Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 2.çeyrek 2019 – Aile Mevsimleri

PDF İndir - Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 2.çeyrek 2019 – Aile Mevsimleri

 

İstek Adresi Web: www.middle-east-publishers.com | E–mail: info@middle-east-publishers.com


1 Hayatın Ritimleri — 30 Mart–5 Nisan 4


2 Yaptığımız Seçimler — 6–12 Nisan 12


3 Değişime Hazırlanmak — 13–19 Nisan 20


4 Yalnızken — 20–26 Nisan 28


5 Aileler İçin Bilgece Sözler — 27 Nisan–3 Mayıs 36


6 Asil Aşk Ezgisi — 4–10 Mayıs 44


7 Aile Birliğinin Anahtarları — 11–17 Mayıs 52


8 Ebeveynlik Dönemi — 18-24 Mayıs 155


9 Kayıp Zamanları — 25-31 Mayıs 175


10 Küçük Sıkıntı Zamanları — 1–7 Haziran 196


11 İman Aileleri — 8–14 Haziran 217


12 Senin Evinde Ne Gördüler? — 15–21 Haziran 237


13 Son Zamanda Yürekleri Döndürmek — 22–28 Haziran 257


Editör Ofisi 12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904


Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.middle-east-publishers.com


Yazar


Claudio ve Pamela Consuegra


Editör (English)


Clifford R. Goldstein


Kapak ve Sayfa Tasarımı


Lars Justinen


Sayfa Tasarım


Marisa Ferreira


Çeviri


Suha Önder ve Barış Velioğlu


Redaksiyon


Bilek Güler


© 2019 Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®. Yetişkinler İçin Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı (Standart Versiyon)’un hiçbir bölümü, Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®’nın yazılı izni olmadan hiçbir kişi ya da kurum tarafından düzenlenemez, değiştirilemez, uyarlanamaz, tercüme edilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®’nın bölüm ofisleri, belirli ilkelere göre, Yetişkinler İçin Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı’nın tercüme ettirilmesine yetkilidirler. Bu tercümelerin telif ve yayın hakları Genel Konferans’ta kalacaktır. “Yedinci Gün Adventist,” “Adventist” ifadeleri ve alevli logo Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı®’nın tescilli markalarıdır ve Genel Konferans’ın izni olmadan kullanılamazlar.


Bu kitapçık Yedinci Gün Adventistleri Genel Konferansı® Yetişkinler İçin Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı Ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması, Genel Konferans Yönetim Komisyonu (ADCOM)’un bir alt komisyonu olan Sebt Okulu Yayın Kurulu’nun yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık dünya çapında bir değerlendirme kurulunun katkılarını ve Sebt Okulu Yayın Kurulu’nun onayını yansıtmakta olup, sadece veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.


Kutsal Kitap Çevirileri Tablosu


Bu çalışma rehberinde, Standart Versiyon 2019 Yılı İkinci Çeyreği için izinle kullanılan Kutsal Kitap alıntıları, aşağıdaki gibidir:


(Aksi belirtilmedikçe tüm alıntılar Yeni Çeviri’den yapılmıştır.)


YÇ. Yeni Çeviri: Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil). Eski Antlaşma ©2001, 2009 Kitabı Mukaddes Şirketi; Yeni Antlaşma ©1987, 1994, 2001, 2009 Yeni Yaşam Yayınları. Bütün Hakları Saklıdır.


  1. Kitabı Mukaddes: Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit (Tevrat ve İncil): İbrani, Kildani ve Yunani dillerinden son tashih edilmiş tercümedir. ©1941 Kitabı Mukaddes Şirketi.

Candemir. Bünyamin Candemir: Kutsal İncil ©2003 Lütuf Yayıncılık, ©2013 Gerçeğe Doğru Kitapları.


Cosmades. Thomas Cosmades: İncil (Sevinç Getirici Haber) - İncil’in Yunanca Aslından Çağdaş Türkçe’ye Çevirisi. ©2010 Kutsal Söz Yayınları.


İçindekiler


Hayatın


Mevsimleri


Yaratılış’ın altıncı günü sona ermişti. İlk beş günde dünya kargaşadan kusursuz güzellikte bir şeye dönüştürülmüştü. Karanlığın yerine ışık getirilmişti. Sular, Allah’ın onlara emrettiği gibi geriye çekilmişti. “Buraya kadar gelip öteye geçmeyeceksin, Gururlu dalgaların şurada duracak!” (Eyüp 38:11). Kuru toprak filizlenerek bir renkler ve hoş kokular tuvaline dönüştü. Gökte her türden ve çeşitten kuşlar uçuşurken, balıklar ve deniz memelileri sudan evlerinde yüzüp sıçrıyorlardı. Her türden ve cinsten kara hayvanı, Yaratıcı’nın onları yarattığı biçime göre, koşuyor, zıplıyor ya da ağaç dallarında sallanıyorlardı. Bundan sonra, nihayet, Allah’ın kendi suretinde, tüm dünyevî Yaratılış’ın benzersiz varlıkları olan insanlar yaratıldı.


Allah yeryüzündeki ilk yedinci gün Sebt’ine hazırlanırken, yaratılışa baktı ve “her şeyin çok iyi olduğunu” (Yar. 1:31) söyledi.


Keşke öykünün sonu da böyle olsaydı: içinde mükemmel insanlarla sonsuza kadar var olan mükemmel bir dünya. Bir düşünün: Adem ile Havva’nın pek çok çocukları, sonra torunları ve torunlarının çocukları oluyor, sayısız nesil boyunca onların büyümelerini izliyorlar, her biri ilk çifte ve tabii ki Allah’a da daha fazla sevinç getiriyor. Bu bizim (düşkün dünyada var olan ve yalnızca onu bilen bizim) hayal bile etmekte zorlanacağımız bir senaryo.


Bunun sebebi, hayal gücümüzün Allah’ın en başta yarattığı dünyadan bütünüyle farklı bir dünyada şekillenmiş olması. Bu iki dünya, yani günahtan önceki ve sonraki dünyalar birbirinden ne kadar farklı? İşte bir örnek. Adem ile Havva hakkında Ellen White şunları yazdı: “Adem ve eşi solan çiçekte ve düşen yaprakta bozulmanın ilk belirtilerine tanık olurlarken, günümüzde insanların ölüleri için tuttukları matemden daha derin bir mateme büründüler. Narin ve hassas çiçeklerin ölümü gerçekten de üzüntü nedeniydi; fakat güzel ağaçlar yapraklarını dökerken, bu sahne ölümün tüm canlıların payı olduğu acımasız gerçeğini net bir şekilde akla getiriyordu.”—Atalar ve Peygamberler, s. 62 [Geçmişten Sonsuzluğa 1. Cilt, s. 26]. Biz düşen bir yaprak gördüğümüzde bu tepkiyi vermiyoruz, zira yalnızca günahlı bir dünyada yaşadığımız için ölüm ve acıyı yaşam döngülerinin kaçınılmaz parçaları olarak kabullenmeye alıştık.


İşte bu çeyreğin dersi de bununla ilgili: en azından şimdi bu düşkün dünyada yaşayan bizim için geçerli olan, yaşam döngüleri. Biz de bu döngülere, çoğumuzun hayatımız boyunca döngüsü içinde ilerlediğimiz aile çerçevesinden bakıyor olacağız.


İnsanlar Aden Bahçesi’nde bir aile ortamında yaratılmışlardı; önce bir karı ve koca, sonra çocukları, daha sonra onların çocukları, böylece dünyamızın tarihi günümüze kadar ulaşıyor. Gerçekten de, en eski Kutsal Kitap öykülerinin birçoğu, Adem ile Havva’dan itibaren, atalar, Davut hanedanı, bunların tümü aile ve aile ilişkileri bağlamında gelişip ilerledi. Kutsal Kitap boyunca, gelişen olayların çerçevesi şu ya da bu şekilde ailelerin yardımıyla oluşturulmuştur. Bu da şaşırtıcı değil, zira hayatın bu mevsimlerinde ilerlerken biz de bir ölçüde ailemiz bağlamında gelişiyoruz.


Hem geçmişte hem de günümüzde aileye karşı duran tüm güçlere (örneğin Kutsal Kitap zamanlarındaki çok eşlilik ailenin istikrarı için pek yararlı değildi) ve ailenin tam olarak ne olduğunu yeniden tanımlama girişimlerine rağmen, aile kavramı hala varlığını sürdürüyor. Öyle de olmalı. Burası başladığımız yer, çoğunlukla da yaşamlarımızın şekillenişinde ve hayatın evrelerinde ilerlerken karşılaştığımız zorluklara karşılık verişimizde iyilik ya da kötülük yönündeki en büyük güç.


Ayrıca, nasıl her birey farklıysa, her aile de farklıdır. Dolayısıyla bu çeyreğin dersleri, hayatın her evresinde aileleri (umut ve dua ediyoruz ki) daha da güçlendirecek olan, Kutsal Yazı’ya dayanan ilkelere işaret ediyor.


Claudio ve Pamela Conseugra, Kuzey Amerika Bölümü’nde Aile Hizmetleri yöneticileri olarak hizmet veriyorlar. Otuz yıldan uzun süredir çeşitli mevkilerde kiliseye hizmet ettiler.


*30 Mart – 5 Nisan


Hayatın Ritimleri




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Yaratılış 1, Yar. 8:22, Mez. 90:10, Eyüp 1:13–19, Elç. 9:1–22, Flp. 1:6, Rom. 8:1.


HATIRLAMA METNİ: “Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı vardır” (Vaiz 3:1).


Yazılmış en güzel şiirlerden biri Kral Süleyman’a aittir: “Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı vardır. Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı var. Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var. Öldürmenin zamanı var, şifa vermenin zamanı var. Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var. Ağlamanın zamanı var, gülmenin zamanı var. Yas tutmanın zamanı var, oynamanın zamanı var. Taş atmanın zamanı var, taş toplamanın zamanı var. Kucaklaşmanın zamanı var, kucaklaşmamanın zamanı var. Aramanın zamanı var, vazgeçmenin zamanı var. Saklamanın zamanı var, atmanın zamanı var. Yırtmanın zamanı var, dikmenin zamanı var. Susmanın zamanı var, konuşmanın zamanı var. Sevmenin zamanı var, nefret etmenin zamanı var. Savaşın zamanı var, barışın zamanı var” (Vaiz 3:1–8).


Bu sözler insan varlığının büyük bir kısmını yakalıyor: mevsimleri, hayatlarımızın ritimlerini. Evet, hayatlarımız evrelerden, değişimlerden geçiyor ve bu doğduğumuz andan itibaren başlıyor. Değişimler bazen iyi oluyor, bazen de olmuyor; bazen bizim kontrolümüzde oluyorlar, bazen de olmuyorlar. Bu hafta, özellikle bizi ve ailelerimizi de etkileyen, hayatlarımızın mevsimlerine ve ritimlerini inceleyelim.


*6 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.



  1. DERS

31 Mart


Başlangıçta


Kutsal Kitap başlangıçta başlar, dolayısıyla “Başlangıçta…” (Yar. 1:1) sözüyle açılmasının sebebi şüphesiz budur. Birinci bölüm özellikle yeryüzünün “ıssız ve boş” (Yar. 1:2, KM) oluştan, altıncı günde bizzat Allah’ın “çok iyi” (Yar. 1:31) olduğunu bildirdiği dünyaya dönüşümüne odaklanıyor. Kısacası, buradaki başlangıç bizim dünyamızın başlangıcıdır.


Yaratılış 1. bölümü oku. Çok fazla şey gerçekleşiyor olsa da, kendine şu soruyu sor: Bunların rastgele ya da şans eseri olduğunu gösteren herhangi ipucu var mı, yoksa her şey çok düzenli bir şekilde, olması gereken zamanda ve olması gereken yerde mi gerçekleşiyor? Cevabın Allah’ın karakteri hakkında ne söylüyor?


Ellen G. White “Göğün ilk yasası düzendir” yazmıştı (Signs of the Times, 8 Haziran 1908); anlaşılan yeryüzünde de öyle. Her ne kadar günah doğal dünyanın bozulmasına yol açmış olsa da, düzen, ahenk ve süreklilik bir ölçüde varlıklarını hâlâ sürdürüyorlar.


Yaratılış 8:22 ayetini oku. Düzen burada da ne şekilde görünüyor?


İlk Günah’tan sonra dahi, mevsimler (genellikle) bir düzen içinde gelip geçiyor. Dolayısıyla, “gündüzü geceden ayıracak... belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin” (Yar. 1:14) diye var olan gökteki ışıkların, yani güneşin ve ayın yanı sıra, mevsimler de var ve bunların hepsi Allah’ın yarattığı dünyanın doğal ritminin bir parçası. Gerçekten de, henüz sadece işaretlerini görüyor olsak da, örneğin Yeşaya 66:23 ayeti ritim duygusunun yeni gökler ve yeni yeryüzünde de var olacağını ima ediyor.


Sebt gününün, güçlü bir düzenle hayatına, özellikle de nasıl olursa olsun aile hayatına nasıl etki ettiğini düşün. Sebt gününün yalnızca var oluşunun değil, bir de bu kadar düzenli bir şekilde var oluşunun belirgin yararları neler?


PAZAR


1 Nisan


Hayatın Ritimleri


Bilim insanları vücudumuzun fonksiyonlarını düzenleyen (bazen “vücut saati” olarak tanımlanan) biyolojik ritimden, 24 saatlik döngülerden bahsediyorlar. Başka bir deyişle, vücutlarımızın içinde bile belli bir ölçüde düzen bulunuyor. Dolayısıyla, bir ölçüde, ritimlerin etrafımızda, hatta içimizde var olduğu yadsınamaz.


Aşağıdaki Kutsal Yazı bölümlerinde bahsedilen hayatın öngörülebilir mevsimleri nelerdir ve aile hayatıyla ne şekilde doğrudan ilişkilidirler?


Vaiz 3:2


Yar. 21:8, Hak. 13:24


Mez. 71:5, Özd. 5:18


Yar. 15:15, Hak. 8:32


Mez. 90:10


Yaşamın iki ucu olan doğum ile ölüm arasında hepimiz, her birey için farklı olan çeşitli mevsimlerden geçeriz. Bazı çocuklar doğumdan sonra çok yaşamazken, diğerleri büyüyüp uzun ömürlü yetişkinler olurlar. Çocuklar farklı hızlarda büyüyüp gelişirler. Bazıları diğerlerinden daha önce yürür ya da konuşur. Bazıları okula giderek büyüdüğünde mesleğinde uzmanlar olabilecek, diğerleriyse zamanlarını diğer iş türlerine adayacaklardır. Bazılarının ailesi ve çocukları olur, bazılarıysa hiç bir zaman evlenmez ya da çocuk sahibi olmaz.


Yeryüzünde milyarlarca insan yaşıyor ve her ne kadar hepimizin pek çok ortak noktası olsa da (bkz. Elç. 17:25–26) hepimiz birer bireyiz ve bu yüzden yaşamlarımızda farklılıklar olacaktır.


Bir anlamda bu farklılıklar da önemli, zira bunlar her birimizi benzersiz kılıyorlar, yani her birimiz diğerlerinin sahip olmadığı, paylaşacak bir şeye sahip. Kısacası, farklılıklarımız başkaları için bereket olmamızı sağlıyor. Örneğin, genç de yaşlı da, her birinin diğerine sunduğundan yararlanabilir: “Gençlerin görkemi güçleri, yaşlıların onuru ağarmış saçlarıdır.” (Özd. 20:29). Hangi aşamada olursak olalım, farklarımız ne olursa olsun, hepimizin sadece Rabb’e değil, birbirimize de sunacak bir şeyleri vardır.


Şu anda hayatındaki şartlar ne olursa olsun, başka birine bereket olmak için ne yapabilirsin? Bu bereketi olmak için neden bilinçli bir çaba göstermeyesin ki, özellikle de ailendeki birine?


2 Nisan


Beklenmeyen


Eyüp 1:13–19, 2:7–9 ayetlerini oku. Eyüp’e ne oldu? Onun deneyimi, şu ya da bu şekilde, ya da şu veya bu zamanda herkesin başına gelen şeyi nasıl yansıtıyor?


Grek filozof Heraklitos “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” demişti. Tam da her şey yolunda gidiyor gibi göründüğü anda, beklenmeyen gerçekleşir. Bu işsiz kalmak ya da bir uzuv kaybetmek olabilir, bizi yatağa düşüren ya da erken ölmemize yol açan bir hastalık olabilir, evde yangın çıkması, trafik kazası, evcil hayvanımızı gezdirirken tökezleyip düşmek olabilir.


Tabi ki, her değişim olumsuz olacak diye bir şey yok. Belki işte terfi sayesinde daha iyi ekonomik şartlara kavuşuruz. Belki de çoğunluğun mutlulukla karşılayacağı bir şey olur, eşiniz olacak kişiyle tanışırsınız.


Her durumda, hayatımız rutin bir şekilde, bir ritimde devam ederken, birden ve beklenmedik şekilde her şey bozulur.


Eyüp hayatındaki yeni dönemi kesinlikle beklemiyordu. Kutsal Kitap onu “kusursuz, doğru bir adamdı. Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınırdı” şeklinde tanımıyor (Eyüp 1:1). Ayrıca evli olduğunu, yedi oğluyla üç kızı olduğunu ve çok zengin olduğunu biliyoruz (Eyüp 1:2, 3). Kitapçığın ortasına geldiğimizde, en az altı maddede çok önemli kayıplara uğramıştı: mallarını, iş gücünü, çocuklarını, sağlığını, karısının desteğini ve arkadaşlarının teşvikini kaybetmişti. Dünyası altüst olmuş ve aile hayatı yıkıma uğramıştı.


Her ne kadar Eyüp’ün yaşadıkları epey uç noktada olsa da, aramızda beklenmeyeni (hem de olumsuz anlamda) tecrübe etmemiş olan kim var ki? Her şey yolunda giderken, birden ve beklenmedik şekilde her şey tamamen değişir ve hayatlarımız (ve aile fertlerimizin hayatları) bir daha asla eskisi gibi olmayabilir.


Bu yeni bir şey değil. Habil öldürülmeyi, Yusuf da Mısır’a köle olarak satılmayı muhtemelen beklemiyorlardı. Her iki öyküde de aile üyeleri hainlik etmişlerdi ve her iki öyküde de aileler diğer fertlerinin başına gelenlerden önemli ölçüde etkilendi. Kutsal Yazı, beklenmeyen tarafından hayatları ve aileleri büyük ölçüde dönüştürülen kişilerin örnekleriyle dolu.


Hayatının ritimlerini beklenmedik şekilde bozan denenmeler içindeyken, imanın sana ne şekilde yardımcı oldu?


3 Nisan


Geçişler


İnsanların çoğunlukla alışkanlıklarına bağlı varlıklar oldukları bir gerçek. Gerçekten de, kendi kurduğumuz düzenlerden şaşmıyoruz ve yaşımız ilerledikçe bu düzenleri değiştirmek gittikçe zorlaşıyor.


Doğru, kolay değişmiyoruz. Yıllar boyunca “Kocamı değiştirmeye çalıştım fakat…” diye şikâyet eden ne kadar çok eş var? Ancak Allah bizi değiştirme işini üstlenmiştir, belki kişiliklerimizi değil ama kesinlikle karakterlerimizi. Kurtuluş tasarısı da büyük ölçüde bununla ilgilidir: Allah’ın bizi Kendisinde yeni insanlara dönüştürmesi.


Tarsuslu Saul hangi büyük değişimden geçti ve bu nasıl gerçekleşti? Elç. 8:1, 3; 9:1–22; Gal. 1:15–17.


“Saul kendisini Kutsal Ruh’un ikna edici gücüne tamamen teslim ettiğinde, hayatındaki hataları gördü ve Allah’ın yasasının geniş kapsamlı taleplerinin farkına vardı. Önceden iyi işlerle aklandığına emin olan gururlu bir Ferisi olan kişi, şimdi Allah’ın önünde küçük bir çocuğun alçakgönüllülüğü ve basitliği ile eğiliyor, kendi değersizliğini itiraf ederek, çarmıha gerilmiş ve dirilmiş olan Kurtarıcı’nın erdemlerini talep ediyordu. Saul Baba ve Oğul’la tam bir uyum ve birlik içinde olmayı arzuluyordu; bağışlanma ve kabul edilme arzusunun yoğunluğu içinde, lütuf tahtına coşkun dualar sundu.


“Tövbekâr Ferisinin duaları boşuna değildi. Kalbinin derinliklerindeki düşünceler ve duygular lütufla dönüştürülmüştü; asalet yetileri ise Allah’ın ebedî amaçlarıyla uyumlu hale getirilmişti. Mesih ve O’nun doğruluğu, Saul için tüm dünyadan daha önemli hale gelmişti.”–Ellen G. White, Elçilerin İşleri, s. 108, 109.


Bizim kendi dönüşüm öykülerimiz Saul’unkine yaklaşabilecek kadar çarpıcı olmasa bile, hepimizin birer öyküsü, Rabb’in bizi değiştirip, olmamız gerektiğini bildiğimiz kişiye dönüştürmek için, hayatlarımızda çalışmasının deneyimi olmalı. Evet, süreç çok uzun olabiliyor, bazen gerçekten değişip değişmeyeceğimizden şüphe de edebiliriz. Böyle zamanlarda iki Kutsal Kitap ayetinin üzerinde derinlemesine düşünmemiz ve bunlardaki vaatleri kendimiz için talep etmemiz çok önemli.


