Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 2.çeyrek 2016 – Matta Kitabı

PDF İndir - École Du Sabbat, 1er trimestre 2019 – Le livre de l'Apocalypse

 

Bu kitapçık Yedinci-Gün Adventistleri Genel Konferansı Yetişkinler için Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması Sebt Okulu Geliştirme Komitesinin yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık bu komitenin görüşlerini yansıtmakta olup sadece veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.


Kutsal Kitap Çevirileri Tablosu


Bu çalışma rehberinde, Standart Versiyon 2016 Yılı İlk Çeyreği için izinle kullanılan Kutsal Kitap alıntıları, aşağıdaki gibidir:


(Aksi belirtilmedikçe tüm alıntılar Yeni Çeviri’den yapılmıştır.)


YÇ. Yeni Çeviri: Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil). Eski Antlaşma ©2001, 2009 Kitabı Mukaddes Şirketi; Yeni Antlaşma ©1987, 1994, 2001, 2009 Yeni Yaşam Yayınları. Bütün Hakları Saklıdır.


  1. Kitabı Mukaddes: Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit (Tevrat ve İncil): İbrani, Kildani ve Yunani dillerinden son tashih edilmiş tercümedir. ©1941 Kitabı Mukaddes Şirketi.

Cosmades. Thomas Cosmades: İncil (Sevinç Getirici Haber) - İncil’in Yunanca Aslından Çağdaş Türkçe’ye Çevirisi. ©2010 Kutsal Söz Yayınları.


1 Davut Oğlu—26 Mart–1 Nisan 6


2 Hizmet Başlar—2–8 Nisan 14


3 Dağdaki Vaaz—9–15 Nisan 22


4 “Kalk ve Yürü!” İman ve İyileştirme—16–22 Nisan 30


5 Görünen ve Görünmeyen Savaş—23–29 Nisan 38


6 Mesih’te Dinlenmek—30 Nisan–6 Mayıs 46


7 İsa’nın Öğretileri ve Büyük Mücadele—6–12 Şubat 56


8 Yoldaşlar—13–19 Şubat 64


9 Büyük Mücadele ve İlk Kilise—20–26 Şubat 72


10 Pavlus ve İsyan—27 Şubat–4 Mart 80


11 Büyük Mücadelede Petrus—5–11 Mart 88


12 Azimli Kilise—12–18 Mart 96


13 Kurtuluş—19–25 Mart 104


İstek Adresi Web: www.menapa.com | E–mail: info@menapa.com


Çeviri


Şahin Kama


Redaksiyon

Bilek Güler


Sayfa Tasarım


Marisa Ferreira


Editör Ofisi 12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904


Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.absg.adventist.org


Yazar


Andy Nash


Editör


Clifford R. Goldstein


Kapak ve Sayfa Tasarımı


Lars Justinen


İçindekiler


Massachusetts, Winchester’da, Rick Hoyt adlı bebek doğarken göbek bağının boynuna dolanması nedeniyle nefessiz kaldı ve beyninde oluşan hasar nedeniyle el ve ayaklarını kontrol edemez hale geldi. Aylar sonra, doktorlar ailesine Rick’in kalan yaşamını bitkisel hayatta geçireceğini söylediler ve bir bakım merkezine konulmasını önerdiler.


Sports Illustrated dergisinde Hoyt ailesiyle ilgili bir haber hazırlayan Rick Reilly “Fakat Hoyt’lar buna inanmadılar” diye yazdı (20 Haziran 2005). “Rick’in gözlerinin odada kendilerini izlediğini fark ettiler. Rick 11 yaşına geldiğinde onu Tufts Üniversitesi’nde mühendislik bölümüne götürerek, iletişim kurmasını sağlayacak herhangi yol olup olmadığını araştırdılar.


“Dick Hoyt kendisine ‘Mümkün değil, zira beyninde hiç bir şey olmuyor’ cevabı verildiğini söylüyor.


“Dick ‘Ona komik bir şey söyle’ diye karşılık verdi. Onlar da yaptılar. Rick güldü. Anlaşılan, beyninde aslında birçok şey oluyordu.”


Daha sonra onu “başının yanıyla bir düğmeye dokunarak göstergeyi kontrol edebileceği bir bilgisayara bağladılar, Rick nihayet başkalarıyla iletişim kurabiliyordu.” Bu teknoloji ona yeni bir hayata başlama imkânı sağladı. Ve bu yeni hayata başka şeyler de dâhil oldu, örneğin babasının onu tekerlekli sandalyeyle ittiği bir yardım maratonu. Yarıştan sonra Rick şöyle yazdı: “Baba, koştuğumuz sırada sanki artık engelli değilmişim gibi hissettim!”


Babası Rick’e bu hissi mümkün olduğunca sık yaşatmaya karar verdi. Dört yıl sonra Boston Maratonu’nda birlikte koştular. Sonra birisi onlara triatlonu (yüzme, koşu ve bisiklet gibi 3 farklı dalda yarışmalardan oluşan müsabaka) önerdi, o zamandan beri de babasıyla birlikte yüzlerce atletizm müsabakasına katıldılar (babası onu itiyordu veya çekiyordu).


Rick “Hiç şüphem yok” diye yazdı, “benim babam Yüzyılın Babası.”


Rick Hoyt ile pek çok ortak noktamız var, zira bizi seven, hatta Dick Hoyt’un Rick’i sevdiğinden bile daha çok bizi seven, bizi gözeten ve biricik oğlunu bizim için kurban etmeye istekli olmuş olan bir Babamız var.


