Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 3.çeyrek 2015 – Müjdeciler

PDF İndir - Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 3.çeyrek 2015 – Müjdeciler

 

Standart Sebt Günü


Çalışma Kitapçığı


Temmuz / Ağustos / Eylül 2015





Müjdeciler





SEBT GÜNÜ



ÇALIŞMA KİTAPÇIĞI




STANDART VERSİYONU







MÜJDECİLER





Yazarlar:



Børge Schantz / Steven Wayne Thompson




TEMMUZ – AĞUSTOS – EYLÜL



2015









Eski Antlaşma (Tevrat ve Zebur)       Yeni Antlaşma (İncil)



Yar


= Yaratılış


Mat


= Matta


Çık


= Çıkış


Mar


= Markos


Lev


= Levililer


Luk


= Luka


Say


= Çölde Sayım


Yu


= Yuhanna


Yas


= Yasa


Elç


= Elçilerin İşleri


Yşu


= Yeşu


Rom


= Romalılara Mektup


Hak


= Hakimler


1Ko


= Korintlilere 1. Mektup


Rut


= Rut


2Ko


= Korintlilere 2. Mektup


1Sa


= 1. Samuel


Gal


= Galatyalılara Mektup


2Sa


= 2. Samuel


Ef


= Efeslilere Mektup


1Kr


= 1. Krallar


Flp


= Filipililere Mektup


2Kr


= 2. Krallar


Kol


= Koloselilere Mektup


1Ta


= 1. Tarihler


1Se


= Selaniklilere 1. Mektup


2Ta


= 2. Tarihler


2Se


= Selaniklilere 2. Mektup


Ezr


= Ezra


1Ti


= Timoteyus’a 1. Mektup


Neh


= Nehemya


2Ti


= Timoteyus’a 2. Mektup


Est


= Ester


Tit


= Titus’a Mektup


Eyü


= Eyüp


Flm


= Filimun’a Mektup


Mez


= Mezmurlar (Zebur)


İbr


= İbranilere Mektup


Özd


= Süleyman’ın Özdeyişleri


Yak


= Yakup’un Mektubu


Vai


= Vaiz


1Pe


= Petrus’un 1. Mektubu


Ezg


= Ezgiler Ezgisi


2Pe


= Petrus’un 2. Mektubu


Yşa


= Yeşaya


1Yu


= Yuhanna’nın 1. Mektubu


Yer


= Yeremya


2Yu


= Yuhanna’nın 2. Mektubu


Ağı


= Ağıtlar


3Yu


= Yuhanna’nın 3. Mektubu


Hez


= Hezekiel


Yah


= Yahuda’nın Mektubu


Dan


= Daniel


Vah


= Vahiy (Esinleme)


Hoş


= Hoşea




Yoe


= Yoel




Amo = Amos Ova = Ovadya Yun = Yunus Mik = Mika Nah = Nahum


Hab = Habakkuk Sef = Sefanya Hag = Hagay Zek = Zekarya Mal = Malaki



İçindekiler



1     Allah’ın Müjdeci Doğası (27 Haziran–3 Temmuz)............. 6


2     İbrahim: İlk Müjdeci (4–10 Temmuz)............................ 13


3     Alışılmadık Müjdeci (11–17 Temmuz)........................... 20


4     Yunus Destanı (18–24 Temmuz).................................... 27


5     Sürgündeki Müjdeciler (25–31 Temmuz)....................... 34


6     Ester ve Mordekay (1–7 Ağustos)................................... 41


7     İsa: Müjdeleme Ustası (8–14 Ağustos)........................... 48


8     Kültürlerarası Müjdecilik (15–21 Ağustos).................... 63


9     Petrus ve Uluslar (22–28 Ağustos)................................. 70


10     Müjdeci olarak Filipus (29 Ağustos–4 Eylül)..................... 77


11     Pavlus: Özgeçmiş ve Çağrı (5–11 Eylül)............................ 84


12     Pavlus: Görev ve Mesaj (12–18 Eylül)............................... 91


13     Tüm Dünya Duymalı mı? (19–25 Eylül)............................ 98



Editör Ofisi 12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904


Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.menapa.com



Yazarlar                                                             Pacific Press Koord.


Børge Schantz / Steven Thompson                 Wendy Marcum



Editör                                                                     Sayfa Tasarım


Clifford R. Goldstein                                  AngelOS



Editör Sekreteri                                        Çeviri


Soraya Homayouni                                   AngelOS



Bu kitapçık Yedinci-Gün Adventistleri Genel Konferansı Yetişkinler için Sebt Okulu Çalışma Kitap- çığı ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması Sebt Okulu Geliştirme Komitesinin yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık bu komitenin görüşlerini yansıtmakta olup sade- ce veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.



İstek Adresi Web: www.menapa.com


E–mail:   info@menapa.com























Standart Sebt Günü


sa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: ‘Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencile- rim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben,


dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.’ ” (Mat 28:18–20).


Daha ne kadar açık olabilirdi ki? Burada İsa, dirilmiş olan İsa, tapındıkları İsa (17. ayet) halkına, hem de inanlı topluluğunun ilk günlerinde, çağrıyı ve görevi vermektedir: dünyanın her ulusundan öğrenciler yetiştirin. Nokta.


Ayrıca Celile’de on bir kişiye ve yıllar sonra Patmos adasındaki Yuhanna’ya söy- lenmiş olan bu sözler arasındaki ilişkiyi görmek zor değildir: “Bundan sonra göğün ortasında uçan başka bir melek gördüm. Yeryüzünde yaşayanlara–her ulusa, her oymağa, her dile, her halka–iletmek üzere sonsuza dek kalıcı olan Müjde’yi getiri- yordu—yüksek sesle şöyle diyordu: ‘Tanrı’dan korkun! O’nu yüceltin! Çünkü O’nun yargılama saati geldi. Göğü, yeri, denizi, su pınarlarını yaratana tapının!’ ” (Vah 14:6, 7, ayrıca bkz. 8–12 ayetler).


Denilebilir ki, Vahiy 14’deki üç meleğin mesajları, dünya tarihindeki son günler için şartlara göre uyarlanmış Büyük Görev’dir.


Hiç şüphe yok: Allah inanlı topluluğuna, halkına dışarıya erişmesini ve müjdeyi tüm dünyaya yaymasını söylemişti. Bizlere yapılan çağrı budur. İsa hakkındaki gerçeği ve O’nun bizler için ne yaptığını yaymak (Yuhanna 3:16), şu anda bizler için ne yaptığı (Rom 8:34) ve gelecekte bizler için ne yapacağı (1Se 4:16), gerçekten görevimizdir.




Müjdecilik sözcüğü, “bir hizmeti gerçekleştirmek için göndermek veya gönderil- mek” demektir. Yani, insanlar bir şey yapmak amacıyla dışarıya gitmektedirler. Bü- yük Hizmet bağlamında yaptıkları şey, dünyaya müjdeyi yaymaktır.


Bu çeyrek yılda öncelikle hizmete, onu bilmeyenlere müjdenin iletilmesi için Al- lah’ın kullandığı araçlara bakacağız. Hizmet, insanlığın kurtarılması sürecinde Allah’ın yüce aktivitesinin ana unsurudur. Böylece, Allah’ın gayesinin kaybolanlara hizmet etmeleri için Kutsal Kitap’taki bireylerin yaşamında nasıl gerçekleştiğini araştıracağız.


Sonunda bu görev Allah’ındır, bizim değil. Allah’ın kalbinden kaynaklanmıştır. Al- lah’ın sevgisini temel alır. Ve Allah’ın istemiyle gerçekleşir.


/ Ağustos / Eylül


Allah’ın görev vaadini ve ilgisini daha iyi an- lamak için bu çeyrek yıldaki çalışmalarımız, kurtuluş tarihinin şu modelini temel almıştır:


  1.   Allah erkekleri ve kadınları yaratmış ve on- lara özgür bir irade vermiştir.

  1.    İlk adam ve kadın, Allah’a itaatsizlikle bu özgür iradeyi ihlâl etmiş ve Cennet’i terk etmek zorunda kalmışlardır.

  1.      Allah onları Cennet’e geri getirmek için güç kullanmamıştır.

  1.    Onların yerine ölmesi ve onları Kendisi ile uzlaştırması için Allah Oğlu’nu göreve göndermiştir.

  1.   Allah’ın gayesi, kurtuluş teklifinin tüm insanlarca bilinmesini sağlamak ve böy- lece Kurtuluş’a sahip olmaları için yolu açmaktır.

En temel seviyede görev, tüm dünyanın İsa’yı ve her birimiz için ne yaptığını öğ- renmesini, O’nun şimdi ve ebediyen bizlere ne vaat ettiğini anlamasını sağlamaktır. Kısacası, bu vaatlerin neler olduğunu bilen bizlere, bunu aynı şekilde başkalarına da söyleme çağrısı yapılmıştır.



Børge Schantz, PhD (Fuller), Loma Linda Üniversitesi profesörlerindendir. O ve karısı Iris, Afrika’da ve Ortadoğu’da 14 yıl boyunca hizmet etmiştir. Aralık 2014’de vefat etmiştir. Yardımcı yazar Steven Wayne Thompson, emekli olmadan önce İngiltere’deki Newbold College’de başkanlık (1984–1990), Avustralya’daki Avondale College teoloji fakültesinde dekanlık ve okutmanlık yapmıştır (1991– 2008).





*Haziran 27–Temmuz 3

Allah’ın Müjdeci Doğası












Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Yar 1:26–28; 2:15–17; 1Yu 2:16; Yu 3:14, 15;


2Ko 5:21; Matta 5:13, 14.



Çalışma Kitapçığı


Hatırlama Metni: “Bakın, onu halklara tanık, önder ve komutan yaptım” (Yeşaya 55:4).



ünyamız bir kargaşa içindedir ve insanlar olarak böyle bir karmaşanın en büyük nedeni de bizleriz. Düşmüş yaratıklar olarak günahkâr olduğumuzdan dolayı özümüzde kötülük vardır. Ne kadar çok geliştiğimizi, ilerlediğimizi


zannetsek de, geçmiş yüzyıl tarihi pek de cesaret verici değildir. Daha bu yüzyılın çeyreğine bile gelmemiş olan bizler açısından da işler pek öyle parlak görünmüyor. Eğer geçmiş geleceğin habercisi ise, bir zamanlar İngiliz bir siyasetçinin de söylemiş olduğu gibi, bekleyeceğimiz tek şey, “kan, emek, gözyaşı ve terdir.”


Ancak her şey yitirilmemiştir. Tam tersine, İsa Mesih günahlarımız için ölmüş ve O’nun ölümü sayesinde kurtuluş, yenilenme ve her şeyin yeniden yapılması vaadine sahibiz. “Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı” (Vah 21:1).


Bizler, başımızın çaresine bakmamız için soğuk ve ilgisiz bir evrenin uçsuz bucak- sızlığı içerisinde tek başımıza bırakılmadık. Bunu hiçbir zaman başaramazdık; bize karşı dizilmiş olan güçler, bizden çok daha güçlüdür. İşte bu yüzden, bu işi hiçbir zaman kendimiz başaramayacağımızdan, Allah’ın bizler için bir kurtuluş planı vardır.



*4 Temmuz Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.





Haziran 28


Allah Erkeği ve Kadını Yarattı


İnsanın sürekli sorduğu sorulardan birisi de şudur, Nereden geliyorum? Kutsal Ki- tap’ın ilk iki bölümünde (aslında tüm Kutsal Kitap boyunca), birçoklarının bir insanın sorabileceği en önemli soru olduğunu düşündüğü bu soruya yanıt verilmektedir. Her şeyden evvel, sadece nereden geldiğimizi bilmekle, kim olduğumuzu, neden var oldu- ğumuzu, nasıl yaşamamız gerektiğini ve nihayetinde nereye gittiğimizi bilmek yolunda iyi bir başlangıç yapmış oluruz.



Yaratılış 1 ve 2’ye göz gezdirin, fakat özellikle Yaratılış 1:26–28’e odaklanın. Bu ayetlerde görülen bütün diğer şeylere zıt olarak, insanlığın yaratılışında ne gibi büyük farklılıklar ortaya çıkmaktadır? Bu yaratılışın diğer kısımlarına nazaran insanlar konusunda göze çarpan şey nedir?



  1.   Erkek ve kadın, tüm yaratılanlar içinde en son yaratılmıştı. Araştırmaları ve hima- ye etmeleri açısından görünen tüm yaratılışa sahiptiler.

  1.    Allah’ın erkek ve kadını yaratma üslubu diğer yaratıklardan farklıydı. Bu noktaya kadar “... olsun” (ışık, gök kubbe, su, balıklar ve kuşlar, hayvanlar, vs.) ilahi buyruğu vardı. Şimdi ise buyruk bir danışmaya dönüşmüştü: “İnsanı ... yaratalım” Üçlübirliğin üç şahsiyeti—Baba, Oğul ve Kutsal Ruh—bu konuda birbirlerine danışmışlardı. Bu iki bölüm, dünyanın ve onun üzerindekilerin yaratılışıyla meşgul olmasına rağmen, asıl odak noktasının bizzat insanlığın yaratılışı olduğuna hiç şüphe yoktur.

  1.    O ana dek yaratılan başka hiçbir şey için söylenmemiş bir ifade olarak, erkek ve kadın Allah’ın suretinde ve benzerliğinde yaratılmıştı. Ayet, Allah’ın suretinde ve benzer- liğinde yaratılmanın ne demek olduğunu söylemese de, insanın nispeten Yaratıcılarının karakterini yansıtması anlamında olmalıdır. Başka yaratıklarda görülmeyen bir şekilde, insanların ahlaki kapasitesi olduğundan (kelebekler güzel olabilir ama doğru ve yanlış sorusu ile boğuşmazlar), Allah’ın suretinde ve benzerliğinde yaratılmak, kesinlikle in- sanların bir ölçüde O’nun ahlaki karakterini yansıtması demek olmalıdır.

