Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 3.çeyrek 2014 – İsa’nın Öğretileri - 2 bölüm

*Ağustos 9–15

Mesih Gibi Yaşamak



Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Mat 9:36, Markos 10:21, Luka 10:30–37, Mat 25:31–46, Luka 6:32–35, Yu 15:4–12.



B


Hatırlama Metni: “Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin” (Yu 13:34).



irçoklarının düşüncelerinin aksine, komşumuzu sevme buyruğu, Yeni Ahit tarafından öğretilen yeni bir şey değildir. Eski Ahit’te Allah zaten halkına “komşunu kendin gibi seveceksin” (Lev 19:18) ve “onu [yabancıyı] kendiniz


gibi seveceksiniz” (Lev 19:34) buyruklarını vermişti.


O halde İsa neden “Size yeni bir buyruk veriyorum” demişti? İsa’nın talimatının yeniliği, getirmiş olduğu yeni kıstastandır: “sizi sevdiğim gibi”. Mesih’in insan bedeni almasından önce, insanlar Allah’ın sevgisinin tam olarak açıklanmasına sahip değil- di. Şimdi, çıkarsız yaşamı ve ölümüyle İsa sevginin gerçek ve en derin anlamını sergi- ledi.


“Sevgi, Mesih’in hareket ettirdiği, yürüttüğü ve çalıştırdığı bir unsurdu. O, dünyayı sevgisinin kollarıyla kucaklamak için geldi… Bizler, Mesih tarafından hazırlanan örneği takip etmeliyiz ve O’nu şablonumuz yapmalıyız, ta ki O’nun bizler için göster- diği aynı sevgiyi bizler de başkalarına uygulayana dek.”—Ellen G. White, Our Father Cares, S. 27.


Bu hafta İsa’nın nazik, duygudaş, anlayışlı ve tutkulu yaşamını göz önüne alırken, kalplerimize gerçek Mesih inanlısının damgası olan, O’nun sevgisinin ilahî aktif ilkeleriyle dokunulsun ve şekillensin.



*16 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.




ELLEN G. WHITE SERİSİ HAKİKAT YOLU VE HAYATIMIZ


Orijinal Adı: Steps to Christ


Çağımızın bilim ve teknik alanında kaydettiği olağanüstü gelişme- ler, maddi gereksinimlerimizin karşılanmasını bir dereceye kadar kolaylaştırmıştır diyebiliriz. Fakat maddi gereksinmelerimizin yanı sıra bir de ruhumuzun gereksinimleri vardır. Dileğimiz, çağımızın kaydettiği ilerlemeler yanında bunların da gelişmesi ve insan ru- hundaki boşluğun daha asil duygularla dolabilmesidir.


Bu yapıt, ruhsal yaşantımızın bu gereksinimini karşılamaya yar- dımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Yüz yirmiden fazla dile çev- rilmiş olan kitap, yazarın Türkçe olarak yayınlanmış ilk kitabıdır.




ELLEN G. WHITE SERİSİ


SEVGİ ÖĞRETMENİ (1. ve 2. CİLT)


ELLEN G. WHITE


Orijinal Adı: The Desire of Ages


Tanrısal konularda son derece derin bir bilgiye sahip olan yazar Ellen G. White, bu kitapta İsa’nın yaşamındaki harikulade öğretileri ve önemli olayları tarih sırasına göre anlatırken, O’nun yaşamının farklı güzelliklerini ve ilahî hazinenin değerli gerçeklerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.


Bu kitap, okuyucuyu gökyüzünün kutsal hazinesiyle ilgili olarak onun hayal bile edemeyeceği kadar iyi bilgilendirmektedir.





ELLEN G. WHITE SERİSİ SEVGİNİN ZAFERİ ELLEN G. WHITE


Orijinal Adı: The Great Hope


Kitap, Büyük Mücadele’nin son 10 bölümünü ele almaktadır. Uğrunda savaştıkları şey için çok önemli olan iki tarafın, iyinin ve kötünün arasında geçen evrensel savaşın nasıl başla- dığından ve nasıl sonlandırılacağından bahsetmektedir. Güzel olduğu kadar şok edici bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın. Okuduktan sonra artık aynı kişi olmayacaksınız.




ELLEN G. WHITE SERİSİ


BÜYÜK MÜCADELE


Orijinal Adı: The Great Controversy


Eğer evrende anlam ve adalet varsa, masumlar neden suçlularla birlikte acı çekiyor? Ölümden sonra yaşam var mı? Gerçek nedir?


Bu kitap yanıtları vermektedir; ve yanıtları güvence içermektedir. Yaşamın anlamı vardır! Evrende yalnız başımıza değiliz. Bizimle ilgilenen birisi var! Birisi gerçekten de insanlık tarihiyle ilgilenmiş, hatta insanlığa bizzat katılmış, O’na ulaşabilmemizi, O’nun da bize ulaşabilmesini olanaklı kılmıştır. Güçlü eli bu gezegeni tutan ve yakında esenliğe kavuşturacak olan birisi vardır.


Bu kitabın sayfalarını çeviren hiç kimse, kitabın sadece şans eseri mi eline geçtiğini sormadan bırakmayacaktır.



ELLEN G. WHITE SERİSİ GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA 1. CİLT


Orijinal adı: Patriarchs & Prophets


Nereden geldik? Uluslar arası gerilimler uygarlığı neden yıkımla tehdit ediyor? Suç oranı neden yükseliyor? Ahlâksal standartlar neden geriliyor? Tanrı bütün bunlara kayıtsız mı kalıyor? Sorun- ları çözmemize yardımcı olacak herhangi bir şey yapıyor mu?


Beş kitaplık bir serinin ilki olan bu kitap, sıraladığımız bu soruları yanıtlamaktadır. Dünyamızın nasıl oluştuğuna, insan- lığın nasıl başladığına ışık tutmaktadır. Binlerce yıl önce gök- lerde başlayan trajik isyan anlatılmakta, Tanrı ve Şeytan ara- sında gelişerek yeryüzünün bütün sakinlerini etkisi altına alan mücadele ortaya konulmaktadır.


Yazar dünyamızda var olan doğruyla yanlış, gerçekle yanılgı arasındaki savaşı tanımlamaktadır.


ELLEN G. WHITE SERİSİ


GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA (2. CİLT)


ELLEN G. WHITE


Orijinal Adı: Prophets & Kings


Peygamberlerin öyküsü, 1. ciltte kaldığı yerden devam ediyor. Davut’un oğlu Süleyman, İsrail Krallığına tarihinin en zengin ve en görkemli dönemini yaşattı. Bu ciltte, Tanrı’nın seçtiği halkın O’nun isteğini yapmaktan nasıl adım adım uzaklaştığını görüyo- ruz. Yaptıkları seçimin sonuçlarına acı ve ıstırap içinde nasıl katlandıklarını, sonunda Tanrı tarafından nasıl dışlandıklarını okuyoruz. Yaşamımızda lanet ve belalar yerine bereketlere ka- vuşmak için sakınmamız gereken hataları bize öğreten bir kitap...




BATIL İNANÇLAR – Kapılma ve Kurtulma


Yazar: Kurt Hasel


Orijinal Adı: Der Zauber des Aberglaubens


İster Avrupa’dan alınmış olsun –bu kitapta bolca örneği olduğu gibi– ister Çin’de karşımıza kemik biçiminde, isterse Türkiye’deki gibi nazar biçiminde çıkmış olsun, batıl inançlar her devir ve kültürde olagelmiştir.


Çünkü insanlar nerede olurlarsa olsunlar, üç temel soruya yanıt arayıp durdular.


  •      Geleceği nasıl bilebilirim?

  •      Nasıl mutlu olabilirim, olumsuz etkilerden nasıl korunabilirim?

  •      Ölümden sonra ne olacak, ölülerle nasıl iletişim kurabilirim?




BİNLERCESİ KIRILACAK


Yazar: Susi Hasel Mundy


Orijinal Adı: A Thousand Shall Fall



Hitler Almanya’sında inançlarını sürdürmeye cüret eden bir asker ve ailesinin nefes kesen öyküsü.













YETENEKLİ ELLER


Yazar: Carson / Murphey Orijinal Adı: Gifted Hands


Aynı zamanda filmi de yapılmış olup, en çok satan kitaplar listesinde yıllardır milyonlarca adet satan bu kitapta ölmekte olan çocuklara ikinci bir şans veren olağanüstü bir cerrahın öyküsü anlatılmaktadır. Dr. Ben Carson, beyin cerrahisinde- ki umut olmayan yere umut getiren yeniliklerle tüm dünya- da tanınmaktadır.





KADERİ DEĞİŞTİREN – KUTSAL KİTAP ÇALIŞMA KİTAPÇIKLARI SERİSİ


5 adet kitapçıktan ve 1 adet promosyon kitabından oluşan bu seride Kutsal Kitap’ın Yaratılış öyküsünden, son bölüm olan Vahiy kitabına kadar tüm bölümler, kendi kültürümüze has öykü- lerle süslenerek, anlaşılır ve kolay bir dille anlatılmış olup, hem inanlı topluluğunuz, hem ken- diniz, hem de çevrenizdeki insanlar için muhteşem bir başvuru kaynağı olacaktır.






EN ZENGİN MAĞARA ADAMI


Yazar: Batchelor / Toker


Orijinal Adı: The Richest Caveman


Gerçekten yaşanmış bir öykü… Milyoner bir baba ile gösteri dünyasında çalışan bir annenin oğlu olan genç Doug Batchelor, paranın satın alabileceği her şeye sahipti. Mutluluk hariç her şeye. Uyuşturucu kullandı, okulda kavgalar çıkardı ve intihar düşüncesiyle hayaller kurdu. Kendinden tiksinen ve hayatın hiçbir amacı olmadığına inanan Doug, yaşayabileceği tüm eğ- lence ve heyecanları yaşamayı kafasına koydu. Onun aradığı mutluluk sürekli kendisinden kaçıyordu, ta ki bir dostun mağa- rasında bıraktığı tozlu bir kitabı bulana dek. Bundan sonra olanlar ancak mucize olarak açıklanabilir.




RUHLAR DÜNYASINA YOLCULUK


Yazar: Roger J. Morneau


Orijinal Adı: A Trip into the Supernatural


Gerçekten yaşanmış öyküler ve deneyimler içeren bir kitap. Küçüklüğünde ve savaş zamanında yaşadığı deneyimler Roger’i Allah’tan uzaklaştırmış, sonunda O’ndan nefret etmesine ve satanistlerin bir kulübüne katılmasına neden olmuştu. Fakat daha sonra sevgi dolu bir Tanrı’yı keşfederek iblislere ibadetten ayrılmak istedi. İşte Roger’in satanizmin dehşet verici dünya- sından ilahî müdahaleyle kurtuluşunun öyküsü.






BEREKET DAĞINDAN DÜŞÜNCELER


Yazar: Ellen G. White


Orijinal Adı: Thoughts From the Mount of Blessing


Mesih’in Mutluluk Vaatleri Dağı’ndan söylemiş olduğu sözler, zamanın sonuna dek gücünü koruyacaktır. Her bir cümle, gerçe- ğin hazine dairesinden gelen bir mücevherdir. Bu konuşmada ifade edilen ilkeler, tüm çağlar ve tüm sınıflardan insanlar için geçerlidir. Mesih, ilahî enerji ile, birbiri ardınca pek çok sınıfı, doğru karakterler edindikleri için bereketlenmiş olarak ilan ederken, onlara olan inancını ve umudunu açıkladı. Herkes, Yaşam Kaynağı’nın verdiği yaşamı sürerek, O’na iman aracılığıy- la, O’nun sözlerinde ortaya konulan standarda ulaşabilir.




DVD SERİSİ: BİZİM MİRASIMIZ




Orijinal Adı: Our Heritage – SDA Church History Yedinci–Gün Adventistleri tarihinin anlatıldığı bir DVD.



YEDİNCİ GÜN


Orijinal Adı: The Seventh Day


5 DVD’den oluşan Türkçe altyazılı bu sette Yedinci–Gün Sebt’inin tarihçesi detaylı olarak anlatılmaktadır. Hiç merak ettiniz mi, dünya üzerindeki yaşam bir tesadüfle mi başladı? Neden haftanın 7 günü var? Allah haftanın bir gününü neden diğerlerinden ayrı tuttu? Yaratı- lıştan bugüne dek Sebt Günü’ne inanan insanların izlerini süreceğiz.





BROŞÜRLERİMİZ:


YEDİNCİ–GÜN ADVENTİST TOPLULUĞU


Yedinci–Gün Adventistleri kimlerdir? Neye inanırlar? Ana dokt- rinleri nelerdir? Tarihçemiz, yaşayışımız nasıldır?






CEP BROŞÜRLERİ SERİSİ – SONUN BELİRTİLERİ:


İSA YENİDEN GELDİĞİNDE


İsa nasıl gelecek? Yeniden geldiğinde ne olacaktır? Belirtiler neler- dir? Nasıl hazır olabilirsin?


BEN KİM’İM?


İsa’nın kim olduğunun açıklandığı bu broşürde O’nun özellikleri çeşitli açılardan ele alınmaktadır.


SONSUZA DEK YAŞAYABİLİRSİN


Sonsuz yaşam nasıl elde edilebilir? Lütuf ne demektir? Nasıl kur- tulunur? Sonsuz yaşam formülü nedir?


HATIRLANMASI GEREKEN BİR GÜN


Sebt (Şabat) Günü’nün anlamı ve öneminin kısaca anlatıldığı bu broşür, onun nasıl tutulabileceğine yönelik kısa talimatlar içer- mektedir.






Y


Yakup Kitabı

akup’un mektubu, Kutsal Kitap’ta en yanlış anlaşılan kitaplardan biri olmuştur. 1519’daki Leipzig Müzakeresinde Roma Katolik alimi Johann Eck onu kullana- rak, Martin Luther’in sadece imanla aklanma görüşüne itiraz etmiş ve işlerin


de bu denklem içerisine eklenmesi gerektiğinde ısrar etmişti.


Buna yanıt olarak Martin Luther neticede mektubun ilham edilmiş kaynağını inkâr etmiş, yanlışlıkla büyük ölçüde işlerle aklanmayı öğrettiğini iddia etmişti. Lut- her, 1522 tarihli Almanca Yeni Ahit çevirisinin giriş bölümünde, Yuhanna, 1.Yuhanna, Romalılar, Galatyalılar, Efesliler ve 1.Petrus gibi Mesih’i açıklayan ve “gerekli olan ve bilinmesi bereket getiren her şeyi” öğreten kitapları tavsiye etmiştir.


Yakup kitabına ilişkin önsözü daha da olumsuzdur. Luther bunu “sıradan bir mektup” olarak adlandırmıştı, zira içerisinde “müjdenin doğasıyla ilgili hiç bir şey yoktur.”


Yakup, İsa hakkında doğrudan bilgiye sahipti. Aslında tüm mektuplar içerisinde onun mektubu, Hıristiyan yazıları arasında en başta yer alıyor olabilir ve diğerleri arasında Müjdeler’de bulduğumuz İsa’nın öğretilerini en yakından yansıtan mektup olabilir. İçinde, İsa’nın benzetmelerinde olduğu gibi ziraat ve ekonomi dünyasından bir hayli imge mevcuttur.


Yedinci–Gün Adventistleri için en önemlisi, Yakup’un mektubu İsa’nın dönüşüne olan güveni dışarıya sızdırmaktadır; ayrıca yasa, yargı ve İkinci Geliş konusunda çok önemli görüşler sağlamaktadır. Hatta İlyas bile özenmemiz gereken bir model olarak bizlere sunulmaktadır. Bunun, Mesih’in ikinci gelişinin yolunu hazırlayan Yedinci– Gün Adventistleri olarak bizler için özel bir uygunluğu vardır.


Bu nedenle, bazı bakımlardan bu çeyrek yıldaki gezimiz tüm Hıristiyan çağını gözler önüne sermekte olup, ilk vaazlardan bazılarını içerdiği gibi, son günlere ilişkin özel kavrayışlar da sunmaktadır.


Doktor Clinton Wahlen, Genel Konferans Merkezinde bulunan Dini Araştır- malar Enstitüsünde müdür asistanlığı yapmaktadır. Uzmanlık alanı, Yeni Ahit ve onun kadim Yahudilik ile olan ilişkisidir. Bir Amerikalı olarak Rusya, Yeni Zelanda, İngiltere ve Filipinler’de yaşamış ve görev yapmıştır. O ve Adventist Review’de çalışan eşi Gina’nın, Daniel ve Heather adında iki çocuğu vardır.








Pazar


İsa Nasıl Yaşadı


Ağustos 10



Sürekli Şeytan’ın en kızgın ataklarına maruz kalmış olsa da, İsa sevgiyle hizmet içerisinde özverili bir yaşam sürdü. O’nun önceliği hep diğer insanlara odaklıydı, kendisine değil. Çocukluğundan çarmıha dek, başkalarına hizmet etmek için sürekli şefkat dolu bir eğilim içerisinde oldu. O’nun gönüllü elleri, fark ettiği her ızdıraplı duruma çare getirmek için hep hazırdı. Çocuklar, kadınlar, yabancılar, cüzamlılar ve vergi toplayıcıları gibi toplumda çok az değer verilen insanlara sevgi dolu bir hima- yeyle yaklaştı. O, “hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye geldi” (Mat 20:28). Bu nedenle O “her yanı dolaşarak iyilik yapıyor, İblis’in baskısı altında olanların hepsini iyileştiriyordu” (Elç 10:38). Başkalarının refahı için O’nun sempatisi ve merhametli ilgisi, yemek ve barınmak için gerekli olan kendi fiziksel ihtiyaçlarından çok daha önemliydi. Doğrusu, O çarmıhtayken bile kendi acılarından çok annesi için kaygı- lanmıştı (Yu 19:25–27).



