Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 3.çeyrek 2017 – Galatyalılar’daki Müjde - 2 bölüm

*Ağustos 5–11


İmana Giden Yol




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 3:21–25; Lev 18:5; Rom 3:9–19; 1Ko 9:20; Rom 3:1, 2; 8:1–4.


HATIRLAMA METNİ: “Oysa İsa Mesih’e olan imana dayanan vaat iman edenlere verilsin diye, Kutsal Yazı bütün dünyayı günahın tutsağı ilan ediyor” (Galatyalılar 3:22).


Posta güvercinleri, uzun zamandan beri bir günde yüzlerce kilometre uçabilme ve inanılmaz bir kesinlikle varış noktalarını bulma kabiliyetleriyle tanınır. Ancak en iyi güvercinlerin bile bazen yollarını şaşırıp başlangıç noktasına hiç gelemedikleri olmuştur. En kötü olay ise, İngiltere’de yaklaşık yirmibin güvercinin (bir milyar TL değerinde) bir daha hiç yuvalarına dönmemiş olmasıdır.


Çoğumuzun bir şekilde tecrübe ettiği gibi, yönünü şaşırmak veya kaybolmak hoş bir şey değildir. İçimizi korku ve endişeyle doldurur; aynı zamanda bizleri paniğe de sürükler.


Aynı şey ruhsal alem için de geçerlidir. Mesih’i kabul ettikten sonra bile kaybolabilir, yolumuzu şaşırabilir ve hatta bir daha hiç Rab’be dönememe noktasına gelebiliriz.


Ancak iyi haber şudur ki, Allah bizleri kendi başımıza bırakmadı. Müjde’de açıklandığı gibi, imana giden yolun haritasını çizdi ve bu yol yasayı da içermektedir. Birçok insan yasayı müjdeden ayırmaya gayret eder; hatta bazıları bunları karşıt şeyler olarak görürler. Bu görüş sadece hatalı değil, trajik neticelere de sahiptir. Yasa olmaksızın, hiçbir zaman müjdeye sahip olamayız. Yasa olmadan müjdeyi anlamak gerçekten çok güçtür.


*12 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. DERS

Ağustos 6


Yasa ve Vaat


“Öyleyse Kutsal Yasa Tanrı’nın vaatlerine aykırı mıdır?” (Gal 3:21).


Muhaliflerinin onun yorumlarının yasayı aşağılayıcı bir görüş açısına sahip olduğunu veya yorumlarının Allah’ın vaatlerinin önceliği hakkında Musa ve Tevrat’ın örtülü bir eleştirisi olduğunu hisseden Pavlus, onların düşündüğü şu önemli soruyu sordu: “Kutsal Yasa’nın Tanrı’nın vaatlerine aykırı olduğunu mu söylüyorsunuz?” Pavlus buna katı bir “Hayır!” ile yanıt vermişti. Böyle bir neticeye varmak mümkün değildir, zira Allah kendisiyle çelişmez. Allah hem vaadi hem de yasayı vermiştir. Yasa vaatle çelişmez. İkisinin de genel olarak Allah’ın kurtuluş planı içerisinde farklı rolleri ve işlevi vardır.


Yasanın rolü hakkında Pavlus’un muhaliflerinin ne gibi yanlış fikirleri vardı? Gal 3:21’i, Lev 18:5, ve Yas 6:24 ile karş.


Bu insanlar yasanın kendilerine ruhsal bir yaşam verebileceğine inanmışlardı. Onların görüşleri, belki de yasanın Allah’ın antlaşmasına itaat ederek nasıl bir yaşam sürülmesini öngören Levililer 18:5 ve Yasa 6:24 gibi Eski Ahit pasajlarını yanlış yorumlamalarından ortaya çıkmaktaydı. Yasa, yaşamı antlaşma içerisinde düzenlemişti, fakat onlar yasanın, kişinin Allah ile ilişkisinin kaynağı olduğu sonucuna varmışlardı. Ancak Kutsal Kitap “can verme” kabiliyetinin, sadece Allah ve O’nun Ruh’u tarafından uygulanan bir kudret olduğu konusunda çok açıktır (2Kr 5:7, Neh 9:6, Yuhanna 5:21, Rom 4:17). Yasa hiç kimseyi ruhsal olarak canlandıramaz. Ancak bu demek değildir ki, yasa Allah’ın vaatlerine karşıdır.


Yasanın yaşam verme yetersizliğini kanıtlamaya çalışan Pavlus Galatyalılar 3:22’de şöyle yazmaktadır, “Kutsal Yazı bütün dünyayı günahın tutsağı ilan ediyor”. Romalılar 3:9–19’da ise Pavlus, Eski Ahit’ten çıkarılan ayet dizileriyle bizim ne kadar kötü olduğumuzu göstermektedir. Pasajlar gelişigüzel anlamda bir araya getirilmemiştir. Kalplerdeki günah problemiyle başlayıp—insan kalbine felaket getiren bencilce davranışlar—sonra da günahın yıkıcılığını ve nihayetinde onun evrenselliğini tarif eden ayetlere geçmektedir.


Vardığı nokta? Günahın boyutu ve yasanın sınırlılığından dolayı, sonsuz yaşam vaadi bizlere sadece Mesih’in bizim yerimize sadakati aracılığıyla gelebilir. Yine burada da Protestan reformunu ileri götüren bir gerçek vardır.


Yasa bizleri kurtarmasa da, ona bağlılık bize ne gibi büyük yararlar sağlar? Yani kendi yaşamında Allah’ın yasasına itaat sayesinde ne gibi iyi şeyler tecrübe edindin?


PAZAR


Ağustos 7


“Yasa Altında Hapsedilmek”


Galatyalılar 3:23’de Pavlus “Bu iman gelmeden önce Yasa altında hapsedilmiştik” diye yazmaktadır. “Biz” ifadesiyle, Pavlus Galatya inanlı topluluğundaki Yahudi inanlılara seslenmektedir. Onların yasadan haberleri vardı ve Pavlus Galatyalılar 2:15’den itibaren onlara özel olarak hitap etmişti. Bu durum, Galatyalılar 3:23’eki “biz” ile Galatyalılar 3:26’daki “siz” arasındaki zıtlıkta görülebilir.


Galatyalılar 3:23’de geçen “iman gelmeden önce” ifadesinin orijinal Grekçesi “bu iman gelmeden önce”dir. Pavlus, Mesih öncesi ve sonrası yasanın yerini karşılaştırdığından (Gal 3:24), “bu iman” büyük olasılıkla genel anlamda Hıristiyan inancını değil, İsa’nın bizzat kendisini ima etmektedir.


Pavlus, Mesih gelmeden önce Yahudiler’in “yasa altında” hapsedildiğini söylemektedir. “Yasa altında” ifadesiyle ne ima etmektedir? Gal 3:22, 23’ü Rom 6:14, 15; 1Ko 9:20; Gal 4:4, 5, 21; 5:18 ile karş.


Pavlus, “yasa altında” ifadesini mektuplarında oniki kez dile getirmiştir. Bağlamına dayanarak, birkaç farklı çağrışıma sahip olabilirler.


  1. Kurtuluşun alternatif bir yolu olarak “yasa altında” (Gal 4:21). Galatya’daki muhalifler itaat sayesinde yaşam verici doğruluğu kazanmaya çalışmışlardı. Ancak Pavlus’un da zaten açıkladığı gibi, bu olanaksızdır (Gal 3:21, 22). Pavlus’un daha sonra işaret ettiği gibi, yasa altında olmayı arzu etmekle, Galatyalılar gerçekten Mesih’i reddetmektedirler (Gal 5:2–4).

  1. Onun suçlaması altında olmak anlamında “yasa altında” (Rom 6:14, 15). Yasa, günah için kefaret olamayacağından, onun ihlâli kesinlikle suçlanmayla sonuçlanacaktır. Bu, tüm insanlığın içinde bulunduğu durumdur. Yasa, bir hapishane gardiyanı gibi işlev görür, onu ihlâl eden herkesi hapseder ve onlara ölüm cezasını getirir. Yarınki çalışmamızda da göreceğimiz gibi gardiyan sözcüğü (Gal 3:23), bu pasajda Pavlus’un “yasa altında” ifadesinden ne anladığına işaret etmektedir.

Bununla ilişkili “yasa altında” olarak çevrilen Grekçe ennomos sözcüğünün gerçek anlamı “yasa içinde” olup, Mesih ile birlikte yasanın şartları içinde yaşamayı ifade etmektedir (1Ko 9:21). “Yasanın gereklerini yapmakla,” yani yasayı Mesih’ten ayırmaya çalışmakla, aklanmak olanaksızdır, zira sadece imanla aklananlar yaşayacaktır (Gal 3:11). Bu gerçek, yasayı geçersiz kılmıyor; sadece yasanın bizlere sonsuz yaşamı veremeyeceğini gösteriyor. Bunun için artık çok geç.


PAZARTESİ


Ağustos 8


“Gardiyanımız” Olarak Yasa


Pavlus yasa hakkında iki temel hüküm veriyor: (1) yasa İbrahim’e yapılan vaadi geçersiz kılmıyor veya ortadan kaldırmıyor (Gal 3:15–20); (2) yasa vaade karşı gelmiyor (Gal 3:21, 22).


O halde yasa nasıl bir rol oynuyor? Pavlus onun “suçlardan dolayı” eklendiğini yazmaktadır (Gal 3:19), ve yasayla ilişkili olarak üç farklı sözcüğü ya da ifadeyi açmaktadır: hapsedilmek (23. ayet), tutuklu olmak (23. ayet), ve eğitmen (24. ayet).


Dikkatle ve duayla Galatyalılar 3:19–24’ü okuyun. Pavlus burada yasa hakkında ne söylüyor?


Birçok modern çeviri, Galatyalılar 3:19’da yasa hakkında Pavlus’un ifadesini tamamen olumsuz bir ifadeyle yorumlarlar. Fakat orijinal Grekçesi o kadar tek taraflı değildir. “Hapsedilmek” (23. ayet) olarak çevrilen sözcüğün Grekçesi aslında “korumak” demektir. “Hüküm altına alınmak” veya “yakalatmak” (2Ko 11:32) gibi olumsuz anlamlarda kullanılabilse de, Yeni Ahit’te genellikle olumlu anlamda “korunma” veya “himaye edilme” (Flp 4:7, 1Pe 1:5) anlamını yansıtır. Aynı şey “tutuklu olmak” (Gal 3:23) diye çevrilen sözcük için de geçerlidir. “Kapatmak” (Yar 20:18), “kuşatmak” (Çıkış 14:3, Yşu 6:1, Yer 13:19), “yakalamak” (Luka 5:6) veya “tutsak kılmak” (Rom 11:32) olarak da çevrilebilir. Bağlamına göre bu örneklerin de gösterdiği gibi, bu söz olumlu ya da olumsuz çağrışımlar yapabilir.


İsrail halkına (ahlâki ve törensel) yasanın ne yararı olmuştu? Rom 3:1, 2; Yas 7:12–24; Lev 18:20–30.


Pavlus yasa hakkında olumsuz şeyler söylemişse de (Rom 7:6, Gal 2:19), aynı zamanda onun hakkında olumlu şeyler de söylemiştir (Bkz. Rom 7:12, 14; 8:3, 4; 13:8). Yasa, Allah’ın İsrail’e yüklediği bir lanet değildi; tam tersine bir bereket olması niyetiyle verilmişti. Onun kurbanlık sistemi nihaî olarak günahı ortadan kaldıramıyordu, bunu yapabilen Mesih’e işaret ediyordu ve onun insan davranışlarını yönlendiren yasaları, İsrail’i diğer eski kültürleri yok eden birçok zaaftan korumuştu. Pavlus’un başka yerlerde yasa için olumlu yorumları ışığında, buradaki yorumlarını tamamen olumsuz olarak algılamak yanlış olur.


Yanlış kullanılan iyi şeyleri düşün. Örneğin hastalığa şifa vermek için yaratılan uyuşturucu, bazı insanlar tarafından kafayı bulmak için de kullanılabilir. Kendi yaşamında bu ilkenin hangi örneklerini gördün? İyi olan şeylerin kötüye kullanıldığını bilmek, Pavlus’un burada anlatmak istediği şeyi anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?


SALI


Ağustos 9


Eğitmenimiz Olarak Yasa


Galatyalılar 3:23’de, Pavlus yasayı koruyucu ve himaye edici bir güç olarak tarif etmiştir. Buna benzer olarak 24. ayette ne ima ediyor?


“Eğitmen” olarak çevrilen sözcük, Grekçe paidagogos (pedagog) sözcüğünden gelmektedir. Bazı versiyonlarda “disipline eden”, “öğretici” ve hatta “gardiyan” olarak çevrilmesine rağmen, tek bir sözcük onun anlamını tam olarak yansıtmakta yetersiz kalır. Paidagogos, Roma toplumunda altı veya yedi yaşlarından ergenlik çağına gelinceye dek efendisinin oğullarını yetiştirmekle görevlendirilmiş bir köleydi. Onlara banyo yaptırmak, yemek yedirmek, giysilerini giydirmek ve her türlü tehlikelerden korumak gibi fiziksel ihtiyaçlarına yardımcı olmanın yanında, paidagogos efendisinin oğlunun okula gitmesinden ve ev ödevlerini yapmasından da sorumluydu. Buna ek olarak ondan sadece ahlâki değerleri öğretmek ve uygulamak değil, aynı zamanda çocukların kendi üzerinde de bu değerleri gerçekten öğrendiklerinden ve uyguladıklarından emin olması beklenirdi.


Bazı pedagoglar vesayeti altındaki çocuklar tarafından sevilmiş olsalar da, eski literatürler onların çok katı bir şekilde disiplin verici olduklarından bahsetmektedir. İtaati sadece sert davranışlar ve azarlamalarla değil, aynı zamanda kırbaç ve sopayla dövmekle de sağlamaktaydılar.


Pavlus’un yasayı bir pedagog olarak tarif etmesi, onun yasanın rolüne olan anlayışını açıklamaktadır. Yasa, günahı göstermek ve talimat sağlamak için eklenmişti. Bu vazifenin gerçek doğası, günahkârlar olarak bizleri azarlayıcı ve kınayıcı rolünden dolayı, yasanın aynı zamanda olumsuz yanını da ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu “olumsuz” yönüne rağmen, Allah bunu bizim yararımıza kullanmaktadır, zira yasanın getirdiği kınama aynı zamanda bizleri Mesih’e yönlendiren güdüdür. Bu nedenle yasa ve müjde birbirine zıt şeyler değillerdir. Allah bunları bizim kurtuluşumuz için birlikte çalışacak şekilde tasarlamıştır.


“Bu Kutsal Yazı’da [Gal 3:24], Kutsal Ruh elçi aracılığıyla özellikle ahlâki yasadan bahsetmektedir. Yasa bizlere günahı gösterir ve Mesih’e olan ihtiyacımızı hissetmemizi sağlayarak, Allah’a tövbe etmekle ve Rabbimiz İsa Mesih’e olan imanımızla, af ve esenlik için O’na sığınmamıza neden olur.”—Ellen G. White, Selected Messages, Kitap 1, S. 234.


Davranışlarını, sözlerini ve düşüncelerini yasayla en son ne zaman karşılaştırdın? Şimdi yap, sadece yazılı yasayla değil aynı zamanda ruhsal olanla da (Mat 5:28, Rom 7:6). Kendini ne kadar iyi hissediyorsun? Yanıtın, Pavlus’un bu mektupta ima ettiği şey hakkında ne söylüyor?


ÇARŞAMBA


Ağustos 10


Yasa ve İmanlı (Gal 3:25)


Birçok kişi Galatyalılar 3:25’deki Pavlus’un yorumunu, yasanın tamamen reddedilmesi olarak yorumlamışlardır. Ancak bu görüş, Pavlus’un Kutsal Kitap’ın başka yerlerinde yasa hakkındaki olumlu yorumlarının ışığında pek bir anlam taşımamaktadır.


O halde ne ima etmektedir?


Birincisi, bizler artık yasanın suçlaması altında değiliz (Rom 8:3). İnanlılar olarak Mesih’teyiz ve lütuf altında olmanın imtiyazından memnunuz (Rom 6:14, 15). Bu bizlere, bu süreçte yaptığımız hatalar için suçlanma korkusu olmadan Mesih’e bütün yüreğimizle hizmet etme özgürlüğünü verir. Bazı insanların Mesih’teki “özgürlük” olduğunu iddia ettikleri, artık yasaya itaat etmenin gerekli olmadığı yolundaki görüşten radikal bir şekilde farklı olan müjdedeki gerçek özgürlük ve bağımsızlık işte budur. Ancak yasaya itaatsizlik bir günahtır ve günah da kölelikten başka bir şey değildir (Yuhanna 8:34).


Romalılar 8:1–3’ü okuyun. Artık yasa tarafından suçlu bulunmamak ne demektir? Bu harika gerçek, yaşamımızı ne yönde etkilemelidir?


Mesih sayesinde affedilmiş olmanın neticesi olarak, yasayla olan ilişkimiz artık farklıdır. Artık O’nu hoşnut edecek şekilde bir yaşam sürmeye çağırıldık (1Se 4:1); Pavlus bunu Ruh ile yönlendirilme olarak anmaktadır (Gal 5:18). Bu ahlâki yasanın artık uygulanabilir olmadığı anlamına gelmiyor—bu hiçbir zaman söz konusu değildi. Yasanın günahı böylesine açıkça tarif ettiğini gördükten sonra böyle bir şey nasıl mümkün olabilir ki?


Aksine, yasa Allah’ın karakterinin bir sureti olduğundan, yasaya itaat etmekle O’nun karakterini yansıtmış oluruz. Fakat bundan başka, sadece birtakım kuralları değil, yasanın hiçbir zaman kendi başına yapamayacağı şeyi bizler için yapan İsa’nın örneğini izleriz: O yasayı yüreklerimize yazdı (İbr 8:10) ve yasanın adil taleplerinin bizim içimizde gerçekleşmesini mümkün kıldı (Rom 8:4). Bu demektir ki, İsa ile olan ilişkimiz sayesinde yasaya daha öncesinde olmadığı kadar itaat etme gücüne sahip oluruz.


Romalılar 8:4’ü okuyun. Pavlus burada ne söylemektedir? Burada açığa çıkan vaadi kendi yaşamında nasıl gördün? Aynı zamanda, ne kadar olumlu değişiklikler yaşamış olsan da, kurtuluş neden hep başka bir şeye değil de, Mesih’in bizim için yapmış olduğu şeye dayanmak zorundadır?


PERŞEMBE


EK ÇALIŞMA: “Galatyalılar’daki yasa konusunda bana soruldu. Hangi yasa bizleri bir eğitmen olarak Mesih’e getirir? Yanıtlıyorum: Hem törensel olanlar hem de on emrin ahlâki prensipleri.


“Mesih tüm Yahudi idaresinin temeliydi. İsa Mesih’in kanıyla kurtulmak için Mesih’e işaret eden kurbanlık sunuları kabul etmeyen Kayin’in Allah’ın planını reddetmesinin bir sonucu olarak Habil ölmüştü. Tüm seremoni Allah tarafından hazırlanmış ve Mesih de tüm sistemin temeli olmuştu. Bu, eğitmen olarak günahkâr insanî aracılara, Mesih’in tüm Yahudi idaresinin Kaynağı olduğunu gözönüne almaya sevk eden işin başlangıcıydı.


“Tapınak ile ilişkili olarak hizmet veren herkes, insan ırkı yararına Mesih’in müdahalesini dikkate alarak sürekli eğitim görmekteydi. Bu hizmet, O’nun krallığının yasası demek olan Allah’ın yasasına yönelik sevgi dolu bir kalp yaratmak için tasarlanmıştı.”—Ellen G. White, Selected Messages, Kitap 1, S. 233.


“On Emir yasasına, yasaklayıcı olduğundan çok bağışlayıcı bir yönden bakılmalıdır. Onun yasaklamaları itaatte mutluluğun kesin garantisidir. Mesih’ten elde edilmek suretiyle, çağlar boyunca bizlere mutluluk vererek karakterimizi arındırmaya yardımcı olur. İtaat edene ise bir koruma duvarı oluşturur.”—Ellen G. White, Selected Messages, Kitap 1, S. 235.


TARTIŞMA SORULARI:


Sık sık yaşamımızda günahı nasıl alt edeceğimiz sorusuyla mücadele ederiz. Kutsal Kitap’ta günaha karşı zafer kazanmak konusunda ne gibi vaatlere sahibiz? Bu vaatlerin gerçekleşmesine yardımcı olması açısından nasıl bir pozisyon almalıyız? Aynı zamanda, tüm kurtuluş umudumuzu başka şeyler üzerine değil de Mesih’in bizler için kazandığı zafer üzerine kurmak konusunda neden çok dikkatli olmalıyız?


Çoğunlukla Hıristiyanların yasanın artık geçersiz olduğunu iddia ettiklerini duyarız. Tabii ki aynı Hıristiyanlar, aslında yasanın geçersiz olmadığı anlamına gelen günaha karşı da seslerini yükselteceklerdir. Aslında bu iddiayla ne demek istemektedirler? (İpucu: Bu bağlamda genellikle hangi emir öne çıkmaktadır?)