Rick’e olduğu gibi, günahın trajik ve zayıflatıcı etkileri hepimizi kötürüm etti. Kendi gücümüzle yaşadığımız hayat, bizim yaşamamız amaçlanan hayata neredeyse hiç benzemiyor. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, kendimizi asla kurtulmaya yetecek kadar geliştiremeyiz. “Günah nedeniyle içinde bulunduğumuz durum doğaya aykırıdır ve bizi iyileştiren güç doğaüstü olmalıdır, aksi halde değeri olmaz.”—Ellen G. White, The Ministry of Healing (Şifa Hizmeti), s. 428. Biz dışarıdan kurtarılmalıyız, zira şimdiye kadar anlaşılmış olacağı üzere, kendi kendimizi kurtaramayız.


İşte bu nedenle insanlar zaman zaman kendilerine dışarından gelecek bir yardımın, bir Kurtarıcı’nın beklentisiyle geceleyin gökyüzüne bakıyorlardı. Ruhsal atalarımız İsrailliler umut edilen bu Kurtarıcı’yı Davut Oğlu olarak biliyorlardı, biz ise O’nu Nasıralı İsa adıyla tanıyoruz.


Bu çeyrekteki konumuz olan Matta Müjdesinde, İsa’nın hikâyesinin ilhamla yazılmış bir hali verilmektedir. İsa’ya inanan Yahudi bir imanlı ve İsa’nın ilk öğrencilerinden biri olan Matta, İsa’nın hikâyesini bizzat O’nun Ruh aracılığıyla ilham ettiği bakış açısından anlatıyor. Matta’nın ana konusu Markos, Luka ve Yuhanna’yla ortak olarak İsa’nın beden alması, hayatı, ölümü, dirilişi ve göğe yükselişi olmasına rağmen, Matta güçlü bir şekilde İsa’nın Vaat Edilmiş Mesih olduğu gerçeğine odaklanıyor. Matta okuyucularının İsrail’in kurtuluşunun peygamberler tarafından önceden bildirilen ve Eski Ahit’te yer alan tüm örneklerin işaret ettiği İsa’da olduğunu bilmelerini istedi.


Hitap ettiği kitle öncelikle Yahudiler olmasına rağmen, onun umut ve Kurtuluş mesajı bize de hitap ediyor. Rick Hoyt gibi bizim de kendi başımıza asla yapamayacağımız bir şeyi bizim için yapacak bir Kişi’ye ihtiyacımız var.


Matta ise, tam da bunu yapan İsa’nın hikâyesini anlatıyor.


Doktor Andy Nash, Tennessee eyaletinin Collegedale kentindeki Güney Adventist Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve pastördür. Yazdığı kitaplardan bazıları: Haystacks Church [Saman Yığını Kilisesi] ve The Book of Matthew: “Save Us Now, Son of David.” [Matta Kitabı: “Bizi Şimdi Kurtar, Davut Oğlu”].


Matta Kitabı


*26 Mart–1 Nisan


Davut Oğlu


Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Matthew 1; Mark 12:35–37; Isa. 9:6, 7; Rom. 5:8; John 2:25; Jer. 29:13; Matt. 2:1–14.


HATIRLAMA METNİ: “O halkını günahlarından kurtaracak” (Matta 1:21, Cosmades).


Kutsal Ruh’un ilhamıyla yazan Matta, kitabına bir soyağacıyla başladı; ancak bu herhangi bir soyağacı değil, İsa Mesih’in soyağacı. Üstelik soyağacıyla başlamakla kalmadı, birçok insanın kendi atası olarak kabul etmek istemeyeceği bazı kişileri içeren bir soyağacıyla başladı.


Belki de, kendisi de bir anlamda dışlanmış biri olduğu için, Matta kendisini bu atalarla bağdaştırabiliyordu. Ne de olsa o düşmana satılmış, orada oturup kendi halkı Yahudilerden vergi toplama fırsatına sahip olmak için aslında Roma’ya ödeme yapan Yahudi bir vergi görevlisiydi. Muhakkak ki o kendi ulusu tarafından sevilen biri değildi.


Bununla birlikte, insanlar dış görünüşe baksa da Allah yüreklere bakar. Şüphesiz, Rab Matta’nın yüreğine bakarak onu seçti ve horlanmış vergi görevlisi O’nun öğrencilerine dâhil oldu. Matta da, çağrıldığı zaman, İsa’da yeni bir hayata sahip olmak için eski hayatını bırakıp çağrıyı kabul etti.


Böylece Matta Rabbi’ni izledi, kayıtları tuttu ve bir gün kendi halkına ve tüm dünyaya bir şeyi geri verecekti. Fakat bu bir vergi makbuzu değil, İsa’nın hayat hikâyesinin değerli bir anlatımı olacaktı.


*2 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. Ders

27 Mart


Yaratılışın Bir Kaydı


“...Davut oğlu İsa Mesih’in soy kaydı şöyledir:” (Matta 1:1).


Matta en baştan itibaren eserini bir “kayıt” (“kutsal yazı” anlamına da gelebilen Grekçe biblos sözcüğü), yani İsa’nın atalarının “soy kaydı” olarak adlandırıyor. Hatta “soy” veya “nesil” olarak tercüme edilen Grekçe sözcük, “yaratılış” olarak da tercüme edilebilecek bir sözcükten türetilmiştir. Dolayısıyla, Matta kendi Müjdesi’ne “bir yaratılış kitabı” ile başladı denebilir.