Matta 9:36, 14:14 ve 15:32, bizlere İsa’nın insanlara nasıl baktığı konu- sunda ne öğretiyor?

İsa insanların ihtiyaçlarına karşı çok duyarlıydı ve gerçekten onlar için kaygı duy- du. O’nun kalbi yorgun ve dağılmış durumda olan büyük kalabalıklara şefkatle uza- nıyordu. Eriha’daki iki kör adam (Mat 20:34), yalvaran cüzamlı (Markos 1:40, 41), tek oğlunu kaybetmiş olan dul kadın (Luka 7:12, 13) gibi çaresiz bireylere karşı merhametle yaklaşmıştı.



Farklı insanlarla olan ilişkilerinde, İsa’yı hangi eylem prensibi yönlen- dirmişti? Bkz. Markos 10:21 ve Yu 11:5.



İsa’nın her merhamet dolu eylemi, her mucizesi, her sözü, O’nun sonsuz sevgisin- den, sarsılmaz ve kalıcı sevgisinden kaynaklanıyordu. Yaşamının sonlarında öğrencile- rine onları başlangıçtan beri sevgisini çarpıcı bir şekilde göstererek, “onları sonuna kadar da sevdi” (Yu 13:1). Çarmıhtaki ölümüyle tüm evrene çıkarsız sevginin egoizme karşı zaferini sergiledi. Golgota’nın ışığında, kendinden feragat eden sevginin ilkesinin, yeryüzünde ve gökyüzündeki yaşamın tek geçerli temeli olduğu açıktır.








Komşunu Sev


Ağustos 11



İsa gibi yaşamak demek, O’nun gösterdiği aynı sevgiyi göstermek demektir. O bu tür bir sevgiyi, Kutsal Yasa uzmanıyla (fakih) yaptığı diyalogda anlattığı iyi Samiriyeli benzetmesiyle (Luka 10:30–37) tasvir etmişti. Uzman, Allah’a ve insanlara olan görevimizi şöyle özetlemişti: “Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklınla seveceksin” ve “komşunu da kendin gibi seveceksin” (Luka 10:27). Uzman, Kutsal Kitap’ı çok iyi biliyordu (Yasa 6:5 ve Levililer 19:18’den ezbe- re alıntı yapmıştı), ancak sevgisini komşusuna gösterememekten dolayı kendisini suçlu hissetmiş olmalıydı. Kendisini aklama teşebbüsü içinde İsa’ya şöyle sordu: “Peki, komşum kim?” (Luka 10:29).



İsa komşumuzun kim olduğunu nasıl açıkladı? İyi Samiriyeli benzetmesi bizler için ne anlam ifade ediyor? Bkz. Luka 10:30–37. “Komşunu kendin gibi sev” buyruğu, altın kuralla nasıl ilişkilidir? Mat 7:12.





İsa’nın “komşum kim?” sorusuna verdiği yanıtı, aslında bizim yardımımıza ihti- yaç duyan her kişidir. Bu nedenle, “komşum benim için ne yapabilir?” diye sormak- tan ziyade, şunu sormalıyız: “ben komşum için ne yapabilirim?”


İsa, o zamanlar bu kuralın yaygın olan olumsuz yorumunun çok ötesine geçmiş- ti: “sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma.” Bunu olumlu bir tarzla temsil etmekle, sadece neyden kaçınmamız gerektiğini değil, bilhassa neyi yapmamız gerektiğine işaret etmişti. Bu ilkenin, onların bize davrandığı gibi bizim de başkalarına nasıl davranmamız gerektiğini söylemediğini özellikle hatırlamalıyız. Her şeyden evvel bize karşı nazik olanlara karşı nazik veya kaba olanlara kaba olmamız kolaydır; birçok insan böyle yapabilir. Aksine komşulara karşı sevgimiz, her zaman komşularımızın bizlere olan davranışından bağımsız olmalıdır.








Sevgiyle Dolu Hizmet


Ağustos 12



Matta 25:31–46’nın temel mesajı nedir?





Ahiret gününde birçok sürpriz olacaktır. İnsanoğlu’nun sağ kolu olanlar, çıkarsız sevginin bu kadar belirleyici olabileceğini hayal bile edemezlerdi. Mesih onları an- lamlı vaazlarından, yaptıkları değerli işlerden ya da verdikleri cömert bağışlardan dolayı övmeyecektir. Aksine Mesih onları en basit kardeşlerine yaptıkları küçük yar- dımseverliklerden dolayı hoş karşılayacaktır.


Sol taraftakiler de Kral tarafından verilen hükümden dolayı şaşıracaklardır. On- lardan bazıları şunu dahi söyleyecektir: “Ya Rab, ya Rab! Biz senin adınla peygam- berlik etmedik mi? Senin adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize yapmadık mı?” (Mat 7:22). Bunlar arzu edilen eylemler olsa da, sevgiden uzak bir davranışla yapıldıklarından değersizdir. Bu insanlar Mesih’e hizmet ettiklerini iddia etmekteydiler, fakat Rab onları hiç tanımadı (Mat 7:23), çünkü onlar hiçbir zaman O’nu veya kardeşlerini gerçekten sevmemişlerdi. Gerçek dinin ilkelerini uygulama- mışlardı (bkz. Yak 1:27).


Yorumcular, “en basit kardeşlerim” (Mat 25:40) ifadesi hakkında çeşitli yorumlar önermişlerdir. Dini sorumluluğumuzun kapsamını bilmek için, onların kim olduklarını saptamak önemlidir. Bazı yorumcular İsa’nın “en basit kardeşlerinin,” elçiler ve diğer inanlı hizmetkârlar olduklarını iddia ederler. Bu görüşü Matta 10:40–42 ile desteklerler ve tüm insanlığın kaderinin, imanlı hizmetkârlara nasıl davranıldığına bağlı olduğu so- nucunu çıkarırlar. Diğer araştırmacılar, Matta 12:48–50’yi temel alarak, İsa’nın “en basit kardeşlerinin” genel olarak O’nun takipçileri olduğu görüşünü savunurlar. İsa’nın tüm öğrencilerinin O’nun müritleri olduğu konusunda şüphe yoktur; fakat İsa’nın sözlerinin maksadı daha geniş açılı gözükmektedir. Mesih “kendisini insanlık ailesinin tüm çocuk- larıyla özdeşleştirir… O İnsanoğlu’dur; dolayısıyla Adem’in her oğlunun ve kızının kar- deşidir.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 632.








Düşmanlarını Sev


Ağustos 13



Gerçek bir imanlı olmanın en üstün kanıtı, düşmanlarımızı sevmektir. İsa, O’nun zamanında hüküm süren kanıya tezat olarak bu yüksek standardı tesis etmiş- ti. “Komşunu kendin gibi seveceksin” (Lev 19:18) buyruğundan, birçokları Rab’bin hiçbir zaman düşmanından nefret edeceksin ifadesini söylemediği veya planlama- dığı sonucunu çıkarmaktadır. Tabii ki bu ifade ayette ima edilmemiştir.



Mesih’e göre düşmanlarımıza hangi pratik yollarla sevgi gösterilmelidir?

Bkz. Luka 6:27, 28.




Bir düşman, muhalifliğini üç farklı yolla gösterir: düşmanî bir davranışla (“siz- den nefret edenler”), kötü sözler aracılığıyla (“size lanet edenler”) ve tacizkâr eylem- lerle (“kindarca sizi kullananlar ve zulmedenler” [Mat 5:44]). Mesih, düşmanlığın bu üç boyutuna karşı, sevginin şu üç boyutuyla karşılık vermemizi önermişti: onlara karşı iyi eylemlerde bulunmak (“onlara iyilik yapın”), onlar hakkında iyi söz etmek (“iyilik dileyin”) ve onlar için Allah’a yalvarın (onlar için “dua edin”). Düşmanlığa ve kindarlığa karşı Mesih inanlısının yanıtı şudur: “kötülüğü iyilikle yen” (Rom 12:21). Dikkat: İsa bizlerden önce hasımlarımızı sevmemizi ve sonra da bunun sonucu olarak bu sevgiyi iyi eylemlerle, nazik sözlerle ve onlar için edilen duayla gösterme- mizi talep etmektedir. Göklerin ilham ettiği sevgi olmaksızın bu eylemler, sözler ve


dualar işe yaramayacak ve gerçek Hıristiyanlığa ters düşecektir.



Düşmanlarımızı neden sevmemiz gerektiği konusunda İsa hangi gerek- çeleri gösteriyor? Bkz. Luka 6:32–35.


Bu yüce buyruğu anlamamıza yardımcı olması için Rab üç kanıt kullanmaktadır. Birincisi, dünyanın düşük standartlarının üzerinde yaşamamız gerekmektedir. Gü- nahkârlar bile birbirlerini severler, caniler bile birbirlerine yardım ederler. Eğer Mesih’i izlemek, bizleri bu dünyanın çocuklarının erdeminden daha üstün bir tarzda yaşamamız için geliştirmediyse, bunun ne değeri olabilir ki? İkincisi, Allah düşman- larımızı sevdiğimiz için bizleri ödüllendirecektir; ödül için sevmesek bile, O bizlere cömertçe bağışlayacaktır. Üçüncüsü, bu tür bir sevgi, “nankör ve kötü kişilere karşı iyi yürekli” (Luka 6:35) olan göksel Babamız ile yakın bir paydaşlığın kanıtıdır.





Ağustos 14


Nasıl İsa Gibi Yaşayabiliriz?


İsa’nın öğretileri, çıkarsız, sevgi dolu bir yaşama ilişkin öyle yüksek bir ideal kurmuştur ki, belki de çoğumuz kendisini mahçup hissedecek ve düş kırıklığına uğrayacaktır. Doğası bencil olan bizler, komşularımızı nasıl çıkarsızca sevebiliriz? Bunun da ötesinde, düşmanlarımızı sevmek bizler için mümkün mü? İnsani açıdan bu son derece olanaksız.


Fakat Rab hiçbir zaman, bunu gerçekleştirme olanakları sağlamaksızın, nefret edi- len ve sevilmeyenleri sevmemizi ve hizmet etmemizi rica etmiyor. “Bu, ulaşamayaca- ğımız bir standart değildir. Allah’ın verdiği her emir ya da uyarıda, temelinde yatan son derece kesin bir vaat vardır. Allah bize kendisi gibi olabilmemiz için imkân vermiştir ve sapkın bir irade sergileyip O’nun lütfunu engellemeyen herkes için bunu gerçekleştire- cektir.”—Ellen G. White, Bereket Dağından Düşünceler, S. 75.


Düşmanlarımızı sevmek buyruğu altında yatan vaat nedir? Bizler de dahil, Allah’ın nan- kör ve kötü olanlara karşı iyi ve merhametli olduğunun güvencesidir (Luka 6:35, 36). Allah önce bizleri sevdiği için düşmanlarımızı sevebiliriz, hem de bizler bile O’nun düşmanları olmuş olsak da (Rom 5:10). Eğer her gün O’nun bizler için çarmıhtaki sevgi dolu kurbanlı- ğını kabul ettiğimizi tekrar tekrar onaylarsak, O’nun kendini inkâr edici sevgisi yaşamları- mıza siner. Rab’bin bizlere olan sevgisini ne kadar çok farkeder ve tecrübe edersek, O’nun sevgisi bizlerden başkalarına hatta düşmanlarımıza, o kadar çok akacaktır.



Mesih’te ve sevgisinde kalmak ile komşularımızı sevmek arasındaki iliş- ki nedir? Bkz. Yu 15:4–12.



Günlük ihtiyacımız, sadece Mesih’in bizler için ölümünü kabul etmek değil, aynı zamanda kendi irademizi O’na adamak ve O’nda kalmaktır. İsa kendi istemine değil, Baba’nın istemine tabi olduğu gibi (Yu 5:30), bizler de İsa’ya ve O’nun istemine tabi olmalıyız. Zira O’nsuz hiçbir şey yapamayız.


Her gün kendimizi İsa’ya adamayı tercih ettiğimizde O da bizlerde ve bizler aracı- lığıyla yaşar. O zaman “Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor” (Gal 2:20) ve kendime odaklı davranışlarım çıkarsız, sevgi dolu bir yaşama dönüşür.






Ağustos 15


Ek Çalışma: Ellen G. White, “İyi Samiriyeli,” S. 489–496 ve “En Basit Kardeşimden Bile” S. 631–672, Sevgi Öğretmeni.



“Dört bir yanımızda duygudaş sözlere ve yardımcı eylemlere ihtiyaç duyan zavallı, denenen canlar bulunmaktadır. Duygudaşlığa ve yardıma ihtiyaç duyan dullar vardır. Mesih’in Kendi izleyicilerine Allah’tan bir emanet olarak almalarını emrettiği yetim- ler vardır… Allah’ın büyük ev halkının üyeleridirler ve Hıristiyanlar O’nun vekilharç- ları olarak onlardan sorumludurlar. O, “onların canlarını” diyor, “senin elinden ararım.”—Ellen G. White, Christ’s Object Lessons, S. 386, 387.


“Yaptığımız işin büyüklüğü değil, bunu yaparken gösterdiğimiz sevgi ve sadakat, işte Kurtarıcı’nın beğenisini kazan şey budur.”—Ellen G. White, In Heavenly Places, S. 325.



Tartışma Soruları:


¤ İlk bakışta kuzular ve keçilerle ilgili benzetme kurtuluşun iyi işlerle olduğunu öğretiyor gibi gözükmektedir; yani ne kadar çok iyi işler yaparsak Allah’ın egemenliğine girme şansımız da o kadar artarmış gibi. Fakat kur- tulanların şaşkınlığı, onların erdem kazanmak için sevgi gösterdiğine işaret etmiyor. İsa çok açık bir şekilde, sonsuz yaşamın O’na imanın bir sonucu olduğunu öğretmişti (Yu 3:15; 6:40, 47; 11:25, 26). Gerçekten sevgi dolu ey- lemler, imandan ve Allah’a olan sevgiden kaynaklanır (Gal 5:6). Bu eylemler kurtuluşun kanıtıdır, amacı değil. Sevgi dolu bir şekilde davranmaya gayret ederken, aynı zamanda bu şeyleri cennete girmeye hak kazanmak için yap- tığımızı düşünme tuzağından nasıl kaçınabiliriz? Kurtuluşun meyvelerini  ve araçlarını neden hep birbirinden ayırmalıyız?


¤ Geçimsiz iş arkadaşları, kötü tanıdıklar veya kaba komşular gibi can sıkı- cı, kindar yaratıklardan başka bir şey olmayan “düşmanları” sevmek bir ya- na. Bu yeterince zor. Peki ya gerçek düşmanlara ne demeli, kasıtlı olarak sana veya ailene zarar vermek isteyen insanlara? Onları nasıl sevmeliyiz?



¤ İnsanlar bizimle teolojimiz, doktrinlerimiz, yaşam tarzımız, birçok husus- ta tartışabilirler. Fakat özverili, çıkarsız sevgiyi kim tartışabilir ki? Çıkarsız sevgi, rasyonel veya mantıklı iddiaları aşan bir güç sergiler. Bizlere neye mal olursa olsun, bu sevgiyi ifade etmeyi nasıl öğrenebiliriz?




Güneşin Batışı: 20:04 (İstanbul)





*Ağustos 16–22

İnanlı Topluluğu





Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Yas 32:4; Mez 28:1; Yu 17; Yu 15:1–5; Mat


7:1–5; Mat 5:23, 24; 18:15–18.



M


Hatırlama Metni: “Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin” (Yu 17:20, 21).

esih’e ait inanlı topluluğunun kökleri Adem, İbrahim ve İsrail’in oğullarına kadar gider. Rab İbrahim’i ve daha sonra da İsraillileri, dünyayı onlar aracı- lığıyla bereketlemek adına kendisi ile antlaşma ilişkisine girmeleri için ça-


ğırdı. Kutsal tarih boyunca antlaşma ilişkisi, inanlı topluluğu tarafından sürdürüldü. İnanlı topluluğu, elçilerin veya herhangi bir insanın icadı değildi. Mesih, hizmeti


boyunca inanlı topluluğunu kurma gayesini bizzat bildirmişti: “Ben inanlı toplulu- ğumu kuracağım” (Mat 16:18). İnanlı topluluğu, varlığını İsa Mesih’e borçludur. Başlatıcısı O’dur.


Müjdeler’e göre inanlı topluluğu sözcüğü İsa’nın dudaklarından sadece üç kez dökülmüştür (Mat 16:18, 18:17). Ancak bu O’nun bu konuyla meşgul olmadığı anlamına gelmez. Aslında O inanlı topluluğuyla ilişkili çok önemli görüşler öğretmiş- ti. Bu haftaki çalışmamız iki ana düşünce üzerinde odaklanmaktadır: inanlı toplulu- ğunun temeli ve inanlı topluluğunun birliği.



*23 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.