ÖZET: Yasa, günahkârların Mesih’e olan ihtiyaçlarını göstermek için verilmişti. Bir muhafız olarak Allah hakkında ve kötülükten korunma hakkında talimatlar vermektedir. Fakat aynı zamanda bir eğitmen gibi günahkârlığımıza da işaret etmekte ve kınama getirmektedir. Mesih bizleri yasanın suçlamasından özgür kılar ve Kendi yasasını kalplerimize yazar.


CUMA


Ağustos 11


*Ağustos 12–18


Kölelikten Mirasçılığa




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 3:26–4:20; Rom 6:1–11; İbr 2:14–18; 4:14, 15; Rom 9:4, 5.


HATIRLAMA METNİ: “Bu nedenle artık köle değil, oğullarsınız. Oğullar olduğunuz için de Tanrı sizi aynı zamanda mirasçı yaptı” (Galatyalılar 4:7).


Pavlus Galatyalılar’a artık köleler gibi yaşamamaları ve davranmamalarını bilakis Allah’ın oğulları ve kızları gibi tüm haklara ve imtiyazlara sahip olarak yaşamaları gerektiğini söylemişti, ki bu genç Martin Luther’in duyması gereken bir gerçekti. Günaha olan kanaati derinleştikçe bu genç adam af ve esenliği kendi işleriyle elde etmeye çalıştı. Kendi doğasını bastırmak için keşiş hayatının özgür kılamadığı oruçla, gece ibadetleriyle ve kendini kırbaçlayarak çaba göstererek daha dikkatli bir yaşam sürdü. Allah’ın önüne onaylanmış olarak çıkabilmek için kalbinin saflaşması konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı. Daha sonra da söylediği gibi, kurallara harfi harfine uyan ama yine de kendi içinde huzur bulamayan sofu bir keşişti. “Eğer bir keşiş, yaptığı bu keşişlik uygulamalarıyla cenneti elde edebilseydi, hiç şüphesiz bu hakka ben sahip olurdum.” Ancak onun için bu işe yaramamıştı.


Daha sonra, Galatyalılar’da belirtilen Mesih’te kurtuluş hakkındaki gerçeği anlamaya başladığında, kendi ruhu için bir tür ruhsal özgürlük ve umuda sahip olmaya başlamıştı. Bunun sonucunda, bizlerin de dünyası artık aynı olmaz.


*19 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.



  1. DERS

Ağustos 13


Mesih’teki Durumumuz (Gal 3:26–29)


Galatyalılar 3:25’i gözönüne alarak Galatyalılar 3:26’yı okuyun. Bu ayet şimdi İsa tarafından kurtarılmış biri olarak, yasayla olan ilişkimizi anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?


  1. ayetin başında geçen çünkü sözcüğü, Pavlus’un bu ayetle bir önceki ayet arasında direkt bir bağlantı kurduğuna işaret etmektedir. Aynı şekilde efendinin oğlu reşit olmadığı sürece bir eğitmenin kontrolü altında olduğu gibi, Pavlus da Mesih’e iman edenlerin reşit olduğunu, artık Allah’ın yetişkin “oğulları” oldukları için, onların yasayla olan ilişkilerinin değiştiğini söylemektedir.

Oğul ifadesi, tabii ki sadece erkekleri kapsamamaktadır; Pavlus dişileri de bu kategoriye dahil etmektedir (Gal 3:28). Çocuklar yerine oğullar sözcüğünü kullanmasının nedeni, “Tanrı’nın oğulları” ifadesinin Eski Ahit’te İsrail için tahsis edilmesinin yanında, erkek soyuyla nesilden nesile geçen ailevî mirası aklından geçiriyor olmasıdır (Yas 14:1, Hoş 11:1). İsrail için ayrıcalıklı olan Allah ile özel ilişkiye artık Mesih’te diğer uluslardan olanlar da sahip olabilirlerdi.


Vaftizi çok önemli bir olay haline getiren şey nedir? Gal 3:27, 28; Rom 6:1–11; 1Pe 3:21.


Pavlus’un 27. ayette bir kez daha çünkü sözcüğünü kullanması, onun bu mantığı daha da geliştirdiğini göstermektedir. Pavlus, vaftizi yaşamımızı Mesih ile birleştirmek yolunda alınmış radikal bir karar olarak görmektedir. Romalılar 6’da, vaftizi sembolik olarak hem O’nun ölümünde hem de dirilişinde İsa ile birleşmemiz olarak tarif etmektedir. Galatyalılar’da Pavlus farklı bir mecaz kullanmaktadır: vaftiz, Mesih’i giyinme eylemidir. Pavlus’un terminolojisi, doğruluk ve kurtuluş giysisinden bahseden Eski Ahit’in o harika pasajlarını hatırlatmaktadır (Bkz. Yşa 61:10, Eyüp 29:14). “Pavlus, vaftizi, Mesih’in tıpkı bir giysi gibi imanlıyı sardığı bir an olarak görmektedir. Bu ifadeyi kullanmasa da, Pavlus imanlılara verilen doğruluğu tarif etmektedir.”—Frank J. Matera, Galatians (Collegeville, Minn.: The Liturgical Press, 1992), S. 145.


Vaftiz ile sembolize edilen Mesih’le birleşmemiz, Mesih için gerçekleşen şeyin bizler için de gerçekleşeceğini ima etmektedir. Mesih, “O’nunla ortak mirasçı” (Rom 8:17) olan İbrahim’in “tohumu” olduğundan, inananlar da İbrahim’e ve onun soyuna yapılan tüm antlaşma vaatlerine ortaktır.


Mesih için gerçekleşen şeyin bizler için de gerçekleşeceği fikri üzerinde düşün. Bu harika gerçek, varlığımızın her yönünü nasıl etkilemelidir?


PAZAR


Ağustos 14


Temel İlkelerin Kölesi Olmak


Allah ile olan ilişkimizi, oğulluk ve mirasçılıkla karşılaştıran Pavlus, şimdi bu mecaza Galatyalılar 4:1–3’deki miras konusunu da ilave etmek suretiyle açmaktadır. Pavlus’un terminolojisi, büyük bir mal sahibinin öldükten sonra tüm varlığını en büyük oğluna bırakması gibi bir durumu anımsatmaktadır. Ancak oğlu halâ reşit değildir. Günümüzdeki vasiyetlerde de olduğu gibi, babanın vasiyeti oğlu erişkinliğe ulaşana dek onun velilerin ve yöneticilerin gözetimi altında kalmasını şart koşar. Görünürde babasının tüm mal varlığının sahibi olsa da, bir çocuk olarak uygulamada bir köleden çok az üstünlüğe sahiptir.


Pavlus’un kıyaslaması, Galatyalılar 3:24’deki eğitmene benzerdir, fakat bu durumda velilerin ve yöneticilerin gücü çok daha fazladır ve öneme sahiptir. Onlar sadece efendinin oğlunu yetiştirmekle kalmayıp, oğul yetişkinliğe erişip bu görevleri kendi üzerine alana dek, onun tüm maddî ve idarî işlerinden de sorumludurlar.


Galatyalılar 4:1–3’ü okuyun. Pavlus burada yine, şimdi Mesih’te iken yasanın yaşamımızda nasıl bir role sahip olması gerektiği konusunda ne söylemektedir?


Pavlus’un “temel ilkeler” (Gal 4:3, 8) ifadesiyle tam olarak ima ettiği şey, bir tartışma konusudur. Burada geçen Grekçe stoicheia sözcüğü “esaslar” anlamını taşır. Bazıları bunun evreni oluşturan temel ilkeleri tarif ettiğini (2Pe 3:10, 12); veya bu kötülük çağını kontrol eden şeytanî güçleri (Kol 2:15); ya da dinî bir yaşamın temel ilkeleri, dinin ABC’si olduğunu düşünür (İbr 5:12). Mesih gelmeden önce Pavlus’un insanlığın durumunu “ikincil” olarak vurgulaması (Gal 4:1–3), onun burada dinî yaşamın temel ilkelerini kastettiğini göstermektedir. Eğer durum böyleyse, Pavlus yasaları ve kurbanlarıyla Eski Ahit periyodunun, sadece kurtuluşun temellerini çizen bir müjde öncüsü olduğunu söylemektedir. İsrail için törensel yasalar ne kadar önemli ve eğiticiyse de, onlar sadece gelecek olan şeyin habercisiydiler. Onlar hiçbir zaman Mesih’in yerine geçmeyi amaçlamamışlardır.


Birinin yaşamını Mesih yerine bu kurallarla düzenlemesi, tıpkı zamanda geriye yolculuk yapmayı istemek gibidir. Zaten Mesih geldikten sonra, Galatyalılar için bu temel ilkelere geri dönmek, Pavlus’un benzetmesindeki yetişkin oğulun tekrar küçülmek istemesi gibi bir şeydir!


Çocuksu bir iman olumlu olabilse de (Mat 18:3), ruhsal olgunlukla aynı şey olabilir mi? Yoksa ruhsal bakımdan ne kadar gelişirsen, imanının da o kadar çocuksu olacağını mı düşünüyorsun? İmanın ne ölçüde çocuksu, “masum” ve güven dolu?


PAZARTESİ


Ağustos 15


“Allah Oğlu’nu Gönderdi” (Gal 4:4)


“Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi.” (Gal 4:4).


Pavlus’un dolunca sözcüğünü seçmesi, Allah’ın aktif rolünün insanlık tarihindeki amacını gerçekleştireceğini göstermektedir. İsa öyle gelişigüzel bir zamanda gelmedi; O Allah’ın hazırlamış olduğu belirli bir zamanda geldi. Tarihi perspektiften bakıldığında bu periyot, Pax Romana (Roma Paktı) diye bilinen, Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde ikiyüz yıl süren bir süre boyunca yapılan izafî bir istikrar ve barış sürecidir. Roma’nın Akdeniz dünyasındaki ülkeleri fethetmesi, barışa, ortak bir dile, seyahat etmeye ve müjdenin hızla yayılmasına öncülük eden ortak bir kültürün gelişmesine olanak sağlamıştır. Dinî açıdan bakıldığında, Allah’ın vaat ettiği Mesih’in gelişi için öngördüğü zamandı (Bkz. Dan 9:24–27).


Bizleri kurtarmak için Mesih neden bizim insanlığımıza bürünmek zorundaydı? Yuhanna 1:14; Gal 4:4, 5; Rom 8:3, 4; 2Ko 5:21; Flp 2:5–8; İbr 2:14–18; 4:14, 15.


Galatyalılar 4:4, 5, Kutsal Yazı’daki en özlü müjdelerden birini içermektedir. İsa’nın insanlık tarihine gelişi bir kaza değildi. “Allah Oğlu’nu gönderdi.” Diğer bir deyişle, Allah kurtuluşumuza önayak oldu.


Ayrıca bu sözlerde Mesih’in ebedî ilahîliğine yönelik temel Hıristiyan inancı yer almaktadır (Yuhanna 1:1–3, 18; Flp 2:5–9; Kol 1:15–17). Allah göksel bir elçi göndermedi. O bizzat Kendisi geldi.


O, Allah’ın öncelerden beri mevcut olan ilahî Oğlu olmasına rağmen, İsa aynı zamanda “kadından doğmuştu.” Bu ifadede bakireden doğum ima edilmekle birlikte, daha çok O’nun gerçek insanîliği belirtilmektedir.


“Yasa altında doğmak” ifadesi, sadece İsa’nın Yahudi mirasını değil, aynı zamanda O’nun bizim suçlanmamızı taşıdığı gerçeğini de içermektedir.


Mesih’in bizim insanîliğimize bürünmesi gerekliydi, zira bizler kendi kendimizi kurtaramazdık. Kendi ilahî doğasıyla, bizim düşmüş insanî doğamızı birleştirmek suretiyle Mesih resmî olarak Vekilimiz, Kurtarıcımız ve Başkahinimiz olarak yetkilendirildi. İkinci Adem olarak O, Adem’in itaatsizliği neticesinde kaybettiği her şeyi yeniden ıslah etmek için geldi (Rom 5:12–21). İtaatkârlığıyla O, yasanın gereklerini mükemmel bir şekilde karşıladı ve böylece Adem’in trajik kusurunu bertaraf etti. Çarmıhtaki ölümüyle, günahkârın ölümünü gerektiren yasanın adaletini karşıladı ve böylece Kendisine gerçek iman ve teslimiyetle gelen herkese kurtuluş hakkı bağışladı.


SALI


Ağustos 16


Evlâtlık Hakkı (Gal 4:5–7)


Galatyalılar 4:5–7’de, Pavlus bu konuyu açarak Mesih’in şimdi “yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturduğunu” vurgulamaktadır (4, 5. ayetler). Burada özgürlüğe kavuşturmak olarak çevrilen sözcük, “geri satın almak” demektir. Ya bir esirin ya da bir kölenin özgürlüğünü satın almak için ödenen bedeli ima etmektedir. Bu bağlamın gösterdiği gibi, kurtuluş olumsuz bir zemine işaret eder: kişi özgür bırakılma ihtiyacındadır.


Ancak neyden özgür bırakılma ihtiyacı hissediyoruz? Yeni Ahit diğerlerinin arasında dört şey sunar: (1) iblisten ve onun ayartılarından özgür kılar (İbr 2:14, 15), (2) ölümden özgür kılar (1Ko 15:56, 57), (3) doğal olarak bizleri esir alan günahın kudretinden özgür kılar (Rom 6:22) ve (4) yasanın suçlamasından özgür kılar (Rom 3:19–24, Gal 3:13, 4:5).


O’nda kurtuluşa sahip olmamız sayesinde Mesih bizler için hangi olumlu amacı gerçekleştirmiştir? Gal 4:5–7; Ef 1:5; Rom 8:15, 16, 23; 9:4, 5.


Sık sık “kurtuluş” açısından Mesih’in bizler için neyi başardığını konuşuruz. Bu doğru olsa da, bu sözcük Pavlus’un eşsiz bir şekilde evlâtlığa alınmak (huiothesia) sözcüğünü kullanışı kadar daha çarpıcı ve açıklayıcı olamazdı. Bu sözcüğü Yeni Ahit’te kullanan tek yazar Pavlus olsa da, evlâtlık alınma Greko-Romen dünyasında çok iyi bilinen yasal bir prosedürdü. Pavlus’un yaşamı süresince, birkaç Roma imparatoru yasal mirasçısı olmadığında kendisine bir varis olması açısından evlâtlık alma yolunu seçmişti. Evlâtlık almak birkaç avantajı garanti ediyordu: “(1) Evlâtlık alınan oğul, alan kişinin gerçek oğlu oluyordu (2) Evlâtlık alan kişi çocuğu uygun bir şekilde yetiştirmeye, onun yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamaya razı oluyordu. (3) Evlâtlık alan kişi, evlâtlığını reddedemezdi. (4) Çocuk köleliğe terk edilemezdi. (5) Çocuğun gerçek ebeveynleri onun tekrar kendilerine iadesi konunda hak talep edemezlerdi. (6) Evlâtlık, miras alma hakkını doğururdu.”—Derek R. Moore-Crispin, “Galatians 4:1–9: The Use and Abuse of Parallels,” The Evangelical Quarterly, Cilt LXI/No. 3 (1989), S. 216.


Eğer bu haklar dünyevî düzeyde garanti ediliyorsa, Allah’ın çocukları olarak evlât edinildiğimizde kimbilir bundan ne kadar daha fazla imtiyazlara sahip olacağımızı hayal edin!


İbranice Abba sözcüğünün, günümüzde çocuklarının babalarına samimî olarak kullandıkları Babacığım gibi bir sözcük olduğunu fark ederek Galatyalılar 4:6’yı okuyun. İsa bunu dualarında kullanmıştı (Mar 14:36), ve Tanrı’nın çocukları olarak bizler de Allah’ı aynı şekilde “Abba” olarak çağırma imtiyazına sahibiz. Kendi yaşamında Allah ile böyle samimî bir yakınlığı hissediyor musun? Eğer değilse, sorun nedir? Bu yakınlığı sağlayabilmek adına neyi değiştirebilirsin?


ÇARŞAMBA


Ağustos 17


Neden Köleliğe Dönesiniz? (Gal 4:8–20)


Galatyalılar 4:8–20’yi okuyun. Aşağıya Pavlus’un burada söylediklerinin bir özetini yapın. Galatyalılar arasında yayılan sahte öğretileri ne kadar ciddiye alıyor?


Pavlus, Galatyalılar’ın dinî uygulamalarının gerçek tabiatını tarif etmiyor, fakat aklından çok net bir şekilde ruhsal kölelikle sonuçlanan yanlış ibadet sistemini geçirmektedir. Aslında bunun ne kadar tehlikeli ve yıkıcı olduğunu açıklayan çok ateşli bir mektup yazmış, Galatyalılar’ı yaptıkları şeyin oğulluktan köleliğe dönmek olduğu konusunda uyarmıştır.


Detayları belirtilmese de, Pavlus Galatyalılar’ın yaptığı şeyin sakıncalı olduğu konusunda ne söylemektedir? Gal 4:9–11.


Pavlus’un “özel günler, aylar, mevsimler ve yıllar” (Gal 4:10) ifadesini birçokları, sadece törensel yasalara değil, aynı şekilde Sebt Günü’ne karşı bir itiraz olduğu şeklinde yorumlamaktadırlar. Ancak böyle bir yorumun kanıtı yoktur. İlk olarak, eğer Pavlus gerçekten Sebt Günü’nü ve diğer Yahudi uygulamalarını belirlemek isteseydi, Koloseliler 2:16’dan da gördüğümüz gibi bunları ismen saptaması çok kolay olurdu. İkincisi, Pavlus Galatyalılar ne yaparsa yapsınlar, bunun onları Mesih’teki özgürlükten köleliğe doğru sürüklediğini açıklamıştı. “Eğer yedinci-gün Sebt’ine riayet insanı köleliğe maruz bırakıyorsa, o zaman dünyanın ilk Sebt’ini gözeten Yaratıcı’nın bizzat kendisi de esarete girmiş demektir!”—The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 967. Ayrıca İsa, insanları Kendisinde olan özgürlükten bir şekilde mahrum eden bir geleneği neden sadece kendisi tutmakla kalmayıp başkalarına da nasıl tutulacağını öğretsin ki? (Bkz. Mar 2:27, 28; Luka 13:10–16.)


Yedinci-Gün Adventistleri arasında, bizleri Mesih’te olan özgürlükten alıkoyacak herhangi bir uygulama olabilir mi? Veya uygulamaların kendisi sorunlu olmasa da, bu uygulamalara karşı bizim tavrımız nedir? Yanlış davranışlar, Pavlus’un Galatyalılar’ı bu kadar hararetle uyardığı esarete bizleri nasıl sürükler?


PERŞEMBE


Ağustos 18


EK ÇALIŞMA: “İnkârcılar itaatsizliklerinden dolayı mahvolmasınlar, fakat vekilleri ve güvenceleri olan Mesih’e olan imanları sayesinde, razı olduğu iyi iradesi uyarınca İsa Mesih tarafından evlâtlığa alınan çocuklar Allah’ın seçtiği kısmetli kişiler olsunlar diye göklerin meclisinde önlem alındı. Allah’ın iradesi her insanın kurtulmasıdır; zira yarattığı tek Oğlu’nu insanlığa fidye olarak vermekle geniş bir önlem alınmıştır. Mahvolanlar, İsa Mesih aracılığıyla Allah’ın evlâtlıkları olmayı reddettikleri için mahvolacaklardır. İnsanın kibri, onu kurtuluş önlemlerini kabul etmekten alıkoyar. Fakat insanlığın erdemi, bir ruhu Allah’ın huzuruna kabul ettiremez. İnsanı Allah tarafından kabul edilebilir yapan şey, onun adına iman sayesinde Mesih’in paylaştırdığı lütfudur. İnsanın Allah tarafından seçilmesi, işlere veya iyi duygulara sahip olmaya dayandırılamaz; zira seçim Mesih aracılığıyla olmaktadır.”—Ellen G. White, “Chosen in Christ,” Signs of the Times, 2 Ocak 1893.


TARTIŞMA SORULARI:


Rab ile olan yürüyüşümüzde, çocuklar gibi olmanın ne anlama geldiği ve ne anlama gelmediği fikri üzerinde düşünün. Allah’a olan imanımız ve O’nunla ilişkimizde, çocukların hangi yönlerine benzemeliyiz? Aynı zamanda bu fikri daha da ötelere taşımanın yolları nelerdir? Tartışın.


İnsanları yalnızca imanla kurtuluş ve lütuf fikrinden bu kadar korkutan şey nedir? Eğer mümkün olabilseydi, birçok insan neden kendi tarzlarındaki bir kurtuluş için çaba göstermeyi tercih ederlerdi?


Grupça, Perşembe günkü çalışmamızdaki son soruya dönelim. Yedinci-Gün Adventisler’i olarak aslında ideal olarak kurtulmamız gereken ne tür bir köleliğe kapılıyoruz? Bu nasıl başımıza geliyor ve eğer varsa bunu nasıl bilebilir ve bundan kurtulabiliriz?


