Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 4.çeyrek 2015 – Yeremya

PDF İndir - Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 4.çeyrek 2015 – Yeremya

 

SEBT GÜNÜ

 

ÇALIŞMA KİTAPÇIĞI



EKİM – KASIM – ARALIK 2015




YEREMYA



SEBT GÜNÜ



ÇALIŞMA KİTAPÇIĞI




STANDART VERSİYONU







YEREMYA





Yazar:



Imre Tokics




EKİM – KASIM – ARALIK



2015









Eski Antlaşma (Tevrat ve Zebur)       Yeni Antlaşma (İncil)



Yar

 

= Yaratılış

 

Mat

 

= Matta

 

Çık

 

= Çıkış

 

Mar

 

= Markos

 

Lev

 

= Levililer

 

Luk

 

= Luka

 

Say

 

= Çölde Sayım

 

Yu

 

= Yuhanna

 

Yas

 

= Yasa

 

Elç

 

= Elçilerin İşleri

 

Yşu

 

= Yeşu

 

Rom

 

= Romalılara Mektup

 

Hak

 

= Hakimler

 

1Ko

 

= Korintlilere 1. Mektup

 

Rut

 

= Rut

 

2Ko

 

= Korintlilere 2. Mektup

 

1Sa

 

= 1. Samuel

 

Gal

 

= Galatyalılara Mektup

 

2Sa

 

= 2. Samuel

 

Ef

 

= Efeslilere Mektup

 

1Kr

 

= 1. Krallar

 

Flp

 

= Filipililere Mektup

 

2Kr

 

= 2. Krallar

 

Kol

 

= Koloselilere Mektup

 

1Ta

 

= 1. Tarihler

 

1Se

 

= Selaniklilere 1. Mektup

 

2Ta

 

= 2. Tarihler

 

2Se

 

= Selaniklilere 2. Mektup

 

Ezr

 

= Ezra

 

1Ti

 

= Timoteyus’a 1. Mektup

 

Neh

 

= Nehemya

 

2Ti

 

= Timoteyus’a 2. Mektup

 

Est

 

= Ester

 

Tit

 

= Titus’a Mektup

 

Eyü

 

= Eyüp

 

Flm

 

= Filimun’a Mektup

 

Mez

 

= Mezmurlar (Zebur)

 

İbr

 

= İbranilere Mektup

 

Özd

 

= Süleyman’ın Özdeyişleri

 

Yak

 

= Yakup’un Mektubu

 

Vai

 

= Vaiz

 

1Pe

 

= Petrus’un 1. Mektubu

 

Ezg

 

= Ezgiler Ezgisi

 

2Pe

 

= Petrus’un 2. Mektubu

 

Yşa

 

= Yeşaya

 

1Yu

 

= Yuhanna’nın 1. Mektubu

 

Yer

 

= Yeremya

 

2Yu

 

= Yuhanna’nın 2. Mektubu

 

Ağı

 

= Ağıtlar

 

3Yu

 

= Yuhanna’nın 3. Mektubu

 

Hez

 

= Hezekiel

 

Yah

 

= Yahuda’nın Mektubu

 

Dan

 

= Daniel

 

Vah

 

= Vahiy (Esinleme)

 

Hoş

 

= Hoşea




Yoe

 

= Yoel




Amo = Amos Ova = Ovadya Yun = Yunus Mik = Mika Nah = Nahum

 

Hab = Habakkuk Sef = Sefanya Hag = Hagay Zek = Zekarya Mal = Malaki



İçindekiler



1     Yeremya’ya Yapılan Peygamberlik Çağrısı (26 Eylül–2 Ekim)........ 6

 

2     İçerideki ve Dışarıdaki Kriz (3–9 Ekim)...................................... 13

 

3     Yahuda’nın Son Beş Kralı (10–16 Ekim)..................................... 20

 

4     Kınama ve Ceza (17–23 Ekim).................................................... 27

 

5     Peygambere Daha Fazla Dert (24–30 Ekim)................................ 34

 

6     Sembolik Eylemler (31 Ekim–6 Kasım)....................................... 41

 

7     Kriz Devam Ediyor (7–13 Kasım)................................................ 48

 

8     Yoşiya’nın Devrimleri (14–20 Kasım)......................................... 63

 

9     Yeremya’nın Boyunduruğu (21–27 Kasım)................................. 70

 

10     Yeruşalim’in Yıkılışı (28 Kasım–4 Aralık)........................ 77

 

11     Antlaşma (5–11 Aralık)................................................... 84

 

12 Mısır’a Dönüş (12–18 Aralık)                                                      91

 

13 Yeremya’dan Dersler (19–25 Aralık)                                           98



Editör Ofisi 12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904

 

Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.menapa.com



Yazar                                                                     Pacific Press Koord.

 

Imre Tokics                                           Wendy Marcum



Editör                                                                     Sayfa Tasarım

 

Clifford R. Goldstein                                  AngelOS



Editör Sekreteri                                        Çeviri

 

Soraya Homayouni                                   AngelOS



Bu kitapçık Yedinci-Gün Adventistleri Genel Konferansı Yetişkinler için Sebt Okulu Çalışma Kitap- çığı ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması Sebt Okulu Geliştirme Komitesinin yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık bu komitenin görüşlerini yansıtmakta olup sade- ce veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.



İstek Adresi Web: www.menapa.com

 

E–mail:   info@menapa.com
























irçok dilde olduğu gibi Kutsal Kitap’ın İbranicesi, söylediklerinden çok farklı anlama gelen deyimler, sözler veya ifadelerle doludur. Buna örnek olarak, iki İbranice sözcüğün birleşiminden oluşan mi-yittan sözcüğünü verebili-

 

riz: Mi, bir soru zamiri olan “kim?”; yittan ise “verecek” anlamına gelmektedir. Böylece “kim verecek?” sözcüğünü elde ederiz.

 

İbranice Kutsal Kitap’ta bu ifade, bir istek, bir arzu ve birisinin bir şeyi çok aşırı istemesi fikrini vurgular.

 

Örneğin Mısır’dan kaçtıktan sonra İsrail halkı çölde zorluklarla karşılaşmış ve şöyle haykırmıştı, “Keşke RAB bizi Mısır’dayken öldürseydi!” (Çıkış 16:3). Buradaki “keşke” ifadesi, mi-yittan’dan gelmektedir. Mezmurlar 14:7’de Davut şöyle inlemiş- ti, “Ah (keşke), İsrail’in kurtuluşu Siyon’dan gelse!” İbranicesinde “Ah” denmiyor; mi-yittan deniyor. Eyüp 6:8’de Eyüp “Ah (keşke) dileğim yerine gelse” diye yalvardı- ğında, “Ah” sözcüğü mi-yittan’dan gelmektedir.

 

Diğer bir yerde de karşımıza çıkıyor, bu kez Yasa’nın Tekrarı 5:29’da. Musa geç- mişte Allah’ın takdirlerini anlattıktan sonra, İsrail halkının ölmemesi için onlara Rab ile olan konuşmasını hatırlatmaktadır. Musa’ya göre Rab onların ricalarını kabul etmiş sonra da şöyle söylemişti: “Ah (keşke) benden korksalardı ve bütün buyrukla- rıma uymak için her zaman yürekten istekli olsalardı!”

 

“Ah” olarak çevrilen sözcük mü? Evet, mi-yittan.





İnanılmaz! Burada Rab—Yaratıcı Tanrı, uzayı, zamanı ve maddeyi yapan, bir sö- züyle dünyamızı var eden, Adem’in burnuna yaşam soluğunu üfleyen Biri—genelde zayıflığı ve insani sınırları çağrıştıran bir ifade telaffuz etmektedir.

 

İşte size özgür irade gerçeği. Büyük mücadelenin ortasında Allah’ın yapabilecek- lerinin sınırlarından bahsedelim. Mi-yittan’ın buradaki kullanımı, Allah’ın bile öz- gür iradeyi çiğnemek istemediğini açıklıyor (bir

 

Yeremya kitabı, Al- lah’ın mesajını çoğu kez dinlemek isteme- yen insanlara tutku ve sadakatle vaaz eden peygamberin hizmetini ve mesajını nakletmektedir.

 

an için yapmış olsaydı, artık bu özgür olamazdı). Şimdi, eğer Eski Ahit’te, Allah’ın insanların O’na itaat etmeyi arzulamasını ve insanların da böyle yapmama eğilimini açıklayan bir kitap varsa, bu çeyrek yılın konusu olan Yeremya kitabı olurdu. Kadim yakın doğudaki büyük jeopolitik değişimlerin arka planını sergileyen Yeremya kitabı, Allah’ın mesajını çoğu kez din- lemek istemeyen insanlara tutku ve sadakatle vaaz eden peygamberin hizmetini ve  mesajını

 

nakletmektedir.

 

Peygamber çağrısıyla başlayan kitap, bizleri dini tarihin onlarca yıl ötesine götü- rürken, Rab başlangıçtan beri dini mesajın temelini ilan etmek için bu genç (sonra da yaşlı) adamı kullanacaktı. Ve bu kitapta öğretilen tüm ruhsal gerçekler içerisinde, şu sözler Rab’bin halkından ne istediğinin özünü oldukça güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır: “RAB şöyle diyor: ‘Bilge kişi bilgeliğiyle, güçlü kişi gücüyle, zengin kişi zenginliğiyle övünmesin. Dünyada iyilik yapanın, adaleti, doğruluğu sağlayanın Ben RAB olduğumu anlamakla ve beni tanımakla övünsün övünen. Çünkü ben bunlar- dan hoşlanırım’ diyor RAB” (Yer 9:23, 24).

 

Yeremya kitabını okumak, bir yolculuğa çıkmaktır, bu öyle bir ruhsal yolculuktur ki, insanî fesadın en dibinden Rab’bin zirvesine, ihtişamına ve görkemine doğru uzanır—o Rab ki hepimize yücelerden haykırır, hem de düşmüş durumumuza rağmen: Mi-yittan (Ah), böyle bir yürek sizlerde de olsun!



Imre Tokics, PhD, Pecel, Macaristan’da Adventist Teoloji Yüksek Okulunda Es- ki Ahit Departmanı başkanıdır. Eski Ahit ve Musevi Dini Bilimleri profesörü olup aynı zamanda Hukuk Doktoru (LLD) ünvanına sahiptir.





*Eylül 26–Ekim 2

Yeremya’ya Yapılan Peygamberlik Çağrısı












Sebt Günü

 

Konuyla İlgili Metinler: Yşa 1:19, Yer 7:5–7, 1Kr 2:26, Yer 1:1–5, Yşa

 

6:5, Yer 1:6–19, Mat 28:20.

 

D

 

Hatırlama Metni: “Ana rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım seni. Doğmadan önce seni ayırdım, Uluslara peygamber atadım” (Yeremya 1:5).

 

iğer Eski Ahit peygamberlerine nazaran, Yeremya’nın yaşamı hakkında daha çok şey biliyoruz. Kitabındaki biyografik gerçekler, onun peygamberlik hizme- tini daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Yeremya tarihte o kadar etkili olmuş-

 

tu ki, İsa zamanında bile saygı duyulan bir peygamberi tasvir ediyordu.

 

Aynı zamanda insani standartlara göre yargılanan peygamberin işi, sadece az bir başarısını sergilemiştir. Onlarca yıl süren ateşli ihtarlara ve ricalara rağmen, insanlar çoğunlukla onun Rab’den getirdiği mesajlarını dinlememişti.

 

Yine de muhalefete rağmen Yeremya satın alınamamış veya satılamamıştı; tıpkı “surlu bir kent, demir bir direk, tunç bir duvar” (Yer 1:18) gibi dimdik durmuştu, kendi gücüyle değil, aksine Rab’bin gücüyle.

 

Yeremya’nın yaşamındaki çoğu şey birçok bakımdan mutlu olaylar değildi. Ona yapılan çağrı, acı, keder, reddedilme hatta tutsaklık getirmişti. Daha da kötüsü bu sıkıntıların birçoğunun, yardım etmek, doğru yola götürmek istediklerinden gelme- siydi. Bu bakımdan Yeremya, İsa’nın aynı ülkede yüzlerce yıl sonra karşılaşacağı sorunlara örnek teşkil eden biriydi.

 

*3 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Peygamberler

 

Eylül 27



Kendilerine yapılan çağrı uyarınca peygamberler, Allah’ın yasasının koruyucuları olarak saptanmışlardır. Antlaşma ve On Emir temelinde kalmışlardı (Yer 11:2–6). Mika 3:8, “Yakupoğulları’na isyanlarını, İsrail halkına günahlarını bildirme” konu- sunda peygamberlerin işinin bir özetini vermektedir. Tabii ki günah kavramı da ya- sadan ayrı olarak anlamsızdır (bkz. Rom 7:7).



Peygamberlerin insanlara mesajı neydi? Bu mesaj hangi bakımdan gü- nümüzde bizlere verilenle aynıdır? Yşa 1:19, Yer 7:5–7, Hez 18:23. (Ayrıca bkz. Mat 3:7–11.)