Pazar


Ağustos 17


İnanlı Topluluğunun Temeli


İsa, “Ben inanlı topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım” demişti (Mat 16:18). İnanlı topluluğunun üzerine kurulduğu kaya (Grekçe petra) kimdir? Bazıları bu kayanın Petrus olduğuna inanır. Rab’bin, Petrus ve kaya arasında bir sözcük oyunu yaptığını iddia ederler (Grekçede sırasıyla Petros ve petra)—ki muhtemelen İsa’nın kullandığı Aramice dilinde daha açıklığa kavuşurdu. Ancak gerçek şu ki, hiç kimse İsa’nın bu ifadesinin Aramice’deki kesin karşılığını bilmemektedir. Elimizde sadece görmezlikten gelemeyeceğimiz Petros (taş) ve petra (kaya) sözcüklerini birbi- rinden ayıran, Matta tarafından kaydedilmiş Grekçe metinler mevcuttur.


Petra sözcüğünün, Mesih’e dayandığını kanıtlayan iyi gerekçeler vardır. İsa’nın ifadesinin yakın bağlamı (Mat 16:13–20) Petrus’un değil, Mesih’in kimliğine ve görevine odaklıdır. Bunun yanında, İsa daha önceden de, kayayı Kendisi ve öğretileri için açıkça tanımladığı, kaya üzerine kurma imgesini kullanmıştı (Mat 7:24, 25).



Eski Ahit’te “kaya” sözcüğünün sembolik anlamı nedir? Yas 32:4; Mez 28:1; 31:2, 3; 42:9; 62:2; Yşa 17:10.




Petrus ve diğer elçiler, İsa’nın inanlı topluluğunu kaya üzerine kuracağını söyle- diğini duyduklarında, bunu Eski Ahit’teki anlamıyla yorumlamış olmalıydılar—yani Allah’ın sembolünü.


Petrus Mesih’in “yapıcılar tarafından hiçe sayılan ama köşenin baş taşı durumu- na gelen taş” (Elç 4:11) olduğunu bizzat onaylamıştı ve inanlı topluluğunun temeli olarak taş ifadesini kullanmıştı (1Pe 2:4–8). Mesih inanlılarını genel olarak “diri taşlar” ile kıyaslarken, taşı (petra) sadece Mesih için kullanmıştı. Kutsal Kitap’ta İsa hariç hiçbir insan petra olarak anılmamıştır.


Elçi Pavlus, petra terimini Mesih’e istinaden kullanmıştı (Rom 9:33, 1Ko 10:4) ve kararlı bir şekilde şunu açıklamıştı, “Çünkü hiç kimse atılan temelden, yani İsa Mesih’ten başka bir temel atamaz” (1Ko 3:11). Bu nedenle, inanlı topluluğunun üzerine kurulduğu petra’nın İsa Mesih’in kendisi olduğunda hemfikir olduğu ve Petrus da dahil tüm peygamberlerin ve elçilerin inanlı topluluğunun ruhsal binasın- da diri taşların ilk katmanını oluşturduğu sonucuna varıyoruz (Ef 2:20).








Mesih’in Birlik İçin Duası


Ağustos 18



Perşembe gecesiydi. Son Akşam Yemeği’nden sonra İsa ve öğrencileri Zeytin Da- ğı’na doğru gittiler. Getsemani yolunda ilerlerken İsa durdu ve Kendisi, öğrencileri ve daha sonra elçilerin vaazlarıyla kendisine inanacak herkes için dua etti. Çarmıh’ın ızdırabıyla karşılaşacak olsa da, en büyük kaygısı Kendisi değil, takipçileriydi. Yuhan- na 17, Kutsal Kitap’ta İsa’nın en uzun şefaat duasını sergiler. İsa’nın her birimiz dahil, O’na inanan herkes için dua ettiğini düşünmek cesaret vericidir.



Yuhanna 17’yi okuyun. İsa’nın imanlılara ilişkin olarak Baba’dan ana dua talebi neydi? Özellikle 21–23 ayetlere bkz.




Birlik, inanlı topluluğu yaşamı için çok önemlidir. Bunun önemini, Mesih’in, ta- kipçilerinin bir olması yolundaki hararetli arzusunu dört defa tekrarlamasından ölçebiliriz (Yu 17:11, 21–23). Bu çok özel son saatte, Rab daha başka çok önemli ve gerekli şeyler için dua edebilirdi. Ancak duasında imanlıların birliğine odaklandı. İnanlı topluluğu için en büyük tehlikenin, çekişme ve bölünme olduğunu biliyordu.


İsa’nın ricası tekdüze değil, aksine Kendisi ile Baba arasındaki ilişkiye benzer şahsi bir birlik içindi. O ve Baba iki şahıstır, birbirinden ayrı ve farklı işlevi olan. Buna rağmen onlar mizaçta ve amaçta birdirler. Bunun gibi bizler de farklı yaradılı- şa, özgeçmişe, kabiliyetlere ve rollere sahibiz, fakat hepimiz İsa Mesih’te bir olmalı- yız.


Bu tür bir birlik çabucak oluşmaz. Buna sahip olabilmek için, yaşamlarımızda Mesih’in rabliğini tamamen kabul etmemiz gerekir. O bizim karakterimizi şekillen- dirmeli ve bizler de kendi irademizi O’nun iradesine teslim etmeliyiz.


Bu birlik bir amaç değildir. Bu, Mesih’in Baba tarafından gönderilen bir Kurtarıcı olduğuna dünyayı inandırmak için bir tanıklıktır. Farklı yaradılıştan insanlar arasın- daki uyum ve birlik, günahkârları kurtarmak için Allah’ın Oğlu’nu göndermesi ko- nusunda mümkün olan en güçlü tanıklıktır. Bu, Mesih’in kurtarıcı ve dönüştürücü kudretinin tartışma götürmez bir kanıtıdır. Bizler de bu tanıklığı iletmek zorundayız.








Mesih’in Birliği Sağlayışı


Ağustos 19



İsa’nın inanlı topluluğu için duasındaki birliğin temeli nedir? Bkz. Yu 17:23 ve Yu 15:1–5.






“Siz bendesiniz, ben de sizdeyim” (Yu 14:20) ifadesi, İsa ile sahip olmamız gere- ken samimî ilişkiyi vurgulamaktadır. İsa’nın kalplerimizdeki mevcudiyeti, birliği üretir. O, yaşamlarımıza birlik için zorunlu olan iki şeyi getirir: ilahî Söz ve ilahî Sevgi.


Eğer İsa’ya sahipsek, aslında Baba’nın sözleri olan, O’nun sözlerine de sahip olu- ruz (Yu 14:24; 17:8, 14). İsa “gerçektir” (Yu 14:6), ve Baba’nın Söz’ü de aynı şekil- de “gerçektir” (Yu 17:17). İsa’da birlik, Allah’ın Söz’ünde birlik demektir. Bu birliğe sahip olmak için, Allah’ın Söz’ünde temsil edilen gerçeğin içeriğinde de hemfikir olmamız gerekir. Dini inançların kütlesine bağlı kalmadan, birliğe erişmeye çalış- mak, başarısızlıkla sonuçlanır.


Rab aynı zamanda takipçilerinin gerçek sevgiyle birleşmelerini istemişti. Eğer İsa’ya sahipsek, Baba’nın Oğlu’na olan mükemmel sevgisine de sahip oluruz (Yu 17:26). Bu sevgi geçici bir duygu veya his değil, bilakis eylemin kalıcı prensibidir. Gerçek sevgiye sahip olmak için, benliğimizi alçaltmalı, İsa’yı yükseltmeliyiz. Kendi bencil gururumuz ölmeli ve içimizde İsa yaşamalıdır. O zaman birbirimizi gerçekten ve samimî olarak sevebilir, İsa’nın mümkün olması için dua ettiği mükemmel birliği gerçekleştirebiliriz.


“Gerçeğe inandıklarını iddia edenler, gerçekle kutsandıklarında, Mesih’in uysallığı- nı, alçakgönüllüğünü öğrendiklerinde, inanlı topluluğunda tam ve mükemmel bir birlik olacaktır.”—Ellen G. White, The Signs of the Times, Eylül 19, 1900.


Gerçeğin yüksek idealiyle, birbirini derin bir şekilde sevmek kavramlarını bir ara- da bağdaştırmak her zaman kolay olmamıştır. Hep birini diğerinden üstün tutma riski olmuştur. Doktrinin tek başına birliğin en önemli unsuru olarak düşünüldüğü zamanlar olmuştu. Çok şükür ki bu denge eksikliği kademe kademe düzeltilmiştir. Ancak bugün diğer bir aşırılığa kapılma riskine doğru gidiyoruz: birlik için sevginin gerçekten çok daha önemli olduğunu düşünmek. Gerçek olmaksızın sevginin kör olduğunu ve sevgi olmaksızın gerçeğin kısır olduğunu hatırlamak zorundayız. Zihin ve kalp birlikte hareket etmelidirler.


Apostolik kilise Mesih’in dua etmiş olduğu birliği sergilemiştir. “Bunlar kendile- rini elçilerin öğretisine [gerçek], paydaşlığa [sevgi], adadılar” (Elç 2:42).





Ağustos 20


Birliğin Önündeki Büyük Engel


Matta 7:1–5’de geçen İsa’nın sözleri, inanlı topluluğundaki bölünmeler- den ve çatışmalardan kaçınmamıza nasıl yardımcı olur?


Hataları kendimizde değil de başkalarında görmek çok daha kolaydır. Eleştiri, yanlış bir üstünlük hissi verir, çünkü eleştiren kişi, kendisinden daha kötü insanlarla kendisini karşılaştırır. Ancak gayemiz, kendimizi başkalarıyla değil, İsa ile karşılaş- tırmaktır.


Şu ilahî buyruğa itaat etmiş olsaydık, kimbilir ne kadar sorundan kaçınmış olur- duk: “Halkının arasında onu bunu çekiştirerek dolaşmayacaksın” (Lev 19:16). “De- dikoducu can dostları ayırır” (Özd 16:28) sözleri, acı ama gerçektir.


Diğer yandan, başkaları hakkında konuşmanın gerekli olduğu durumlar vardır.


Ancak bunu yapmadan önce kendimize şu üç soruyu sormalıyız:


  1.    Söyleyeceğim şey doğru mu? “Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyecek- sin” (Çık 20:16). Bazen aslında varsayım veya tahmin olabilen şeyleri gerçekmiş gibi aktarabiliriz. Bunun yanında farkında olmadan kendi kanaatimizi ekleyerek, başka- larının niyetini hatalı bir şekilde yargılama riskine düşeriz.

  1.     Söyleyeceğim şey ahlâki bir şey mi? Bunu duyanlara yardımcı oluyor mu? Pavlus, sadece “başkalarının gelişmesine yarayacak” (Ef 4:29) şeyler söylememizi tembih etmişti. Eğer bir şey gerçek ama ahlâklı değilse, bundan bahsetmesek daha iyi olmaz mı?

  1.    Söyleyeceğim şeyi sevecenlikle söylemek mümkün mü? Bazen nasıl söyledi- ğimiz, ne söylediğimiz kadar önem taşır (bkz. Özd 25:11). Eğer gerçek ve ahlâklıysa, diğer insanları rencide etmeyecek tarzda söylediğimizden de emin olmalıyız.

Yakup, dili koca bir ormanı tutuşturabilecek küçük bir kıvılcımla kıyaslamıştı (Yak 3:5, 6). Bir dedikodu duyarsak, ateşe daha fazla odun atmamalıyız, zira “Odun bitince ateş söner, dedikoducu yok olunca kavga diner” (Özd 26:20). Dedikodu, nakledici zincirinin canlı olmasını gerektirir. Bunları duymayı reddederek kolayca durdurabiliriz; ya da zaten duymuşsak, tekrarlamaktan kaçınabiliriz. “Dedikodu yaparak fesatlık yaratacağımıza, Mesih’in eşsiz gücünden konuşalım ve O’nun gör- keminden bahsedelim.”—Ellen G. White, The Upward Look, S. 306.






Ağustos 21


Birliği Yeniden Tesis Etmek


Darılmış bir kardeşle uzlaşma, neden kabul edilebilir bir ibadet için ge- rekli bir ön şarttır? Bkz. Mat 5:23, 24.


Sunağa getirilen çeşitli türden sunular vardı, fakat İsa günahkârın ilahî bağışı ala- bilmesi için muhtemelen hayvan kurbanını tercih etmişti. Ancak Allah’ın bağışını elde etmeden önce, başkalarıyla işleri yoluna koymamız gerekmektedir. Uzlaşma, hatalarımızın tevazuyla kabul edilmesini gerektirir. Bu davranış olmadan, Allah’tan nasıl bağışlamasını rica edebiliriz ki?



Birisi bizi incittiğinde, hangi üç adımı takip etmeliyiz? Bkz. Mat 18:15–18.



İsa, bizlere işlenen suçu başkalarıyla konuşmak yerine, hata yapan kişiyle ko- nuşmamız gerektiğini, onu eleştirmememizi, bilakis ona hatasını göstermemizi ve onu tövbeye davet etmemizi söylüyor (Lev 19:17). Nazik ve şefkat dolu bir sevgiyle, karşımızdaki kişinin hatasını görebilmesi için her türlü teşebbüste bulunmalı, onun tövbe etmesine ve özür dilemesine izin vermeliyiz. Hatasını herkesin önünde duyu- rarak, kişinin utanç duymasına yol açmamak çok önemlidir. Bu onun düzelmesini çok daha zorlaştırır.


İdeal olarak, özel konuşma tövbeye ve barışmaya yol açacaktır. Ancak kabahatli olan ne yanlışını kabul ediyor, ne de bu hatasını düzeltmek istemiyorsa, bir sonraki aşama, hata yapan kişiyi ikna edebilecek bir veya iki şahit getirmektir (Yas 19:15). Onu tövbeye yöneltmede tarafsız kalabilmek için, onlar şahsen olaya dahil olmama- lıdırlar. Eğer kabahatli, onların tavsiyelerini dinlemeyi reddediyorsa, onun yararına yapılabilecek çabalara eşlik edebilirler.


Nihayetinde, eğer her iki teşebbüs de işe yaramadıysa, bunu “inanlı topluluğuna söylemeliyiz”—henüz disipline edici bir eylem olarak değil, fakat tövbeye yönelten son bir müracaat olarak. Başlangıçtan itibaren tüm sürecin kurtarıcı bir gayesi olma- lıdır (Gal 6:1).





Ağustos 22

Ek Çalışma: Ellen G. White, “Christian Unity,” S. 236–248, Testimonies for the Church, Cilt 5; “One With Christ in God,” S. 239–243, Testimonies for the Church, Cilt 8.



“Birlik güçlüdür; bölünme zayıftır. Mevcut gerçeğe sahip olduklarını iddia eden- ler birlik olduklarında, konuşma etkisini kullanırlar. Şeytan bunu çok iyi bilir. Rab’bin halkı arasında küskünlüğe ve anlaşmazlığa neden olmak suretiyle Allah’ın gerçeğini etkisiz kılmak konusunda, hiç şu ankinden daha kararlı olmamıştı.”— Ellen G. White, Testimonies for the Church, Cilt 5, S. 236.


“Başka tarzda düşünmeye zorlamadan önce, insanların iyiliğini düşünmeye çaba göstermeliyiz, özellikle de kardeşlerimizin. Derhal kötü haberleri yetiştirmemeliyiz. Bunlar çoğunlukla kıskançlığın veya yanlış anlamanın, abartmanın veya gerçeklerin kısmen açığa çıkarılmasının bir sonucudur.”—Sayfa 58.


Tartışma Sorusu:


¤ Doktrinleri yanlış olsa da (eminsin), farklılıklarına rağmen nazik, anla- yışlı ve sevecen olan insanlarla olan ilişkilerinde nasıl davranıyorsun? On- larla nasıl ilişki kurmalısın? Diğer yandan, teolojik yönden uzlaştığın fakat kırıcı, önyargılı ve olayları kendi gözünden görmeyenlere karşı kaba olan insanlarla nasıl anlaşıyorsun?


¤ İnanlı topluluğu için birlik ne kadar önemli olursa olsun, bu birlik ne kadar iyi korundu? Hıristiyan olmayan bir kişinin, Hıristiyanlığa bakarak “Hıristiyan birliği” görüşü hakkında ne düşündüğü tahmin ediyorsun?



¤ İsa, bizleri incitenleri affetmemizi öğretiyor. Fakat tövbe etmiyorlar ve biz- den bağışlamamamızı rica etmiyorlarsa? Onlara karşı nasıl davranmalıyız?


¤ Sevgi ve disiplin arasındaki ilişki nedir?



¤ Ekümenik hareket, Mesih’in dua ettiği birliği tesis etmek için çaba har- cadığını iddia etmektedir. Bazılarının güdüsü ne kadar iyi niyetli olursa olsun, son zamanlardaki malum meseleler bir yana, ekümenik harekette ne gibi problemler görebiliriz?



¤ “Başka tarzda düşünmeye zorlamadan önce, insanların iyiliğini düşün- meye çaba göstermeliyiz, özellikle de kardeşlerimizin.” Bu cümleyi nasıl anlamalıyız, bilhassa insanlığın düşmüş doğası ışığında?


Güneşin Batışı: 19:54 (İstanbul)





*Ağustos 23–29

Hizmetimiz





Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Mat 5:14–16; Luka 24:48, 49; Yu 20:21; Mat


28:19, 20; Vah 14:6–12.


Hatırlama Metni: “Göksel egemenliğin bu Müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir” (Matta 24:14).