ÖZET: Mesih’te, oğullar ve kızlar olarak Allah’ın ailesine evlâtlık ediliriz. Allah’ın çocukları olarak, böyle bir ailevî ilişkinin sağladığı her türlü hakka ve imtiyaza sahip oluruz. Kurallar ve düzenlemeler temelinde Allah’a bağlı olmak çok saçma olurdu. Bu durum, sanki bir oğulun köle olmak için pozisyonundan ve mirasından feragat etmesi gibi olurdu.


CUMA



*Ağustos 19–25


Pavlus’un

İçten Yalvarışı




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 4:12–20, 1Ko 11:1, Flp 3:17, 1Ko 9:19–23, 2Ko 4:7–12.


HATIRLAMA METNİ: “Kardeşler, size yalvarıyorum, benim gibi olun. Çünkü ben de sizin gibi oldum” (Galatyalılar 4:12).


Şimdiye kadar gördüklerimize göre Pavlus, Galatyalılar’a dolambaçlı sözler sarf etmemiştir. Aksine sert lisanı, onun tesis etmiş olduğu inanlı topluluğunun ruhsal refahı için hissettiği canlı tutkuyu yansıtmaktadır. Pavlus’u meşgul eden bu önemli teolojik meselenin yanında Galatyalılar’a yazılan mektup, geniş anlamda doğru doktrinin de ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Eğer neye inandığımız önemli olmasaydı, eğer doktrinel doğruluk hiç önem taşımasaydı, o zaman Pavlus mektubunda neden bu kadar hararetli ve uzlaşmaz olurdu? Tabii ki gerçek, neye inandığımızın çok önemli olduğudur, özellikle de müjdenin tüm sorusu ışığında.


Galatyalılar 4:12–20’de Pavlus söylevine devam etmekte, ancak görüşünü biraz da olsa değiştirmektedir. Pavlus Galatyalılar’ı yanlışlarından döndürmek için birçok detaylı, teolojik ve sofistike kanıtlar öne sürmekte ve şimdi de daha kişisel, pastoral ricalar yapmaktadır. Galatyalılar’ın çıkarını savunmayan sahte öğretmenlerden farklı olarak, Pavlus içten bir ilgi, kaygı, umut ve sevgiyle yolunu şaşırmış sürüsü için iyi bir çoban olmaya çalışmıştır. Sadece teolojiyi düzeltmekle kalmamış, sevdiği insanlara hizmet etmeye çalışmıştır.


*26 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. DERS

Ağustos 20


Pavlus’un Kalbi


Galatyalılar 4:12–20’yi okuyun. Bu ayetlerde Pavlus’un mesajındaki dürtü nedir?


Onlara olan ilgisine yönelik, Pavlus’un kalbindeki ağır yük, 12. ayetteki kişisel ricasıyla kendisini açık bir biçimde hissettirmektedir. Bu ricayı, Galatyalılar’a söylediği “benim gibi olun” ifadesi izlemektedir. Yalvarmak veya rica etmek sözcüğünün önemi, bazı çevirilerde tam olarak anlamı yansıtmamaktadır. Sözcüğün Grekçesi deomai’dir. “Kışkırtmak” veya “üstelemek” olarak çevrilse de, Grekçe sözcük çok güçlü bir umutsuzluk hissi yansıtmaktadır (Bkz. 2Ko 5:20, 8:4, 10:2). Pavlus gerçekten de “Sizlere yalvarıyorum!” demektedir.


Pavlus’un ilgisi, sadece teolojik fikirler ve doktrinel görüş açıları değildi. Onun kalbi, hizmeti sayesinde Mesih’e getirdiği kişilerin yaşamlarına bağlanmıştı. Kendisini sadece bir dosttan daha fazla hissediyordu; onların ruhsal babasıydı ve onlar da onun çocuklarıydı. Hatta bundan başka Pavlus Galatyalılar için olan ilgisini ve endişesini, tıpkı doğum sancısı çeken bir anneye benzetiyor (Gal 4:19). Pavlus, inanlı topluluğunu kurduğunda, önceki “çalışmasının” onların “emin kurtuluşu” için yeterli olacağını düşünmüştü. Fakat şimdi Galatyalılar gerçekten uzaklaşmıştı ve Pavlus onların refahı için bu çabaların acısını sürekli yaşıyordu.


Galatyalılar için Pavlus’un aklında nasıl bir hedef vardı? Onların yararına yaptığı tüm “çalışmalarında” ne gibi bir netice görmek istiyordu? Gal 4:19.


Önce Galatyalılar’ın biçimlenmesi için doğum sancısı çektiğini ifade ettikten sonra, Pavlus şimdi de sanki onlar için beklenen bir anneymiş gibi seslenmektedir. “Biçimlenme” olarak çevrilen sözcük, bir embriyonun gelişmesini ima eden tıbbî bir deyimdir. Bu mecazla Pavlus hem bireysel hem de inanlı topluluğu olarak Mesih inanlısı olmanın ne demek olduğunu tarif etmektedir. Mesih’in takipçisi olmak, sadece bir imana sahip olmaktan daha fazlasıdır; bu Mesih’in benzerliğinde radikal bir dönüşümü içerir. Pavlus, “Galatyalılarda birkaç küçük değişim değil, onlarda Mesih’i görmek gibi büyük bir değişimi görmek istiyordu.”—Leon Morris, Galatians (Downers Grove, Ill.: InterVarsity Press, 1996), S. 142.


Yaşamında hangi bakımlardan Mesih’in karakteri görünmektedir? Başka hangi alanlarda bolca gelişmen gerekiyor?


PAZAR


Ağustos 21


Olmak Sorunu


1.Korintliler 11:1; Filipililer 3:17; 2.Selanikliler 3:7–9; ve Elç 26:28, 29’u okuyun. Pavlus burada Galatyalılar 4:12’nin bir yansıması olan neyi söylüyor? Onun imasını nasıl anlamalıyız?


Pavlus, mektuplarında birkaç kez Mesih inanlılarını kendi davranışlarını örnek almaları için cesaretlendiriyor. Her durumda Pavlus kendisini imanlıların takip etmeleri gereken yetkili bir örnek olarak sunuyor. 2.Selanikliler 3:7–9’da Pavlus, kendisini bir örnek olarak göstererek, Selanik’teki imanlıların kendi yaşamlarını nasıl kazanıp başkalarına yük olmamaları gerektiğini söylemektedir. 1.Korintliler 11:1’de Pavlus başkalarının refahı için Korintliler’e öncelikle onu taklit etmeleri çağrısını yapıyor. Pavlus’un Galatyalılar’a olan ilgisi sanki farklılık gösteriyor gibidir.


Galatyalılar 4:12’de Pavlus Galatyalılar’dan kendisini taklit etmelerini değil, aksine onun gibi “olmalarını” rica ediyor—Davranıştan değil, olmaktan bahsediyor. Neden? Galatya’daki sorun, Korint’teki inanlı topluluğunda olduğu gibi etik olmayan bir davranış veya tanrıdan yoksun bir yaşam tarzı değildi. Galatya’daki mesele, Hıristiyanlığın bizzat özünden kaynaklanıyordu. “Davranıştan” çok, “olmak” meselesiydi. Pavlus benim gibi yapın değil, benim gibi olun diyor. Galatyalılar 4:12’deki bu terminoloji, Pavlus’un Elç 26:29’da Hirodes II Agrippa’ya yaptığı şu ricasında da aynen yer almaktadır: “Tanrı’dan dilerim ki yalnız sen değil, bugün beni dinleyen herkes, bu zincirler dışında benim gibi olsun! Diğer bir deyişle Pavlus, bir Hıristiyan olarak yasanın işlerine değil, sadece Mesih’e dayanan bir kaynak, Mesih’in kendisi için yaptığı şeye dayanan bir iman olarak yaşadığı tecrübeyi ima ediyor. Galatyalılar, Mesih’teki kimliklerinden çok kendi davranışlarına büyük değer veriyorlardı.


Pavlus Galatyalılar’ın nasıl kendisi gibi olmaları gerektiğini açıkça söylemese de, Galatyalılar’daki durumun bağlamı, onun yaşamının her yönünü ve detayını kaplayan boş bir ifade olmadığını göstermektedir. Onun kaygısı, Galatyalılar’ın yasaya odaklı dini olduğundan, Pavlus’un aklında, kendisinin İsa Mesih’te bulduğu harika sevgi, mutluluk, özgürlük ve kurtuluş kesinliği vardı. Mesih’in harikalarının üstünlüğü ışığında, Pavlus başka her şeyi süprüntü saymayı öğrenmiş (Flp 3:5–9)—ve Galatyalılar’ın da aynı tecrübeyi yaşamasını istemişti.


Sana iyi örnek olan birini tanıyor musun (Mesih dışında)? Eğer varsa, bu kişinin hangi özelliklerini kendine örnek buluyorsun ve sen de bu özellikleri kendi yaşamında nasıl gösterebilirsin?


PAZARTESİ


Ağustos 22


Ben de Sizler Gibi Oldum


1.Korintliler 9:19–23’ü okuyun. Galatyalılar 4:12’nin son kısmını daha iyi anlayabilmemiz açısından Pavlus bu ayetlerde ne ima ediyor? (Ayrıca bkz. Elç 17:16–34, 1Ko 8:8–13, Gal 2:11–14.)


Galatyalılar 4:12 biraz kafa karıştırıcı görünebilir. Pavlus onlara benzedikten sonra, Galatyalılar neden Pavlus gibi olsunlar ki?


Dünkü çalışmamızda da gördüğümüz gibi Pavlus, tam bir imanda ve güvende gelişerek, Mesih’in her şeye yeterli olan kurtuluşuna sahip olabilmeleri için, onların da kendisi gibi olmalarını istemişti. Kendisinin de onlar gibi olmasına ilişkin yaptığı yorum, Yahudi olmasına rağmen, diğer uluslardan olan insanlara müjdesiyle erişebilsin diye, onun da “yasa olmaksızın” diğer uluslardan biri gibi olduğuna yönelik bir hatırlatmaydı. Diğer uluslardan olanlara müjdeyi götüren büyük bir şahsiyet olarak, Pavlus hem Yahudiler’e hem de diğer uluslara müjdeyi nasıl vaaz etmesi gerektiğini öğrenmişti. Aslında 1.Korintliler 9:19–23’e göre, müjde aynı kalsa da, ulaşmaya çalıştığı insanlara bağlı olarak Pavlus’un metodu da farklılık göstermekteydi.


“Pavlus, günümüzde bağlamsallaştırma diye ifade ettiğimiz, müjdeyi aralarında bulunduğu insanların ihtiyacına uygun bir tarzda iletme konusunda öncü biriydi.”—Timothy George, The New American Commentary: Galatians (Nashville, Tenn.: Broadman & Holman Publishers, 1994), S. 321.


Pavlus’un 1.Korintliler 9:21’deki kendi yorumları, birinin müjdeyi ne kadar bağlamsallaştırması gerektiğinin sınırları olduğuna inandığını göstermektedir. Örneğin çeşitli yollarla Yahudi ve diğer uluslardan olanlara ulaşmak serbest olsa da, o bu özgürlüğün kanunsuz bir yaşam tarzı sürme hakkını içermediğini ima ediyor, zira Mesih inanlıları “Mesih’in yasası” altındadırlar.


Bağlamsallaşma her zaman o kadar kolay olmasa da, “müjdenin özünü kültürel korunaktan ayırmak mümkün oldukça, içeriğinden taviz vermeksizin Mesih’in mesajını bağlamsallaştırdığımızda, bizler de Pavlus’un taklitçisi olabiliriz.”—Timothy George, Galatians, S. 321, 322.


Taviz vermek çok kolay, değil mi? Bazen ne kadar uzun zamandır Mesih inanlısıysak, taviz vermek de o kadar kolaylaşır. Neden böyle oluyor? Dürüstçe kendine bak. Yaşamına ne kadar çok taviz sızdı ve senin bunu haklı göstermenin yolları ne olmuştu? Gerekli olan alanlarda bunu nasıl tersine çevirebilirsin?


SALI


Ağustos 23


O Zamanlar ve Şimdi


Pavlus’un eskiden Galatyalılar’daki inanlılarla olan ilişkisi şimdikine nazaran bu kadar çetin ve soğuk değildi. Aslında Galatya’da müjdeyi ilk kez vaaz ettiğinde onların kendisine ne kadar iyi davrandıklarını ifade etmektedir. Peki ne olmuştu?


Hangi olay, Pavlus’un müjdeyi Galatya’da vaaz etmeye karar vermesine neden olmuştu? Gal 4:13.


Görünen o ki, Pavlus’un asıl niyeti müjdeyi Galatya’da vaaz etmek değildi. Ancak bu yolculukta bir tür hastalığa yakalandığından dolayı, beklenenden daha uzun bir süre Galatya’da kalmaya ya da iyileşmek için Galatya’ya gitmeye mecbur olmuştu. Pavlus’un hastalığının ne olduğu bir sırdır. Bazıları sıtma hastalığına yakalandığını; bazıları da (Pavlus’un Galatyalılar’ın gözlerini çıkarıp ona vermeye razı olduğunu ifade etmesi temelinde) belki de bir göz hastalığına tutulmuş olabileceğini öne sürmektedirler. Hastalığı belki de 2.Korintliler 12:7–9’de ima edilen “bedende bir diken” ile ilişkili olabilir.


Pavlus hangi hastalıktan ızdırap çekerse çeksin, dayanılmazlığından dolayı bunun Galatyalılar için bir deneme haline geldiğini söylemektedir. Hastalığın, ilahî hoşnutsuzluğun bir işareti olduğu sayılan bir dünyada (Yuhanna 9:1, 2; Luka 13:1–4) Pavlus’un hastalığı, Galatyalılar’ın kolayca hem onu hem de mesajını reddetmeleri için bir bahane olabilirdi. Ama Pavlus’u can-ı gönülden karşılamışlardı. Neden? Çünkü kalpleri Çarmıh’ın vaaz edilmesi (Gal 3:1) ve Kutsal Ruh’un iknasıyla yumuşamıştı. Artık davranışlarının değişmesi için ne gibi bir sebepleri olabilirdi?


Pavlus’un acı çekmesine izin vermekle, Allah’ın nasıl bir gerekçesi olabilirdi? Kendi sorunlarıyla uğraşan Pavlus, başkalarına nasıl hizmet verebilirdi? Rom 8:28, 2Ko 4:7–12, 12:7–10.


Pavlus’un hastalığı ne olursa olsun, mutlaka çok ciddiydi ve sorunlarından dolayı ya Allah’ı suçlamak ya da müjdeyi vaaz etmeye bir son vermek gibi ona kolayca bir bahane sağlayabilirdi. Pavlus bunların hiçbirini de yapmadı. Durumunun onu alıkoymasına izin vermek yerine, Pavlus bunu Allah’ın lütfuna daha çok bağlanmak için bir fırsat olarak kullandı. “Allah defalarca yaşamın sıkıntılarını—hastalık, zulüm, yoksulluk, hatta doğal afetler ve beklenmedik trajediler—merhametini ve lütfunu gösteren fırsatlar ve müjdenin gelişmesi için bir araç olarak kullanmıştır.”—Timothy George, Galatians, S. 323, 324.


Denenmelerin ve acıların seni daha çok Rab’be bağlamasını nasıl öğrenebilirsin? (Başka ne gibi seçeneklerin var?)


ÇARŞAMBA


Ağustos 24


Gerçeği Söylemek


Galatyalılar 4:16’yı okuyun. Pavlus burada ne gibi güçlü bir hususu ortaya koyuyor? Hangi tarzda buna benzer bir durumu yaşamış olabilirsin? (Ayrıca bkz. Yuhanna 3:19; Mat 26:64, 65; Yer 36:17–23.)


Özellikle içinde yaşadığımız çağda ne kadar nahoş veya istenmeyen bir şey olsa da, “gerçeği söylemek” ifadesi, birine gerçekleri söylemede uzlaşmaz, hiçbir kural tanımayan, düşmandan esirgemeyen bir taktik olarak görüldüğünde, sık sık olumsuz bir çağrışım yapar. Eğer Pavlus’un Galatyalılar 4:12–20’deki yorumu ve mektubunun başka yerlerine saçılmış diğer yorumları (Bkz. Gal 6:9, 10) olmasaydı, Pavlus’un müjde gerçeğine olan ilgisinin, sevgiden daha ağır bastığı gibi hatalı bir yargıya kapılabilirdik. Ancak gördüğümüz gibi Pavlus Galatyalılar’ın “müjde gerçeğini” (Bkz. Gal 2:5, 14) bilmeleri konusunda kaygılansa da, bu kaygı onlar için duyduğu sevgiden kaynaklanmaktadır. Birini cezalandırmanın veya hangi sebeple olursa olsun, duymak istemedikleri kaba gerçekleri yüzüne vurmanın ne kadar acı verici olduğunu kişisel bağlamda kim tecrübe edinmemiştir ki? Zaman zaman sözlerimizin ani etkisi incitici, öfkelendirici ve hatta bizlere karşı dargınlık yaratıcı olsa da, O kişiyi incitmek istediğimizden değil, o kişi için kaygı duyduğumuzdan dolayı bunu yaparız. Karşımızdaki kişi ne kadar isteksiz olursa olsun, o kişinin bunları duyması gerektiğini bildiğimiz için böyle yaparız.


Galatyalılar 4:17–20’de, Pavlus hasımlarına yönelik neler söylüyor? Onların teolojisinin yanında, başka ne ile mücadele ediyor?


Pavlus’un Galatyalılar’ın olası bir öfkesini çekecek müjdesinin samimîyetine karşın, hasımları Galatyalılar’a sevgilerinden değil, kendi bencil duygularından ötürü Galatyalılar’a yaranmak için aktif olarak çaba harcamaktadırlar. “Sizi bizden ayırmak istiyorlar” ifadesiyle, Pavlus’un hasımlarına yönelik ne ima ettiği tam olarak anlaşılmasa da, belki de onların önce sünnet olmadıkça müjdenin imtiyazlarından faydalanamayacakları ima ediliyor olabilir.


Ne kadar gerçek ve gerekli olsa da, sözlerinizin birinin size karşı öfkelenmesine sebep olduğu bazı olayları düşünün. Bir daha buna benzer bir durum olduğunda, bu tecrübeden sana yardımcı olacak ne gibi bir şey öğrendin?


PERŞEMBE


EK ÇALIŞMA: “Galatyadaki inanlı topluluklarında, müjde mesajının yerini alacak açık, maskesiz bir yanlış vardı. İmanın gerçek kaynağı olan Mesih, modası geçmiş Yahudi geleneklerine tercih edilmek suretiyle fiilen reddedilmekteydi. Elçi, eğer Galatyadaki imanlılar onları tehdit eden tehlikeli etkilerden kurtarılırsa, en azimli önlemlerin, en keskin uyarıların alınmasının gerekli olduğunu görmüştü.


“Mesih’in her hizmetkârının öğrenmesi gereken en önemli ders, çalışmalarını bundan yararlanacak kişilerin durumuna adapte etmektir. Şefkat, sabır, kararlılık ve metânet çok gereklidir; fakat bunlar uygun bir ayrımla yapılmalıdır. Çeşitli koşullarda ve durumlarda, değişik sınıflardan düşüncelerle bilgelikle uğraşmak, Allah’ın Ruh’u ile yargılanmış, aydınlatılmış ve kutsanmış olan bilgece bir çabayı gerektirir...


“Pavlus, bir zamanlar yaşamlarında Allah’ın kudretini hissedenlere, müjde gerçeğinin ilk sevgisine dönmeleri için yalvarmıştı. O’nun doğruluk kaftanına bürünerek, kefaret edici lütfu aracılığıyla kendilerini tamamen O’na teslim edenlere verdiği çürütülemez kanıtlarla, onlara Mesih’te özgür bir erkek ve kadın olma ayrıcalığını tanıttı. Kurtarılacak her ruhun Allah konusunda gerçek, kişisel bir tecrübe sahibi olması gerektiği konusunda pozisyon aldı.


“Elçinin samimi ricaları sonuçsuz kalmadı. Kutsal Ruh büyük bir güçle çalıştı ve ayakları bilinmedik yollara sapmış olan birçok kişi, müjdedeki önceki imanlarına geri döndü. Bundan böyle Mesih’in onlar için hazırladığı özgürlükte sebat ettiler.”—Ellen G. White, The Acts of the Apostles, S. 385, 386, 388.


TARTIŞMA SORULARI:


Acı sorunu ve Allah’ın bunu nasıl kullandığı üzerinde düşün. Acı çekmenin sonucunda iyi bir şey ortaya çıkmadığı durumlarla nasıl başa çıkmalıyız?


Mesih’in bizleri şekillendirmesi fikri üzerinde düşün. Pratik terimlerle bu ne anlama gelmektedir? Bunun bizim de başımıza geldiğini nasıl bilebiliriz? Düşündüğümüz kadar çabuk meydana gelmediğinde, düş kırıklığına uğramaktan nasıl korunabiliriz?