Filipililer 1:6 ve Romalılar 8:1 ayetlerini oku. Bu ayetlerde hangi iki büyük vaat yer alıyor ve bunlar bir Hristiyanın deneyiminde birbirini ne şekilde tamamlıyor?


4 Nisan


Etkileşimler


Kutsal Kitap bir ilişkiler kitabıdır. Allah bizi başkalarıyla ilişki içinde olmak üzere yarattı. Gerçekten de, çok azımız tamamen toplumdan uzak olarak yaşamını sürdürüyor. Her şeyden önce, başkaları olmasa hiç birimiz var olamazdık bile. Doğduktan sonra dahi, hiç olmazsa kendi ayaklarımızın üzerinde (en azından prensipte) durabileceğimiz belli bir yaşa kadar, bize bakacak birilerine ihtiyaç duyarız. Tek başımıza olabilsek bile, bunu kim ister ki? Birçoğumuz diğer insanlarla birlikteliğe ve yoldaşlığa ihtiyaç duyarız ve bunu arzularız. Evcil hayvanlar, örneğin köpekler, harika yoldaşlar olabilirler, ancak sonuçta en derin, en anlamlı ve hayatı değiştiren etkileşimler diğer insanlardan kaynaklanır. Öyleyse ailenin ve aile ilişkilerinin varlığımız için hayati önemde olmasına şaşmamalı.


Çoğumuz genellikle her zaman diğer insanlarla etkileşim içinde olduğumuz için, bu etkileşimler genellikle hayatlarımızın ritimlerine ve değişimlerine çoğunlukla etki eder. Etkileşim iki yönlüdür: bizimle etkileşim içinde olan diğer kişiler yaşamlarımıza etki eder; biz de diğer kişilerle etkileşim kurduğumuzda onların yaşamlarına etki edebiliriz. Farkında olsak da olmasak da (ki çoğu zaman olmayız), her iki yöndeki bu etkileşimlerin sonucu iyi de kötü de olabilir. Öyleyse başkaları üzerinde, özellikle de en yakınımızda olanların (yani çoğu zaman aile fertlerimizin) üzerinde bıraktığımız kaçınılmaz etkinin her zaman olumlu yönde olması için sürekli etkin olmamız ne kadar da önemlidir.


Aşağıdaki ayetleri oku. Başkalarıyla olan etkileşimlerimizde ne yapmamız gerektiğini söylüyorlar? Rom. 15:7; Ef. 4:2, 32; 1Se. 3:12; Yak. 5:16.


Birçok yönden, ilke basittir. Başkalarına karşı iyi, nazik ve merhametli davranırsak, onlar üzerinde belki de hayatlarını olumlu yönde değiştirmemizi sağlayacak derecede olumlu bir etki bırakırız. İsa’nın çok olumlu bir tavırla insanların hayatlarını değiştirmesi gibi biz de başkaları için benzer bir şey yaparsak, bu çok büyük bir ayrıcalık olur. Tekrar, şunu unutmamalıyız: hemen fark etmesek de, olumlu ya da olumsuz bir etkimiz olacaktır. Bu etki, baştan fark edilsin ya da edilmesin, en çok ailelerimizde belirgin olacaktır.


İsa’nın şu iki ifadesini oku: Luka 11:34 ve Markos 4:24, 25. Bu ayetler başkalarıyla nasıl bir etkileşimimiz olduğunun önemi hakkında ne söylüyor?


5 Nisan


EK ÇALIŞMA: Mesih’in öğrencilerinin O’nunla zaman geçirirlerken hayatlarında gerçekleşen değişiklikleri hayal edin. Onlar kendi Yahudi inançlarının öğretilerine ve geleneklerine alışkın, çoğunlukla eğitimsiz ve sıradan kişilerdi, fakat şimdi Celileli Öğretmen onları zorluyordu. Kıskançlığı (Mat. 20:20–24) ve tartışmayı (Yu. 3:25) tecrübe ettiler; imanları yetersiz gibiydi (Mar. 9:28, 29), hatta İsa’yı bıraktılar (Mat. 25:56) ve O’na ihanet ettiler (Mat. 26:69–74). Aynı zamanda ruhsal olarak gelişiyorlardı, öyle ki insanlar Petrus’un İsa’yla birlikte bulunduğunu fark ettiler (Mat. 26:73), Sanhedrin üyeleri bile Petrus’la Yuhanna’nın “eğitim görmemiş sıradan kişiler olduklarını anlayınca şaştılar ve onların İsa’yla birlikte bulunduklarını fark ettiler” (Elç. 4:13).


Aile fertlerimizin bizi gördüklerinde “İsa’yla birlikte bulunduğumuzu” anlayacakları şekilde yaşadığımızda, onlara ne kadar muazzam bir şekilde olumlu etki edebileceğimizi düşünün.


Ellen White’ın şu sözleri evdeki etkilerle ilgili ne söylüyor? “Ev sade olsa da, sevinçli sözlerin konuşulduğu, şefkatli eylemlerin yapıldığı, nezaket ve sevginin sürekli kalan konuklar olduğu bir yer olması her zaman için mümkündür.”– The Adventist Home (Adventist Aile), s. 18.


TARTIŞMA SORULARI:


Vaiz 3:1–8 ayetlerini oku. Bu ayetler ne söylüyor ve buradaki ilkeyi kendi hayatına ve deneyimlerine ne şekilde uygulayabilirsin?


Derste başınızdan geçen hayatı değiştiren tecrübeleriniz, bunlardan öğrendiğiniz dersler ve (varsa) almış olmanız gereken fakat almadığınız dersler hakkında konuşun. Bu derslerden daha önce bilmediğiniz ne öğrendiniz? Ayrıca hayatı değiştirici etkiye sahip tecrübelerin ailenizi ne şekilde etkilediği hakkında da konuşun. Bu durumlardan da hangi dersleri aldınız?


Bugünkü yaşayışında, Mesih hayatında olmasaydı şimdi olduğundan tamamıyla farklı olacak neler var? Bu sana Mesih’in bizi değiştirme gücü hakkında ne söylemeli?



*6–12 Nisan


Yaptığımız Seçimler



Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Ef. 1:1–4; Mat. 22:35–37; Mat. 7:24, 25; Özd. 18:24; 1Ko. 15:33; Vaiz 2:1–11.


HATIRLAMA METNİ: “İçinizden Rabb’e kulluk etmek gelmiyorsa, atalarınızın Fırat Irmağı’nın ötesinde kulluk ettikleri ilahlara mı, yoksa topraklarında yaşadığınız Amorlular’ın ilahlarına mı kulluk edeceksiniz, bugün karar verin. Ben ve ev halkım Rabb’e kulluk edeceğiz” (Yeşu 24:15).


Hayatın seçimlerle dolu olduğunu hiç fark ettiniz mi? Aslında, sabah kalktıktan gece tekrar yatana dek, tüm gün boyunca yaptığımız her şeyin seçimler yapmak olduğu söylenebilir. O kadar çok seçim yapıyoruz ki, çoğunlukla bunları düşünmüyoruz bile. Sadece yapıyoruz.


Bazı seçimler basittir ve hatta bir rutin haline gelmiştir, fakat diğerleri, sadece bizim için değil ailelerimiz için de, hayatı değiştirici etkiye sahiptir ve ebedî sonuçları olur.


Dolayısıyla seçimlerimizi, özellikle de hem kendimizi hayatlarımız boyunca, hem de aile fertlerimizi hayatları boyunca etkileyecek büyük seçimlerimizi, etraflıca düşünmemiz ne kadar da önemlidir.


Bugüne kadar kaçımız yaptığımız seçimlerden pişmanlık duyduk? Bugüne kadar kaçımız (uzun süre önce yapılmış dahi olsa) yanlış seçimlerin yol açtığı hasarla yaşamaya devam ediyor? Şükürler olsun ki bağışlanma var. En kötü seçimler için bile kurtarış var, şifa var.


Bu hafta yaptığımız seçimler, bu seçimleri nasıl yapmamız gerektiği ve bu seçimlerin kendimizin ve ailelerimizin üzerinde ne etkisi olabileceği konularına geniş bir açıdan bakacağız.


*13 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


7 Nisan


Özgür İrade, Özgür Seçim


Bazı Hristiyanlar, kişinin daha doğmasından önce Allah’ın o kişinin kurtarılıp kurtarılmayacağına karar verdiğine inanıyorlar. Yani, sonunda sonsuza değin kaybolmuş olan kişi, Allah Kendi bilgeliğiyle (bu teolojinin iddiasına göre) onun kaybedileceğine karar vermiş olduğu için kaybedilir. Bu da, o kişinin her ne seçim yaparsa yapsın mahkûm olacağı anlamına gelir.


Neyse ki, Yedinci Gün Adventistleri olarak biz bu teolojiye katılmıyoruz. Aksine biz, Allah’ın hepimizin kurtulmasına karar verdiğine ve daha dünyanın başlangıcından önce O’nda sonsuz yaşama sahip olmak üzere seçilmiş olduğumuza inanıyoruz.


Efesliler 1:1–4; Titus 1:1, 2 ve 2. Timoteos 1:8, 9 ayetlerini oku. Bu ayetler Allah tarafından seçilme ve ne zaman seçildiğimiz konuları hakkında bize ne anlatıyor?


Bu haber ne kadar iyi olsa da, bazı kişiler yine de kayıp olacak (Mat. 25:41). Bunun sebebi de, Allah hepimizi seçmesine rağmen, insanlara en kutsal hediyeyi vermiş olmasıdır, bu da özgür irade ve özgür seçimdir.


Matta 22:35–37 ayetleri özgür irade hakkında ne öğretiyor?


Rab bizi Kendisini sevmeye zorlamaz. Sevgi, sevgi olması için, karşılıksız olarak verilmelidir. Birçok yönden, Kutsal Kitap’ın Allah’ın kayıp insanlara ulaşıp onların kalplerini zorlama olmadan Kendisine kazanmaya çalışmasının öyküsü olduğu söylenilebilir. Bu gerçek, en iyi şekilde İsa’nın hayatıyla hizmetinde ve insanların O’na (özgür iradeleriyle) verdiği karşılıklarda görülebilir. Bazıları O’na doğru çekilmişti; diğerleriyse O’nu öldürmek istiyordu.


Evet, Allah bizi kurtuluş için seçti, fakat sonuçta biz de bu kurtuluşu kabul etmeyi seçmek zorundayız. Şüphe yok ki yaptığımız tüm seçimler içinde Rabb’e hizmet etmeyi seçmek, hem kendimiz için hem de hayatımızın ve yaptığımız seçimlerin etkilediği (birinci dereceden yakınlarımız gibi) kişiler için, açık arayla en önemlisidir.


8 Nisan


Doğru Seçimleri Yapmak


Hepimiz yaptığımız seçimlerin önemini çok iyi biliyoruz. Yanlış seçimlerin hayatımızı ve başkalarının hayatlarını nasıl olumsuz etkileyebileceğini de biliyoruz. Soru şu: Doğru seçimleri yapmayı nasıl öğrenebiliriz?


Aşağıdaki ayetler doğru kararları verme çabamızda bize yardım edebilecek bazı genel adımları gösteriyor. Bu adımlar neler?


  1. 1Se. 5:17, Yak. 1:5

  1. Yşa. 1:19, Mat. 7:24, 25

  1. Mez. 119:105, 2Ti. 3:16

  1. Özd. 3:5, 6, Yşa. 58:11

  1. Özd. 15:22, 24:6

Verdiğimiz her önemli kararda, yapacağımız seçimin Allah’ın yasasını, hatta O’nun Sözü’nün ilkelerini herhangi bir şekilde çiğnememize yol açmayacağından kesinlikle emin olabilmemiz için, duayla Rabb’e gitmemiz ne kadar da önemlidir. Allah’a güvenmemiz, seçimimizi O’na teslim etmemiz ne kadar da önemlidir; yani yaptığımız seçimlerin O’nu yüceltmesi için ve kendi arzularımız O’nun bizim hayatlarımıza ilişkin planına aykırı olduğunda bunlardan vazgeçmeye hazır olmak için dua etmeliyiz. Çoğu zaman da, biz seçimler yapmaya çalışırken bilge öğütçüler büyük ölçüde yardımcı olabilirler. Sonuçta, Allah’ın bizi sevdiğini ve bizim için en iyisini istediğini, ayrıca hayatlarımızı imanla ve alçakgönüllülükle O’na teslim edersek yaptığımız seçimlerde imanla ilerleyebileceğimizi bilerek, büyük bir güvenceye sahip olabiliriz.


Hayatında büyük seçimler yapmaya nasıl başlarsın? Bu seçimleri gerçekleştirmeye çalışırken (varsa) hangi ruhsal adımları atıyorsun?


9 Nisan


Arkadaş Seçmek


Hayatta yapacağımız en önemli seçimlerden biri arkadaşlarımız. Çoğu zaman arkadaş edinmek için özel bir çaba göstermeyiz; arkadaşlıklar çoğunlukla bizimle aynı şeyleri yapmaktan hoşlanan kişilerle vakit geçirirken kendiliğinden gelişir.


Aşağıdaki ayetlerde arkadaş seçimiyle ilgili hangi ilkeleri görüyoruz? Özd. 12:26; 17:17; 18:24; 22:24, 25.


Süleyman’ın Özdeyişleri 18:24 ayeti, arkadaş edinmek istiyorsak arkadaş canlısı olmamız gerektiğini söylüyor. İnsanlar bazen kendilerini yalnız bir halde bulurlar, fakat aslında diğer insanları kendilerinden uzak tutan asık suratları ve olumsuz tutumlarıdır. “En iyimizin bile sevimsiz özellikleri vardır; arkadaş seçerken de mükemmel olmadığımızı öğrendiğinde bizden uzaklaşmayacak olanları seçmeye çalışmalıyız. Aranması gereken, karşılıklı müsamahadır. Görmezden gelemeyeceğimiz kusur ve eksikliklere rağmen birbirimizi sevmeli ve saygı göstermeliyiz; zira Mesih’in Ruhu budur. Tevazu ve yardımlaşma geliştirilmeli, başkalarının kusurlarına karşı sabırlı bir şefkat gösterilmelidir. Bu, her şeyi daraltan o bencilliği yok ederek bizi geniş yürekli ve cömert kişilere dönüştürecektir.”—Ellen G. White, Pastoral Ministry [Pastörlük Hizmeti], s. 95.


Arkadaşlıkla ilgili en iyi bilinen öykülerden biri Davut ile Yonatan arasındaki dostluktur. İsrail’in ilk kralı ve Yonatan’ın babası olan Saul sadık ve itaatkâr olsaydı, krallığı nesiller boyu devam edebilir, Yonatan da onun tahtının varisi olabilirdi. Saul’un Allah’ın çağrısına lâyık olmadığı anlaşılınca Allah Davut’u İsrail’in yeni kralı seçti, böylece normal şartlarda Yonatan’ın yasal olarak kendisine ait olması gereken hakkını elinden almış oldu. Burada, bir aile ferdinin (Saul) yaptığı yanlış seçimlerin başka bir aile ferdini (Yonatan) nasıl etkilediğine dair güçlü bir örnek görüyoruz.


Fakat Yonatan Davut’a kızgın ya da onu kıskanıyor değildi. Aksine, Davut’u kendi babasının, yani Saul’un öfkesinden koruyarak ona yardım etmeyi seçti. “Saul oğlu Yonatan’ın yüreği Davut’a bağlandı. Yonatan onu canı gibi sevdi” (1Sa. 18:1). Gerçek dostluğa ne kadar da güçlü bir örnek.


“Aldanmayın, ‘Kötü arkadaşlıklar iyi huyu bozar’” (1Ko. 15:33). Arkadaşlarınla, hatta istemeden de olsa sonunda sana zarar verenlerle nasıl bir deneyimin oldu? Yanlış arkadaş seçimleri aile ilişkilerine ne şekilde zarar verebilir?


10 Nisan


Hayat Arkadaşı Seçmek


Arkadaşlarınızı seçerken dikkatli olmanız gerekiyorsa, gelecekteki eşinizi seçerken daha da dikkatli olmanız gerekir. Adem, hayat arkadaşını bizzat Allah Kendi elleriyle ve kendisinden yarattığı için çok bereketlenmişti. Adem’in işi kolaydı, çünkü Havva var olan tek kadın olmakla kalmıyordu, aynı zamanda mükemmel kadındı. Oysa bizim işimiz daha zor, zira hiçbirimiz mükemmel değiliz ve aralarından seçim yapacağımız çok sayıda kişi var.


Bu karar çok önemli olduğu için, Allah hayatımızın bu alanında bizi kılavuzsuz bırakmamıştır. Pazartesi günkü derste gördüğümüz tüm önemli basamakların yanında, evlilik meselesinin bütününde takip etmemiz gereken daha spesifik bazı adımlar da var (6. derste evlilik meselesini etraflıca inceleyeceğiz). Gerçekten de, Rabb’e hizmet etme seçimi dışında, eş seçimi neredeyse her zaman herkesin yaşamında yaptığı en önemli seçim olacaktır.


Aşağıdaki ayetlerde, evlilikte doğru eşi arayan bir kişi için geçerli olabilecek ve olması gereken hangi çok genel kılavuzluk bulunmaktadır? Mez. 37:27, 119:97, 1Ko. 15:33, Yak. 1:23–25.


Evlenecek doğru kişiyi aramanın yanı sıra, önce siz doğru kişi olun. “İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Çünkü Kutsal Yasa’nın ve peygamberlerin söylediği budur” (Mat. 7:12). Kişi istediği tüm niteliklere sahip muhtemel bir eş bulabilir, fakat karşısındakinde iyi nitelikler olmasını isteyenin kendisi bu iyi niteliklere sahip değilse, işte orada sorunlar çıkmaya başlar.


Bu yeni bir şey değil ve kesinlikle yalnızca evlilikte değil, hayatın genelinde de görülüyor. Pavlus Romalılara mektubun girişinde, kendilerinin de işlediği suçları işledikleri için başkalarını yargılayanlara kapsamlı bir şekilde sesleniyor. Ya da, İsa’nın dediği gibi: “Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin?” (Mat. 7:3).


Ne kadar sıklıkla aslında kendinde de olmayan niteliklerin karşındaki insanlarda (belki eşinde) olmasını temenni ediyorsun? Bunu bir düşün.


11 Nisan


Bir Yol Seçmek


Hayatımızın bir noktasında, iş veya kariyer anlamında hayatta ne yapmak istediğimizle ilgili bir karar vermek zorunda kalırız. Hayatını kazanmak söz konusu olduğunda, zaten zengin olanlar ve tüm gün evde oturarak ailesine bakanlar (tüm mesleklerin en asili) dışında, çoğu insan kendisine bir yol seçmek zorundadır.


Tabi ki, hepimiz kariyerle ilgili seçimlerimizi büyük ölçüde sınırlandırabilen belirli şartlar içinde yaşıyoruz. Fakat hangi şartlar içinde olursak olalım, mesleğimizle ilgili seçim yaparken, özellikle de İsa Mesih’te kurtuluşa sahip olduğumuzu bilerek, hayatımıza anlam ve amaç katabilecek seçimler yapabiliriz. Kısacası, her ne yaparsak yapalım, Allah’ı yüceltmek için yapabiliriz.


Süleyman hangi hataya düşmüştü ve biz de benzer bir durum yaşamamak için nasıl daha dikkatli olabiliriz? Vaiz 2:1–11.


Süleyman’ın düştüğü tuzağa düşmemiz için zengin olmamız şart değil. “Çünkü bütün kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler” (1Ti. 6:10). Kişinin fakir olması parayı zengin biri kadar çok sevmesine engel değil.


Evet, hayatımızı kazanmak zorundayız, fakat ne iş yapıyorsak yapalım ve ne kadar kazanırsak kazanalım, zenginliğe ulaşma çabasını put haline getirmememiz gerekir. Birçok aile, para kazanmayı saplantı haline getirip zengin olmaya çalışırken ailesini ihmal eden babalar yüzünden zarar görmüştür. Kaç evlat ya da eş, daha sade bir hayatı babalarıyla zayıf bir ilişkileri olmasına tercih ederdi? Birçok durumda insanlar ilk seçeneği ikincisine tercih ederdi.


Allah, daha Yaratılış’ta çalışmanın hayatın bir parçası olmasını planlamıştı (Yar. 2:15). Tehlike, işimizi hayatımızın merkezine koyduğumuzda, ya da iş sadece kendimiz için servet edinmenin bir aracı haline geldiğinde baş gösteriyor. Süleyman’ın düştüğü hata budur. Bu işlerde anlam arıyordu ve bunların birçoğu onu bir ölçüde tatmin etmiş olsa da, sonunda hepsinin anlamsız olduğunun farkına vardı.


Bir zamanlar biri şöyle demişti: “Kaç kişi yaşamının sonunda ‘keşke işyerimde daha fazla, ailemle birlikte daha az zaman geçirseydim’ diye düşünmüştür?” Bu ifadedeki önemli mesaj nedir?


12 Nisan


EK ÇALIŞMA: Kutsal Yazılar boyunca insanın özgür iradesi gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Günahtan önceki Adem ile Havva bile (Yaratılış 3) özgür iradeye sahiptiler ve maalesef o iradeyi kullanarak yanlış seçimde bulundular. Kusursuz haldeki günahsız varlıklar bile özgür iradelerini yanlış yönde kullanabiliyorduysalar, bizim gibi varlıklar günaha ne kadar da daha fazla batmışlardır?