İ


sa hizmetinin en başında, başkalarını da O’na getirmeye yardımcı olsunlar diye Petrus ve Andreas’ı öğrencisi olmaya çağırmıştı: “Ardımdan gelin, sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım” (Mat 4:19). Daha sonra Rab, “yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek” (Markos 3:14) için oniki öğrencisini atadı. Mesih, Oniki Elçiyi ve daha sonra da yetmiş öğrenciyi müjdeyi duyurmaları için yol- ladı (Mat 10:5–15, Luka 10:1–12). Dirilişinden sonra kırk gün boyunca, Mesih birkaç kez öğrencilerine göründü (1Ko 15:3–8) ve müjdeyi vaaz etme sorumluluğu- nu onların ellerine teslim etti (Elç 1:2, 3). Onlara defalarca müjde görevini emanet etti. Müjde yazarlarından hiçbirisi İsa’nın söylediği her sözü kaydetmese de, her biri Rab’bin talimatları hakkında birkaç cümle yazdı, her öykü müjde görevini farklı açılardan vurguluyordu ve böylece bizlere onun gayesi, metodolojisi ve kapsamı ko-


nusunda değerli görüşler sağladı.


Bu hafta İsa’nın bizzat sergilediği müjde hizmetine bakacağız.



*30 Ağustos Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Pazar


Dünyanın Işığı Olmak


Ağustos 24



Matta 5:14–16’yı okuyun. Bireysel ve inanlı topluluğu olarak İsa burada her birimize ne diyor?



Kutsal Kitap boyunca ışık, Allah ile yakından ilişkilendirilmiştir. “RAB ışığımdır” diye şarkı söylemişti Davut (Mez 27:1) ve Yuhanna şöyle belirtmişti, “Tanrı ışıktır, O’nda hiç karanlık yoktur” (1Yu 1:5). Allah ışığın kaynağıdır. Aslında O’nun yarattığı ilk şey ışıktır, zira yaşam için ışık kaçınılmazdır.


Işık ve Allah arasındaki yakın ilişkiyi veren Kutsal Yazı, sürekli gerçeği, bilgiyi ve dindarlığı sembolize etmek için ışığı kullanmaktadır. Işıkta yürümek demek, Al- lah’ınki gibi bir karaktere sahip olmak demektir (Ef 5:8, 1Yu 1:7). Işık Allah’ı, ka- ranlık ise Şeytan’ı temsil etmektedir. İşte bu yüzden “karanlığı ışık, ışığı karanlık yerine koy[mak]” (Yşa 5:20) iğrenç bir günahtır.


Tanrı’nın ebedî Oğlu olan İsa Mesih, “insanların ışığı, … her insanı aydınlatan gerçek ışık”tır (Yu 1:4, 9). Sadece O, günahla kaplanan dünyanın karanlığını aydın- latan ışıktır. O’nun aracılığıyla “Rab’bin görkeminin bilgisinin ışığı[na]” sahip olabi- liriz (2Ko 4:6), yani O’nun karakterine.


Mesih’i Kurtarıcımız olarak kabul ettiğimizde “ışığın çocukları” (Yu 12:36, 1Se 5:5) oluruz. Fakat kendimizde ışık yoktur. Tıpkı ay gibi yapabileceğimiz tek şey, üzerimizde parlayan ışığı yansıtmaktır. İsa’nın üzerimizde parlamasına izin verirsek, kendi erde- mimizin gösterişi için iyi işler yapmak yerine, insanları Allah’ı övmeye yönlendiririz.


“Mesih kalpte ikamet ediyorsa, O’nun mevcudiyetinin ışığını gizlemek imkânsız- dır. Mesih’in izleyicileri olma iddiasındakiler[in]… verecek ışıkları yoksa bunun nedeni ışık Kaynağı ile temaslarının olmamasıdır.”—Ellen G. White, Bereket Dağın- dan Düşünceler, S. 44.


Işığı sadece “tahıl ölçeğinin ya da yatağın altına koymak için” (Markos 4:21) kul- lanmak saçma olmaz mı? O halde neden bazen Mesih’in ışığı ile böyle yapıyoruz? Gizlenen bir öğrenci, karanlık bir gecede bir çanağın altında tutulan ışık gibi yarar sağlamaz. Bu yüzden “kalk, parla; çünkü Işığın geliyor, RAB’bin yüceliği üzerine doğuyor” (Yşa 60:1).








Tanıklar Olmak


Ağustos 25



Dirilişten sonra İsa’nın öğrencilerle ilk karşılaşması çok önemliydi. Onlar korkuyor- lardı, endişeliydiler, düş kırıklığına ve şaşkına uğramışlardı. Korkudan odanın kapısını kilitlemişlerdi, fakat İsa gelip ortalarında durdu. Net ve sıcak bir ses tonuyla onlara şöyle dedi: “Size esenlik olsun!” Ürkmüş ve dehşete kapılmış olduklarından, gözlerine ve kulaklarına inanmaları çok zordu. Rab sevecenlikle onlara ellerini, ayaklarını gös- terdi ve Kutsal Yazı’da O’nun hakkında yazan her şeyi açıkladı. O gece varlığı ve sözleri onları dramatik bir şekilde dönüştürdü, endişelerini ve inançsızlıklarını bertaraf etti ve dirilişinin kesinliğinden gelen bir esenlik ve sevinçle doldurdu.


Sonra Mesih onlara görevlerini açıkladı, Kendi ölümünün, dirilişinin, günahları bağışlama ve yaşamları dönüştürme kudretinin tanıkları olarak, onlara sorumluluk- larının önemini kavramalarında kademe kademe yardımcı oldu (Luka 24:46–48). O’nu mutlaka ölürken görmüşlerdi, fakat yine canlanmışken de görmüşlerdi. Ancak bu şekilde O’nun dünyanın Kurtarıcısı olduğuna tanıklık edebilirlerdi.


Tanık, bir olayı gerçekleşirken görmüş olan biridir. Bir şeyi şahsen görmüş olan herkes tanık olabilir. Dolaylı tanık diye bir şey olamaz. Sadece kendi tecrübelerimiz ışığında tanıklık yapabiliriz, başkasınınkinin değil. Kurtarılan günahkârlar olarak, İsa’nın bizler için ne yaptığını başkalarına anlatma ayrıcalığımız vardır.



Kutsal Ruh’u almak ile Mesih için tanıklık yapmak arasında nasıl bir ilişki vardır? Bkz. Luka 24:48, 49; Elç 1:8. Ayrıca bkz. Yşa 43:10, 12; 44:8.




Elçilerin İşleri kitabı, imanlının tanıklığının, yalnızca Kutsal Ruh’un kalplerinde yaşaması sayesinde ikna edici bir gücü olduğunu gösterir. Ruh’u aldıktan sonra “el- çiler, Rab İsa’nın ölümden dirildiğine çok etkili bir biçimde tanıklık ediyorlardı” (Elç 4:33). Yani, tanık oldukları ve tecrübe ettikleri şeyler konusunda açıkça ve büyük bir kudretle konuşabiliyorlardı. Gerçek anlamda Mesih hakkındaki tanıklığımız, hep bizim O’nunla olan tecrübemizi içermelidir.






Ağustos 26


Ben de Seni Gönderiyorum


Yuhanna’nın müjdesi, İsa’nın üst odada öğrencilerle ilk karşılaşmasını anlatmak- tadır ama Luka’nın müjdesinde olmayan başka unsurlar da içermektedir.



Yuhanna’ya göre, İsa imanlıların görevini nasıl tarif etmişti? Bkz. Yu 20:21.





İsa bu kavramı zaten birkaç gün önceki duasında anmıştı: “Sen beni dünyaya gönderdiğin gibi, ben de onları dünyaya gönderdim” (Yu 17:18). Birini yollamak, gönderen kişinin gönderilen kişi üzerinde otoritesi olduğunu gösterir. Ayrıca gönderi- len kişinin gerçekleştirmesi gereken bir görevi olması bakımından bir gaye içerir. İsa, dünyayı kurtarması için Baba tarafından gönderilmişti (Yu 3:17) ve bizler O’nun aracılığıyla kurtuluşu bildirmek için İsa tarafından gönderildik. Görevimizin, tüm insanlara yönelik komple bir hizmetten oluşan Mesih’in işinin sürdürülmesi olduğu açıktır (Mat 9:35). O, bizlerden sadece O’nun başlattığı şeyi sürdürmeyi değil, bunu daha da ileriye götürmemizi bekliyor. “Bana inanan” dedi Rab, “benim yaptığım işleri yapacak; hatta daha büyüklerini yapacaktır” (Yu 14:12).


İsa, öğrencileri hizmetlerini başarıyla gerçekleştirsinler diye, Kutsal Ruh’u temin


etmişti. Allah yaratılışta Adem’in “burnuna yaşam soluğunu üfledi” (Yar 2:7). Şimdi de İsa öğrencilerinin “üzerine Kutsal Ruh’u üfledi” (Yu 20:22). Yaşam soluğu, cansız bir toprağı canlı bir varlık haline getirdiği gibi, Kutsal Ruh da korkak ve düş kırıklığı- na uğramış öğrencileri, İsa’nın işini sürdüren güçlü canlı tanıklara dönüştürdü. Aynı kutsama, bugün de bizlere emanet edilen görevi gerçekleştirmemiz açısından kaçı- nılmazdır.








Öğrenciler Yetiştirmek


Ağustos 27


 



Dirilişinden sonra İsa öğrencileriyle Celile’de “İsa’nın kendilerine bildirdiği dağ- da” (Mat 28:16) buluştu. Sadece onbir değil, beşyüzden fazla imanlı da orada diril- miş olan Rab ile buluştu (1Ko 15:6). Ölüme galip gelen Kişi onlara şöyle dedi: “Gök- te ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi” (Mat 28:18). O’nun kudreti ve yetkisi, artık dünyevî hizmeti süresince olduğu gibi sınırlı değildi. Aksine, O’nun otoritesi beden almadan öncesinde olduğu gibi tüm evreni kapsıyordu. Sorgulanamaz yetkisi bazında, görevi takipçilerine emanet etti.


Büyük Görev’in verilmesini anlatan Matta’nın ifadesine göre, İsa dört fiil kullan- mıştı: gidin, öğrenciler yetiştirin, vaftiz edin ve öğretin. Maalesef birçok Kutsal Kitap çevirisi bunu yansıtmıyor, fakat Grekçe’sinde diğer üç fiil ortaç (fiilimsi) iken, emir kipinde olan tek fiil, öğrenciler yetiştirmektir. Bu demektir ki, cümledeki vur- gu öğrenciler yetiştirmek üzerindedir, diğer üç eylem ona bağlıdır.


Öğrenciler yetiştirmek buyruğunu gerçekleştirmede, gitmenin, vaftiz etmenin ve öğretmenin rolü nedir? Bkz. Mat 28:19, 20.


İsa’nın buyruğu, öğrenciler yetiştirmeyi kapsayan üç aktiviteyi göstermektedir. Bu üç aktivitenin özel bir sırada olması gerekmez; aksine onlar birbirlerini tamamla- maktadır. Farklı yerlere giderken, neticede tüm dünyaya, İsa’nın öğrettiği her şeyi öğretmeli, O’nu Kurtarıcısı olarak kabul edenleri ve İsa’nın buyurduğu her şeye gö- nülden itaat edenleri vaftiz etmeliyiz.


Birisi vaftiz olduğunda seviniriz, fakat vaftiz öykünün sonu değildir. Bu sadece, birini öğrenci yapma sürecinin bir parçasıdır. Görevimiz insanları İsa’yı takip etmeye davet etmektir, yani O’na iman etmesi, O’nun öğretilerine itaat etmesi, yaşam tarzını değiştirmesi ve aynı zamanda kişinin kendisi gibi başkalarını da O’nun öğrencileri olmaya davet etmesi demektir.


Bütün sözcüğü, bu ayeti karakterize etmektedir. İsa “bütün yetkiye” sahip olduğu için, bizler de Mesih’in dünyanın sonuna dek “her an” (aslında “bütün günler”) bizlerle olduğu güvencesiyle, “bütün uluslara” gitmeli, müjdeye yaraşan “bütün şeylere” uymaları için onlara öğretmeliyiz.







Müjdeyi Vaaz Etmek


Ağustos 28


 



Karakteristik kısalığı ve duruluğuyla Markos’un Müjdesi, görevi kısa bir cümleyle ta- nımlamaktadır: “Dünyanın her yanına gidin, Müjde’yi bütün yaratılışa duyurun” (Mar- kos 16:15). Matta’da olduğu gibi Grekçe gidin ortaçı, görevi belirlemez, bilakis bu göre- vin gerçekleştirilmesi için gerekli harekete işaret eder. Aslında görev, burada Grekçe emir kipindeki kerusso fiiliyle vurgulanmaktadır. Kerusso, “yüksek sesle ilan etmek, duyur- mak, vaaz etmek” demektir. Markos bu terimi diğer Müjdeler’den daha fazla, 14 kez kullanmıştır. İnanlı topluluğu Müjde’yi duyurmalıdır.


İsa’nın hizmeti boyunca, Onikiler diğer uluslardan olanlara değil, yalnızca “İsrail hal- kının yitik koyunlarına” (Mat 10:6) yollanmıştı. Artık “dünyanın her yanına” ve “bütün yaratılışa” gönderiliyorlardı. Onbir kişi hiçbir zaman tek başlarına tüm dünyaya müjdeyi duyuramazdı, değil ki içinde yaşayan tüm yaratılışa. Böyle evrensel boyutta bir görev, tüm inanlı topluluklarının katılımını gerektirmektedir. Bu görev, tüm çağlarda İsa’ya iman eden tüm imanlılara emanet edilmiştir. Bu seni ve beni de içermektedir.



Vahiy 14:6–12’yi okuyun. Bu ayetler, inanlı topluluğunun evrensel hizmeti- ni nasıl kapsar?



Ancak Müjdeyi her yaratılışa bildirmek, herkesin otomatik olarak onu kabul edeceği anlamına gelmiyor. Sadece “iman edip vaftiz olan kurtulacak” (Markos 16:16). Bizler canla başla bildirerek, her dinleyenin müjde davetinden fayda sağlayacağını umacağız. Ancak, birçoklarının dar kapı imgesinde açıkça görüldüğü gibi Söz’ü kabul etmeyeceği- nin farkında olmalıyız (Mat 7:13, 14).



Bu evrensel görevin gerçekleşebileceği konusunda hangi güvenceye sahibiz?


Bkz. Mat 24:14.



Markos 16:15 ve Matta 24:14 arasında teşvik edici bir paralellik vardır. Her iki ayette de, müjdenin tüm dünyaya bildirilmesi ima edilmektedir. Birinci pasajda İsa’nın bildir- me konusunda görevlendirmesi sergilenirken, ikincisinde görevin başarılacağı konu- sunda İsa’nın vaadi yer almaktadır.




Ağustos 29

Ek Çalışma: Ellen G. White, “Gidin, Tüm Ulusları Eğitin!” S. 803–814, Sevgi Öğretmeni; “The Great Commission,” S. 25–34, The Acts of the Apostles.


“Her imanlı Tanrı’nın hükümranlığı için çalışan ruhsal bir hizmetlidir. Yaşam suyundan içen yaşam kaynağı olur. O’nu alan kişi daha sonra onu diğer insanlara iletmeye başlar. İsa’nın insanlara sunduğu lütuf, onları ferahlatmak için fışkıran ve yaşam suyundan içmeye hazır olanlar için çöldeki bir pınar gibidir.”—Ellen G. Whi- te, Sevgi Öğretmeni, S. 178.


“Kurtarıcı’nın öğrencilere verdiği görev inananların tümünü kapsıyordu. Buna, dünyanın sonuna dek Mesih’e iman edenlerin tümü dahildir. Müjde’yi duyurmanın ve insanların kurtuluşu için çalışmanın sadece görevlendirilmiş kişilerce yerine geti- rilmesi gerektiğini düşünmek çok büyük bir hatadır. Kendisine göksel anlayış veril- miş herkes bu Müjde’den yararlanabilir. Mesih ile yeni bir yaşama kavuşmuş olanlar çevrelerindeki diğer insanların kurtuluşu için çalışmalıdırlar. İmanlılar topluluğu bunun için kurulmuştur. Bu topluluğa ait olmak isteyen herkes Mesih ile birlikte çalışmalıdır.”—Sayfa 807.


Tartışma Soruları:


¤ Herkes müjdeyi duyurmak için dünyayı dolaşmaya kabil değildir. Ancak her birimizin üç meleğin mesajı bağlamında, müjdeyi dünyaya yaymak ko- nusunda yapabileceği ne olabilir?

¤ Yerel inanlı topluluğun, toplumunda İsa’nın hizmetini ne şekilde sür- dürmektedir? İnanlı topluluğunun hizmetini geliştirmeye nasıl yardımcı olabilirsin?


¤ İsa, müjdenin bütün dünyaya yayılacağını söylemişti. Bu sözleri söyledi- ğinden beri, insanlık tarihinin büyük çoğunluğu için iletişim metodu de- ğişmedi. İkiyüz yıl önce iletişim, İsa’nın müjde görevini verdiği 2000 yıl öncesine nazaran çok da fazla hızlı değildi. Tabii ki her şey değişti, özellikle de son 50 yılda geliştirdiğimiz iletişim metotları müthiş bir hızla ilerledi. Yapmamız gereken işi yapmak için, bizlere verilen bu müthiş teknolojiyi nasıl daha iyi kullanabiliriz?