Allah’ın yargısı kaçınılmazdı, fakat insanlar kötü yollarından dönmezlerse gerçek- leşecekti. Oysa değişim o kadar kolay değildir, özellikle de insanlar kötülük yapmaya alışmışlarsa. En başta onları ürkütse de, zamanla insanların kötülüğe alıştığını gör- meyen var mıdır? Peygamberlerin mesajı, insanların yaptıkları günahların ne kadar kötü olduğunu ve eğer bu yoldan dönmezlerse, bunun sonuçlarının ne olacağını görmelerine izin vermekti. Bu mesaj tabii ki peygamberlerin değil, Rabbin mesajıydı. Peygamberler, Allah’ın Sözü’nün onlara nasıl açıklandığından veya bunu nasıl duy- duklarından bahsetmiyorlar. Allah onlarla bazen doğrudan, bazen de Kutsal Ruh’un rüyalarla veya görümlerle dokunmasıyla, ya da belki de “ince, yumuşak bir ses” (1Kr 19:12) aracılığıyla konuşmuştu. Mesajlar onlara ne şekilde gelirse gelsin, peygamberlerin bir görevi vardı, sadece Allah’ın istemini alelade insanlara değil, fakat aynı zamanda eğer

 

gerekirse kralların, imparatorların ve generallerin önünde de iletmek.

 

Bu görev, büyük bir sorumluluk gerektiriyordu: eğer gerçeği söylerlerse bu kud- retli insanlar onları öldürebilirdi; eğer gerçeği söylemezlerse o zaman da Allah’ın yargısı onların üzerine gelebilirdi. Peygamber olmak ağır bir çağrıdır ve Kutsal Ki- tap’ta bizlere söylendiği kadarıyla, çağrı yapılan kişiler onu çok ciddiye almışlardı.

 

Bunu yapmış olduklarından dolayı memnun olabiliriz, zira mesajları Kutsal Kitap aracılığıyla bizlere indirilmişti. Bu anlamda, onların sözleri halâ günümüzde de geçer- lidir. Yeremya’nın zamanında olduğu gibi sorun bugün de aynıdır: Dinleyecek miyiz?






Eylül 28

 

Yeremya’nın Ailevi Özgeçmişi

 

1Kr 1 ve 1Kr 2:26’yı okuyun. Aviyatar’ın, memleketi Anatot’a sürgüne gönderilmesinin arkasındaki neden neydi?








Süleyman, Adoniya ile olan mücadelesinde başarı sağlayarak tahtını sağlamlaştır- dıktan sonra, kahin Aviyatar’ı görevinden uzaklaştırmış ve onu Yeruşalim’in yaklaşık beş kilometre kuzeydoğusunda olduğuna inanılan memleketi Anatot’a sürgüne gön- dermişti. Yeremya’nın babası Hilkiya, Anatot’ta yaşamış olan bir kâhin ailesinin üyesiy- di. Bazıları, Yeremya’nın ailesinin Aviyatar’dan gelmiş olacağını öne sürmüşlerdir. Her durumda Yeremya 1:1’den peygamberin soylu bir aileden geldiğini anlıyoruz. Bunun yanında, tüm peygamberlik tarihi boyunca Rab’bin her türden insanı—çobanlar, rab- biler, balıkçılar, kâhinler—peygamberlik görevine çağırdığını görebiliriz.

 

“Levili kâhinlik düzeninin bir üyesi olan Yeremya, çocukluğundan beri kutsal hizmet için yetişmişti. O mutlu hazırlık yıllarında, doğduğu andan itibaren ‘uluslara peygamberlik etmek’ üzere atanmış olduğunu bilmiyordu. Allah’ın çağrısını işittiğin- de kendisini bu göreve hiç layık görmedi. ‘Ah, Rab Yahve, konuşmayı bilmiyorum, çünkü gencim’ diye karşı çıktı. Yeremya 1:5, 6.”—Ellen G. White, Geçmişten Son- suzluğa, 2. Cilt, S. 243.

 

Kâhinler, ulusun ahlaki ve ruhsal liderleri olmak zorundaydılar; kâhinlere ulu- sun ruhsal yaşamının hemen hemen her alanını etkileyen önemli roller verilmişti. Bazıları bu görevlere sadık kaldı; bazıları da hayal edemeyeceğimiz bir şekilde onu suistimal ve ihlal etti. Yakında Yeremya kitabında okuyacağımız gibi peygamber, sorumluluklarına ve kendilerine emanet edilen çağrıya layık olmayan bu sadakatsiz kâhinlere çok çetin sözlerle karşı gelmişti.






Eylül 29

 

Yeremya’ya Peygamberlik Çağrısı

 

Yeremya 1:1–5’i okuyun. Bizlere Yeremya’nın çağrısı hakkında ne söylüyor?






Eski Ahit’teki diğer peygamberler gibi (ve yenisindeki Pavlus gibi; bkz. Gal 1:1, Rom 1:1), Yeremya onu çağırana karşı gevezelik etmedi. Bu ayetlerde çok açıktı ve aslında tüm Yeremya kitabı boyunca bahsettiği şey, ona gelen “Rabbin sözüydü”. Hiç şüphesiz bu ateşli kanaati, coşkun muhalefete ve uğraşlara, acılara ve denenmelere karşı dayanarak yılgınlığa düşmemesine neden olmuştu.

 

Yoşiya’nın iktidarının on üçüncü yılında Yeremya’ya yapılan çağrı, yaklaşık İ.Ö. 627/626 yıllarına denk gelmektedir. Peygamberin gerçek doğum tarihini veya hizme- te başlama yılını tam olarak bilmiyoruz. Aslında göreceğimiz gibi, o verilen görev için kendisini çok genç bir çocuk olarak görmüştü.



Yeremya 1:4, 5’i okuyun. Bu sözlerden ne gibi bir güvence ve huzur duymalıyız?





Daha doğmadan önce Allah Yeremya’yı bir peygamber olarak seçmişti. Ana rah- mine düştüğü andan itibaren, Allah peygamberlik rolü için onu bir kenara ayırmıştı. “Seni ayırdım” (5. ayet) diye çevrilen sözler, diğerleri yanında “kutsanmak” “kutsal olmak” fiilinden gelmektedir. Kesinlikle kutsal ve dini bir çağrışım yapmakta olup, bir yandan tapınak hizmetiyle de bağlantılıdır. Aslında “tapınak” sözcüğü de aynı kökten gelmektedir. Bu, bir şeyin veya bir kimsenin “kutsal bir amaçla ayrılması” fikrini taşımaktadır. İşte Allah’ın daha doğmadan önce Yeremya için planladığı şey buydu. Bu ayetler önceden varoluşu veya kaderi öğretmiyor; aksine Allah’ın önceden bilmesini öğretiyor.








Gönülsüz Peygamberler

 

Eylül 30



Yeremya’nın bu görev için ilahi bir şekilde seçilmiş olduğu yolunda Rab’bin gü- vencesine rağmen, genç adam korkmuş ve yapmak istememişti. Belki de Yeremya o zamanki insanların ruhsal durumunun iyi olmadığını ve ne yapılması gerektiğini bilerek, bu işi üstlenmek istememişti.



Yeremya 1:6’yı, Yeşaya 6:5 ve Çıkış 4:10–15 ile kıyaslayın. Tümünde or- tak olan hususlar nelerdir?





Hangi nedenden olursa olsun, bu adamlardan hiçbiri görevi üstlenmek isteme- mişti. Belki de bu, bir peygamberin görevi için çok önemli bir ön koşuldu: böylesine hayatî ve önemli bir görev için kişinin kendisini değersiz hissetmesi. Yaratıcı’nın sözcüsü mü? Hepsinin de görevden çekinmesine şaşırmamak gerekir, en azından başlangıçta.

 

Çağrıyı aldıktan sonra Yeremya’nın ilk yanıtına dikkat edin. Musa’nın yaptığı gibi, derhal iyi konuşma yeteneğinin olmayışından bahsetmişti. Yeşaya da verdiği yanıtta ağzından ve dudaklarından bahsetmişti. Her durumda, yapılan çağrı başka neyi ge- rektiriyor olsa da, konuşmayı ve iletişimi kapsayacağını biliyorlardı. Onlar Allah’tan mesajları almak ve bu mesajları başkalarına paylaştırmakla sorumluydular. Bugün internet sitesi kurmak veya mesaj yollamaktan farklı olarak iletişim çoğunlukla yüz yüze yapılır. Muhalif liderlerin veya asilerin önünde durduğunu ve onlara sitem ve uyarı dolu haşin sözler sarf ettiğini hayal edebilir misin? Pek yakında peygamber olacak kişilerin çekincesi anlaşılabilirdir.








Badem Dalı

 

Ekim 1



Peygamber Allah’ın tanığıdır; onun işi kendisi için değil, sadece Allah için ko- nuşmaktır. Yeremya, ulusun sorunlarına çözüm getirmek veya insanları peşinden sürükleyecek yüce bir şahsiyet ve karizmatik bir lider olmak için çağrılmamıştı. Ye- remya’nın, Allah’ın sözlerini halka ve onların liderlerine nakletmek gibi eşsiz bir görevi vardı. Buradaki vurgu, insan veya insan potansiyeli üzerinde değil; sadece Allah’ın egemenliği ve kudreti üzerindedir. Peygamberin görevi, insanları tüm sorun- larının çözümü olan Rab’be yönlendirmektir. Bu tabii ki bugün bizler açısından farklı değildir.



Yeremya’nın ilk görümü hangi konudaydı? (Bkz. Yer 1:11–19.)






Birçok Kutsal Kitap çevirisi, 11. ayetteki İbranice ifadeyi “badem dalı” olarak çevi- rir. Ancak bu çeviriler, İbranicedeki sözcük oyununu yansıtmazlar. “Badem ağacı” olarak çevrilen sözcük, Rab’bin sözünü gerçekleştireceğini “gözleyeceğini” söylediği

 

  1. ayette karşımıza çıkan “gözlemek” ile aynı kökten gelmektedir.

 

Bazıları Yeremya’nın tüm kitabının merkezî mesajının 11. ve 12. ayetlerde bu- lunduğunu iddia etmektedir. Allah’ın sözü gerçekleşecektir. Günün birinde herkes Allah’ın olacağını söylediği olayların gerçekleşeceğini görecektir. Allah insanların günahlarından dönmelerini ister. O, lütuf ve af sunmuştur, fakat hiç kimseyi itaat etmesi ve şifa görmesi için zorlamaz. Eğer halkı O’na yanıt vermezse, yargı ve ceza içeren sözleri mutlaka yerine gelecektir, tıpkı Yeremya kitabında İsrail’e karşı söyle- diği sözleri gerçekleştiği gibi.

 

Göreceğimiz gibi, Allah’ın sözleri sadece insanlar için değildir. Rab doğrudan Ye- remya’ya konuşmakta, karşılaşacağı muhalefete karşı hazırlıklı olması için onu uyarmaktadır. Ne olursa olsun, Yeremya Allah’ın verdiği şu güvenceye sahipti “Ben seninleyim.” İleride de göreceğimiz gibi buna ihtiyaç duyacaktı.

 

Bizler de değil miyiz?






Ekim 2

 

Ek Çalışma: Martin Luther, Yeremya kitabına giriş yorumunda peygamber hakkında şöyle yazmıştı: “Yeremya, acıklı ve çetin bir çağda yaşamış mahzun bir peygamberdi, bunun da ötesinde aksi ve inatçı insanlarla mücadele etti- ğinden, onun peygamberlik hizmeti oldukça zordu. Açıkçası, düşmanları git- tikçe daha da kötüleştiklerinden pek bir başarı sağlayamamıştı. Birçok kez peygamberi öldürmeye teşebbüs etmişlerdi. Ona yüklenmişler ve birkaç kez dövmüşlerdi. Buna karşın o, ülkesinin nasıl tahrip olduğunu ve halkının sür- güne gönderildiğini kendi gözleriyle görecek kadar yaşamıştı.”

“Yeremya kırk yıl boyunca gerçeğin ve doğruluğun tanığı olarak ulusun önünde durdu. Eşi benzeri görülmemiş bir sapkınlık döneminde yaşamında ve karakterinde tek gerçek Allah’a yaraşan bir örnek sergilemeliydi. Kudüs’ün kuşatılması sırasında Yahve’nin sözcüsü olacaktı. Davut’un ev halkının mah- volacağını ve Süleyman’ın yaptığı güzel tapınağın yıkılacağını bildirecekti. Kor- kusuz sözleri nedeniyle tutuklandığında yüksek yerlerde işlenen günahları açıkça mahkûm edecekti. İnsanlar tarafından hor görüldü, nefret edildi, red- dedildi; ama sonunda felaketle ilgili peygamberliklerinin gerçekleştiğini kendi gözleriyle gördü, kara geleceği olan kentin yıkılmasından ötürü halkın yas ve kederini paylaştı.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 243.