Tıpkı Eski Ahit’in dünyanın yaratılışıyla başladığı gibi, Matta (dolayısıyla tüm Yeni Ahit) kitabı da Yaratıcı’nın Kendisine ve yalnızca Yaratıcı’nın gerçekleştirebileceği Kurtarış işine ilişkin kayıtla başlıyor.


Şu ayetler İsa hakkında bize ne anlatıyor? Yuhanna 1:1–3, İbraniler 1:1–3, Mika 5:2, Markos 12:35–37.


“Rab İsa Mesih ezelden beri Baba ile birdi; O, ‘Allah’ın sureti’, O’nun büyüklüğünün ve ihtişamının sureti ve ‘yüceliğinin parıltısı’ idi...


İsa, aramızda yaşamak için gelerek, hem insanlara hem de meleklere Allah’ı açıklayacaktı. O Allah’ın Sözü’ydü; Allah’ın duyulabilir hale getirilmiş düşüncesiydi.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 19 [Sevgi Öğretmeni, s.13].


İsa’nın insanî yanına değinmeden önce (bkz. Yuhanna 1:14) Mesih’in tanrılığı hakkında yazarak başlayan (bkz. Yuhanna 1:1–4) Yuhanna’nın aksine, Matta’nın öncelikli düşüncesi Mesih’in ilahîliği değildi. Bunun yerine Matta büyük ölçüde Mesih’in insanlığına, “İbrahim oğlu, Davut oğlu” olan Mesih’e odaklanıyor. Daha sonra Nasıralı İsa’nın gerçekten de Eski Ahit’teki peygamberlik sözlerinde önceden bildirilen Mesih olduğunu okuyucularına göstermek arzusuyla, İbrahim’den itibaren İsa’nın doğumuna kadar O’nun insan atalarının silsilesini izliyor.


Tabi ki aile ve soy önemlidir. Fakat aynı zamanda, müjde söz konusu olduğunda, ebeveynlerimizin, büyükbabalarımızın ya da atalarımızdan herhangi birinin kurtuluşumuzla ilgisi yoktur. Bunun yerine ne önemlidir ve neden önemlidir? Bkz. Gal. 3:29.


Pazar


28 Mart


Kraliyet Soyu


Yahudilerin Mesih’in gelişine ilişkin düşünceleri çeşitli olsa da, bir şey kesindi: Mesih Davut’un soyundan gelecekti. (Bugün dahi Mesih’i bekleyen birçok dindar Yahudi, O’nun Davut’un soyundan gelmesi gerektiğine inanıyor.) Matta müjdesine işte bu yüzden o şekilde başladı; İsa’nın kimliğini Mesih olarak tespit etmek istiyordu. Mesih Yahudi ulusunun babası olan İbrahim’in zürriyeti (Yar. 22:18, Gal. 3:16) ve Davut’un soyundan olacağı için, Matta en baştan İsa’nın soyunu açıklayarak sadece İbrahim’e (İsraillilerin çoğunun bağlı olduğu kişiye) değil, kral Davut’a da nasıl doğrudan bağlı olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Birçok yorumcu Matta’nın aklındaki hedef kitlesinin öncelikle Yahudiler olduğunu düşünüyor; bu nedenle de o Nasıralı İsa’nın Mesih olarak kimliğini tesis eden kanıtları güçlü bir şekilde vurguluyor.


Aşağıdaki ayetleri oku. Matta’nın vurgulamak istediği noktayı anlamamıza nasıl yardımcı oluyorlar?


2Sa. 7:16, 17 ______________________________________________


Yşa. 9:6, 7 ________________________________________________


Yşa. 11:1, 2 _______________________________________________


Elç. 2:29, 30 ______________________________________________


Tüm bunlar Matta Müjdesi’nin neden şu şekilde başladığını anlamamıza yardımcı oluyorlar: “...Davut oğlu İsa Mesih’in soy kaydı şöyledir:” (Matta 1:1). Öncelikle ve en önemlisi, İsa Mesih “Davut oğlu” olarak tanımlanıyor. Yeni Ahit’in İsa’nın bu tasviriyle başladığı gibi, sonuna doğru İsa şu sözleri de söyler: “Ben İsa, kiliselerle ilgili bu tanıklığı sizlere iletsin diye meleğimi gönderdim. Davut’un kökü ve soyu Ben’im, parlak sabah yıldızı Ben’im (Va. 22:16). İsa, diğer tüm niteliklerinin yanı sıra, “Davut’un kökü ve soyu” olarak kalmaya devam ediyor.


İsa’nın insanî doğasına ve O’nun esasî insanlığına ilişkin ne kadar da güçlü bir tanıklık: Yaratıcımız hayal etmekte bile zorlanacağımız bir yolla Kendisini bizimle bağdaştırıyor.


Pazartesi


29 Mart


İsa’nın Soy Ağacının İlk Kısımları


Davut’un yanı sıra, İsa’nın soy ağacında başka kimi görüyoruz? Matta 1:2, 3.


Kadınlar çoğunlukla soyağaçlarında sayılmazlardı bile; öyleyse Tamar adındaki bir kadın neden burada anılmış? Her şeyden önce, o kimdi ki?