Şunu da unutmamalıyız ki, özgür irade gerçekten özgürdür, yani içimizden ya da dışarıdan kaynaklanan üzerimizdeki baskıya rağmen, yanlış olanı seçmek zorunda değiliz. Allah’ın içimizdeki gücü aracılığıyla, O’nun bize verdiği özgür iradeyle doğru seçimleri yapabiliriz. O yüzden kararlarımızı dikkatli bir şekilde tartmamız, bilhassa bu kararların aile yaşantımızı nasıl etkileyeceğini göz önünde bulundurursak, çok önemlidir. Kayin’in özgür iradesiyle verdiği kardeşini öldürme kararı ailesini perişan etmişti. Yusuf’un ağabeylerinin özgür iradeleriyle verdikleri onu köle olarak satma kararı babalarının hayatını mahvetmişti. “Yakup giysiyi tanıdı, ‘Evet, bu oğlumun giysisi’ dedi, ‘Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf’u parçalamış olsa gerek.’ Yakup üzüntüden giysilerini yırttı, beline çul sardı, oğlu için uzun süre yas tuttu. Bütün oğulları, kızları onu avutmaya çalıştılarsa da o avunmak istemedi. ‘Oğlumun yanına, ölüler diyarına yas tutarak gideceğim’ diyerek oğlu için ağlamaya devam etti” (Yar. 37:3–35).


Kutsal Kitap boyunca, tıpkı hayatta olduğu gibi, aile fertlerinin iyi ya da kötü yönde yaptıkları özgür seçimlerin başkalarını nasıl etkilediğine dair örnekler bulabiliriz, örneğin Korah, Datan ve Aviram’ın seçimleri gibi (Say. 16:1–32; ayrıca bkz. Dan. 6:23, 24; Yar. 18:19).


TARTIŞMA SORULARI:


Bugün özgür iradenle yaptığın bazı seçimler nelerdi? Bu seçimler, senin kendin hakkında, Allah’la ve başkalarıyla olan ilişkin hakkında sana ne söylüyor? Yaptığın tüm seçimler içinde, varsa, hangilerini farklı yapmış olmak isterdin?


Hangi Kutsal Kitap karakterleri yanlış seçimler yaptı ve biz onların hatalarından ne öğrenebiliriz? Yaptıkları yanlış seçimler ailelerini ne şekilde olumsuz etkiledi?


Hepimizin yaptığımız seçimlerle ilgili pişmanlıklarımızın olduğuna şüphe yok. Böyle pişmanlık zamanlarında, müjde neden bu kadar iyi bir haberdir? Yaptığın yanlış seçimler yüzünden sıkıntıda olduğun ve suçluluk hissettiğin anlarda, Kutsal Kitap’tan hangi vaatleri talep ettin?


İnsanlar sana gelip evlilik hakkında sorular sorsa onlara ne öğüt verirdin? Neden? Bu önemli karar üzerinde kafa yorarlarken onlara yardımcı olması için Allah’ın Sözü’nden hangi ilkelere işaret edersin?


*13–19 Nisan


Değişime Hazırlanmak




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: 1Ko. 10:1–13, Yar. 2:24, 1Ko. 13:4–8, 1Sa. 1:27, Mezmur 71, 1Ko. 15:24–26.


HATIRLAMA METNİ: “Adalet O’nun önünde yürüyecektir, ve adımlarının izini bize yol edecek” (Mezmur 85:13, KM).


Yaşam değişikliklerle dolu. Sürekli değişiklikler olur. Değişmeyen tek şey değişim gerçeğinin kendisidir. Değişim aslında bizzat varlığımızın bir parçasıdır. Fizik kuralları bile değişimin gerçeğin en temel yapısında bulunduğunu öğretiyor.


Değişimler genellikle hiç beklenmedik şekilde gerçekleşir. Biz hayatımızın rutini içinde devam ederken, aniden, bir anda her şey değişiverir ve tamamen hazırlıksız yakalanırız.


Öte yandan, bazen değişimlerin geldiğini görebiliriz. Bize artık işlerin farklı olacağını bildiren ön ikazlar, işaretler, göstergeler verilir. Bu olduğunda, gelmekte olduğunu gördüğümüz şeye karşı, olabildiğince hazırlanmaya başlamak akıllıca olur. Bu değişikliklerin birçoğu büyüktür: evlilik, çocuk sahibi olma, yaşlanma, hatta ölüm.


Evet, biz toplumdan uzak bir şekilde yaşamıyoruz. Öyleyse, bizim yaşadığımız değişiklikler ailelerimizi de etkileyebilir, hem de çok. Aynı zamanda, ailelerimizdeki değişiklikler de her aile ferdini etkileyebilir.


Bu hafta, çoğumuzun er ya da geç, şu ya da bu şekilde karşılaştığı bazı değişimlere ve bu değişimlerin aile hayatını ne şekilde etkileyebileceğine bakalım.


*20 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


14 Nisan


Hazırlıksız


Allah’ın Sözü’nün bir özelliği vardır: insan hayatının gerçeklerini göz ardı etmez. Tersine, bunları tüm sertliğiyle, zaman zaman da bütün acısı ve çaresizliğiyle ortaya koyar. Hatta, Kutsal Kitap’ın ilk birkaç sayfası ve son birkaç sayfası haricinde, Allah’ın Sözü insan neslinin üzücü bir resmini çizmektedir. Pavlus şu sözleri yazarken abartmıyordu: “Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı” (Rom. 3:23).


  1. Korintliler 10:1–13 ayetlerini oku. Burada hangi ikazlar ve hangi vaatler var?

Birçok yönden, hayattaki pek çok eylemimiz yalnızca değişime gösterdiğimiz tepkilerdir. Sürekli değişimle karşılaşırız; Hristiyanlar olarak karşımızdaki zorluk, aksi yöndeki ayartılara rağmen, Allah’a güvenerek ve itaat yoluyla imanımızı ortaya koyarak, hayatımızdaki değişiklikleri imanla ele almaktır.


“Dünya en çok insanlara ihtiyaç duyar: satın alınamayacak veya satılamayacak insanlara, canlarının derinliklerinde doğru ve dürüst olan insanlara, günaha adını doğru koymaktan korkmayan insanlara, vicdanlarının göreve sadakati tıpkı pusulanın iğnesinin kutbu göstermekten şaşmadığı gibi şaşmayan insanlara, gök yıkılsa doğruluğun yanında duracak insanlara.”—Ellen G. White, Education [Eğitim], s. 57. Bu sözler eski İsrail için Ellen White’ın zamanında olduğu kadar geçerliydi, aynı şekilde bugün bizim için de geçerlidir.


Aşağıdaki ayetlerdeki kişiler değişimle karşılaştıklarında hangi hataları yaptılar ve biz onların hatalarından ne öğrenebiliriz?


Elç. 5:1–10


Yar. 16:1, 2, 5, 6


Mat. 20:20–22


Değişiklikler geldiğinde genellikle ayartılar, zorluklar ve hatta bazen korku ile birlikte gelirler. Bu nedenle, onları doğru şekilde ele almak için ruhsal zırhla kuşanmış olmamız çok önemlidir. Tekrar, değişimlerin beklenmedik ya da hayatın sıradan parçaları olmaları fark etmeksizin, gelmekte olan görünen ya da görünmeyen şeylere karşı hazırlıklı olmalıyız.


15 Nisan


Evliliğe Hazırlanmak


Bir kişinin yaşadığı en büyük değişimlerden biri evliliktir.


Tabii ki herkes evlenmez. Sonuçta, en büyük örneğimiz İsa hiç evlenmedi, birçok Kutsal Kitap karakteri de öyle.


Fakat birçok insan evleniyor, dolayısıyla Kutsal Kitap muhakkak ki hayatı değiştiren en büyük faktörlerden biri olan evlilik konusunda sessiz kalmamıştır.


Kutsal Kitap’ta söz edilen ilk toplumsal düzenleme evliliktir. Allah için evlilik o kadar önemlidir ki, Aden bahçesinde Adem ile Havva’ya evlilik hakkında söyledikleri Kutsal Yazı’da üç yerde daha karşımıza çıkıyor. “Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak” (Yar. 2:24; ayrıca bkz. Mat. 19:5, Mar. 10:7, Ef. 5:31). Bu ayetler bize, kişi evlendiğinde yaşamındaki en önemli ilişkinin, ebeveynleriyle olan ilişkisinden bile daha fazla, eşiyle arasıdaki ilişkisi olması gerektiğini söylüyor. Bir erkekle kadın arasındaki evliliğin Allah için bu kadar önemli olmasının sebeplerinden biri de, Oğlu İsa ile gelini kilise arasındaki ilişkiyi simgeliyor olmasıdır (Ef. 5:32).


Bir ev inşa ederken, oturup maliyeti hesaplamak zorundayız (Luka 14:28–30); ya bir yuva kurarken ne kadar daha çok? Ev, tuğla ve harçla, ahşap ve demirle, teller ve camla inşa edilir. Bir yuva ise maddesel olmayan şeylerle kurulur.


Yaşamın tüm unsurları için önemli olan, fakat evliliğe hazırlananlar için bilhassa önem taşıyan özellikler neler? 1Ko. 13:4–8; Gal. 5:22, 23.


Evliliğe hazırlık, bizzat ve şahsen kendimizle başlamalıdır. Aynı zamanda, müstakbel eşimize de bizi iyi bir şekilde tamamlayıp tamamlamadığını görmek için dikkatle bakmalıyız. Çalışkan biri mi? (Özd. 24:30–34). Asabi mi? (Özd. 22:24). Ortak inançları paylaşıyor muyuz? (2Ko. 6:14, 15). Ailem ve arkadaşlarım müstakbel eşim hakkında ne düşünüyor? (Özd. 11:14). İmana mı dayanıyorum, yoksa sadece duygulara mı? (Özd. 3:5, 6). Bu sorulara verilen cevaplar, mutlulukla dolu bir gelecek ya da ömür boyu üzüntü anlamına gelebilir.


Bazı iyi evlilikleri düşün. Bunlarda, diğer türden kişilerarası ilişkiler için de geçerli olabilecek hangi ilkeleri buluyorsun?


16 Nisan


Çocuk Sahibi Olmaya Hazırlanmak


Pek az şey bir çocuğun doğumu kadar hayatımızı değiştirebilir. Ailedeki hiçbir şey bir daha eskisi gibi olamaz ve olmayacaktır.


“Yiğidin elinde nasılsa oklar, öyledir gençlikte doğan çocuklar. Ne mutlu ok kılıfı onlarla dolu insana!” (Mez. 127:4, 5).


Ayrıca, çocuklar ebeveynlerine onlara bakmak için ihtiyaçları olan her şeyi anlatan ve oluşabilecek sorunların ne şekilde üstesinden gelineceğini gösteren kullanma kılavuzlarıyla birlikte gelmezler. Deneyimli ebeveynler bile kimi zaman çocuklarının eylemleri, sözleri ya da tavırları karşısında şaşkına dönerler.


Evliliğe hazırlanmak ne kadar önemliyse, çocuk sahibi olmayı isteyenlerin bu harika sorumluluğa hazırlanması da o kadar önemlidir.


Doğumlar hakkındaki aşağıdaki öyküler ne kadar benzersiz olsalar da, çocuk sahibi olmaya hazırlananlar bu öykülerden hangi ilkeleri çıkartabilirler? 1Sa. 1:27; Hak. 13:7; Luke 1:6, 13–17, 39–45, 46–55, 76–79.


Bu ebeveynler ne kadar harika bir sorumluluğa ve fırsata sahipti. Üçü peygamberlerin ve İsrail’in önderlerinin ebeveynleri olacaktı, çocuklarından biri vaat edilen Mesih’in öncüsü, biri de Mesih olacaktı.


Her ne kadar bizim çocuklarımızın kaderinde Kutsal Kitap peygamberleri olmak yoksa da, ebeveynler yine de yaşamlarındaki bu kökten değişikliğe karşı hazırlıklı olmalıdırlar.


“Daha çocuğun doğumundan önce, kötülüğe karşı savaşta başarılı bir şekilde çarpışmasını sağlayacak olan hazırlıklar başlamalıdır.


“Anne çocuğunun doğumu öncesinde keyfine düşkünse, bencilse, sabırsız ve hoşgörüsüzse, bu özellikler çocuğun mizacında yansımasını bulacaktır. Bu nedenle birçok çocuk, neredeyse alt edilemez kötülük eğilimlerini doğuştan miras almıştır”—Ellen G. White, The Adventist Home [Adventist Aile], s. 256.


Bizim gözetimimiz altında olan çocuklar olsun, ya da başkalarına karşı sorumluluğumuz olsun, bu sorumlulukları Tanrı yoluna en yaraşır şekilde yerine getirmek için yapabileceğimiz şeyler neler?


17 Nisan


Yaşlılığa Hazırlanmak


“Ömrümüz yetmiş yıl sürüyor, bilemedin seksen, o da sağlıklıysak; en güzel yıllar da zahmetle, kederle geçiyor, çabucak bitiyor, uçup gidiyoruz” (Mez. 90:10). Musa’nın bu sözleri bize zamanın acımasızca ilerleyişini hatırlatıyor. Yıllar gelip geçtikçe, bedenimizdeki değişiklikleri görmeye ve hissetmeye başlıyoruz. Saçlarımız ağarıyor ya da dökülüyor, yavaşlamaya başlıyoruz ve ağrılarla sızılar her gün bize eşlik ediyor. Evliysek ve çocuk sahibiysek, çocuklarımız da çocuk sahibi olurlarsa biz de torun sahibi olmayı tatmış oluruz. Hayatın önceki mevsimleri, son mevsime hazırlanmamız için bize yardımcı olmuştur.


  1. Mezmuru oku. Bu mezmur bize sadece yaşlılığa hazırlanmakla ilgili değil, genel olarak hayatla ilgili ne öğretiyor?

  1. Mezmur, yaşamla birlikte gelen zorlukları tecrübe eden, fakat daima Allah’a güvenmiş olduğu için mutlu olan yaşlı bir kişinin mezmurudur. Yaşlanmanın en iyi yolu henüz gençken O’na güvenmemizdir. Genel hatlarıyla, bu mezmurun yazarı hayatının bu mevsiminde ilerlerken öğrendiği üç önemli dersi paylaşıyor.

  1. Allah’a dair derin ve kişisel bir bilgi edin. Gençliğinden itibaren (Mez. 71:17), Allah onun sağlam sığınağı (Mez. 71:1, 7) ve Kurtarıcısı’ydı (Mez. 71:2). Allah bir kaya ve kaledir (Mez. 71:3), onun umudu ve dayanağıdır (Mez. 71:5). Allah’ın yüce işlerini anlatıyor (Mez. 71:16, 17), O’nun gücünden ve kudretinden (Mez. 71:18) ve yaptığı büyük işlerden bahsediyor (Mez. 71:19). Sonunda “Senin gibisi var mı, ey Tanrı?” (Mez. 71:19) diye haykırıyor. O’nun Sözü’nü çalışırken ve bizim için tüm yaptıklarını düşünmek için duraksadığımızda, Allah’la bu şekilde günlük sohbetler yapmak bizim O’nunla olan deneyimimizi derinleştirecektir.

  1. İyi alışkanlıklar edin. İyi beslenme, egzersiz, su, güneş ışığı, dinlenme ve benzerleri, daha uzun yaşamamıza ve hayatın tadını daha iyi almamıza yardımcı olacaktır. Mezmurcunun güven (Mez. 71:3), övgü (Mez. 71:6) ve umut (Mez. 71:14) alışkanlıklarından nasıl bahsettiğine özellikle dikkat edin.

  1. Allah’ın işi için tutkulu ol. Bu mezmurdaki kişi yaşlılığında boş durmanın peşinde değildi. Emekliliğinde bile Allah’ı övmeye devam etmek (Mez. 71:8) ve insanlara O’ndan bahsetmek istiyordu (Mez. 71:15–18).

Yaşlılar için, yaşlanmanın faydalarından bazıları neler? Gençlerle paylaşabileceğiniz, gençken bilmediğiniz fakat bugün bildiğiniz neler var?


18 Nisan


Ölüme Hazırlanmak


İkinci Geliş’te hayatta olmadığımız takdirde, hepimizin bekleyebileceği değişim tüm değişimlerin en büyüğüdür: yaşamdan ölüme geçiş. Evlilik ve doğumla birlikte, aile üzerinde birinci dereceden bir aile ferdinin ölümü kadar etkili başka değişim var mıdır?


  1. Korintliler 15:24–26 ayetlerini oku. Bu ayetler ölüm hakkında bize ne öğretiyor?

Tabi ki, pek çok kez ölüm beklenmedik ve feci bir şekilde gelir. Kaç adam, kadın, hatta çocuk, bir sabah uyandığında gün batmadan önce gözlerini uykuya değil de ölüme kapamak için uyanmıştır? Ya da bir sabah uyanmış ve gün batmadan bir aile ferdini kaybetmiştir?


Rabb’e imanla bağlı olduğunuzdan emin olmak ve an be an O’nun doğruluğuyla örtünmek dışında (bkz. Rom. 3:22), kendiniz ya da sevdiğiniz için, yaklaştığını fark etmediğiniz ölüme hazırlıklı olamazsınız.


Öte yandan, sadece birkaç aylık ömrünüz kaldığını bilseniz ne yapardınız? Ölümün bize ne zaman galip geleceğini kesin olarak bilemeyebiliriz, fakat hayatımızın sonuna yaklaştığımızda bunu kesinlikle bilebiliriz. Bu nedenle, kendimizi ve ailemizi kaçınılmaz sonuca hazırlamak ne kadar da önemlidir.


Davut’un oğlu Süleyman’a söylediği son sözlerin bir kısmını içeren 1. Krallar 2:1–4 ayetlerini oku. Bu sözlerden hem kendimiz hem de ailemizin fertleri için ölüme hazırlanmakla ilgili hangi dersleri alabiliriz?


İlk bakışta “Bu kadarı da fazla!” denilebilir. “Zina işleyerek karısını hamile bıraktıktan sonra Uriya’yı öldüren Davut (bkz. 2. Samuel 11), oğluna Rabb’in yolunda yürümesini söylüyor.” Öte yandan, belki de Davut’un sözlerinin bu kadar güçlü olmasının nedeni tam da bu günah ve getirdiği korkunç sonuçlardı. Şüphesiz, oğlunu kendi yöntemiyle uyararak, kendisi için böyle büyük kedere yol açan ahmaklıktan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Davut günahın bedeliyle ilgili dersleri zor yoldan öğrenmişti ve şüphesiz oğlunu bizzat tecrübe ettiği kederden koruyabilmeyi umut ediyordu.


19 Nisan


EK ÇALIŞMA: Eski İsrail’in çölde geçirdiği zamanın öyküsünü okursak, Allah’ın sevgisinin ve gücünün muazzam bir şekilde açığa vurulmasına rağmen, büyük değişikliklerle karşılaşıldığında sürekli hata ardına hata yapıldığını görürüz. Hatta, İsrail ­nihayet Vaat Edilmiş Ülke’ye girmeden –ve böylece başka bir büyük değişimle karşı karşıya gelmeden– hemen önce, Musa eski İsrail’e şunları söylemişti: “Rabb’in Baal-Peor’da neler yaptığını kendi gözlerinizle gördünüz. Tanrınız Rab, Baal-Peor’a tapan herkesi aranızdan yok etti. Rabb’e bağlı kalan sizler ise hâlâ yaşamaktasınız. İşte, Tanrım Rabb’in buyruğu uyarınca size kurallar, ilkeler verdim. Öyle ki, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede bunlara uyasınız. Onlara sımsıkı bağlanın. Çünkü ne denli bilge ve anlayışlı olduğunuzu uluslara bunlar gösterecek. Bu kuralları duyunca, uluslar, ‘Bu büyük ulus gerçekten bilge ve anlayışlı bir halk!’ diyecek. Tanrımız Rab her çağırdığımızda bize yakın olur. Tanrısı kendisine böylesine yakın olan başka bir büyük ulus var mı? Bugün size verdiğim bu yasa gibi adil kuralları, ilkeleri olan başka bir büyük ulus var mı? Ancak gördüklerinizi unutmamaya, yaşamınız boyunca aklınızdan çıkarmamaya dikkat edin ve uyanık olun. Bunları çocuklarınıza, torunlarınıza anlatın.” (Yas. 4:3–9). Rabb’in bizim için yaptığını unutmamak ne kadar önemli. Unutmamak içinse, onu başkalarına ve bizden sonra gelenlere öğretmekten daha iyi bir yol var mı? Tüm bu öyküde ailenin ne derecede merkezi olduğuna dikkat edin, şöyle ki, bunları çocuklarına öğretmeliydiler. Peor’daki günahsa aile hayatı için yıkımdan başka bir anlama gelemezdi. “Allah’ın hükmünü İsrail’in üzerine getiren suç, şehvet düşkünlüğüydü. Kadınların canları tuzağa düşürme cüreti Baal-Peor’da sona ermedi.”—Ellen G. White, The Adventist Home [Adventist Aile], s. 326.