 

Tartışma Soruları:





Güneşin Batışı: 18:46 (İstanbul)





*Ekim 3–9

İçerideki ve Dışarıdaki Kriz













Sebt Günü

 

Konuyla İlgili Metinler: Hak 2:1–15; 1Kr 12:26–31; 2Ta 33:9, 10; Yer

 

2:1–28; 5:2, 3.



D

 

Hatırlama Metni: “ ‘İsrail RAB için kutsal bir halk, hasadının ilk ürünüydü. Onu yeren herkes suçlu sayılır, başına felaket gelirdi’ diyor RAB” (Yeremya 2:3).

 

üşüş’ten beri insanlığın durumunu tarif edecek bir sözcük seçmemiz gerek- seydi, “kriz” sözcüğü en iyi anlatan sözcük olurdu, ki bunun açılımı krizden çıkışa da işaret edecektir: İsa’nın çarmıhta ölümü. Kriz oldukça kötü olma-

 

lıydı; her şeyden evvel onu çözmek için gerekli olan olağanüstü önlemlere bir bakın.

 

Kutsal Kitap boyunca, her bir krize karşı alınacak önlemlerin anlatıldığı birçok öykü yer almaktadır. Yeremya zamanındaki durum ve onun hizmeti de farklı değildi. Allah’ın halkı, hem içeriden hem de dışarıdan birçok zorluklarla karşılaştılar.

 

Maalesef harici güçlerin korkunç askeri tehdidine rağmen, birçok bakımdan en bü- yük kriz içeriden gelmekteydi. “İçeriden” demek, sadece yeterince kötü olan bozuk liderlik ve bozuk kâhinlik anlamında değildir, aynı zamanda Allah’ın onlara gönder- diği uyarılara, onları yıkımdan esirgeyecek uyarılara kulak asmayarak kalplerini katı- laştırmış, günah ve döneklik tarafından bozulmuş insanları da kapsamaktadır.

 

Günah yeterince kötüdür, fakat ona sırtını çevirmeyi reddedersen—işte o zaman kriz geliyor demektir!



*10 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Hızlı Tarih

 

Ekim 4



İsrailliler yıllarca çölde dolaştıktan sonra nihayet Vaat Edilen Ülke’ye girdiklerin- de, sorunların başlangıcı pek uzak değildi. Geçen zaman içinde “RAB’bi tanımayan” (Hak 2:10) yeni bir nesil ortaya çıkmış ve ulusa tüm tarih boyunca bulaşacak olan ruhsal bir kriz başlamıştı. Aslında bu, aynı şekilde inanlı topluluğuna da bulaşmış bir sorundur.



Hakimler 2:1–15’i okuyun. Krize neden olan şey nedir ve nasıl ortaya çıkmıştır?





  1. ayet şöyle diyor: “İsrailliler RAB’bin gözünde kötü olanı yaptılar”. Her nesil, Rab onlara yapmaması gereken şeyi söyleyene kadar, birbiri ardına Allah’tan bir adım uzaklaştı. Günahlarından dolayı birbiri ardınca krizlere düştüler, fakat o anda bile Rab onları terk etmedi. Acil kederlerinden kurtarmak için onlara hakimler gön- derdi (Hak 2:16).

 

Hakimler çağından sonra ulus, “Birleşik Monarşi” olarak anılan, Saul, Davut ve Sü- leyman hâkimiyeti altında yaklaşık bir yüzyıl sürecek göreceli bir barış ve refah zama- nına girdi. Davut ve sonra da Süleyman’ın iktidarında bölgesel bir güç haline geldi.

 

Ama “iyi” zamanlar pek fazla sürmedi. Süleyman’ın ölümünden sonra (yaklaşık İ.Ö 931) ulus iki hizbe ayrıldı, kuzeyde İsrail ve güneyde Yahuda. Suçun büyük bir kısmı Süleyman’ın yanlış yönetimine yüklenebilir, zira tüm bilgeliğine rağmen bir hayli hatalar yapmıştı. “Oymaklar, önceki yöneticilerinin baskıcı tedbirleri altında uzun süre keder verici acılarla yoğrulmuştu. Süleyman’ın imandan dönüşü sırasında sürdüğü müsrif yaşam, halkın ağır vergilerle ezilmesine ve ayak işlerine mahkûm edilmesine neden olmuştu.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 52, 53. Allah’ın seçilmiş halkı için işler artık hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Rab’bin onlara yapma- masını söylediği her şeyi yaptılar ve böylece hüzünlü sonuçlara maruz kaldılar.








İki Krallık

 

Ekim 5



Ulusun bölünmesinden sonra işler daha da kötüye gitti. Kuzey Krallığı’nda Kral Yarovam, kötülüğün uzun bir zaman etkili olmasına neden olabilecek bazı korkunç ruhsal seçimler yaptı.



1Kr 12:26–31’i okuyun. Mevcut şartların yargımızı nasıl köreltebileceğine dair bizlere ne söylemelidir?



Kralın putperest ibadetini getirmiş olması, ulusu feci bir sürece soktu. “Yaro- vam’ın yönetimi sırasında başlayan sapkınlık giderek daha derinleşti ve sonunda İsrail krallığının tümüyle yıkılmasına yol açtı.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuz- luğa, 2. Cilt, S. 63. İ.Ö. 722’de Asur kralı Şalmaneser ulusa bir son verdi ve yerlileri- ni imparatorluğunun farklı yerlerine uzaklaştırdı (bkz. 2Kr 17:1–7). Artık bu sür- günden geri dönüş yoktu. İsrail, bir süreliğine tarih sahnesinden kayboldu.

 

Güney Krallığı’nda işler o kadar da kötü değildi, en azından henüz değil. Fakat onlar da mükemmel değillerdi ve Rab bu insanları Kuzey Krallığı’nın uğradığı felakete uğra- mamaları için esirgedi, sadece şimdilik Babillilerin tehdidine karşı. Maalesef çok az istisna dışında, Yahuda ulusu derin bir düşüşe sürükleyen bir dizi krallarla yönetilmişti.



Bu ayetler, bazı Yahuda krallarının idaresi hakkında ne söylüyor? 2Ta 33:9, 10, 21–23; 2Kr 24:8, 9, 18, 19.



Korkunç liderliğe rağmen, Yeremya dahil Kutsal Kitap’taki birçok peygamberlik kitapları, Allah’ın ulusun yüreğini yıpratan günahlardan ve ikiyüzlülükten dönmeye müdahale etmeleri için peygamberlerini yolladığını gösteren peygamberlik sözleriyle doludur. Rab, kötü yollarından dönmeleri için halkına yeterli zaman ve fırsat verme- den onlardan vazgeçmeyi düşünmemiş ve onları kaçınılmaz olarak günahlarının yol açacağı felaketten esirgemişti.








İki Kötülük

 

Ekim 6



Genç Yeremya’nın peygamberlik hizmetine başlaması, bu zemine tersti. “RAB’bin sö- zü” ona gelmiş ve o halkının eğer bu sözlere kulak verirse kurtulacağını, aksi takdirde kesinlikle yıkıma uğrayacağını umarak konuşmuştu.



Yeremya 2:1–28’i okuyun ve sonra şu soruları yanıtlayın:

 

Onlar sadıkken Allah bu ulusa hangi vaatler vermişti? (Bkz. 2, 3. ayetler.)




Bazı kâhinler, yöneticiler ve peygamberler, ne gibi günahkâr şeyler yap- mışlardı? (Bkz. 8. ayet.)



Gerçek ruhsal durumları hakkında, insanlar ne gibi korkunç yollarla kendilerini aldatmışlardı? (Bkz. 23, 24. ayetler.)




Ulus, Hizkiya ve Yoşiya’nın liderliği altında bazı ruhsal reformlar tecrübe edinmiş olsa da, eski yollarına dönerek daha kötü bir şekilde imandan çıktılar. Yeremya tüm hizmetinde yaptığı gibi, burada da ileride olacaklar konusunda kesin olmayan sözler sarf etmemişti.

 

Yeremya 2: 13’deki sözleri özellikle çok ilginçtir: Halkım iki kötülük yaptı: Beni, diri suların pınarını bıraktı, kendilerine sarnıçlar, su tutmayan çatlak sarnıçlar kazdı- lar. Diğer bir deyişle, Rab’bi terk etmekle her şeylerini yitirdiler. Bu sözler, İsa’nın Yuhanna 4:10’daki sözleri ışığında daha bir anlam kazanmaktadır.








Babil Tehdidi

 

Ekim 7



Yeremya’nın hizmetini şekillendiren siyasi olayların zemini bir bakıma tarihle kay- bolmuştur. Yani detayların birçoğu mevcut değildir. Fakat o zamanda genel olarak neler olduğuna dair Kutsal Kitap’ta (arkeolojik buluntuların da yardımıyla) yeterince bilgiye sahibiz. İnsani açıdan belki de bu uluslar toprak, güç ve hegemonya için savaşırken hiç kimse kontrole sahip değilmiş gibi gözükse de, Kutsal Kitap farklı öğretmektedir.



Yeremya 27:6’yı okuyun. Buradan ne anlıyoruz?





Yeremya’nın hizmetinin ilk yıllarında Yahuda’nın küçük krallığı kendisini, Babil, Mısır ve bitkin Asur’un gücü arasında geçen askeri savaşların ortasında bulmuştu. İ.Ö. geç yedinci yüzyılda Asur imparatorluğunun çöküşüyle, Mısır bölgede gücünü ve etkisi- ni yeniden artırmaya çalışmıştı. Ancak İ.Ö. 605’deki Karkemiş savaşında Mısır yenilmiş ve Babil yeni dünya gücü olmuştur.

 

Bu yeni güç, Yahuda’yı köle devlet haline getirmişti. Yahuda kralı Yehoyakim, Ba- bil kralına bağlılık yemini etmek suretiyle ülkeyi dengede tutabilmişti. Ancak ülkede- ki birçokları bunu istemiyorlardı; bu Rab’bin onlardan yapmalarını istediği şey ol- masa da onlar yine de çarpışmak ve kendilerini Babillilerden özgür kılmak istiyor- lardı. Tam tersine Allah, ulusu ikiyüzlülüklerinden dolayı bir cezalandırma aracı olarak özellikle Babillileri kullanmaktaydı.



Yeremya 25:8–12’i okuyun. Yahuda halkına Yeremya’nın mesajı neydi?



Yeremya defalarca insanları günahlarından dolayı ileride olacaklar konusunda uyarmış ve yine defalarca birçok siyasi ve dini liderler uyarılara aldırmamışlar, aksine Rab’bin onları esirgeyeceğine, kendi inanmak istedikleri şeye inanmışlardı. Her şeyden evvel onlar Allah’ın özellikle çağırdığı insanlar değiller miydi?








Sahte Yemin

 

Ekim 8



Yeremya 5:1’de, Rab insanlara sokaklarda dolaşmalarını ve “eğer adil davranan, gerçeği arayan bir kişi bulursanız, bu kenti [Yeruşalim] bağışlayacağım” demektedir. Bu akla iki öyküyü getirmektedir. Birisi, İ.Ö dördüncü yüzyılda yaşamış olup, efsane- ye göre gündüz vakti pazar yerinde dolaşarak dürüst insanı aradığını iddia eden ka- dim Grek filozofu Diyojen’in öyküsüdür. Diğeri ise gerçek olduğunu bildiğimiz, İbra- him’e 50 doğru adam bulursa (sonrasında 10’a kadar düşmüştür) kenti yok etmeye- ceğini söyleyen Allah’ın öyküsüdür.

 

Aslında Yeremya aracılığıyla Rab’bin sözünün gayesi, halkı arasında ikiyüzlülüğün ve günahın ne kadar yaygınlaşmış olduğunu göstermektir. Orada adaletli olup gerçeği arayan bir kişi bile yok muydu?



Yeremya 5:2, 3’ü okuyun. Burada işlerin ne kadar kötü gittiğini gösteren neler söyleniyor? (Bkz. Lev 19:12.)





Bu ayetler, kitap boyunca görülen şu hususu ortaya çıkarmaktadır. Ulus ne kadar derine düşmüş olursa olsun, halâ insanların çoğu sadakatle Rab’bi izlediğine inan- maktadır! O’nun ismini anmaktadırlar, fakat Rab’bin onlara buyurduğu gibi “sada- katle, adaletle, doğrulukla” (Yer 4:2) değil, “yalan yere.” Allah’tan gelen uyarıları dinlememişlerdi, aksine kendi yaşamlarına ve dini uygulamalarına dönmüşlerdi, sanki onlar ile Allah arasındaki her şey düzgünmüş gibi, ancak aslında aralarında dürüst olan neredeyse hiçbir şey yoktu.

 

Onların aldanışlarının derinliği Yeremya 7:4’de görülebilir, insanların sahte bir huzur buldukları şu sözlerde, hekhal yhwh hekhal yhwh hekhal yhwh hemma! (“RAB’bin Tapınağı, RAB’bin Tapınağı, RAB’bin Tapınağı buradadır!”), sanki her şeyin yolunda gittiğini temin etmek için ihtiyaç duyulan tek şey, orada duran tapı- nakmış gibi. Krizde olduğunu bilmek bir şey, fakat krizdeysen ve sen bunu bilmiyor- san, bu çok daha vahim bir durum.