Tamar, Yahuda’nın iki oğluyla sırayla evlenmiş olan Kenanlı bir kadındı. Bu iki oğul da Tamar henüz çocuk doğurmamışken kötülük içinde öldüler. Kayınpederi Yahuda, Tamar’a üçüncü oğlu yeterince büyüdüğünde onunla evlendireceği sözünü verdi. Fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.


Peki, Tamar ne yaptı? Fahişe kılığına girerek, onun Tamar olduğunu aklından bile geçiremeyen Yahuda’nın ta kendisiyle birlikte oldu. Aylar sonra Tamar’ın gebeliği meydana çıktığında, Yahuda ahlaksız Tamar’ı ölüme mahkûm etmek için harekete geçti; ta ki Tamar bebeğinin babasının Yahuda olduğunu ortaya koyana kadar.


Her ne kadar kulağa kalitesiz bir pembe dizi gibi gelse de, bu yine de İsa’nın insanî soyunun bir parçası.


Matta 1:4, 5 ayetlerini oku. Başka kim, biraz şaşırtıcı bir şekilde, bu listede yer alıyor?


Kenanlı fahişe Rahav mı? Anlaşılan öyle. İsrailli casuslara Kenan’da koruma sağladıktan sonra Allah’ın halkına katıldı ve göründüğü üzere İsa’nın atalarından biriyle evlendi.


Soyağacında başka kim vardı? Matta 1:5, 6.


Rut erdemli bir kadındı, fakat kendi kabahati olmasa da, nefret edilen Moavlılar’dan (sarhoş haldeki Lut ile kızlarından biri arasındaki ensest ilişkiden doğan çocuğun soyundan) geliyordu. Uriya’nın karısı Bat–Şeva ise, kocası savaştayken Kral Davut’un bencilce yanına çağırttığı kadındı. Davut da bir Kurtarıcı’ya ihtiyacı olan bir günahkârdı. Davut’un pek çok üstün özelliği vardı, fakat kuşkusuz örnek bir aile babası değildi.


Allah bizi hatalarımıza ve yetersizliklerimize rağmen kabul ediyorsa, diğer insanları hatalarına ve yetersizliklerine rağmen aynı şekilde kabul etmeyi nasıl öğrenebiliriz?


Salı


30 Mart


Biz Daha Günahkârken


Aşağıdaki ayetler insan doğası hakkında ne söylüyor? Bu düşüncelerin doğruluğunu gösteren ne gibi güçlü kanıtlarımız var? Rom. 3:9, 10; 5:8; Yu. 2:25; Yer. 17:9.


Sık sık belirtilir ama tekrara değer; Kutsal Kitap insan doğası ve insanlık hakkında pembe bir tablo çizmez. Aden Bahçesinde günaha düşüşten (Yaratılış 3) son günlerde Babil’in yıkılışına kadar (Vahiy 18), insanlığın üzücü durumu aşikârdır. Örneğin, kilisenin “imandan dönüş”ten önceki ilk günlerini (2Se. 2:3) idealize etme eğiliminde olsak da, bu bir hatadır (bkz. 1Ko. 5:1). Hepimiz düşmüş, bozulmuş insanlarız, buna bizzat İsa’nın geldiği soy da dâhildir.


İlahiyatçı Michael Wilkins şunları yazdı: “Bu soyağacının gerçekliği ve ihtimal dışı oluşu Matta’nın okuyucularını şaşırtmış olmalı. İsa’nın ataları sıradan insanların tüm zaaflarına, ancak potansiyeline de sahip olan insanlardı. Allah kurtuluşu gerçekleştirmek için onlar aracılığıyla çalıştı. İsa’nın geldiği soyda doğruluk örneği yoktur. O’nun soyunda zina edenleri, fahişeleri, kahramanları ve Ulusları buluyoruz. Kötü Rehavam yine kötü olan Aviya’nın babasıydı, o da iyi kral Asa’nın babası oldu. Asa iyi kral Yehoşafat’ın babasıydı, o da kötü biri olan kral Yoram’ın babası oldu. Allah Kendi amaçlarını gerçekleştirmek için, hem iyi hem de kötü olan nesiller boyunca çalışıyordu. Matta Allah’ın Kendi amaçlarını gerçekleştirmek için, ne kadar dışlanmış ya da hor görülmüş olursa olsun, herkesi kullanabileceğini gösteriyor. Bunlar İsa’nın kurtarmak için geldiği insanların hakiki örnekleridir.”—Zondervan Illustrated Bible Backgrounds Commentary: Matthew [Zondervan Resimli Kutsal Kitap Arkaplanları Yorumu: Matta] (Grand Rapids: Zondervan, 2002), s. 9.


Bu, sadece başkalarına bakarken değil, kendimize bakarken de hatırlamamız gereken bir noktadır. Hangi Hristiyan yolculuğunun bir noktasında cesaretini yitirmemiş, imanını ya da İsa’ya gerçekten dönüp dönmediğini sorgulamamıştır ki? Aslında sık sık cesaretimizin kırılmasına yol açan bizin düşmüş doğamız, günahlarımız ve yetersizliklerimizdir. Böylece, bu umutsuzluğun ortasında, Allah’ın tüm bu şeyleri bildiği ve Mesih’in aynı bizim gibi olan insanlar için bu dünyaya geldiği gerçeğinden umut alabiliriz ve almalıyız.


Cesaretinin kırıldığı ruhsal umutsuzluk anlarında Kutsal Kitap’ın hangi vaatlerine tutunabilirsin?