¤ Pazartesi gününün sonundaki soru temelinde, İsa ile şahsî tecrübesini paylaşmak isteyenlere söz verin. Başkalarına tanıklık etmek için kendi ta- nıklığımızı nasıl kullanabiliriz? Neden kendi tecrübemizi kullanmalıyız?


Güneşin Batışı: 19:43 (İstanbul)





*Ağustos 30–Eylül 5

Allah’ın Yasası





Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Mat 5:17–19, 5:21–44, Markos 7:9–13, Mat


19:16–22.



Hatırlama Metni: “Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsi- niz” (Yu 14:15).



İ


srailli birçok lider yasayı üstün tutmasına rağmen, bazıları onun gayesini yanlış anla- mış, yasaya uymakla doğruluğu elde edeceklerine inanmışlardı. Pavlus’un da yazdığı gibi: “Tanrı’nın öngördüğü doğruluğu anlamadıkları ve kendi doğruluklarını yerleş-


tirmeye çalıştıkları için Tanrı’nın öngördüğü doğruluğa boyun eğmediler” (Rom 10:3).


İşte İsa bu yüzden dini liderlerin gelenekleri yüzünden sık sık sorgulandı, hatta kınandı (Markos 7:1–13). Onların yanlış anlaması, O’nun yasaya olan görüşü yü- zünden yaptığı eleştiriler ve yüzleşmelerden dolayıdır.


İsa, Ferisilerin meşru eylemlerini açıkça eleştirse de, On Emir’i yücelttiğini, onun daimiliğini açıkça onayladığını, onun anlamını ve gayesini açıkladığını bilmemiz önemlidir. Mesih, yasayı geçerli kılmaya gelmiş olduğunu bizzat söylemişti (Mat 5:17). Birçok bakımdan O’nun ölümü, Allah’ın yasasının sürekli geçerliliğinin nihaî göstergesiydi.


Bu hafta, yasaya ilişkin İsa’nın öğretilerini ve O’nun öğretilerinin yaşamlarımıza olan etkisini analiz edeceğiz.


*6 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Pazar


İsa Yasa’yı Değiştirmedi


Ağustos 31



Matta 5:17–19, İsa’nın yasaya karşı tavrı hakkında ne öğretiyor?





Yasa sözcüğü, çoğunlukla Kutsal Kitap’ın ilk beş kitabına (Tevrat olarak da bili- nir) dayansa da, bu bağlamda, O’nun öncelikle On Emir’i ima ettiğini sanıyoruz. Yasayı “ortadan kaldırmak” için gelmediğini söylediğinde, İsa aslında şöyle diyordu, Ben On Emir’i geçersiz kılmak veya iptal etmek için gelmedim. O’nun ifadesi çok açıktır ve belki de yasayı ortadan kaldıranların, geleneklerle onun etkisini azaltanla- rın, Kendisi değil, dini liderler olduğunu göstermek istemişti (bkz. Mat 15:3, 6). Ona daha derin bir anlam yüklemek yerine, Mesih yasayı “gerçekleştirmek” için gelmiş, böylece bize Allah’ın istemine mükemmel itaatin ne olduğuna dair bir örnek vermiş- tir. (Bkz. Rom 8:3, 4.)



Elç 7:38’i okuyun. Musa’ya konuşan ve ona Sina Dağında yasayı veren Melek kimdi? (Bkz. Yşa 63:9, 1Ko 10:4.) Bu neden önemlidir?



“Çölde İbranilere önderlik eden Mesih, bulut sütunundaki melek görünümüyle halka yol gösteriyordu. İsrail’e yasayı veren de Mesih’tir (Bkz. Ek, 6. not). Mesih, Sina’daki yüceliğin ortasında Babasının yasasındaki on buyruğu halka duyurmuştu. Bu yasayı Musa’ya taş levhalar üzerinde vermişti.”—Ellen G. White, Geçmişten Son- suzluğa, 1. Cilt, S. 203.


Mesih’in Sina Dağı’nda yasayı Musa’ya bizzat vermiş olması gerçeği, bunu ciddiye almamız açısından daha çok önem taşır. Ayrıca Yasa Koyucu, Müjdeler’de gördüğü- müz gibi öğretileriyle kendisini ileride açıklıyorsa, o yasaya itaat edersek iyi olur. İsa’nın öğretilerinde ve yaşamında, On Emir’in Hıristiyanlar için bağlayıcı olmadığını ima eden herhangi bir işaret bulamayız. Tam tersine, O’nun sözleri ve örneği bizlere bunun aksini öğretir.






Eylül 1


İsa Yasa’ya Derin bir Anlam Kazandırdı


On Emir’in daimiliğini tesis ettikten sonra, İsa şimdi Eski Ahit yasalarına birkaç belirgin örnek ekleyerek, Dağdaki Vaazı’na devam etti. İnsanlar bu belirgin emirleri o kadar çok yanlış anlamışlardı ki, İsa onların gerçek anlamlarını açıklama gereği hissetmişti.



İsa, Dağdaki Vaaz’da anılan yasanın her yönüyle ilgili hangi karşılaştır- mayı yaptı? Her durumda hangi yetkiye müracaat etmişti? Mat 5:21–44.







Her örnekte İsa’nın önce Eski Ahit ayetinden alıntı yaptığına dikkat edin (Çık 20:13, 14; Yas 5:17, 18; Çık 21:24; Lev 24:20; Yas 19:21) ve sonra ona karşı iddia- sını görüyoruz. İsa yasanın itibarını mı sarstı? Tabii ki değil. Dini liderlerin anlamını daraltarak formaliteden başka bir şey haline getirmediği yasaya ilişkin açıklamasını geliştirerek ve açarak, Ferisilerin öğretileriyle, yasanın gerçek anlamını kıyaslamıştı.


Rabbiler, yasayı yorumlarında yetkili olarak geleneklerden alıntılar yapmışlardı. Buna karşın Mesih, Yasa Koyucu olarak kendi yetkisiyle konuştu. “Ama ben size diyorum ki” vurgusu, bu bölümde altı kez geçmektedir. Böyle bir iddiayı haklı olarak Rab’den başka kim yapabilir ki?


Ayrıca ilginç olan başka bir husus, Mesih’in taleplerinin yasanın basit formunun radikal biçimde ötesine geçmesidir. O’nun öğretileri, yazılı yasanın arkasındaki ruhu içermektedir. Ruh, aksi takdirde tamamen biçimsel kalabilecek bir şeye anlam ve yaşam katmaktadır. Aslında yasayı tutmak bir amaç değildir, yasa lütufla kurtulma- nın ne anlama geldiğini vurgulayan bir araç olarak anlaşılmazsa, ölümden başka bir şeye götürmez.








İsa ve Yedinci Emir


Eylül 2



Matta 5:27, 28’de görüldüğü gibi, İsa yasanın anlamını nasıl genişletmişti?


  1. ve 30. ayetlerde ne söylemişti? Bu sözleri nasıl ele almalıyız?


Bu pasajda Mesih iki buyruğu referans almıştı: yedinci ve onuncu. O zamana dek İs- railliler zinayı sadece birinin başka bir kişinin eşiyle açıkça cinsel ilişkiye girmesi olarak ele almışlardı. İsa bu gerçeğe işaret etmişti, zira onuncu emirden dolayı, zina şehvetli düşünceleri ve arzuları da içermekteydi.


  1. ve 30. ayetlerde Mesih, mecaz sanatından faydalanmıştır. Tabii ki, Mesih ile son- suzluğu kaybetmek yerine, yaşamsal bir organını kaybetmenin daha iyi olduğu konusu tartışılabilir. Ancak diğer dini öğretilere ters düşen kendini sakatlamaya işaret etmek yerine (bkz. Lev 19:27, 28; 21:17–20), İsa kişinin düşüncelerini ve dürtülerini kontrol etmeyi ima etmektedir. Gözünü çıkarmaya veya elini kesmeye işaret etmekle, Mesih mecazî olarak, bir kişinin ayartı ve günaha karşı kendini koruması açısından, cesur kararlar ve tavırlar almasının öneminden bahsetmektedir.


Matta 19:3’de Ferisi İsa’ya ne sormuştu ve bu neden bir tuzak sorusuydu?


(Bkz. 7 ayet) İsa’nın yanıtı neydi? Bkz. Mat 19:4–9; Mat 5:31, 32 ile karş.



Her iki ayet (Mat 5:31 ve 19:7), Yasa 24:1’den alıntı yapmaktadır. İsa’nın günlerinde bu ayeti iki farklı yolla yorumlayan iki rabbinik ekol vardı: Hillel bunu neredeyse her türlü sebepten dolayı boşanmaya izin vermek olarak anlıyorken, Şammai bu kuralın sadece aşikâr bir zina olduğunda devreye gireceği şeklinde yorumluyordu. Ferisiler İsa’yı bu ekollerden birinin yanına çekmek amacıyla hile yapmaya çalışıyorlardı. Ancak onlar boşanmanın, Allah’ın orijinal planı olmadığı gerçeğini gözardı ettiklerinden dolayı İsa şunu söyledi: “Tanrı’nın birleştirdiğini, insan ayırmasın” (Mat 19:6). Daha sonra onla- rın kalplerinin “katılığından” dolayı, eğer adam kadında bir “iffetsizlik” bulursa eşine “boşanma belgesi” vermesine (Yas 24:1) Allah’ın neden izin verdiğini sordular. Mesih, evliliğin kutsallığını ve sürekliliğini yüceltmek suretiyle bu pasajın suistimal edilmesin- deki yanlışı düzeltti: Allah’ın önünde boşanmanın tek nedeni, “cinsel ahlaksızlık” veya “zina”dır (Grekçede porneia, sözcük anlamı “iffetsizlik”).








İsa ve Beşinci Emir


Eylül 3



İsa’nın din bilginleri ve Ferisiler ile olan karşılaşmasında (Mat 15:1–20; ayrıca bkz. Markos 7:1–13), O’nu Musa’nın Yasa’sında bulunmayan, ihtiyarların bir gele- neğinden ötürü sorgulamışlardı. Bu töre, İsa’nın öğrencilerinin yapmayı ihmal ettik- leri bir şeyi, yemekten önce insanın törensel bir şekilde ellerini yıkamasını şart koşu- yordu. Mesih, beşinci emri geçersiz kılan, Ferisilerin başka bir töresinden alıntı yapa- rak derhal yanıt vermişti.


Mesih’in iddiasını analiz etmeden önce, Ferisilerin tesis etmiş olduğu, Kurban olarak adlandırılan geleneğin, “armağan” sözcüğünden geldiğini anlamamız gerekir. “Bu Kurbandır” sözleri, herhangi bir şeye tatbik edildiğinde, bu bir ant olarak göz önüne alınırdı: yani Allah’a ve tapınağa adanan bir şey olarak.


Markos 7:9–13’ü okuyun. Ferisilerin töresi, hangi bakımdan zekice bir şekilde beşinci emri ihlal etmekteydi? Allah’ın huzuruna getirilen sunula- rın önemini (Çık 23:15, 34:20) ve Rab’bin önünde edilen andın kutsallığını göz önüne alın (Yas 23:21–23).



Görünen o ki, Ferisiler bir kişinin ebeveynini doğru bir şekilde desteklemekten mahrum bırakan mükemmel bir bahane bulmuşlardı. Tevrat’ta geçen katı ilkeleri genişletmişler ve insan tarafından yapılan emirlere dönüştürmüşlerdi, ki bu onların liderlerinin kendi düşüncesine göre Allah’ın buyruklarının yerini alabilecekti.


Bu durum, İsa’nın aynı ruhsal çarpıtmayla karşılaştığı tek olay değildi: “Ama vay hali- nize, ey Ferisiler! Siz nanenin, sedefotunun ve her tür sebzenin ondalığını verirsiniz de, adaleti ve Tanrı sevgisini ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi” (Luka 11:42). Onlar, Rab’be sunularını terk etmeksizin, ilkin babalarını ve annelerini sayarak her iki buyruğu da tutmalıydılar.


İsa’nın iddiasını, Yeşaya’nın 700 yıl önce İsraillilere yaptığı şekilde Ferisilere tat- bik ederek özetlemesine şaşırmamak gerekir: “Bu halk dudaklarıyla beni sayar, Ama yürekleri benden uzak. Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buy- ruklarıdır” (Mat 15:8, 9). Mesih bir kez daha On Emir’i yüceltmiş ve görüşünü Feri- silerinkiyle kıyaslamıştı.








İsa ve Yasa’nın Özü


Eylül 4



Matta 19:16–22’yi okuyun. Bu belirgin öykünün detaylarından, yasa ve yasayı tutmanın gerektirdikleri hakkında ne gibi geniş ve önemli gerçekler çıkartabiliriz?



Zengin genç adam, günahtan kurtuluşun, katı bir şekilde yasayı izlemekten gel- mediğini kavrayamamıştı. Aksine, Yasa Koyucu Kurtarıcı’dan gelmektedir. İsrailliler bu gerçeği başlangıçtan beri biliyor olmalıydılar ama unutmuşlardı. Şimdi İsa, onla- rın başlangıçtan beri kulak vermeleri gereken şeyi ortaya koydu: Allah’a itaat ve tam teslimiyet o kadar birleşiktir ki, biri olmadan öbürü, sadece yalandan bir dinî yaşam haline gelir. “O’na bağlılıkta kusur kabul edilemez. Fedakârlık, İsa’nın öğretisinin temelinde vardır. Bu çoğu kez sert bir dille ifade edilir; çünkü insanlığı kurtarmak için, aşırı derecede ilgi duydukları takdirde kendilerini tamamen yoldan çıkaracak olan dünyasal değerlerden onları uzaklaştırmaktan başka bir çare yoktur.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 513.


Diğer bir öyküde, Sadukiler Mesih’i diriliş konusunda sorguluyorlardı ve İsa da onları verdiği yanıtla azarlayıp susturmuştu. Şimdi de Ferisiler bir araya gelmişler, Kurtarıcı’ya yasaya karşıymış gibi yorumlanabilecek bir şeyi söyletmek için nihai bir girişime hazırlanıyorlardı. Hangi buyruğun daha önemli olduğu konusunda İsa’yı sorgulamak için belirli bir Kutsal Yasa uzmanı seçmişlerdi (Mat 22:35–40).


Uzmanın sorusu, belki de rabbilerin tüm emirleri önem sırasına koyarak düzen- leme teşebbüslerinden doğmuş olabilirdi. Eğer iki emir çatışıyormuş gibi gözükürse, kişiye birine daha çok öncelik vererek kişiyi önemsiz olanı ihlâl etmesi konusunda serbest bırakabilirdi. Ferisiler, On Emir’in ilk dört kuralını diğer altısından daha önemli olarak yüceltmişler ve bunun sonucu olarak pratik dinî meselelere gelince başarısız olmuşlardı.


İsa ustalıkla yanıtladı: ilk ve en önemlisi, Allah’ın yasasına uymaya başlamadan önce kalpte sevgi olmak zorundadır. Sevgi olmadan itaat, olanaksız ve değersizdir. Ancak Allah’a yönelik gerçek sevgi varsa, kişi yaşamını O’nun tüm on buyruğunda vurgulandığı gibi koşulsuz olarak Allah’ın istemiyle uyumlu hale getirir. İşte bu yüz- den İsa daha sonra şöyle demişti: “Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsi- niz” (Yu 14:15).





Eylül 5

Ek Çalışma: Ellen G. White, “Yasa’nın Ruhsallığı,” S. 48–77, Bereket Dağı’ndan Düşünceler; “Dağdaki Vaaz,” S. 279–294 ve “Mücadele,” S. 591–600, Sevgi Öğretmeni.



“İsa, yasadan söz ederken “Ben ortadan kaldırmaya değil, ama yerine getirmeye geldim” diyor…; yani, yasanın gerekliliğinin ölçüsünü doldurmak, Allah’ın isteğine mükemmel riayetin bir örneğini teşkil etmek…


“O’nun görevi, “Yasa’yı büyük ve yüce kılmak”tı (Yeşaya 42:21). O, yasanın ruh- sal niteliğini gösterecek, geniş kapsamlı ilkelerini sunacak ve ebedî yükümlülüğünü açıkça bildirecekti…


“Mesih’in karakterinin ilahî güzelliği; İsa, Baba’nın kişiliğinin birebir sureti, O’nun yüceliğinin parıltısı; özverili Kurtarıcı, yeryüzündeki sevgi yolculuğu boyunca, Allah’ın yasasının karakterinin yaşayan bir açıklamasıydı. O’nun yaşamında, ebedî doğruluk yasalarının altında göksel sevginin ve Mesih’e yaraşır ilkelerin yattığı ortaya konulmuştur.”—Ellen G. White, Bereket Dağından Düşünceler, S. 51, 52.



Tartışma Soruları:


¤ Ferisilerde olduğu gibi, yasaya itaatimizde kuralcı olma ayartılmasına nasıl düşebiliriz? Diğer yandan, seven Allah’ın bizleri Kendi yasasına itaat etmekten muaf tuttuğunu sanırsak, nasıl bir tehlike içerisine girebiliriz? Günümüzde bir tuzak çukurundan diğerine düşmekten kaçınabileceğimiz pratik yolların bir listesini yap. Fikirlerini diğerleriyle paylaş.