Ekim 9

 

Ek Çalışma: “Bugün burada yaptığımızı yapmayın; herkes kendi gözün- de doğru olanı yapıyor” (Yas 12:8). “Çünkü Tanrınız RAB’bin sözünü dinleye- ceksiniz. Böylece bugün size bildirdiğim buyruklara uyup O’nun gözünde doğ- ru olanı yapmış olacaksınız” (Yas 13:18). “O dönemde İsrail’de kral yoktu. Herkes dilediğini yapıyordu” (Hak 17:6, 21:25).

Bu ayetlerde çok önemli bir tezat sergilenmektedir, özellikle de birçok insa- nın harici bir otorite tarafından kendisine neyi yapıp neyi yapmaması gerektiği veya neyin doğru neyin yanlış olduğunun söylenmesi fikrine isyan ettiği bu gün ve bu çağda. Bununla birlikte, burada bu iki dünya görüşü arasında açık bir fark görebiliriz. Birisinde insanlar kendi akıllarınca “doğru” olduğunu düşündükle- rini yapmaktadırlar; diğerinde ise insanlar “Rab’bin gözünde” doğru olanı yap- maktadırlar. Birincideki sorun, tarihte sık sık insanların gözünde “doğru” olan şeyin Allah’ın gözünde çoğunlukla yanlış olduğudur. İşte bu yüzden her şeyimi- zi, hatta vicdanımızı bile Allah’ın Söz’üne teslim etmeliyiz.



Tartışma Soruları:





Güneşin Batışı: 18:35 (İstanbul)





*Ekim 10–16

Yahuda’nın Son Beş Kralı













Sebt Günü

 

Konuyla İlgili Metinler: 2Ta 34, Yer 22:1–19, 29:1–14, 2Ta 36:11–14,

 

Yer 23:2–8.



Hatırlama Metni: “ ‘Ezilenin, yoksulun davasını savundu, onun için de işleri iyi gitti. Beni tanımak bu değil midir?’ diyor RAB” (Yeremya 22:16).



Ü

 

nlü Rus yazarı Fyodor Dostoyevski, yıkıcı politik aktivitelerden dolayı 1800’lerde dört yılını Sibirya hapishanesinde geçirmişti. Daha sonraları yaşadıkları hak- kında yazarken, hapishane arkadaşlarından bazılarının korkunç davranışların-

 

dan hiç vicdan azabı çekmediklerinden bahsetmişti. “Birkaç yıl süresince bu insan- lar arasında hiçbir pişmanlık belirtisi görmedim; ne de yaptıkları cinayetler üzerinde umutsuzca düşüncelere dalmış insanların izi vardı, onların çoğu kendilerini vicda- nen tamamen haklı olarak görüyorlardı.”—Joseph Frank, Dostoevsky, the Years of Ordeal, 1850–1859, S. 95.

 

Dostoyevski, Yoşiya hariç Yeremya’nın hizmeti süresince Yahuda’yı yönetmiş beş kraldan bahsetmiş olmalıydı. Birbiri ardınca bu adamlar yaptıkları eylemlerden hiç pişmanlık duymamıştı, hem de eylemlerinin felaket getireceği çok açık bir şekilde Yeremya aracılığıyla kendilerine ikaz edilmiş olsa da.

 

İsrail’e bir kral vermek Rab’bin hiçbir zaman niyeti olmamıştı; bu haftanın ça- lışmasının sonunda nedenini daha iyi anlayacağız. Ayrıca zavallı Yeremya’nın takdir edilmeyen hizmeti boyunca karşılaştığı ağır baskıları da anlayacağız.



*17 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Yoşiya İdaresi Altında

 

Ekim 11



Yoşiya, Güney Krallığı’nı yöneten on altıncı kraldı; tarihi İ.Ö 640–609’du. O, yarım yüzyıldan fazla Yahuda’nın en kötü kralları olan babasının (Amon) ve büyükbabasının (Manaşşe) ruhsal çöküşünün ardından, sekiz yaşında kral oldu. Yoşiya’nın hükümdar- lığı otuz bir yıl sürdü. Ancak daha öncekilerden farklı olarak Yoşiya, çevre faktörleri kendisine karşı çalışsa da “RAB’bin gözünde doğru olanı yaptı.” (2Kr 22:2).

 

“Kötü yürekli bir kraldan dünyaya gelmesine, babasının yolunda yürüme ayartısına ve onu doğru yola yöneltecek danışmanların azlığına rağmen Yoşiya İsrail’in Allah’ına sadık kaldı. Geçmiş kuşakların yanılgılarından ders alarak babasının ve büyükbabası- nın düştüğü günaha düşmek yerine doğru olanı seçti. Ne sağa ne de sola döndü. Güven gerektiren bir konumu işgal ettiğini bilerek İsrail’in yöneticileri için verilen buyruklara bağlı kalmaya kararlıydı. Söz dinlediği için Allah onu onurlu bir hizmetçi olarak kul- landı.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 229, 230.



2Ta 34’ü okuyun. Yoşiya’nın reformlarının öğeleri nelerdi ve ister toplu olsun isterse şahsi, bunlar her türlü ruhsal reform teşebbüsü açısından neden merkezi olmalıdır?






Yoşiya’nın reformları iki ana öğeden oluşmaktadır: Birincisi, putperestliği çağrış- tıran her şeyden kurtulmaktı. Yani ulus içinde uygulanan kötü uygulamaları ortadan kaldırmaya çalıştı.

 

Ancak bu sadece ilk adımdı. Kötü ve yanlış uygulamaların yokluğu otomatik ola- rak bunu iyiliğin izleyeceği anlamına gelmez. İkincisi, kendisine okunan yasa kitabını duyduktan sonra kral “RAB’bin yolunu izleyeceğine, buyruklarını, öğütlerini, kuralla- rını candan ve yürekten uygulayacağına, bu kitapta yazılı antlaşmanın koşullarını yerine getireceğine ilişkin” RAB’bin huzurunda antlaşma yaptı (2Ta 34:31).






Ekim 12

 

Yehoahaz ve Yehoyakim: Diğer Nesil

 

Yehoahaz (Şallum olarak da bilinir), babasından sonra tahta geçtiğinde 23 yaşın- daydı. Hükümdarlığı sadece üç ay sürdü. Firavun onu kardeşiyle değiştirdi, çünkü Yehoahaz, Mısır politikasına pek taraftar değildi. Yehoahaz Mısır’a götürüldü ve orada öldü. (Bkz. 2Ta 36:4, 2Kr 23:31–34.)

 

Yehoahaz’dan sonraki kral, İ.Ö 609–598 yıllarında hüküm sürmüş olan Yehoya- kim’di. Yoşiya’nın oğluydu. Nebukadnessar Yeruşalim’i fethettiğinde Yehoyakim tapınağın malzemeleriyle birlikte Babil’e götürülmüştü. Yeremya yine halkı yeni krallarının ulusu yanlış yola soktuğu konusunda uyarmıştı.



Yeremya 22:1–19’u okuyun. Yehoyakim ile Rab’den böyle sert bir uyarı almayı gerektirecek meselelerden bazıları nelerdi?





Yeremya aracılığıyla konuşan Rab, bu ahlâksız ve açgözlü hükümdara çok sert sözler sarf etmişti. Yehoyakim, Mısırlılara ödemek için Yahuda’da ağır vergiler koy- muş olan baskıcı ve hırslı bir kraldı (bkz. 2Kr 23:35). Daha da kötüsü, çalışan insan- lara haklarının ödenmesi konusunda çok açık olan Tevrat’a meydan okurcasına baskıcı bir kuvvet kullanarak kendi sarayı etrafında lüks binalar yaptırmıştı: “Kom- şuna haksızlık etmeyecek, onu soymayacaksın. İşçinin alacağını sabaha bırakmaya- caksın” (Lev 19:13). Ayrıca babası Yoşiya’dan farklı olarak Yehoyakim, putperest ayinlerin Yahuda’da yeniden artmasına izin vermişti.

 

Yeremya 22:16 güçlü bir ayettir. Açgözlü Yehoyakim’i babası Yoşiya ile kıyaslarken Rab şöyle demektedir: “ ‘Ezilenin, yoksulun davasını savundu, onun için de işleri iyi gitti. Beni tanımak bu değil midir?’ diyor RAB” Diğer bir deyişle Allah’ın gerçek bilgi- si, birinin ihtiyaç içinde olana nasıl davrandığına göre gelir; kendimizden feragat ettiğimizde buna karşılık olarak hiçbir şey sunamayacak olanlara yarar sağlayınca gelir. Yine burada, Kutsal Kitap’ın her yerinde gördüğümüz gibi, Rab’bin yoksul ve çaresizlere ilgisi kadar, aynı zamanda kendilerine yardım edemeyecek durumda olanlara karşı yardım etme yükümlülüğümüzü görmekteyiz.






Ekim 13

 

Yahuda Kralı Yehoyakin’in Kısa İktidarı

 

Yahuda’nın on dokuzuncu kralı, Yehoyakim’in oğlu Yahoyakin oldu. Davut’un tah- tında ancak üç buçuk ay hüküm sürebildi. İ.Ö 598’de Nebukadnessar kuvvetlerini Yeru- şalim’e getirdi ve 18 yaşındaki kralı annesi, eşleri ve krallık ailesinden olan diğer birçok kişiyle birlikte ele geçirdi. İ.Ö. 561’de, tutsaklığının otuz yedinci yılında Yehoyakin’e, Nebukadnessar’ın varisi olan Kötü–Marduk tarafından merhamet edildi. Ona Babil kralıyla yemek yiyebilme ve krallık kaftanlarını giyebilme hakkı verildi. (Bkz. 2Kr 25:27– 30, Yer 52:31–34.) Oğulları da onunla birlikte Babil’deydi, ancak Yeremya’nın peygam- berliği, onların Davut’un tahtından vazgeçmek zorunda olacaklarını söylemektedir.



Kral Yehoyakin, ailesi ve saray halkının Yeruşalim’de tutsak olduktan sonra Rab’bin Yeremya’ya verdiği sözleri içeren Yeremya 29:1–14’ü okuyun. Bu trajedide bile Allah’ın sevgisi ve lütfunu nasıl görebiliriz?








Kutsal Kitap’taki en meşhur ayetlerden biri şudur: “ ‘Çünkü sizin için düşündü- ğüm tasarıları biliyorum’ diyor RAB. ‘Kötü tasarılar değil, size umutlu bir gelecek sağlayan esenlik tasarıları bunlar’ ” (Yer 29:11). Tabii burada hemen şunu anlıyo- ruz: Rab’bin Yeremya aracılığıyla yaşamlarının Babilli galipler tarafından tamamen yok edildiğini gören Yahudalı tutsaklara konuştuğunu. Bundan hemen sonra da durumları ne kadar kötü gözükürse gözüksün, Rab onları sevdiğini ve onlar için iyi şeyler düşündüğünü bilmelerini istemişti. Hiç kuşkusuz, korkunç şartları düşündü- ğümüzde onlar böyle vaatleri ve umut dolu sözleri hoş karşılamış olmalıydılar. Böy- lece son derece çetin uyarılar ve tehditler altında bile insanlara halâ “bir gelecek ve umut” vaadi verilmişti. Onlar açısından, özellikle de o zamanlarda böyle bir güvence- ye sahip olmak ne kadar önemli olmalıydı!








Çıkmaz Yolun Sonu

 

Ekim 14



2Ta 36:11–14’ü okuyun. Bu ayetler, ulus nihai yıkıma uğramadan önce Yahuda’nın son kralı hakkında bizlere ne söylüyor? Bu ayetlerde, ikiyüzlü- lük hakkında hangi ruhsal ilkeler açıklanmaktadır?



Sidkiya (Mattanya olarak da bilinir) 21 yaşındayken Nebukadnessar tarafından kukla bir kral olarak tahta geçirilmişti. Ayetlerde de söylendiği gibi, kendinden önceki krallardan pek fazla dersler alamamış ve bunun neticesinde ulusa daha büyük bir yıkım getirmişti.

 

İkinci Tarihler 36:14 çok derin bir şeye işaret eder, birçok bakımdan onların dö- nekliklerinin derinlerine işlemiş olan bir hususa. Sidkiya iktidarı altında yapılan tüm kötü işlerin listesi arasında denmektedir ki, Yahuda “öteki ulusların iğrenç törelerini” izlemektedir.

 

Çıkış’tan yüzlerce yıl sonra antlaşma halkı, uluslara ışık ve fener olması gerekir- ken (Yas 4:5–8), yaygın olan kültüre kapılmış, komşularının kültürel ve dini ortam- larına kapılmış, putperestlerin “tüm iğrençliklerini” yapmışlardı.

 

Burada bizler için bir mesaj olabilir mi?