TARTIŞMA SORULARI:


Derste, evlilik, çocuk sahibi olma, yaşlanma ya da diğer şeyler gibi hayatın önemli evreleriyle karşılaşmak için yaptığınız hazırlıklarla ilgili konuşun. Bu değişiklikler ailenizi ne şekilde etkiledi? Başkalarının aynı aşamaları karşılamalarına yardımcı olabilecek ne öğrendiniz?


Davut’un Süleyman’a söylediklerini, tekrar Bat-Şeva’yla işlediği günah bağlamında düşün, bu Davut’un hükümranlığının sonraki yılları üzerine gölge düşüren ve ailesini kötü yönde büyük ölçüde etkileyen bir felâketti. Tüm bunlara rağmen, Allah’ın lütfunun işlediği gerçeğini hangi şekillerde görüyoruz?


*20–26 Nisan


Yalnızken



Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Vaiz 4:9–12, Flp. 4:11–13, 1Ko. 7:25–34, Mat. 19:8, Yar. 37:34, Yşa. 54:5.


HATIRLAMA METNİ: “Sonra ‘Adem’in yalnız kalması iyi değil’ dedi, ‘Ona uygun bir yardımcı yaratacağım’” (Yar. 2:18).


Yıllar önce hayret verici fakat acı dolu bir öykü haber olmuştu. Genç bir kadın dairesinde ölü bulunmuştu. Ölümün kendisi yeterince feci olsa da, öyküyü daha da kötü hale getiren, kadının bulunmadan en az on yıl önce ölmüş olmasıydı. On yıl! Böylece, insanların haklı olarak sordukları soru şuydu: Bu kadar kalabalık bir nüfusa sahip böylesine büyük bir şehirde, birçok iletişim aracına rağmen, evsiz olmayan bir kadın bu kadar zaman önce ölmüş olmasına rağmen nasıl oldu da bundan kimsenin haberi olmadı?


Bu öykü gerçeğin uç da olsa bir örneği: bir çok insan yalnızlık çekiyor. 2016 yılında New York Times dergisinde “Araştırmacılar Yalnızlık Salgınıyla Karşı Karşıya” başlıklı bir makale yayımlandı. Sorun gerçek.


Biz insanlar, en başından beri yalnız olmak için yaratılmış değiliz. Aden bahçesinden beri, diğer insanlarla şu ya da bu seviyede birliktelik içinde yaşıyoruz. Tabii ki, günah geldiğinden beri hiçbir şey doğru gitmiyor. Bu hafta, belki hepimizin zaman zaman tecrübe ettiği, hayatın çeşitli evrelerindeki arkadaşlık ve yalnızlık konusunu işleyeceğiz. Hiç yalnız kalmadıysan, kendini şanslı say.


*27 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


21 Nisan


Yoldaşlık


Vaiz 4:9–12 ayetlerini oku. Buradaki temel fikir nedir? Genel olarak hangi hayat ilkesinden bahsediyor?


Çok azımız yalnız başımıza ayakta kalabiliriz. Yalnız kalmaktan hoşlanan kişiler olsak bile, eninde sonunda biraz yoldaşlık ister, bununla da kalmaz, bilhassa ihtiyaç anlarında buna ihtiyaç duyarız. Gerçekten de biz toplum için, birliktelik için yaratılmışız. Özellikle de ihtiyaç anlarında kendilerine teselli veren ve destek olan yakın aile fertlerine sahip olanlar ne kadar da şanslı.


Maalesef, kilisemizde, iş yerlerimizde, yaşadığımız toplumlarda, sadece ihtiyaç duyduklarında yardımını isteyecekleri değil, günün sonunda iki laf edebilecekleri kimsesi bile olmayan kişiler var. Yalnızlık hissi her an gelebilir. Bekâr bir adam “Benim için en zor gün Pazar günü” diyor. “Hafta içi çevremde işyerindeki insanlar var. Sebt günü kilisede insanları görüyorum. Fakat Pazar günü yapayalnızım.”


Hepimiz, özellikle de yalnızlık içinde olduğumuz bir dönemden geçiyorsak, aşağıdaki ayetlerden hangi ilkeleri öğrenebiliriz? Yu. 16:32, 33; Flp. 4:11–13.


Evet, biz Hristiyanlar olarak sadece Allah gerçeğine değil, aynı zamanda Allah’la paydaşlıkta bulunabilme gerçeğine sahibiz. Gerçekten de, Allah’ın bize olan yakınlığından rahatlık bulabiliriz. Fakat Allah’ın Aden bahçesinde Adem’e olan yakınlığı, Rabb’i “Adem’in yalnız kalması iyi değil” (Yar. 2:18) demekten alıkoymadı. Yani Allah, günah tarafından zarar verilmemiş bir dünyada Kendisiyle birliktelikte olan Adem’in bile insanlarla yoldaşlığa ihtiyacı olduğunu biliyordu. Öyleyse biz, diğer insanlar, yoldaşlığa daha ne kadar çok ihtiyaç duyuyoruz.


Ayrıca, etrafta çok insan var diye bir kişinin yalnız olmadığını sanmamaya dikkat etmeliyiz. En yalnız insanların bazıları, çoğu zaman diğer insanlarla iletişim içinde oldukları büyük şehirlerde yaşıyor. Diğer insanların bedenleriyle çevrilmiş olması, bir kişinin kendisini yalnız, yabancılaşmış ve arkadaşlığa muhtaç hissetmeyeceği anlamına gelmiyor.


Bir kişinin kendisini yalnız, yabancılaşmış, ötekileşmiş, ya da sadece konuşacak kimsesi olmadığı için kırgın hissettiğini anlamak her zaman kolay olmuyor. Kim olurlarsa olsunlar, böyle insanlara karşı temkinli bir şekilde daha hassas olmayı nasıl başarabilirsin?


22 Nisan


Bekâr Hayatı


Genç bir kadın evli olmamanın faydalarını anlatıyordu: “İki kez çalışma alanında hizmet etme şansına sahip oldum ve hiç tereddütsüz kabul ettim.” Ailesi olan evli biri böyle bir karar verirken biraz daha fazla zaman ayırmak zorunda kalırdı, çünkü bu karar sadece kendisini değil eşini ve çocuklarını da ilgilendirir.


Pavlus’a göre bekâr kalmak için iyi sebepler neler? 1Ko. 7:25–34.


Birçok kişi evlenmenin Allah’ın kendileri için isteği olduğunu düşünür. Ne de olsa, “Adamın yalnız olması iyi değildir” (Yar. 2:18, KM) dememiş miydi? Fakat Kutsal Kitap’ta evlenmemiş kişilere birçok örnek mevcut, herkesin en büyük örneği İsa Mesih de dâhil olmak üzere.


Yeremya’ya evlenmemesi söylenmişti (Yer. 16:1–3); bu, tarihsel bir durumla ilgili verilen bir karardı. Bu yasağı hiç kalktı mı bilmiyoruz, fakat Yeremya’nın bekârken büyük bir peygamber olduğu açık.


Ayrıca, eşi aniden ölmüş olsa da, Hezekiel’in medeni durumu da çok önemliymiş gibi görünmüyor. Hezekiel’in yas tutmasına bile izin verilmedi ve Rabb’in ona verdiği göreve devam etmesi istendi (Hez. 24:15–18). Hoşea peygamberin de evliliği bozuldu, fakat hizmetine devam etmeyi başarabildi. Öykü bize çok garip gelebilir, fakat Allah Hoşea’ya, kendisini başka bir erkek için bırakacağını bildiği halde, bir fahişeyle evlenmesini söylemişti (Hoş. 1–3). Geriye baktığımızda, Allah’ın İsrail’e ve bize karşı olan tek taraflı sevgisini tasvir etmeye çalıştığını görebiliriz, fakat örnek ders olmak Hoşea için son derece zor ve acı verici olmuş olmalı.


Bu örneklerin her birinde, medeni durum asıl mesele değildi. Allah kişinin dürüstlüğüyle, itaatiyle ve Allah’ın kendisinden söylemesini istediği şeyi söylemekteki becerisiyle ilgileniyordu. Biz de hayatımızın tanımlayıcısının medeni durumumuz olmadığından emin olmalıyız. Bugün bize evlenmeden tam olmayacağımızı söyleyen pek çok ses olacaktır. Pavlus onlara şu cevabı verirdi: “Bu çağın gidişine uymayın.” Bunun yerine, “bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı’yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun” (Rom. 12:1, 2).


Kilise üyesi olan ya da olmayan bekârlara hangi pratik şekillerde hizmet edebilirsin?


23 Nisan


Bir Evlilik Bittiğinde


Günahın (fiziksel acı ve ölüm dışında) insanlığı perişan ettiği tüm yollar arasında, günahın yıkıcı sonuçlarına aileden daha çok maruz kalmış ne vardır ki? “Bozuk aile düzeni” diye bir kavram neredeyse gereksiz. Hangi ailenin düzeni bir dereceye kadar bozuk değil ki?


Ölüm dışında bir ailenin tecrübe edebileceği en zor şeylerden biri de boşanma. Bu korkunç deneyimden geçen insanlar her çeşit duyguyu yaşıyorlar. Bu duyguların birincisi ve en yaygın olanı da muhtemelen üzüntüdür ki, kişiye göre değişmekle birlikte, üzüntü hissi farklı yoğunluklarda birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir. Bazıları korku duyabilir; bilinmezlik korkusu, ekonomik kaygılar ve durumun üstesinden gelemeyecek olma korkusu. Bazıları bir bunalım, öfke ve evet, yalnızlık döneminden geçebilir.


Aşağıdaki ayetlerden boşanmayla ilgili hangi geniş ilkeleri çıkarabiliriz? Mal. 2:16; Mat. 5:31, 32; 19:8; 1Ko. 7:11–13.


“Kilise, Mesih’in kurtarış işinin bir aracısı olarak, üyelerine tüm ihtiyaçları için hizmet etmeli ve herkesi olgun bir Hristiyan deneyimi içinde büyüyecekleri şekilde beslemelidir. Bu özellikle, üyelerin evlilik gibi tüm hayatlarını etkileyecek kararlarla ve boşanma gibi sıkıntılı deneyimlerle karşılaştıkları zaman geçerlidir. Bir çiftin evliliği yıkılma tehlikesi altındaysa, eşler ve onlara kilisede veya ailede hizmet edenler tarafından, hasarlı ilişkilerini onarmak için ilahî ilkelere uygun olarak uzlaşmalarını sağlamak amacıyla her türlü çaba gösterilmelidir (Hoş. 3:1–3; 1Ko. 7:10, 11; 13:4–7; Gal. 6:1).


“Üyelere güçlü bir Hristiyan ailesinin gelişiminde yardımcı olabilecek kaynaklar, yerel kilise veya diğer kilise örgütleri aracılığıyla temin edilebilir. Bu kaynaklar arasında: (1) nişanlı çiftler için yönlendirme programları, (2) evli çiftler için ailelerine ilişkin öğretim programları ve (3) yıkılan aileler ve boşanan kişiler için destek programları yer alır.”—The Seventh-day Adventist Church Manual [Yedinci Gün Adventist Kilisesi Yönetmeliği], 19. baskı (Nampa, Idaho: Pacific Press Publishing Association, 2016), s. 161.


Bir boşanma yaşayan bir kişiye pratik olarak ve onu yargılamadan hangi şekillerde yardımcı olabilirsin?


24 Nisan


Ölüm ve Yalnızlık


Bir keresinde birisi şu soruyu sormuştu: Ölüm konusu bağlamında, tavuklarla insanlar arasında ne fark var? Cevap şu; ölümlü olan tavuklardan farklı olarak, yine ölümlü olan biz insanlar öleceğimizi biliyoruz. Tavuklar bilmiyor. Yaklaşan ölümümüzü bilmemiz bizim şu an nasıl yaşadığımızı önemli ölçüde etkiliyor.


Bildiğimiz gibi, evlilik de dâhil tüm ilişkiler, eninde sonunda en büyük düşmanımız ölüm tarafından sona erdiriliyor. Birliktelik ne kadar yakın olursa olsun, büyük sevgiye, derin yoldaşlığa, birlikte geçirilen zamana rağmen, insanlar olarak biz (tavuklardan farklı olarak) ölümün eninde sonunda (daha önce İsa dönmediği takdirde) geleceğini ve o geldiğinde tüm ilişkilerimizin sona ereceğini biliyoruz. Bu, ilk günahtan beri bizim kaderimizdi ve İsa dönene kadar da öyle kalacak.


Kutsal Kitap Adem’in mi yoksa Havva’nın mı önce öldüğünü bize söylemiyor, fakat hangisi olursa olsun, özellikle de her şeyden önce ölümün hayatın bir parçası olmaması gerektiği düşünüldüğünde, geride kalan için çok acı verici olmuş olmalı. Önceki bir derste gördüğümüz gibi, tek bir yaprağın ölümü bile yas tutmalarına neden olduysa, eşinin ölümüyle geride kalanın neler yaşadığını kim bilir?


Sorun şu; biz ölüme o kadar alışmışız ki artık kanıksıyoruz. Fakat aslında biz insanların ölümü asla tecrübe etmememiz gerekiyordu. O yüzden, bugün bile onu anlamakta güçlük çekiyoruz ve aslında çoğu zaman anlamıyoruz.


Aşağıdaki ayetler ölümle ve insanların onunla nasıl mücadele ettiğiyle ilgili bize ne öğretiyor? Yşa. 57:1; Va. 21:4; 1Se. 4:17, 18; Mat. 5:4; 2Sa. 18:33; Yar. 37:34.


Hepimizin hem kendi ölümümüz gerçeğiyle, hem de sevdiğimiz kişilerin, hatta belki en yakın yoldaşımızın ölümü gerçeğiyle yüz yüze olduğumuza şüphe yok. O yüzden, er ya da geç, birçoğumuz yaşamımızdaki birinin ölümüyle gelen bir yalnızlık dönemini, yalnızlık mevsimini tecrübe edeceğiz. Bu zor ve acı verici; böyle zamanlarda Allah’ın vaatlerini talep edebiliriz ve çoğunlukla etmeliyiz. Sonuçta bu günah, ıstırap ve ölüm dolu dünyada elimizde başka ne var ki?


Bir sevdiğini kaybettiği için yalnızlık çektiğini bildiğiniz kişilere kiliseniz nasıl yardımcı olabilir?


25 Nisan


Ruhsal Olarak Bekâr


Yedi yıldır evli olan Natalie isminde bir kadın, bir arkadaşının davetiyle kentindeki Yedinci Gün Adventist kilisesinin müjdeleme toplantılarına katıldı. Öğrendiklerinden ikna olan Natalie, yüreğini Mesih’e teslim ederek yeniden doğuşu tecrübe etti ve –kocasının, anne–babasının, kayınvalidesiyle kayınpederinin, hatta komşusunun sert itirazlarına rağmen– Yedinci gün Adventist Kilisesi’ne katıldı. Ayrıca yaşam tarzını da, mümkün olduğu ölçüde, yeni kabul ettiği imanına göre düzenledi.


Tahmin edeceğiniz gibi, büyük tepkiyle karşılaştı; “Evlenirken ben buna imza atmadım. Sen bambaşka bir insan oldun, ben eski seni geri istiyorum” diyen ve haklı olan kocası durumunu iyice zorlaştırıyordu.


Natalie yıllardır imanla dolu bir hayat yaşamak için mücadele ediyor. Evli olsa da, “ruhsal olarak bekâr” diye tanımlayabileceğimiz kişilerden.


Kendini ruhsal olarak bekâr hissedebilecek kişiler için aşağıdaki ayetlerde hangi cesaret verici sözleri buluyoruz? Yşa. 54:5; Hoş. 2:19, 20; Mez. 72:12.


Tüm dünyada, kilisemizde “Natalie’ler” mevcut. Erkek ya da kadın, bu insanlar evli olmalarına rağmen kiliseye yalnız ya da sadece çocuklarıyla birlikte geliyorlar. Başka bir inançtan biriyle evlenmiş olabilirler. Ya da belki onlar kiliseye katıldıklarında, eşleri katılmamıştır. Ya da, evlendiklerinde ikisi de kilise üyesiyken, biri şu ya da bu sebeple üyelikten ayrılmış, gelmeyi kesmiş ve hatta belki imana düşman kesilmiş olabilir. Bu erkekler ve kadınlar kiliseye yalnız gelip ibadetten sonraki yemeğe yalnız başlarına katılıyor, ya da kilisenin mesaj iletme veya sosyal faaliyetlerine tek başlarına gidiyorlar. Kilisenin hizmetine, eşleri kendileri gibi düşünmediği için, mali olarak istedikleri seviyede katkı sağlayamadıkları için üzülüyorlar. Evli olsalar da, ruhsal olarak dul ya da bekâr gibi hissediyorlar.


Muhtemelen hepimiz kilisede böyle insanlarla şu ya da bu zaman tanıştık, bilin ki onların bizim sevgimize ve desteğimize ihtiyacı var.


Kilise ailesi olarak biz, aramızdaki ruhsal bekârlara yardım etmek için pratik olarak neler yapabiliriz?


26 Nisan


EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, Çağların Arzusu kitabında 829-835. sayfalardaki Babama ve Babana bölümünü ve Elçilerin İşleri kitabında 42–50 sayfalardaki Ruh Armağanı bölümlerini oku.


Vahiy 4–5 bölümlerinin mesajı, özellikle dünya’nın tarihinin sonuna yakın zamanda yaşayan Allah’ın halkı için çok önemli. Ruh’un Pentekost’taki gelişi müjdenin tüm dünyaya vaaz edilmesinin başlangıcını oluşturdu; Odağındaki mesaj da Rahip ve Kral olarak Baba’nın sağında yüceltilmiş olan İsa ile ilgiliydi. İsa hakkındaki bu gerçek, ilk Hristiyan inancının yüreği (İbr. 8:1) ve vaazlarının köşe taşıydı (Elç. 2:32-33; Elç. 5:30, 31). Ayrıca onların şevki, imanlarının kaynağı ve zor yaşam şartlarında, zulüm altındayken cesaretleriydi (Elç. 7:55, 56; Rom. 8:34). Sonuç olarak onların vaazına bir çok kişi cevap verdi. O zamandan beri, Kutsal Ruh’un hizmeti aracılığıyla, Allah’ın krallığı kendisini açıkça ortaya koydu ve koymaya da devam ediyor.


Asla unutmamalıyız ki ancak iyi olan Mesih’te kurtuluş haberi insanların kalplerine ulaşıp onları dönüştürebilir ve sonsuz müjdenin Allah’tan korkma, O’nu yüceltme ve O’na ibadet etme çağrısına cevap vermeye yönlendirebilir. Bizim tek umudumuz göksel tapınaktaki Rahibimiz ve Kralımız olan Kurtarıcımız’dadır. O, Halkıyla birlikte ve en sonuna kadar da onlarla olacak (Mat. 28:20). O, geleceği Ellerinde tutuyor.


O yüzden biz de müjdenin ruhunu aklımızda tutmanın, son mesajı kayıp ve ıstırap içindeki insanoğluna vaaz etmekte tam başarı sağlayacağını asla unutmayalım. Vaaz ettiğimiz hiçbir şey çarmıh ve onun Allah hakkında öğrettiğinden daha önemli değil.


TARTIŞMA SORULARI:


Kiliseniz aranızdaki yalnızların ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı olmayı nasıl öğrenebilir?


“Bunu ihtiyacım olduğu için söylemiyorum. Çünkü ben her durumda eldekiyle yetinmeyi öğrendim” (Flp. 4:11). Pavlus’un buradaki sözlerinin genel bağlamını oku. Bunları kendimize uygulamayı nasıl öğrenebiliriz? Aynı zamanda, bu ayeti gerçekten acı çeken birinin durumuyla ilgili olarak okurken neden çok dikkatli olmalıyız?


Derste, hayatınızda çok yalnızlık çektiğiniz bir dönemle ilgili konuşun. Sana ne yardım etti? Seni ne incitti? Başkalarına yardımı olabilecek ne öğrendin?


*27 Nisan–6 Mayıs


Aileler İçin Bilgece Sözler


Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Özd. 5:3–14; Mat. 19:5; 1Ko. 7:3, 4; Özd. 13:22; 14:26; 17:22; 23:13; 31:10–31.


HATIRLAMA METNİ: “Rabb’e güven bütün yüreğinle, kendi aklına bel bağlama. Yaptığın her işte Rabb’i an, O senin yolunu düze çıkarır” (Süleyman’ın Özdeyişleri 3:5, 6).


Şu an hayatın hangi aşamasında olursak olalım, elbette ki hepimiz, doğduktan sonra kendileriyle olan ya da belki hiç olmayan ilişkimizin ne olduğu fark etmeksizin, hayata bir anne ve babayla başladık. Öte yandan, bazı insanlar kardeşlere ya da başka akrabalara sahip olsalar da, içinde büyüdükleri aile dışında kendilerine ait bir aileye sahip olamazlar.