  1.   Erkek ve kadın, hâkimiyete, Allah’ı yeryüzünde temsil etme ve yaratılışın geri kala- nını yönetme yetkisine sahipti. Bu çağrı, sorumluluğu gerektirmektedir.







Özgür İrade


Haziran 29



Allah’ın Yaratılış öyküsüne yerleştirdiği uyarı, “iyiyle kötüyü bilme ağacından” (Yar 2:9) yememekti. O halde başlangıçtan itibaren, diğer canlılarda görülmeyen fakat insanlığa bağışlanan ahlaki unsuru görebiliriz. Dün de söylediğimiz gibi, ahlaki yargının verimi, insanların Allah’ın suretinde ve benzerliğinde olduğunu ortaya koy- duğu bir yoldur.



İnsanlıkta yer alan özgür iradenin gerçekliği hakkında Yaratılış 2:15–17 ne söylüyor?


Allah, insanları otomatik olarak O’nun isteğini yerine getiren canlılar olarak yara- tabilirdi. Bu, ışık, güneş, ay ve yıldızlar gibi diğer şeylerin yaratılış tarzıydı. Onlar başka hiçbir seçim unsuru olmaksızın Allah’a itaat ederler. Onlar eylemlerine yön veren doğa yasaları aracılığıyla otomatik olarak Allah’ın istemini gerçekleştirirler.


Ancak erkek ve kadının yaratılışı çok özeldi. Allah onları kendisi için yaratmıştı. Allah onların kendi seçimlerini yapmalarını, hiçbir baskı altında kalmaksızın gönüllü olarak O’na tapmalarını istemişti. Aksi takdirde O’nu sevemezlerdi, zira sevgi, gerçek sevgi olmalıdır, özgürce verilmelidir.


İlahi kaynağından dolayı, insanın özgür iradesi Allah tarafından korunmuş ve saygı gösterilmiştir. Yaratıcı, erkeklerin ve kadınların en derin ve kalıcı seçimlerine karışmaz. Yanlış seçimlerin neticeleri vardır, bazen de çok korkunç sonuçları olabi- lir, fakat itaate veya boyun eğmeye zorlamak, yüce Rabbimizin karakterine zıttır.


İnsanın özgür iradesi ilkesinin üç önemli çıkarımı vardır:


Dini yönden: her şeye kadir Allah, bireysel iradeyi ve seçimleri tek yönlü olarak yönlendirmez.


Ahlaki yönden: bireyler kendi eylemlerinden ahlaki bakımdan sorumludurlar.


Bilimsel yönden: vücudun ve beynin eylemleri tamamen sebep ve sonuç tarafın- dan belirlenmez. Fiziksel yasalar eylemlerimizi kapsar, fakat özgür irade eylemleri- mizi, özellikle de ahlaki olanları seçme hakkına sahip olmamız anlamına gelir.








Düşüş


Haziran 30



“Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar” (Yar 3:6, 7).



Küçük bir meyveyi yemek, aslında günahkâr bir eylem değildi. Ancak bunun berabe- rinde getirdiği koşulları da düşünmek zorundayız. Adem ve Havva, Allah tarafından O’nun suretinde yaratılmış, özgür iradenin temsilcileriydi. Bu, Allah’ın vurguladığı isteğe razı olan bir özgürlüğü—fakat aynı zamanda da görevi—içermektedir. Onlar meyveyi, şiddetli bir gereksinimden dolayı değil, aksine tercihen yemişlerdi. Bu, Adem’in ve Hav- va’nın, Allah’ın açık ve belirgin talimatlarını hiçe sayarak, kendi özgür iradeleriyle yaptık- ları bir eylemdi.


Aynı şekilde bizler de, kendi açımızdan Allah’ı izleyip izlememeyi, Allah’ın Söz’üne de- ğer vermeyi ya da küçümsemeyi seçmek zorundayız. Allah kendi Söz’üne inanması için kimseyi zorlamaz. O bizleri hiçbir zaman kendisine itaat etmemiz ve O’nu sevmemiz için zorlamaz. Allah bizim kendimiz için hangi yolu izleyeceğimizi seçmemize izin verir. Fakat sonunda, yaptığımız seçimlerin sonuçları ile yaşamaya hazırlıklı olmak zorundayız.


Adem ve Havva meyveyi yemekle, aslında Allah’a O’nun mükemmel bir idareci ol- madığını söylemiş oldular. O’nun hükümdarlığına itiraz edildi. Onlar asi olduklarını kanıtladılar ve bunun sonucu insan ırkına günah ve ölümü getirmiş oldular.


“Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem’i Aden bahçesin- den çıkardı. Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi” (Yar 3:23, 24).


Adem ve Havva Cennet’i terk etmek zorunda kaldılar. Bu gerekli fakat insaflı bir so- nuçtu. Rab, isyankâr insanlığın yaşam ağacına yaklaşmasına izin veremezdi. Sevgi dolu bir şefkatle, Adem ve Havva’nın, günahın getirmiş olduğu korkunç durumu sürdürmele- rini önlemek açısından onları ölümsüz yapan meyveden ayırdı. (Bizimki gibi bunca acı, ızdırap ve kötülükle dolu bir dünyada ebediyen yaşamanın nasıl olacağını bir hayal et!) Adem ve Havva, hoş bir bahçeden, dışarıdaki daha sevimsiz bir toprağı işlemeleri için çıkarıldılar (23, 24. ayetler).






Temmuz 1


Bizi Kurtarmak için Allah’ın İnsiyatifi


Kutsal Kitap, ilk ebeveynlerimizin düşüşünden sonra, onları aramaya gelenin Al- lah olduğu göstermektedir, aksi değil. Buna karşın adam ve kadın kendilerini Rabbin mevcudiyetinden saklamaya çalışmışlardı. Düşmüş insan ırkına ilişkin ne güçlü bir mecaz: onları aramaya gelen Biri’nden, onları kurtarabilecek tek Kişi’den kaçtılar. Adem ve Havva bunu Aden’de yapmışlardı ve Kutsal Ruh’un aramalarına teslim ol- madıkça, günümüzde de insanlar halâ aynı şeyi yapmaktadırlar.


Şükürler olsun ki, Allah ne ilk ebeveynlerimizi bir kenara fırlatıp attı, ne de bizleri fırlatıp atar. Allah’ın ilk kez Aden’de Havva ve Adem’e “Neredesin?” (Yar 3:9) diye seslenmesinden bu güne dek O bizleri halâ çağırmaktadır.


“Tanrı dünyaya harika bir armağan olarak Kendi Oğlunu verdi. Bu eşsiz armağan, yeryüzünü merhamet havası ile doldurdu. Bu, ciğerlerimize çektiğimiz hava kadar gerçektir. Mesih’in hayat veren bu lütfunu kabul edecek olursak, İsa Mesih’te büyü- yeceğiz.”—Ellen G. White, Hakikat Yolu ve Hayatımız, S. 53.


Tabii ki Allah’ın müjdeleyici işlevinin en büyük göstergesi, İsa’nın enkarnasyo- nunda ve hizmetinde görülebilir. İsa bu dünyaya birçok şey yapmak için gelmiş olsa da—Şeytan’ı yıkmak, Baba’nın gerçek karakterini açıklamak, Şeytan’ın suçlamaları- nın yanlış olduğunu kanıtlamak, Allah’ın yasasının tutulabilir olduğunu göster- mek—en önemli sebep, bizleri ebedi ölüm olan günahın nihai sonucundan kurtar- mak için, insanlığın yerine çarmıhta ölmekti.



Bu ayetlerden her biri bizlere İsa’nın ölümü hakkında ne öğretiyor?


Yu 3:14, 15



Yşa 53:4–6



2Ko 5:21



Allah, “günahı bilmeyen Mesih’i bizim için günah sunusu yaptı”. Öyle ki, “Mesih sayesinde Tanrı’nın doğruluğu olalım”. İsa’nın, günahkâr olan bizlerin günahlarını ve acılarını üzerine alması ve böylece Allah’ın önünde tıpkı İsa gibi doğru sayılmamız fikri, “büyük değişim” olarak adlandırılmaktadır.







Görevin Mecazları


Temmuz 2



Kaybolan insanlığı kurtarma görevi, Allah’ın bir insiyatifidir. Allah’ın kurtarıcı görevi, her birimize duyduğu sevgiyle motive olmaktadır. Bundan daha derin bir sebep olamaz. Allah, tüm dünyaya kurtuluşu getirsin diye bir görevle Mesih’i gönderdi. Sadece Yuhan- na’nın Müjdesi bile, kırk kezden fazla bildiriyle İsa’nın hizmetinin evrensel boyutunu içermektedir (Örn. bkz. Yu 3:17, 12:47). Mesih, Baba tarafından dünyayı kurtarmak için gönderildiği gibi, Mesih de öğrencilerini şu sözlerle göndermektedir, “Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum” (Yu 20:21).



Matta 5:13, 14’ü okuyun. Bu ayetlerde kullanılan iki mecaz nelerdir ve ne için kullanılmışlardır?




Tuz ve ışık mecazları, imanlının insanlığa etkisi konusunda ana işlevleri vurgulamak- tadır. Tuz, ilişkide bulunulan kitlelere katılarak dahili olarak etki ederken, ışık ulaştığı herkesi aydınlatarak, harici olarak etki eder. Tuz mecazında geçen dünya ifadesi, iman- lıların karışmasının beklendiği erkek ve kadınları kastederken, dünyanın ışığı ifadesi ise aydınlanmaya ihtiyaç duyan karanlıktaki insanların dünyasını kastetmektedir.


İsrail halkı, Allah’ın onlara verdiği ahlaki prensipler ve sağlık kurallarına göre yaşa- maya teşvik edilmekteydi. Onlar ışık olup cezbetmeliydiler—seni “uluslara ışık yapaca- ğım” (Yşa 49:6). Sağlık, refah, Allah’ın Sebt’ine sadık kalmak ve diğer buyruklar konu- sunda onların müşterek varlıkları, çevrelerindeki uluslara Yaratılış ve Kurtuluş’a ilişkin Allah’ın güçlü eylemini ilan edecekti. Onların refahını gözlemleyen uluslar da onlara yaklaşacak ve Rabbin öğretilerini öğreneceklerdi. (Aslında fikir buydu.)


Mesih geldiğinde, O da tanıklığın bir diğer yolu olarak tuzdan bahsetti. Dünyaya olan etkileri aracılığıyla, imanlılar dünyanın bozuluşunu frenleyeceklerdi. İnançsızlar, ahlaki idrakin imanlılar tarafından izlenebilir oluşundan dolayı çoğunlukla kötü davranışlardan alıkonulmaktadır. İmanlılar, sergiledikleri erdemleriyle bozulan dünyaya iyi bir etki bırakmakla kalmaz, aynı zamanda da kurtuluş konusunda imanlı mesajlarını paylaşmak için insanların arasına karışırlar.






Temmuz 3


Ek Çalışma: Allah’ın müjdeci doğası konusunda bazı görüşlerle meşgul olduk. Müjdecilik, üçlübirliğin bir teşebbüsüdür. Müjdecilik, Enkarnasyon’u üstün bir şe- kilde imanlılar ve müjdecilik açısından merkezi olan İsa Mesih ile ilişkilidir. İsa, yaşamı ve ölümüyle, tüm insan ırkı için kurtuluşun yolunu açtı. O’nun takipçileri, müjdecileri olarak bizler, İsa’nın onlar için ne yaptığı konusundaki müjdeli haberi insanların bilmesini sağlamalıyız.


“Yeryüzündeki Mesih’in inanlı topluluğu müjdeci amaçlarla organize olmuştur ve Rab yüksek ve alçak, zengin ve yoksul herkese, inanlı topluluğunun planlı çalışmala- rı ve çeşitli yollarla gerçeğin mesajını duyurmasını görmeyi arzu etmektedir. Herkes yabancı bölgelerde şahsi çalışmalar yapmaya çağrılmamıştır fakat herkes dualarıyla ve müjdeci çalışmalara yapacakları katkılarla, bir şeyler yapabilir.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, Cilt 6, S. 29.



Tartışma Soruları:


¤ Kaynağımız konusundaki soruyu düşünün. Kaynağımız neden çok önem- lidir? Kaynağımız konusunda doğru bir anlayış, kim olduğumuzu ve varlı- ğımızın gayesinin gerçekte ne olduğunu daha iyi anlamamıza nasıl yardımcı olabilir?


¤ Şu alıntı, yeryüzündeki özgür iradeyi, sevgiyi ve kötülüğü anlamamıza nasıl yardımcı olur? “Nitekim Allah sevgi dolu yaratıklar yaratmak istiyorsa (kendi mükemmel sevgisinin suretinde), tercihleri nedeniyle yeryüzünde acı ve kötülüğe neden olabilecek özgür varlıklar yaratmalıdır. Sevgi ve öz- gürlüğün dinamiği, insani özgürlüğümüzle sevgide gelişme toleransına Allah’ın izin vermesini gerektirir. Sevgisiz eylemleri tercih eden özgür var- lıklara izin vermek konusunda Allah’ın tek alternatifi, sevgi dolu yaratıklar yaratmaktan tamamen sakınmaktır.”—Robert J. Spitzer, New Proofs for the Existence of God: Contributions of Contemporary Physics and Philosophy, Kindle Edition (Eerdmans Publishing Co., 2010), S. 233.



¤ İsa’nın ölümü, yaklaşık iki bin yıl önce muazzam Roma İmparatorluğu arasında yaşayan küçük bir ulus içerisinde gerçekleşen eylemlerden sadece birisiydi. Ancak bu eylem, her insan varlığı açısından ebedi bir öneme sa- hiptir. Bu eylemi ve onun anlamını bilen, bunu bilmeyenlere söyleyecek olan bizlere ne gibi bir sorumluluk düşüyor? Eğer bunu bilenler bilmeyen- lere söylemezse, onlar bunu başka nasıl öğrenebilir?

Güneşin Batışı: 20:39 (İstanbul)





*Temmuz 4–10

İbrahim: İlk Müjdeci













Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Yar 12:1–3; 14:8–24; İbr 11:8–19; Gal 3:6; Yar


12:6, 7; 18:18, 19.