¤ Bildiğimiz gibi, On Emir’in sürekli geçerliliğine karşı itirazlar, çoğun- lukla yedinci–gün Sebt’ini es geçmek üzerinde yoğunlaşmaktadır. Müjde- lerde Sebt Günü verilen şifa öykülerini gözden geçirin. Sadece Allah’ın ya- sasının sürekli geçerliliğini değil, aynı zamanda yedinci–gün Sebt’ini de nasıl onaylıyorlar? Sebt Günü’nü inkâr etmek isteyen herkesin iddialarında, İsa’nın sözleri ve örneği neden başvurulacak son şey olmalıdır?



¤ Teologlar bazen “ahlakî bir evren”den bahsederler. Bu ne demektir? Evrenimiz nasıl ahlakî bir yer olabilir? Eğer öyleyse, böyle düşünmene se- bep nedir? Allah’ın yasası ahlakî bir evrende ne gibi bir rol oynayabilir? Allah’ın yöneteceği ahlakî yasası olmayan bir evren, ahlakî bir yer olabilir mi? Tartışın. Ahlakî bir evrende Allah’ın yasası düşüncesi, Şeytan’ın bu ya- sayı baltalama girişimini açıklamaya nasıl yardımcı olabilir?


Güneşin Batışı: 19:32 (İstanbul)





*Eylül 6–12

Sebt Günü





Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Yu 1:1–3; Mat 12:1–5; Luka 4:16–21; Yu 5:16,


17; Mat 24:20.



D


Hatırlama Metni: “Sonra onlara, ‘İnsan Şabat Günü için değil, Şabat Günü insan için yaratıldı’ dedi. ‘Bu nedenle İnsanoğlu Şabat Günü’nün de Rabbi’dir” (Markos 2:27, 28).


ini liderler, hizmeti boyunca Mesih’in Şabat riayetini eleştirmişlerdi. Eleştiril- diğinde, Mesih Şabat Günü’nün de Rabbi olarak yetkisini vurgulamıştı (Mat 12:8, Markos 2:28, Luka 6:5). Ayrıca Sebt riayetinin nasıl doğru bir şekilde


olması gerektiğini gösterdi.


Bugün bizler sadece Sebt Günü’ne “doğru riayet” konusunda değil, aynı zamanda dinlenme gününün Sebt Günü değil, Pazar günü olduğu şeklinde yaygın bir inanışla karşılaşmaktayız. Ancak Pazar günü konusunda bastıranlar, Müjdeler’de işlerine yarayan bir şey bulamazlar. Müjdeler’deki Sebt ihtilafları, sadece Sebt Günü’nün nasıl tutulacağı ile ilgilidir, ne zaman tutulacağı ile değil. İsa’nın yaşamı ve öğretile- ri, yedinci–gün Sebt’inin Allah’ın dinlenme günü olarak devam edeceği konusunda hiç şüphe bırakmıyor, hem de O’nun ölümünden ve dirilişinden sonra bile.


Bu hafta İsa’nın, Sebt’in rabliği ve kökeniyle olan ilişkisini tartışacağız. Daha son- ra Sebt Günü’ne riayet konusunda İsa’nın örneğini ve öğretilerini inceleyeceğiz. Son olarak da O’nun öğretilerinde ve Diriliş’ten sonra öğrencilerinin örneğinde Sebt Gü- nü’ne bakacağız.



*13 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Pazar


Sebt’in Yaratıcısı Mesih


Eylül 7




Şu ayetler, Yaratılış’ta İsa’nın rolü hakkında neye işaret ediyor? Bilhassa Sebt Günü’nün kökenini ele aldığımızda, bu neden çok önemlidir? Bkz. Yu 1:1–3; Kol 1:16; İbr 1:1, 2.






Yuhanna Müjdesine şu ünlü ifadeyle başlar: “Başlangıçta Söz vardı. … Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı” (Yu 1:1–3). Hem Yuhanna hem Pavlus, Mesih’in yaratılışta rol oynadığı konusunda şüphe etmezler. Tanrı’nın Oğlu, İsa Mesih her şeyi yarattı: “Yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen her şey … O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratıldı” (Kol 1:16). Allah Mesih aracılı- ğıyla evreni yarattı, güneş sistemimizi, dünyayı ve içindeki her şeyi, ister hayvan ister bitki olsun.


İnsanın Kurtarıcısı olan Mesih, aynı zamanda onun Yaratıcısı’ydı. Ve tam orada, Yaratılış haftasının sonunda Rab bizlere dinlenme gününü verdi. “Sebt, insan için yaratıldığından dolayı Rab’bin günüdür ve İsa’ya aittir… Her şeyi O yarattığı için, Sebt’i yaratan da O’dur. Sebt, O’nun aracılığıyla yaratılışın bir anısı olarak kutsan- dı.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 268.


Dinlenme ihtiyacıyla insanlığı yaratan aynı Tanrı, aynı zamanda dinlenme aracını da sağladı: insanların haftalık uğraşlarını ve dertlerini bir tarafa bırakabileceği ve O’nda, Yaratıcı’da dinlenebileceği bir haftanın günü. Yaratılış’ı bitirdikten sonra O bizzat yedinci günde dinlendi, yorulduğundan dolayı değil, Sebt Günü’nü bereketle- mek, kutsamak ve bizlere izleyeceğimiz bir örnek vermek için. Ve O, Sebt Günü çar- mıhta bizim Kurtuluşumuzu tamamladığında da dinlendi, ihtiyacı olduğundan değil, bilakis (diğer şeylerin yanında) Sebt Günü’nün daimi değerini teyit etmek için. Hu- zursuz insanı O’nda dinlenmeye davet eden Mesih (Mat 11:28, 29), bizleri de özel bir tarzda, haftada bir, her Sebt Günü dinlenmeye davet etmektedir.








Sebt’in Rabbi Mesih


Eylül 8



Matta 12:1, 2’yi okuyun. Burada ne oluyor? Ferisiler bu eylemi neden “ya- sak” saymışlardı?



Yasa 23:25 şöyle ifade ediyor: “Komşunuzun ekin tarlasına girdiğinizde elinizle başak koparabilirsiniz, ama ekinlere orak salmayacaksınız”. Bu nedenle sorun, eylemin kendi- si değil, onun yapıldığı gündü. Rabbinik düzenlemeler, Sebt Gününde hasat yapma, harman dövme ve savurmak gibi birçok türde çalışmayı açıkça yasaklamıştı. Ferisilerin düşüncesine göre öğrenciler başak tanelerini toplamaktan, onları avuçlarında ovalamak- tan ve taneleri saptan ayırmaktan dolayı suçluydular.



İsa’nın Ferisilere verdiği yanıtta kullandığı örneklerin önemi neydi? Bkz.


Mat 12:3–5.



İsa ilk örnekte (1Sa 21:1–6), normal şartlarda Davut ve adamları kâhinler için ayrı- lan ekmeği yemeyecek olsalar da (Lev 24:9), hayatları tehlike altında olduğu için, eylem- lerinin törensel yasanın izin verilebilir bir ihlali olarak düşünülebileceğini savunmuştu. İsa’nın bahsettiği ikinci örnek (Mat 12:5) tapınak servisinde diğer günlere nazaran Sebt Gününde iki kat adanan kurbanlar ve sunularla ilgilidir (Say 28:9, 10). Yahudiler, tapı- nak hizmetinin Sebt Günü üzerinde önceliği olduğunu kabul etmişlerdi.


İsa bu alıntılardan örnekler verdikten sonra, Ferisiler’in Sebt Günü’ne katı riayetini yeniden tanımlama konusunda Kendi yetkisini savunmak açısından iki beyan yapmıştı:


(1) “İnsan Şabat Günü için değil, Şabat Günü insan için yaratıldı” (Markos 2:27). İsa burada Sebt Günü’nün cennetteki kökenini yeniden onaylamakta ve Ferisilerin insan ve Sebt Gününe ilişkin yanlış önceliklerini tekrardan tanımlamaktadır: Sebt Günü insanlara yarar getirsin ve Allah’tan verilen bir armağan olarak, insanlığın Sebt Günü’ne hizmet etmesi yerine, o insanlığa hizmet etmeyi sürdürsün diye verilmişti. Ve (2), Mesih: “İnsa- noğlu Şabat Günü’nün de Rabbi’dir” (Markos 2:28) demekle, Sebt Günü’nün Yaratıcısı ve Yasamacısı olarak Kendi statüsünü tasdik etmiştir. Bu nedenle, sadece O, Sebt Gü- nü’nü bu insan yapımı kurallardan özgür kılma yetkisine sahiptir.








İsa’nın Örneği


Eylül 9



Luka 4:16, Sebt Günü’ne yönelik İsa’nın tavrı hakkında ne söylüyor? Bu, bizler açısından günümüz için neden çok önemlidir? Bkz. Yu 14:15, 1Pe 2:21.


  1. ayette Luka’nın kullanmış olduğu her zamanki gibi sözcüğü, Grekçe’de zaman ve uygulamada sürekliliği içeren alışkanlıkları ima etmektedir. Diğer bir deyişle, İsa her Sebt Günü mümkün olduğunca havraya katılmaktaydı. Bundan başka, bu Luka için o kadar önemliydi ki, Müjdesinde farklı Sebt Günlerinde İsa’nın dört kez havraya katıldı- ğını ifade etmişti (Luka 4:16, 4:31, 6:6, 13:10). Ayrıca Luka, Sebt Günü’nün haftanın yedinci günü olduğunu özellikle belirtmişti (Luka 23:54–24:1). İsa Mesih’in dünyevî hizmeti boyunca Yahudilerle birlikte yedinci–gün Sebt’ine riayet ettiği gerçeği, Sina’da yasanın verilmesinden, hatta yaratılıştan beri haftalık döngünün kaybolmadığını da kanıtlamaktadır. Sebt Günü’ne uyma konusunda O’nun örneği, hem zaman hem de riayet tarzı açısından, imanlıların izlemesi gereken bir modeldir.


İsa havradaki o özel fırsatta ne okumuştu? Bu neden önemlidir? Bkz. Lu- ka 4:16–21.






İsa’nın havrada okuduğu ve konuştuğu ilk kez bu değildi. Ürdün Nehrinde vaftiz olmasının ardından neredeyse bir yıldan fazla geçmişti. Ancak bu, İsa’nın yaşamının 30 yılını geçirdiği ve yerel havraya katıldığı, Nasıra’yı marangoz dükkânını terk ettik- ten sonraki ilk ziyaretiydi. Gençliğinde, “sık sık Sebt günlerinde havrada peygamber- lerin öğretilerini okuması için çağrıldı. O’nu dinleyenler Kutsal Yazı’nın sözlerinden parlayan yeni bir ışık görmüş gibi heyecan duyuyorlardı.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 62.


Fakat bu kez farklıydı. İsa, Mesih’in yeryüzündeki işini ve “Rab’bin lütuf yılını ilan etmek için” (Luka 4:19) nasıl geleceğini açıklayan çok özel bir pasaj olan Yeşaya 61:1, 2’yi seçmişti. Bu Sebtî veya jübile yılı, dinlenme zamanıydı. Açıkçası İsa kendi kurtuluş, özgürlük ve şifa hizmetini ilan etmek için dinlenme gününü, Sebt Günü’nü seçmişti. Doğrusu, her Sebt Günü somut bir şekilde vurgulanan bir dinlenme için, İsa’da huzur buluruz.







Sebt Günü Mucizeleri



Eylül 10



Müjdeler, İsa’nın Sebt Günü’nde gerçekleştirdiği sayısız mucizevî şifalardan bah- setmektedir. Birçok durumda, başka bir gün yapabilecekken, İsa’nın insiyatifiyle gelen şifanın sanki kasti olarak Sebt Günü gerçekleştirilmesinin istenmiş olması ilginçtir. İsa şu hususu vurgulamaya çalışmaktaydı: Sebt Günü iyileştirmek yasaya karşı değildir. Tam tersine, birçok Ferisi ve dini liderin Sebt Günü yapmaya alıştığı şeyden bile çok daha yasaldı.



Bu ayetlerin her birinde, İsa’nın Sebt Günü şifa vermesini haklı çıkaracak ne gibi kanıtlar sunulmaktadır? Mat 12:10–12; Luka 13:15, 16; Yu 5:16, 17.




Sebt Günü boyunca kendi çıkarlarımızı bir tarafa bırakmamız gerekse de (Çık 20:9, Yşa 58:13), hiç bir zaman yararsız bir aylaklık periyodu olarak düşünülmemelidir. Ferisilerle olan fikir ayrılığında, Mesih açıkça şu hususa işaret etmişti, “Şabat Günü iyilik yapmak Yasa’ya uygundur” (Mat 12:12). Rabbinik geleneğe göre, eğer yaşamı tehdit eden bir durum söz konusuysa, Sebt Günü hasta birine şifa verilebilirdi. Aynı şekilde bir koyun veya öküz bir çukura düşse, yaşamını kurtarmak için hayvanı Sebt Günü oradan çekip çıkarmaya izin verilebilirdi. İnsanın yaşamı, hayvanınkinden daha değerli değil miydi? Maalesef, Mesih’in eleştirileri, onların insanların acı çekmesine nazaran hayvanlarına daha fazla şefkat duyduklarını göstermekteydi. Onlar hayvanların suvarılmasını onaylamışlardı, fakat insanların iyileştirilmesini değil.


Ayrıca İsa’nın, “Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum” (Yu 5:17) ifadesi, Allah’ın yarattıklarının lehine çalıştığını ima etmektedir. O, hem de Sebt Günü yaşam vermeye ve evreni desteklemeye devam etmektedir (İbr 1:2, 3).


İsa, Sebt Günü’ne riayet ederken kuralcı olmamız gerektiğini öğretmişti. Onu tutmak, kendi işlerimizden “dinlenmek” demektir (İbr 4:10) ve bundan da önemli- si, zaten olanaksız olan kendi kurtuluş tarzımıza son vermeye çalışmalıyız. Şeytan, bizleri Sebt Günü’nü bencilce tutmaya ikna etmek istemektedir. Eğer bizleri Sebt Günü’ne karşı ikna edemezse, bir başka aşırılık olan kuralcılığa itmeye çalışacaktır.






Eylül 11


Dirilişten Sonraki Sebt Günü


Birçok Hıristiyan, içlerinde en önemlisi Mesih’in dirilişinin olduğu, bir yığın bahane öne sürerek, Sebt Günü yerine Pazar gününü tutuyor. Yeni Ahit’te diriliş konusundaki pasajlar da dahil, Pazar’ın Sebt Günü’nün yerine geçtiğini içeren hiçbir şey öğretilme- mektedir, öyle ki Yeni Ahit, Mesih’in kendi Sebt Günü’nün dirilişinden sonra bile tu- tulması gerektiğini ima ettiğini göstermektedir.


Matta 24:20, İsa’nın dirilişini takip eden yıllarda, Sebt Günü hakkında ne diyor?

Matta 24:20’deki İsa’nın sözleri, İ.S 70’de, yani ölümünden yaklaşık kırk yıl son- ra, Sebt Günü’nün her zaman olduğu gibi kutsal olarak düşünüldüğünü göstermek- tedir. Sebt Günü, Yeruşalim’den kaçarken ortaya çıkacak olan kargaşa, heyecan, korku ve seyahatin uygun olmadığı ifade edilmektedir.



Yeni Ahit’te, Mesih’in dirilişinden sonra yedinci–gün Sebt’inin kutsal ol- duğunu gösteren başka ne gibi kanıtlar bulabiliriz? Bkz. Elç 13:14, 42; 14:1; 17:1, 2; 18:4.




O zamanlar öğrencilerin havraya giderek inanlı topluluğuna katılması, bugün aynen bizler için de geçerli olmalıdır: Sebt Günü’ne en iyi riayet tarzlarından biri olarak. Bu durum, o zamanlar hiçbir Hıristiyan kilisesi yokken, Sebt Günü havraya katılan elçi Pavlus ile oldukça dikkat çekicidir. Diğer uluslardan olanların elçisi ve imanla aklanma görüşünün şampiyonu olsa da, o Sebt Günleri havraya gitmekteydi, sadece Yahudiler’e vaaz vermek için değil, fakat aynı zamanda Sebt Günü’nü kutsal tutmak için.


Bir Sebt Günü havra servisi bittikten sonra, diğer uluslardan olanlar, Pavlus’tan müjdeyi vaaz etmelerini rica etmişlerdi. Elçi onları bir sonraki gün davet edebilirdi ama bir hafta bekledi. “Ertesi Şabat Günü kent halkının hemen hemen tümü Rab’bin sözünü dinlemek için toplanmıştı ” (Elç 13:44). Bu sözler, ilk inanlı toplu- luğunun haftanın ilk gününü yedincisi ile değiştirmenin ne olduklarını bilmediğine dair güçlü bir kanıt sağlamaktadır.






Eylül 12


Ek Çalışma: Ellen G. White, “Sebt Günü,” S. 261–270, Sevgi Öğretmeni.



“Bu yüzden İnsanoğlu Sebt gününün de Rab’bidir.” Bu sözler ilahî bilgi ve avunç doludur. O, Tanrı’nın hem Yaratıcı olduğunu hem de yarattığı her şeyi kutsadığını işaret eder. Gökyüzündeki ve yeryüzündeki her şeyin yaratıcısı olan ve yaratılanların hep birlikte varlığını sürdürmesini sağlayan Kişi’nin, inanlı topluluğunun başı oldu- ğunu ve O’nun gücü vasıtasıyla Tanrı ile barıştığımızı belirtir. Çünkü İsrail ile ilgili olarak O, şöyle dedi: “Onları kutsayan Rab’bin Ben olduğumu bilsinler diye, Sebt’i onlarla benim aramda işaret olarak onlara buyurdum.” Hez 20:12. Bu yüzden Sebt, İsa’nın bizi kutsayan gücünün bir işaretidir. O’nun kutsayan gücünün bir işareti olarak Sebt, İsa vasıtasıyla Tanrı’nın halkından olan herkese buyurulur.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 268, 269.