Yeremya 38:14–18’i okuyun. Kral ona ne sormuştu ve neden?



Rab sayısız fırsatta, ulusun Babil’in kurallarına uyacağını, bu fetihin onların kötü- lüklerine karşılık bir ceza olduğunu açıklamıştı. Ancak Sidkiya bunu dinlemeyi red- detti ve Nebukadnessar’a karşı askeri bir ittifak yaptı. İsrail büyük çapta Mısır’ın askeri bakımdan zafer kazanması umuduna güveniyordu. Ancak Nebukadnessar, İ.Ö 597’de Firavun’un ordusuna kaşı zafer kazandı. Bu yenilgi Yeruşalim’in ve ulusun kaderini kalıcı olarak mühürledi. Tövbe etmek, reform yapmak, yeniden canlanmak için bunca fırsata rağmen Yahuda karşı çıktı.








Karanlık Yıllar

 

Ekim 15



Allah’ın mesajını reddettikten sonra İsrail ve Yeruşalim’e ne oldu? Yer 39:8, 9.






Allah’ın onları uyardığı her şey, tam anlamıyla onların başına geldi. Uyarılara ne kadar inanmak istemeseler de, meydana geldikten sonra mutlaka inanmışlardı. Kişisel seviyede olsa bile buna benzer bir şeyi yaşamayan var mıdır? Bizler Rab tara- fından yapmamamız gereken, yoksa başımıza gelecek şeyler konusunda uyarıldık, ama yine de yaparsak, söylenen şey kesinlikle gerçekleşecektir.



Yeremya 23:2–8’de ne gibi bir mesaj vardır? Buradaki insanlara hangi umut verilmişti?



İnsani açıdan her şey kaybedilmiş gibi görünüyordu: ulusları yıkıntılar içindeydi, tapınakları yok edilmişti, yöneticileri sürgüne gönderilmiş, tutsak olmuştu ve Yeruşa- lim kenti taş yığınlarına dönmüştü. Yahudi ulusu ve Yahudiler, diğer ulusların da yıkılıp gittiği gibi, o zamanlar tarihten silinmiş olmalıydı.

 

Ancak Rab’bin başka planları vardı ve O yukarıdaki ayetlerde (ve daha birçokla- rında) her şeyin yitirilmediği, bakiye kalanların mevcut olacağı, geri döneceği ve onlar aracılığıyla vaatlerin gerçekleşeceği konusunda onlara umut vermişti. Yani yıkım ve mahvoluş konusundaki tüm uyarılar arasında, peygamberler insanlara onların tek umutlarını da vermişlerdi.

 

“Yahuda krallığının sonunu belirleyen karanlık yıllar, Allah’ın peygamberlerinin cesaret verici sözleri olmasaydı yüreği en sağlam olanları bile ümitsizliğe itebilirdi. Rab Kudüs’te Yeremya, Babil sarayında Daniel, Cebar kıyılarında Hezekiel aracılığıyla merhametini gösterdi ve sonsuz tasarısını bildirerek Musa’nın yazılarındaki vaatleri seçilmiş halkında yerine getirme istekliliğini açıkça bildirdi. Söylemiş olduklarını kendisine sadık kalanlar aracılığıyla gerçekleştirecekti. ‘Ölümlü değil, ölümsüz bir tohum, yani Allah’ın diri ve kalıcı sözü...’ (1.Petrus 1:23)”—Ellen G. White, Geçmiş- ten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 276.





Ekim 16

 

Ek Çalışma: “Yahuda’nın sapkınlığının son yıllarında peygamberlerin öğütleri yarar sağlamadı; Kıldani orduları Kudüs’ü üçüncü ve son kez kuşat- maya geldikleri zaman her yüreğin umudu söndü. Yeremya mutlak bir yıkım olacağını bildirmişti; teslim olmaları için ısrar ettiğinden ötürü tutukevine konulmuştu. Ancak Allah kentteki sadık kalan azınlığı tümüyle umutsuzluğa terk etmedi. Yeremya bildirilerini küçümseyenler tarafından gözaltında tutul- duğu zaman bile Allah’ın bağışlamak ve kurtarmak ilgili yeni esinlerini işitti. Bunlar o günden bugüne dek Mesih’e inananlar için tükenmez bir teselli kay- nağı olmuştur.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 277.

“Allah’ın bağışlamak ve kurtarmak ilgili yeni esinleri” ifadesine bakın. Bağış- lamak ve kurtarmak için bizlere gösterilen “Cennet’in rızası” konusunda her türlü yolu düşünün. Her şeyden evvel sadece Çarmıh bizlere bu rızadan bah- setmelidir. Bizler kurtuluş planını açıklayan Allah’ın Söz’üne sahibiz. Bizlere harika bir armağan olarak Peygamberlik Ruh’u verilmiştir. “Allah’ın bağışlama- ya ve kurtarmaya razı oluşu” hakkında başka ne gibi yollar bize gösterilmiştir?



Tartışma Soruları:

 

¤ “Peygamber Yeremya’ya şöyle dediler: ‘Lütfen dileğimizi kabul et! Bizim için, bütün sağ kalan bu halk için Tanrın RAB’be yakar. Çünkü bir zamanlar sayıca çok olan bizler gördüğün gibi şimdi azınlıkta kal- dık’ ” (Yer 42:2). Bu ayet ve Yeremya 23:3’de okuduklarımız, Yerem- ya’da geçen bakiye kalanlar hakkında ne söylemektedir?

 

¤ Bizler açısından kutsal tarihe geriye bakıp, eskiden Allah’ın halkının ruhsal kusurlarını, eksikliklerini ve hatalarını görmek çok kolay. Ve böyle de yapmalıyız, zira bu öykülerin bizlere bir örnek olsun diye ya- zıldığı söylenmiştir (1Ko 10:11). Üzücü olan şey, o zamanlar bu insan- lardan birçoğunun kendi ortamları ve kültürlerinde Rab’be karşı doğ- ru olanı yaptıklarını düşünmeleriydi. Bu durum, gerçek ruhsal duru- mumuz hakkında ne kadar kör olabileceğimiz konusunda bizlere de ne gibi bir uyarı vermelidir? Gerçek ruhsal durumumuzu idrak etmenin yolları nelerdir? Bu süreçte Çarmıh’ı neden hep ön planda tutmalıyız? Onu ruhsal yaşantımızda ön planda tutmazsak bizlere ne olur?

 

Güneşin Batışı: 18:24 (İstanbul)





*Ekim 17–23

Kınama ve Ceza















Sebt Günü

 

Konuyla İlgili Metinler: Yer 17:5–10, Yer 17:1–4, Yer 11:18–23, Yu 3:19, Yer 12:1–6, 14:1–16.



Hatırlama Metni: “Şifa ver bana, ya RAB, O zaman iyi olurum; kurtar beni, kurtuluş bulurum, çünkü övgüm sensin” (Yeremya 17:14).

 

Ö

 

nce ne olduysa, yine olacak. Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak. Güneşin altında yeni bir şey yok” (Vaiz 1:9).

 

Güneşin altında yeni bir şey yok mu? Sık sık daha iyisini bilmeleri gereken- lere karşı uyarıcı ve azarlayıcı sözler sarf etmeye çağrılan, Allah’ın peygamberlerinin yaşamı ve işi söz konusu olduğunda bu çok doğru bir şey. Çağrılarına sadık kalmaya çalışmalarına rağmen peygamberler çoğunlukla ateşli bir muhalefetle, hatta onları dinlemede ilk sırada olması gereken dini liderler tarafından cezalandırmayla karşı- laşmışlardı. İsa’nın şu sözlerine şaşmamak gerekir, “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Peygamberlerin mezarlarını yapar, doğru kişilerin anıtlarını donatırsınız. ‘Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberle- rin kanına girmezdik’ diyorsunuz” (Mat 23:29, 30).

 

Bu hafta, hizmeti azarlama ve cezalandırmadan başka karşılık görmeyen Yerem- ya’nın çektiği çilelere bakacağız: o azarlıyor, liderler ise onu cezalandırıyor.



*24 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







İki Yol

 

Ekim 18



Yaratılış’ın ilk bölümlerinden Vahiy’in son bölümüne kadar Kutsal Kitap bizlere na- sıl yaşamamız gerektiği konusunda iki seçenek sunuyor: ya tüm kalbimizle ve ruhu- muzla Rab’bi takip edeceğiz, ya da etmeyeceğiz. İsa’nın da dediği gibi birçokları şu sözleri sıkıntı verici bulur, “Benden yana olmayan bana karşıdır, benimle birlikte top- lamayan dağıtıyor demektir” (Luka 11:23). Bu, çıplak göze görünenden veya sağduyu- nun bize söylediklerinden daha büyük ruhsal gerçekler konusunda güçlü ve çok açık bir ifadedir. En temel seviyede büyük mücadele konusudur. Ve aslında İsa yeni veya radikal bir şey söylemiyor. Bu hep böyleydi.



Yeremya 17:5–10’u okuyun. Burada hangi önemli ruhsal ilkeleri görüyo- ruz, özellikle de Mesih ve Şeytan arasındaki büyük mücadele ışığında?





Bu sözlerin yakın bağlamı belki de Yahuda’nın siyasi üşengeçliğini yansıtmaktadır ve Rab onlara tek yardımın siyasi veya askeri güçlerden değil Allah’tan geleceğini anla- malarını istemişti, ki bu hususu daha sonraları öğreneceklerdi ama iş işten geçtikten sonra. Rab bizlere yardımcı olması için diğer insanları kullanabilse de, sonunda gü- vencemizi sadece O’nda bulmak zorundayız. Başkalarının güdülerinden hiçbir zaman tam olarak emin olamayız; Allah’ın bizlere karşı niyetini ise hep bilebiliriz.

 

Yeremya 17:9, haklı olarak insan kalbinin aldatıcılığına karşı uyarmaktadır. İbra- nice metin, kalbin “her şeyden” daha aldatıcı olduğunu söylemektedir. Günahın korkunç fiziksel etkileri ne kadar kötü olsa da, ahlaki ve ruhsal etkilerinden daha kötü değildir. Sorun şudur ki, kalplerimiz zaten aldatıcı olduğundan, bunun ne ka- dar kötü olduğunu tam olarak bilemeyiz. Yeremya pek yakında insani niyetlerin ne kadar kötü olabileceğini bizzat görecekti.








Yahuda’nın Günahı

 

Ekim 19



Kuşkusuz ki Yeremya’nın görevi gittikçe kolaylaşmayacaktı. Belki de bazıları in- sanların günahlarına işaret etmede sapıkça bir zevk bulabilir fakat çoğunluk bunu çok itici bulacaktır, özellikle de sözlerinin kışkırtıcılığına karşı tepkilerden ötürü. Bazıları uyarı sözlerini duyunca pişman olup kendini düzeltse de, bu genelde hep böyle olmaz, özellikle de uyarı çok iğneli ve sert ise. Ve doğrusu tüm peygamberlerde olduğu gibi Yeremya’nın sözleri de öyleydi: iğneli ve sert!



Yeremya 17:1–4’ü okuyun. Yeremya’nın insanlara söylediği uyarılardan bazıları nelerdi?





Günahın kalbe oyulması tasviri çok ağırdır. Bozukluğun derinliğini göstermekte- dir. Söylenmek istenen, günahın bir kalemle oraya yazılması değil, bir aletle oyularak işlenmiş olmasıdır. Bunların hepsi, Rab’bin Yahuda’nın soyuna söylediği sözleri hatırladığımızda daha da önem kazanır: “Yeter ki, Tanrınız RAB’bin sözünü dinleyin, bu Yasa Kitabı’nda yazılı buyruklarına, kurallarına uyun ve bütün yüreğinizle, bütün canınızla O’na dönün” (Yas 30:10; Mez 40:8 ve Yer 31:33 ile karş). Allah’ı sevmele- ri ve O’nun yasasına uymaları kalplerinden gelen bir şeydi; şimdi ise günahları— yasaya karşı gelmek (1Yu 3:4)—kalplerine işlenmiştir.

 

“Allah’ın yasasının emanet edildiği kişiler, bu yasaya gösterdikleri dışsal saygının kendilerini Allah’ın yargısına bağışık kıldığını düşünmesinler. Kötülük yapanlar, bundan ötürü azarlanmayı reddetmesinler, topluluklarını kötülükten temizleme konusunda titiz davranan Allah hizmetkârlarını suçlamasınlar. Günahtan nefret eden Allah, yasasını tuttuğunu iddia edenleri her türlü günahtan kopmaya çağırıyor.”— Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 249.








Yeremya’nın Uyarılması

 

Ekim 20



“Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü” (Yu 3:19).

 

Yeremya’nın öyküsünün hazin tarafı, karşılaştığı muhalefetin, Rab’bin onun ara- cılığıyla kurtarmaya çalıştığı kişilerden gelmiş olmasıydı. Rab, gelişi kesin olan yı- kımdan onları esirgemek istiyordu. Ancak sorun, insanların çoğunlukla duyması gereken şeyleri duymak istememeleridir, çünkü bu onların günahkâr ve çarpık arzu- larıyla kesişmektedir.