Durumumuz ya da hayatın hangi aşamasında olduğumuz fark etmeksizin, Süleyman’ın Özdeyişleri kitapçığı bir araya getirilmiş öğütler, şiirler, sorular ve bilgece sözlerden oluşur. Aile ilişkileri doğrudan ele alınır, diğer bilgece sözler de aileye uygulanabilir. Süleyman’ın Özdeyişleri aslında içinde Tanrı yoluna yaraşır bir yaşamın anahtarlarının anne-babadan çocuğa devredildiği bir aile evrakı olarak oluşturulmuştur. Tıpkı anne-babanın üniversiteye giden, ayrı eve çıkan ya da evden uzak bir yerde işe başlayan evlatlarına yazdığı bir nasihat mektubu gibi, Süleyman’ın Özdeyişleri de babadan oğula hitap etmektedir: “Oğlum, babanın uyarılarına kulak ver, annenin öğrettiklerinden ayrılma” (Özd. 1:8). Yasanın Tekrarı kitapçığı anne-babalara inançlarını bir sonraki nesille paylaşma talimatı vermiştir. Süleyman’ın Özdeyişleri kitapçığının yaptığı işte budur. Babaların çağrılarında, Göksel Baba’nın bizi öğrenmeye çağıran sesini duyarız.


*4 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


28 Nisan


Doğru Kadını Sev


Süleyman’ın Özdeyişleri 5:3–14 ayetlerinde tasvir edildiği gibi, evlilik öncesi cinsel ilişkinin ya da evlilik dışı ilişkinin getirdiği sorunları ve sonuçlarını yaz.


Dindar kişi en derin hislerini ve cinsel birlikteliği (bekârsa) evliliğe saklar ve (evliyse) korur. Süleyman’ın Özdeyişleri’nde özellikle erkeklere hitap ediliyor, fakat aynı fikir kadınları ilgilendirecek şekliyle Ezgiler Ezgisi’nde ifade ediliyor (Ezg. 4:12–15 ile karşılaştır). Gayrimeşru aşkın güçlü cazibesi, bu günahın korkunç sonuçlarıyla karşılaştırılmalı. Sıradan cinsel ilişkilerde bağlılık olmadığı için, gerçek bir yakınlaşma gibi olamazlar. Maddi, fiziksel ve duygusal kaynaklar israf edilir. En önemlisi, kişi hayatında yaptığı seçimlerden ötürü Allah’a hesap vermek zorundadır.


Allah’ın insanlara verdiği en büyük armağanlardan olan cinsel ilişki, sadece evliliğe ait bir ayrıcalıktır (Mat. 19:5; 1Ko. 7:3 4; İbr. 13:4). Süleyman’ın Özdeyişleri’nde, evli bir çiftin aşklarından elde etmeleri gereken zevkin ve tatminin ince bir simgesi olarak besleyici ve bereketli su tasviri kullanılır. Bu, sadakatsizlik olduğunda meydana gelen israfla karşılaştırılır. “Gençken evlendiğin karın” (Özd. 5:18) ifadesi, çift yaşlandığında da bağlılıklarının devam etmesi gerektiğini belirtiyor. Koca karısının cazibesiyle halen mest olmaktadır (Özd. 5:19, KM; “coşar”, YÇ).


İnsanın düşkün durumunda, cinsel dürtüler kişileri cinselliğe ilişkin ilahî tasarıdan uzaklaştırabilir. Ancak Allah insanlara muhakeme etme ve seçme gücünü de vermiştir. Sürekli olarak bastırılmazlarsa, bu ayartılar bunaltıcı olabilirler. Cinselliğe ilişkin ilahî tasarıya evlilikte sıkı bir şekilde bağlı kalmak, gayrimeşru cinsel ilişkilerin gelişmesinin önüne geçebilir. Allah’ın cinselliğe ilişkin tasarısına evlilikte ömür boyu bağlı kalma seçimini yapmak hem sağduyuludur, hem de kendi cömert ödüllerini içinde barındırır.


Bir kişinin bir evliliği mahvedebilecek cinsel ayartılarla mücadele ettiğini bilseydin, o kişiye nasıl bir öğüt verirdin?


29 Nisan


Babalara Bir Çağrı


Süleyman’ın Özdeyişlerinde bahsedilen babaların, çocuklar için uzun vadeli sonuçları olabilecek karakter özelliklerini yaz:


Özd. 13:22; 27:23, 24


Özd. 14:26


Özd. 15:1, 18; 16:32


Özd. 15:27


Özd. 29:17


Babaların karakterlerinin çocukları ve onlara devrettikleri miras üzerinde doğrudan etkisi var. Çocuklar, destek için, adanmış bir sevgi için, kılavuzluk ve örneklik için babalarına bakarlar. Süleyman’ın Özdeyişleri, ailelerine bakma konusunda güvenilir olan ve aile kaynaklarını akıllıca idare eden babaları över. “Kazanca düşkün kişi” pek çok şekilde “kendi evine sıkıntı verir” (Özd. 15:27); babalar aileye işten daha çok önem vermeye dikkat etmelidirler. Dindar babalar sabırlı olmaya ve duygularına hâkim olmaya çalışırlar. Çocuklarının kendilerine olan bağlılığına saygı gösterirler. Çocukları üzerindeki hâkimiyetlerini kötüye kullanmamaya özen göstererek, onları terbiye ederler. En önemlisi de, adanmış babalar, çocuklarına doğru yolda rehberlik edebilmek için, Allah’ı izlemek, O’nun sevgisinin ve Sözü’ndeki öğretinin denetimi altında olmak isterler.


Sonuçta, bir babanın çocukları için yapabileceği en önemli şey, annelerini sevmektir. Onun eşine bağlılığı ve sürekli sevgisi, ya da bunların yokluğu, yetişkinliklerinde bile çocukların esenlikleri üzerinde çarpıcı bir etkiye sahiptir.


Süleyman’ın Özdeyişleri’nde, Allah’a sadakat, evliliğe ve aileye bağlılık ve kişinin özel yaşamıyla toplum yaşantısı arasındaki uyum anahtar temalardır. Her alandaki başarı kişinin yüreğinin durumuna bağlıdır. Günahın cazibeleri –cinsellik, tembellik, servet ya da güç– çoktur, ancak bilge bir koca ve baba sürekli olarak doğru seçimleri yapmak için Allah’tan yardım ister.


Burada ifade edilen ahlâki ilkeler, baba olsun ya da olmasın herkes için ne şekilde önemlidir? İyi ya da kötü yöndeki eylemlerin başkalarını, özellikle de çocukları nasıl etkiledi? Hangi açılardan daha dikkatli olman gerekiyor?


30 Nisan


Sevgiyle Terbiye


Süleyman’ın Özdeyişleri bir çocuğun disiplini ve terbiyesinin önemiyle ilgili ne öğretiyor? Özd. 10:17; 23:13, 14; 29:1; 29:15.


Anne-babalar bazen çocuklarına toplumsal olarak kabul edilemeyecek davranışların yanlışlığını aşılamak için, itaatsizliklerini cezalandırmak için, hatta çocukları kendilerini utandırdığında yaşadıkları hoşnutsuzluğu ifade etmek için onları terbiye ederler. Fakat Kendi ailesinin bu genç fertlerinin terbiyesiyle ilgili olarak Allah’ın maksadı nedir? Süleyman’ın Özdeyişleri, terbiyeyi geleceğe ilişkin umut bağlamında değerlendiriyor (Özd. 19:18). Dindar anne-babalar çocukların günahlı bir mizacı olduğunu bilirler. Onlara bu konuda sadece bir güç yardım edebilir, bu güç ise Mesih’tir (bkz. Ellen G. White, Education [Eğitim], s. 29). Hristiyan anne-babalığın görevi, terbiye dahil olmak üzere, çocukları Allah’a yönlendirmektir.


Hassas bir bitkiyi desteklemek. Mesih aracılığıyla, terbiye bir ceza ya da otoritenin bir ifadesi olarak değil, kurtarıcı bir düzeltme olarak görülür. Allah’ın planı, günahın gücünün farkında olan sevgi dolu anne-babaların, çocuklarının yönünü Mesih’e doğru çevirmeleridir. Şefkatli anne-babalar, çocuklarının yaşamlarının ilk yıllarında onlara rehberlik edip gerektiğinde kısıtlamalarla, özdenetim ortaya çıkana ve genç kişi Allah’a güvenip ilahî kurtuluş, büyüme ve olgunluk tasarısına uygun hareket edene kadar, tıpkı bir bahçe uzmanının yeni dikilmiş ağacı gözettiği gibi, nazik ama tavizsiz bir şekilde onları terbiye ederler.


Süleyman’ın Özdeyişleri 13:24; 23:13, 14 ayetlerinde anne-babalar için hangi mesaj bulunuyor?


Çocukları terbiye etme konusunda, toplamda sadece birkaç ayet “değnekten” (İbranice şebet) bahseder. Hristiyan anne-babalık literatüründe, anne-babanın değnek kullanmasının Göksel Çoban’ın onu sürüsünü gütmek için kullandığı gibi olması gerektiği fikri hakimdir (Mez. 23:4). Kutsal Yazı başka yerlerde çocuklardaki değişimi etkilemek için sabırlı öğretime, tutarlı örnekliğe, iyi iletişime ve yakın ilişkilere işaret eder (Yas. 11:18, 19). Terbiyenin istenilen düzeltici ve kurtarıcı niteliğe sahip olması isteniyorsa, çocuğun anne-babası tarafından sevildiğini hissetmesi şarttır (Özd. 13:24).


Terbiye çok sert olması ya da yanlış anlaşılması sebebiyle hedeflenen amacına ulaşamadıysa, anne-babalar çocuklarıyla işleri nasıl yoluna koyabilirler?


1 Mayıs


Damda Bir Yaşam Daha mı İyi?


Süleyman’ın Özdeyişleri kitapçığı ev hayatının bazı rahatsızlıklarını nasıl bir mizahi tarzda dile getiriyor? Özd. 21:9, 19; 27:15, 16. Bu mizahın nasıl bir etkisi var?


Özdeyişlerin bazıları yakın ilişkilerde birbirimize davranış şekillerimizi ele alıyor. Örneğin, “dertli kişiye ezgi söyleyen” düşüncesiz arkadaş (Özd. 25:20), ya da sabah erken kalkıp, “yüksek sesle” henüz uyuyanlara “kutluluk dileyen” kişi (Özd. 27:14, KM, Cosmades) hakkındakiler gibi özdeyişler, ince espri ve yumuşak bir dokunuşla mesajlarını iletiyorlar. Kavgacı kadınlarla ilgili ayetleri okuyan evli kadınlar, erkekler hakkında “özdeyişler” eklemek isteyebilirler! Mesela böyle sözlerin, evin ortamıyla ilgili sorumluluğu paylaşan kocaların da kavgacı davranışlara aynı ölçüde yatkın olmalarına rağmen, sadece kadınları hedef göstererek, bu özdeyişlerdeki sorunu kalıcı hale getirdiğini söyleyerek karşılık verebilirler. (Kayafa’nın ya da Hanan’ın evinde yaşamak nasıl olurdu, hayal edin!)


Sevinçli bir yürek işe yarar. Aile yaşantısında espri anlayışına sahip olmak iyi bir şeydir. Mizah, hayatın çarklarının yağı gibidir, baskıyı ve gerilimi azaltmaya yardımcı olur. “İç ferahlığı sağlık getirir, ezik ruh ise bedeni yıpratır” (Özd. 17:22). Özdeyişler kitapçık boyunca kendi ilacının bir kısmını içiyor ve bize rahatsız edici ve sinir bozucu bazı davranışlara gülme hakkını veriyor. Güldüğümüzde (ya da şaka yaparken şakalanıp canımız yandığında), belki de bizi öfkelendiren ya da rahatsız eden alışkanlıklar ve davranışlarla ilgili konuşmak için daha iyi bir durumdayız demektir. Öte yandan, mizah ciddi bir dikkatle ele alınması gereken meseleleri küçümsemek ya da göz ardı etmek için kullanılmamalı.


Hafif bir ateş, kronik bir iltihabın belirtisi olabilir. Tartışma, dırdır ve şikâyet, bir ya da daha çok aile ferdinin, belki de ilişkideki karşılıklılık ve iletişim sorunlarıyla ilgili, bastırılmış öfkesi olduğuna işaret edebilir. Şikâyet eden eş, karşısındakinin hissettiği gücünü, denetimini ve iletişim isteksizliğini dengelemeye çalışır. İltihap giderilirse, belirtileri de ortadan kaybolacaktır. Ailelerde, fertler sorunu ya da birbirlerini görmezden gelmek yerine, ihtiyaçlarını ve duygularını açıklamak için Rabb’e olan sevgilerinin ve birbirlerine olan bağlılıklarının üzerine inşa eder, öfke sorunlarının temeline iner ve onu temizlerler.


Aile için gülmek neden bu kadar önemli? İyilik için nasıl kullanılabilir, ya da nasıl saptırılarak kötülük için kullanılabilir? Cevabını derste söyle.


2 Mayıs


Gerçekten Zengin Bir Yaşam


Süleyman’ın Özdeyişleri kitapçığı asil bir karaktere sahip kadın eş için söylenen övgüyle son bulur. Methedilen karakteristikleri ve nitelikleri tanımla. Özd. 31:10–31.


Tarif edilen kadın çok özel biri, şiir de öyle. Süleyman’ın Özdeyişleri 31:10 ayetinden başlayarak, her ayet İbrani alfabesinin 22 harfinden biriyle başlıyor. Bu kıymetli eşe yazılmış övgüden, onu gereğince övebilmek için ulusal alfabenin tümünün ancak yeterli bir çerçeve sağlayabildiği hissediliyor!


Süleyman’ın Özdeyişleri’nin iyi bir eşle evlenmeye yaptığı vurgu, hahamların bir vecizesinde yansıtılmış: “Bir adamın evi, onun karısıdır.” “Erdemli kadın kocasının tacıdır, edepsiz kadınsa kocasını yer bitirir” (Özd. 12:4). Burada, Süleyman’ın Özdeyişlerinin sonunda, pek çok çeşitli yetenek bir kişinin karakterinde idealize ediliyor: giysi dokuma, gayrimenkul alma, tarım, ev işi ve mali yönetim. Bunlarla birlikte, ailesine iyi bakar. Ailesi de onu sever ve över.


Bu kapsamlı beceriler her kadından beklenmemelidir, bunlar kocaların eşlerini değerlendirmek için kullanacağı bir şablon da değildir. Aksine, Süleyman’ın Özdeyişleri bu becerileri ve nitelikleri tarif ederek, hem kadınlar hem de erkekler için neyin en önemli ve evrensel olarak geçerli olduğunu ortaya koyuyor: dürüstlük, merhamet, güvenilirlik, sadakat, nezaket ve çalışkanlık özellikleri. Süleyman’ın Özdeyişleri 31:30 ayetine göre, böyle bir yaşamın sırrı kadının “Rabb’e saygılı” olmasıdır.


Süleyman’ın Özdeyişleri 31:10 ayetindeki “erdemli” ya da “faziletli” (KM) olarak tercüme edilen sözcük “dayanıklılık,” “kudret” ya da “zenginlik” anlamlarına gelir. Aynı sözcük Mezmur 62:10 ayetinde “varlığınız” (KM: “servet”) olarak çevrilmiştir ve Yeşu’nun “yiğit savaşçılarını” tarif eder (Yşu. 1:14). Boaz Rut’u “erdemli”(Rut 3:11) sözüyle övüyor. Süleyman’ın Özdeyişleri 31:10 ayetinde “zenginlik” kavramıyla ilgili bir kelime oyunu var. Gerçek zenginlik karakterde, dürüstlükte ve Rab korkusunda bulunur. Bu, değerli mücevherlerin değerini kat kat aşar.


Yaşamını etkileyen fazilet ve cesaret sahibi kadınların bazıları kimler? Dindar kadınların karakter özelliklerinin, faziletlerinin ve becerilerinin listesine neleri eklerdin?


3 Mayıs


EK ÇALIŞMA: Yüreği gökte tutmak. “Hristiyanlar her şeyden önce yüreklerini korumaya dikkat etmeliler. Derin düşünmeye karşı bir sevgi geliştirmeli ve adanmışlık ruhunu beslemeliler. Birçokları tefekkürle, Kutsal Yazılar’ı araştırmayla ve duayla geçirilen zamanı fazla görüyor, böyle geçirilen zamanı kayıp sayıyorlar. Keşke her biriniz bunları Allah’ın size vermek istediği ışık içinde görebilseniz; zira o zaman göğün krallığını ilk sıraya koyardınız. Yüreğinizi gökte tutmak tüm erdemlerinize zindelik verecek ve tüm görevlerinizi canlandıracak. Zihni göksel şeyler üzerinde durmak üzere eğitmek, tüm emeklerimize yaşam ve samimiyet verecek... Ruhsal kazanımlar bakımından henüz cüceyiz... [Ef. 4:13.].”—Ellen G. White Yorumları, The SDA Bible Commentary [Yedinci Gün Adventist Kutsal Kitap Şerhi], cilt 3, s. 1157.


TARTIŞMA SORULARI:


Birçok Hristiyan ayartıya karşı “yüreklerini korumaya” çalışırken, destek grubu ağının yararlı olduğunu düşünüyor. Bu duayı, Kutsal Kitap çalışmasını ve Kutsal Ruh’a güvenmeyi hangi şekilde arttırabilir? Bazı durumlarda, bir kimse kendisini günaha sürükleyen ayartılarla başa çıkmakta zorlanıyor ve bundan vazgeçemeyecek gibi görünüyorsa, profesyonel yardım almak neden iyi bir fikir olabilir?


Sınıf olarak, Çarşamba gününün son sorusuna cevaplarınızı yüksek sesle okuyun. Verdiğiniz çeşitli cevapların çıkarımlarını tartışın. Allah’ın bize verdiği pek çok harika şeyde olduğu gibi, gülmek ve mizah da ne şekilde bozulup gerçekten zararlı olabilecek bir şeye dönüştürülebilir?


Süleyman’ın Özdeyişleri 31. bölüme karşıt olarak, günümüz kültürü kadınlarda hangi nitelikleri yüceltmeye meyillidir? Bireyler olarak bu aşağılayıcı tavra katılmaktan kendimizi nasıl koruyabiliriz?


Genel olarak, içinde yaşadığın toplumdaki aile hayatıyla ilgili kültürel davranışlardan, Kutsal Kitap’ın aile hayatı ilkeleriyle doğrudan ters düşen bazıları neler? Öte yandan, Kutsal Kitap’ın ilkeleriyle uyuşan kültürel tutumlar da var mı? Varsa bunlar neler ve ailelerimizi güçlendirmek için ne şekilde kullanılabilirler?


*4–10 Mayıs


Asil Aşk Ezgisi




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Ezgiler Ezgisi; Yar. 2:7; 1Ko. 7:3–5; Yu. 17:3; 1Yu. 1:9; Rom. 1:24–27; Gal. 5:24.


HATIRLAMA METNİ: “Beni yüreğinin üzerine bir mühür gibi, kolunun üzerine bir mühür gibi yerleştir. Çünkü sevgi ölüm kadar güçlü, tutku ölüler diyarı kadar katıdır. Alev alev yanar, yakıp bitiren ateş gibi” (Ezgiler Ezgisi 8:6).


Hayatın mevsimleri içinde en büyüklerinden biri de evliliktir. Tekrar belirtelim, herkes evlenmez, fakat evlenenler için, evlilik kendine özgü zorluklarla birlikte özel bereketler de getirir. Bu bereketlerden biri de harika cinsellik armağanıdır. Doğru zamanda ve doğru yerde, bu armağan sevginin ne kadar da güçlü bir ifadesi olabilir.


Yaygın inanışın aksine, Kutsal Kitap cinselliğe karşı değildir. Yaratıcı tarafından insanlara verilen bu harika armağanın kötüye kullanılmasına karşıdır.


Aslında, Kutsal Kitap’ın en kısa ve belki de en az okunan kitapçıklarından biri olan Ezgiler Ezgisi, genç bir gelin olan Şulamlı kız ile Kral Süleyman’ın kendisi olduğu zannedilen sevgilisi arasındaki ilişkiyi anlatmaktadır. Kitapçık insani yakınlığın gizemlerini ve evlilik aşkının hazlarını gözler önüne seriyor. Ezgiler Ezgisi, sıkça Allah ile Allah’ın halkı ya da Mesih ile kilise arasındaki ilişkinin simgesi olan bir mecaz olarak değerlendirilse de, öncelikle bir erkek ile kadın arasındaki gerçek insani ilişkide bulunan sevgiyi konu alan bir şiirdir.


Bu hafta bu Eski Ahit kitapçığında resmedildiği şekliyle evlilik konusuna bakacağız.


*11 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


5 Mayıs


Bölünemez Hayat


Aşağıdaki ayetlere göre, Kutsal Kitap’ın insan bedeni üzerindeki görüşünü nasıl tanımlarsın? Yar. 2:7; Mez. 63:1; 84:2; 1Ko. 6:19, 20; 1Se. 5:23.


Bazı dinlerin inanç sisteminde bedeni ruhun hayatı için sorun olarak gören bir felsefe olan düalizm vardır. Yani, bedenin kötü, “ruhun” ise iyi olduğu farz edilir. Ancak Kutsal Yazı’da insan bedeni, cinsellikle ilgili nitelikleri de dâhil olmak üzere, tüm varlığın ayrılmaz bir parçasıdır. Hayat “beden” ve “ruh”tur (bkz. Yar. 2:7). Mezmurcu bütün varlığını Allah’a ibadete vermiştir (Mez. 63:1, 84:2). İnsanın bütünüyle kutsanması, yani Allah’ın tasarladığı kutsal amaç için ayrılması gerekir.