Kutsal Kitap’ın ilk bölümünde insanlar sunulmuştur ama soyutlanmış bir şe- kilde değil. Bizler varız fakat Allah ile ilişki içerisinde. Bu durum, yaşamları- mızda Allah’ın ne kadar merkezi olması ve bizim O’nsuz neden gerçekten “ta- mam” olmadığımız konusunda ne söylüyor? Ayrıca bkz. Elç 17:28.


Hatırlama Metni: “Örneğin, ‘İbrahim Tanrı’ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı.’ Öyleyse şunu bilin ki, İbrahim’in gerçek oğulları iman edenlerdir. Kutsal Yazı, Tanrı’nın öteki ulusları imanlarına göre aklayaca- ğını önceden görerek İbrahim’e, ‘Bütün uluslar senin aracılığınla kutsana- cak’ müjdesini önceden verdi” (Galatyalılar 3:6–8).

ünyadaki en büyük üç dinin, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın bazen “İbra- himî dinler” olarak anılması bir tesadüf değildir. Zira bu üçünün de bir ba- kıma kökeni bu yüce Allah adamına kadar gitmektedir.


İbrahim, imanı tarif eden bir örnek olarak takdir edilse de, bu haftaki çalışmamız bu imanı farklı bir açıdan inceleyecektir. Yani, biz onu müjdeci biri olarak, Rab tara- fından başka bir ülkeye giden ve gerçek Allah, Yaratıcı ve Kurtarıcı hakkında insanla- ra tanıklık yapan biri olarak görmek istiyoruz.


Allah İbrahim’e ve ondan sonra da ailesine üçlü bir amaç (bkz. Gal 3:29) vermiş- ti: (1) insanlığın başlangıç tarihinde kaybolmuş olan Allah’ın egemenliğinin ilahi gerçeğinin alıcıları ve koruyucuları olmaları; (2) Kurtarıcı’nın tarihe giriş yapmasına bir kanal olmaları ve (3) Allah’ın sadık hizmetkârları olarak uluslara ışık olmaları, Rab’bi tanımaya ihtiyaç duyanlara bir ışık olmaları.



*11 Temmuz Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







İbrahim’e Yapılan Çağrı


Temmuz 5



“RAB Avram’a, ‘ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git’ dedi, ‘seni büyük bir ulus yapacağım, seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım, bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacak, seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılı- ğınla kutsanacak’ ” (Yar 12:1–3).


Avram—anlamı “baba yücedir” ve ismi İbrahim olarak değiştirilen “birçokların ba- bası”—şimdiki Irak’ta bulunan Ur kentinde büyümüştü. Allah ona aşina olduğu sosyal ve ruhsal bir ortamdan ayrılması ve Allah’ın 100 yıl boyunca ruhsal bir dönüşüme lider- lik ederek onu “imanlının babasına” dönüştürdüğü, alışık olmadığı bir ülkeye göç etmesi için çağrı yapmıştı. Şahsi ve ailevi sorunların ortasında İbrahim birkaç grubun ilk müjde- cisi ve Allah’a olan imanının tanıklığını yapan, saygı duyulan bir lider olmuştu.


Yaratılış 12:1–3’ü okuyun. Burada kendi özel durumumuza uygulanacak ne gibi ilkeler buluyorsun; yani, İbrahim bizim kendi tarzımızda yaşadığı- mız ne gibi tecrübeler yaşamıştı? Ayrıca bkz. İbr 11:8–10.





Ata, geçmişini arkasında bırakması, imana doğru adım atması, inanılmaz görü- nene inanması, Allah’ın ona yapmasını söylediği şeyi yapması için çağrılmıştı. Ve imanının sonucu olarak dünyanın tüm ulusları bereketlendirilecekti.


İbrahim’de olduğu gibi çoğumuz sınandı. Tabii ki bizler Allah’ın doğrudan bizim- le konuşmasını duyamayabiliriz, fakat O bizleri Söz’ünün öğretileriyle ve takdiriyle çağırmaktadır. Bizlerden zenginlik ve onur vaat eden bir kariyeri terk etmemiz iste- nebilir; uygun ve verimli şirketleri bırakarak, ailemizden ayrılmamız istenebilir; aslında kendini inkâr, cefa ve kendini adamak gibi görünen bir yola adım atmamız gerekebilir. Fakat çağrılırsak, nasıl reddedebiliriz?






Temmuz 6


İbrahim’in Krallara Tanıklığı


Lut, İbrahim’in bir akrabasıydı ve bazı seyahatlerinde ona eşlik etmişti. Ürdün’ün sulak yerlerini tercih etmesi, onu Sodom’daki kötü adamlarlarla ilişki içerisine ge- tirmişti (Yar 13:1–13). Oradayken önce İbrahim tarafından (Yar 14:11–16) sonra da iki melek tarafından kurtarıldı (Yaratılış 19).


İbrahim, akrabası Lut’un dertte olduğunu duyunca ona yardım etmeye karar verdi. Lut’u kurtarırken İbrahim kendi ev halkından üç yüzden fazla adamıyla askeri bir güce liderlik etti. Sodom’daki savaşa birçok kral katılsa da, galip gelen İbrahim olmuştu.



Yaratılış 14:8–24’ü okuyun. İbrahim’in eylemi, onun karakteri ve bunun sonucu olarak onun imanı ve Tanrısı hakkında ne söylüyor?








Krallara karşı zafer kazanmasıyla, İbrahim Allah’ın kudretini göstermişti. Bu kur- tarma görevinde bile “imanın babası” uluslara bereket olma yolundaki ilahi çağrıyı kaybetmemişti.


“İbrahim yalnızca ülkeye büyük bir hizmette bulunmakla kalmamış, aynı za- manda cesur bir kişi olduğunu kanıtlamıştı. İbrahim’in inancı, doğru olanı yapma- sında ve ezilenleri savunmasında ortaya konmuştu. Sodom kralı geri dönerken zafer kazananları onurlandırmaya çıktı ve yalnızca tutsakların geri verilmesini diledi. Ga- nimetler zafer kazananlara aitti, ama İbrahim bu talihsizlikten pay kapmayı reddetti. Müttefiklerinin eşit paya sahip olmasını sağladı.”—Ellen G. White, Geçmişten Son- suzluğa, 1. Cilt, S. 67.








İmanın Simgesi


Temmuz 7



Pek mükemmel olmasa da, İbrahim bir Tanrı adamıydı ve defalarca Kutsal Ki- tap’ta, hatta Yeni Ahit’te sadakat konusunda ve imanla kurtuluşun ne anlama geldi- ğine dair bir örnek olarak gösterilmiştir (bkz. Yar 15:6, Gal 3:6).



İbraniler 11:8–19’u okuyun. Bize, kabiliyeti ne olursa olsun Allah adına müjdeci olmak isteyen biri açısından çok önemli olan, İbrahim ve onun imanı hakkında ne söylemektedir?





Rab İbrahim’i kullanmak istiyordu, fakat onun yapması gereken ilk şey, geçmişini ar- kasında bırakmasıydı. Buradaki ders, her birimiz için apaçık olmalıdır, özellikle de geçmi- şi Allah’ın yasası ile uyum içinde olmayanlar için, ki aslında bu hepimizi kapsamaktadır.


Ayrıca ilginç olan şey, İbrahim’in “nereye gideceğini bilmeden” (İbr 11:8) yola çık- tığı gerçeğiydi. Çoğu müjdeci en azından coğrafi anlamda nereye gideceğini bilse de, diğer bakımdan içimizden herhangi biri iman yolunda dev bir sıçrama yapıp kalbini tamamen Allah’a verdiğinde, en azında kısa vadede, gerçekte nereye sürükleneceğini (uzun vadede kesin bir güvencemiz olsa da) bilemez. Eğer bilseydik, bu kadar imanı gerektirmezdi; bu bakımdan bilmemek, gerçekten imanda yaşayabilmenin ön şartıdır.


Diğer bir kritik husus ise, İbrahim’in “mimarı ve kurucusu Tanrı olan temelli kente” (10. ayet) bel bağladığıdır. İbrahim büyük resme bakmaktaydı; burada ne gibi şeylerle, ne gibi zorluklar ve dertlerle karşılaşmış olursa olsun, sonunda her şeyin buna değer olduğunu biliyordu.


Ayrıca o, “vaat edilen ülkede” bir yabancı olmadığını, aksine “yeryüzünde yabancı ve konuk” (13. ayet) olan birçok kişiden birisi olduğunu da biliyordu. Bu dünya ve onun içinde geçen yaşantımız şu an için bizlere ne kadar değerli görünse de (ki şu an için sahip olduğumuz her şey budur), tüm öykü bundan ibaret değildir, uzun vadede hiç değil.


Ve şüphesiz Eski Ahit’teki en büyük iman örneği, Allah’ın emriyle İbrahim’in oğ- luna Moriya Dağı’nda ne yapmak istediğine razı olmasıydı.








Göçebe İbrahim


Temmuz 8



İbrahim’in yaşamı üzerine bir araştırma, Allah’ın gücüne şüphe ve inançsızlığa karşı onun imanının zorlu uğraşlar içerdiğini ortaya koyar. İbrahim’in soyu putpe- restti (Yşu 24:2) ve belki de bu özgeçmişi, onun neden her zaman Allah’ın gücüne tamamen güvenmediğini açıklar. İki kez korkaklık gösterip, Sara’ya gerçeğin sadece bir kısmını söylemesini söylemişti (Yar 12:11–13, 20:2). Sara’dan bir oğlu olacağı kendine söylendiğinde gülmüştü (Yar 17:17). Hatalarına rağmen İbrahim yine de Rab tarafından kullanılmıştı, zira İbrahim halâ O’nun tarafından kullanılmak isti- yordu; bundan dolayı Rab de onun karakterini şekillendirebilmişti.


Allah’ın İbrahim’i bir reformcu ve müjdeci olarak şekillendirme araçlarından bi- risi de onun birçok yere göç etmesiydi. Seyahat aslında bir eğitimdir. Kişiyi yeni fikir- lere ve değişim olanaklarına açar. Yeruşalim’e yapılan hac yolculukları, İsrail ibade- tinin önemli ve gerekli bir parçasıydı. Uzun mesafelere giden, başka yerlerde uyuyan, farklı yemekler yiyen, farklı bir iklimle karşılaşan ve başka insanlarla tanışan hacıla- rın yaşadığı değişimler, onların incinebilir olan imanlarını geliştirmesine yardımcı olmuştur. Kurbanları ve sunularıyla ibadetleri, kutsal dansları ve mezmurları ezbere okumaları, Allah’ın halkının onların kimliklerini ve geleneklerini teyit etmelerini sağlamıştır.


Doğum yeri olan Ur’dan, gömüldüğü yer olan Hevron’a kadar seyahatlerinde, İb- rahim en az 15 coğrafi bölgeyi ziyaret etmişti. Yaşamındaki en önemli reformcu ve müjdeci bölümler, onun seyahatleriyle ilişkilidir.



Şu yerlerde İbrahim’in yaşadığı ruhsal derslerden bazıları nelerdi?


Şekem’deki More (Yar 12:6, 7)



Hevron (Yar 13:18–14:20)



Mamre (Yar 18:1, 20–33)



Moriya Dağı (Yar 22:1–14)





Temmuz 9


İbrahim: Kendi Evinde bir Müjdeci


“Kuşkusuz İbrahim’den büyük ve güçlü bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak. Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye İbrahim’i seçtim. Öyle ki, ona verdiğim sözü yerine getireyim” (Yar 18:18, 19). Bu ayetlerde, iman ve Allah’a hizmet konusunda ne gibi önemli dersler bulabiliriz?





“Allah İbrahim’i Söz’ünün öğretmeni olması için çağırdı, büyük bir ulusun baba- sı olsun diye seçti, zira İbrahim’in çocuklarına ve ev halkına Allah’ın yasasının ilkele- rini öğrettiğini görmüştü. Ve İbrahim’in öğretilerine güç veren şey, kendi yaşamının etkisiydi. Onun ev halkı bin kişiden fazlaydı, bunlardan çoğu da aile liderleriydi ve hiç de azımsanmayacak kadarı putperestlikten yeni imana gelmiş olan kişilerden- di.”—Ellen G. White, Education, S. 187.


Müjdeci aktiviteler, Allah’ın planlarıyla uyum içindeki bir aile yaşantısıyla destek- lenirse daha başarılı olacaktır. Kutsal Kitap ve inanlı topluluğu tarihi bizlere ilk inanlı topluluklarının ev ve aile temelli olduklarını söylemektedir. İbrahim’in seçilme ne- denlerinden biri de, Allah’ın onda çocuklarını ve ev halkını Rabbin yoluna yönlen- dirme kabiliyetini görmesiydi. Aile içinde Allah’ın gayesi O’nun müjdecilik işindeki gayesine eşittir; yani “doğruluğun ve adaletin yerine getirilmesi” (Özd 21:3).



İbrahim’in ailesinde, onların Rabbe sadık olduklarını gösteren ne gibi örnekler bulabilirsin? Örn. bkz. İbr 11:11, 20.



Tabii ki Kutsal Kitap’ta, aileleri Rabbin yolunu izlememiş olan Tanrı adamlarının örneklerini de bulabiliriz. Fakat bugünkü ayetlerin işaret ettiği husus açıktır: İbra- him’in imanı ve örneği, ev halkının “Rabbin yolunda yürümeyi” (Yar 18:19) öğren- diğini gösterecek derecede güçlüydü.






Temmuz 10


Ek Çalışma: “İbrahim kendisini çevresindeki insanlardan soyutlamamıştı. Çevredeki uluslarla dostça ilişkiler geliştirmiş, gökteki Tanrı da İbrahim’i kendi temsil- cisi olarak kullanmıştı.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt, S. 204.