Yeremya 11:18–23’ü okuyun. Burada ne oluyor? Tasvirlerden bazıları bi- ze neyi hatırlatıyor?





Kadim İsrail’de Rab’bin adına sahte peygamberlik yapanlar ölüm cezası almış olsalar da, bu kez Anatot’luların Yeremya’nın yalan konuştuğunu düşündüklerini gösteren bir işaret yoktu. Aksine görünen o ki onu sadece susturmak istemişlerdi. Onun söyleyecekle- rini dinlemek istemiyorlardı. Ayet, onu nasıl öldüreceklerini planladıklarını söylemese de, bazı araştırmacılar onu zehirlemeyi düşündüklerini ileri sürmüşlerdir.

 

Ayrıca gördüğümüz gibi, Anatot Yeremya’nın memleketiydi ve oranın halkı onun mesajlarını reddediyordu hatta onu öldürmek istiyorlardı. Bu aslında herkes tarafın- dan çok daha büyük bir reddedişin başlangıcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda ken- di ulusunun “bakiye kalanlarının” da reddedişiydi.

 

Tabii ki “kesime götürülen kuzu” tasviri de dahil bunların hepsi, İsa’nın kurban- lığını anımsatmaktadır. Bir bakıma Yeremya, Mesih’e delalet etmektedir, bir sembol olarak değil (hayvan kurbanları gibi), aksine yardım etmeye çalıştığı insanlar tarafın- dan güçlü bir muhalefetle karşılaşması anlamında. Yeremya’nın yaşamındaki bu durum, açıkça İsa’nın hizmetinin ilk döneminde karşılaştığı zorlukları çağrıştırmak- tadır (Luka 4:14–30).








Ağıt

 

Ekim 21



Yeremya’nın ilk bölümlerinde Rab, hizmetkârını bir peygamber olarak çalışma- nın kolay olmayacağı yolunda uyarmıştı. Yeremya çağrıyı aldığı zaman Yahudalı prenslerin, kralların, kâhinlerin ve insanların “[ona karşı] savaş açacağı” (Yer 1:19) söylendi. Rab’bin onu destekleyeceği ve hasımlarının “[onu] yenemeyeceği” (Yer 1:19) söylenmiş olsa da, kendi halkından birçok insanın ona karşı savaşacağı uyarısı pek de hoş bir haber değildi. Bununla birlikte Yeremya, bunun yarısını bile bilmi- yordu ve denenmeler geldiğinde kızgın ve incinmiş olmasına şaşırmamak gerekir.



Yeremya kendi durumundan bahsetse de, Yeremya 12:1–4’de peygamber hangi evrensel meseleyle uğraşıyordu? Onu incitenlere karşı peygamberin tavrı nedir? Bu bize, Allah’ın en sadık hizmetkârlarının insaniyeti hakkında ne söylüyor?





Yeremya 12:1, Eski Ahit’in hukukî lisanı ile doludur: “haklı,” “davayı önüne ge- tirmek,” “adalet” hep hukukî terimlerdir. Peygamber, karşılaştıklarından dolayı o kadar üzgündür ki, Rab’be karşı “dava” (bkz. Yas 25:1) açmaktadır. Onun şikâyeti tabii ki bilinen bir şeydir: kötülüğün işi iyi giderken, sadece Allah’ın istemini arayan Yeremya neden bunca dertle karşılaşıyordu?

 

Ayrıca Yeremya’nın insaniyetinin de sergilendiğini görüyoruz. Ona karşı kötülük yapanların cezalandırılmasını istiyor. Burada bir ilahiyatçı olarak konuşmuyor; tıpkı bu şeylerin neden başlarına geldiğini anlayamayan Eyüp ve Allah’a sadık birçok insan gibi lütfa ihtiyaç duyan düşmüş bir insan olarak konuşuyor. Allah’ın gerçeğini is- yankâr insanlara bildirmek için çağrılan, Allah’ın bir hizmetkârı olan Yeremya neden kendi köyünün haince komplolarıyla karşılaşmak zorundaydı? Yeremya Rab’be gü- venmişti, fakat bunların neden başına geldiğini anlayamıyordu.








Çaresiz bir Durum

 

Ekim 22



Yeremya 14:1–10’u okuyun. Burada ne oluyor?



Kuraklık tüm ülkeyi vurmuştu; her kent, kasaba ve köy kıvranıyordu. Yoksul ve zengin hep birlikte acı çekiyorlardı. Vahşi hayvanlar bile susuzluğa dayanamıyordu. Soylular, su bulabilme umuduyla kent kapısında hizmetkârlarını bekliyorlardı fakat kaynaklar kurumuştu. Su yoktu ve susuz bir yaşam devam edemezdi. Sefaletleri gün geçtikçe daha da arttı. Halk yas için karalar giymişti ve hüzünlü gözlerle dolaşıyorlar- dı. Sonra birden diz çöküp çaresiz yalvarışlarla haykırdılar.

 

Bu gibi doğal felaket anlarında Yeruşalim’deki tapınağı ziyaret etmek (Yoel 1:13, 14; 2:15–17), oruç tutmak ve Allah’a özel sunular vermek adetti.

 

Yeremya halkın şevkini gördü fakat onların Rab’bi değil suyu aradıklarını çok iyi biliyordu. Bu durum peygamberi daha da üzdü. Yeremya da dua ediyordu, fakat su için değil Allah’ın affı ve mevcudiyeti için.

 

Yeremya şunu da anlamıştı ki, bu sadece gelecek olan denenmelerin başlangıcıy- dı. Allah insanların kalbini görmüştü ve kuraklığı giderirse, tövbenin de ortadan kaybolacağını biliyordu. İnsanlar durumlarını değiştirmek için, Yeruşalim’e gitmek, dua etmek, oruç tutmak, çullara bürünmek ve bağışlar vermek dahil her şeyi dene- mişlerdi, fakat tek bir şeyi unutmuşlardı: gerçek değişimi, gerçek tövbeyi. Onlar sa- dece sorunun neticelerini ortadan kaldırmaya çalışmışlardı, sorunun kendisini değil, ki bu onların günahları ve itaatsizlikleriydi.



Yeremya 14:11–16’yı okuyun. Bunu nasıl anlamalıyız?



Allah Yeremya’ya “Bu halkın iyiliği için yalvarma,” demişti, hem de Yeremya daha önce şefaat duası gibi büyük bir örnek sergilemiş olsa bile: “Suçlarımız bize karşı ta- nıklık etse de, Adın uğruna bir şeyler yap, ya RAB” (Yer 14:7). Bizlere “Sürekli dua edin” (1Se 5:17), denmiş olsa da, buradaki durumda her şeyi başından sonuna dek bilen Rab, Yeremya’ya bu halkın ne kadar bozuk ve düşmüş olduğunu açıklamıştı. Tabii ki Allah insanların yüreklerini bilir ve Allah geleceği de bilir; bizler değil. Bu ba- kımdan Yeni Ahit’teki düşmanlarımız için bile dua etme uyarısı, burada gücünden hiçbir şey kaybetmiyor.





Ekim 23

 

Ek Çalışma: Yeremya, hepimizde mevcut olan şu sorunla mücadele ediyordu: kötülüğün anlamı ne? Fakat belki de sorunun kaynağı bu, anlamı olmayan, hatta “mantıksız” sanılan bir şeye anlam vermeye çalışmak.

Bu bağlamda Ellen G. White şöyle yazmıştı: “Günahın kökenini, varoluşu için bir neden belirtebilecek şekilde açıklamak imkânsızdır. Günah, varlığı hakkında hiçbir neden belirtilemeyen bir davetsiz misafirdir. Gizemli ve anla- şılmazdır; ona neden bulmaya çalışmak, onu savunmak olur. Onun için bir mazeret bulunabilse, ya da varlığının nedeni gösterilebilse, günah olmaktan çıkardı.”—Ellen G. White, The Great Controversy, S. 492, 493. Günah sözcü- ğünü kötülükle değiştirin, ifadenin anlamı bozulmaz: Kötülüğün kökenini, varoluşu için bir neden belirtebilecek şekilde açıklamak imkânsızdır. Kötü- lük, varlığı hakkında hiçbir neden belirtilemeyen bir davetsiz misafirdir. Gizemli ve anlaşılmazdır; ona neden bulmaya çalışmak, onu savunmak olur. Onun için bir mazeret bulunabilse, ya da varlığının nedeni gösterile- bilse, kötülük olmaktan çıkardı.

 

Trajediler ortaya çıktığında insanların şöyle dediklerini duyarız ya da kendi- miz şöyle düşünürüz: Bunu anlamıyorum. Hiç anlamı yok. Bunu anlamamı- zın iyi bir sebebi vardır: anlaşılmaz olduğundan. Eğer anlayabilseydik, eğer mantıklı olsaydı, mantıklı ve rasyonel bir plana uyardı, o zaman kötü olmazdı; o kadar trajik olmazdı, zira rasyonel bir amaca hizmet etmektedir. Günah gibi kötülüğün de çoğunlukla açıklanamaz olduğunu hatırlamamız ne kadar önemli. Hatırlamamız gereken, günahın neden olduğu kötülüğün açıklanamazlığına rağmen, bizlere Allah’ın sevgisini ve iyiliğini gösteren Çarmıh gerçeğidir.

 

Tartışma Soruları:





Güneşin Batışı: 18:13 (İstanbul)





*Ekim 24–30

Peygambere         Daha Fazla Dert









Sebt Günü

 

Konuyla İlgili Metinler: Yer 23:14, 15; Yeremya 20; Elç 2:37; Eyüp 3;

 

Yer 18:1–10, 18–23.



R

 

Hatırlama Metni: “Beni kandırdın, ya RAB, ben de kandım. Bana üstün geldin, beni yendin. Bütün gün alay konusu oluyorum, Herkes benim- le eğleniyor” (Yeremya 20:7).

 

ab’bi uzunca bir zaman takip edenlerin öğreneceği tek şey, İsa inanlısı olmak ve O’nun istemini yapmaya gayret etmek, yaşamda kolay bir geçişin garantisi değildir. Her şeyden evvel bizlere şöyle söylenmiştir, “Mesih İsa’ya ait olup

 

Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürmek isteyenlerin hepsi zulüm görecek” (2Ti 3:12). Bu, muhakkak Yeremya’nın bizzat öğreneceği bir gerçekti.

 

Ancak aynı zamanda denenme anlarında imanımızın bizler için yapabileceği şey, sıkıntılarımızda sağlam durabilmemiz açısından geniş bir anlayış verir. Yani, haksız ve insafsız acılar geldiğinde (ve hiç kuşkusuz bunlardan birçoğu haksız ve insafsız- dır) Rab’bi tanımayan insanların çoğunlukla hissedeceği anlamsızlık ve gayesizlik hissiyle tek başımıza bırakılmayacağız. Mevcut durum ne kadar kasvetli olursa olsun, büyük tablonun bir parçasını ve Allah’ın bizlere sunduğu nihai umudu bilebiliriz, ve bu bilgiden—ve umuttan—cesaret bulabiliriz. Yeremya bu bağlamda bir şeyler biliyordu, ancak zamanla bunu unutmuştu ve aksine sadece kendi dertlerine odak- lanmış görünüyordu.



*31 Ekim Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.





Ekim 25

 

Allahsız Kâhinler ve Peygamberler

 

Kronolojik olarak Yahuda’dan iki bin yıldan fazla uzakta olmamızdan ve belki de bunun da ötesinde kültürel ve sosyal açıdan daha uzak bir mesafede olduğumuzdan dolayı Yeremya’nın zamanında geçenlerin hepsini anlamamız oldukça güçtür. Kutsal Kitap’ı okurken, özellikle de insanlara karşı söylenen sert uyarıları ve tehditleri, birçok insan Rab’bin burada sert, aksi ve kindar olarak sergilendiğini düşünebilir. Ancak bu yanlış bir anlayıştır, ayetleri sadece yüzeysel bir şekilde okumanın sonucudur. Aksine Eski Ahit’in açıkladığı şey, Yeni Ahit’te olan şeyle aynıdır: Allah insanlığı sever ve kurtu- luşunu ister, fakat O seçimlerimizi zorlamaz. Bizlere olan ricalarına rağmen yanlış yapmak istersek, böyle yapmakta özgürüz. Bizler sadece bunun sonuçlarını değil aynı zamanda bunlar hakkında daha önce uyarıldığımızı da hatırlamalıyız.



Rab’bin Yahuda’da ilgilendiği kötülüklerden bazıları nelerdir? Yerem- ya’nın karşı çıkarak peygamberliğini yaptığı kötülüklerden bazıları neler- dir? Yer 23:14, 15; 5:26–31.