ÖZET: Birçok detaylı ve teolojik olarak sofistike kanıtlar verdikten sonra Pavlus Galatyalılar’a şimdi de daha kişisel ve duygusal ricalarda bulunmaktadır. Onlara nasihatini dinlemeleri için yalvarmakta, bir zamanlar paylaştıkları olumlu ilişkileri, gerçek sevgiyi ve ruhsal kaynağı olarak onlar için duyduğu şefkati hatırlatmaktadır.


CUMA


Ağustos 25



*Ağustos 26–Eylül 1


İki Antlaşma




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 4:21–31; Yar 1:28; 2:2, 3; 3:15; 15:1–6; Çıkış 6:2–8; 19:3–6.


HATIRLAMA METNİ: “Oysa göksel Yeruşalim özgürdür, annemiz odur” (Galatyalılar 4:26).


Eski Ahit’in otoritesini reddeden Mesih inanlıları, sık sık Sina Dağında yasaların verilişinin müjde ile bağdaşmaz olduğunu öne sürerler. Sina’da verilen antlaşmanın, kurtuluşun yasaya itaati temel aldığı insanlık tarihindeki bir çağı, bir muafiyeti temsil ettiği sonucuna varırlar. Fakat insanlar yasanın talep ettiği şeye erişmede başarısız olduklarından dolayı, Allah (öyle söylerler) İsa Mesih’in erdemleri aracılığıyla bir lütuf antlaşması getirmiştir. O halde onların bu iki antlaşmadan anladığı şey şudur: eskisi yasa üzerine, yenisi lütuf üzerine kuruludur.


Ancak bu görüş ne kadar yaygın olursa olsun yanlıştır. Kurtuluş hiçbir zaman yasaya itaat sayesinde olmadı; başlangıçtan beri dinî Yahudilik, hep bir lütuf diniydi. Pavlus’un Galatya’da karşı koyduğu legalizm bir sapkınlıktı, sadece Hıristiyanlık’tan değil, Eski Ahit’ten de. İki antlaşma, zamanla ilgili bir mesele değildir; aksine insan davranışlarının yansımasıdır. Onlar Kayin ve Habil’e kadar uzanan, Allah ile ilişki kurma çabasında iki farklı tarzı temsil eder. Eski antlaşma, Kayin gibi yanlışlıkla Allah’ı hoşnut etme aracı olarak kendi itaatine dayanan birini temsil ederken, buna karşın yeni antlaşma, Habil gibi tamamen vaat ettiği her şeyi yapan Allah’ın lütfuna dayanan birinin tecrübesini temsil eder.


*2 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. DERS

Ağustos 27


Antlaşma Temelleri


Birçokları, Pavlus’un Galatyalılar 4:21–31’deki İsrail tarihi yorumunu, onun mektubundaki en zor pasaj olarak değerlendirir. Zira bu çok karmaşık bir iddia olup, Eski Ahit’teki kişiler ve olaylar konusunda çok geniş bir bilgiyi gerektirir. Bu pasajı anlamanın ilk adımı, Pavlus’un iddiasının merkezi olan Eski Ahit kavramı hakkında temel bir anlayışı gerektirir: antlaşma kavramını.


“Antlaşma” olarak çevrilen sözcüğün İbranicesi berit’dir. Eski Ahit’te neredeyse üçyüz kez geçer ve bağlayıcı bir kontratı, sözleşmeyi veya anlaşmayı ima eder. Binlerce yıl boyunca antlaşmalar, insanlar ve eski Yakındoğu’daki uluslar arasında ilişkileri belirlemek açısından tamamlayıcı bir rol oynamışlardır. Antlaşmalar, sürecin bir parçası olarak çoğunlukla antlaşma yapılırken hayvan kanı dökülmesini (gerçek anlamıyla “söz kesmek”) gerektirir. Hayvanların öldürülmesi, antlaşma vaatlerini ve şartlarını tutmayan tarafa ne olacağını sembolize eder.


“Adem’den İsa’ya dek Allah, gelecek olan Kurtarıcı’ya odaklı ve Davudî antlaşmada doruğa ulaşan birtakım antlaşma vaatleri serisi aracılığıyla insanlıkla anlaşmıştı (Yar 12:2, 3; 2Sa 7:12–17; Yşa 11). Allah Babil tutsaklığında, Davudî Mesih’in gelişiyle (Hez 36:26–28; 37:22–28) ilişkili olarak, İsrail’e çok daha etkili bir ‘yeni antlaşma’ (Yer 31:31–34) vaat etmişti.”—Hans K. LaRondelle, Our Creator Redeemer (Berrien Springs, Mich.: Andrews University Press, 2005), S. 4.


Günahtan önce Aden Bahçesinde Allah’ın Adem ile yaptığı orijinal antlaşmanın temeli neydi? Yar 1:28; 2:2, 3, 15–17.


Evlilik, fiziksel çalışma ve Sebt Günü, yaratılış antlaşmasının genel koşullarının parçasıyken, onun asıl odak noktası yasak meyveyi yememek konusundaki Allah’ın emriydi. Antlaşmanın temel doğası, “itaat et ve yaşa!” Allah ile uyum içinde yaratılmış bir doğayla, Rab imkânsızı talep etmedi. İtaat insanlığın doğal eğilimiydi; ancak Adem ve Havva doğal olmayan bir şey yapmayı seçtiler ve bu eylemleriyle sadece yaratılış antlaşmasını ihlâl etmekle kalmayıp, artık günahla bozulmuş insanlığın onun koşullarını yerine getirmesini olanaksız hale getirdiler. Allah, Adem ve Havva’nın kaybettiği ilişkiyi yeniden restore etmeliydi. O, bunu Kurtarıcı’nın ebedî vaadini temel alan lütuf antlaşmasıyla derhal yürürlüğe koydu (Yar 3:15).


Kutsal Kitap’taki ilk müjde vaadinin yer aldığı Yaratılış 3:15’i okuyun. Bu ayetin neresinde Mesih’teki umudumuza ilişkin ipucunu görüyorsun?


PAZAR


Ağustos 28


İbrahim ile Yapılan Antlaşma


Yaratılış 12:1–5’de Allah Avram’a hangi antlaşma vaatlerini verdi? Avram’ın yanıtı ne oldu?


Allah’ın Avram’a verdiği ilk vaatler, Eski Ahit’in en güçlü pasajlarından birini oluşturmaktadır. Bu ayetlerin hepsi Allah’ın lütfu hakkındadır. Vaatleri yapan Avram değil, Allah’tır. Avram, ne Allah’ın lütfunu hak edecek bir şey yapmıştır, ne de Allah ve Avram’ın birlikte çalışarak bu antlaşmayı öne sürdüklerine dair bir gösterge vardır. Tüm vaatleri Allah yapmıştır. Buna karşın Avram Allah’ın vaadinin kesinliğine inanmaya çağrılmıştı, öyle çürük bir “imanla” değil, aksine geniş ailesini terk ederek (hem de yetmişbeş yaşında!) Allah’ın vaat ettiği ülkeye göç ederek.


“İbrahim’e ve onun aracılığıyla da tüm insan varlığına bildirilen ‘bereketler’ ile Yaratıcı, kurtarıcı amacını yenilemişti. Cennette Adem ve Havva’yı ‘kutsamış’ (Yar 1:28, 5:2) ve tufandan sonra ‘Nuh’u ve oğullarını kutsamıştı’ (9:1). Bu yolla Allah daha önce vaad ettiği, insanlığı kurtaracak, kötüyü yok edecek ve Cennet’i yeniden düzenleyecek Kurtarıcı’yı açıklamıştı (Yar 3:15). Allah, ‘tüm insanları’ kutsamak için vaad ettiği evrensel desteğini böylece teyit etmişti.”—Hans K. LaRondelle, Our Creator Redeemer, S. 22, 23.


Vaat edilen oğulun doğması için on yıl bekledikten sonra, Allah’ın vaadi konusunda Avram’ın kafasında nasıl bir soru var? Yar 15:1–6.


Hiçbir zaman soruları ve şüphesi olmayan bir iman adamı olarak Avram’ı övmek çok kolay. Ancak Kutsal Yazı farklı bir tablo çiziyor. Avram inandı, fakat bu yol boyunca kafasında birçok soruları da vardı. Onun imanı, gelişmekte olan bir imandı. Markos 9:24’deki baba gibi, Avram aslında Allah’a Yaratılış 15:8’de şöyle demişti, “İman ediyorum, imansızlığımı yenmeme yardım et.” Yanıt olarak Allah, onunla resmen bir anlaşma yaparak, Avram’a vaadinin ne kadar kesin olduğunu gösterdi (Yar 15:7–18). Bu pasajı bu kadar şaşırtıcı yapan şey, Allah’ın İbrahim’le anlaşma yapması değil, Allah’ın böyle bir şey yapmaya tenezzül etmiş olmasıdır. Eskiden hizmetkârlarıyla bağlayıcı sözleşmeler yapma fikrine soğuk bakan Yakın Doğu’daki diğer liderlerden farklı olarak, Allah sadece Söz vermekle kalmamış, aynı zamanda sembolik olarak kesilmiş hayvanlarla, o değerli yaşamını riske atmıştı. Tabii ki İsa sonunda vaadini gerçekleştirmek adına Golgota’da yaşamını vermişti.


İman ve inançla eriştiğin, olanaksız gibi görünen alanlardan bazıları nelerdir? Ne olursa olsun bunu sürdürmeyi nasıl öğrenebilirsin?


PAZARTESİ


Ağustos 29


İbrahim, Sara ve Hacer


Pavlus neden Hacer’in olayını küçümseyen bir görüş açısına sahip? Gal 4:21–31, Yaratılış 16. Bu Eski Ahit öyküsünü kullanmakla, Pavlus kurtuluş hakkında ne gibi önemli bir noktaya değiniyor?


Yaratılış öyküsünde Hacer’in yeri, Allah’ın vaadine inanmada başarısız olan Avram ile yakından ilişkilidir. Avram’ın ev halkından Mısırlı bir köle olan Hacer, Avram’ın Allah’ın vaadine inanmamasının ilk örneği olan bir olayla ilişkili olarak, büyük olasılıkla Saray’a takas olarak firavunun verdiği birçok armağandan biriydi (Yar 12:11–16).


Vaat edilen çocuğun doğmasını on yıl bekledikten sonra, Avram ve Saray çocuksuz kalmıştı. Allah’ın onların yardımına ihtiyacı olduğu sonucuna varan Saray, Hacer’i Avram’a cariye olarak verir. Bugün için bizlere çok garip gelse de Saray’ın planı bayağı zekiceydi. Eski adetlere göre dişi köle, kısır olan hanımı için vekil anne olarak hizmet edebilirdi. Bu yüzden Saray, kocasıyla Hacer’den doğan her çocuğa kendisininmiş gibi sahip çıkabilirdi. Plana göre bir çocuk üretilmiş olsa da, bu Allah’ın vaat ettiği çocuk değildi.


Bu öyküde, cesaret kırıcı şartlarla karşılaşıldığında, en büyük Allah adamının bile imanının sürçtüğüne ilişkin çok güçlü bir örnek görmekteyiz. Yaratılış 17:18, 19’da, İbrahim Allah’a İsmail’i mirasçısı olarak kabul etmesi için yalvarmış; Rab de tabii ki bu teklifi reddetmişti. İsmail’in doğumundaki tek “mucizevî” unsur, Sara’nın kocasını başka bir kadınla paylaşmaya razı olmasıdır! Bu kadından bir çocuğun doğmasında anormal olan bir şey yoktur, “beden açısından” normal bir çocuk doğmuştur. Eğer İbrahim, şartların bu güvenceye galip gelmesi yerine Allah’ın kendisine vaat ettiği şeye güvenseydi, bunların hiçbirisi olmaz ve birçok dertten kaçınılmış olunurdu.


İsmail’in doğumuna karşılık, İshak’ın doğumundaki şartlara bakın. Yar 17:15–19; 18:10–13; İbr 11:11, 12. Bu şartlar neden bu kadar çok İbrahim ve Sara’nın imanını gerektiriyordu?


Allah’ın vaatlerine olan iman eksikliğin, ne tarz bir acı çekmene neden oldu? Bu hatalardan, ne olursa olsun Allah’ın sözüne güvenmeyi nasıl öğrenebilirsin? Allah’ın vaatlerine güvenme kabiliyetini güçlendirebilmek için ne gibi seçimler yapabilirsin?


SALI


Ağustos 30


Hacer ve Sina Dağı (Gal 4:21–31)


Allah, Sina’da halkıyla ne tür bir antlaşma ilişkisi tesis etmek istiyordu? Allah’ın İbrahim’e olan vaadiyle ne gibi benzerlikler taşıyor? Çıkış 6:2–8, 19:3–6, Yas 32:10–12.


Allah İbrahim ile paylaştığı aynı antlaşma ilişkisini, Sina’daki İsrail halkıyla da paylaşmayı arzu ediyordu. Aslında, Yaratılış 12:1–3’te Allah’ın İbrahim’e söylediği sözler ile Çıkış 19’da Musa’ya söylediği sözler arasında benzerlikler mevcuttur. Her iki durumda da Allah kendi halkı için ne yapacağını vurgulamıştır. O’nun lütfunu kazanması için, İsrailliler’in herhangi bir şey yapma vaadinde bulunmasını rica etmemişti; aksine bu bereketlere yanıt olarak itaat etmeliydiler. Çıkış 19:5’de “sözümü dinler” olarak çevrilen ifadenin İbranicesi aslında “dinlemektir.” Allah’ın sözleri, işlerle aklanmayı ima etmez. Allah tam tersine, İbrahim’in O’nun vaatlerine verdiği yanıtın aynısını (en azından çoğu kez!) İsrail’den istemişti.


Eğer Allah’ın Sina’da İsrail’e sunduğu antlaşma ilişkisi, İbrahim’e verilen ile benzer ise, Pavlus neden Sina Dağı’nı Hacer’in olumsuz tecrübesiyle bir tutuyor? Çıkış 19:7–25; İbr 8:6, 7.


Sina’daki antlaşma, insanlığın günahkârlığına ve tapınak hizmetleriyle simgelenen Allah’ın bol lütfunun çaresine dikkat çekmek içindi. Sina antlaşmasındaki sorunda Allah’ın değil, insanların hatalı vaatlerinin rolü vardı (İbr 8:6). Allah’ın vaatlerine tevazu ve imanla yanıt verecekleri yerde, İsrailliler özgüven ile yanıt vermişlerdi. “RAB’bin söylediği her şeyi yapacağız” (Çıkış 19:8). Dörtyüz yıldan fazla Mısır’da köle olarak yaşadıktan sonra, ne Allah’ın görkemine, ne de kendi günahkârlıklarının boyutuna dair gerçek bir anlayışa sahip değillerdi. Tıpkı İbrahim ve Sara’nın Allah’ın vaatlerini gerçekleştirmesine yardımcı olmaları gibi, aynı şekilde İsrailliler de Allah’ın lütuf antlaşmalarını, kendi iş antlaşmalarına çevirmeye çalıştılar. Hacer, her iki insanî girişimde görülen işlerle kurtuluşla Sina’yı sembolize etmektedir.


Pavlus, Sina’da verilen yasanın kötü veya geçersiz olduğunu iddia etmiyor. Galatyalılar’ın yasayı yanlış kavramalarından söz ediyor. “Yasayı tutmakla Allah’ı memnun etmenin mutlak olanaksızlığına ikna olmaları gerekirken, Allah’ı memnun etmek adına kişisel kaynaklara dayanan, derin bir sabit karar teşvik edildi. Bu nedenle yasa Yahudiler’i Mesih’e yöneltmede lütfun amacına hizmet etmedi. Aksine onları Mesih’ten ayırdı.”—O. Palmer Robertson, The Christ of the Covenants (Phillipsburg, N.J.: Presbyterian and Reformed Publishing Co., 1980), S. 181.


ÇARŞAMBA


Ağustos 31


Günümüzde İsmail ve İshak


İsrail tarihine ilişkin Pavlus’un kısa taslağı, hasımlarının İbrahim’in gerçek varisleri olduğunu ve Yeruşalim’in—Yahudi Hıristiyanlığı ve yasanın merkezi—ise anneleri olduğunu iddia ettikleri kanıtlara bir yanıt vermek için tasarlanmıştı. Suçladıkları diğer uluslardan olan imanlılar gayrimeşruydular; eğer Mesih’in gerçek takipçileri olmak istiyorlarsa, önce sünnet yasasına itaat etmek suretiyle İbrahim’in bir oğlu olmaları gerekiyordu.


Pavlus’un söylediği gerçek ise bunun tam tersidir. Katı bir şekilde yasaya bağlı olanlar, İbrahim’in oğulları değil, İsmail gibi gayrimeşru oğullardı. İmanlarını sünnete dayandırmakla, Sara’nın Hacer ile ve İsrailliler’in Sina’da Allah’ın yasasıyla olduğu gibi “bedensel” olana dayanıyorlardı. Ancak diğer uluslardan olan imanlılar doğal nesille değil, İshak gibi doğaüstü nesille İbrahim’in oğullarıydılar. “Onlar İshak gibi İbrahim’e yapılan vaadin gerçekleşmesiydiler...; İshak gibi özgürlüğe doğuşları ilahî lütfun bir etkisiydi; İshak gibi vaat antlaşmasının sütununa aittiler.”—James D. G. Dunn, The Epistle to the Galatians (London: Hendrickson Publishers, 1993), S. 256.


İbrahim’in gerçek nesli bu dünyada ne ile karşılaşacak? Gal 4:28–31, Yar 21:8–12.


Vaat edilen çocuk olan İshak sadece bereket değil, aynı zamanda muhalefet ve zulüm de getirdi. Zulüme referans olarak Pavlus’un aklına Yaratılış 21:8–10’da İshak’ın onurlandırıldığı ve İsmail’in onunla alay ettiği şölen öyküsü gelmektedir. Yaratılış 21:9’daki İbranice sözcük “gülmek” demektir, fakat Sara’nın tepkisi, İsmail’in İshak ile alay ettiği veya küçük düşürdüğünü akla getirmektedir. İsmail’in davranışı bugün bizler için çok kayda değer olmasa da, aile içinde ilk doğanın çıkarları gözönüne alındığında, derin bir düşmanlığı göstermektedir. Eski çağlarda birçok yönetici, çocuklar da dahil, potansiyel rakiplerini bertaraf ederek kendi pozisyonlarını güvence altına almaya çalışıyorlardı (Hak 9:1–6). İshak muhalefetle karşılaşmış olsa da, babasının mirasçısı olmanın getirdiği sevgi, korunma gibi avantajlara da sahipti.


İshak’ın ruhsal nesli olarak, inanlı topluluğu içinde bile çeşitli güçlükler ve muhalefetle karşılaşmamıza şaşırmamak gerekir.


İmanından dolayı, özellikle sana en yakın olanlardan ne tarzda bir zulüm gördün? Ya da kendine şu çetin soruyu sor: imanları için başkalarına zulüm yaptım mı? Bu konuyu düşün.


PERŞEMBE


EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “Mesih’in Lütfu ve Yeni Antlaşma,” S. 201–207, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt kitabını okuyun.


“O halde, İbrahim’le yapılan antlaşma kurtuluş vaadini içerdiğine göre Sina’da neden başka bir antlaşma yapılmıştır? Uzun yıllar köle olarak yaşayan halk İbrahim’le yapılan antlaşmanın bilgisini ve ilkelerini yitirmişti…


“Tanrı yasasına uyanlar için büyük bereketler vaad etti. “Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir. Siz benim için bir kâhinler krallığı, kutsal bir ulus olacaksınız. İsrailliler’e böyle söyleyeceksin” (Çıkış 19:5,6). Halk kendi yüreğinin ne denli günahlı olduğunu ve Mesih olmadan Tanrı’nın yasasını tutmalarının olanaksızlığını fark etmemişti. Hiç düşünmeden Tanrı’yla antlaşma yapıverdiler. Bunun ardından daha birkaç hafta bile geçmeden antlaşmayı bozdular ve bir puta tapmaya başladılar. Ne denli günahlı ve Tanrı’nın affına muhtaç olduklarını gördüklerinden İbrahim’le yapılan antlaşmada ve kurbanlarda açıklanan Kurtarıcı’ya ihtiyaç duyduklarını daha iyi anladılar. Artık yeni antlaşmanın bereketlerine hazırdılar.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt, S. 205, 206.


TARTIŞMA SORULARI:


Rab ile olan yürüyüşün daha çok “eski ahit mi” yoksa “yeni ahit” tarzında mı? Farkı nasıl bilebilirsin?


Kendi yerel inanlı topluluğunda gerginliği arttıran meselelerden bazıları nelerdir? Nasıl çözüme kavuşturuluyor? Kendini “zulüm” kurbanı olarak görsen de, kendinin de zulmedenlerden biri olmadığından nasıl emin olabilirsin? Buradaki ince çizgi nerededir? (Ayrıca bkz. Mat 18:15–17.)


Neleri yapıp neleri yapmayacağın konusunda Rab’be kaç kez vaatlerde bulunup, tam tersini yaptın? Bu acı gerçek, lütfu anlamana nasıl yardımcı oldu?


