediyorduk.

Bir sonraki Sebt gününde kilisede bir üyemiz tuhaf bir hikaye anlattı. Gece bir ses “Pastör için dua et,” diyerek onu uyandırmış. Üyenin, benim yolda olduğumdan haberi yoktu, muhtemelen o saatte evde uyuduğumu sanıyordu. Ses tekrar konuşmuş, “Pastör için dua et.” En sonunda diz çöküp bir saat boyunca dua etmiş.

Ona sesi ne zaman duyduğunu sordum. Tam olarak arkadaşımla birlikte sınırdan geçmeye çalıştığımız saatlerdeymiş.

Ülkemi size söyleyemesem de lütfen Allah’ın işi için dua edin. Kurtuluş mesajını tüm dünyadaki birçoklarına ulaştırmamızı sağlayan hizmet bağışlarınız için teşekkür ederiz.