İnsan bedenine ilişkin, cinsel ilişkiler bağlamında, olumlu bir görüş Ezgiler Ezgisi’nde yansıtılıyor. Aşağıdaki ayetler bu yaklaşımı ne şekilde ortaya koyuyor? Ezg. 1:2, 13; 2:6; 5:10–16; 7:1–9.


Bu kutsal metin boyunca insan bedenine hayranlık ifade ediliyor. Evlilikteki aşkın fiziksel yönleri utanılacak şeyler değildir. Duyguların tüm kapsamı açık bir şekilde sunuluyor.


Pek çok kültürde genellikle cinsellikle ilgili güçlü tabular mevcuttur. Bu yüzden evli çiftler özel hayatlarıyla ilgili sağlıklı bir şekilde iletişim kurmakta zorlanıyorlar. Benzer şekilde, çocuklar da tanrısal değerlerin doğru bilgiyle harmanlanabileceği bir Hristiyan ailesi ortamında cinsellikle ilgili bilgileri öğrenme fırsatından mahrum bırakılıyorlar. Kutsal Kitap’ın cinsellikle ilgili açıklığı, yaşamın bu önemli unsurunun Yaratıcı’nın böylesi harika bir armağanına lâyık bir saygı ve ciddiyetle ele alınabilmesi için, Allah’ın halkını bu konuyla ilgili daha da rahat olmaya teşvik ediyor.


Cinselliği alçaltıcı, hayvani bir tutku olarak gören ya da asla hakkında konuşulmaması gereken utanç verici bir şeye dönüştüren kültürel ve ahlâki baskılardan kendimizi nasıl koruyabiliriz? Kutsal Kitap her iki ucun da yanlış olduğunu bize ne şekilde gösteriyor?


6 Mayıs


Aşk Ezgisinin Aşkları


Aşkın Ezgiler Ezgisi’nde ifade edilen çeşitli yönlerini açıkla. Ezg. 1:2, 13; 2:10–13, 16; 3:11; 4:1–7; 5:16; 6:6; 7:1–9; 8:6, 7.


Ezgiler Ezgisi arkadaşların nasıl birlikte vakit geçirdiğini, açık bir biçimde iletişim kurduğunu ve birbirlerini önemsediğini gösteriyor. Ezgiler Ezgisi’nde iki iyi arkadaş evli bir çift haline geliyorlar. Kadın, kocası için “arkadaşım budur” (Ezg. 5:16, İngilizce çeviri) diyor. Arkadaş sözcüğü cinsel birliktelik iması olmayan bir yoldaşlığı ve arkadaşlığı ifade ediyor. Eşi sevgili bir arkadaş olan kadın veya erkek mutlu olur.


Şiir boyunca, erkek ve dişinin birbirlerinde buldukları fiziksel ve duygusal haz olan güçlü çekim, samimi iltifatlar ve sevgi dolu jestlerle ifade ediliyor. Romantik aşktan kaynaklanan doğal ilişkiler, evlilikte eşlerin birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmalarına yardım etmek için Yaratıcı’nın bir armağanıdır. Eşler ilahî aşkın yüreklerindeki işine açık oldukça, insani aşkları da “saflaşacak ve arınacak, yüceltilecek ve asilleşecektir”—Ellen G. White, The Adventist Home, [Adventist Aile], s. 99.


Bu ayetler aynı zamanda aşkla ilgili en yüce düşünceleri ifade ediyor. Fakat gerçek aşk insan yüreği için doğal değil; Kutsal Ruh’un bir armağanıdır (Rom. 5:5). Böyle bir aşk karı ve kocayı kalıcı bir birliktelikle bağlar. Bu, ebeveyn-çocuk ilişkisinde, genç üzerinde güven duygusu inşa etmek için mutlaka ihtiyaç duyulan adanmış sevgidir. Bu, imanlıları Mesih’in bedeninde birleştiren, kendinden veren sevgidir. Ezgiler Ezgisi bizi eşlerimizle olan ilişkimizde bu sevgiyi etkin bir güç haline getirmeye çağırıyor.


Bu tür bir yakınlık, kendince, Allah’la olabilecek yakınlığımızı ne şekilde yansıtabilir? Hangi benzetmeler yapılabilir (örneğin, zaman ayırmak, kendimizi tamamen adamak, vs.)? Başka hangi benzerlikler var?


7 Mayıs


Sevgi Dolu Bir Bilgi


Birçokları Ezgiler Ezgisi’nde “Aden’e dönüş” teması görmüştür. Her ne kadar anlatılan çift ilk erkek ve kadın olmasa da, şiir ilk bahçeyi akla getiriyor. Allah’ın onların “tek beden” (Yar. 2:24, 25) olması tasarısı, ince mecazlar ve simgeler kullanılarak şiir boyunca ifade ediliyor.


Ezgiler Ezgisi, evli çiftin özel yaşamında karşılıklılık esasına bağlı kalmayı ne şekilde ifade ediyor? Ezg. 4:7–5:1. Pavlus’un 1. Korintliler 7:3–5 ayetlerindeki talimatı hangi yönlerden benzer?


Süleyman onu “Benimle gel” (Ezg. 4:8) diyerek çağırıyor. Gelini de karşılık veriyor. Daha sonra kadın Süleyman’ı davet ediyor: “Sevgilim bahçesine gelsin” (Ezg. 4:16). O da karşılık veriyor (Ezg. 5:1). Kutsal Kitap buradaki yakınlaşma ortamında zorlama ya da suistimal olamayacağını öğretiyor. İki taraf da bu ilişkiye özgürce ve sevgiyle dâhil oluyor. “Benim bahçem” ve “onun bahçesi” aynıdır.


“Süleyman” ve “Şulamlı” adlarının ikisi de “barış,” “esenlik” ya da “tamlık” anlamlarına gelen İbranice şalom sözcüğünden türetilmiş. Hayranlıkları da karşılıklı (Ezg. 4:1–5, 5:10–16). İlişkilerindeki denge, dizelerin ve mısraların bile şiirsel bir şekilde hep çift çift olmasıyla ortaya konuluyor. Antlaşma ifadesi “Sevgilim benimdir, ben de onun” (Ezg. 2:16) Aden’deki dilin bir yansıması: “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir” (Yar. 2:23).


Evlilik birliğinin “bilmek” olarak tanımlanması, Allah ile ilişkimize dair kavrayışımızı ne şekilde zenginleştirir? Yar. 4:1, 25; 1Sa. 1:19; Luk. 1:34; Yu. 17:3; 1Ko. 8:3.


Kutsal Kitap koca ve karısının yakın birlikteliği için bilmek kavramını kullanıyor. Bu sevgi dolu “bilgide” eşlerin varlıklarının en saklı iç derinlikleri karşılıklı olarak birbirlerine sunuluyor. Sadece iki vücut değil, iki yürek de “bir bedende” birleşiyor. Bilmek ayrıca kişilerle Allah arasındaki ilişkiyi de tanımlıyor. Anlayışlı bir Hristiyan için evliliğin benzersiz ve hassas bilgisi, yoldaşlığıyla, bağlılığıyla, sonsuz hazzıyla en muhteşem ve kutsal gizeme, Mesih ile kilisenin birliğine dair derin bir kavrayış sağlıyor.


8 Mayıs


Doğru Zamanda Aşk


Ezgiler Ezgisi 4:8–5:1 ayetlerini oku.


Ezgiler Ezgisi 4:16 ve 5:1 ayetleri kitapçığın tam ortasındadır ve Süleyman ile Şulamlı kız arasındaki evliliğin tamamlanmasını kendi zirvesi olarak tanımlar.


Aşağıdaki ayetlerde Süleyman neden bahsediyor? Ezg. 4:12, 16; 5:1; 8:8–10.


Ezgiler Ezgisi’nde, Allah’ın insanların evliliğe kadar cinsel olarak iffetli kalmasını tasarladığının Kutsal Kitap’taki en ikna edici kanıtını görüyoruz. En güçlülerinden biri, Şulamlı kızın çocukluğuna yapılan atıfta, ağabeylerinin onun bir “sur” mu yoksa “kapı” mı olacağını merak etmeleridir (Ezg. 8:8, 9). Başka bir deyişle, Şulamlı kız evlenene kadar temiz mi kalacaktı (sur), yoksa önüne gelenle birlikte mi olacaktı (kapı)? Yetişkin bir kadın olduğunda, iffetini koruduğunu ve kocasına temiz olarak vardığını doğruluyor: “Ben bir surum” (Ezg. 8:10). Hatta Süleyman da onun evlendiği geceye kadar bakire kaldığını şu sözlerle doğruluyor: “Kapalı bir bahçesin... kapalı bir kaynak, mühürlü bir pınar” (Ezg. 4:12). Kız, kendi deneyiminden yola çıkarak, arkadaşlarına aşk ve evlilik adımlarını çok dikkatli bir şekilde atmalarını öğütleyebilir. Ezgilerin Ezgisi’nde üç yerde Şulamlı kızın “Yeruşalim kızları” diye bahsettiği bir grup kadına, doğru zaman gelene kadar, yani kendisi gibi onlar da kendilerini evliliğin yakın antlaşmasıyla güven içinde bulana kadar, aşkın yoğun tutkusunu uyandırmamalarını öğütlediğinden bahsediliyor (Ezg. 2:7, 3:5, 8:4).


Şiirde ikinci defa sevgili, gelinini kendisiyle gelmeye çağırıyor (Ezg. 2:10, 4:8). Düğünden önce Süleyman’ın davetini kabul edememişti, fakat şimdi kendisi Süleyman’ı bahçesine davet ediyor (Ezg. 4:16), o da memnuniyetle kabul ediyor (Ezg. 5:1). Süleyman kızın sadece cazibesine kapılmamıştı; kız onun kalbini çalmıştı (Ezg. 4:9), Süleyman onun aşkıyla sarhoş olmuştu (Ezg. 4:10) ve onun şimdi ve sonsuza değin sadece kendisine ait olmasıyla sevinip coşmuştu: “Kapalı bahçesin sen, kızkardeşim, yavuklum, kapalı bir kaynak, mühürlü bir pınar” (Ezg. 4:12). Bu kusursuz kadınla birlikteliğinde, kendisini Vaat Edilmiş Ülke’ye varmış hissediyor: “Bal damlar dudaklarından, bal ve süt var dilinin altında” (Ezg. 4:11).


Cinselliklerini ifade ederken verdikleri yanlış kararlardan pişman olanlar için hangi güzel haberler var? 1Yu. 1:9; Mez. 103:12, Yşa. 55:7, Yu. 8:11 ile karşılaştır.


9 Mayıs


Yaratıcı’nın Armağanını Korumak


Allah insanları erkek ve dişi olarak yaratırken özel bir amacı vardı (Yar. 1:26–28). İkisi de O’nun suretini taşıyor, fakat karşı cinslerin evliliğin “bir bedeninde” birleşmesi, Tanrılık’taki birlikteliği çok özel bir şekilde yansıtıyor. Erkek ve dişinin birleşmesi ayrıca ilahî suretin asıl insani ifadesi olan yeni bir yaşamın dünyaya getirilmesini sağlıyor.


Kutsal Yazı Yaratıcı’nın tasarımına uygun olmayan cinsel eylemlere karşı nasıl tavır alıyor? Lev. 20:7–21, Rom. 1:24–27, 1Ko. 6:9–20.


Kutsal Yazı Allah’ın insandaki suretini değiştiren ya da tahrip eden hiçbir şeyi onaylamıyor. Allah bazı cinsel eylemleri yasaklayarak Kendi halkını cinselliğin doğru amacına yönlendirir. İnsani tecrübe Allah’ın emirleriyle karşı karşıya geldiğinde, can günaha dair ikna olur.


Hristiyan imanlılara kendi cinselliklerine ve düşmüş dünyadaki diğerlerinin cinselliklerine dair nasıl bir öğüt veriliyor? Rom. 8:1–14; 1Kor. 6:15–20; 2Kor. 10:5; Gal. 5:24; Kol. 3:3–10; 1Se. 5:23, 24.


İmanlılar Mesih’in dönüşünde günahın yozlaşmışlığından kurtulmayı bekliyorlar. Kendilerini Mesih’in çarmıhtaki ölümü aracılığıyla günah karşısında ölü, O’nun dirilişi aracılığıyla O’nda canlı sayarak, imanla bekliyorlar. Sürekli dua ederek, uyanık kalarak ve Ruh’un gücüyle, günahkâr doğalarına çarmıha gerilmiş gibi davranıyorlar ve düşüncelerinde Mesih’e itaat etmeye çalışıyorlar. Allah’ın kendi bedenleri ve cinsellikleri üzerindeki sahipliğini onaylayarak, bunları Allah’ın ilahî tasarısına göre kullanıyorlar.


Allah günahtan tövbe edenleri affeder (1Yu. 1:9). Müjde, eskiden gelişigüzel ilişkiye giren ve günahlı cinsel birliktelikte bulunan kişilerin, imanlıların kardeşliğinin bir parçası olmalarını sağlıyor. Günah insanoğlundaki cinselliği o kadar yozlaştırmıştır ki, bazıları insani tecrübenin bu yönü açısından tam olarak iyileşemeyebilir. Örneğin, bazı kişiler Allah’ın sözünde yasaklanmış cinsel ilişkilere girmektense tamamen bekâr bir yaşamı tercih edebilirler.


Biz, kilise olarak, örneğin eşcinsellerle ne şekilde ilişki kurmalıyız? Onların cinsel yönelimleriyle ilgili kendi tavırları, bizim onları karşılama biçimimizi ne şekilde etkilemeli?


10 Mayıs


EK ÇALIŞMA: “Evlilik Mesih’in bereketine sahiptir ve kutsal bir kurum olarak görülmelidir. Gerçek din, Rabb’in planlarına karşı çalışamaz. Allah, erkek ve kadının, gökteki ailenin simgeleri olacak şeref tacını giymiş aileler yetiştirmek için, kutsal evlilik bağıyla birleşmelerini buyurdu. Mesih de, kamu hizmetinin başlangıcında, Aden’de kutsanmış olan kurumu kesin bir şekilde kutsamıştır. Böylelikle evlilik törenlerinde mevcut olmayı reddetmeyeceğini, ayrıca evliliğin paklık ve kutsallıkla, hakikat ve doğrulukla birleştiğinde insan ailesine verilmiş en büyük iyiliklerden biri olduğunu herkese bildirmiştir.”—Ellen G. White, Daughters of God [Allah’ın Kızları], s. 180, 181.


Ezgilerin Ezgisi’nde gördüğümüz gibi, cinsel sevgi evlilikte harika bir şey olabilir. Fakat kalıcı bir ilişki sadece dış güzellik ve fiziksel hazlar üzerine inşa edilemez. Bedenlerimiz yaşlanır ve çürür, hiçbir beslenme düzeni, egzersiz ya da estetik ameliyat bizi sonsuza kadar genç gösteremez. Süleyman ve Şulamlı kızın evliliği ömür boyu süren, bağlılık olan bir ilişki. Birbirlerine ait olduklarını üç kez bildiriyorlar (Ezg. 2:16 6:3, 7:10). İlkinde, karşılıklı sahiplenmenin ikrarı (Ef. 5:21, 33 ile karşılaştır). İkincisinde, kız kendi teslimiyetini ikrar ederek, sırayı değiştiriyor (ayrıca Ef. 5:22, 23). Üçüncüde ise, Süleyman’ın ona duyduğu arzu ifade ediliyor (Ef. 5:24–32). Böyle bir aşk bastırılamaz (Ezg. 8:7), bu bozulamaz bir mühür gibidir (Ezg. 8:6).


TARTIŞMA SORULARI:


Süleyman karısını kusursuz olarak tanımlaması (Ezg. 4:1–5, 6:8 ve 7:1–9) Adem’in Havva’yı ilk gördüğündeki ifadesiyle nasıl kıyaslanabilir? (Yar. 2:23). O halde kocalar karılarıyla nasıl ilişki kurmalılar? (Ef. 5:28, 29).


Bazı kişiler Ezgiler Ezgisi kitapçığında Allah ile halkı ya da İsa ile kilisesi arasındaki ilişkiye işaret eden bir benzetme görmüştür. Benzetmenin ölçüsünü kaçırmamaya da dikkat ederek, bu iki insan arasındaki ilişkinin hangi özellikleri bizim Allah’la olan ilişkimizle karşılaştırılabilir? Ayrıca Yşa. 54:4, 5; Yer. 3:14; 2Ko. 11:2 ayetleriyle karşılaştır.


Süleyman’ın Özdeyişleri 31:26, Ezgiler Ezgisi 5:16 ve Süleyman’ın Özdeyişleri 25:11 ayetlerini oku. Ağzımızdan çıkan sözler eşimizi alaşağı etmek ya da güçlendirmekte ve evliliğimizi zayıflatmak ya da sağlamlaştırmakta ne kadar önemli? Örnekleri çoğaltmak için aşağıdaki ayetlere bakın: Yakup 1: 26, 3:5–11.


*11–17 Mayıs


Aile Birliğinin Anahtarları




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Yar. 33:12–14, Rut 1:16–18, Yu. 17:21–26, Gal. 3:28, Ef. 2:11–22, 5:21–6:9.


HATIRLAMA METNİ: “Hepsi bir olsunlar. Baba, Senin Bende olduğun ve Benim Sende olduğum gibi, onlar da Bizde olsunlar. Dünya da Beni Senin gönderdiğine iman etsin.” (Yu. 17:21).


Aile hayatı farklı kişiler için yaşamın farklı mevsimlerini temsil eder. Anne ve baba için yaşamlarına bir çocuk girmesi, ömürleri boyunca sürecek önemli bir değişim anlamına gelir. Evlat için, tabi ki yokluktan varlığa geçiş gerçekten çok büyük bir değişimdir. Daha sonra, çocuklar da yaşamın çeşitli evrelerinden geçtikten sonra evden ayrılıyorlar ve onların da belki kendi çocukları oluyor.


Fakat ister ailedeki çocuk olalım ister anne-baba, hepimiz aynı şeyle boğuşuyoruz: aile hayatında birliği en hafif tabirle zorlu bir hale dönüştüren, kendi günahlı düşkün mizacımızla.


Evet, çarmıhtaki İsa Mesih’in bedeninde tüm insanlık Allah’la ve birbirleriyle barıştırılmıştı (Ef. 2:13–16, Kol. 1:21–23) fakat günlük pratik düzeyde, imanla arayan herkes için aile birliğini canlı bir deneyime dönüştürebilecek tek şey olan Mesih’in lütfunu kendimize mal etmeliyiz. Bu yaşamlarımızda her gün tecrübe ettiğimiz bir şey olmalı. Şükürler olsun ki, Mesih’in lütfu aracılığıyla bu mümkün.


*18 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


12 Mayıs


Merkez Mesih


Pavlus, Mesih’teki halklar arasında var olan yeni birliği tanımlarken hangi örneği veriyor? Mesih “iki topluluğu” nasıl “bir” yapmıştır? Ef. 2:11–22; ayrıca bakınız Gal. 3:28.


Mesih’in çarmıhı insanları birbirinden ayıran engelleri ortadan kaldırıyor. Yahudi tapınağında duvarlar ibadet edenleri birbirinden ayırıyordu, kadınları erkeklerden, Yahudileri diğer uluslardan olanlardan. Pavlus Yahudilerin ve diğer uluslardan olanların Mesih’teki birliğini tarif ederken, uluslar, farklı topluluklar, sosyal tabakalar ve cinsiyet gibi insanları bölen diğer farklılıklar için de aynı şekilde geçerli olan bir dil kullandı. “Bu iki topluluktan kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak” (Ef. 2:15) ifadesi, çiftlerin evlilikteki “tek beden” birliğini gerçek anlamda anlamalarına yardım eden iyi haberdir. Ayrıca, Mesih’e iman yoluyla uzun zamandan beri bölünmüş olan aileler de birleştirilebilir.


Kutsal Kitap’tan Mesih’te birlikle ilgili ayetleri (ezberden) okuyabilmek bir şeydir; bunu gerçekten tecrübe etmek ise bambaşka bir şey. Mesih, bize vaat edilen birliği ve tekliği tecrübe etmemizi sağlayan hangi pratik değişiklikleri hayatlarımıza getiriyor? Örneğin bakınız: Rom. 6:4–7, 2Ko. 5:17, Ef. 4:24–32.


“Büyük bir dairenin kenarından çıkarak merkezine doğru giden doğruları düşünün. Bu doğrular merkeze yaklaştıkça, birbirlerine de yaklaşırlar...


“Biz de, Mesih’e yaklaştıkça birbirimize yaklaşacağız.”—Ellen G. White, The Adventist Home [Adventist Aile], s. 179.


“Baba ile oğul, karı ile koca arasında... onlar O’nun varlığını fark etseler de etmeseler de, Arabulucu Mesih durmaktadır. O’nun aracılığı, O’nun sözünün ve bizim O’nu izleyişimizin aracılığı olmadan, kendimiz dışındaki dünya ile doğrudan bağlantı kuramayız.”—Dietrich Bonhoeffer, The Cost of Discipleship [Öğrenciliğin Bedeli] (New York: The MacMillan Publishing Co., 1979), s. 108.


Ailen, ya da kilise ailen, bu dairenin merkezine ne kadar yakın? İlişkilerin gerektiği gibi olması için başka neyin inmesi şarttır?


13 Mayıs


O’nun Sevgisi Aracılığıyla Bir Olmak


“Rab birbirinize ve bütün insanlara beslediğiniz sevgiyi, bizim size beslediğimiz sevgi ölçüsünde çoğaltıp artırsın!” (1Se. 3:12).