Tartışma Soruları:


¤ Binlerce yıldır İbrahim ve İshak’ın Moriya Dağı’ndaki öyküsü imanlıları ürkütüp, etkilerken, bunu acımasız ve barbarca bir eylem olarak görenlerin ise küçümseyip alay etmesine neden olmuştur. Yeniden Yaratılış 22’deki öyküyü okuyun. Buradan ne gibi büyük dersler çıkarabiliriz? Bizlere çarmıh ve günahın korkunç bedeli hakkında ne öğretmektedir? İmanın sıçrama yapmasının neyi gerektirdiği konusunda ne öğretmektedir? Bu öykü neden çoklarını rahatsız etmektedir?


¤ Tanrı adamı İbrahim’in iman zayıflığı gösterdiği iki öykünün yer aldığı Yaratılış 12:11–13, 20:2’yi okuyun. Bu öykülerden ne öğrenebiliriz?



¤ Kutsal Kitap’ın en meşhur ayetlerinden biri Yaratılış 15:6’dır. Burada ne söylenmektedir? Hangi bağlamda verilmiştir? Bu ayet Yeni Ahit’te nasıl kul- lanılmıştı (bkz. Rom 4:3, Gal 3:6, Yak 2:23)? İman, işler ve kurtuluş hakkında ne öğretmektedir?



¤ Aile üyelerinin “Rabbin yolunu” izlemediği büyük dini liderlerden bazı- ları kimlerdi? Aile üyelerinin inançlı olmasına yardım etmede güçlük çe- kenleri teşvik etmesi bakımından onların öykülerinden ne öğrenebiliriz?


Güneşin Batışı: 20:38 (İstanbul)





*Temmuz 11–17

Alışılmadık Müjdeci













Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: 2Kr 5, Mar 1:40–45, 2Kr 2:1–15, Yu 15:5, Rom


6:4–11, Rom 6:1.



Yaratılış’ın İbranicesinde şöyle denmektedir: “Ve Allah Avram’a dedi ki, ‘Kendin için ülkenden çık...” Ona “kendisi için” gitmesi gerektiği söylen- mişti; yani kendi hatırına. Buradan ne anlamalıyız ve bunu kendimize nasıl uygulayabiliriz?


Hatırlama Metni: “Peygamber Elişa’nın zamanında İsrail’de çok sayıda cüzamlı vardı. Bunlardan hiçbiri iyileştirilmedi; yalnız Suriyeli Naaman iyileştirildi.” (Luka 4:27).



aklaşık olarak İ.Ö 970’den 560’ya kadar İsrail krallıklarının tarihini kapsayan Krallar kitabı, Allah’ın halkına ilişkin uyarıcı, dramatik olayları ve geniş kap- samlı siyasi ayaklanmaları kaydetmektedir. Bu öyküler arasında, maceraları


her yaştan çocuk ve yetişkinin hayallerini sarsan gözüpek peygamberler İlyas ve Eli- şa’nın öyküleri yer almaktadır.


Ayrıca Elişa’nın ve İsa’nın hizmetleri arasındaki benzerlikler de çok ilginçtir. Her ikisinin de hizmetlerinde ölüler diriltilmiş, cüzamlılar iyileştirilmiş ve aç insanlar az bir yiyecekle doyurulmuşlardır.


Bu haftaki çalışmamızda bu mucizelerden birisiyle meşgul olacağız: zengin, güç- lü ve çok gururlu bir putperest olan Naaman’ın canlı bir Rabbin kudretine mazhar olması ve alışılmadık bir müjdecinin tanıklığı aracılığıyla iyileştirilen ilk kişi olması.


Bu öyküde geçen birçok ruhsal gerçek arasında, uluslararası gerginlik ve rekabet içinde kültürler arası bir tanıklık örneği bulabiliriz. Ayrıca bu öyküde, kurtuluş pla- nının nasıl işlediğinin örneğini de görebiliriz.



*18 Temmuz Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Her Şeye Sahipti... Ama


Temmuz 12



“Aram Kralı’nın ordu komutanı Naaman efendisinin gözünde saygın, de- ğerli bir adamdı. Çünkü RAB onun aracılığıyla Aramlılar’ı zafere ulaştırmıştı. Naaman yiğit bir askerdi, ama bir deri hastalığına yakalanmıştı” (2Kr 5:1).


Bu ayet, Naaman’ı Asur veya Aram toplumunun üst sırasına yerleştiren en az dört tanım veya ünvan içermektedir. Aram kralına büyük ölçüde etki etmiş, onda büyük saygı uyandırmış ve askeri alanda olduğu kadar dini hususlarda da kralın sağ kolu olan bir adamdı (18. ayet). O aynı zamanda da çok zengindi (5. ayet).


Buna karşın 1. ayette büyük bir “ama” mevcuttur. Naaman’ın tüm kudreti, say- gınlığı ve kahramanlığı, o günlerin en çok korkulan cüzam hastalığının ışığında sö- nük kalıyordu. Ve işte bu zavallı adamın tüm başarılarının üzerine büyük ve karanlık bir gölge salan “ama” işareti buydu. Ancak bu hastalık, onun Allah’ın peygamberiyle ilişki kurmasını sağladı ve bu irtibatla gerçek Allah’a iman eden birisi oldu.



Mar 1:40–45, Luka 8:41–56 ve Mar 2:1–12’yi okuyun. İsa’nın burada gös- terdiği mucizevi şifa gerçeğine karşın bu öykülerdeki ortak payda nedir? Tüm bu insanları İsa’ya getiren şey nedir?



Şahsi yaşamsal bozulmalar, trajediler ve durum değişiklikleri, insanları ruhsal gerçeklere daha açık bir hale getirir ve onların Allah’ı aramaya hazır bir duruma gelmesine neden olur. Fiziksel, psikolojik, siyasi veya diğer felaketler, insanları ilahi gerçeğe yönlendirir. Kişisel kayıplar, ulusal felaketler ve savaşlar, insanların kendile- rinden daha büyük bir güç aramalarına sebep olan güçlü motivatörlerdir. İnanlı topluluğu, şahsi veya toplumsal acılar geçiren insanların bulunduğu bölgelerde ruh- ları kazanma sonuçlarının daha yüksek olduğunun farkındadır.








Alışılmadık bir Tanıklık


Temmuz 13



2Kr 5:1–7’yi okuyun. Burada ne oluyor? Asurlular neden köle bir kızın sözlerini dinlediler? Açığa kavuşacak şeyin ne gibi gizli bir anlamı olabilir?





Kutsal Kitap bize bu genç kızın evde nasıl davrandığı konusunda detaylar vermi- yor fakat orada ailenin ilgisini çekecek bir şeyler yaptığı kesin. Şöyle düşün: evinde yaşayan tutsak bir kızın sözü üzerine bu zengin ve kudretli asker kralına gidiyor, kızın sözlerini iletiyor ve sonra da gitmek için kraldan izin alıyor. Bundan başka, peygambere götürmek için kervanına armağanlar yüklüyor. Açıkçası bu ayetlerde bahsedilenden çok daha fazlası meydana gelmiş olmalı. Ancak Asur’un yönetim çevresinde O’nun bilgisini eken Allah’ın temsilcisi, Asur’un çapulcu grubu tarafından zorla yuvasından koparılan isimsiz küçük bir İbrani köle kızıydı. Yapılan zulmü, bu eylemin anlamsızlığını ve esaret altındaki yaşamını düşünmek yerine, sarsılmaz imanını Samiriye’deki Elişa (3. ayet) aracılığıyla çalışan Allah’ın yaşam değiştirici gücüyle paylaştı. Böylece Babil’deki Daniel ve yoldaşları gibi kendi sıkıntısını Allah’ı yüceltme tarzına dönüştürdü ve bu yüzden Allah onun tutsaklığını, imanını paylaş- ması için bir fırsata çevirdi. Ellen G. White’a göre, “tutsak kızın davranışı, putperest evdeki tavırları, önceki evinde aldığı eğitime tanıklık ediyordu.”—Geçmişten Son- suzluğa, 2. Cilt, S. 146.



Bu bize imanımız, yaşam tarzımız ve eylemlerimizin başkalarını bizlere ve bize emanet edilen gerçeklere doğru nasıl yakınlaştırabileceği konusun- da ne söylemelidir?



Ayrıca ilginç olan başka bir şey de, bu öyküde mektubu aldıktan sonra İsrail kra- lının reaksiyonudur. Ben Tanrı mıyım? Cüzamı nasıl iyileştirebilirim? Onun bu sözleri, hastalığın ne kadar dehşet verici olduğunu ve sadece bir mucizenin şifa sağ- layabileceğini göstermektedir. Hangi sebepten olursa olsun, mektup kralın şifa geti- receği beklentisini ima etmektedir. O bunu yapamayacağını biliyordu ve bu yüzden her şeyin kışkırtma amaçlı bir oyun olduğunu düşünmüştü.







Peygamber Elişa


Temmuz 14



İ.Ö dokuzuncu yüzyılda, peygamber Elişa elli yıldan fazla bir süreye yayılan 18 bö- lümlük bir seriyle karşımıza çıkmaktadır. O, çoğunlukla peygamber okulunun başı olarak hizmet vermekteydi ve geniş çapta halka yönelikti. Hem kişisel hem de ulusal seviyede işaretler ve mucizeler içermekteydi. Nasihati ve yardımı hem krallar hem de halk tarafından dinlenmekteydi.



2Kr 2:1–15’i okuyun. Bizlere Elişa’nın çağrısı ve hizmeti hakkında ne söylemektedir?



Hiç şüphesiz Elişa Allah tarafından çağrılmıştı; kendi çağrısını yine kendi zihnin- de teyit etmiş olması gerektiği yolunda müthiş tecrübelere sahipti. Daha da önemlisi, Ruh’tan “çift porsiyon” talep etmesi, yapmaya çağrıldığı iş için ilahi bir güce ihtiyacı olduğunun farkında olduğunu göstermektedir, zira tek başınayken çaresiz olduğu- nun bilincindeydi. Bu yüzden daha o zamanlarda bile bu Tanrı adamı İsa’nın yüzyıl- lar önce ne söylediğini anlamıştı: “Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız” (Yu 15:5). Rabbin işinde hangi pozisyonda olursak olalım, bu hepimizin farkında olması gereken bir derstir.


Elişa’nın çağrılması öyküsünde açıkça gördüğümüz gibi, aslında bu güç ona ba- ğışlanmıştı. Böylece Elişa kendi rolü ve çağrısı konusunda sağlıklı ve ciddi bir anlayı- şa sahip olduğunu krala yaptığı şu bildiriyle göstermişti: Naaman “İsrail’de bir pey- gamber olduğunu anlasın!” (2Kr 5:8).


Ayrıca bir diğer ilginç husus, bu askeri komutanın ve maiyetinin tüm görkemiyle Elişa’nın belki de Naaman’ın şatafatına kıyasla daha önemsiz ve mütevazi olan evinin kapısı önünde durduğu sahne olmalıydı. Ancak Elişa, Naaman ve askerlerinden pek gözü korkmuşa benzemiyordu. Aslında Elişa bu güçlü çağrıya karşılık vermek için dışarıya çıkmaya bile tenezzül etmemiş; aksine askeri komutana buyruk vermesi için bir elçi yollamıştı! Şam’dan beri yaptığı uzun yolculuğun tek ödülü, Şeria Irmağı’na gidip yıkanmasını belirten, çok yalın bir direktifti! Fakat bu ifade şöyle bir vaade eşlik etmekteydi: “tertemiz olacaksın” (10. ayet).



Kuşkusuz ki bu önemli adamın onuru incinmişti. Belki önemli olan şey de buydu.







Naaman’ın İyileştirilmesi


Temmuz 15



2Kr 5:11–14’ü okuyun. Bu öykü bizlere Naaman ve onun öğrenmek zo- runda olduğu bazı dersler hakkında ne söylüyor? Burada aynı şekilde ken- dimiz için ne ders çıkarabiliriz?



Peygamber Elişa, seçkin konuğu Naaman ile şahsen görüşmüş olup, putperest dinlerde çok yaygın olan cinleri kovucu hareketler ve büyülü formülleri uygulasaydı, belki de Naaman çekinmezdi. Ancak kabulünün iki yönü onun onurunu kırmıştı. Peygamber sadece Naaman ile buluşmak için şahsen evin önüne çıkmamakla kal- madı, aynı zamanda cüzamdan kurtulacağı yer olan Şeria Irmağı’na yönlendirdi.


Protokol açısından Naaman haklıydı. Onu selamlamak için Elişa evin önüne çık- malıydı. Ve suları çamurlu Şeria Irmağı’ndakine oranla daha berrak olduğundan Şam’daki nehirler hiç kuşkusuz daha iyiydi. Ancak Allah, Elişa aracılığıyla Naaman’ı İsrail’deki bir nehir olan Şeria Irmağı’na yönlendirdi. Tüm şifa süreci, ilkin İsrail’de Allah’ın gerçek bir peygamberi olduğunu, ikincisi de Allah’ın itaatkâr bir inancı ödül- lendirdiğini göstermek için tasarlanmıştı.


Naaman’ın beraberindekiler onu yeni, ilahi “kumandana” itaat etmesi ve en azından denemesi için ikna ettiler. Yapması için ondan daha zor bir şey istenmiş olsaydı katlanacağı yolundaki önerileri, onu ikna etmişti. Köle bir kızı dinlemiş ol- mak, ona saygısızlık eden yabancı bir peygamberin ve nihayetinde kendi hizmetkâr- larının davranışlarını sineye çekmek, Naaman için çok zor olmalıydı. Buna karşın şifa konusunda tamamen çaresizdi.


“Bunun üzerine Naaman Tanrı adamının sözü uyarınca gidip Şeria Irmağı’nda yedi kez suya daldı. Teni eski haline döndü, bebek teni gibi tertemiz oldu” (2Kr 5:14).


Naaman’ın şifa görmesi için tek şart, iman ve itaatti. Gururuna galip gelip, ça- murlu Şeria Nehri’nde yedi kez yıkanmak suretiyle Allah’ın istemine itaat eder etmez iyileşmişti.