Çarşamba


31 Mart


Davut’un İlahî Oğlu’nun Doğumu


Matta 1. ve 2. bölümler arasında bir noktada, gecenin bir vaktinde İsa doğdu. Muhtemelen o gün 25 Aralık değildi. İlahiyatçılar, rahip Zekeriya’nın tapınak hizmetinin zamanlamasına göre, İsa’nın koyunların halen dışarıda otladığı sonbahar aylarında, muhtemelen Eylül sonlarında veya Ekim’de doğmuş olabileceğini belirtiyorlar.


Yahudi Mesih’i arayan ve O’na ibadet eden ilk kişilerden bazılarının Uluslardan olması da kaderin bir cilvesi. İsa’nın kendi halkından pek çok kişi (ve yarı Yahudi paranoyak kral Hirodes) ne tür bir Mesih beklediklerini bildiklerini sanırlarken, doğudan gelen gezginler açık fikirli ve açık yürekliydiler. Bu yıldız bilimciler (bilge adamlar) İranlı saygın filozoflardı, nereden gelirse gelsin gerçeği aramaya hayatlarını adamış kişilerdi. Kendilerini daha sonra bizzat Kendisi “Gerçek” olan Kişi’ye ibadet ederken bulmuş olmalarına şaşmamalı. Bağlam farklı olmasına rağmen, burada yüzyıllar önce söylenmiş olan sözlerin doğruluğuna bir örnek görüyoruz: “Beni arayacaksınız, bütün yüreğinizle arayınca beni bulacaksınız” (Yer. 29:13).


Matta 2:1–14 ayetlerini oku. Bu bilge adamların davranışıyla Kral Hirodes’in davranışı arasında nasıl bir zıtlık görülüyor?


İsa’yı öldürmeye çalışan ulusun kralının aksine, bu paganlar saygıyla eğilip İsa’ya ibadet ederler!


Bu hikâye, kilise üyeliğinin Allah’la doğru ilişki içinde bulunmanın garantisi olmadığını bize güçlü bir şekilde hatırlatmalı. Ayrıca, gerçeği doğru şekilde anlamanın çok önemli olduğunu da hatırlatmalı. Hirodes ve rahipler Mesih’e ilişkin peygamberlik sözlerini daha iyi anlasalardı, Hirodes İsa’nın korktuğu gibi bir tehdit olmayacağını bilirdi. Bu “Yahudilerin Kralı”nın, en azından Hirodes’in o anki politik gücünü koruması açısından, kendisinden endişelenilecek biri olmadığını anlardı.


Daha fazla ışıkla bereketlenmiş bir topluluk olan Yedinci Gün Adventistleri olarak, bu ışığın otomatik olarak bizim Allah’la doğru ilişki içinde olduğumuz garantisini verdiği aldanışına düşmekten kendimizi nasıl koruruz? Aynı zamanda, bu gerçeğin bize sağladığı Allah’ın karakterinin takdiri sayesinde, O’nunla birlikte daha samimi bir yürüyüş için bu ışık bize nasıl yardımcı olabilir?


Perşembe


1 Nisan


EK ÇALIŞMA: Ellen G. White’tan yapılan şu alıntıya bir bak: “Her günahkâr İsa’ya bu şekilde gelebilir. ‘Doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, Kendi merhametiyle [bizi kurtardı].’ Titus 3:5. Şeytan size bir günahkâr olduğunuzu ve dolayısıyla Allah’tan bereket almayı ümit edemeyeceğinizi söylediğinde, ona Mesih’in günahkârları kurtarmak için dünyaya geldiğini söyleyin. Allah’ın gözünde lütuf bulmamızı sağlayabilecek hiçbir şey yoktur; ancak şimdi ve her zaman ileri sürebileceğimiz mazeret, O’nun kurtarıcı gücünü bir zorunluluk haline getiren mutlak çaresiz durumumuzdur.”—Çağların Arzusu, s. 317 [Sevgi Öğretmeni, s.296–297]. Ne kadar da güçlü bir fikir: Kurtarıcımız olarak Mesih’i bir ihtiyaç haline getiren, bizim bu “mutlak çaresiz durumumuz”. İster İsa’ya ilk gelişimiz olsun, ister tüm hayatımız boyunca O’nunla yürümüş olalım, bu gerçek değişmez. İsa’nın insanî yanının soy kaydında yer alanlar gibi, hepimiz lütfa ihtiyacı olan günahkârlarız. Yasaya itaatimiz olsun, günaha ve ayartıya karşı galip gelmemiz olsun, Mesih’te gelişmemiz olsun, tüm bunlar her ne kadar Hristiyan yaşantısının birer parçası olsa da, kurtuluşun sonuçlarıdır, asla sebepleri değil. İster çarmıhtaki hırsız olsun, ister İsa’nın ikinci gelişinde dönüştürülecek olan bir aziz olsun, hepimiz “O’nun kurtarıcı gücünü bir zorunluluk haline getiren mutlak çaresiz bir durum”dayız. Bu temel gerçeği asla unutmamamız ne kadar da önemli.