ÖZET: Hacer, İsmail ve Sina’daki İsrail halkının öyküleri, Allah’ın vaatlerini yerine getirmek için kendi çabalarımıza dayanmanın ne kadar saçma olduğunu göstermektedir. Bu kendi doğruluğumuz metodu eski antlaşmaya istinat etmektedir. Yeni antlaşma ise, ilkin günaha düşüşten sonra Adem ve Havva ile tesis edilmiş, İbrahim ile yenilenmiş ve nihayetinde Mesih ile gerçekleşmiştir.


CUMA


Eylül 1



*Eylül 2–8


Mesih’te Özgürlük




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 5:1–15; 1Ko 6:20; Rom 8:1; İbr 2:14, 15; Rom 8:4; 13:8.


HATIRLAMA METNİ: “Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin” (Galatyalılar 5:13).


Galatyalılar 2:4’de Pavlus, İsa Mesih’te sahip olduğumuz “özgürlüğün” korunmasının önemine değiniyor. Fakat Pavlus sık sık bahsettiği “özgürlükten” ne anlıyor? Bu özgürlük neyi içerir? Bu özgürlük ne kadar geniştir? Herhangi bir sınırı var mıdır? Ve Mesih’teki özgürlüğün yasayla ilişkisi nedir?


Pavlus bu soruları Galatyalıları iki tehlikeye karşı uyararak dile getirmektedir. Birincisi kuralcılıktır. Galatya’da Pavlus’un muhalifleri davranışlarıyla Allah’ın lütfunu kazanmaya kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki, Mesih’in hizmetinin özgür kılan doğasını ve iman sayesinde zaten Mesih’te olan kurtuluşlarını gözden yitirmişlerdi. İkinci tehdit ise yanlışlıkla sefahata düşmekle, Mesih’teki özgürlüğü suistimal etme eğilimidir. Bu görüşü savunanlar hatalı olarak özgürlüğün yasaya aykırı olduğunu iddia ederler.


Hem kuralcılık hem de sefahat özgürlüğe aykırıdır, zira bunlar eşit biçimde yandaşlarını bir tür köleliğe sürüklerler. Ancak Pavlus’un Galatyalılar’dan ricası, onların Mesih’te yasal olarak sahip oldukları gerçek özgürlükte sağlam bir şekilde kalmalarıdır.


*9 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. DERS

Eylül 3


Mesih Bizleri Özgür Kıldı


“Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin” (Gal 5:1).


Askeri bir liderin dağılmış olan birliklerine toplanma emri vermesi gibi, Pavlus da Galatyalılar’ı özgürlüklerini Mesih’e teslim etmemekle suçlamaktadır. Pavlus’un etkili ve şiddetli ses tonu, sözlerinin neredeyse eyleme geçerek sayfadan dışarıya fırlamasına neden olacakmış gibidir. Aslında Pavlus’un niyeti de tam olarak buymuş gibi gözükmektedir. Bu ayet, tematik olarak önceki ve daha sonraki ayetlerle ilişkili olsa da, onun aniliği ve Grekçedeki sözdizimsel ilişki yetersizliği, Pavlus’un bu ayeti dev bir ilan panosu gibi öne çıkarmak istediğini öne sürmektedir. Mesih’teki özgürlük Pavlus’un tüm kanıtında özetlenmekte ve Galatyalılar bunu kaybetmekle tehlike içine girmekteydiler.


Galatyalılar 1:3, 4; 2:16; ve 3:13’ü okuyun. Bu ayetlerde kullanılan mecazlardan bazıları nelerdir ve bunlar Mesih’in bizler için ne yaptığını anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?


Pavlus’un “özgür olalım diye özgür kıldı” (Gal 5: 1) ifadesi, burada onun aklında başka bir mecaz olduğunu önermektedir. Bu ifadenin üslubu, kölelerin azat edilmesiyle benzerlik taşımaktadır. Kölelerin yasal hakları olmadığından, onların özgürlüğünü bir tanrının satın alacağı ve gerçekten özgür olsa da buna karşılık onun da yasal olarak bu ilaha ait olacağıdır. Tabii ki gerçek uygulamada bu süreç uydurmadır; özgürlüğü için tapınak hazinesine parayı ödeyen kölenin bizzat kendisidir. Örneğin İ.Ö 201 ila İ.S 100 tarihlerinde Delfi’deki Pythian Apollo tapınağında bulunan yaklaşık bin adet yazıttan bir tanesi şu sözleri içermekteydi: “Özgürlük için Pythian Apollo, Amphissalı Sosibus’dan Niceae adında köle bir kadını satın aldı... Ancak bu alımda Niceae özgürlüğü için Apollo’ya ödeme yaptı.”—Ben Witherington III, Grace in Galatia (Grand Rapids, Mich.: William B. Eerdmans Publishing Company, 1998), S. 340.


Bu formül Pavlus’un terminolojisiyle benzerlik taşımaktadır, ancak burada temel bir fark vardır. Pavlus’un mecazında uydurma bir şey yoktur. Kendi bedelimizi kendimiz satın almadık (1Ko 6:20, 7:23). Bizler için ödenen bedel çok yüksekti. Kendimizi kurtarmaktan acizdik, fakat İsa araya girdi ve bizim yapamayacağımız (en azından yaşamlarımıza bedel olamayacak) bir şey yaptı. O, günahlarımız için gereken cezayı ödedi ve böylece bizleri suçlanmaktan kurtardı.


Kendi yaşamına bak. Kendini kurtarabileceğini hiç düşündün mü? Yanıtın, bizlere İsa’da verilen şey için ne kadar müteşekkir olman gerektiği konusunda ne söylemelidir?


PAZAR


Eylül 4


Hıristiyan Özgürlüğünün Tabiatı


Pavlus’un özgürlükte sabit kalınması emri, bir izolasyon değildir. Bunun öncesinde önemli bir gerçek vardır: “Mesih bizi özgür kıldı.” Mesih inanlıları özgürlüklerinde neden kararlı bir şekilde kalmalıdırlar? Çünkü Mesih zaten onları özgür kılmıştır. Diğer bir deyişle özgürlüğümüz, Mesih’in zaten bizler için yapmış olduğu şeyin bir neticesidir.


Bir teşvikle devam eden bu durum raporu şablonu, Pavlus’un mektuplarına özgüdür (1Ko 6:20; 10:13, 14; Kol 2:6). Örneğin Pavlus, Romalılar 6’da Mesih’teki durumumuz hakkında birkaç belirgin beyan vermiştir, şöyle ki, “eski yaradılışımızın Mesih’le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz” (Rom 6:6). Bu gerçeğin temelinde Pavlus buyurucu teşviği öne sürebilmektedir, “Bu nedenle bedenin tutkularına uymamak için günahın ölümlü bedenlerinizde egemenlik sürmesine izin vermeyin” (Rom 6:12). Aslında Pavlus şunu demek istiyor, “Zaten Mesih’teymiş gibi olun” Müjdenin etik yaşamı, Tanrı’nın çocukları olduğumuzu kanıtlamak adına, bir şeyler yapmaya çalışmanın zorunlu olduğunu ileri sürmez. Tam tersine yapacağımız şeyi yaparız, zira bizler zaten O’nun çocuklarıyız.


Mesih bizleri neyden özgür kıldı? Rom 6:14, 18; 8:1; Gal 4:3, 8; 5:1; İbr 2:14, 15.


Mesih’e iman içindeki bir yaşamı tarif etmek için kullanılan özgürlük sözcüğü, Pavlus’un mektuplarında Yeni Ahit’in başka bir yerinde görülmeyen ölçüde daha çok göze çarpmaktadır. Özgürlük sözcüğü ve onun türevleri Pavlus’un mektuplarında 28 kez geçerken, başka yerlerde sadece 13 kez geçmektedir.


Pavlus özgürlükten neyi kastetmektedir? Birincisi, o basit bir soyut kavram değildir. Siyasi, ekonomik bir özgürlük ya da zevk alacağımız bir tarzda yaşama özgürlüğü anlamında kullanılmamaktadır. Tam tersine, İsa Mesih ile ilişkimizi temel alan bir özgürlüktür. Pavlus’a göre onun bağlamı, yasanın güttüğü bir Hıristiyanlığın esaretinden ve suçlamasından özgürlüğü ima etmektedir, fakat özgürlüğümüz çok daha fazla şeyi içermektedir. Günahtan, ebedî ölümden ve iblisten özgürlüğü içermektedir.


“İsa Mesih dışında insan varlığı, esaret olarak karakterize edilir—yasaya karşı esaret, dünyayı etkisi altına alan kötü unsurlara esaret, günaha esaret, bedene ve iblise esaret. Allah, bu esaret sahiplerinin egemenliğini kırmak için dünyaya Oğlu’nu gönderdi.”—Timothy George, Galatians, S. 354.


Yaşamındaki ne gibi şeylerden dolayı kendini esir gibi hissediyorsun? Galatyalılar 5:1’i ezberleyin ve Allah’tan Mesih’teki özgürlüğün sizin yaşamınızda da gerçek olmasını isteyin.


PAZARTESİ


Eylül 5


Kuralcılığın Tehlikeli Sonuçları (Gal 5:2–12)


Pavlus’un Galatyalılar 5:2–12’deki “Bakın”, “Dinleyin!”, “Sözlerime dikkat edin!”, “Ben Pavlus size diyorum ki” şeklindeki sunuş tarzı, söylediği şeyin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Pavlus bunları laf olsun diye söylemiyor. Bakın sözcüğünü güçlü bir tarzda kullanmakla, sadece dinleyicilerinin dikkatini çekmekle kalmıyor, apostolik yetkisini de hatırlatıyor. Eğer diğer uluslardan olanlar kurtulmak için sünnet olmaya riayet ederlerse, o zaman Galatyalılar’ın bu kararları neticesinde karşılaşacakları tehlikeli sonuçları fark etmesi gerektiğini anlamasını istiyor.


Galatyalılar 5:2–12’yi okuyun. Sünnet konusuyla ilişkili olarak Pavlus hangi konuda uyarmaktadır?


Sünnete riayet etmekle Allah’ın lütfunu kazanmaya çalışmanın ilk neticesi, bütün yasayı tutan kişiyi zorunluluk altında tutmasıdır. 2. ve 3. ayetlerdeki Pavlus’un lisanı, ilginç bir sözcük oyunu içermektedir. Mesih’in onlara hiç yararı (ophelesei) olmaz demektedir; aksine onlar yasayı yerine getirmek zorundadırlar (opheiletes). Eğer bir kişi yasaya uygun yaşamak istiyorsa, bu kuralları alıp takip etmek için içinden birini seçemez. Ya hep ya hiç.


İkincisi, onlar Mesih’ten mahrum bırakılırlar. İşlerle aklanma kararı, aynı zamanda Allah’ın Mesih’te aklama tarzını da reddetmeyi içermektedir. “Her ikisini de alamazsın. Mesih’i kabul etmek ve böylece kendi kendini kurtaramayacağını kabullenmek, ve sonra da sünnet ile kendi kendini kurtardığını iddia etmek olanaksızdır.”—John R. W. Stott, The Message of Galatians (Leicester, England: InterVarsity Press, 1968), S. 133.


Pavlus’un sünnet olmaya üçüncü itirazı, onun ruhsal gelişmeyi engellediğidir. Bitiş çizgisine doğru koşan koşucu benzetmesinde, koşucu kasten sabote edilmiştir. Aslında “alıkoymak” (7. ayet) olarak çevrilen sözcük, askeri çevrelerde “yolu kesmek veya bir köprüyü imha etmek ya da ilerlemeyi durdurmak için düşmanın geçtiği yola engeller yerleştirmek” anlamına gelmektedir—The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 978.


Sonuçta sünnet Çarmıh’ın suçunu ortadan kaldırır. Nasıl? Sünnet mesajı, senin kendi kendini kurtarabileceğini ima eder; aynı şekilde insan kibrini yüceltir. Ancak Çarmıh’ın mesajı, insan kibrine saldırır, zira tamamen Mesih’e bağlı olduğumuzu kabul etmemiz gerekir.


Pavlus, sünnette ısrar eden insanları o kadar zalim bulmaktadır ki, onların bir bıçakla kendileri hadım etmelerini arzu etmektedir! Bunlar sert sözler, ama Pavlus’un ses tonu, bu meseleye ne kadar ciddiyetle baktığını yansıtmaktadır.


SALI


Eylül 6


Sefahat Değil Özgürlük (Gal 5:13)


Galatyalılar 5:13, Galatyalılar kitabında önemli bir dönüş noktası teşkil eder. Pavlus bu noktaya kadar tamamen mesajının teolojik içeriğine odaklansa da, şimdi imanlı bir davranış meselesine dönüyor. Yasanın işleriyle kurtulmayan bir kişi nasıl yaşamalıdır?


Pavlus Galatyalılar’ı özgürlüğün hangi potansiyel suistimalinden korumak istemektedir? Gal 5:13.


Pavlus, lütuf ve imanlıların Mesih’te sahip oldukları özgürlük konusuna eşlik eden potansiyel yanlış anlamalardan çok iyi haberdardı (Rom 3:8; 6:1, 2). Ancak sorun Pavlus’un müjdesi değil, insanlığın rahatına düşkünlüğe eğilimiydi. Tarih sayfaları, insanların, kentlerin ve ulusların ahlâki kaosa ve çöküşe düşmelerinin, direkt olarak kendini kontrol etme yetersizliğinden doğduğunu göstermektedir. Bu eğilimi kim kendi yaşamında hissetmemiştir? İşte bu yüzden Pavlus takipçilerine açıkça benliğe boyun eğmemeleri için çağrı yapmaktadır. Aslında onlardan bunun tam tersini olan “birbirine sevgiyle hizmet etmelerini” istiyor. Birbirine sevgiyle hizmet edenlerin bildiği gibi, bu sadece kendini inkâr etmekle, bedenin tutkularını köreltmekle mümkündür. Kendi benliklerini hoşgörenler, başkalarına hizmet edenler değildir. Tam tersine.


Bu yüzden Mesih’teki özgürlüğümüz, sadece dünyaya kölelikten özgürlük olmak değil, yeni bir tarz hizmete çağrı olup başkalarına sevgiyle hizmet etme sorumluluğudur. Bu, “engel olmadan komşusunu sevme fırsatı, güç ve statü peşinde koşmak yerine, müşterek adanmışlığı temel alan insanî toplulukları kurma olanağıdır.”—Sam K. Williams, Galatians (Nashville, Tenn.: Abingdon Press, 1997), S. 145.


Hıristiyanlığa aşinalığımızdan ve Galatyalılar 5:13’ün modern çevirisinin üslubundan dolayı, bu sözlerin korkunç gücünün Galatyalılar’a nakledilmiş olmasını gözden kaçırmak kolay. Birincisi Grek dili, bu tür bir hizmeti motive eden sevginin, doğal bir insan sevgisi olmadığını göstermektedir—bu olanaksız olurdu; insan sevgisi oldukça koşulcudur. Pavlus’un buradaki sevgi sözcüğünün başında kullandığı artikel, sadece Ruh ile aldığımız ilahî sevgiye işaret eder (Rom 5:5). En büyük sürpriz ise “hizmet etmek” olarak çevrilen sözcüğünün Grekçesi “köle olmak” demektir. Özgürlüğümüz kendi özerkliğimiz için değil, Allah’ın sevgisini temel alan, birbirimize müşterek kölelikten kaynaklanmalıdır.


Dürüst ol: biraz şuradan biraz buradan günahı hoşgörmekle, Mesih’te sahip olduğun özgürlüğü kullandığın hiç oldu mu? Bu tür bir düşüncede kötü olan şey nedir?


ÇARŞAMBA


Eylül 7


Bütün Kutsal Yasayı Yerine Getirmek

(Gal 5:13–15)


Pavlus’un olumsuz manada ifade ettiği “kutsal yasanın tümünü yerine getirmek” (Gal 5:3) ile olumlu manadaki “kutsal yasanın tümünü gerçekleştirmek” (Gal 5:14) ifadelerini nasıl bağdaştırıyorsun? Rom 10:5; Gal 3:10, 12; 5:3’ü Rom 8:4; 13:8; Gal 5:14 ile karş.


Birçokları Pavlus’un olumsuz “kutsal yasanın tümünü yerine getirmek” ile olumlu manadaki “kutsal yasanın tümünü gerçekleştirmek” ifadelerini çelişkili bulmuştur. Ama gerçekte değildir. Bunun çözümü, yasayla ilişkili olarak imanlı davranışı tarif etmede Pavlus’un her ifadeyi kastî olarak iki farklı tarzda kullanmış olmasındadır. Örneğin, Pavlus bir inanlının olumlu manâda yasaya riayet etmesini ima ederken, hiçbir zaman “yasayı yerine getirmek” ifadesini kullanmamıştır. Bu ifadeyi yalnızca yasanın emrettiklerini “yapmakla,” Allah’ın “onayını” kazanmaya çalışanlar ve yasa altında yaşayanların yanlış davranışları için sarf etmektedir.


Bu, Mesih’te kurtuluş bulanların itaat etmemesi anlamına gelmemelidir. Hiçbir şey bu gerçeğin ötesinde olamaz. Pavlus, onların yasayı “gerçekleştirdiklerini” söylüyor. Gerçek Hıristiyan tavrının, sadece görünüşte “yasayı yerine getirmek” değil, yasayı “gerçekleştirmek” olduğu ima ediyor. Pavlus gerçekleştirmek sözcüğünü kullanıyor, zira bu sadece “yapmak” sözcüğünün de ötesine ulaşmaktadır. Bu tarz bir itaat, İsa’dan kaynaklanmaktadır (Bkz. Mat 5:17). Ne yasanın ortadan kaldırılmasıdır, ne de sevgi için yasanın eksiltilmesidir, bilakis bu imanlının bütün yasanın anlamını ve gerçek ifadesini yaşama tarzıdır!


Pavlus’a göre yasanın gerçek anlamı nerede bulunmaktadır? Lev 19:18; Mar 12:31, 33; Mat 19:19; Rom 13:9; Yakup 2:8.


Levililer’den bir alıntı olsa da, Pavlus’un Galatyalılar’daki ifadesi, aslında Levililer 19:18’de İsa’nın ima edilmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak İsa, bütün yasanın bir özetini gösteren Levililer 19:18’deki tek Yahudi öğretmen değildi. İsa’dan bir nesil önce yaşamış olan Rabbi Hillel şöyle demişti, “Nefret ettiğin şeyi komşuna yapma, çünkü bütün yasa budur.” Fakat İsa’nın bakış açısı tamamen farklıydı (Mat 7:12). Sadece daha olumlu olmakla kalmayıp, yasa ile sevginin uyumsuz olmadığını da göstermektedir. Sevgi olmaksızın yasa boş ve soğuktur; yasa olmaksızın sevginin istikameti yoktur.


Hangisi daha kolay ve neden: başkalarını sevmek mi, yoksa On Emir’e itaat etmek mi? Yanıtını grubunla paylaş.


PERŞEMBE


EK ÇALIŞMA: “Gerçek iman her zaman sevgiyle çalışır. Golgota’ya baktığında, görevin işlevsizliği içindeki ruhuna huzur vermeyen, sana uyuşukluk getirmeyen, bilakis İsa’da olan ve çalışan bir imanı, ruhu bencillik çamurundan arındıran bir imanı yaratır. Eğer Mesih’e imanla yaslanırsak, işimiz başlamış demektir. Her insanın, zinde bir mücadeleyle bozuk ve günahkâr alışkanlıklarının üstesinden gelmesi gerekir. Her ruhun iman kavgasıyla mücadele etmesi gerekir. Mesih’in takipçisi olan kişinin davranışları sert olamaz, katı kalpli olamaz, sevgiden yoksun olamaz. Konuşmalarında kaba olamaz. Gösteriş ve kendini beğenmişlik içinde olamaz. Ne baskıcı olabilir, ne de kırıcı, kınayıcı ve suçlayıcı sözler sarf edebilir.


“Sevgi hizmeti, iman dolu işten kaynaklanır. Kutsal Kitap’ın dini sürekli çalışma demektir. ‘Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanız’ı yüceltsinler!’ ‘Kurtuluşunuzu saygı ve korkuyla etkin kılın. Çünkü kendisini hoşnut edeni hem istemeniz hem de yapmanız için sizde etkin olan Tanrı’dır.’ Bizler iyi işler için gayretli olmalıyız; iyi işleri korumada dikkatli olmalıyız. Ve gerçek Tanık der ki, ‘Yaptıklarını biliyorum.’


“Faal aktivitelerimizin bizzat bizlere kurtuluşu sağlayamadığı doğru olsa da, bizleri Mesih’te birleştiren imanın da ruhta aktivite heyecanı yarattığı doğrudur. (MS 16, 1890).”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 1111.


TARTIŞMA SORULARI:


Grup olarak, Perşembe günkü çalışmamızın son sorusuna verilen yanıtları gözden geçirin. Çoğu insan hangi seçeneği daha kolay buluyor ve neden? Yanıtın, yasanın gerçekleştirilmesi konusunda hangi önemli gerçekleri ifade ediyor?


Pavlus, imanın sevgi ile “çalıştığını” söylüyor. Bunun anlamı nedir?