İsa, Babası’na izleyicilerinin “bizim bir olduğumuz gibi bir ol[maları]” için (Yu. 17:22) dua etti. İsa’nın burada söylediğini, özellikle de bu birliğe ulaşmak için ihtiyaç duyulan sevginin işlevine odaklanarak özetle.


Bu duada İsa’nın aklında izleyicilerinin bir olması vardı. Bu birliğin olmazsa olmazı agape sevgisini (ilahî sevgiyi) tecrübe etmektir. “Agape” bu duada ve Yeni Ahit’te daha pek çok yerde geçen, Allah’ın sevgisi anlamında bir Kutsal Kitap sözüdür. Bu sevgi Allah’ın öz doğasıdır (1Yu. 4:8) ve İsa’nın izleyicilerini tanıtır (Yu. 13:55). Allah’ın sevgisi günahkâr insan yüreği için doğal değildir. İsa Kendi Ruhu’yla imanlının içinde yaşadıkça, kişinin yaşamına girer (Rom. 5:5; 8:9, 11).


“Sizi sevdiğim gibi birbirinizi sevin” (Yu. 15:12). Bu sözleri yazan öğrenci Yuhanna, bir zamanlar sevimsiz fakat gururlu, güç delisi, tenkitçi ve fevri biriydi (Mar. 3:17; Luk. 9:54, 55; ayrıca bkz. Çağların Arzusu, s. 295). İlerleyen yaşlarında, bu özelliklerine rağmen İsa’nın kendisini sevmekten nasıl vazgeçmediğini hatırladı. İsa’nın sevgisi Yuhanna’yı adım adım değiştirdi ve onun Hristiyan birliğindeki diğerlerini sevmesini sağladı. “Biz O’nu seviyoruz, çünkü önce O bizi sevdi” (1Yu. 4:19, Candemir) ve “Tanrı bizi bu kadar çok sevdiğine göre biz de birbirimizi sevmeye borçluyuz” (1Yu. 4:11) yazdı.


  1. Korintliler 13:4–8 ayetlerini oku. “Sevgi” sözünün geçtiği her yere kendi ismini koymaya çalış. Ne kadar uyuyor? İsa’dan bu sevgi özelliklerini Kendi Ruhu aracılığıyla senin yaşamına getirmesini iste. Ruh, bu Hristiyan idealine ulaşman için seni yaşamında hangi değişiklikleri yapmaya teşvik ederdi?

14 Mayıs


Bencillik: Aile Yıkan


“Gurur ve bencillik bir kenara konulsaydı, beş dakika pek çok zorluğun üstesinden gelmeye yeterdi.”—Ellen G. White, Early Writings [İlk Yazılar], s. 119.


İnsanlar olarak bizim doğamız günah tarafından bozulmuştur. Bu bozulmanın en büyük örneği belki de bencillik lanetidir. Adeta bencil doğuyoruz; temel doğaları her şeyi kendilerine istemek olan küçük çocukları gözlemleyerek bu gerçeği görebiliriz. “Ben, ben, ben...” Yetişkinliğe ulaştığımızda bu davranış biçimi kendisini çok korkunç şekillerde gösterebilir, özellikle de ev hayatında.


Elbette, İsa bunu değiştirmek için geldi (Ef. 4:24). O’nun sözü bize, O’nun aracılığıyla bu yıkıcı kişilik özelliği tarafından yönetilmeye mecbur olmadığımızı vaat ediyor. O’nun tüm hayatı bencillik olmadan yaşamanın ne demek olduğunun kusursuz bir örneği; biz O’nun hayatını taklit ettikçe (1Yu. 2:6), sadece kendimiz için yaşamaya olan eğilimimizin üstesinden geleceğiz.


Aşağıdaki ayetleri incele. Bencillikle dolu bir hayat yaşamakla ilgili bize ne anlatıyorlar?


Flp. 2:3–5


1Yu. 3:16–18


Yukarıda Ellen White’ın yazdığı gibi, gurur ve bencillik bir kenara konulsaydı, birçok sorun daha büyüyüp iltihaplanarak sonunda iflah olmaz bir hale gelmeden çabucak çözüme ulaştırılabilirdi. Ailenin tüm üyeleri, özellikle de ebeveynler, sürekli olarak Çarmıh’a dönüp, duayla, imanla, gözyaşlarıyla ve itaatle diz çökmek anlamına gelse bile, (özverili olmanın tüm evrendeki en büyük örneği olan) Çarmıh’ın dibinde bu günahtan arınmalıdır (Özd. 16:6).


Çarmıh’ın önünde, hayatında ortaya çıkan hangi bencillik varsa bununla boğuşarak, ne kadar vakit geçiriyorsun? Bu ayet (Mat. 7:16), burada yeteri kadar vakit geçirip geçirmediğini anlamana ne şekilde yardımcı olur?


15 Mayıs


Teslimiyet


Pavlus, ilişkilerde tevazu ve hizmete dair hangi öğüdü veriyor? Ef. 5:21. Sence bu tutum kilisedeki birliğe ne şekilde katkı sağlar? Ev yaşantısı için neden bu kadar önemlidir? Ef. 5:22–6:9.


“Tâbi olmak” (Ef. 5:21, KM) sözü, gönüllü bir tercih yaparak, kendini alçakgönüllülükle başka birinin önüne getirmek demektir. Bu benzersiz ilke Mesih’le başladı (Mat. 20:26–28; Yu. 13:4, 5; Flp. 2:5–8) ve O’nun Ruhu’yla dolu olan herkesin karakter özelliğidir (Ef. 5:18). İnsanları bu şekilde başkasına tabi olmaya teşvik eden, “Mesih’e saygı”dır (Ef. 5:21). Özveride karşılıklılık, sosyal ilişkilerle ilgili devrimci bir Hristiyan öğretisiydi ve hâlâ da öyle. Mesih’te istisnasız herkesin bir olduğu ruhsal gerçekliğine hayat verir.


Bir hane ilkesi. Hristiyan tabiiyetinin kendisini göstereceği yer kişinin ev yaşantısıdır. Eğer bu ilke evde etkiliyse, kilisede çok büyük bir değişiklik sağlayacaktır. Pavlus tâbi olma ilkesinin aile yaşantısı içinde nasıl uygulanacağını konuşmak için, tanıtımını hızla geçiyor.


Efesliler 5:22–6:9 ayetlerinde üç çift ilişkiye işaret ediliyor; toplumda en çok karşılaşılan fakat en adaletsiz ilişkilere. Amaç, var olan sosyal düzeni desteklemek değil, tersine tamamen farklı olarak, imanlılar gönüllü bir şekilde birbirlerine tâbi olduklarında Mesih’in iman kültürünün nasıl işlediğini göstermek.


Sence Pavlus neden ısrarla önce toplumun sosyal olarak daha zayıf kişilerine, kadınlara, çocuklara, kölelere hitap ediyor? Aşağıdaki kutucuklara söz konusu ayetlerdeki tâbi olmakla ilgili sözü yaz.


Ef. 6:5


Ef. 6:1


Ef. 5:22


Toplumsal anlamda daha güçlü olanlara (erkekler, anne-babalar, köle sahipleri) hep ikinci olarak hitap edilmiştir. Her biri de o günün kültüründe pek görülmedik şekilde bir talimat almıştır. Bu talimatlar ilk yüzyıldaki imanlıları hayrete düşürmüş olmalı. Çarmıh’ın etrafında yeri düzleyerek, ilişkilerde gerçek birliği tecrübe etmenin yolunu açtılar.


16 Mayıs


Söz Verdiğimiz Sevgiyi Yaşamak


Ailenin uyumu ve birliği nihai olarak aile fertlerinin bağlılığına dayanmaktadır, en başta da evli çiftin birbirlerine bakacaklarına dair verdikleri bağlılık sözüne. Ne yazık ki Kutsal Kitap tarihi tutulmayan sözlerin, kırılmış güvenlerin ve olması gerektiği halde olmayan bağlılıkların çok çeşitli örnekleriyle doludur. Kutsal Yazı’da ayrıca sıradan insanların Allah’ın yardımıyla kendilerini arkadaşlarına ve ailelerine adamalarının ve sözlerini tutmalarının heyecan verici örnekleri de vardır.


Aşağıdaki ailelere ve bağlılık seviyelerine bak. Ailelerin bazılarında bağlılığın güçlendirilmesi nasıl başarıldı? Diğerlerinde gösterilen bağlılığı teşvik eden neydi?


Anne-baba – çocuk bağlılığı (Yar. 33:12–14, Çık. 2:1–1).


Kardeş bağlılığı (Yar. 37:17–28).


Aile bağlılığı (Rut 1:16–18; 2:11, 12, 20; 3:9–13; 4:10, 13).


Evlilik bağlılığı (Hoş. 1:2, 3, 6, 8; 3:1–3).


Kendimizi, evlilikteki ya da bir çocuk sahibi olma veya evlat edinme kararındaki gibi, başka birine adadığımızda, geleceğe dair farklı bir seçim yapabilmek için kendimizi gönüllü olarak teslim etmemiz gereklidir, bu da hayatımızın önemli bir evresi boyunca kontrolü teslim etmek anlamına gelir. Olumsuz davranışlar yasa yoluyla kontrol altına alınabilir, fakat evlilik ve aile ilişkilerinin gelişmeleri için içlerinde sevgiye ihtiyacı vardır.


İsa’nın bağlılık vaadi (İbr. 13:5) kişisel olarak senin için ne ifade ediyor? O’nun sana olan bağlılığı, senin O’na, eşine, çocuklarına ve imanlı arkadaşlarına bağlılığın üzerinde nasıl bir etkiye sahip olmalı?


17 Mayıs


EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, “A Sacred Circle” [Kutsal Bir Daire], Adventist Home [Adventist Aile], s. 177–180 ve Testimonies for the Church [Kilise için Tanıklıklar], 6. Cilt, s. 236–238.


İlk iş–Birlik. “Hristiyanların ilk işi ailede birlik olmaktır…


“Aile fertleri ev hayatındaki işlerinde ne kadar birlik içindelerse, annenin, babanın, oğulların ve kızların ev dışındaki etkileri de o kadar mutluluk verici ve faydalı olacaktır.”—Ellen G. White, The Adventist Home [Adventist Aile], s. 37.


Aile birliğinin sırrı. “Ailelerde ve kilisedeki bölünmelerin ve fikir ayrılıklarının sebebi Mesih’ten ayrılmaktır. Mesih’e yaklaşmak, birbirine yaklaşmak anlamına gelir. Kilisede ve ailede gerçek birliği tesis etmenin sırrı, ilişkilerde ustalık, yönetim becerileri ya da zorlukların üstesinden gelmek için sarf edilen insanüstü çaba değil (elbette bunların da yapılması gerekecektir), Mesih’le birlik olmaktır.”—Sayfa 179.


TARTIŞMA SORULARI:


Kendi toplumunuzda aile birliğine karşı çalışan güçler hakkında konuşun. Bu etkilere karşı koymakta zorluk çeken bir aileye hangi pratik çözümleri önerirsin?


Şu an kilisenizde dağılmış bir aile var mı? Eğer varsa, sınıf olarak zor zamanlarında bu ailenin tüm fertlerine yardım etmek için ne yapabilirsiniz?


Tâbi olma meselesini bütünüyle tartışın. Bu kavram, Hristiyan bağlamı içinde nasıl anlaşılmalı? Bu ilke hangi şekillerde kötüye kullanıldı?


Aile birliği ile ilgili ilkelerden hangileri aynı zamanda kilisede birlik fikri için de uygulanabilirdir?


*18–24 Mayıs


Ebeveynlik Dönemi




Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Yar. 18:11; Yer. 31:25; Mat. 11:28; Mez.127; Özd. 22:6; 1Sa. 3:10–14; Flp. 3:13.


HATIRLAMA METNİ: “Çocuklar Rabb’in verdiği bir armağandır, rahmin ürünü bir ödüldür.” (Mez. 127:3).


Doğum o kadar yaygın ve normal bir durumdur ki, çoğu zaman ne kadar harika bir şey olduğunu tam olarak takdir etmeyiz. Havva’nın bebek Kayin’i kucağına aldığında neler hissettiğini hayal edin. Aylar boyunca büyüyen vücudundaki değişikliği ve doğum yapmanın şiddetli acısını tecrübe ettikten sonra, kendilerine çok benzeyen fakat savunmasız bu küçücük çocuğu görmesi. Doksanlı yaşlarında, çocuk sahibi olma çağını çoktan geride bırakmış olan Sara’nın, kendi oğlu İshak’ın yüzüne bakması kim bilir nasıl bir tecrübeydi; onun adını her söylediğinde gülmüş olmalı. Hanna, bir oğul sahibi olmak için kim bilir kaç sene dua ettikten sonra, Samuel’i kucağına aldı ve “Bu çocuk için yakarmıştım; Rab dileğimi yerine getirdi” dedi (1Sa. 1:27). Hâlâ genç bir kız olan Meryem’in, oğlunu, Allah’ın Oğlu’nu kucaklarken yüreğinde hissettiği şaşkınlık ve korkuyla karışık hayret.


Aynı zamanda, herkes çocuk sahibi olmakla birlikte gelen ayrıcalığa ve sorumluluğa sahip değil. Bu hafta, ebeveynlik dönemini tüm zorlukları, korkuları, tatmin duygusu ve neşesiyle keşfetmeye çalışacağız.


*25 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


19 Mayıs


Çocuksuz Ebeveynlik


Yaratılış 18:11, 30:1, 1. Samuel 1:1–8 ve Luka 1:7 ayetlerini oku. Bu kişilerin ortak özelliği ne? Allah onların arzularına nasıl karşılık verdi?


Çocuklar berekettir. Fakat her nedense Allah herkesi çocuklarla bereketlemez. Bazıları bir aile kurmayı umarak dua eder ve Allah, bazen Sara’nın durumunda olduğu gibi mucizevî şekilde, onların taleplerini lütufkârlıkla yerine getirir; bazılarıysa ricalarını Allah’ın tahtının önünde aynı coşkunlukla sunmalarına rağmen sağır edici bir sessizlikle karşılaşırlar. Arkadaşlarının hamileliklerinde Allah’a şükrettiklerini ve yeni doğan bebeklerini karşıladıklarını her gördüklerinde, boş yuvalarını düşündükçe derin yaraları daha da derinleşir. “Kaç çocuğunuz var?” gibi masum sorular bile, onlara katılmak isteyip de katılamadıkları, sadece çocuk sahibi olanların kabul edildiği ayrıcalıklı kulübü acı bir şekilde hatırlatır.


Bu tecrübeyi yaşamış olanlar, Allah’ın onların kederini anladığını kabullenmelidirler. Mezmurcu Allah’a şöyle seslenmişti: “Çektiğim acıları kaydettin, gözyaşlarımı tulumunda biriktirdin! Bunlar defterinde yazılı değil mi?” (Mez. 56:8). Sessiz görünse de, “bir baba çocuklarına nasıl sevecen davranırsa, Rab de kendisinden korkanlara öyle sevecen davranır” (Mez. 13:13).


Bu arada bazı insanlar da çeşitli sebeplerle çocuk sahibi olmamayı tercih edebilirler. Bazı kişilerin bu kadar acı, ızdırap, kötülük ve muhtemel felâketlerle dolu bizimki gibi bir dünyaya daha fazla insan getirmemeye karar vermeleri anlaşılabilirdir. Bazı durumlarda, çiftler kendi çocuklarına sahip olmak yerine evlat edinmeyi tercih edebilir; böylece zaten var olan çocukları büyütebilir, çoğunlukla onlara aksi halde sahip olacaklarından çok daha iyi bir hayat yaşama fırsatı sağlayabilirler.


Dünyamız karmaşık bir yer ve çocuk sahibi olmakla ya da olmamakla ilgili olarak her türden insanla her tür durumda karşılaşmamız mümkün. Çocuklar konusuna ilişkin kendimizi hangi durumda bulursak bulalım, Allah’ın bize olan sevgisinin ve O’nun bizim iyiliğimizi istediğinin güvencesiyle yaşayabiliriz. Aynı zamanda, herhangi bir nedenle çocuk sahibi olmayan kişilere karşı elimizden geldiğince hassas olmayı da her zaman hatırlayalım.


İsa’nın Kendisine ait hiç çocuğu olmadı. Biz bu gerçekten hangi dersleri çıkarabiliriz?


20 Mayıs


Bekâr Ebeveynlik


Dünyanın karşılaştığı bir olgu, her zaman olmasa çoğunlukla kadının bekâr annelik yaptığı, bekâr ebeveynlik.


Bazen bekâr ebeveynleri evlilik dışı çocuk yapan kişiler olarak düşünürüz. Fakat durum her zaman böyle değildir. Hacer’e İbrahim’den bir çocuk yapması için baskı yapıldı, sonra da çocuğunu alıp gitmeye zorlandı (Yar. 16:3, 4; 21:17). Bat-Şeva güçlü bir adamın cinsel girişimiyle hamile kaldı (2Sa. 11:4, 5). İlyas bekâr bir anneye yardım etmesi için Sarefat adlı bir köye gönderildi, bu kadın duldu (1Kr. 17:9). İsa hizmetine başladığında üvey babası Yusuf ölmüş, Meryem dul ve bekâr bir anne olarak kalmıştı. “Ölüm onu, İsa’nın doğumunun gizemine ilişkin bilgisini paylaşan Yusuf’tan ayırmıştı. Şimdi umutlarını ve korkularını güvenerek paylaşabileceği kimsesi kalmamıştı. Son iki ay büyük kederle geçmişti.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 145 [Sevgi Öğretmeni s. 130].


Bekâr bir ebeveyn olmak belki de bir kişinin sahip olabileceği en zorlayıcı işlerden biri. Birçokları, mali durumlarını yönetmek, diğer ebeveynle uğraşmak, kendilerine vakit ayırmak ya da Allah’la vakit geçirmek arasında seçim yapmak gibi çeşitli zorluklarla boğuşuyor ve bir daha sevilip sevilmeyeceklerinden endişe ediyorlar.


Bekâr ebeveynler de dahil olmak üzere herkes aşağıdaki ayetlerden hangi vaatleri alabilir: Yer. 31:25; Mat. 11:28; Yer. 29:11; Yer. 32:27; Özd. 3:5, 6; Yşa. 43: 1, 2.


Biz kilise olarak bekâr ebeveynlere yardım etme sorumluluğunu taşıyoruz. Yakup şöyle yazmıştı: “Baba Tanrı’nın gözünde temiz ve kusursuz dindarlık, kişinin sıkıntı çeken öksüzler ve dullarla ilgilenmesi[dir]” (Yak. 1:27). İlke olarak “ve sıkıntı çeken bekâr ebeveynlerle de” ifadesi eklenebilir. Yapabileceğimiz yardım sadece maddi olmak zorunda da değil. Çocuklarına bir süreliğine bakarak, onların diğer işlerini yapmalarına, dinlenmelerine, dua etmelerine ve Allah Sözü’nü çalışmalarına, böylece biraz rahat etmelerine imkân sağlayabiliriz. Çocuklarına rehberlik edebilir ya da evlerindeki tamirat işlerinde onlara yardımcı olabiliriz. Çok çeşitli şekillerde Allah’ın bekâr ebeveynlere uzattığı yardım eli olabiliriz.


Bu duruma nasıl geldiklerini yargılamadan, bekâr ebeveynlere yardım etmek ve onları cesaretlendirmek için hangi özel şeyleri yapabilirsin?


21 Mayıs


Ebeveynlik Sevinci ve Sorumluluğu


  1. Mezmuru oku. Bu kısa mezmurun temel mesajı nedir? Ondan kendimiz için ve nasıl yaşadığımızla ilgili hangi önemli ilkeleri çıkarmalıyız?

Sevdiğiniz bir yemeği pişirmek istediğiniz zaman, tarifini uygularsınız. Tüm malzemeleri eklediyseniz ve tüm adımları izlediyseniz, çoğu zaman istediğiniz sonuca ulaşırsınız. Fakat ebeveynlik yemek pişirmek gibi değildir. Hiçbir çocuk bir diğerine tam olarak benzemez, diğer çocuklarda yaptığınız her şeyi aynı şekilde yapsanız da, sonuçta çok farklı olabilirler. Bunun nedeni cinsiyetleri, doğma sıraları, mizaçları, ya da daha bir çok farklı sebep olabilir. Allah’ın tasarısında, anne-babalar çocuklarına O’nu sevmeyi ve O’na itaat etmeyi öğreteceklerdi (Yas. 6:4–9, Mez. 78:5–7). Allah anne-babalara “çocuğu tutması gereken yola göre yetiştir” (Özd. 22:6) talimatını vermişti, asla yanlış kararlar vermesinler diye sürekli tepelerinde dikilmeleri değil.


Çocuklarımızın sevimli ve savunmasız küçük insanlardan bağımsız ve başarılı yetişkinlere dönüşmelerini görmek istiyor olsak da, nihai sorumluluğumuz onların İsa Mesih’i tanıyan, seven ve O’na hizmet eden kişiler olmalarıdır. Anne-babalar olarak, çocuklarımızın ruhsal gelişimi için Yasanın Tekrarı 6. bölümde özetlenen planı izleyebiliriz. Bunun dört önemli ön şartı vardır: “Tanrımız Rabb’i” tanımamız (Yas. 6:4), O’nu bütün yüreğimizle sevmemiz (Yas. 6:5), O’nun Sözü’ne değer vermemiz (Yas. 6:6) ve O’nun hakkında bildiklerimizi çocuklarımıza öğretmemiz (Yas. 6:20–23).