TARTIŞMA SORULARI:


Bu hafta gördüğümüz üzere, Hirodes’in peygamberlik sözleri hakkındaki çok yanlış düşünceleri, korkunç şeyler yapmasına sebep oldu. Günümüzde peygamberlik sözlerine ilişkin bazı yanlış anlamaları bir düşün. Örneğin, birçok kişi imanlı Hristiyanların gizlice ve sessizce göğe alınacağına, ailelerinin ve arkadaşlarının “geride bırakılarak” bu insanların neden aniden kaybolduğuna akıl erdiremeyeceklerine inanıyorlar. Peygamberlik sözlerine ilişkin böylesi bir yanlış anlayışa sahip olmanın potansiyel tehlikeleri nelerdir? Ya da, dünya tarihinin son olaylarından biri olarak Yeruşalim’deki tapınağın yeniden inşa edilmesinin ve hayvan kurbanlarının yeniden başlamasının gerektiği fikrine ne demeli? Peygamberlik sözlerini doğru şekilde anlamanın gerçekten ne kadar önemli olduğunu bize aşılayabilecek olan, peygamberlik sözleri hakkındaki diğer yanılgılar nelerdir?


Çoğunlukla, birçok kültürde ve toplumda, ebeveynlerinizin kim olduğu ve hangi sınıf insanlar arasında doğduğunuz çok önemli görülür. Bu geleneğin tüm tarih boyunca süregeldiği anlaşılıyor, hatta bugün bile birçok yerde kökleşmiş halde. Bu dünyasal fikir, müjdenin temsil ettiği her şeye neden çok aykırıdır? Ayrıca, “yeniden doğma” fikri, bizim içinde doğduğumuz veya başkalarının içinde doğdukları sınıf ya da sosyal yapı konusuna bakışımızı nasıl etkilemelidir?


Cuma


*2–8 Nisan


Hizmet Başlar


Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Mat. 3:1–12; 2Pe. 1:19; Flp. 2:5–8; Mat. 4:1–12; Yşa. 9:1, 2; Mat. 4:17–22.


HATIRLAMA METNİ: “Onlara, ‘Ardımdan gelin dedi, Sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım” (Matta 4:19).


Yaşadığımız hayatın anlamının ve amacının ne olduğu ve onu nasıl yaşamamız gerektiğini bilmek, insanlığın en büyük sorunlarından biri olmuştur. Ne de olsa, koltuğumuzun altına sıkıştırılmış, nasıl yaşayacağımızı öğreten bir kullanma kılavuzuyla birlikte doğmuyoruz, değil mi?


İyi bir aileden gelen 17 yaşındaki uyuşturucu bağımlısı genç “Hayatın anlamını bir türlü anlayamıyordum” dedi. “Hâlâ da anlamıyorum, ama benden başka herkesin anladığını sanmıştım, sanki benim bilmediğim ama başka herkesin bildiği bir sır vardı. Herkesin neden burada olduğumuzu anladığını ve bir yerlerde benden gizli, mutlu bir şekilde yaşadıklarını düşünüyordum.”


Avusturyalı yazar ve bilim felsefecisi Paul Feyerabend, otobiyografisinde şöyle itiraf etti: “Böylece günler birbiri ardınca geçiyor, fakat insanın yaşamını neden sürdürmesi gerektiği net değil.”


Kutsal Kitap, müjde ve İsa’nın öyküsü ile O’nun bizim için yaptıkları işte bu nedenle kayda geçirilmiştir. Hayatın en ivedi sorularına cevapları İsa’da, O’nun dünyaya (insan olarak) gelmeden önceki var oluşunda, doğumunda, yaşamında, ölümünde, gökteki hizmetinde ve ikinci gelişinde bulabiliriz. Bu hafta İsa Mesih’in yeryüzündeki yaşamının ve işinin başlangıcını inceleyeceğiz; bu yaşam ve iş bize hayatlarımızın anlamını tam olarak verebilecek tek şeydir.


*9 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.



  1. Ders

3 Nisan


Vaftizci Yahya ve “Mevcut Gerçek”


Matta 3. bölüm Vaftizci Yahya’nın metin içinde kaydedilmiş ilk sözü olan bir emirle başlar: “Tövbe edin!” (Mat. 3:2). Bir anlamda bu, Allah’ın ilk günahtan beri insanlara söylemekte olduğu şeylerin bir özetidir: Tövbe edin, bağışlayışımı kabul edin, günahlarınızı bırakın, böylece Kurtuluş bulursunuz ve canlarınız rahata kavuşur.


Bu mesaj ne kadar evrensel olursa olsun, Yahya ona ayrıca belirgin bir “mevcut gerçek” bildirisi, yani o döneme mensup insanlar için özel bir mesaj ekliyor (2Pe. 1:12).


Matta 3:2, 3 ayetlerini oku. Vaftizci Yahya’nın, tövbe, vaftiz ve itiraf için yaptığı çağrıyla birlikte, vaaz ettiği mevcut gerçek mesajı neydi? Ayrıca bkz. Matta 3:6.


Yahya ayrıca burada tüm Yeni Ahit boyunca yapılan bir şeyi yapıyor. Eski Ahit’ten alıntı yapıyor. Eski Ahit’in peygamberlik sözleri Yeni Ahit’te hayat buluyor: pek çok kez, İsa olsun, Pavlus, Petrus veya Yuhanna olsun, hepsi Yeni Ahit’te olanları onaylamak, açıklamak, hatta kanıtlamak için Eski Ahit’ten alıntı yapıyorlar. Elbette ki Petrus’un, İsa’nın hizmeti hakkında konuşurken, bizzat kendisinin de tanık olduğu mucizeler bağlamında dahi, yine “peygamberlik sözlerinin kesinliğine” (2Pe. 1:19) vurgu yapması boşuna değil.