Yeni bir İmanlı


Temmuz 16



“Şimdi anladım ki, İsrail dışında dünyanın hiçbir yerinde Tanrı yoktur. Lütfen, bu kulunun armağanını kabul et” (2Kr 5:15). Bu sözler, kurtuluş tecrübesini açıklamaya nasıl yardımcı olmaktadır? Bkz. Vah 14:12; 1Yu 5:2, 3; Rom 6:1.



İyileştikten hemen sonra doğrudan Şeria’dan Şam’a dönmek Naaman için kolay olurdu. Ancak bir şükran işareti olarak o ve beraberindekiler peygamberin bulunduğu yere döndüler. Bu kez Elişa ile şahsen görüştüler. İsrail’in Tanrı’sının dünyanın ege- meni olduğu yolundaki itiraf, Kutsal Kitap’ın ana konusudur. Putperest birinden gelen bu sözler, Eski Ahit vahyindeki en üstün vurgulardan biridir. Naaman’ın dönüşümü, onun bu yeni tecrübesinin İsrail’in Tanrı’sı ile ilişkilendirilmesi gerektiğini açıkça orta- ya koymaktadır. Peygamber İsrailliydi, nehir İsrail açısından en önemlisiydi ve yedi rakamı da yaratılışın Allah’ıyla çok açık bir bağlantıydı.


Naaman’da gördüğümüz şey, gerçek imanın nasıl işlediğinin bir örneğidir: Naaman, hiçbir zaman kendi başına kazanamayacağı bir şeyi elde etmişti. Elişa’nın armağanları reddetmesi (2Kr 5:16), kurtuluşun nasıl kazanılamayacak ve satın alınamayacak, bila- kis tamamen Allah’ın lütfu olduğunu göstermektedir. Ancak aynı zamanda yaptıkların- dan dolayı Naaman’ın Elişa’ya bir şeyler verme isteği, onun imana verdiği yanıtı gösterir, ona verilene karşı duyduğu şükrandan dolayı bir yanıtı. Elişa armağanı reddetmişti. Burada o, hiç kimse “Avram’ı zengin ettim” (Yar 14:23) demesin sözüyle, putperest krallara yardım eden ama armağanlarını reddeden İbrahim’in örneğini izlemişti. Elişa armağanı kabul etmenin, Naaman’ın öğrenmesi gereken dersi lekeleyeceğini biliyordu. Şifa Allah’ın işiydi ve tamamen bir lütuf eylemiydi.


“Bu husus her akılda iyice yer etsin: Eğer Mesih’i bir Kurtarıcı olarak kabul edi- yorsak, O’nu bir Yönetici olarak da kabul etmek zorundayız. O’nu, buyruklarına itaat edilmesi gereken Kralımız olarak tanımadığımız sürece, güvenceye ve Kurtarıcımız olarak Mesih’te mükemmel bir imana sahip olamayız. Böylelikle Allah’a bağlılığımızı kanıtlarız. O zaman iman konusunda gerçeğin sesine sahip oluruz, zira bu işleyen bir imandır. Sevgiyle işler.”—Ellen G. White, Faith and Works, S. 16.






Temmuz 17


Ek Çalışma: “Naaman Suriye’deki evine bedende ve ruhta iyileşmiş bir şekilde döndükten yüzlerce yıl sonra, onun harika imanı Kurtarıcı tarafından Allah’a hizmet etmek isteyenlere örnek gösterildi. Kurtarıcı şöyle dedi: ‘Elişa peygamberin zamanın- da İsrail’de çok sayıda cüzamlı vardı. Bunlardan hiçbiri iyileştirilmediği halde, Suri- yeli Naaman iyileştirildi’ (Luka 4:27). Allah İsrail’deki çok sayıda cüzamlıyı es geçti, çünkü imansızlıkları iyiliğe kavuşmalarına engel oluyordu. Doğruluğa kendince bağlı olan ve Allah’ın yardımına ihtiyaç duyan putperest bir soylu, Allah’ın gözünde Allah vergisi ayrıcalıklarını hor gören ve ayaklar altına alan saygısız İsraillilerden daha fazla berekete layıktı.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 150.



Tartışma Soruları:


¤ Yıllar boyunca Naaman’ın iyileşmesinden sonra ne olduğu konusunda büyük tartışmalar yapılmıştı. 2Kr 5:17–19’da, Naaman şöyle söyleyerek güç- lü bir iman ikrarı yapmaktadır, “Çünkü bu kulun artık RAB’bin dışında başka ilahlara yakmalık sunu ve kurban sunmayacaktır” (17. ayet). Ancak bundan hemen sonra, “efendim tapınmak için Rimmon Tapınağı’na girip kendisine eşlik etmemi isteyince, tapınakta onunla birlikte yere kapandı- ğımda RAB bu kulunu bağışlasın” (18. ayet) demektedir. Elişa’nın yanıtın- dan ne gibi bir çıkarım yapılabilir? Hıristiyan müjdecileri yeni imana gel- miş olanlara nasıl bir sabır ve anlayış göstermelidirler, özellikle de farklı bir din ve kültürel özgeçmişle bizlere geliyorlarsa?


¤ Yeni imana gelmiş olanların kültürelleşmesi ne kadar hızlı olmalıdır? “Sarefatlı dul kadın ve Suriyeli Naaman sahip oldukları tüm ışığa göre ya- şamışlardı; bu sayede, Allah’tan uzaklaşmış olan ve rahatlık ve dünyasal şeref için ilkeleri feda eden Allah’ın seçilmiş halkından daha doğru sayıl- mışlardı.”—Ellen G. White, The Acts of the Apostles, S. 416.



¤ Şifa ve kurtuluş, Naaman’a eylemleriyle gösterdiği bir imanla gelmişti. İman ve eylemler arasındaki ilişkiyi tartışın. Her ikisinin de imanlının ya- şamında ve tanıklığında çok zaruri fakat ayrı bir rolü olduğunu anlamak neden çok önemlidir?




Güneşin Batışı: 20:34 (İstanbul)





*Temmuz 18–24

Yunus Destanı











Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Yunus 1–4, 2Kr 14:25, Yşa 56:7, Yşa 44:8,


Matta 12:40, Vah 14:6–12.



Y


Hatırlama Metni: “Tanrı’nın insanlar arasında ayrım yapmadığını, ama kendisinden korkan ve doğru olanı yapan kişiyi, ulusuna bakmaksızın kabul ettiğini gerçekten anlıyorum” (Elç 10:34, 35).


unus destanı, kendi konforlu bölgesi dışında da iyi çalışan bir İbrani peygam- berin öyküsüdür. Yaklaşık İ.Ö 750’de 2.Yarovam hükümdarlığı zamanında (2Kr 14:25) yaşayan Yunus, başka bir ülkede hizmet etmesi için doğrudan


çağrı yapıldığını bildiğimiz tek Eski Ahit peygamberidir. Tüm ırkların Yaratıcısı’nın kurtuluşu sadece seçilmiş halkıyla sınırlamayı amaçlamadığı gerçeği, Yunus’un za- manındaki popüler Yahudi teolojisi diğer uluslardan olanların da kurtuluştan pay alacaklarının Allah’ın planında yer alacağını kabul etmese de, Eski Ahit’te sürekli tekrarlanmaktadır, özellikle de Yeşaya ve Mezmurlar’da. Bu husus, Yeni Ahit zaman- larında bile Yahudi imanlıların öğrenmekte zorluk çektiği bir dersti.


Yunus’un dört bölümünde, hem olumlu hem de olumsuz bir şekilde, Yunus’un yabancı bir müjdeci olarak gönülsüz öncülük tecrübesine dair dürüst bir kaydını okumaktayız. Burada, yabancılara yönelik hizmetlere ihtiyaç konusunda güçlü bir ricanın yanında, Allah’ın çağrısına karşı kişinin içten ve çok insani tepkisi muhafaza edilmiştir. Kitapta, günümüz müjdecilerinin de karşılaştığı bazı meseleler ve sorun- lara yönelik çözümlere de işaret eden, yabancı müjdeciler ve kültürlerarası tanıklık- lar için birkaç ilke ortaya çıkmaktadır.


*25 Temmuz Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Kusurlu Peygamber


Temmuz 19



2Kr 14:25’i okuyun. Bizlere Yunus hakkında ne söylüyor? Ne tür bir ışık- la sunulmaktadır?





Yunus kitabı haricinde, peygamber diğer bir Eski Ahit pasajında da anılmaktadır, 2Kr 14:25. Burada o, Asurlular tarafından alınan İsrail’in yeniden ele geçirilmesini önceden bildiren saygın bir peygamber olarak anılmaktadır.


Yunus, kuzey İsrail’in Zevulun kentinde, Nasıra’dan birkaç kilometre uzaklıktaki Gat Hefer’de doğmuştu (İbranicesi “üzüm sıkma çukuru”). Bu demektir ki hem İsa hem de Yunus, aralarında yaklaşık 750 yıl fark olsa da, Celile peygamberlerindendi.



Yunus 1:1–3, 9, 12; 2:1–9; 3:3–10’u okuyun. Bu ayetler, iyi olsun kötü ol- sun, onun hakkında ne tür bir tablo sergilemektedirler?





Kitabında Yunus cesaret ve acizliğin garip bir karışımı olarak karşımıza çıkmak- tadır: inatçı, isyankâr fakat öğretilebilir ve itaatkâr. O, Allah’a sadıktı, cesurdu ve duaya inanan bir imanlıydı, fakat aynı zamanda da dar görüşlü, bencil ve kindardı. 2Kr 14:25’de Yunus, Rab’bin kulu olarak tarif edilirken, ismini taşıyan kitapta bir bakıma mahzun ve trajik bir figür olarak betimlenmektedir. Onun böylesine dürüst- çe tarifi, Kutsal Kitap’ın doğruluğunun ve güvenilirliğinin bir işaretidir. Yazarın doğal, insani eğilimi, dini kahramanların kabul edilmeyen yönlerini belirsizleştirmekte ve saklamaktadır. Fakat Ruh’un ilhamı altında Kutsal Kitap yazarları, bu karakterler ne kadar aciz ve sıkıcı olsalar da, insanların yaşamlarında küçük cesaretlerin de oldu- ğunu, istedikleri takdirde Allah’ın onlarla çalışabileceği gerçeğini sergilemektedirler.








Kadim Müjdeci


Temmuz 20



“Ninova’ya git!” Allah’ın Yunus’a buyruğuydu. Eski Ahit’te uluslara yapılan olağan rica, “Siyon’a gelin” olmuştu. Allah’ın İsrail için orijinal planı, onların dinlerini ya- şamaları, onlara kılavuzluk etmek için diğer ulusları cezbetmeleriydi (Yşa 56:7).


Yeni Ahit’te öğrencilerin öncüsü olan Yunus’a (Matta 28:18–20), ona göre put- perestliğin, vahşetin ve totaliterciliğin murdar bir kenti olan Ninova’ya gitmesi söy- lenmişti. Allah ona karadan doğuya doğru gitmesini buyursa da, Yunus deniz yoluyla batıya gitmek için detaylı hazırlıklar yapmıştı. Gönülsüz peygamber Yunus, aksi yöne doğru kaçmıştı.



Yunus 1:3–17’yi okuyun. Bu ilginç öyküden ne gibi dersler çıkarabiliriz?



Yunus’un kaçışına Allah’ın yanıtı, güçlü bir fırtına şeklinde gelmişti. Peygamberi uymasa da, rüzgâr Yaratıcısına itaat etmekteydi (Mar 4:41). Gemiciler dua ederken Yunus uyuyordu (Yun 1:5). Yunus, bu belaya kendisinin sebep olduğunu dürüstçe itiraf etmiş, gerçek Allah ve Yaratıcı’ya tanıklık etmişti. “Ben İbrani’yim” yanıtının, hem dinini hem de milliyetini belirttiğine dikkat edin. Fırtınanın azgınlığında gemici- ler kendilerini ve yolcularını kurtarmaya çalışmışlar, onu gemiden atmaları konu- sunda Yunus’un talimatını yerine getirmeyi ağırdan alarak ona merhamet göstermiş- lerdi. (Gönülsüz peygamber, başkalarını kurtarmak için kendini feda etmeye razıy- dı.) Sonunda razı olduklarında, fırtına durmuş ve deniz sakinleşmişti (15. ayet). Şaşıran denizciler, Yunus Allah’ın çağrısına yanıt vermekten kaçsa da, Yunus aracılı- ğıyla Allah’ın çalışarak imana getirdiği ilk kişilerdi.


Yunus’un kurtuluşu da, geminin kurtuluşu kadar mucizeviydi. Allah “büyük bir balık” hazırladı. İbranice orijinalinde Yunus’u yutarak kurtaran balığın ne tür bir balık olduğu belirtilmiyor. Balığın karnındaki Yunus, kuşkusuz öykünün en iyi bili- nen bölümüdür; ancak Allah’ın sevdiği, merhamet ettiği ve tüm insanların kurtulu- şunu istediği yönündeki derin mesajı gölgelememelidir.








Büyük Balığın Karnında


Temmuz 21



Balığın karnındaki üç günlük tecrübe, Mesih’in ölümü ve dirilişini simgelemektedir (Yun 1:17–2:10, Matta 12:40). Büyük balığı Allah sağlamış ve yönlendirmişti. Bir balina tarafından yutulduktan sonra deniz üzerinde hayatta kalmış insanların öyküleri mevcut olsa da, hizmetkârını içinde kaldığı sürece mucizevi gücüyle desteklediği gibi, bu büyük balığı Allah’ın sağladığını hatırlamalıyız. Yani sonuçta bu, tüm Kutsal Kitap boyunca insanların yaşamına mucizevi bir şekilde karışan, şahsi bir Tanrı olarak açık- lanan Rab’bin doğaüstü bir müdahalesiyle gerçekleşebilen mucizevi bir olaydı.


“Üç gün üç gece” ifadesinin, ölüler diyarının İbranicesi olan Şeol’e hayali yolcu- luğu gerçekleştirmek için gereken zamanı vurgulayan eski bir tasvir olduğu yönünde kanıt vardır. Ona olanları göz önüne aldığımızda, aslında Yunus ölü gibi olmalıydı.