Burada tekrarı yapılan kötülükler, Allah’ın halkının içine düştüğü durumlara sa- dece küçük bir örnektir. Hem kâhinler hem de peygamberler “tanrısızdı,” kâhinlerin Allah’ın temsilcileri olduklarını ve peygamberlerin O’nun sözcüsü olduklarını göz önüne getirdiğimizde inanılmaz bir hicivdir. Ve bu, Yeremya’nın yüzleştiği sorunların sadece başlangıcıdır.

 

Burada sergilenen kötülükler çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadırlar. Ruhsal liderlerin ikiyüzlülüğü mevcuttur; kötülük edenleri güçlendirdiklerinden, “kimse kötülüğünden dönmüyor” (Yer 23:14). Rab gelecek olan yargıya karşı uyarsa bile, peygamberler onlara gelmeyeceğini söylüyorlardı. Bu arada Allah’tan uzaklaştıkça öksüzlere bakmak ve yoksulun hakkını savunmak konusunda yapılan uyarıları da unuttular (Yer 5:28). Ulus her bakımdan Rab’den uzak düştü. Kutsal Kitap’ta, en azından Eski Ahit’in peygamberlik kitapları arasında, Rab’bin kararsız insanları geri döndürmeye çalışması yönünde birçok kayıt mevcuttur. Yani tüm kötülüklere ve daha fazlasına rağmen, Allah onları affetmek, iyileştirmek ve hatta restore etmek istemektedir. Ama reddederlerse, daha başka ne yapılabilir ki?





Ekim 26

 

Tomruğa Vurulmuş Yeremya

 

Peygamberlerin işi hep Allah’ın mesajını nakletmek olmuştur, kaç kişinin bunu kabul edip kaç kişinin reddettiğini saymak değil. Genelde o zamanlar peygamberlerin vaazını kabul edenlerin sayısı azdı. Örneğin Nuh’un zamanında kaç kişinin yaşadığını bilmememize rağmen, gemide çok az kişinin olmasından yolda çıkarak mantıken çoğunluğun pek anlayışlı olmadığını varsayabiliriz. Tüm kutsal tarih boyunca bu bizlere bir örnek olmaktadır.



Yeremya 20:1–6’yı okuyun. Mesajı ne tür bir kabul görmektedir?



Burada olan biteni daha iyi anlayabilmek için, Yeremya’nın ön bildirisindeki söz- leri okumak en iyisidir, kendisini derde sokan yüksek bir görevliye sarf ettiği sözleri- ni. Yeremya 19’da, bu peygamberlikten bazılarına sahibiz: Allah “buraya felaket gön- dermek üzere” (Yer 19:3), onları düşmanlarının önünde kılıçla düşürecek ve ceset- lerini yem olarak yırtıcı kuşlara, yabanıl hayvanlara verecek (Yer 19:7) ve Yahudalılar birbirlerini yiyecekler (Yer 19:9).

 

Hiç kimse böyle bir peygamberliğe odaklanmaktan hoşnut olmasa da, bir lider olarak Paşur bilhassa çok gücenmişti. Birçok kişi gibi ilk tepkisi mesajı reddetmekti; her şeyden evvel böyle korkunç bir şeye kim inanmak ister ki? Bunun da ötesinde Paşur yetkisini kullanarak elçiyi cezalandırmak gibi bir hata yapmıştı. Yasaya göre Yeremya’yı dövdürüp (Yas 25:1–3) bir tomruğa vurdurttu. Paşur onu bir sonraki gün serbest bıraktırdıysa da, bu acı verici ve küçük düşürücü davranış Yeremya’yı peygamberlik etmeye devam etmekten alıkoymamıştı, bu kez sadece Yahuda’ya karşı değil, aynı zamanda Paşur ve ailesine karşı. Çok zaman geçmeden Paşur ve ailesi, herkesin onları tutsaklık zincirinde görebileceği korkunç bir örnek olacaktı. Burası ayrıca Yeremya kitabında Babil’in sürgün yeri olarak anıldığı ilk yerdir. (Bölümler ve hatta alt bölümler kronolojik sırada değildir.)








Kemiklerindeki Ateş

 

Ekim 27



Yeremya’nın Paşur ve ulusa söylediği sert sözler (Yer 20:4–6) kendisine ait değil- di; bunlar gün boyunca tomruğa vurulmuş olmaktan dolayı kızgınlıkla ağzından çıkan sözler değildi. Bunlar insanlara yönelik Rab’bin ona verdiği sözlerdi.

 

Fakat bundan sonrakiler, doğrudan Yeremya’nın yüreğinden taşıp Kutsal Ruh’un esini altında yazıya geçirilmişti. Bu, içinde bulunduğu durumdan hoşlanmayan ve bu konuda feryat eden bir insanın gönülden ağlayışıydı.



Yeremya 20:7–14’ü okuyun. Ne söylüyor? Bizlere kendi insaniyeti ve aynı zamanda bizim insaniyetimiz hakkında ne öğretiyor?





Sözleri ilk başta neredeyse küfreder gibi gözüküyor. Rab’bin onu başlangıçta azılı bir muhalefetle karşılaşacağı uyarısına rağmen, Rab’bin onu aldattığını söylemesi çok şaşırtıcı. Yine de şikâyet ediyor, “Çünkü konuştukça feryat ediyor, şiddet diye, yıkım diye haykırıyorum. İnsanların bana karşı olmasına şaşırmamak gerekir.”



Aynı zamanda, Yeremya 20:9’da söylediği şeyin önemi nedir?



Buna bir son verip, O’nun adına konuşmak istemiyordu, fakat Allah’ın sözü yüre- ğinde ve kemiklerinde yanan bir ateş gibiydi. Yapılan çağrıyı bilip, şahsi acılarına rağ- men, ne olursa olsun bu çağrıyı izlemek isteyen biri hakkında ne güçlü bir mecaz. (Benzer düşünceleri Amos 3:8 ve 1.Korintliler 9:16’da da görüyoruz.)

 

Tüm bu ayetlerde Yeremya’nın karşılaştığı güçlükleri görüyoruz; hem dışarıda hem de onun içinden saldıran büyük mücadeleyi görebiliriz. Bir dakika önce yoksulu kötülerden koruduğu için Allah’ı överken, bir dakika sonra (yarın da göreceğimiz gibi) doğduğu güne lanet etmektedir.








“Lanet Olsun o Güne”

 

Ekim 28



Kutsal Kitap üzerine yapılan en sert kritikler bile önemli bir hususu kabul etmek- tedir: Kutsal Kitap, insani zaafları ve zayıflıkları saklamaz. Allah’ın lekesiz ve günahsız Oğlu hariç, Kutsal Kitap’ta yaşamının her detayı sergilenen çok az dini karakter, zayıf- lıkları ve hataları olmaksızın bir yaşam sürmüştü. Bu durum, peygamberler için bile geçerlidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu peygamberlerin hizmet ettiği Allah mükemmeldir; ona hizmet eden peygamberler ise değil. Tıpkı bizler gibi, imanla onlara sağlanan Mesih’in doğruluğuna ihtiyaç duyan günahkârlardı (bkz. Rom 3:22). Nuh’tan Petrus’a, ve onların arasında kalan herkes günahla lekelenmiş yaratıklardı, Ellen G. White’ın da dediği gibi, onların tek umudu Rab’be gidip şöyle söylemektir: “Kurtuluşu talep edebileceğim ne erdemim ne de iyiliğim var, fakat Allah’ın huzu- runda dünyanın günahını kaldıran lekesiz Kuzusu’nun her şeye kefaret eden kanını sunuyorum. Tek ricam budur. İsa’nın ismi bana Baba’ya erişme izni verir. O’nun kulağı, O’nun kalbi benim en çaresiz ricama bile açıktır ve O benim en derin ihtiyaç- larıma destek verir.”—Faith and Works, S. 106.



Yeremya 20:14–18’i okuyun. Bu pasaj, peygamberin şahsi durumuyla il- gilendiğini gösteren bir ruh hali içinde olduğu hakkında ne söylüyor?



Onun buradaki sözleri, bizlere durumu Yeremya’dan çok daha kötü olan Eyüp’ünküleri hatırlatıyor (bkz. Eyüp 3). Yeremya Allah’ın istemini yaptığının ve Rab’bin onunla olduğunun güvencesine sahip olsa da, bu noktada mevcut durumu- nun acısı onu tüketmişti. Entelektüel anlayışı, gerçeği nasıl kavrarsa kavrasın, o an için kendi dertleriyle gölgelenmişti.

 

Bazen birçok insan kendisini benzer bir durumda bulabilir: Allah’ın tüm vaatle- rini biliyor olabilirler, ancak dertler ve acılarla o kadar boğulmuşlardır ki, bu vaatler arka plana atılır ve odaklandıkları tek şey o an çektikleri acılar olur. Bu anlaşılabilir bir tepkidir; doğru olduğu anlamına gelmese de anlaşılabilirdir. Burada gördüğümüz şey, tüm insanlardakine benzer olan Yeremya’nın insaniliğidir.








Peygambere Karşı Planlar

 

Ekim 29



Yeremya 18:1–10’u okuyun. Burada peygamberlik yorumunun hangi önemli ilkelerini bulabiliriz?



Aynı ayetlerde aynı şekilde hangi önemli ruhsal ilkeleri bulabiliriz?




Tüm kötülüklere rağmen, Rab insanlara halâ tövbe etme fırsatı vermek ister. Böy- lece burada da, kabul edenlere Allah’ın sunduğu lütfu görebiliriz. Şimdi bile, yaptık- ları her şeye rağmen, halâ geri dönmek için zamanları vardır.

 

Bu ayetlerde de, birçok peygamberliğin şartlılığını görebiliriz: Allah bir şey yapaca- ğını söylüyor, ki bu çoğu zaman cezayı getirir. Ama eğer halkı tövbe ederse, yapacağını söylediği şeyi yapmayacaktır. Yapacağı şey şartlara bağlıdır, insanların nasıl yanıt vere- ceğine bağlıdır. Allah neden başka bir şey yapsın ki? O insanları kötü yollarından dön- sünler diye uyarıp sonra da tövbe edip kötü yollarından dönenleri yine de cezalandır- maz. Böyle durumlarda O cezalandırmaz ve bu ayetlerde açıkça böyle söylenmektedir.



Yeremya 18:18–23’ü okuyun. İnsanlar Yeremya’ya yapacakları şeyler için ne gibi gerekçeleri olduğuna inanmaktadırlar? Yeremya’nın çok insanî tep- kisi nedir?





“Yasanın öğretisini,” “bilgenin öğüdünü” ve “peygamberlerin sözünü” korumak isteyen insanlar tarafından kınandığı için Yeremya kim bilir ne kadar büyük bir hayal kırıklığına uğramış olmalıydı. Bir kalp daha ne kadar kendini aldatabilir ki!






Ekim 30

 

Ek Çalışma: Yeremya 18:11–17’de, Rab’bin halkına yaptıkları şeyden vaz geçmelerini söylediğini görüyoruz. 11. ayet şöyle diyor: “Onun için her biriniz kötü yolundan dönsün, yaşantınızı da davranışlarınızı da düzeltin”. 12. ayet, aslında Rab’bin onların uyarılarını ve ricalarını dinlemeyeceğini, aksine “kötü yüreğinin inadı uyarınca” (12. ayet) yürümeye devam edeceklerini zaten bildi- ğini söylemektedir. Ardından Rab, onların itaatsizliklerinden dolayı ne yapacağı- nı söylemektedir. Bu, Kutsal Kitap’ta Allah’ın özgür seçimleri hiçbir şekilde ihlal etmeden, özgür seçimimizi önceden bildiğini gösteren birçok yerden biridir. Her şeyden evvel, eğer O’na itaat etme özgürlüğüne sahip olmasalardı, Rab neden kötü yollarından dönmeleri için onlara ricada bulunsun ki? Ayrıca, eğer itaat etme özgürlüğüne sahip olmasalardı, onları itaat etmedikleri için neden ceza- landırsın ki? Açık olan şey, Rab onları daha yaratmadan önce, onların özgür seçimlerinin ne olacağını tam olarak biliyordu. Bu önemli gerçek, örneğin Yasa 31:16–21’de görülmektedir. İsrail halkı Vaat Edilen Ülke’ye daha girmeden önce Rab Musa’ya onların “başka ilahlara yönelip onlara tapacaklarını” (Yas 31:20) söylemektedir. Burada da Allah’ın bizim seçimlerimizi önceden bilmesinin, bu seçimleri ihlal etmediğine yönelik daha fazla kanıt vardır.

 

Tartışma Soruları:





Güneşin Batışı: 17:04 (İstanbul)





*Ekim 31–Kasım 6

Sembolik Eylemler















Sebt Günü

 

Konuyla İlgili Metinler: Yar 4:3–7, Say 21:1–9, Yşa 29:16, Rom 9:18–

 

21, Yer 19, İbr 5:14, Yer 13:1–11.