Günahı hoşgörmek için Mesih’teki özgürlüğünü kullanmaya çalışma düşüncesini sorgula. Bunu yapmak neden çok kolaydır? Ancak insanlar bu tarzda düşündüklerinde ne tür bir tuzağa düşerler? (Bkz. 1Yu 3:8.)


ÖZET: Özgürlük, müjdeyi tarif etmek için Pavlus’un kullandığı favori sözcüklerinden biridir. Bu, hem Mesih’in bizleri dünyanın esaretinden kurtarmak için yaptığı şeyi, hem de Mesih inancı içinde nasıl bir yaşama çağrıldığımızı içermektedir. Ancak, özgürlüğümüzün kuralcılığa veya benliğe kaymaması konusunda dikkatli olmalıyız. Mesih kendimize hizmet edelim diye değil, aksine yaşamımızı komşularımıza hizmet içinde geçirelim diye bizleri özgür kıldı.


CUMA


Eylül 8



*Eylül 9–15


Ruh’ta Yaşamak




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 5:16–25; Yas 13:4, 5; Rom 7:14–24; Yer 7:9; Hoş 4:2; Mat 22:35–40.


HATIRLAMA METNİ: “Şunu demek istiyorum: Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşayın. O zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz.” (Galatyalılar 5:16).


En sevilen ilahilerden biri de Robert Robinson’un “Gel Ey Bereket Pınarı” isimli ilahisidir. Ancak Robinson her zaman bir iman adamı değildi. Babasının ölümü onu hayata küstürdü ve böylece sefahate ve alkolizme yenik düştü. Ünlü vaazcı George Whitefield’i dinledikten sonra Robinson yaşamını Rab’be adadı, Metodist pastörü oldu ve içinde şu dizeleri içeren bir ilahi yazdı: “Kendimi pak kılmak için her gayretim nafile/İşte kalbim, al takdis et ve Ruhunla mühürle.”


Mesih’e inanan bir kalbin yolunu şaşırmasını içeren dizeden rahatsız olan biri onu şu şekilde değiştirmişti: “Rab’be ibadet edeyim, hizmet edeyim Rab’be.”


Şairin iyi niyetine rağmen, orijinal sözler Mesih inanlısının çırpınışını tam anlamıyla tarif etmektedir. İmanlılar olarak iki tabiata sahibiz, benliğe ve Ruh’a, ve bunlar çatışma içindedir. Günahkâr tabiatımız her zaman Allah’tan yüz çevirse de, eğer O’nun Ruh’una itaat edersek, bedenin arzularının kölesi olmayız. Bu hafta boyunca Pavlus’un mesajının dürtüsü işte budur.


*16 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. DERS

Eylül 11


Ruh’ta Yürümek


Galatyalılar 5:16’yı okuyun. “Yürüme” kavramının, imanlı bir yaşamla ne ilgisi vardır? Yas 13:4, 5; Rom 13:13; Ef 4:1, 17; Kol 1:10.


“Yürüme” Eski Ahit’ten alınan bir mecaz olup, kişinin göstermesi gereken davranış tarzını ima eder. Kendisi de bir Yahudi olan Pavlus, Mesih inanlısı bir yaşamı karakterize etmesi gereken bu tarz bir idareyi tarif etmek için, bu mecazı sık sık mektuplarında kullanmıştır. Bu mecazı kullanışı aynı zamanda muhtemelen ilk inanlı topluluğunun ilk ismi ile de ilişkilidir. İsa’nın takipçileri daha Hıristiyan diye adlandırılmamışken (Elç 11:26), onlar “Yol”u izleyenler olarak biliniyorlardı (Yuhanna 14:6, Elç 22:4, 24:14). Bu, çok daha önceki tarihlerde Hıristiyanlığın sadece İsa etrafında odaklanmış teolojik inançlardan oluşan bir eğilim olmayıp, aynı zamanda hayatta “yürünmesi” gereken bir “yol” olduğunu da göstermektedir.


Pavlus’un yürüme mecazı, Eski Ahit’tekinden hangi bakımdan farklılık gösterir? Çıkış 16:4; Lev 18:4; Yer 44:23 ile Gal 5:16, 25; Rom 8:4’ü karş.


Eski Ahit’teki ifade “yürümek” olarak değil, daha çok “yasada yürümek” olarak tarif edilmektedir. Yahudiler’in hem yasada hem de atalarının dinî geleneklerinde bulunan kurallar ve düzenlemelerin resmî ifadesi halaka’dır. Halaka, genelde “Yahudi yasası” olarak çevrilse de, bu sözcük aslında İbranice “yürümek” sözcüğünü temel alır ve tam sözcük anlamı “yürüme yolu”dur.


Pavlus’un “Ruh’ta yürümek” hakkındaki yorumu, yasaya itaate zıt bir kavram değildir. O, inanlıların yasayı ihlâl eden bir yaşam tarzı sürmeleri gerektiğini ima etmiyor. Yinelersek Pavlus, yasaya veya yasaya itaate karşı gelmiyor. Onun karşı geldiği şey, yasanın suistimal edildiği kuralcı yoldur. Allah’ın arzu ettiği gerçek itaate, hiçbir zaman harici bir zorlamayla değil, bilakis Ruh tarafından üretilmiş olan iç motivasyonla erişilebilir (Gal 5:18).


Senin “Ruh’ta yürüyüşe” dair yaşadığın tecrübe nedir? Bunu nasıl yapıyorsun? Yaşamında bu tarz bir yürüyüşü daha çok güçleştirecek ne gibi uygulamalar var?


PAZAR


Eylül 12


Hıristiyan’ın Mücadelesi


“Çünkü benlik Ruh’a, Ruh da benliğe aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine karşıttır; sonuç olarak, istediğinizi yapamıyorsunuz” (Gal 5:17; ayrıca bkz. Rom 7:14–24). Bir inanlı olarak kendi yaşamında bu sözlerin sert ve acı verici gerçeğini nasıl tecrübe edindin?


Pavlus’un tarif ettiği mücadele, her insanın karşılaştığı bir mücadele değildir; özellikle inanlıda var olan bir iç çekişmedir. İnsanlar benliğin tutkularıyla uyum içerisinde doğduğundan (Rom 8:7), sadece Ruh’ta yeniden doğduğumuzda, gerçek ruhsal mücadele de su yüzüne çıkmaya başlamaktadır (Yuhanna 3:6). Bu, imanlı olmayanların hiçbir zaman ahlâki çatışmayı yaşamayacağı anlamına gelmez; şüphesiz onlar da yaşayacaktır. Fakat bu çatışma bile nihayetinde Ruh’un bir neticesidir. Ancak inanlı kişinin mücadelesi yeni bir boyut kazanmaktadır, zira inanlı kişi birbiriyle çatışma içinde olan iki kavrama sahiptir, biri benlik öbürü ise Ruh.


Tarih boyunca Hıristiyanlar zorluklardan kurtulmayı özlemişlerdir. Bazıları toplumdan uzaklaşarak bu çatışmayı sonlandırmaya çalışırken, bazıları da günahkâr tabiatın bir tür ilahî lütuf eylemiyle ortadan kaldırılabileceğini iddia etmiştir. Her iki girişim de yanlış yola sevk edicidir. Şüphesiz ki Ruh’un gücüyle benliğin arzularını baskı altına alabilsek de, İkinci Geliş’te yeni bir beden alıncaya dek çatışma değişik şekillerde varlığını sürdürecektir. Toplumdan kaçmak soruna yardımcı olmaz, zira nereye gidersek gidelim, çatışmayı da beraberimizde götürürüz ve ölüme veya İkinci Geliş’e dek bunu yaşarız.


Pavlus Romalılar 7’de, imanlıları yapmak istedikleri şeylere karşı engelleyen iç çatışma hakkında yazdığında, bu çatışmanın gerçek boyunun altını çizmişti. İki tabiata da sahip olduğumuzdan, aslında aynı anda savaşın her iki cephesinde de yer almaktayız. Ruhsal olan yanımız, ruhsal olanı arzulayıp benliğe ait olandan nefret etmektedir. Ancak benliğimiz, maddî olan şeyleri arzular ve ruhsal olana karşı gelir. Dönüştürülmüş olan zihin kendiliğinden benliğe direnmede çok zayıf olduğundan, benliği baskı altına almak için sahip olduğumuz tek umut, günahkâr benliğimize karşı Ruh’la beraber olmak için her gün karar vermektir. Pavlus işte bu yüzden Ruh’ta yürümeyi seçmemiz için bu denli ısrar ediyor.


Her iki tabiat arasındaki mücadeleye ilişkin tecrübeni göz önüne alarak, kendisiyle hiç bitmeyen bir çatışma içerisine giren bir imanlıya ne tür tavsiyelerde bulunurdun?


PAZARTESİ


Eylül 13


Benliğin İşleri


Benlik ve Ruh arasında mevcut olan çatışmayı tanıttıktan sonra Pavlus, Galatyalılar 5:18–26’da etik zaaflar ve meziyetler listesi aracılığıyla bu zıtlığın tabiatını açmaktadır. Zaaflar ve meziyetler kataloğu, hem Yahudi hem de Greko-Roma literatüründe mevcut olan çok iyi belirlenmiş bir edebi özellikti. Bu listeler, kaçınılması gereken davranışları ve özenilmesi gereken meziyetleri belirlemekteydiler.


Aşağıdaki pasajlarda zaaflar ve meziyetler listesini dikkatle sorgulayın. Galatyalılar 5:19–24’deki Pavlus’un listesi hangi yönlerden bu listelerle benzerlikler ve farklılıklar taşımaktadır? Yer 7:9; Hoş 4:2; Mar 7:21, 22; 1Ti 3:2, 3; 1Pe 4:3; Vah 21:8.


Pavlus, zaaflar ve meziyetler listesinin çok iyi farkında olmasına rağmen, Galatyalılar’da kullandığı iki listede belirgin farklılıklar vardır. Birincisi, Pavlus iki listeyi karşılaştırırken, bunlara aynı tarzda başvurmamıştır. Zaaflar listesini “benliğin işleri” olarak, fakat meziyetler listesini “Ruh’un ürünü” olarak adlandırmıştır. Bu önemli bir ayrımdır. James D. G. Dunn’ın da yazdığı gibi, “Benlik talep eder, fakat Ruh üretir. Listenin biri kaygıyla kendini zorla kabul ettirmenin ve hummalı bir sefahatin havasını solurken, diğeri daha çok başkalarının huzuru, kendini toparlaması ve güvenliği için kaygılanmaktadır. Biri insanî manipülasyonu karakterize ederken, diğeri ilahî yetkilendirmeyi veya lütuflandırmayı, iç dönüşümün sorumlu rehber olduğu hususunu pekiştirir.”—The Epistle to the Galatians, S. 308.


Pavlus’un iki listesi arasındaki diğer şaşırtıcı fark ise, zaaflar listesinin sayısal anlamda kasten çoğul olarak sınıflandırılmış olmasıdır: “benliğin işleri.” Buna karşın “Ruh’un ürünü” tekildir. Bu fark, benlikte yaşanan yaşamın, bölünmeden, karışıklıktan, ayrılıktan ve uyuşmazlıktan başka bir şey sağlamadığını telkin etmektedir. Buna karşın Ruh aleminde yaşanan bir yaşam, kendisinde birliği besleyen dokuz özelliği gösteren Ruh’un meyvesini üretir.


Bu bağlamda bazı insanlar, kişi Allah hakkında neye inanırsa inansın, samimî olduğu sürece bunun pek de önemli olmadığını iddia ederler. Hiçbir şey gerçeğin daha ötesine geçemez. Pavlus’un zaaflar listesi ise bunun aksini öne sürmektedir: Allah hakkında bozuk bir görüş açısı, cinsel davranış, din ve ahlâk hakkında çarpık düşüncelere yönelterek, insanî ilişkilerin çöküntüye uğramasıyla sonuçlanır. Bundan başka, aynı zamanda sonsuz yaşamın kaybedilmesine de neden olurlar (Gal 5:21).


“Benliğin işleri” listesine göz gezdir. Her birinin, On Emir’deki bir veya daha fazla emri hangi tarzda ihlâl ettiğini görebilirsin?


SALI


Eylül 14


Ruh’un Ürünü (Gal 5:22–24)


“Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur” (Gal 5:22, 23). On Emir’e itaat, bu ayetlerde vurgulandığı gibi ne şekilde Ruh’un ürününü yansıtmaktadır? (Ayrıca bkz. Mat 5:21, 22, 27, 28; 22:35–40.)


On Emir sevginin alternatifi değildir; onlar hem Allah’a hem de insanlığa sevgiyi nasıl göstermemiz gerektiği yolunda kılavuzluk yaparlar. Yasa mektubunda ne kadar üstün olsa da, sevgi yasayla çelişki içinde değildir. Allah için sevgi ve komşularımız için sevgi, On Emir’i geçersiz kılar düşüncesi, doğa sevgisi çTemmuz yasasını geçersiz kılar demekle aynı anlamı taşır.


Ayrıca benliğin işleri hakkındaki onbeş tanıma karşın, Ruh’un ürünü dokuz mükemmel erdemle tasvir edilmektedir. Araştırmacılar bu dokuz erdemin üçerli olmak üzere üç sınıfa ayrıldığına inansa da, onların düzenindeki önem içerisinde küçük bir uyuşma söz konusudur. Bazıları üç sayısında, Üçlübirlik ile kesin bir ilişki görürken; başkaları bu üçlü sınıfın bizlerin Allah ile, komşumuzla ve nihayetinde kendimizle nasıl ilişki kurmamız gerektiğini yansıttığına inanmakta; diğerleri de bu listenin aslında İsa’nın tarifi olduğuna inanmaktadırlar. Bu üç görüşten her biri bazı meziyetlere değinse de, gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus, Pavlus’un da belirttiği gibi Mesih inanlısının yaşamında sevginin üstünlüğüdür.


Pavlus’un sevgiyi dokuz erdemin en başında sıralamış olması gerçeği bir tesadüf değildir. O zaten Galatyalılar 5:6 ve 13’de imanlı bir yaşamda sevginin merkezî rolünü vurgulamış ve onun meziyetlerini başka yerlerde de dahil etmişti (2Ko 6:6, 1Ti 4:12, 6:11, ve 2Ti 2:22). Diğer bütün meziyetler Hıristiyan olmayan kaynaklarda da karşımıza çıkarken, sevgi belirgin bir biçimde Hıristiyan’dır. Bunların hepsi, sevginin diğerleri arasında sadece herhangi bir meziyet değil, bilakis diğer tüm meziyetlere anahtar olan ana Hıristiyan meziyeti olduğunu göstermektedir. Sevgi, Ruh’un en seçkin ürünüdür (1Ko 13:13, Rom 5:5) ve sevgi göstermek zaman zaman zor olsa da, her inanlının yaşamını ve davranışlarını belirlemelidir (Yuhanna 13:34, 35).


Nefsine hakim olmanın, sevgiyle ne kadar ilgisi vardır? Nefsine hakim olmadan sevebilir misin? İsa, sevgi ve nefsine hakim olma konusunda ne öğretiyor?


ÇARŞAMBA


Eylül 15


Zafere Giden Yol


Benlik ve Ruh arasındaki iç çatışma, her zaman tüm inanlıların kalbinde üst sırada yer alsa da, inanlı bir yaşam yenilgi, başarısızlık ve günahın hakimiyetinde olmamalıdır.


Galatyalılar 5:16–26’ya göre, Ruh’un benliğe üstünlük kurduğu bir yaşamın anahtarı nedir?


Galatyalılar 5:16–26, Ruh’un hakimiyeti altında olan bir yaşam tarzını tarif eden beş anahtar fiil içermektedir. Birincisi imanlının Ruh’ta “yürümesidir” (16. ayet). Grekçe peripateo fiili, sözcük anlamıyla “etrafında dolaşmak veya takip etmek” demektir. Ünlü Grek filozofu Aristo’nun takipçileri Peripatetikler diye bilinir, zira onlar Aristo’yu her gittiği yerde takip etmişlerdi. Fiilin şimdiki zaman kipinde olması gerçeği, Pavlus’un nadiren yapılan bir yürüyüşten ziyade sürekli günlük bir tecrübeden bahsettiğini ortaya koymaktadır. Buna ek olarak Ruh’ta “yürümek” bir emir olduğundan, Ruh’ta yürümek günlük olarak yapılması gereken bir tercihi ima etmektedir. İkinci fiil ise “yönetiminde olmaktır” (18. ayet). Bu da nereye gidersek gidelim Ruh’un bizleri yönetmesine izin vermemiz gerektiğini ima etmektedir (Rom 8:14, 1Ko 12:2 ile karş). Bizim işimiz yönetmek değil takip etmektir.


Bir sonraki iki fiil Galatyalılar 5:25’de geçmektedir. Birincisi “yaşamaktır” (Grekçesi zao). Pavlus, “yaşamak” fiili ile, her imanlının yaşamını belirlemesi gereken yeni doğuş tecrübesini ima etmektedir. Pavlus’un şimdiki zaman kipini kullanması, her gün yenilenmesi gereken bir yeni doğum tecrübesine işaret etmektedir. Ruh’ta yaşadığımız için, Pavlus Ruh’un izinde “yürümemiz” gerektiğini yazmaya devam etmektedir. “Yürümek” olarak çevrilen sözcük, 16. ayettekinden farklıdır. Burada kullanılan sözcük stoicheo’dur. Bu, sözcük anlamıyla “hizaya girmek” “uygun adım yürümek” veya “intibak etmek” demek olan askeri bir terimdir. Buradaki fikir, Ruh’un bizlere sadece yaşam vermesi değil aynı zamanda günlük anlamda da yaşamımızı yönetmesi gerektiğidir.


Pavlus’un 24 ayette kullandığı fiil, “çarmıha germek”tir. Bu biraz şok edicidir. Eğer Ruh’u takip edersek, benliğin arzularını öldürmek adına sağlam bir karar vermek zorundayız. Pavlus tabii ki mecazî olarak konuşuyor. Ruhsal yaşamımızı besleyerek ve benliğin arzularını aç bırakarak, benliği çarmıha gereriz.


Mesih’te vaat edilen, ancak şu an sürekli senden kaçan zaferleri elde edebilmek için ne gibi değişiklikler ve tercihler yapmak zorundasın?


PERŞEMBE


EK ÇALIŞMA: “Mesih inanlısının yaşamı hep kolay değildir. Şiddetli mücadelelerle karşılaşacaktır. Çok ağır denenmelere maruz kalacaktır. ‘Benlik Ruh’a karşı gelecek, Ruh da benliğe karşı.’ Bu dünya tarihinin sonuna ne kadar yaklaşırsak, düşmanın atakları da o denli aldatıcı ve tuzaklarla dolu olacaktır. Onun atakları daha ateşli ve daha sık olacaktır. Işığa ve gerçeğe direnenler, Allah’ı sevip O’nun buyruklarını tutanlara nazaran daha sertleşmiş ve duyarsızlaşmış olacaklardır (MS 33, 1911).”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 1111.


“Kutsal Ruh’un etkisi, ruhta Mesih’in yaşamıdır. Bizler Mesih’i görmeden O’nunla konuşuruz ama O’nun Kutsal Ruh’u hemen yanıbaşımızdadır. Mesih’i kabul eden herkesin içinde çalışır. Ruh’un nüfuz ettiğini bilenler, Ruh’un ürünlerini sergilerler—sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık (MS 41, 1897).”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 1112.


TARTIŞMA SORULARI:


Benliğin arzularını çarmıha germek düşüncesi üzerinde düşünün. Ne anlama geliyor? Nasıl yapabiliriz? Ne kadar sık yapmalıyız? Pavlus neden böyle sert bir fiil kullandı? Çarmıha germek sözcüğünün kullanımı, bizlere bu kavganın aslında ne kadar çetin olduğunu göstermesi bakımından ne söylüyor?


Eğer varsa, Ruh’un meyvesini üretmede insan çabası ne gibi bir rol oynamaktadır? Bu rol hakkında senin tecrübelerin ne söylüyor?


Pavlus, benliğin işlerini yapanların, Allah’ın egemenliğini miras alamayacağını söylüyor. Bu ifadeyi, Pavlus’un söylediği bizim işlerle değil imanla kurtulmuş olduğumuz gerçeğiyle nasıl uzlaştırabilirsin?


Rab ile olan yürüyüşünde karşılaştığın en çetin zorluk nedir? Günah değil mi ve günah Allah ile olan ilişkine nasıl bir darbe vurdu? Özellikle günaha karşı zafer vaadine sahip olsak da, yaşamında günahın neticesi olarak yabancılaşma, şüphe ve düş kırıklığı hissetmeyen bir imanlı var mıdır? Günaha karşı zafer bağlamında bu gerçeği vermişken, kurtuluşumuzun tamamen İsa’nın bizler için yaptığı şeye dayandığını neden hep hatırlamak zorundayız?