Matta 3:7–12 ayetlerini oku. Yahya’nın liderlere yönelik mesajı ne? Yahya’nın sert sözlerine rağmen, onlara bile burada nasıl bir umut sunuluyor?


Yahya’nın vaaz ettiği her şeyin odak noktasının İsa olduğuna dikkat edin. O zaman dahi her şey İsa hakkındaydı; O’nun kim olduğu ve ne yapacağı hakkındaydı. Müjde duyurulmuş olmasına rağmen, Yahya ayrıca son bir hesaplaşmanın olacağını açıkladı: buğday ve deliceler son kez birbirinden ayrılacaktı ve bu ayrımı yapacak olan peygamberlik sözlerinde önceden bildirilmiş Kişi olacaktı. İşte bu, Müjde’nin yargıdan nasıl ayrılamaz olduğuna daha fazla kanıt teşkil etmektedir. Ayrıca burada, Yahya’nın (İsa’nın ilk gelişinin doğrudan bağlamı içinde) Mesih’in ikinci gelişi hakkında da konuşmasında, Kutsal Kitap’ta İsa’nın birinci ve ikinci gelişinin tek bir olay olarak ele alınmasının bir örneğini görüyoruz.


Pazar


4 Nisan


Çöldeki Tezat


“Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü” (Matta 4:1).


Bu sahneyi Şeytan’ın bakış açısından gözünüzde canlandırın. Allah’ın Oğlu olarak tanıdığı İlahî ve Yüce Varlık, şimdi insan ırkını kurtarmak amacıyla kendisini alçaltmıştı (insan bedeni almıştı). Bu, gökte Kendisine karşı savaştığı ve kendisiyle meleklerini gökten dışarı atan aynı İsa’ydı (bkz. Va. 12:7–9). Ama şimdi bu İsa neydi? Yıpratıcı bir çölde, açık bir destekten yoksun, yalnız ve zayıf bir insan. İsa şimdi Şeytan’ın aldatmacaları için kesinlikle kolay bir hedef olacaktı.


“Şeytan ve Mesih ilk olarak çatışma içinde karşılaştıklarında, İsa gökyüzünün hâkimiydi ve gökyüzündeki isyanın lideri olan Şeytan cennetten kovuldu. Onların şimdiki durumları bu kez bunun tam tersiymiş gibi görünür. Şeytan, kendisine göre avantaj saydığını şimdi en iyi şekilde kullanır.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 119 [Sevgi Öğretmeni, s.104].


Tezada bakın: Lusifer bir zamanlar kendini “Yüceler Yücesi’yle eşit kılmak” (Yşa. 14:14) istemiş, İsa ise kendisini göğün görkeminden ayırmıştı. Burada, bu sahnede bencillik ile özverili olma arasındaki muazzam farkı; kutsallığın ne olduğu ile günahın yaptıkları arasındaki muazzam farkı görebiliriz.


Yeşaya 14:12–14 ile Filipililer 2:5–8 ayetlerini karşılaştır. Bu bize İsa’nın karakteri ile Şeytan’ın karakteri arasındaki fark hakkında ne söylüyor?


İsa’yı göksel yüceliğinde tanıyan melekleri düşünün, şu an yüz yüze duran bu iki hasım arasında daha önce hiç yaşanmamış türden bir çatışmaya tanıklık etmiş olmalılar. Her ne kadar biz bunun nasıl sonuçlanacağını bilmenin belirgin avantajına sahip olsak da, melekler (aslında göktekilerin tümü) sonucun ne olacağını bilmiyordu; bu yüzden çatışmayı adeta kendilerinden geçerek, büyük bir dikkatle izlemiş olmalılar.


Şeytan kendisini yüceltti. İsa ise Kendisini alçalttı, hatta ölüme kadar. Bu güçlü tezattan ne öğrenebiliriz ve bu önemli gerçeği kendi hayatlarımıza nasıl uygulayabiliriz? Bu gerçek, özellikle benliğimizin mevzubahis olduğu durumlarda, bazı kararları alma yöntemimizi nasıl etkilemeli?


Pazartesi


5 Nisan


Ayartılma


Matta 4:1–12 ayetlerini oku. Bu ayartılarda ne oldu? İsa neden bu denemelerden geçmek zorundaydı? Bu hikâyenin kurtuluşla ne ilgisi var? İsa çok zor şartlar altında bu güçlü ayartılarla nasıl başa çıktı, bu bize ayartılara karşı koymak hakkında ne anlatmalı?


Matta 4:1 görünürde tuhaf bir fikir olan bir ifadeyle başlıyor: İsa’yı denenmek üzere çöle sevk eden Kutsal Ruh’tu. Ayartılmaya sevk edilmemek için dua etmemiz gerekiyor. “Ayartılmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar” (Mat. 6:13). Öyleyse Kutsal Ruh neden İsa’yı bu yola sevk etti?


Cevap bir önceki bölümde, İsa’nın vaftiz olmak için Yahya’ya gelişinin öyküsünde bulunuyor. Yahya’nın karşı çıktığını gören İsa “Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan her şeyi bu şekilde yerine getirmemiz gerekir” diyor (Matta 3:15). Tüm doğruluğu yerine getirmek için, yani insanlığın mükemmel örneği ve mükemmel temsilcisi olmak üzere gerekli olanları yapmak için, günahsız olmasına rağmen İsa’nın vaftiz olması gerekiyordu.