Yunus balığın karnında dua etmeye başlar. Kaptan, boş yere Yunus’a “kalk, Tan- rı’na yalvar” (Yun 1:6) diye çıkışmıştı. Şimdi çaresiz bir durumda kalan Yunus dua etmeye başlar, hem de ciddi olarak. Zaten baştan yapması gerekeni yapması için böyle bir şeyin başına gelmesi gerekiyordu. Yunus’un duasının özeti, bir şükran mezmuru formunda saklanmıştır. Bu tür mezmurlar tipik olarak beş kısmı içerir:


(1)    giriş; (2) derdin tanımlanması; (3) yardım etmesi için Allah’a yalvarış; (4) Al- lah’ın eylemini anlatmak; ve (5) yapılan yemini tutacağına ve Allah’ın kurtarıcı ey- lemine tanıklık edeceğine dair söz vermek. Yani, Rab, eğer beni bu durumdan kur- tarırsan, ben de şunu şunu yapacağıma söz veririm. Hiç bu şekilde dua etmemiş olan var mıdır? Soru şudur, Yapmayı söz verdiğin şeyi yaptın mı?



Matta 12:40’ı okuyun. İsa Yunus’un öyküsünü ele alıp kendisine nasıl tatbik etmektedir? Ayrıca bkz. Yu 2:19–22.




Bölüm şu sözlerle sona ermektedir: “RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus’u karaya kustu” (Yun 2:10). Allah’ın büyük balığa buyruğu, iyi niyetli denizcilerin Yunus için yapmakta başarısız olduğu şeyi yerine getirmişti. Tıpkı Mesih’in öğrencile- rine dirilişinden sonra dünyanın her yerine gitmelerini buyurduğu gibi, Yunus da su altı macerasından sonra diğer uluslardan olanlara gitmiş ve Eski Ahit’teki en başarılı müjdeci olmuştu. Yunus’un kurtuluşu, Allah’ın kurtarıcı merhametine tanıklık et- miştir. Onun yosunlara sarılı bir halde sahile çıkması, Allah’ın günahkâr Asurluları bile kurtarmaya karar verdiğini kanıtlamaktadır.







Ninova Nesli


Temmuz 22



Yunus 3’ü okuyun. Dışarıya yönelik hizmet ve müjdecilik bağlamında, burada ne gibi büyük bir mesaj vardır?



“RAB Yunus’a ikinci kez şöyle seslendi: ‘Kalk, Ninova’ya, o büyük kente git ve sa- na söyleyeceklerimi halka bildir” (Yun 3:1, 2). Ayette geçen iki fiil önemlidir. İlki, Allah burada ikinci kez “Git!” demektedir. Allah pes etmez. Başarısız insanlara ikinci bir şans nasip eder. Yine burada da, ulusların sana gelmesini ümit etmeye tezat, uluslara gitmek fikrini çağrıştıran Yeni Ahit müjdeciliği kavramını görüyoruz.


Diğer bir önemli fiil ise “bildirmek”tir. Bildirmek, Kutsal Kitap’ta her zaman önem taşımıştır. Halâ müjde mesajını yaymanın en etkili yoludur. Allah Yunus’a, sana bir mesaj veriyorum diye vurgulamıştı. Yani, ilan ettiğimiz mesaj Allah’ınki olmalıdır, bizimki değil, çarpıtılmış, değiştirilmiş veya sansürlenmiş sürümü değil.


Allah’ın mesajı genelde uyarı ve vaat, yargı ve müjdedir. O’nun güçlü bildirisi şuydu, “Kırk gün sonra Ninova yıkılacak!” (Yun 3:4). Bu bir yargıydı. Ancak umut, özgürlük ve kurtuluş umudu da vardı (böyle olmalıydı, zira orada mesajı dikkate alıp kurtulan insanlar vardı).


Merkezinde “ebedi müjde” olsa da, Vahiy 14:6–12 yargı hakkında uyarmaktadır. Müjde ve yargı el ele gitmektedir: müjde, bizlere yargının adil bir şekilde getireceği suçlamadan kaçınmak için Allah’ın yolunu sunar.


Yargı öğretilmeden hiçbir müjde içeren vaaz tam etkili olamaz. Bu güçlü unsurla- rı sulandırmaya neden olan “siyasi düzenlemeler” ve dinler arasındaki hatta çeşitli Hıristiyan adetleri arasındaki farkları küçümseyen bir düşünce risklidir. Hizmet verirken, ulaşmaya çalıştığımız insanlara göre sunumlarımızı uyarlamamız gerekir- ken, (bağlamlama, yani herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele al- ma), bunu hiçbir zaman Allah’ın bizlere bildirmemiz için verdiği mesaj pahasına yapmamalıyız.


Yunus 3:5–10’da ne oluyor? Ninovalılar iman ediyor, imanlarına göre davranıyor, imanlarını yaşıyor ve kurtuluyorlar.








Yunus’un Matemi


Temmuz 23



Yunus 4:1–11, dünya hizmetine dahil olan peygamberini gönderirken, Allah’ın en büyük engelinin uzaklık, fırtına, denizciler, balık veya Ninovalılar olmadığını teyit et- mektedir. Engel, peygamberin bizzat kendisiydi. Ninovalılar’ın imanı, Yunus’un iman- sızlığı ve kindar ruhuyla tezattır. Kutsal Yazılar’da Yunus, Allah’ı lutfeden, acıyan, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve cezalandırmaktan vazgeçen Biri olmakla suçlayan tek kişidir. Allah’ın bu yönlerini gören çoğu kişinin şükredeceğini düşünürüz.


“Yunus Allah’ın, tövbe eden kenti bütün kötülüğüne rağmen esirgemeye yönelik ta- sarısını öğrendiği zaman, O’nun şaşırtıcı lütfundan ötürü ilk sevinmesi gereken kişi kendisi olmalıydı. Ancak o, sahte peygamber olarak görülmekten korktu. Kafası sefil kentteki canların sınırsız değerinden çok kendi şöhretiyle meşguldü. Allah’ın tövbe eden Ninovalılara merhamet göstermesine çok gücenip öfkelendi.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 160–161.



Yunus 4:10, 11’i okuyun. Bu ayetler, günahkâr insan doğasına kıyasla Al- lah’ın karakteri hakkında ne öğretmektedir? Nihai yargıcımızın bir insan değil de Allah olmasından dolayı neden memnuniyet duymalıyız?





Yunus, öfkesini 4. bölümde iki kez göstermektedir. Öfkeliydi, çünkü Allah fikrini değiştirerek Ninova’daki yüz yirmi bini aşkın insanı korumuştu. Aynı zamanda sarma- şık kurudu diye öfkelenmişti. Bencil peygamber, önceliklerini doğru sıraya koymalıydı. Allah’ın babalığını temel alan insan kardeşliğini Yunus’un da anlamasını istemişti Allah. Asi olsalar da, peygamber bu “yabancılar” ile birlikte ortak insanlığı kabul


etmeliydi. 120.000 kişi, keneotundan daha önemli değil miydi?






Temmuz 24


Ek Çalışma: “Yunus kitabı, müjdeciliğin dini temelini anlamak açısından çok önemlidir, zira diğer uluslardan olanlara karşı nasıl davranması gerektiği hususunda Allah’ın halkına verdiği emri ortaya koyar ve böylelikle Yeni Ahit’in müjdeci emrine hazırlayan bir adım olarak hizmet eder. Ancak aynı zamanda Yehova’nın dünya ça- pındaki işine itaatsizlik etmeyi tercih eden özel hizmetkârının bu emre karşı yürüt- tüğü derin direnişinin işaretlerini yakalamak için de önemlidir.”—Johannes Ver- kuyl, Contemporary Missiology (Grand Rapids, Mich.: Wm. B. Eerdmans Pub. Co., 1978), S. 96.


Tartışma Soruları:


¤ “Ninova tarihinde dikkatle araştırman gereken bir ders vardır... Cahil, bozulmuş ve senin yardımına muhtaç kardeşlerine karşı görevini bilmek zorundasın.”—Ellen G. White, The Southern Work, S. 80. Bu kardeşlerimize karşı görevimiz nedir?


¤ Asurlular yaklaşık İ.Ö 885’den 625’e dek kadim yakın doğuda hüküm süren süper güçlerden biriydi. İsrail ve Yahuda, onun gaddar egemenliği altında sürekli acı çekmişti. İsrail kralı Yehu, Asur hükümdarı 3. Şalmane- zer’e haraç vermeye zorlanmıştı. İsrail, sonunda İ.Ö 722 yılında Asur kuv- vetlerine yenik düştü. Bu yüzden, Asur’un dört büyük başkentinden biri olan ve aşk ve savaş tanrıçası İştar’a tapınmanın merkezi olan Ninova’ya Yunus’un gitmeye çekinmesine şaşırmamak gerekir. Allah, ondan savaşçı Asurluları tövbeye çağırması için düşman bölgesinin can damarı olan bir bölgeyi ziyaret etmesini istemişti. Müjdecilik bağlamında burada bizler için ne gibi dersler vardır?


¤ Bakiye kalan inanlı topluluğu, Sebt, sağlık ve eğitim gibi alanlarda Rab’bin nasihatlerinin ve bereketlerinin, ulusların yararına değil de kendi yararları- na verildiğini zannetmekten nasıl kaçınabilir? Vah 3:17, 18’i okuyun.



¤ Vahiy 14:6–12’nin üç melek mesajı, Yunus’un Ninovalılar’a mesajını ne şekilde yansıtmaktadır?



¤ Bazıları Yunus’un öyküsünü otomatikman reddeder, özellikle de balığın karnında geçen bölümünü. Hiç düşünmeden bunu reddetmelerinin nedeni ne olabilir? İnanman için senin ne gibi tahminlere ihtiyacın var?



Güneşin Batışı: 20:29 (İstanbul)





*Temmuz 25–31

Sürgündeki Müjdeciler












Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Daniel 1–12; Yşa 39:5–7; Dan 2:44; Matta 24:14, 15; Yaratılış 41.



Şahsi hatalarına rağmen Allah başka hangi karakterleri kullanmıştı? Başkalarına erişmede, Allah’ın kendisi için çalışabilecek kusurlu ve hatalı insanları kullanması gerçeğinden ne gibi bir umut çıkarabiliriz?


Hatırlama Metni: “Ona egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden insan ona tapındı. Egemenliği hiç bitmeyecek sonsuz bir egemenlik, krallığı hiç yıkılmayacak bir krallıktır” (Daniel 7:14).


eygamberlik halkı olarak Yedinci–Gün Adventistleri, İsa Mesih’in pek yakında gelişine inanmaktadır. O’nun gelişi bildiğimiz bu dünyaya bir son verecek ve nihayetinde Daniel kitabında da değinildiği gibi, Allah’ın ebedi krallığına götü- recektir: “Göklerin altındaki krallıklara özgü krallık, egemenlik ve büyüklük kutsalla- ra, Yüceler Yücesi’nin halkına verilecek. Bu halkın krallığı sonsuza dek sürecek, bütün uluslar ona kulluk edip sözünü dinleyecek” (Dan 7:27). Bu krallık imanımı- zın zirvesidir; İbraniler kitabının da ifade ettiği gibi (İbr 11:16), “daha iyi bir ülke,” tüm çağlardan Allah’ın halkının inanarak geleceği, “mimarı ve kurucusu Tanrı olan”


(İbr 11:10) bir yerdir.


Fakat Daniel kitabı aynı zamanda müjdeci aktiviteler için bir tür el kitapçığıdır. Bu- radan, ruhsal ve teolojik cehalete düşenlere tanıklık etmeleri için Rab’bin bazılarını nasıl kullanabildiğine dair dersler çıkarabiliriz. Sadakatleri, çabaları ve sarsılmaz iman- ları sayesinde bu imanlılar, sadece yanlışı bilen bu putperestlere yaşayan Tanrı’nın gerçekliğini göstermişler ve bu ebedi krallıkta onlara da bir şans vermişlerdi.



*1 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Sürgün


Temmuz 26



Yeşaya 39:5–7 ve Daniel 1:1, 2’yi okuyun. Bu ayetlerin birbiriyle ilişkisi nedir?



İsminin anlamı, “Allah yargıcımdır” olan Daniel, yenilgiye uğrayan Yeruşalim’den Babil’in başkentine zorla göç ettirilmişti. Daniel kitabı, Babil ve Pers saraylarında onun yaşamına dair bazı işaretler verir. Babil’de üç yıllık “eğitimden” sonra Daniel sivil hizmetkâr ve krallık danışmanı olarak görevlendirildi. Allah’ın kudreti sayesinde normal bir tutsak statüsünü aşarak iki süper gücün en yüksek makamında hizmet eden bir müjdeci olmuştu.


Daniel kitabı, peygamberlik literatürünü içinde barındıran bir hazineden daha fazlasıdır. Okuyucu, İsrail’in Tanrı’sına hiçbir sadakat desteği sağlamayan ve zaman zaman düşmanca olan yabancı bir kültürde İbraniler’in çektikleri zorluklardan bazı- larıyla karşılaşır. Ayrıca tapınağın, kâhinliğin ve kurbanların yokluğunda, gerçeğe olan taahhütlerini sürdürmeyi öğrenen adamlar hakkında harika bir tablo sunar.



Daniel 1:8–13, 5:12, 6:4, 9:3–19’u okuyun. Bu ayetler bize Daniel’i büyük bir müjdeci yapan karakteri hakkında ne söylemektedir?



“Yedinci–Gün Adventistleri adını taşıyan her kurum, Mısır’daki Yusuf, Babil’deki Daniel ve arkadaşları gibi dünyaya hitap etmelidir. Allah’ın takdiriyle bu adamlar gerçek Allah’ın bilgisini putperest uluslara götürebilmeleri için tutsak alınmışlardı. Onlar yeryüzünde Allah’ın temsilcileriydiler. Onlar irtibat kurdukları putperest ulus- lara tavizde bulunmamalıydılar, bilakis imanlarına sadık kalarak gökyüzünü ve yer- yüzünü yaratan Allah’a tapınanlara özel bir şeref kazanmalıydılar.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, Cilt 8, S. 153.