Tartışma Soruları:


¤ Hem Yaratılış’ta hem de Kurtuluş’ta Mesih’e aitiz. Sebt Günü, bizlere bu can alıcı gerçekleri nasıl hatırlatıyor?


¤ Dördüncü emre kuralcı bir itaatte nasıl bir sorun vardır? Diğer yandan, Sebt Günü’ne sulandırılmış bir itaat, neden kuralcılığa çözüm değildir? Sebt Günü’nü tutmayı gerçek bir bereket yapan anahtar unsur nedir?



¤ Sebt Günü ve Sebt Gününde dinlenme fırsatı, neden bizlere kendi işle- rimizle değil, Mesih’in bizim yararımıza erdemleriyle kurtulduğumuz yo- lundaki önemli gerçeğin hatırlatıcısı olmalıdır?



¤ Sebt Günü Rab ile daha derin ve daha zengin bir tecrübeyi öğrenmenin yolları nelerdir?



¤ Mesih’in Sebt Günü dağıttığı şifalardan, Sebt Günü’nün nasıl tutulması gerektiği konusunda ne gibi dersler çıkartabiliriz? Bu şifalar, bizlere Sebt’in daha iyi anlaşılması konusunda nasıl yardımcı olur?



¤ Bizlere Sebt Günü’nü “kutsal” tutmamız gerektiği söylendi. Bazı Sebt Günü aktivitelerin üzerinde düşün. Bunlar kutsal mı?


Güneşin Batışı: 19:20 (İstanbul)





*Eylül 13–19

Ölüm ve Diriliş





Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Yu 11:11; Yu 1:1–4; Luka 8:54, 55; Yu 5:28,


29; Mat 5:22, 29; Yu 11:38–44.



Hatırlama Metni: “İsa ona, ‘Diriliş ve yaşam Ben’im’ dedi. ‘Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır’ ” (Yu 11:25).

 


nsanların ölüme karşı doğuştan gelen bir tepkisi vardır, zira bizler sadece yaşa- mak için yaratıldık, hiçbir suretle ölmek için değil. Ölüm, davetsiz gelen bir misa- firdir; var olması tasarlanmamıştır.


İşte bu yüzden dünyevî hizmeti boyunca İsa, yakınını kaybetmiş kimselere muaz- zam bir sempati göstermişti. Nainli dulun tek oğlunu mezara götürdüğünü görünce, “Rab kadını görünce ona acıdı. Kadına, ‘Ağlama’ dedi” (Luka 7:13). Henüz ölen on iki yaşındaki kızın kalbi kırık babasını teselli eden Mesih şöyle dedi: “Korkma, yalnız iman et!” (Markos 5:36). Ölüm ne zaman sevdiğimiz birini vursa, İsa kederimize yakınlık duyar. Onun şefkatli kalbi bizimle birlikte ağlar.


Fakat İsa ağlamaktan çok daha fazlasını yapar. Kendi ölümü ve dirilişiyle ölümü yenmiş olarak ölümün anahtarına sahiptir ve O’na inanan herkesi sonsuz yaşama dirilteceğini vaat etmiştir. Bu, açık farkla bizlere Allah’ın Söz’ünde verilen en büyük vaattir; aksi takdirde eğer ölüm son söze sahip olsaydı, tüm yaşamımız ve gerçekleş- tirdiğimiz her şey boşuna olacaktı.



*20 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.



Pazar


Ölülerin Durumu


Eylül 14



Eski Ahit yazarları, sürekli insanlığın bölünemez bir canlı varlık olduğunu sa- vunmuşlardır. Genellikle beden, can ve ruh olarak çevrilen çeşitli İbrani terimleri, değişik bakış açılarından insanî şahsiyeti bir bütün olarak tarif eden alternatif yollar- dır. Bu perspektifle uyumlu olarak, Kutsal Yazı ölümü tarif etmek için farklı mecaz- lar kullanır. Bunlar arasında, ölünün durumunu belirten dini anlayışı yansıtan uy- gun bir sembol olarak uyku ön plana çıkmaktadır (bkz. Eyüp 3:11–13, 14:12, Mez 13:3, Yer 51:39, Dan 12:2). Yaşamın nihaî sonu ölümdür. Ölüm, düşüncenin, duy- guların, işlerin veya her tür ilişkinin olmadığı bilinçsizlik halidir (Vai 9:5, 6, 10; Mez 115:17; 146:4).


Ancak İsa zamanında bu insanî görüşe, özellikle de ölümle ilgili olanına, bilinen dünyada hızla yayılan, ruhun ölümsüzlüğünü savunan pagan düalizmiyle (çokçuluk) kafa tutulmuştu.



İsa, dostu Lazar’ın ölümünü nasıl tanımlamıştı? Bkz. Yu 11:11.



Bu ve diğer pasajlara karşın, birçok Hıristiyan çarmıhtaki hırsıza şöyle söylediğin- den dolayı İsa’nın ruhun ölümsüzlüğüne inandığını iddia etmektedir: “Sana doğrusu- nu söyleyeyim, bugün sen benimle birlikte cennette olacaksın” (Luka 23:43). Virgülün nereye yerleştirildiğine bağlı olarak ayetin anlamı tamamen değişir. (En eski Grek el- yazmaları noktalama işaretleri içermez). Çoğu Kutsal Kitap çevirisinde olduğu gibi virgül “söyleyeyeyim” sözcüğünden sonra yerleştirilirse, İsa ve hırsızın aynı gün cenne- te gittiğini ima eder; eğer virgül “bugün” sözcüğünden sonra koyulursa, ayet İsa’nın hırsıza gelecekteki kurtuluşu temin ettiği anlamını taşır. Aslında İsa’nın sözleri kurtu- luş güvencesini vurgulamaktaydı, hırsızın ne zaman cennete gireceğini değil. Bağlam bunu teyit eder. En başta hırsız ölürken derhal cennete gönderilmeyi rica etmemişti, aksine Rab kendi egemenliğine girdiğinde hatırlanmak istediğini belirtmişti. Bundan başka, İsa üç gün sonra henüz Cennet’e erişmediğini bizzat onaylamıştı (Yu 20:17). Bu nedenle ayet, ölümden sonra ölülerin ruhlarının cennete gittiğini öğretmiyor.








Diriliş Umudu


Eylül 15



Yaratılışta “RAB Tanrı Adem’i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfle- di.” Böylece “insan yaşayan varlık oldu” (Yar 2:7). Allah canlı yaratıklarda yaşam soluğunu koruduğu sürece onlar canlıdır. Fakat soluğunu geri çektiğinde onlar ölür- ler ve toprağa geri dönerler (Mez 104:29, Vai 12:7). Bu Allah’ın keyfi bir kararı de- ğildir; günahın kaçınılmaz bir sonucudur. Fakat iyi haber şudur ki, Mesih aracılığıyla umut vardır, hem de ölümde bile.



Yuhanna 1:1–4’ü okuyun. Ölüyü dirilten İsa’nın kudretini gösteren bu ayetlerde ne ima edilmektedir?





Mesih’in kendisinde yaşam vardır, zira yaşam O’dur (Yu 14:6). O her şeyi yaratmış- tır ve kime isterse yaşam verebilme gücüne sahiptir (Yu 5:21). Bu nedenle ölüyü diril- tebilir.



Diriliş nasıl gerçekleşir? Bkz. Luka 8:54, 55.



Kutsal Kitap’a göre diriliş, ölümün tersidir. Yaşam soluğu Allah’tan geri geldiğin- de, yaşam iade edilmiş olur. İşte Yair’in kızının dirilişini Luka böyle açıklamıştı. On iki yaşındaki kızın öldüğünü öğrendikten sonra İsa eve gitti ve yas tutanlara onun uyuduğunu söyledi. Sonra O “kızın elini tutarak, ‘Kızım, kalk!’ diye seslendi. Ruhu [pneuma] bedenine dönen kız hemen ayağa kalktı” (Luka 8:54, 55). İsa’nın ilahî buyruğuyla, Allah tarafından verilen yaşam kaynağı kıza geri döndü. Luka’nın kul- landığı Grekçe pneuma terimi, “rüzgâr” “soluk” veya “ruh” demektir. Kutsal Kitap bunu insan varlığıyla ilişkili kullandığında, hiçbir zaman bedenden ayrılmış olan şuurlu bir varlığa işaret etmez. Bu ayette açıkça yaşam soluğuna işaret etmektedir.








Diriliş ve Yargı


Eylül 16



Şu ana kadar öğrendiklerimiz, dirilişin sadece çok az kişi için olacağını düşün- memize yol açar. Fakat İsa “mezarda olanların hepsinin O’nun sesini işitecekleri saat geliyor” (Yu 5:28, 29, vurgu eklenmiştir) diye beyan etmişti. İmanlıların ve imansızların, doğruların ve günahkârların, kurtulanların ve kaybedenlerin hepsi diriltilecektir. Pavlus’un dediği gibi, “hem doğru kişilerin hem doğru olmayanların ölümden dirileceğine dair Tanrı’ya umut bağladım” (Elç 24:15).



Herkes ölümden diriltilse de, herkes iki ebedî kaderden sadece birisiyle yüzleşecektir. Bunlar nelerdir? Yu 5:28, 29.



Dirilişin evrenselliği, ahiret gününde herkesin mutlu ve sevinç dolu sonsuz ya- şama kavuşacağı anlamına gelmemektedir. “Yeryüzü toprağında uyuyanların birçoğu uyanacak: kimisi sonsuz yaşama, kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek” (Dan 12:2).


Kutsal Kitap, Allah’ın yaşamış olan her insanın ebedî kaderi üzerinde karar vere- rek, her insanın yaşamını yargılayacağını öğretmektedir (Vai 12:14, Rom 2:1–11). Ancak ilahî hükmün infazı, her bireyin ölümünden sonra derhal oluşmaz, bilakis sadece dirilişinden sonra oluşur. O zamanda dek, hem kurtulanlar hem de kaybe- denler toprakta şuursuzca uyurlar. Diriliş aslında ne bir ödül ne de bir cezalandır- madır. O, sonsuz yaşamı veya mahkûmiyeti elde etmenin ön koşuludur.


İsa iki dirilişten bahsederken, eylemlerimizin ahlakî kalitesine (iyi veya kötü) bağlı olarak kaderimizin karara bağlanacağına işaret etmekteydi. Ancak bu gerçek, işlerin bizleri kurtaracağı anlamına gelmemektedir. Tam tersine, İsa kurtuluşumuzun sadece Kurtarıcımız olarak O’na inancımıza bağlı olduğunu açıkça öğretmişti (Yu 3:16). O halde işler neden göz önünde tutulmaktadır? Çünkü onlar Mesih’teki inancımızın ve O’na teslimiyetimizin hakiki olup olmadığını gösterir (Yak 2:18). İşlerimiz bizim halâ “yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölü” (Ef 2:1) veya “günah karşısında ölü, Mesih İsa’da Tanrı karşısında diri” (Rom 6:11) olup olmadığımızı gösterir.






Eylül 17


Cehennem Hakkında İsa’nın Sözleri


İsa ölüm ve günahkârların cezalandırmasından bahsederken, iki Grekçe terim olan hades ve gehenna sözcüklerini kullanmıştı. “Cehennem” sözcüğünün popüler anlamını düşünürken, onu dikkatli bir şekilde ele almalıyız.


Hades sözcüğü, Eski Ahit’te ölüler diyarı için kullanılan yaygın bir terim olan İb- ranice şeol sözcüğüne denktir. Bu isimler, cezayı veya ödülü çağrıştırmadan, mezarı veya ölümde herkesin indirileceği yeri temsil etmektedir. Ancak hades sözcüğünün cezalandırma ile ilişkilendirildiği tek bir metin vardır. Zengin adam ve Lazar ben- zetmesinde yer almaktadır.


Luka 16:19–31’i oku. Bu öykünün öne sürdüğü temel ders nedir (özellikle 27–31. ayetlere bkz)? İnsanın öldükten sonra hemen cennete veya cehenneme gideceğini öğretmek için bu benzetmeyi kullanmada yanlış olan şey nedir?

Bu benzetme, ölen insanın durumuna odaklanmıyor. Dini olmayan fakat popüler inanca göre, İsa’nın yaşıtlarından çoğu önemli bir ders öğreten bu benzetmenin zemi- nini ön plana çıkarmaktaydı: geleceğimizin kaderi, bu yaşamda her gün verdiğimiz kararlarla saptanmaktadır. Eğer burada bizlere Allah’ın bağışladığı ışığı reddedersek, ölümden sonra hiçbir fırsat olmayacaktır. Bu benzetmeyi sözcük anlamıyla yorumla- mak için yapılacak herhangi bir teşebbüs, birçok çözümsüz soruna yol açacaktır. As- lında tablonun detayları, İsa’nın niyetinin, sözlerinin olduğu gibi değil, aksine mecazî olarak ele alınması yolunda kasten olumsuz olarak gösterdiğini kanıtlamaktadır.



İsa cehenneme ilişkin hangi ikazları yapmaktadır? Bkz. Mat 5:22, 29, 30; 23:33.



Birçok Kutsal Kitap çevirisi, İsa’nın dudaklarından cehennem sözcüğünün onbir kez döküldüğünü göstermektedir. O aslında İbranicede Ge Hinnom, yani “Hinnom Vadisi” ifadesinden gelen, Grekçe gehenna terimini kullanmıştı. Eski Ahit’e göre Yeruşalim’in güney geçidinde, kral Ahaz ve Manaşşe korkunç bir putperest ayiniyle çocukları yakarak Molek’e adamışlardı (2Ta 28:3, 33:6). Daha sonra dindar kral Yoşiya bu uygulamaya bir son vermişti (2Kr 23:10). Yeremya, burada işlenen günah- lardan dolayı, Allah’ın bu yeri “kıyım vadisi” yapacağını önbildirmişti (Yer 7:32, 33; 19:6). Bu nedenle Yahudiler için vadi, son yargının ve tövbe etmeyenlerin cezalandı- rılmasının bir sembolü olmuştur. Diğer dini pasajlarda da göreceğimiz gibi, İsa, cezanın anı ve yerine ilişkin herhangi bir detay belirtmeden, bu ismi mecazî olarak kullanmıştı. Ancak cehennem ebedî cezalandırmanın mekânı değildir.







İsa Ölümü Yendi


Eylül 18



Lazar’ın dirilişi, neden Mesih’in dünyevî hizmetindeki en büyük mucize- siydi? Bkz. Yu 11:38–44.





İsa daha başka iki kişiyi de ölümden diriltmesine rağmen, hiç birisi bununki gibi dramatik değildi. Marta’nın da mezarın yanında doğruladığı gibi, Lazar dört gündür ölüydü. Yeruşalim’in itibarlı tanıklarından oluşan bir kalabalığın önünde, İsa gün ortasında bir mucize gerçekleştirmişti. Kanıt reddedilemezdi.


Yine de Lazar’ın dirilişinden çok daha önemli olan, İsa’nın kendi dirilişiydi. Ken- disinde yaşam varken, sadece ölüleri diriltmek ve istediğine yaşam verme gücüne sahip olmasının yanında (Yu 5:21), kendi yaşamını sonlandırmak ve onu yeniden elde etme kudretine de sahipti (Yu 10:17, 18). O’nun dirilişi bunu kanıtlamıştı.



Mesih’in ve bizim dirilişimiz arasındaki ilişki nedir? O’nun dirilişi, kur- tuluşumuz açısından neden çok önemlidir? Bkz. 1Ko 15:17–20.





Mesih’in ölümün zincirlerini kırma kudreti tartışılmaz. O’nda uyuyanların ilk meyvesi olarak, Mesih mezardan dirilmiştir. O’nun dirilişi, her imanlının dirilişinin garantisidir, zira ölümün anahtarları O’ndadır (Vah 1:17, 18).


“Mesih inananlar için diriliş ve yaşamdır. Günahın sebebiyle kaybolan yaşam Kurtarıcımız sayesinde tekrar gelir. Çünkü O, kendisine inanan kişiye yaşam ve ölümsüzlük verme hakkına sahiptir. İnsan özdeşliğinde verdiği canını tekrar insanlı- ğa vermek için onu geri almıştır.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 774.






Eylül 19


Ek Çalışma: Ellen G. White, “Lazar Dışarı Çık!” S. 515–528 ve “Rab Dirildi” S. 769–776, Sevgi Öğretmeni.



“Allah’ın Oğlu’nun sesi uyuyan kutsalları çağırır. Doğruların mezarlarına baka- rak, ellerini göğe kaldırır ve seslenir: “Uyanın, uyanın, uyanın, ey yeryüzü toprağında uyuyanlar, kalkın!” Yeryüzünün bir başından öbür başına, ölüler o sesi işitecek, işitenler yaşayacaktır… Ölümsüz bir yüceliği giyinerek ölümün zindanından çıkacak ve şöyle seslenecekler: “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” 1. Ko- rintliler 15:55. Yaşayan doğrular ile ölümden dirilen kutsallar seslerini birleştirerek, uzun, mutlu bir zafer çığlığı atacaklar.”—Ellen G. White, The Great Controversy, S. 644.