ÖZET: Her imanlının yaşamında, benliğin tutkuları ile Ruh’un tutkuları arasında bir çatışma var olsa da, imanlı bir yaşam başarısızlığa mahkûm değildir. Mesih günahın ve ölümün gücünü yendiğinden dolayı, inanlı yaşam Ruh’un hakimiyeti altında bir yaşam olabilir ve benliğin arzularını tutarken çıkmaza girdiğimizde, Allah’ın lütfunun günlük desteğini elde etmemize yardımcı olur.


CUMA


Eylül 16



*Eylül 16–22


Müjde ve İnanlı Topluluğu




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 6:1–10, Mat 18:15–17, 1Ko 10:12, Rom 15:1, Yuhanna 13:34, Luka 22:3.


HATIRLAMA METNİ: “Bunun için fırsatımız varken herkese, özellikle iman ailesinin üyelerine iyilik yapalım” (Galatyalılar 6:10).


Bazı patates çiftçileri, en büyük patatesleri kendileri için saklarken, küçük olanları tohumluk olarak dikmeye karar vermişlerdi. Birkaç düş kırıcı hasattan sonra, doğanın patates ekinini misket büyüklüğüne kadar düşürdüğünü keşfettiler. Bu felaket sayesinde çiftçiler yaşamın önemli bir yasasını öğrenmiş oldular.


“Onlar yaşamın en iyi şeylerini kendileri için saklayıp arta kalanları tohumluk olarak kullanmamalıydılar. Yaşamın yasası, hasadın Temmuze yansımasına hükmetmişti.


“Diğer bir deyişle, küçük patatesleri ekmek halen yaygın bir uygulamadır. Yaşamın büyük şeylerini kendimize saklarken, geri kalanları ekeriz. Ruhsal yasaların, bazı çılgınca bükülmelerle kendi bencilliğimizi özveriyle ödüllendirileceğini bekleriz.”—International Student Fellowship Newsletter, Mart 2007.


Pavlus bu ilkeden Galatyalılar 6:1–10’da bahsetmiştir. Üyelerin “birbirlerini ısırıp yemesi” (Gal 5:15) yerine, inanlı topluluğu Ruh’un kendimizden önce başkalarını öne çıkardığı bir yer olmalıdır. Lütufla kurtulduğumuzu anlamak, bizleri başkalarına karşı davranışlarımızda alçakgönüllü, daha sabırlı ve sevecen yapmalıdır.


*23 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. DERS

Eylül 17


Düşeni Yenileştirmek


Pavlus inanlının yaşamının doğası için yüksek beklentiler beslerken (Gal 5:16), Galatyalılar 6:1’deki imanlılara olan nasihati de ferahlatıcı bir gerçekçiliğe sahiptir. İnsanlar mükemmel değildir, hatta en adanmış imanlılar bile hatalara karşı bağışık değillerdir. Pavlus’un Galatyalılar 5:16’daki Grekçe sözleri, herhangi bir zamanda inanlı topluluğunda muhtemelen yaşanacak olan bir durumu düşündüğünü göstermektedir. Pavlus, böyle bir durum ortaya çıktığında ne yapmaları gerektiği konusunda Galatyalılar’a pratik bir nasihat vermektedir.


Kardeşleri günahkâr bir davranış içine düştüğünde, imanlılar nasıl karşılık vermeleridir? Gal 6:1, Mat 18:15–17.


Pavlus’un Galatyalılar 6:1’deki nasihatinden yararlanmak için, onun aklındaki durumun kesin tipini anlamamız gerekir. Bu da cümlenin ilk yarısında kullanılan iki sözcük etrafında dönmektedir. İlk sözcük yakalanmaktır. Sözlük anlamı “keşfedilmek, yakalanmak veya şaşırtılmaktır.” Bu sözcükle ilişkili bağlam ve çeşitli ayrıntılar, Pavlus’un aklında iki görüşün olduğunu öne sürmektedir. Sadece bir imanlının bir diğer imanlıyı yaptığı yanlış bir durumda “yakalamasını” ima etmekle kalmayıp, aynı zamanda kişinin kendisinin de bu süreç içinde “yakalandığı” davranışını ima ediyor (Bkz. Özd 5:22) yani en iyi şartlar altında bundan kaçınması gereken kişi, yine kendisi olmalıdır.


Pavlus’un sözünü ettiği yanlış davranış, kullandığı terminolojiye bakılacak olursa muhtemelen kastî değildir. “Suç” veya “günah” olarak çevrilen sözcük, Grekçede paraptoma sözcüğünden gelmekte olup, kastî bir günahı değil bir hatayı, tökezlemeyi veya yanlış atılan bir adımı ima etmektedir. Pavlus’un Ruh’ta “yürümek” hakkında önceki yorumları ışığında, buradaki ifade özel bir anlam kazanmaktadır. Bu hiçbir zaman kişinin hatalarına bahane teşkil etmese de, Pavlus’un meydan okuyucu bir günahtan bahsetmediği çok açıktır (1Ko 5:1–5).


Bu koşullarda verilecek en uygun yanıt, cezalandırma, kınama veya kardeşliği kesmek değil, yola getirmek olmalıdır. “Yola getirmek” için kullanılan Grekçe sözcük katartizo, “onarma” veya “düzene koymak” demektir. Yeni Ahit’te balık ağlarını “onarmak” için kullanılmıştır (Mat 4:21) ve Grek literatüründe bir tıp terimi olarak kırık bir kemiği onarma sürecini tarif etmektedir. Düşüp bacağını kıran bir imanlı kardeşimizi terk etmememiz gerektiği gibi, Mesih’in bedeninin üyeleri olarak, Allah’ın egemenliğine giden yolda tökezleyip düşen kardeşlerimizi de aynı şekilde Mesih’te nazik bir şekilde himaye etmeliyiz.


Matta 18:15–17’yi uygulamak yerine, neden sık sık kızgın olduğumuz kardeşimiz için kötü şeyler söyleyip, kızgınlığımızın karşımızdaki kişiyi öfkeden kudurtmasına veya intikam planları yapmasına izin veririz?


PAZAR


Eylül 18


Ayartılmaya Karşı Dikkatli Olun


“Bunun üzerine Natan Davut’a, ‘O adam sensin!’ dedi” (2Sa 12:7).


Pavlus’un Galatyalılar 6:1’deki sözlerinin ciddiyeti—ayartılmamak için kendi yaşamlarımızı korumak—gözden kaçırılmamalıdır. Pavlus’un nasihatindeki ısrar ve kişisel endişeye ilişkin işaret, onun rica tarzında görülebilir. “Kollayın” veya “dikkat edin” olarak çevrilen sözcük, “dikkatle bakmak” veya “dikkatli olma” anlamına gelir (Rom 16:17, Flp 2:4 ile karş). O halde aslında Pavlus’un söylediği şey, günah seni beklenmedik bir anda yakalamadan “kendine dikkatli gözlerle bak” anlamındadır. Bu uyarıyı vurgulamak için Pavlus, Galatyalılar 6:1’in birinci yarısında geçen çoğul şahıstan (sizler), ayetin ikinci yarısındaki ikinci şahısa (siz) geçmektedir. Bu tüm topluluğa yapılan genel bir uyarı değildir; inanlı topluluğu içindeki her bireye yapılan kişisel bir uyarıdır.


Pavlus, ayartılmanın tabiatını çok belirli tanımlamadığından, Galatyalılar’ı buna karşı sert bir şekilde uyarmaktadır. Belki aklında belirgin bir suç yoktu, ama başkalarını yola getirmeye çalıştıkları suçların niteliği ne olursa olsun, kendilerinin de aynı günahı işleme tehlikesini ima ediyordu. Aynı zamanda Galatyalılar 5:26’daki “boş yere övünmek” karşıtı sözleri, aynı tarzla yeniledikleri kişilere ruhsal üstünlük kurmalarına karşı bir uyarı içermekteydi.


Pavlus neden Galatyalılar’ı ruhsal gurura kapılmamaları yolunda uyarma gereği hissetmişti? 1Ko 10:12, Mat 26:34, 2Sa 12:1–7’yi düşünün.


İmanlının yürüyüşündeki en büyük tehlikelerden birisi de, bir şekilde belirli tipte günahları işlemeye bağışık olduğumuzu düşünmemize neden olan ruhsal kibirdir. Bunun makul gerekçesi ise, hepimizin de aynı günahkâr tabiata—Allah’a karşı olan bir tabiata sahip olduğumuzdur. Bu yüzden şartlar doğru olsaydı, Allah’ın Ruh’unun baskıcı gücü olmaksızın, her günahta iki büklüm olurduk. Mesih dışında, gerçek kimliğimizin farkında olmak, kendini beğenmişlik günahına düşmekten bizleri korur ve aynı hatayı yapan başkalarına da büyük bir hoşgörü ile bakmamıza yardımcı olur.


Günün birinde belki senin de işleyebileceğin günahlar konusunda başkalarını kaç kez kınadın (sadece kalbinden geçse bile)?


PAZARTESİ


Eylül 19


Yükü Taşımak (Gal 6:2–5)


Düşmüş olanı yola getirmeye ek olarak, Pavlus Galatya’daki imanlılara başka hangi talimatlar vermektedir? (Gal 6:2–5; ayrıca bkz. Rom 15:1, Mat 7:12).


Galatyalılar 6:5’de yük olarak çevrilen sözcüğün Grekçesi baros’tur. Sözlük anlamıyla birinin uzun bir mesafe boyunca taşıması gereken yükü veya ağırlığı ima etmektedir. Ancak zamanla, sıcak bir günde uzun günün işlerinin verdiği yorgunluk gibi (Mat 20:12), her çeşit sorunu veya güçlüğü tarif eden bir mecaz haline gelmiştir. “Birbirinin yükünü taşımak” konusunda Pavlus’un uyarısı, kuşkusuz bir önceki ayette anılan imanlı kardeşlerin ahlâki yanlışlarını içerse de, onun aklından geçen yükün taşınması kavramı çok daha geniştir. İnançlı bir yaşam konusundaki Pavlus’un talimatları, gözden kaçırılmaması gereken birtakım ruhsal kavrayışlar içerir.


Birincisi, Timothy George’un da değindiği gibi, “Tüm Hıristiyanların yükü vardır. Yüklerimiz büyüklük ve şekil bakımından farklılık gösterebilir ve yaşamımızdaki ilahî desteğin düzenine bağlı olarak yapısal bir değişiklik gösterecektir. Bazıları için burada 1. ayette olduğu gibi ahlâki hataların neticelerinin ve ayartılmanın yüküdür. Başkaları için fiziksel hastalık, zihinsel düzensizlik, aile krizi, hizmet yoksunluğu, şeytanî bir baskı veya diğer birçok sebep olabilir; ancak hiçbir imanlı yüklerden muaf değildir.”—Galatians, S. 413.


İkincisi, Allah bütün yüklerimizi taşımada bizleri yalnız bırakmak niyetinde değildir. Maalesef başkalarının yükünü taşımaya razı olmamıza rağmen başkalarının bizlere destek olmasına izin vermeye razı olmak konusunda oldukça çTemmuzseriz. Pavlus, kendimizin de ihtiyaçları ve zayıflıkları olduğunu itiraf etmeyi reddettiğimizde ortaya çıkan bu kendine güven tavrını (Gal 6:3) insanî bir kibir olarak kınamaktadır. Böyle bir kibir sadece başkalarının avuntusunu çalmakla kalmaz, aynı zamanda Allah tarafından yapmaya çağırıldıkları hizmeti gerçekleştirmelerini de engeller.


Nihayetinde, Allah bizleri başkalarının yükünü taşımaya çağırmaktadır, zira Allah’ın tesellisinin görünür olması, bizim eylemlerimiz sayesinde olur. Bu kavram, inanlı topluluğunun Mesih’in bedeni olduğu gerçeği üzerine kuruludur. Bunu Pavlus’un şu sözlerinden anlıyoruz, “Ama yüreği ezik olanları teselli eden Tanrı, Titus’un yanımıza gelişiyle bizi teselli etti.” (2Ko 7:6). Şu konuya dikkat edin, “Allah’ın tesellisi Pavlus’a şahsi duası ve Rab’ben beklentisi sayesinde değil, bilakis bir dostun refakati ve onun getirmiş olduğu müjde ile verilmişti.


“Başkalarının yükünü taşıdığımız insanî arkadaşlık, Allah’ın kendi halkı için olan amacının bir parçasıdır”—John R. W. Stott, The Message of Galatians, S. 158.


Seni yardım almaktan alıkoyan şey ne—kibir, utanç, güven eksikliği, kendine güven? Eğer gerekirse, neden güvendiğin birini arayıp ona yüklerini paylaşmasını rica etmiyorsun?


SALI


Eylül 20


Mesih’in Yasası (Gal 6:2–5)


Pavlus, yük taşımayı Mesih’in yasasını yerine getirmekle ilişkilendiriyor. “Mesih’in Yasası” ile neyi kastediyor? Gal 5:14, 6:2, Yuhanna 13:34, Mat 22:34–40.


1.Korintliler 9:21’de benzer bir ifade kullansa da (ennomos Christou), “Mesih’in Yasası” (ton nomon tou Christou) ifadesi, Kutsal Kitap’ın başka hiçbir yerinde geçmemektedir. Bu ifadenin eşsizliği birçok farklı yoruma yol açmıştır. Bazıları yanlışlıkla bunun Sina’da verilen Allah’ın yasasının farklı bir yasayla, yani Mesih’in yasasıyla değiştirildiğinin kanıtı olduğunu iddia etmiştir. Başkaları ise yasa sözcüğünün genel anlamda “ilke” (Bkz. Rom 7:21) olduğunu iddia ederek, başkalarının yükünü taşımakla İsa’nın örneğini izlediğimizi ima etmiştir. Sonraki yorumun bazı değerleri olsa da, Galatyalılar 5:14 ile olan bağlamı ve benzer terminolojisi, “Mesih’in yasasını gerçekleştirmek” sevgi aracılığıyla ahlâki yasayı gerçekleştirmenin bir diğer referansıdır. Pavlus daha önce bu mektubunda, ahlâki yasanın Mesih’in gelişiyle ortadan kaldırılmadığını göstermişti. Aksine sevgiyle yorumlanan ahlâki yasa, imanlının yaşamında önemli bir rol oynamaya devam edecektir. Bu, Mesih’in dünyevî yaşamı boyunca ve hatta ölümünde bile öğrettiği, uyguladığı somut bir örnektir. Başkalarının yükünü taşımakla sadece İsa’nın ayak izlerini takip etmekle kalmıyoruz, aynı zamanda yasayı da gerçekleştiriyoruz.


Bu ayetlerde ortaya çıkan bir başka mesele de, Galatyalılar 6:2 ve 6:5 arasındaki görünür çelişkidir. Ancak bu sorun, Pavlus’un iki farklı durumu tarif etmek için iki farklı sözcük kullandığını fark etmekle kolayca çözülür. Daha önce de gördüğümüz gibi, 2. ayetteki yük (baros) sözcüğü, uzun bir mesafeye taşınacak ağır bir yükü ima etmektedir. Buna karşın 5. ayetteki phortion sözcüğü, gemi kargosunu, askerin sırt çantasını veya hatta ana karnındaki çocuğu ima etmektedir. Daha önce sözü edilen yük bir kenara bırakılabilse de, ikincisi bırakılamaz. Hamile bir anne kendi çocuğunu taşımak zorundadır. Bu örneğin de gösterdiği gibi, insanların taşımak için başkalarına yardımcı olabileceği bazı yükler olsa da, suçlu vicdan, acı çekme ve ölüm gibi hiçbir insanın bizler için taşımaya yardımcı olamayacağı bazı yükler de vardır. Bunlar için sadece Allah’ın yardımına muhtacız (Mat 11:28–30).


Bazı yüklerden başkalarının yardımıyla kurtulabilsen de, bazılarını sadece Rab’be yüklemelisin. Senin kendi başına taşıyamayacağın yükleri Rab’be vermeyi nasıl öğrenebilirsin?


ÇARŞAMBA


Eylül 21


Ekme ve Biçme (Gal 6:6–10)


Galatyalılar 6:7’deki, “alaya alınma” (mukterizo) sözcüğü, Eski Ahit’in Grekçe çevirisinde sık sık geçse de, Yeni Ahit’te sadece burada geçmektedir. Sözlük anlamı “birinin küçümsemeyle burnunu kaldırmasıdır”. Eski Ahit’te tipik olarak Allah’ın peygamberlerini küçümsemeyi ima etmekte (2Ta 36:16, Yer 20:7) ve hatta bir defasında Allah’a karşı isyankâr bir davranışı betimlemektedir (Hez 8:17).


Pavlus’un söylemek istediği husus şuydu, insanlar Allah’ı inkâr edebilir hatta O’nun emirlerini küçümseyebilirler, ancak Allah’ı kandıramazlar. Nihaî yargıç O’dur ve onlar sonunda davranışlarının bedelini ödeyeceklerdir.


Galatyalılar 6:8’i okuyun. Pavlus burada ne demek istiyor? Kutsal Kitap’ta benliğe eken ve Ruh’a eken başka ne gibi karakter örnekleri vardır? (Örn. bkz. Elç 5:1–5, Luka 22:3, Dan 1:8, Mat 4:1.)


Pavlus’un ekme ve biçme hakkındaki mecazı eşsiz değildir. Bu, birçok tarihî atasözlerinde karşımıza çıkan, yaşamın bir gerçeğidir. Ancak önemli olan, Pavlus’un benlik ve Ruh hakkındaki yorumlarını vurgulamak için bunu nasıl kullandığıdır. James D. G. Dunn şöyle diyor, “Modern eşitlik bizim seçim özgürlüğümüzdür, fakat seçimlerimizin sonuçlarını seçmekte özgür değiliz”—Galatians, S. 330.


Allah her zaman bizleri günahlarımızın dünyevî sonuçlarından serbest kılmasa da, yaptığımız kötü seçimlerden dolayı düş kırıklığına uğramamalıyız. Allah’ın günahlarımızı bağışladığı ve bizleri çocuğu olarak evlât edindiğinden dolayı mutlu olabiliriz. Göksel hasatta bizlere kazanç sağlayacak şu anki fırsatlardan yarar sağlamalıyız.


Bu arada Galatyalılar 6:10 şu hususu ortaya çıkarır, “Hıristiyan ahlâkının iki odak noktası vardır: birisi evrenseldir ve herkesi kucaklar, ‘Herkese iyilik yapalım’; diğeri ise özel ve spesifiktir, ‘özellikle iman ailesinin üyelerine.’ Pavlus’un evrensel ricası, herkesin her yerde Allah’ın benzerliğinde yaratılmış olduğu ve bu nedenle O’nun katında sonsuz değere sahip olduğu gerçeğini temel almaktadır. İmanlılar dinî vahyin bu temel verisini ne zaman unutsalar, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, aşiretçilik ve sınıfçılığın kör edici günahlarına karşı, Adem ve Havva’dan günümüze dek insan topluluğunu yıkıma uğratan daha binlerce bağnazlığın kaçınılmaz kurbanları olmuşlardır.”—Timothy George, Galatians, S. 427, 428.


Ya iyiliği ya da kötülüğü ekersin. Kendine bir bak. Ne tür bir hasat elde edeceksin?


PERŞEMBE


EK ÇALIŞMA: “Allah’ın Ruh’u, kötülüğü vicdanın kontrolü altında tutar. İnsan kendisini Ruh’un etkisinin üzerine yüceltirse, kötülük hasadı biçer. Böyle birinin üzerinde, onun itaatsizlik tohumları ekmesini engellemek açısından Ruh’un gittikçe azalan bir etkisi vardır. Uyarılar onun üzerinde gittikçe daha az etki uyandırır. Derece derece Allah korkusunu kaybeder. Benliğe eker; bozulmuşluğu biçer. Bizzat kendisinin ektiği tohumun hasadı olgunlaşmaktadır. Allah’ın kutsal buyruklarını küçümser. Kalbi taş gibi sertleşir. Gerçeğe direnmesi, onun kötülüğünü teyit eder. İnsan kötülük tohumları ektiği için, yasatanımazlık, suç ve şiddet tufan öncesi dünyada yaygınlaşmıştır.


“Herkes ruhun mahvedildiği araçlara karşı uyanık olmalıdır. Bu durum, Allah’ın insana karşı yolladığı herhangi bir fermandan dolayı değildir. O, insanı ruhsal açıdan körleştirmez. Allah, insanın gerçekle yanlışı birbirinden ayırabilmesi için ona yeterli ışık ve kanıt vermiştir. Fakat O, gerçeğe erişmesi için insanı zorlamaz. İyiyi veya kötüyü seçmesi için onu özgür bırakır. Eğer insan, yargısını doğru yönde kullanmak için yeterli olan kanıtlara izin vermeye direnir ve kötü olanı seçerse, bunu büyük bir ihtimalle ikinci kez de yapacaktır. Üçüncü kez kendisini daha çok Allah’tan ayıracak ve Şeytan’ın tarafına geçmeyi tercih edecektir. Ve kötülüğü teyit edilinceye ve aziz tuttuğu yalanın gerçek olduğuna inanana dek bu sürece devam edecektir. Artık direnişi ürünlerini vermiştir (MS 126, 1901).”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 1112.