Yasanın Tekrarı 6. bölüm iki önemli ilkeyi daha bildiriyor. İlki, “öğretme–sözünü etme” ilkesi (Yas. 6:7). Öğretmek resmi eğitime işaret ederken, söz etmek gayriresmî öğretişe işaret ediyor. Her iki durumda da, Kutsal Kitap gerçeğinin iletilmesi ebeveyn–çocuk ilişkisi içinde gerçekleşiyor. Resmi eğitim zamanları aile ibadeti sırasında, onlarla Allah’ın Sözü’nü çalışarak olabilir. Gayriresmî eğitim ise gündelik yaşamın içinde karşımıza çıkan anlık durumlarda gerçekleşir ve aslında daha da önemlidir. Günlük yaşamın olayları, Kutsal Kitap gerçeğini iletmek için etkili araçlar olabilirler (Yar. 18:19). İkincisi, “bağlama–yazma” ilkesi (Yas. 6:8, 9). Ruhsal gerçek, işlerimize (”el”) ve tavırlarımıza (“baş”) bağlanmış olmalıdır, fakat aynı zamanda özel (“kapı söveleri”) ve toplumsal (“kentlerin kapıları”) yaşantılarımıza da yazılmalıdır. Yüreklerimizden evlerimize, evlerimizden de dünyaya yayılmalıdır.


22 Mayıs


Öğrenci Yetiştirme Olarak Ebeveynlik


Yaratılış 18:18, 19 ve 1. Samuel 3:10–14 ayetlerini oku. Bu iki babayı karşılaştır. Ebeveynlik tarzları hangi sonuçları doğurdu?


Ebeveynlerin çocuklarını öğrenciler olarak yetiştirme sorumlulukları vardır, böylece çocuklar kendileri İsa’nın öğrencileri olurlar. Çocuklarını eğitmenin ve terbiye etmenin yolunun onları fiziksel olarak cezalandırmaktan geçtiğine inanan ebeveynler var – ne kadar çok olursa o kadar iyi (Özd. 22:15, 23:13, 29:15). Bunlar gibi ayetler çocuklara kötü davranmak ve onları tümüyle itaate zorlamak için suistimal ediliyor, fakat çoğunlukla bu yaklaşım çocukların anne-babalarına ve Allah’a isyan etmeleri sonucuna yol açıyor.


Kutsal Kitap anne-babalara çocuklarını nezaketle yönlendirmelerini (Ef. 6:4, Kol. 3:21) ve onlara sağduyuyla yol göstermelerini (Mez. 78:5, Özd. 22:6, Yşa. 38:19, Yoel 1:3) öğretiyor. Anne-babalar olarak biz çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılamalı (2Ko. 12:14) ve onlar için izleyecekleri iyi örnekler olmalıyız (Yar. 18:19, Çık. 13:8, Tit. 2:2). Bize evlerimizi iyi yönetmemiz (1Ti. 3:4, 5, 12), çocuklarımızı terbiye etmemiz (Özd. 29:15, 17) ve bunları yaparken Allah’ın sevgisini yansıtmamız (Yşa. 66:13, Mez. 103:13, Luk. 11:11) söylenmiştir.


Ne yazık ki Kutsal Kitap kötü sonuçlanan ebeveynlik öykülerini ortaya koyuyor. İshak ile Rebeka, oğulları Esav ve Yakup arasında taraf tuttular (Yar. 25:28), daha sonra Yakup da Yusuf’a aynı şekilde davrandı (Yar. 37:3). Eli, dindar bir lider olmasına rağmen, çocuklarını terbiye etmeyi beceremedi (1Sa. 3:10–14). Eli tarafından büyütülen Samuel’in kendisi de sonunda yetersiz bir baba oldu (1Sa. 8:1–6). Kral Davut zina işleyerek ve bir cinayet emri vererek çocuklarını yetiştirdi, onlar da onun örnekliğini izlediler. Kral Manaşşe çocuklarını cinlere kurban etti (2Kr. 21:1–9), kendisinden önceki Kral Ahaz da böyle yapmıştı (2Kr. 16:2–4).


Fakat neyse ki Kutsal Yazılar’da iyi ebeveynlik örneklerini de görüyoruz. Mordekay, daha sonra Kraliçe Ester olan kuzeni Hadassa’ya olağanüstü babalık etmişti (Est. 2:7), Eyüp de çocukları için sürekli olarak dua ederdi (Eyü. 1:4, 5). İyi ya da kötü, bu örneklerin hepsinden ebeveynliğe dair dersler çıkartabiliriz.


Kutsal Kitap’ta gördüğümüz ebeveynlik örneklerinden ne öğrenebiliriz? Bu ilkelerden bazılarını bizim olmayan çocuklarla ilişkilerimizde ne şekilde kullanabiliriz?


23 Mayıs


Kayıp Evladınız için Mücadele Etmek


Süleyman’ın Özdeyişleri 22:6 ayetini oku. Bu ayetten ne anlıyorsun? Bu bir güvence mi, vaat mi, yoksa olasılık mı?


Bazen bir ebeveyn olarak siz yapmanız gereken her şeyi –çocuğunuza doğru şeyleri öğretmeye zaman ayırmak, Allah bilginize uygun bir şekilde yaşamak, onları iyi okullara göndermek, düzenli olarak kiliseye katılmak, onlarla beraber müjdeleme işine katılmak– yapmış olmanıza rağmen, onlar sonunda sizin onları içinde büyüttüğünüz imanı terk ederler. Bunun verdiği acı dayanılmazdır ve onların kurtuluşunu düşünmediğiniz bir an bile olmaz. Sebep ebeveynin hatası olmayabilir. Çocukların kendi akılları vardır ve sonuç olarak yaptıklarından Allah’a karşı kendileri sorumludurlar.


Bazıları, “yaşlandığında o yoldan ayrılmaz” ifadesini bir vaat olarak, iyi ebeveynliğin her zaman kişinin çocuğunun kurtuluşu sonucunu doğuracağının bir güvencesi olarak görür. Fakat Süleyman’ın Özdeyişleri’nin çoğunlukla bize verdiği ilkelerdir, her zaman koşulsuz vaatler değil. Bu ayetten çıkarabileceğimiz, çocuklukta öğrenilen derslerin ömür boyu süreceğinin güvencesidir. Her çocuk sonunda ebeveynlerinin mirasını kabul ya da reddedeceği yaşa ulaşır. Çocuklarına Tanrı yoluna yaraşır bir eğitim vermeye çalışmış olanlar, onlara öğrettiklerinin her zaman onlarla birlikte olacağının güvencesine sahiptir ve eğer çocukları bir gün uzaklaşmayı tercih ederse, onların yüreklerine ektikleri tohumlar sürekli olarak çocuklarında kalarak onları eve çağıracaktır. İyi ebeveynler olmak bizim elimizde; çocuklarımızın ne olacağı ise onların.


Çocuğu yoldan çıkan bir ebeveyn ne yapmalı? Çocuğunuzu en samimi duanız ile Allah’a emanet edin. Sizin acınızı anlayacak biri varsa, o milyarlarca evladı Kendisine sırt çevirmiş olan, kusursuz ebeveyn Allah’tır. Kayıp çocuklarınıza sevgi ve dua ile destek olabilirsiniz, ayrıca onlar Allah’la güreşirken yanlarında olmaya hazırlanın.


Destek ve dua istemeye utanmayın, kendinizi suçlamayın ve ailenin kalanını unutmanıza neden olacak kadar kayıp evladınıza odaklanmayın. Kayıp bir evlada ebeveynlik etmek ailenizi bölebilir; o yüzden eşinizle birlikte ortak cephe oluşturun ve çocuğunuz için net sınırlar koyun. Allah’ın evladınızı sizden daha çok sevdiğini hatırlayın, parlak geleceği umut edin ve evladınızın Allah’ın sürmekte olan işi olduğunu kabul edin.


Böyle bir durumdayken kendinizi suçlamanız normal. Hatalar yaptıysanız bile, neden geleceğe ve Allah’ın vaatlerine odaklanmak daha iyi olur? Bkz. Flp. 3:13.


24 Mayıs


EK ÇALIŞMA: “Yavrularınızla konuşmaya ve onlarla birlikte dua etmeye vakit ayırmalısınız ve hiçbir şeyin Allah’la ve çocuğunuzla bu birlik zamanını sekteye uğratmasına izin vermemelisiniz. Sizi ziyarete gelenlere ‘Allah bana yapmam için iş verdi, o yüzden dedikodu yapmaya zamanım yok’ diyebilirsiniz. Bugün için ve sonsuzluk için yapacak işiniz olduğunu hissetmelisiniz. İlk görevinizi çocuklarınıza borçlusunuz.”—Ellen G. White, The Adventist Home [Adventist Aile], s. 266, 267.


“Anne-babalar, terbiyenin ilk dersine çocuklarınız daha kollarınızda bebekken başlamalısınız. Onlara iradelerini sizin iradenize teslim etmeyi öğretin. Bu da elinizi dengeli kullanarak ve kararlılık göstererek gerçekleştirilebilir. Anne-babalar kendi ruhları üzerinde kusursuz denetime sahip olmalı, çocuğun iradesini de nezaketle ama kararlılıkla, kendi iradelerine teslim olmaktan başka bir beklentisi kalmayıncaya dek eğmelidirler. Anne-babalar zamanında başlamıyorlar. Asabiyet ilk ortaya çıktığı zaman bastırılmadığında, çocuklar kendileriyle birlikte büyüyen, kendileri güçlendikçe güçlenen bir inada sahip oluyorlar”—Ellen G. White, Testimonies for the Church [Kilise İçin Tanıklıklar], 1. cilt, s. 218.


TARTIŞMA SORULARI:


Allah’ın “çocuğu” olmak ne demektir? Bu imgeyi nasıl anlamalıyız ve bundan nasıl bir teselli çıkarabiliriz?


Bir baba çocuğu doğduktan hemen sonra şöyle demişti: “İki büyük teolojik gerçeği çocuklarım doğduktan sonraki birkaç yıl içinde öğrendim. İlki özgür irade gerçeği; ikincisi de insanın günahlı mizacı gerçeği.” Küçük çocuklar ona bu gerçekleri ne şekilde öğretmiş olabilir?


Çocukların iradelerini şekillendirmenin doğru zamanı nedir? Bu nasıl yapılmalıdır? Biz kendimiz Allah’ın iradesine tamamen boyun eğmemişken, çocuklarımızın iradelerini Allah’ın tasarısına göre nasıl şekillendirebiliriz?


Bekâr ebeveynlik konusunda biraz daha düşün. Kilisenizin, hep birlikte, bekâr ebeveynlere ve yalnız başlarına büyütmeye çalıştıkları çocuklarına yardım etmesinin pratik yolları neler?


Çocukları imandan sapmış olan anne-babaları cesaretlendirmenin yolları neler?


PAZARTESİ


SALI


ÇARŞAMBA


PERŞEMBE


CUMA


6 Nisan


Misyonerin Mutluluk Günlüğü


Andrew McChesney Tarafından Yazılmıştır.


O sene, gelecek vaad eden kuaförlük işinden, Marshall Adaları’ndaki bir misyon okulunda gönüllü olarak çalışmak için ayrılan, Palmer, Alaska’nın yerlisi Elisa Albertsen için daha kötü gidemezdi. Daha okula başlayalı üç ay olmuşken, Ebeye’deki Yedinci Gün Adventist Okulu’nda futbol oynarken diz kapağı çıkınca gerisin geri Amerika’ya dönmek zorunda kalmıştı. Amerika’da geçen dört aydan sonra Elisa, hala iyileşme sürecindeydi ve öğrencilerine verdiği, sene bitmeden önce dönme sözünü bozmak zorunda kalacağını farketmişti.


Hemen ardından da o ve uzun süredir ilişkisinin olduğu erkek arkadaşı ayrıldılar.


Hayal kırıklıkları içinde ve bezmiş bir halde, Elisa 40 günlük bir dünyevi film, kitap ve müzik orucuna girdi ve kendisini Kutsal Kitap’a ve Adventist Kilisesi’nin ortak kurucusu Ellen G. White’ın yazılarına verdi. İşte o andan sonra bir mutluluk günlüğü tutmaya başladı.


“Tanrı’nın bana verdiği 1000 hediyeyi yazmak istedim,” dedi.


Mutluluk günlüğüne yazılanlar başlangıçta basit şeylerdi. Elisa, içtiği temiz su ve pencereden giren güneş ışığı için minettar olduğunu yazmıştı. Yazmaya devam ederken, havari Pavlus’un sözlerini hatırladı; “Her zaman sevinin” (1. Selanikliler 5:16; NKJV). Köpeğinin mama kabına üşüşen karıncaları farkedince, şöyle düşündü, “İğrenç mahluklar, nefret ediyorum bunlardan!” Ardından aklına mutluluk günlüğü geldi ve sürekli meşgul olan karıncaları yakından inceleyince, azimlerine, işbirliklerine ve kendilerinden çok daha büyük yükler taşıyabilmelerine hayret etti. Mutluluk günlüğüne şöyle yazdı; “Karıncalar için Tanrı’ya şükürler olsun. O’nunla, kendimizden çok daha büyük işleri başarabiliriz.”


Elisa başka negatif durumlarda da mutluluğu yakalayabiliyordu. Birisi onu eleştirdiğinde, şöyle yazıyordu; “Bu eleştirel sözler için Sana teşekkür ederim, çünkü bu sözler beni doğru yolda ilerletip Sana yaklaştırıyor.”


Tanrı’ya çıkmış dizkapağı için de teşekkür etti, çünkü bu sakatlıkla Elisa hem zihinsel hem fiziksel olarak daha da güçlenmişti.


Elisa şimdi 21 yaşında ve Ebeye’ye 2. sınıf öğretmeni olarak geri döndü. Adanın etrafında gezerken grip olunca direkt mutluluk günlüğünü çıkardı:


“Sesimi kaybedince dedim ki; ‘Tanrı’ya şükürler olsun çünkü artık çocuklarımı daha iyi duyabiliyorum,” dedi.


2018 Onüçüncü Şabat Sunuları’nın ikinci çeyreğinin bir kısmı Ebeye Yedinci Gün Adventist Okulu’nun parçalanmış sınıflarının tamiri için kullanılmıştır. Sunularınız için teşekkür ederiz.



  1. DERS

PAZAR


PAZARTESİ


SALI


ÇARŞAMBA


PERŞEMBE


CUMA


13 Nisan


Brezilyalı Bombalardan Sıyrılıyor


Carolyn Azo tarafından yazılmıştır.


Afrika’daki açlık haberleriyle kederlenen Marcelo Dornelles, Brezilya’daki rahat hayatını terkedip ADRA’nın savaş mağduru olan Mozambik, Angola ve Irak’taki yardım hizmetlerine katıldı.


Henüz 48 yaşında olmasına rağmen beyazlamış saçları ve yüzündeki hatlar, bomba patlamaları, şiddetli güneş, dondurucu soğuk ve güçlü yağmurlarla geçen çetin insani yardım işine tanıklık ediyordu.


Buna rağmen hayatında hiç bir şeyi değiştirmezdi.


Bir Irak şehri olan olan Erbil’de ADRA Kürdistan’ın yöneticisi olarak çalışırken bir röportajda ,“1990’da, rahat bir hayatım olmasına rağmen oldukça huzursuzdum,” dedi Marcelo. “Somali’de ve Etiyopya’da hala savaşlar sürerken, orda açlıktan ölen insanların televizyon görüntülerini gördüğümde içimde onlara yardım etme isteği uyandı. Biliyordum ki, Tanrı beni çağırıyordu.”


Aldığı ilk görev Adventist Gelişim ve Yardım Kuruluşu’na (ADRA), Mozambik’teki çatışmalardan ve kuraklıktan dolayı yerinden olan 100 kasaba halkına gıda programları oluşturmaya yardım etmekti. Ülke 1977’den beri iç savaşa batmıştı, ve bir barış antlaşmasına ancak 1992’de ulaşılabilecekti.


“Oraya vardığımda, durumun düşündüğümden daha da güç olduğunu anladım,” dedi Marcelo. “Ama geri dönemezdim. Çok fazla yardıma ihtiyaç vardı.”


Mozambik’te sekiz ay çalıştı, ve başkalarına yardım etme isteğinin aksine daha da güçlendiğini söyledi. Fakat annesini ilgilendiren tıbbi bir acil durum onun işini yarıda kesmesini ve annesiyle ilgilenmek üzere Brezilya’ya dönmesini gerektirdi.


Bir sonraki görevi onu Angola’ya, 27 yıllık bir iç savaşın ortasındaki bir ülkeye getirdi. İlk yılları korkunçtu ki, insanların ayakkabıları ve ölü köpekleri yediklerini gördü. 1993’teki bir askeri saldırıda, Angola’nın kuzeyindeki eyalet başkenti olan Malanje’deki evine alarak 20 çocuğu patlamalardan ve açlıktan kurtardı.


“Sokaklarda gördüklerim dehşet vericiydi, bir deri bir kemik kalmış düzinelerce çocuk, açlıktan ölüyorlardı,” dedi. “Gördüğüm acıya katlanamadım. Böylece, gördüğüm çocukları topladım, onları evime getirdim ve besledim.”


Marcelo ayrıca Malanje’de 200’den fazla kimsesiz kalmış çocuğu Adventist ailelere yerleştirmek için ADRA’yla beraber çalıştı.


2016’da Marcelo, yuvalarından olmuş insanlara yardım etmek için Irak’a taşındı.


“O kocaman bir kalbi olan bir adam,” dedi Liander Reis, ADRA Kürdistan mali işler baş sorumlusu olarak görev yapan bir Brezilyalı.



  1. DERS

PAZAR


PAZARTESİ


SALI


ÇARŞAMBA


PERŞEMBE


CUMA


20 Nisan


Bir Bebek İçin Dua


Marjorie Chisonga tarafından yazılmıştır.


Oğlum ben evlendikten bir sene sonra doğdu.


Fakat başka olmadı. Başka çocuk yoktu.


İnsanlar bu durumu farketmeye başlamıştı. “Neden gebe kalmıyorsun?” diye sordu biri. “Belki bir doktora görünmen gerekiyordur,” dedi bir diğeri.


Bazıları da cadı doktorunu ziyaret etmemi tavsiye etti.


Kocam ve ben daha fazla çocuk istiyorduk. Kocam, Monze, Zambiya’da bir Yedinci Gün Adventist yatılı okulu olan Rusangu Ortaokulu’nda ders veriyordu. Ben de bir ilkokul öğretmeni olmak için çalışıyordum.


Ailemin büyüklüğünü sorgulayanlara ne diyebilirdim?


“Durum bu” diye defalarca tekrarladım. “Tanrı sağlayacaktır”


İnsanların acıyan gözleri beni üzmüyor ya da sinirlendirmiyordu. Fakat zaman geçtikçe bazı batıl inançlı arkadaşlarım, benim bilinmeyen bir sebepten ötürü cezalandırıldığımı düşünmeye başlamıştı.


Ardından kocamın kız kardeşi öldü, ve onun 3 yaşındaki kızını evlat edindik. Artık evimizde iki çocuk vardı. Batıl inançlı arkadaşlarım bu duruma sevindi, evdeki kızın varlığının hormonlarımı uyandıracağını ve başka bir bebeğimin olacağını söylüyorlardı.


Hala hiçbir şey olmuyordu.


Ama Kutsal Kitap, 1. Samuel’deki Hanna’nın hikayesi bana umut verdi. Hanna Tanrı’ya bağlı, asla vazgeçmeyen bir kadındı. Tanrı onu yanıtlayana kadar dualarında ısrar etti ve sonunda Samuel’i doğurdu. Kocam ve ben de dua etmeye devam ettik. Upuzun 13 yıl boyunca dua ettik. Ardından bir gün bir şeylerin farklı olduğunu hissettim. Hamileydim! Kocam ve ben oracıkta diz çöktük ve Tanrı’ya şükranlarımızı sunduk. İkinci çocuğumuza, Tonga dilinde “zamana değer” anlamına gelen Cheelala ismini verdik. O, beklenilen zamana kesinlikle değerdi. Hemen ardından “olacak olan olsun” anlamını taşıyan Chakondela isimli üçüncü oğlumu doğurdum.


Küçük oğullarım şimdi 17 ve 14 yaşında ve İsa’yı çok seviyorlar.


Tanrı benim ailemi cömertçe kutsadı. Sadece sabırlı olmamız gerekiyordu. Tanrı’dan iyi birşey vermesini imanla istediğinizde, size arzuladığınızdan çok daha fazlasını verecektir.


52 yaşındaki Marjorie Chisonga, ABD’li misyoner William Harrison Anderson’ın 1905’te Kuzey Rhodesia’da (şimdi Zambiya) ilk Adventist karakolunu kurduğu bölgede bulunan Rusangu Ortaokulunda ev ekonomisi öğretiyor. Misyon sunuları, Anderson’un çalışmalarını destekledi ve günümüzde misyonerler aracılığıyla müjdenin yayılmasına fon sağlamaya devam ediyor. Sunularınız için teşekkür ederiz