Tanıklar (Daniel 2–5)



Temmuz 27



Daniel 2’de, gereklilikten dolayı Daniel, Babil’in sahte olanına karşılık gerçek Al- lah’ın kudreti hakkında tanıklık etme fırsatına sahip olmuştu. Yahudi yurttaşlarıyla övgü ilahisi söyledikten ve dualarına yanıt verdiği için şükrettikten sonra (Dan 2:20– 23), kralın rüyasını yorumlamış ve tüm dünyevi krallıklar üzerinde Allah’ın yüceliği- nin ve hâkimiyetinin tanıklığını yapmıştı.



Gerçek Allah hakkında bir şeyler öğrendiğini göstermesi bakımından kral ne söylemişti? Bkz. Dan 2:47.



Daniel 2’de, Daniel’in başka tercihi yoktu: ya krala istediğini verecek ya da öle- cekti. Buna karşın 3. bölümde üç arkadaşı, eğer kralın buyruğuna uysalardı kızgın fırından kurtulabileceklerdi. Buna rağmen imanlı tanıklıklarıyla gerçek Allah’ın kud- retine tanıklık edebilmişlerdi.


“Nebukadnessar dördüncü kişinin şeklinin Tanrı’nın Oğlu gibi olduğunu nasıl bi- lebilirdi? Krallığındaki İbrani tutsaklardan Tanrı Oğlu’nu duymuş olmalıydı. Onlar her şeye hükmeden canlı bir Allah’ın bilgisini vermişlerdi.”—Ellen G. White, The Advent Review and Sabbath Herald, Mayıs 3, 1892.



Daniel 4’de, Kral Nebukadnessar Daniel’in tanıklığı üzerine gerçek Allah hakkında yine hangi itirafı yapmıştı? Bkz. Dan 4:37.



Daniel 5’de, Belşassar’ın sarayının duvarına doğaüstü bir şekilde yazılan yazıları açıklaması için çağrılan Daniel’in Babil sarayında son kez ortaya çıkarak, Babil İm- paratorluğu’nun Medler ve Persler’in eline düşeceğini önbildirdiğini görüyoruz. Kuş- kusuz Belşassar Daniel’in yaptıklarından etkilenmiş olsa da artık çok geçti: kralın kaderi neredeyse mühürlenmişti. Kutsal Kitap’a göre üzücü olan şey Belşassar’ın gerçeği öğrenme ve ona itaat etme fırsatı vardı (bkz. Dan 5:17–23). Bildiğimiz gibi bu fırsatlarından yararlanmadı.








Daniel Pers Ülkesinde


Temmuz 28



“Çukura yaklaşınca üzgün bir sesle, ‘Ey yaşayan Tanrı’nın kulu Daniel, kendisine sürekli kulluk ettiğin Tanrın seni aslanlardan kurtarabildi mi?’ diye haykırdı” (Dan 6:20). Kral Daniel’i “yaşayan Tanrı’nın kulu” olarak anıyor. Bu sözlerle ne ima ediliyor?



Daniel 6’da, imparatorluk ve kralın değişmesine rağmen Daniel halâ pozisyonu- nu koruyordu, hatta terfi ettirilerek 120 satrapın rapor verdiği üç bakandan biri ol- muştu. Kral Darius’un bile onu tüm krallığının başına vezir olarak atamayı düşün- mesi, diğer bakanlarda ve satraplarda kıskançlık uyandırmıştı. Kralı ülke çapında bir ferman çıkarmaya ikna ederek Daniel’i tek başına bırakmayı planladılar. Daniel aslan çukuruna atıldı fakat Allah bu duruma çok üzülen kralın bile karşı çıkamaya- cağı, dramatik bir şekilde duruma el koydu. Daniel’in kurtuluşu kralı o kadar sevin- dirdi ki, ülke çapında Daniel’in Tanrısı’nı yücelten bir krallık fermanı çıkardı.


“Kral Darius dünyada yaşayan bütün halklara, uluslara ve her dilden insanlara şöyle yazdı: ‘Esenliğiniz bol olsun! Krallığımda yaşayan herkesin Daniel’in Tanrı- sı’ndan korkup titremesini buyuruyorum. O yaşayan Tanrı’dır, sonsuza dek var ola- cak. Krallığı yıkılmayacak, egemenliği son bulmayacak. O kurtarır, O yaşatır, gökte de yerde de belirtiler, şaşılası işler yapar. Daniel’i aslanların pençesinden kurtaran O’dur’ ” (Dan 6:25–27).






Temmuz 29

Daniel ve Allah’ın Ebedi Krallığı


Daniel, bu bağlamda önemli olsa da sadece diğer insanların rüyalarını yorumla- yan birisi değildi. Daniel 7–12’de, onun dünyanın süper güçlerinin geleceğini açıkla- yan kendi görümleri vardı. Daniel’in görümleri, dünyevi hükümdarlara, onların planlarına ve entrikalarına rağmen, Allah’ın ulusların nihai kontrolünü elinde tuttu- ğunu özellikle vurgulamaktadır. Sonunda O ve O’nun nihai egemenliği zafer kazana- cak ve bu zafer eksiksiz olacaktır (bkz. Dan 2:44).



Daniel 7:13, 14’ü okuyun. Bu ayetlerde ne tarif edilmektedir ve imanlıla- rın müjdeyi tüm dünyaya yaymaları fikriyle nasıl ilişkilidir?



Bu ayetler başka hangi hususlardan bahsederse bahsetsin, asıl mesele İsa’nın dönüşünden sonra gerçekleşecek olan Allah’ın ebedi egemenliğinin kurulmasıdır. İsa, dönüşüne ilişkin kendisi hakkında hangi unsurları söylemişti?


“Göksel egemenliğin bu Müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir. ‘Peygamber Daniel’in sözünü ettiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini gördüğünüz zaman–okuyan anlasın– Yahudiye’de bulunanlar dağlara kaçsın” (Matta 24:14–16).


Matta 24’de dünyanın sonuna ilişkin İsa’nın peygamberlikleri, Daniel’in peygam- berlikleriyle bağlantılıdır. Daniel tarafından önbildirilen “yıkıcı iğrenç şey” (Dan 11:31, 12:11) İsa tarafından kendi zamanında ve daha ileride açıklanmış ve uygu- lanmıştır. Buradaki husus, İsa’nın Daniel kitabını son zamanlarla yakından ilişki- lendirmiş olmasıdır ve tabii ki bu bir sürpriz değildir, zira Daniel birçok yerde zaten çağların sonuna işaret etmişti (Dan 8:17, 19; 11:35; 12:4, 13). Ve İsa’ya göre “Gök- sel egemenliğin bu Müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerin- de duyurulana dek” (Matta 24:14) son gelmeyecektir.






Temmuz 30


Müjdeci Olarak Daha Çok Sürgün


Daniel, tıpkı Mısır’daki Yusuf ve Musa, Babil’deki Nehemya ve Pers ülkesindeki Es- ter gibi kendi isteği dışında İsrail’den kovulmuş bir Yahudi idi. Onların yaşamları, ruh- sal ve kültürel bakımdan elverişsiz ortamlarda Allah’a sadık kalarak yaşamanın müm- kün olduğunu göstermektedir. Allah’ın yönlendirmesiyle, bu yabancı mekânlarda seç- kin bir yönetici pozisyonuna erişmek bile mümkündü. Her biri yaratıcı ve zengin bir yaşam yaşamış, kendi yuvalarındaki kültürden çok farklı olan karmaşık dini, sosyal, politik ve ekonomik sorunların hünerli bir şekilde üstesinden gelmişti. Onlar sadece sürgünde yaşayan İbrani topluluklarına sadık üyeler olmakla kalmayıp, aynı zamanda kendi yöntemlerince İsrail’in Tanrısı için etkin müjdeciler olmuşlardı.


Sürgündeyken yapılan tanıklık hem pasif mevcudiyeti hem de aktif bildiriyi içerir.



Ester


Daniel


  1.   Açıklanması istenene dek İbrani oldu- ğunu söylemedi

  1.   Açıklanması istenene dek dinini ken- dine sakladı

  1.   Allah onu ve ailesini korudu

  1.   Kendisinin ve halkının yaşamını ko- rumak için yüksek makamlarda tanıklık etti

  1.   Dini özgürlüğü ve dini azınlığın müdafaa haklarını kurmaya yardımcı oldu

  1.   İbrani olarak tanındı

  1.   Dini inancını belli etti

  1.   Allah onu ve dostlarını korudu

  1.   Kendisinin ve halktan bazı kişilerin yaşamını korumak için yüksek makam- larda tanıklık etti

  1.   Dolaylı olarak Kral Koreş’i, sürgündeki İbraniler’in Yeruşalim tapınağını yeniden kurmasına izin vermesi için etkiledi


Yaratılış 41’i okuyun. Yusuf hangi yolla Mısırlılara tanıklık edebilmişti? Onun öyküsü, Babil’de Daniel ve yoldaşlarınınkiyle nasıl bir paralellik içermektedir?









Temmuz 31



Ek Çalışma: “Kalabalıklar daha geniş bir müjdeciliğe çağırılacaklardır... Tüm dünya müjdeye açılmaktadır... Dünyamızın her köşesinden, sevgi Tanrısı’nı bilmek için günaha tutulmuş kalplerin çığlığı yükselmektedir... Onların çığlıklarına yanıt ver- mek için bilgiyi alan bizlere, bunu paylaştığımız çocuklarımıza destek olmaktadır. Müjdenin ışığının parladığı her haneye ve okula, her ebeveyne, öğretmene ve çocuğa kriz anında İsrail tarihindeki ciddi dönüm noktasında Ester’e sorulan şu soru sorula- caktır, ‘Kim bilir, belki de böyle bir gün için krallığa geldin?’ ”—Ellen G. White, The Adventist Home, S. 484, 485.



Tartışma Soruları:


¤ Daniel kitabındaki peygamberlikleri tartışın, özellikle de Daniel 2, 7 ve 8’dekileri. Sadece Kutsal Kitap’ın peygamberliğinin güvenilirliği açısından değil, Allah’ın geleceği önceden görmesi açısından bunlar hangi bakımdan güçlü tanıklıklardır? Örneğin, Daniel 2, 7 ve 8’de bizlere dört krallıktan üçünün isminin verilmesine dikkat edin. Bu husus, Allah’ın Söz’üne ve vaat- lerine güvenmeyi öğrenmemiz konusunda bizlere nasıl yardımcı olmalıdır?


¤ Daniel kitabında ve diğer öykülerde (örn. Yusuf gibi) öyle mucizeler vardır ki, çevrelerindeki putperestlere yaptıkları tanıklıklara büyük ölçüde güvenilir- lik sağlamıştır. Aynı zamanda, onların karakterlerinin hangi yönü, tanıklıkları- na daha fazla güven duyulmasını sağlamıştır? Yani, karakter ve sadakat, Al- lah’ın gerçekliği ve O’nun yaşamımızda neler yapabileceği konusunda başkala- rına belirtiler ve mucizelerden bile daha fazla tanıklık yapabilir mi?



¤ Çarşamba günkü çalışmamızda gördüğümüz gibi Matta 24:14, müjdenin dünyanın her tarafına duyurulması gerektiğini ve sonra sonun geleceğini söylemektedir. Bu, bizleri yapmaya çağırdığı iş tamamlanana dek İsa’nın geri gelmeyeceği anlamına mı gelmektedir? Tartışın.


Güneşin Batışı: 20:23 (İstanbul)





*Ağustos 1–7

Ester ve Mordekay











Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Ester 1–10, 1Ko 9:19–23, Yu 4:1–26, Elç 17:26, Matta 22:21, Rom 1:18–20.



Yaşamımıza bakıp kendimize şunu sormamız çok önemli: Yaşamım dünyaya ne tür bir tanıklık sergiliyor? Yanıtın sana ne söylüyor?


Hatırlama Metni: “Şu anda susarsan, Yahudiler’e yardım ve kurtuluş başka yerden gelecektir; ama sen ve babanın ev halkı yok olacaksınız. Kim bilir, belki de böyle bir gün için kraliçe oldun” (Ester 4:14).


ster, Pers İmparatorluğu’nun tehlikeli siyasi merkezinde üst düzeyde özel bir görevi gerçekleştirmek için kullanılmıştı. Onun görevi, dikkat çekici zıtlıklar serisi içermekteydi. O zamanlar süper bir güç içerisinde hor görülen etnik ve dini bir azınlıkta yaşayan yetim bir kadın üye, Pers kralının karısı olmuştu. Bu sıfırdan zengin olan birinin masalı değildi. Aksine o hiçlikten çıkarılmış ve çok özel bir göreve hazır- lanmıştı. Bu onun için başlangıçta gizli olsa da, riskli bir stratejik çalışmayı gerektiriyor-


  1. Daha sonra ırkını ve imanını tehlikeli bir biçimde ifşa etmek zorunda kalacaktı.

Kuzeni ve sütbabası Mordekay tarafından desteklenerek, Pers İmparatorluğunun entrikalarla dolu sarayında tanıklık yapmaya cüret etmesi, halkını kurtarmış, onların düşük sosyal statülerini tersine çevirmiş ve onları imparatorluk çapında hayranlık uyandıran objeler yapmıştı.


Kuşkusuz ki onun sadakati neticesinde, gerçek Allah’ın bilgisi, onları esir alan putperestler arasında yayılmıştı. Senin için “tipik” bir müjdecilik öyküsü olmasa da, Ester ve Mordekay’ın öyküsü, tuhaf şartlarda bile tanıklığın ne demek olduğunu anlamamıza yardımcı olacak bazı ilginç ilkeler sunmaktadır.



*8 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Ester Pers Ülkesinde


Ağustos 2



Ester 1:2–20’yi okuyun. Burada ne olmaktadır? Bugün kendi görüş açı- mızdan, bu öyküyü anlamayı zor kılan ne gibi şeyler vardır? (Okurken bir- çok detayın sergilenmediğini hatırlayın.)