TARTIŞMA SORULARI:


Pratik anlamda, günaha düşen bir imanlı kardeşi “yola getirmek” ne demektir? Günahın tabiatı, restorasyon sürecini ne şekilde etkiler? Restorasyon, her şeyin yine eskisi gibi aynı olması mı demektir? Tartışın.


İnsanların kendi başlarına taşıyacakları bazı yükleri olduğu için (Gal 6:5), bir imanlı başkasına yardımcı olması gerektiğine nasıl karar verebilir?


İnanlı topluluğun Pavlus’un Galatyalılar 6’daki talimatları nasıl tartıyor? Kişisel olarak fark yaratmak için ne yapabilirsin?


ÖZET: Halkı arasında Allah’ın mevcudiyetinin göstergesi, inanlı topluluğunda Mesih benzeri bir ruhta kendini belli eder. Sadece kendileri arasında değil aynı zamanda inanmayanlarla da paylaşılan kastî iyilik eyleminde ve denenmelerde, birbirlerine yardım içinde olarak hata yapan herkese bu şekilde bağışlama ve restorasyon yolu gösterilebilir.


CUMA


Eylül 22



*Eylül 23–29


Çarmıh’ta Övünmek




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Gal 6:11–18, Rom 6:1–6, 12:1–8, 2Ko 4:10, 5:17, 11:23–29.


HATIRLAMA METNİ: “Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem. O’nun çarmıhı aracılığıyla dünya benim için ölüdür, ben de dünya için” (Galatyalılar 6:14).


Galatyalılar hakkındaki bu çalışma derindi. Zira mektubun kendisi yoğundu. Çağrısını bilen, vaaz ettiği gerçeği bilen (her şeyden evvel sayısız kez gerçeğin Rab’den geldiğini söyleyerek) Pavlus, mektubunu Eski Ahit peygamberlerinin, Yeşaya’nın, Yeremya’nın, Hoşea’nın ilham verici tutkusuyla yazmıştı. Tıpkı onların kendi çağlarında Allah’ın halkının yaptıkları yanlışlardan geri dönmeleri için yalvardıkları gibi, Pavlus da burada kendi çağında aynı şeyi yapmaktadır.


Şartlar ne kadar farklı olursa olsun, sonunda Yeremya’nın sözleri kendi çağındakilere olduğu kadar, Galatyalılar’a da kolayca tatbik edilebilir: “RAB şöyle diyor: ‘Bilge kişi bilgeliğiyle, güçlü kişi gücüyle, zengin kişi zenginliğiyle övünmesin. Dünyada iyilik yapanın, adaleti, doğruluğu sağlayanın Ben RAB olduğumu anlamakla ve beni tanımakla övünsün övünen. Çünkü ben bunlardan hoşlanırım’ diyor RAB” (Yer 9:23, 24).


“Görkemli” insan bilgeliğinin, zenginliklerimizin ve kudretimizin boşunalığı ve değersizliği, hiçbir zaman Pavlus’un Galatya’daki hatalı topluluğa yazdığı mektubun odağındaki Mesih’in Çarmıh’ı önünde olduğu kadar açık ve net olmamıştır.


*30 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. DERS

Eylül 25


Pavlus’un Kendi Eli


Pavlus’un Galatyalılar 6:11–18’deki kapanış uyarısını, diğer mektuplarında yaptığı kapanış uyarılarıyla karşılaştırın. Galatyalılar’ın sonu diğerleriyle ne benzerlikler ve farklılıklar göstermektedir? (Romalılar, 1 ve 2.Korintliler, Efesliler, Filipililer, Koloseliler, 1 ve 2.Selanikliler’deki son uyarılara bkz.)


Pavlus’un kapanış uyarıları her zaman tekdüze olmayıp, birtakım ortak unsurlar ortaya çıkmaktadır: (1) belirli bireylere selamlar, (2) son bir uyarı, (3) kişisel bir imza ve (4) kapanış kutsaması. Bu tipik özellikler, Pavlus’un Galatyalılar’daki son uyarılarıyla karşılaştırıldığında iki önemli fark gözümüze çarpar.


Birincisi, Pavlus’un diğer mektuplarından farklı olarak Galatyalılar, kişisel selamları içermemektedir. Neden? Mektubun başında yer alması gereken geleneksel şükürlerin yokluğu gibi, bu da muhtemelen Pavlus ve Galatyalılar arasındaki gergin ilişkilerin ilave bir göstergesidir. Pavlus nazik ama resmîdir.


İkincisi, mektuplarını bir yazmana dikte ettirmesinin Pavlus’un adeti olduğunu hatırlamak zorundayız (Rom 16:22). Bitirdikten sonra, Pavlus çoğunlukla kalemi alır, kendi eliyle birkaç kısa sözcük yazar ve mektubu sonlandırırdı (1Ko 16:21). Ancak Galatyalılar’da Pavlus bu uygulamadan sapmıştır. Yazmandan kalemi aldığında, Pavlus Galatya’daki koşullarla halâ o kadar yakından ilgilidir ki, yazmaya devam etmiştir. Akılsızca yollarından dönmeleri için Galatyalılar’a bir kez daha yalvarmadan kalemi elinden bırakamamıştı.


Galatyalılar 6:11’de Pavlus, mektubu büyük harflerle yazdığını vurguluyor. Neden böyle yaptığını bilmiyoruz. Bazıları, Pavlus’un harflerin büyüklüğünü değil şekil bozukluğunu ima ettiği tahmininde bulunmaktadır. Onlar, Pavlus’un elinin işkencelerden dolayı kötürüm kaldığından veya çadır yapımından dolayı o denli eğri büğrü olduğundan dolayı harfleri doğru olarak yazamadığını öne sürmektedirler. Diğerleri ise onun bu yorumunun, gözlerinin zayıf görmesine dair ek bir kanıt olduğuna inanmaktadırlar. Her iki görüş mümkün olsa da, tıpkı bizlerin önemli bir sözcüğü veya kavramın altını çizmek italik olarak veya BÜYÜK HARFLERLE yazmamız gibi, niyetini vurgulamak ve önemini yinelemek için Pavlus’un da kasten büyük harflerle yazdığı sonucuna varmak daha az şüphe götürür.


Nedeni ne olursa olsun, kuşkusuz Pavlus dinleyicilerinin uyarılarına ve öğütlerine kulak vermesini istemişti.


PAZAR


Eylül 26


Benlikle Övünme


Galatyalılar 6:12, 13’ü okuyun. Pavlus bu ayetlerde ne söylüyor?


Pavlus daha önceleri hasımlarının gündemini ve motivasyonunu ima etse de (Bkz. Gal 1:7, 4:17), Galatyalılar 6:12, 13’deki uyarıları, hasımları hakkındaki ilk belirgin yorumlardır. Onları, “bedende gösterişe önem verenler” olarak tarif etmektedir. “Gösteriş” ifadesinin Grekçesi, “iyi bir yüz” takınmaktır. Aslında “yüz” için kullanılan sözcük, aktörlerin maskesi için kullanılan sözcükle aynıdır ve bu sözcük mecazi olarak aktör tarafından oynanan rolü kastetmektedir. Diğer bir deyişle, Pavlus bu insanların aktörler gibi dinleyicilerin beğenisini kazanmaya çalıştıklarını söylemektedir. Onur ve utanç temeli üzerine kurulmuş bir kültürde uyum zarurîdir ve yanlışları öğretenler, Galatya’daki Yahudi kardeşlerinin ve Yeruşalim’deki Yahudi Hıristiyanlar’ın önünde kendi saygınlık düzeyini arttırmaya çalışıyor görünmektedirler.


Pavlus onların güdülerinden biri hakkında önemli bir noktayı ortaya koymaktadır—zulümden kaçınma arzusu. Zulüm, kuşkusuz fiziksel taciz de dahil daha dramatik şekillerde anlaşılsa da, rahatsızlık verme ve dışlama gibi daha “ılımlı” formlarda da yıkıcı olabilir. Pavlus ve Yahuda’daki diğer fanatik bağnazlar bir zamanlar daha önceki türü uygulamışlardı (Gal 1:13), fakat sonrakinin de Hıristiyanlar üzerinde etkileri olmuştu.


Yahudi dinî liderlerin birçok alanda halâ önemli bir siyasî etkisi vardı. Roma’nın resmî onayına sahiptiler; bu yüzden birçok Yahudi imanlı onlarla iyi ilişkileri korumaya özen gösteriyorlardı. Diğer uluslardan olanları sünnet etmekle ve onlara Tevrat’a itaat etmeyi öğretmekle, Galatya’daki sorun çıkaranlar yerel Yahudiler ile ortak bir zeminde buluşuyordu. Bu onların sadece havralarla dostane ilişkileri korumalarına izin vermekle kalmayıp, diğer uluslardan olanlarla yapılan işlere gittikçe büyüyen bir şüpheyle yaklaşan Yeruşalim’deki Yahudi imanlılarla bağlarını da güçlendirebilirdi (Elç 21:20, 21). Ayrıca hiç şüphesiz bir anlamda onların eylemleri, onların Yahudiler’e olan tanıklıklarını daha etkili kılabilirdi.


Pavlus’un aklında hangi durum olursa olsun, ima ettiği şey çok açıktır: “Mesih İsa’ya ait olup Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürmek isteyenlerin hepsi zulüm görecek” (2Ti 3:12).


Bu insanların yanlışlarını öğretmek için ne gibi nedenleri olduğunu düşün. Her şey gözönüne alındığında, gayet mantıklı gibi görünüyor. Bu durum, eğer dikkatli olmazsak “en iyi” güdülerin bile bizleri yanlış yola sevk edeceği konusunda ne söylemelidir? En son ne zaman doğru güdülerin, yanlış şeyler yapmakla sonuçlanmıştı?


PAZARTESİ


Eylül 27


Çarmıhla Övünme (Gal 6:14)


“Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem. O’nun çarmıhı aracılığıyla dünya benim için ölüdür, ben de dünya için” (Gal 6:14).


Bazılarının sünneti diretmesindeki güdüyü ortaya çıkaran Pavlus, müjde mesajını son bir kez Galatyalılar’a sunar, ancak özet şeklinde. Pavlus için müjde iki temel öğretiye dayanmaktadır: (1) Çarmıh’ın merkezîliği (14. ayet) ve (2) aklanma doktrini (15. ayet). Bugünkü çalışmamızda odak noktamız öncekinin üzerindedir.


Yirmibirinci yüzyılda yaşayanlar için Pavlus’un Çarmıh hakkındaki yorumunu (Gal 6:14) kavrayabilmek oldukça güçtür. Günümüzde Mesih’in Çarmıh’ı çoğu insan için olumlu duygular çağrıştıran, yaygın ve değer verilen bir semboldür. Ancak Pavlus’un günlerinde Çarmıh övünülecek değil, küçümsenecek bir şeydi. Yahudiler çarmıha gerilmiş bir Mesih düşüncesini hakaret sayıyorlardı ve Romalılar çarmıha gerilmeyi o kadar iğrenç buluyorlardı ki, bir Roma vatandaşı için bu tür uygunsuz bir cezalandırma biçimini anmıyorlardı bile.


Eski dünyanın Mesih’in çarmıhına küçümseyerek bakış biçimi, kayıtlarda yer alan ilk çarmıh resimlerinden de açıkça anlaşılabilir. Geçmişte ikinci yüzyılın başlarındaki bir duvar resminde, eşek kafalı bir adam çarmıha gerilmiş biçimde tasvir edilmiştir. Çarmıhın altında ellerini dua eder tarzda kaldırmış vaziyette duran başka bir adamla birlikte şu yazı okunmaktadır, “Alexander tanrısına dua ediyor” İfade çok açıktır: Mesih’in çarmıhı anlamsız sayılmaktadır. Pavlus işte bu bağlamda cesurca Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmediğini ifade etmektedir!


Mesih’in çarmıhı, Pavlus’un dünya ile ilişkisinde nasıl bir fark yaratmaktadır? Gal 6:14, Rom 6:1–6, 12:1–8, Flp 3:8.


Mesih’in çarmıhı, inanan için her şeyi değiştirir. Sadece kendimizi nasıl gördüğümüzü değil, dünyayla olan ilişkimizi de yeniden değerlendirmeye sevkeder. Dünya—mevcut olan bu kötü çağ ve ona ait olan her şey (1Yu 2:16)—Allah’a karşı durmaktadır. Mesih ile öldüğümüz için, dünya artık bir zamanlar üzerimizde uyguladığı esaret gücünü yitirmiş ve bir zamanlar yaşadığımız eski yaşam artık yok olmuştur. Pavlus’un karşılaştırmasını izleyerek, imanlıyla dünya arasındaki kırılmada her ikisinin de birbiri için ölmesi gerektiğini anlıyoruz.


Çarmıh, senin dünyayla ilişkine nasıl etki etti? Yaşamında nasıl bir fark yarattı? Senin için ölen Rab’be kendini teslim etmeden öncekine nazaran, şu an nasıl farklı yaşıyorsun?


SALI


Eylül 28


Yeni Yaratılış


Mesih’in Çarmıhı’nın imanlı bir yaşamdaki merkezîliğini vurguladıktan sonra Pavlus şimdi de müjde mesajının ikinci temel öğretisini ortaya koymaktadır: imanla aklanma.


Tüm çeyrek yılda gördüğümüz gibi, Pavlus müjdeye karşı sünneti eleştirdi. Ancak bu uygulamaya bizzat karşı değildi. Pavlus sünnete karşı birkaç sert beyanda bulundu (Bkz. Gal 5:2–4), fakat Galatyalılar’ın sünnetsiz kalmanın Allah’ı daha hoşnut edecekleri sonucuna varmalarını istemiyordu. Onun ima ettiği şey bu değildi, zira birinin yaptığı ve yapmadığı şey kuralcılık sayılabilir. Ruhsal anlamda söylersek, sünnet meselesi tek başına bir anlam ifade etmez. Gerçek din, haricî davranışlardan değil, insan kalbinin durumundan kaynaklanır. İsa’nın da bizzat söylediği gibi, kişi dışarıdan harika görünebilir ama içi ruhsal olarak kokuşmuş olabilir (Mat 23:27).


Yeni bir yaratık olmak ne demektir? Gal 6:15, 2Ko 5:17. Bunun ne anlama geldiğini kendi üzerinde nasıl tecrübe edindin?


Grekçe’de ktisis sözcüğünün çevirisi “yaratılış” demektir. Hem bireysel bir “yaratığı” (İbr 4:13) hem de bütün “yaratılışı” ima eder (Rom 8:22). Her iki durumda da sözcük Yaratıcı’nın eylemini ima eder. İşte Pavlus’un kastettiği şey budur. “Yeni yaratık” olmak, insanî çabayla elde edilecek bir şey değildir—ne sünnetle ne de başka bir şeyle. İsa bu süreci “yeni doğum” olarak adlandırmıştır (Yuhanna 3:5–8). Bu, Allah’ın ruhsal olarak ölü olan birini alıp ona ruhsal yaşamı üflediği ilahî bir eylemdir. Ancak bu Pavlus’un imanla aklanma olarak tarif ettiği, kurtarıcı eylemi tanımlayan bir başka mecazdır.


Pavlus bu yeni yaratılış tecrübesine 2.Korintliler 5:17’de daha detaylı olarak değinmektedir. Bu ayette Pavlus, yeni yaratık olmanın, sadece göklerin kitabındaki statümüzdeki bir değişiklikten çok fazlası olduğunu açıklamaktadır; bugünkü yaşamımıza da değişiklik getirmektedir. Timothy George’un da değindiği gibi bu, “değişimin tüm sürecini içermektedir: Kutsal Ruh’un yenileme işi tövbeye ve imana yönlendirir, günlük tevazu ve canlanma süreci, kutsallıkta sürekli gelişme, insanları Mesih’in imajına benzemeye yöneltir.”—Galatians, S. 438.


Ancak yeni bir yaratık olmak, bizi aklayan şey değildir. Aksine radikal değişim, aklanmanın apaçık bildirisidir.


ÇARŞAMBA


Eylül 29


Son Uyarılar (Gal 6:16–18)


Pavlus, “bu kurala uyanlara” esenlik bağışlamaktadır (Gal 6:16). Bu bağlamda Pavlus hangi “kuraldan” bahsetmiş olabilir?


“Kural” olarak çevrilmiş sözcük, aslında düz bir çubuk veya duvarcıların ve marangozların ölçmek için kullandıkları demir çubuk anlamına gelir. Sözcük neticede mecazi anlamda kişinin değer biçtiği kuralları veya standartları ima etmektedir. Örneğin insanlar Yeni Ahit’in ilkelerinden bahsettiklerinde, hem inançları hem de inanlı topluluğunun uygulamalarını tanımlayan, Yeni Ahit’teki yirmiyedi kitabı ima etmektedirler. Bu yüzden bir öğreti, bu kitaplardaki “kriterlere” uyum sağlamıyorsa, kabul edilmez.


Pavlus’un vücudunda taşıdığı “Rab İsa’nın işaretleri” nelerdir? Bundan böyle kimse bana “sorun çıkarmasın” derken ne ima etmişti? Galatyalılar 6:14, bu soruya yanıt olabilir mi? Gal 6:17, 2Ko 4:10, 11:23–29.


İşaret (yara izi) sözcüğü, Grekçe stigmata sözcüğünden gelmektedir. Pavlus, yaygın bir uygulama olarak, tanımlanmak amacıyla efendilerinin nişanıyla damgalanan kölelerin ya da bazı gizemli dinlerde bir adanma işareti olarak kişinin kendisini damgaladığı durumu ima ediyor olabilir. Her durumda da “ ‘Rab İsa’nın işareti’ kavramıyla Pavlus hiç şüphesiz işkence anında İsa’nın vücudunda açılan yara izlerinden bahsetmektedir (Bkz. 2Ko 4:10, 11:24–27). Hasımları da şimdi yeni imana gelmiş diğer uluslardan olanların, Yahudiliğe itaatlerinin belirtisi olarak, sünnet işaretini kabul etmelerinde ısrar etmektedirler. Fakat Pavlus’un üzerinde hangi köleliği kabul ettiğinin işaretleri vardır ve onun için Mesih’e bağlılıktan başka bir şey yoktur... Pavlus’un Efendisine hizmet ederken düşmanlarından aldığı yara izleri, onun Mesih’e adanmışlığının bir göstergesidir.”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 989.


Fiziksel ya da başka bir şekilde, İsa’ya olan imanından dolayı aldığın “işaretler” nelerdir? Diğer bir deyişle imanın sana neye mâl oldu?


PERŞEMBE


EK ÇALIŞMA: “Golgota’daki çarmıh meydan okumaktadır ve sonunda her dünyevî ve cehennemî gücün hakkından gelecektir. Çarmıhta her etki odaklanır ve oradan her etki yayılır. O, büyük cazibe merkezidir; zira onun üzerinde Mesih insanlık ırkı için yaşamını feda etmiştir. Bu kurban, insanı eski orijinal mükemmelliğine dönüştürmek amacıyla verilmiştir. Bundan da ötesi, ona tüm karakter değişimini sunmak için, onu daha muzaffer yapmak için sunulmuştur.


“Mesih’in gücüyle, Allah’ın ve insanın büyük düşmanını yenenler, göksel saraylarda hiç düşmemiş meleklerin de üzerinde bir pozisyona sahip olacaklardır.


Mesih der ki, ‘Ben yerden yukarı kaldırıldığım zaman bütün insanları kendime çekeceğim.’ Eğer çarmıh kendi lütfunda bir etki bulamadıysa, etki yaratmıştır. Nesiller geçmiş, bu zaman için geçerli olan gerçek, mevcut gerçek olarak açığa çıkmıştır. Çarmıhtaki Mesih, merhamet ve gerçeğin birbiriyle buluştuğu, doğruluk ve barışın birbirini öptüğü bir araçtı. İşte dünyayı hareket ettirecek araç budur (MS 56, 1899).”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 1113.


TARTIŞMA SORULARI:


Pavlus’un mektubunun hem başında hem de sonunda Allah’ın lütfundan söz etmesinin ne gibi bir önemi vardır? Gal 1:3 ile 6:18’i karş.


Pavlus’un “dünya için çarmıha gerilmek” (Gal 6:14) ifadesi ışığında, imanlılar günümüzde dünya ile nasıl bir ilişki içinde olmalıdırlar? Eğer Mesih imanlıları dünya için ölmüşlerse, çevre, ırkçılık, kürtaj, vs. gibi meselelerle nasıl uğraşabilirler?


Kişi, Pavlus’un bahsettiği “yeni yaratılışı” tecrübe edip etmediğini nasıl bilebilir?


Bu çeyrek yılda öğrendiklerinizden yola çıkarak, şu konularda Pavlus’un görüşlerini nasıl özetlersin: yasa, yasanın işleri, imanla aklanma, eski ve yeni antlaşma, Mesih’i işi ve Mesih’e iman içindeki yaşamın tabiatı?


ÖZET: Gerçek din, haricî davranışlardan değil bilakis kalbin durumundan oluşur. Kalp Allah’a teslim olursa, imanda gelişen kişinin yaşamı gittikçe Mesih’in karakterini yansıtacaktır. Kalp, Mesih’e boyun eğmelidir; bu gerçekleştiğinde diğer her şey onu takip edecektir.