Tartışma Soruları:





Güneşin Batışı: 19:08 (İstanbul)





*Eylül 20–26

İsa’nın İkinci Gelişi




Sebt Günü


Konuyla İlgili Metinler: Yu 14:1–3; Mat 16:27; 1Se 4:13–18; Mat 24:3–


14; 24:42, 44.



Hatırlama Metni: “Yüreğiniz sıkılmasın. Tanrı’ya iman edin, bana da iman edin. Babam’ın evinde kalacak çok yer var. Öyle olmasa size söylerdim. Çünkü size yer hazırlamaya gidiyorum. Gider ve size yer hazırlarsam, siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım” (Yu




Y


eni Ahit’te üçyüz defadan fazla anılan Mesih’in İkinci Gelişi, öğretilerimizin baş taşıdır. Yedinci–Gün Adventistleri olarak kimliğimiz açısından zaruridir. Bu doktrin ismimize nakşedilmiş olup, ilan etmeye çağrıldığımız müjdenin vazgeçilmez bir parçasıdır. O’nun gelişinin vaadi olmaksızın imanımız bo- şunadır. Bu görkemli gerçek, bizlere kader duygusu verir ve dışarıya yönelik


hizmetlerimizi motive eder.


Zamanın beklentilerimizin ötesine uzatılmasının, İsa’nın dönüşüne ilişkin vaadi- ne olan inancımızın baltalanmasına yol açtığı iddia edilmektedir. Ancak bu gerçek- leşmemiştir. Birçoklarının Mesih’in dönüşüne olan tutkusu her zamankinden daha güçlüdür.


Bu hafta, “ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesine yönelik mübarek umut” (Titus 2:13) hakkında İsa’nın ne dediğini inceleyeceğiz.


*27 Eylül Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.







Pazar


Vaat


Eylül 21



İsa, Son Akşam Yemeği’nden sonra öğrencilerine, onların en azından şimdilik gi- demeyeceği bir yere gideceğini söylemişti (Yu 13:33). Usta’dan ayrılma fikri, onların yüreklerini üzüntü ve korkuyla doldurmuştu. Petrus şöyle sordu, “Ya Rab, nereye gidi- yorsun? … Neden şimdi senin ardından gelemeyeyim?” (Yu 13:36, 37). Mesih arzuyu biliyordu ve bu ayrılığın sadece geçici olduğu konusunda onlara teminat verdi.



Yuhanna 14:1–3’de Mesih’in bizlere verdiği vaadi oku. Bu sözleri kendi- ne tatbik et. Bunlar neden senin için çok şey ifade etmeli?





Rabbimizin vaadi, bundan daha vurgulu olamazdı. Grekçe’de “Tekrar geleceğim” vaadi, şimdiki zaman kipinde olup, kesinliği vurgulamaktadır. Aslında tam anlamıyla “Tekrar geliyorum” olarak çevrilebilir.


İsa bizlere İkinci Geliş’inin kesinliğini vermiştir. Bize, “Belki yine gelebilirim” dememiş, “Tekrar geleceğim” demişti. Dönüşünü andığı her an, kesin bir zamanı ima etmekteydi.


Bazen ileride tutamayacağımız vaatler verebiliriz, hem de en iyi çabalarımıza ve kararlılığımıza rağmen. Bu durum Mesih için geçerli değildir. O, birçok kez sözüne güvenilebileceğini kanıtladı.


Beden almasına istinaden Rab, Davut aracılığıyla şöyle bir peygamberlik bildirisi yapmıştı: “İşte geldim” (Mez 40:7). Ve geldi de (İbr 10:5–7). O’nun ilk gelişinin gerçekliği, O’nun ikinci gelişinin kesinliğini destekler.


İsa dünyevî hizmeti esnasında çaresiz bir babaya şu vaadi vermişti: “Korkma, yal- nız iman et, kızın kurtulacak.” (Luka 8:50). Aynı şekilde, ölmüş olmasına rağmen Yair’in kızı da iyileştirilmişti. Mesih, ölümünden üç gün sonra tekrar mezardan kal- kacağını ilan etmişti; ve öyle de yaptı. Öğrencilerine Kutsal Ruh’u vaat etti; ve tam zamanında onlara gönderdi. Eğer Rabbimiz geçmişte hem de insanî görüş açısıyla olanaksız gibi görülenler için tüm vaatlerini gerçekleştirdiyse, yeniden gelişine dair vaadini tutacağından da emin olabiliriz.






Eylül 22


İsa’nın İkinci Gelişi’nin Amacı


Büyük Kurtuluş planı, İkinci Geliş ile zirveye oturacaktır. Mesih’in yeryüzüne dö- nüşü olmaksızın, O’nun beden alışının, ölümünün ve dirilişinin Kurtuluşumuz’a hiçbir etkisi olamaz.



İsa’nın ikinci gelişinin temel nedenlerinden birisi nedir? Bkz. Mat 16:27.




Yaşam her zaman adil değildir; aslında o çoğunlukla adil değildir. Toplumumuz- da her zaman adaleti göremeyiz. Masum insanlar acı çekerken, kötüler refah içinde yaşarlar. Birçok insan hak ettiği şeyi elde edemez. Fakat kötülük ve günah sonsuza dek hüküm sürmeyeceklerdir. İsa gelecek ve “herkese yaptığının karşılığını verecek- tir” (Vah 22:12).


Bu iddia, Mesih’in dönüşünde bir yargının olmasını gerektirmektedir. İsa geldi- ğinde, her insanın kaderi zaten karara bağlanmış olacaktır. İsa bu soruşturucu yargı- ya düğün şöleni benzetmesinde açıkça değinmişti (Mat 22:11-13). İşlerimizle yargı- lanacağımız gerçeği, işlerimizle veya erdemlerimizle kurtulacağımız anlamına gel- mez. Kurtuluş Allah’ın lütfuyladır ve eylemlerimizle gösterdiğimiz, İsa’ya imanla elde edilir (Markos 16:16, Yu 1:12).


Matta 16:27’deki vaatle ilgili önemli olan şey, adaletin yerine geleceğidir. Bizler sadece onu beklemeliyiz.


Ayrıca İkinci Geliş’te Mesih’te uyuyanlar sonsuz yaşama dirileceklerdir. Daha ön- ce de gördüğümüz gibi—ölülerin mezarda uyku halinde olduklarını bildiğimizden dolayı—İkinci Geliş vaadi ve bunu takip eden sonsuz yaşama diriliş bizler için bil- hassa çok önemlidir.


“Dünyanın sendeleyişi, yıldırımın parıltısı ve gök gürlemesinin sesi arasında, Al- lah’ın Oğlu uyuyan kutsalları çağırır. Doğruların mezarlarına bakarak, ellerini göğe kaldırır ve seslenir: “Uyanın, uyanın, uyanın, ey yeryüzü toprağında uyuyanlar, kal- kın!” Yeryüzünün bir başından öbür başına, ölüler o sesi işitecek, işitenler yaşaya- caktır. Ve tüm yeryüzü, her ulustan, oymaktan, dilden ve halktan meydana gelmiş muazzam bir ordunun ayak sesleriyle çınlayacaktır. Ölümsüz bir yüceliği giyinerek ölümün zindanından çıkacak ve şöyle seslenecekler: “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” 1. Korintliler 15:55. Yaşayan doğrular ile ölümden dirilen kutsallar seslerini birleştirerek, uzun, mutlu bir zafer çığlığı atacaklar.”—Ellen G. White, The Great Controversy, S. 644.







İsa Nasıl Gelecek?


Eylül 23



Mesih bu peygamberlik vaazında, ikinci gelişine ilişkin yanlış öğretiler konusunda endişelendiğini vurgulamakta ve öğrencilerini O’nun adına “Mesih benim, diyerek” (Mat 24:5; ayrıca bkz. 23–26. ayetler) ortaya çıkacak insanlara karşı uyarmaktadır. O öğrencilerinin aldatılmasını istememektedir. Bu yüzden nasıl geleceğine açıkça işaret etmişti.



Matta 24:27, bizlere İsa’nın nasıl döneceği hakkında ne söylüyor?





Şimşek gizlenemez veya taklit edilemez. Gökte çakar ve herkesin görebileceği bir tarzda parlar. İşte İsa’nın ikinci gelişi de böyle olacaktır. İnsanların buna karşı dikka- tini çekmek için ilana ihtiyaç yoktur. İyi ya da kötü olsun, kurtulmuş ya da kaybetmiş olsun, hatta “bedenini deşmiş olanlar bile” (Vah 1:7) O’nun gelişini görecektir (Mat 26:64).



1.Selanikliler 4:13–18, İkinci Geliş’in neye benzeyeceğini anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?





İkinci gelişinde Mesih, “KRALLARIN KRALI VE RABLERİN RABBİ” (Vah 19:16) ilahî görkemiyle görülecektir. Beden aldığı zamanda Oğul herhangi bir harici ihtişa- ma sahip olmaksızın yalnız başına gelmişti ve “gönlümüzü çeken bir görünüşü de yoktu” (Yşa 53:2). Fakat bu kez “tüm kutsal meleklerle” (Mat 25:31) kuşatılmış olarak ve “güçlü bir borazan sesiyle” (Mat 24:31) inecektir. Bunlar da yeterli gelme- diyse, Mesih’teki ölüler sonsuzluğa kalkmış olacaklardır.








İsa Ne Zaman Gelecek?


Eylül 24



İsa tapınak için “burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak” (Mat 24:2) dediğinde, tüm öğrencileri şaşırmıştı. “Söyle bize” dediler, “Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?” (3. ayet), diye sordular. Onların düşüncesine göre tapınağın yıkılması, İsa’nın dönüşünde tarihin son bulmasıyla meydana gelecekti.


İsa’nın yanıtı, her iki olayın işaretlerini, yani Yeruşalim’in İ.S 70’de yıkılışını ve ikinci gelişini hünerli bir şekilde bir araya getirmektedir, zira öğrenciler bunlar ara- sındaki farkı kavramaya hazır değillerdi.


Bu işaretlerin doğasını ve gayesini anlamamız önemlidir. Bunlar İsa’nın dönüş tarihini saptamak için verilmemişlerdi, zira “O günü ve saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başka kimse bilmez” (Mat 24:36). Aksine bu işaretler, O’nun gelişinin çok yakında, hatta kapıda olduğunu bildiren tarihi olayların gidişatını göstermektedir. Hiçbir zaman tarih belirleyici olmamamız gerekirken, aynı zamanda içinde yaşadığımız zamanı da görmezlikten gelmemeliyiz.



Matta 24:3–14, 21–26, 29, 37–39’u okuyun (ayrıca mümkünse Markos 13 ve Luka 21’e bkz). İsa burada dünyaya ilişkin hangi tabloyu sergilemekte- dir? Şu an içinde yaşadığımız dünyaya ne şekilde uymaktadır?



İsa’nın öğrencilerinin zihnini etkilemek istediği önemli fikir, gelişinin çok yakın olduğuydu. Aslında O’nun tüm peygamberlik vaazı, sanki O geldiğinde hayatta ola- caklarmış gibi elçilere hitap etmekteydi (bkz. Mat 24:32, 33, 42).


Gerçek anlamda her birimizin kişisel bakış açısına göre İkinci Geliş, ölümümüz- den sonra göz açıp kapayıncaya dek gerçekleşmiş olacaktır. Ölüm derin ve şuursuz bir uykudur. Ölüm anında gözümüzü kaparız ve ister bir yıl, ister bin yıl geçsin, bil- diğimiz bir sonraki şey, İsa’nın ikinci gelişi olacaktır. Bu nedenle Pavlus’un, Pet- rus’un ve Yakup’un paylaştığı Mesih’in gelişinin yakınlığı fikri, mükemmel bir anlam taşımaktadır. Bireysel olarak her birimiz için O’nun gelişi, öldükten sonra bir andan uzak değildir.








Uyanık ve Hazır Ol


Eylül 25



İsa’nın gelişi konusunda her zaman uyanık ve hazır olmamız, bizler açı- sından neden çok önemlidir? Bkz. Mat 24:42, 44.


İsa’nın peygamberlik vaazının esas noktası, uyanık olma, tetikte olma emridir. Bu, boş boş beklemek değil, tıpkı bir ev sahibinin herhangi bir potansiyel hırsıza karşı etkin kalması gibi, aktif bir şekilde uyanık olmak demektir (Mat 24:43). Uyanık olarak bek- lerken, tıpkı sadık hizmetkârın, efendisinin yokluğunda kendisine emanet edilen işi yaptığı gibi, bizim de yapmamız gereken bir iş vardır (Mat 24:45, Markos 13:34–37).



İsa’nın ikinci gelişine inananların iddia ettiği hangi davranış, bizler açı- sından ölümcüldür? Bkz. Mat 24:48–51; Luka 21:34, 35. Bu davranışa düş- mekten nasıl kaçınabiliriz? Eğer dikkatli olmazsak, bu hataya düşmek ne- den çok kolaydır?



Kötü hizmetkâr benzetmesi oldukça ayıltıcıdır, özellikle de Yedinci–Gün Adventist- leri olarak bizler için. Bu hizmetkâr, Mesih’in yeniden geleceğine inandığını iddia eden birini temsil ediyordu, ama hemen değil. Rab’bin geciktiğini zannedenler, bencilce yaşamak ve günahkâr zevklere izin vermek için yeterince zamanları olduklarını düşü- nürler, zira hiç kuşkusuz İkinci Geliş’e hazırlanmak için bol bol vakitleri olacağına inanırlar. Maalesef bu fikir ölümcül bir tuzaktır, çünkü İsa’nın ne zaman geleceğini kimse bilemez. Ayrıca eğer Mesih henüz gelmemişse bile, herhangi birimiz beklenme- dik bir şekilde ölebilir, aniden Allah ile uzlaşma fırsatını kaçırmış oluruz. Fakat hep- sinden önemlisi, günaha kademe kademe izin vermek, vicdanı öyle katılaştırır ve du- yarsızlaştırır ki, sonunda tövbe etmeyi zorlaştırır. Ona hazırlığımızı erteleyebildiği süre- ce, İblis teorik olarak İsa’nın ikinci gelişine inanmamızla ilgilenmez.


Bugün nasıl hazır olabiliriz? Tövbe ederek ve itiraf edilmemiş günahımızı O’na itiraf ederek, bizler için çarmıhta O’nun kefaret edici ölümüne olan inancımızı yenileyerek ve irademizi tamamen O’na teslim ederek. O’nunla paydaşlık içinde yürümekle, O’nun doğruluk giysisiyle kaplanmış olan derin esenlikten sevinç duyabiliriz.






Eylül 26


Ek Çalışma: Ellen G. White, “Zeytin Dağı’nda,” S. 621–630, Sevgi Öğretmeni; “Mesih’in Dönüşüne İlişkin Vaatler,” S. 299–316, Büyük Mücadele.



“Çok geçmeden doğuda, insan elinin yarısı büyüklüğünde siyah bir bulut belirir. Bu, Kurtarıcı’nın çevresindeki buluttur ve uzaktan sanki karanlıkla kuşatılmış gibi görünür. Allah’ın halkı bunun İnsanoğlu’nun belirtisi olduğunu bilir. Ciddi bir ses- sizlikle, gitgide rengi açılarak ve daha heybetli bir hale bürünerek yeryüzüne yaklaş- masını izlerler, sonunda tabanında yakıp tüketen ateş gibi görkem, üzerinde ise antlaşmanın gökkuşağı olan büyük beyaz bir buluta dönüşür. İsa, kudretli fatih ola- rak gelmektedir… Kutsal meleklerin göksel ezgilerinden oluşan marşlarla, sayılama- yacak kadar büyük bir kalabalık, yolculuğunda O’na eşlik eder. Gökkubbe ışıltılı varlıklarla dolmuş gibidir, sayıları “binlerce binler, on binlerce on binlerdir.” Hiçbir insan kalemi bu sahneyi tarif edemez; hiçbir ölümlü zihin onun görkemini kavra- maya yeterli değildir.”—Ellen G. White, The Great Controversy, S. 640, 641.



Tartışma Soruları:


¤ Mesih’in dönüşünün yakınlığına inanma ihtiyacı hissetsek de, fanatiklik tehlikesinden nasıl kaçınabiliriz? Bu her zaman çok kolay değildir. Her şeyden evvel, kaç fanatik gerçekten fanatik olduğunu düşünür ki?


¤ Ne kadar uzun yaşarsak yaşayalım, ölümümüz pek uzakta olmadığından dolayı, bireysel seviyede İkinci Geliş düşüncesinin hiçbir zaman bizlerden çok uzak olmadığı üzerinde düşünün. Bu düşünce, her birimizi ilgilendir- diği ölçüde, İkinci Geliş’in ne kadar yakın olduğu konusunda bizlere ne söylemektedir?



¤ İkinci Geliş fikriyle alay edenlere nasıl bir yanıt verebilirsin? Onlara yanıt vermeden önce, kendini onların yerine koy ve onların bakış açısından bakmaya çalış. Bunu yaptıktan ve onların itirazlarını dinledikten sonra, onlara nasıl yanıt vereceğin yolları düşün.



¤ Ya, insanlar olarak İkinci Geliş’i hızlandırmaya veya geciktirmeye yar- dımcı olmamız hakkındaki fikre ne demeli? Bu tartışmadaki sebepler ne- lerdir?


¤ İsa’nın gelecek hafta döneceğini bilsen, yaşamında neyi değiştirirdin?


Güneşin Batışı: 18:56 (İstanbul)