K

 

Hatırlama Metni: “Ya da çömlekçinin aynı kil yığınından bir  kabı onurlu iş için, ötekini bayağı iş için yapmaya hakkı yok mu?” (Romalılar 9:21).



utsal Kitap’ın her öğrencisi, onun kendisinden farklı olan kavramları ve başka fikirleri temsil eden sembollerle dolu olduğunu bilir. Örneğin tüm dünyevi tapınak hizmeti, kurtuluş planının sembolik bir peygamberliğiydi. “Yahudi sisteminin önemi henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Törenlerinde ve simgelerinde, engin ve derin gerçekler örneklenmiştir. Müjde onun sırlarını açan anahtardır. Kur- tuluş planına ilişkin bir bilgi ile, onun gerçekleri anlayışa açılır.”—Ellen G. White, Christ’s Object Lessons, S. 133. Dünyevi tapınağın sembolizmi ya da peygamberlik kitaplarının sembolleri (Daniel 2, 7, 8 ve Vahiy gibi) ve birçok farklı yolla, gerçeği nakletmek için Rab semboller kullanmıştı. Aynı zamanda İsa da benzetmeleri ve

 

ibretlik dersleriyle, derin gerçekleri açıklamak için semboller kullanmıştı.

 

Yeremya kitabı da aslında sembolizmle ve tasvirlerle doludur. Bu hafta bu sem- bollerinden birkaçına bakarak, bunların ne olduklarını, ne anlam içerdiklerini ve bunlardan kendimiz için nasıl bir ders almamız gerektiğini inceleyeceğiz.



*7 Kasım Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Sembollerdeki Gerçek

 

Kasım 1



Kutsal Yazı semboller yönünden oldukça zengindir. Her türden bol bol mevcut olup, kendilerinden daha büyük bir gerçeği temsil ederler.



Yaratılış 4:3–7’yi okuyun. İki farklı kurban neyi temsil etmektedir?





Kutsal Kitap’ın en başında, birinin yaptığı işlerle cennete erişme çabası (Kayin’in sunusu) ve çarmıha gerilmiş Kurtarıcı’nın erdemleri sayesinde (Habil’in sunusu) bizler için geçerli olan kurtuluşun sadece lütufla olduğunu anlamak arasındaki farkı görebiliriz.



Sayılar 21:4–9’u okuyun. Sırığa dikilen bronzdan yılan neyi simgelemek- tedir? (Ayrıca bkz. Yu 12:32.)






“İsrailliler Tanrı’nın sözünü dinledikleri ve O’nun sağlayışına güvendikleri için canlarını kurtardılar.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt, S. 239.

 

Tüm Eski Ahit boyunca dünyevi tapınak hizmeti, kurtuluş planının en detaylı sembolik temsilidir. İsraillilerin tüm adetlerin anlamını ne ölçüde anladığı, binlerce yıldır açık bir soru olsa da, birçok kişinin burada öğretilen en önemli gerçekleri kav- radığı kuşkusuzdur: vekâlet edici kefareti, onların günahlarının affedilmesi için onla- rın yerine bir vekilin ölmesi fikrini (bkz. 1Ko 5:7).

 

Aslında tapınak hizmeti aracılığıyla bizlere sadece İsa’nın ölümüne ilişkin değil, aynı zamanda O’nun göklerdeki baş kâhinlik hizmeti, Geliş öncesi yargı ve çağların sonunda günahın nihaî düzenlemesine ilişkin semboller de verilmektedir.








Çömlekçi Çamuru

 

Kasım 2



Bu ayetlerde ve bunlarda geçen sembollerde ne gibi çok önemli gerçek- ler öğretilmektedir? (Bkz. Yar 2:7.)

Yer 18:1–10



Yşa 29:16



Yşa 45:9



Yşa 64:8



Rom 9:18–21



Karşılaştığı sürekli reddedilme ve zulümden dolayı, Yeremya hiç kuşkusuz vaz- geçmek istemişti. Ulusu için bunca derde girmeye ve mücadeleye değer miydi? Za- man zaman yanıtın “Hayır” olduğunu mutlaka hissetmiş olmalıydı.

 

Şüphesiz ki, çömlekçinin eline baktığında, Rab’bin insan çamuruyla nasıl çalıştığı yolunda ona bir imge, bir sembol verilmiş olmalıydı. Çömlekçi ve çamur imgesinde başka ne gibi gerçekler olursa olsun, bu Allah’ın nihai egemenliğini öğretir. Yani Ye- remya açısından durum ne kadar çaresiz gibi görülse de, çömlekçi ve çamur sembo- lizmi, ona insanların yaptığı yanlış, hatta kasten yaptığı yanlış kararlara rağmen, Rab’bin dünyanın kontrolüne sahip olduğunu göstermişti. O, güç ve yetkinin mutlak kaynağıdır ve şu anki görünüm ne olursa olsun, sonunda zaferi O kazanacaktır.

 

Yeremya’dan yüzyıllar sonra Pavlus Romalılar 9’da, Eski Ahit’teki imgeyi ele alıp temelde Yeremya’nın öğrettiği aynı dersi, kendisi de öğretmeye devam etmektedir. Aslında Romalılar 9:21’de Pavlus, Yeremya 18:6’ya doğrudan başvurmaktadır. İnsanın özgür iradesi, özgür seçim gerçeğine ve bu özgür iradenin sık sık belalı sonuçlarına rağmen, sonunda sevgi dolu ve kendini feda eden, sevgisi çarmıhta açıklanmış olan Allah’ın mutlak egemenliğini tüm güvenimizle umut edebiliriz. Kötülük zafer kazan- mayacaktır; ama Allah ve O’nun sevgisi kazanacaktır. Nasıl bir umuda sahibiz!








Ulusun Yozlaşması

 

Kasım 3



“Çünkü beni terk ettiler, burayı yabancı bir ülke haline getirdiler. Kendi- lerinin de atalarıyla Yahuda krallarının da tanımadığı başka ilahlara burada buhur yaktılar, burayı döktükleri suçsuz kanıyla doldurdular” (Yer 19:4).

 

Bu ayette, Yahuda’yı ele geçiren kötülüğe dair birkaç örnek verilmektedir. Rab’den vazgeçmenin, “diğer tanrılara” buhur yakmanın, suçsuz kanı dökmenin yanında “burayı yabancılaştırmışlardı.” Burada kullanılan İbranice fiil “yabancı yapmak,” “bilinmeyen yapmak,” “kâfirleştirmek” anlamındadır. “Burayı” ifadesinin, bizzat tapınağı mı yoksa Yeruşalim’i mi kastettiğini ayet söylemiyor. Ancak önemli olan husus, ulusun kutsal olması, Rab için özel olması (bkz. Çık 19:5, 6), çevrele- rindeki uluslardan farklı ve ayrı olması gerektiğiydi. Ama böyle olmadı. Onlar eşsiz karakterlerini, onları dünyaya tanık hale getiren farklılıklarını kaybettiler. Onlar tıpkı diğerleri gibi oldular.



Burada bizler için nasıl bir ders vardır?





“Çocuklarını ateşte Baal’a kurban etmek için tapınma yerleri kurdular. Böy- le bir şey ne buyurdum ne sözünü ettim ne de aklımdan geçirdim” (Yer 19:5).



Kadim dünyada insan kurbanı kavramı bilinse de, İsraillilere bu uygulamayı ya- saklayan Rab’bin lanetlediği bir şeydi (Yas 18:10). Yukarıda “ne de aklımdan geçir- dim” olarak çevrilen ifade, İbranice aslında şöyle okunur “kalbimden yükseltme- dim.” Bu, böyle bir uygulamanın ne kadar acayip ve Allah’ın isteminden uzak oldu- ğunu gösteren deyimsel bir ifadeydi. Eğer günahla katılaşmış, düşmüş varlıklar ola- rak bizler bunu iğrenç buluyorsak, Kutsal Tanrı’mızın nasıl bulduğunu hayal edin!

 

Buna rağmen zamanla bozulma ve kültürün gücü O’nun halkına o denli baskı yapmıştı ki, bunu korkunç adetlerle yozlaştırdılar. Egemen kültürün etkisiyle o kadar kolayca körleşiriz ki, bazı uygulamaları kabul eder, hatta bunlara katılırız—hâlbuki gerektiği gibi Rab’be bağlı kalırsak ve O’nun Söz’ü ile uyum içinde olursak—hiç teşvik edilmeyip aksine bunlardan dehşete düşeriz (bkz. İbr 5:14), ki bu durum hepimiz için bir ders olmalıdır.







Çömleği Kırmak

 

Kasım 4



Dün de gördüğümüz gibi, ulus derin bir irtidatın içine düşmüştü. Mesajı alma- mışlardı. Sonra Allah güçlü bir sembolik eylem yapması için Yeremya’yı kullanarak, onları yüzleşecekleri tehlikeye karşı uyandırmaya yardım edecekti.



Yeremya 19:1–15’i okuyun. Yeremya ne yapmalıydı ve bu eylemin anlamı neydi?



Yeremya yine çömlekçinin evine gitmeliydi. Ancak bu kez Rab tanıkların onun tam olarak ne yaptığını anlamasını istemişti. Tanıklar, Yahuda’nın ileri gelenleri ve kâhinleriydi (Yer 19:1). Liderler olarak onlar ulusta olan bitenden sorumluydular ve böylece güçlü bir sembolik eylemle Yeremya’nın onlara vereceği mesajı almaları gerekiyordu. Çömleği kırdığı yer olan Harsit (çömlek kırığı) Kapısı (Yer 19:2), çöm- lekçilerin çalıştığı yere yakın olmalıydı, ve kapının hemen dışında bozuk çıkan çöm- lek eşyaları atıyorlardı. Böylece sembol daha da güçlü bir anlam kazanıyordu.

 

Kırılmış bir çömlek ne işe yarar? Çömlek çatlamışsa, bir iş için yine kullanılabilir, hatta çömleğin orijinalini yapma niyeti olmasa bile. Fakat Yeremya onu sadece kır- mamıştı. Aksine onu kullanışsız bir hale getirmek için kırmalıydı. Eylemin kendisi ve bunu izleyen sözler dikkate alındığında, insanların uyarıyı neden anlayamadıklarını tasavvur etmek çok güç. Tabii ki, uyarıyı anlamak ve buna göre davranmak, birbirin- den tamamen farklı iki şeydir.

 

Daha da korkutucu olan, eylemin aşikâr neticesidir. Parçalanmış bir çömleği kim tamir edebilir ki? Rab ulusa gelecek için bir umut vermiş olsa da, geri dönmedikçe Yahudalılar kötü kaderleriyle baş başa kalacaklardı, hem kendileri hem de çocukları. İğrenç şeylerle ve günahkâr eylemleriyle kirlettikleri tüm yerler pek yakında cesetle- riyle kirletilecekti. Belki de ahlaksızlıklarının derinliği en iyi şekilde bu ahlaksızlıkla- rın onların başına getireceği ceza ile en iyi anlaşılabilirdi.








Keten Kuşak

 

Kasım 5



Yeremya 13:1–11’i okuyun. Yeremya’ya yapması buyurulan sembolik ey- lem neydi ve ne gibi önemli bir ders öğretiyordu?



Bu sembolik eylem yorumcular için bazı zorluklara neden olmuştur, zira Perat (Fırat) nehri (İbranicedeki yaygın olan yorumdur fakat sadece bu değil) Yeruşa- lim’den yüzlerce kilometre uzaklıktaydı. Ezra sadece oraya gidiş için dört ay seyahat etmek zorunda kalmıştı (Ezra 7:9). Mesajı daha iyi anlaması için Allah Yeremya’nın iki kez oraya gidip gelmesini buyurmuştu. Bu yüzden bazı araştırmacılar, başka coğrafi yerlerin de kastedilmiş olabileceğini iddia ettiler. Diğer yandan, bazıları da seyahat etmesi gereken uzun mesafenin, İsrail halkının ne kadar uzağa götürülece- ğini göstermeye yardımcı olduğunu iddia etmişlerdir. Bundan başka böyle uzun bir yolculuktan döndükten sonra, Yeremya 70 yıllık tutsaklıktan kurtulmanın sevincini anlayabilirdi.

 

Durum ne olursa olsun, kuşak çağrı anında saf ve lekelenmemiş olan hem İsrail yurdunu hem de Yahuda yurdunu sembolize etmektedir. Kuşağı takan adam, Al- lah’ın kendisiydi. Bu da, diğer şeylerin yanında Allah’ın kendisini halkıyla ne kadar yakın ilişkilendirdiğini göstermektedir. Bazı yorumcular kuşağın, kâhinlik elbiseleriy- le aynı malzeme olan ketenden yapılmasının önemine dikkat çekmişlerdir (Lev 16:4); her şeyden evvel Yahuda bir kâhinlik ulusu olmalıydı (Çık 19:6).

 

Kuşağın çürümesi gibi, ulusun kibri de çürümeliydi. Kuşağın insanın beline ya- pıştığı gibi, bu insanlar da bir zamanlar Rab’be yapışmışlardı ve O’nun övgü ve gör- kem kaynağıydılar. Ancak çevrelerindeki kültürlerle kaynaşarak kirlendiler ve leke- lendiler.