Kral Ahaşveroş’un soylularına ve görevlilerine verdiği bir hafta süren şöleni müs- rifçe görünse de, siyasi gücün zirvesindekiler için verilmiş olsa bile birçok imanlı tarafından kabul edilebilir bir şey değildir. Bu gibi fırsatlarda alkolün sınırsızca tüke- tilmesi beklenirdi (Ester 1:7, 8). Böyle ziyafetler, alışılmadık şeylerden değildi. Özel durumlardan ötürü kadim kralların binlerce konuğu ağırladığı kayıtlar mevcuttur. Bu koşullarda içilen aşırı içki, kralın erkeklerden oluşan sarhoş konuklarına eğlence sunması için karısı Vaşti’nin huzuruna getirilmesi buyruğunda görüldüğü gibi mut- laka kralın yargısını olumsuz olarak etkilemişti. Bu durum onun hem evli bir kadın hem de kral ailesinin bir üyesi olarak itibarını zedeleyecekti. Yanıtı ne olursa olsun, statüsünü kaybetme çıkmazıyla karşılaşacaktı ve otokratik yöneticilerin temel arzula- rına rağmen özsaygısını koruduğu cesurca seçimi, okuyucuyu ilkelerine bağlı bir kadının göstereceği iyi davranışı anlamaya hazırlayacaktır, erkeklerin baskın olduğu bir krallık sarayında olsa bile.


Ancak bu arada Ester’in eylemlerine odaklanmamız gerekmektedir. Ester 2:3, bize bu kadınların gönüllü olmadıkları izlenimini vermektedir. Kral fermanını vermişti ve Ester de gelmek zorundaydı. Eğer reddetmiş olsaydı, sonucun ne olacağını kim bilebilir?



1.Korintliler 9:19–23’ü okuyun. Bu ayetlerde görülen ilkeleri, Ester’e olanlara nasıl uygulayabiliriz? Yoksa uygulanıyor mu?











Ester Kralın Sarayında



Ağustos 3




Ester 2:10, 20’yi okuyun. Milliyetin veya dini üyeliğin en azından bir sü- reliğine saklı kalmasını gerektiren ne gibi durumlar ortaya çıkabilir?




İsa ile kuyu başındaki kadının öyküsünün anlatıldığı, Yu 4:1–26’yı oku- yun. İsa, kendi halkı arasında bile bu kadar açık davranmazken, Mesih ol- duğu konusunda ona neden açıkça konuşmuştu? Bu öykü, belki de Morde- kay’ın Ester’e söylediklerini anlamamıza nasıl yardımcı olabilir?




Mordekay, Ester’i iki kez milliyetini ve ailevi özgeçmişini açıklamaması için uyar- mıştı. Bu durum, gizlenme ihtiyacını sorgulayan bazı yorumcuları rahatsız etmişti, özellikle de Yahudilerin tehdit edilmediği zamanlarda. O, kim olduğu konusunda ve tapındığı Tanrı hakkında açık sözlü davranarak bu putperestlere tanıklık yapamaz mıydı? Veya Pers sarayında bir Yahudi olarak eksik güvenilirliği tartışma konusu edile- bilir ve halkı için yalvardığında milliyetini açıklaması krala erişmesini engelleyebilir miydi? Ancak bu tehlike daha ortaya çıkmadan önce de Mordekay onu kimliğini açık- lamaması için uyarmıştı. Gerçek şu ki Kutsal Kitap bize onun neden ona böyle söyledi- ğinin sebebini açıklamıyor; ancak İsa’nın örneğinde de gördüğümüz gibi, her koşulda her şeyin birdenbire açıklanması gerekmez. İhtiyatlı olmak bir erdemdir.


Bu arada İsa neden kendi halkına değil de kuyu başındaki bu kadına açıkça ko- nuşmuştu?


“İsa onlarla konuşurken çok daha temkinliydi. Yahudilerden saklanan ve öğren- cilerin de daha sonra gizli tutmaları buyurulan gerçek, bu kadına açıklandı. İsa ka- dının diğer insanları kendisinin yanına çekmek için kendi bilgisinden yararlanaca- ğını gördü.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 173.






Ağustos 4


“Bu Gibi Zamanlarda” (Ester 2:19–5:8)


Ester 3:1–5’de, öykünün gayesi ortaya çıkmaya başlıyor. Bir Yahudi olan Morde- kay—putperestliğe karşı gelen buyrukları izleyerek—yalnızca bir insan olan Ha- man’ın önünde yere kapanmayı reddetmişti. Öfkeden kuduran Haman da bunu kendisine bir hakaret olarak algılayarak intikam yolları aradı. Mordekay, davranışıyla bir bakıma bu putperestlere gerçek Allah hakkında tanıklık ediyordu.



Bütün Yahudileri ortadan kaldırmak için Haman ne gibi bir bahane kul- lanmıştı? Bu durum, bizlere kültürel farklılıkların tüm insanlığa karşı biz- leri kör etmesine izin vermenin ne kadar kolay olduğu konusunda ne söy- lemektedir? Ester 3:8–13; ayrıca bkz. Elç 17:26.



Haman’ın komplosu açığa çıktığında Mordekay kederini açıkça ifade etmek için Es- ter kitabında anılan Yahudi dini adetlerinden birini kullanmıştı: “giysilerini yırttı, çula sarınıp başından aşağı kül döktü, yüksek sesle ve acıyla feryat etti” (Ester 4:1). Bu arada Ester de kralın huzuruna çıkmaya hazırlanıyordu. Haman’ın komplosunu engel- leme planının bir parçası olarak, davet edilmeden kralın huzuruna cesurca çıkmakla, Pers krallık yasasını çiğneyen bir Yahudi olacaktı. Kral onu içeri aldı ve onun şölen davetini kabul etti. Ester artık tüm Pers ülkesindeki Yahudi sürgünlerinin karşılaştığı dramda söz sahibi olmuştu. Ester bu öyküde kendini inkâr etme, kahramanlık (Ester 4:16), taktik (Ester 5:8) ve cesaret (Ester 7:6) sergilemektedir.


“Kraliçe Ester sayesinde, Rab halkı için muhteşem bir kurtuluş gerçekleştirmişti. Hiçbir gücün onları kurtaramayacağı zannedilen bir anda, Ester ve ona eşlik eden kadınlar oruç, dua ve hızlı davranmakla meseleye el atmışlar ve halklarına kurtuluşu getirmişlerdi.


“Eski Ahit zamanlarında Allah’ın amacını gerçekleştirmek için kadınların yaptık- ları işlere yönelik bir araştırma, bugünkü aciliyetle yüzleşmemiz konusunda bizlere ders vermelidir. Ester zamanındaki Allah’ın halkı gibi kritik ve seçkin bir konuma getirilmemiş olabiliriz; fakat çoğunlukla imana gelmiş kadınlar daha mütevazi pozis- yonlarda bile önemli bir rol oynayabilirler.”—Ellen G. White Comments, in The SDA Bible Commentary, Cilt 3, S. 1140.







Mordekay ve Haman


Ağustos 5



Ester 5–8’e göre, Ester halkını nasıl kurtarabilmişti?





Ester’in verdiği iki şölen, öyküyü kritik bir noktaya getirmektedir. Aynı zamanda planlanan etnik imhanın iptal edilmesini de kaydetmektedir. Öykü gerçek onur ve kendini onurlandırma arasındaki farkı da ortaya çıkarmakta ve hainin cezalandırılma- sını belirtmektedir. Bu saray entrikalarının geniş kapsamlı neticeleri vardı. Mutlak hükümdarın ve sarayının perde arkasında çevirdiği işler konusunda bizlere ipuçları vermektedir. Ester ve Mordekay, halkın kurtuluşu hakkında Allah’ın antlaşma vaatleri- ne olan inançlarını, pozisyonlarını, içinde yaşadıkları kültürün bilgilerini kullanmıştı.


Bu arada Mordekay, sakin bir hizmet yaşamı olmasına rağmen, Haman önünde diz çökmeyi reddetmek suretiyle inancını belli etmişti. İnsanlar buna dikkat ederek onu uyarmışlardı fakat o imanından taviz vermeyi reddetmişti (Ester 3:3–5). Bu hiç şüphesiz başkalarına yapılan bir tanıklıktı.



Ester 6:1–3’ü okuyun. Bize Mordekay hakkında ne söylüyor? Yabancı ül- kelerde bulunan Allah’ın halkının işlevi hatta tanıklık etmesi konusunda ne gibi dersler çıkarabiliriz?





Mordekay açıkça Rabbi izliyor olsa da, içinde yaşadığı ulusun egemenine de sada- kat ve bağlılık göstermişti. Bir insanın önünde diz çökmeyi reddederken, krala karşı yapılan komployu açıklamak suretiyle, yine de iyi bir vatandaş olduğunu göstermişti. Bu eyleminden dolayı onun onurlandırıldığı konusunda bilgi sahibi olamasak da, o büyük bir ihtimalle herhangi bir ödül beklemeksizin bu eylemi yapmış ve sonra kendi yoluna gitmişti. Öykünün de gösterdiği gibi, aslında tam vaktinde yaptığı iyi eylem, ödülden fazlasını hak etmişti. Onun bu örneği belki de şu sözlerle vurgulana- bilir: “Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya verin” (Matta 22:21).





Ağustos 6


Bazı Gayri Museviler Yahudi Olduğunda


Ester 8’i okuyun. Özellikle 17. ayete odaklanın. Dışarıya yönelik hizme- timizde ve tanıklığımızda bu ifadelerden ne anlamalıyız?


Kuşkusuz, Ester kitabı dışarıya yönelik müjdeleme hizmeti ve tanıklık hakkında “tipik” bir öykü değildir. Ancak yine de bu senaryoya benzer bir şeyi sona yaklaşırken görebiliriz. Kralın Yahudiler adına verdiği şu fermanın neticesinde, “ülkedeki halk- lardan çok sayıda kişi Yahudi oldu; çünkü Yahudi korkusu hepsini sarmıştı” (Ester 8:17). Dinin yayılmasında korku ve endişenin yeri olmadığından dolayı bazı yorum- cular onların değişim tecrübesinin gerçek bir dönüşüm olmadığını iddia etmektedir- ler. Bu doğru olsa da, uzun süreçte bu insanların başlangıçtaki güdüleri ne olursa olsun, Kutsal Ruh’un işleyişine yanıt verip vermediklerini kim bilebilir, özellikle de kendi inançları ile tek gerçek Tanrı’ya inandıktan sonraki inançları arasındaki büyük farkı gördükten sonra?



Romalılar 1:18–20’yi okuyun. Burada öğretilen kavramlar, bu insanlarda nasıl etkili olabilir, özellikle de bu öykü bağlamında?





Yahudilere karşı verilen fermanın orijinalinde, Yahudiler sadece öldürülmekle kalmayıp, bunu yapanlara onların “mülklerini de yağmalaması” (Ester 3:13) söy- lenmektedir. Ayrıca Yahudilere de öldürme izni verildiğinde, onların da düşmanları- nın mülklerini “yağmalamaları” söylenmektedir (Ester 8:11). Ancak Ester kitabında üç kez (9:10, 15, 16) Yahudilerin “yağmaya el uzatmaması” özellikle söylenmekte- dir. Ayetlerde neden olduğu söylenmese de, üç kez anılmış olması gerçeği, bu eyleme yapılan vurguyu göstermektedir. Büyük ihtimalle onlar bundan kaçınmışlardı, zira hırstan değil, kendini savunma güdüsünden dolayı böyle hareket ettiklerinin bilin- mesini istemişlerdi.






Ağustos 7


Ek Çalışma: Ellen G. White, “Kraliçe Ester’in Günleri,” Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 354–357.



“Ahaşveroş’un Yahudilere karşı çıkardığı fermanın bir benzeri Allah’ın halkına karşı çıkarılan fermana benzeyecektir. Günümüzde gerçek kilisenin düşmanları Sebt buyruğunu tutan küçük topluluğa baktıklarında Mordekay’ı görmektedir. Allah hal- kının yasaya gösterdiği saygı Rab korkusunu bir kenara bırakıp O’nun Sebtini ayaklar altına alanları sürekli azarlamaktadır.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 2. Cilt, S. 357.



Tartışma Soruları:


¤ Yahudilere karşı verilen ferman ile son çağlarda “canavarın işareti” meselesiyle ön plana çıkacak olan şey arasında ne gibi paralellikler vardır?


¤ Hem kadim Yahudiler hem de Hıristiyanlar, Ester kitabının Eski Ahit kriterlerinde doğru bir yere sahip olup olmadığını tartışmaktadırlar. Ne Ölü Deniz tomarlarını üreten topluluğun kullandığı Eski Ahit’te ne de ka- dim Türkiye ve Suriye kiliselerinde kullanılan Eski Ahit’te karşımıza çık- mamaktadır. Ester kitabında 190 kez putperest kralın adı ima edilirken, Allah’ın adı gözükmemektedir. Dua ve oruç anılırken, kurban, tapınak veya ibadetten hiç bahsedilmemektedir. Nihayetinde bağışlama ve merhamet konusunda antlaşma vaadi anılmamaktadır. Ancak yine de Rab onun Kutsal Kitap arasında bulunmasını layık görmüştür. Neden? Çok zor şartlarda olsa bile, Allah’ın yaşamımızda iyilik için çalıştığı gerçeğinden nasıl güçlü bir ders çıkarabiliriz?



¤ Müjdecilerin ve diğer kişilerin, kimlikleri ve işleri hakkında açıkça söz etmedikleri zamanları düşünün. Eğer varsa, özellikle müjdecilik bağlamın- da aynısını yapmamız açısından, onların geçerli sebeplerinden bazıları nelerdir? Örneğin, bazen özellikle Hıristiyan tanıklığına düşman olan ülke- lerde müjdeciler kim oldukları konusunda neyi söylememeleri konusunda çok dikkatlidirler. Eğer hemen kim olduğumuzu açıklamaya çekiniyorsak, aldatıcılığa veya yalancılığa kaçmadan bunu nasıl yapabiliriz?