Çöldeki denenmede, İsa’nın Adem’in geçtiği aynı yoldan geçmesi gerekiyordu. Adem’den beri hiçbirimizin kazanamadığı, denenmeye karşı zaferi elde etmesi gerekiyordu. Böyle yaparak da “Mesih, Adem’in başarısızlığını telâfi etmeliydi” (Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 117 [Sevgi Öğretmeni, s.101]).


Bu zaferle İsa, günah için hiçbir mazeretimiz olmadığını, günaha hiçbir gerekçe gösterilemeyeceğini ve denendiğimiz zaman düşmenin kaçınılmaz kaderimiz olmayıp, bunun yerine iman ve adanmışlıkla galip gelebileceğimizi gösteriyor. Bize söylendiği gibi: İblis’e karşı direnin, sizden kaçacaktır. Tanrı’ya yaklaşın, O da size yaklaşacaktır. (Yakup 4:7, 8).


Bu olay, günahlarımız için hiçbir özrümüz olmadığını bize güçlü bir şekilde göstererek, nasıl Mesih’in doğruluğunu bizim için zaruri hale getiriyor? Bu örtü olmadan ve günahlarımız aklanmadan, yargıda kendi doğruluğumuzla durmak zorunda olduğumuzu hayal edin! Nasıl bir umudumuz olabilirdi?


Salı


6 Nisan


Zevulun ve Naftali Yöresi


Matta 4:12 ayeti Yahya’nın hapsedildiğini ve böylece hizmetinin sona erdiğini söylüyor. Bu noktada İsa’nın hizmeti “resmi olarak” başlar. İsa’nın Yahya’yla ilgili haberi duyduğu zaman Celile’ye dönmesinin nedeni metinde yazmıyor, yalnızca bunu yaptığı yazıyor. (Ayrıca bkz. Markos 1:14–16 ve Luka 4:14.) Belki de Yahya henüz vaaz etmekteyken, İsa rekabet görüntüsü olmasın diye dikkat çekmemeye çalışmıştır? Matta 4:12 ayetindeki, Kutsal Kitap’ın çağdaş Türkçe çevirisinde (ve Halk Dilinde İncil’de) “döndü” olarak tercüme edilen Grekçe fiil, diğer üç Türkçe İncil çevirisinde (Kitabı Mukaddes, Cosmades ve Candemir) kullanıldığı gibi, tehlikeden kaçınma anlamında “çekildi” olarak da tercüme edilebilir. Yani, her zamanki gibi ihtiyatlı olan İsa, belki de sorun çıkmasını önlemeye çalışıyordu.


Matta 4:13–16 ayetlerinde (ayrıca bkz. Yşa. 9:1, 2) yer alan, İsa’nın Zevulun ve Naftali bölgelerine yerleşmesiyle ilgili kısmı oku. Bu ayetler İsa’nın hizmeti hakkında ne diyorlar?


Zevulun ve Naftali Yakup’un iki oğluydu (bkz. Yar. 35:23–26), onların soyundan gelenler sonuçta güzel kuzey bölgelerine yerleşen oymaklardan ikisini oluşturuyordu.


Maalesef bu iki oymak Allah’a imanlarını bırakan ve dünyasal şeylere dönen 10 oymak arasındaydı. Birçok Eski Ahit peygamberi bu kuzey oymaklarının günahkârlıklarını, dünyasallıklarını ve kötülüklerini azarlamıştı; sonunda topraklarını Asurlular istila etmiş ve onları o günlerde bilinen dünyanın dört bir yanına dağıtmışlardı. Onların yerine İsrail’e Yahudi olmayan uluslar yerleştiler ve Celile karışık nüfuslu, karmakarışık ve karanlık bir yere dönüştü. Celile’nin en ünlü peygamberi Yunus’tu, bu da onların adanmışlık seviyeleri hakkında bize bir şey ifade etmeli.


Celile’deki sorunlar ne olursa olsun, Yeşaya kitabında bu karanlık Zevulun ve Naftali bölgesi için bile şu güzel peygamberlik sözü vardı: “Ölümün gölgelediği diyarda yaşayanlara ışık doğdu” (Matt. 4:16). Başka bir deyişle, buraya (ihtiyacın en çok olduğu yere, insanların kaba, geri kafalı ve medeniyetsiz sayıldığı yere) İsa geldi, yaşadı ve aralarında hizmet etti. Fakat İsa’nın Kendisi ne kadar yüce olursa olsun, başkaları uğruna kendini alçaltmaya istekli olduğunu görüyoruz. Burada da, İsa’nın hizmetinde Eski Ahit’in ne kadar merkezde olduğunun başka bir örneğini görüyoruz.


İnsanları hizmet ve tanıklık etme çabalarımıza değmez görme ayartısından nasıl kaçınabiliriz? Bu tavırda çok yanlış olan nedir?


Çarşamba


7 Nisan


Balıkçıların Çağrılması


“Tövbe edin! Çünkü Göklerin Egemenliği yaklaştı” (Matta 4:17). Aynı Yahya gibi, İsa da hizmetine bir tövbe çağrısı ile başladı. Yahya gibi O da insanlığın düşkün haldeki durumunu ve tüm insanların tövbe etme ve Allah’ı tanıma ihtiyacında olduklarını biliyordu. Bu yüzden, O’nun ilk duyurusunun (en azından Matta kitabında kaydedildiği üzere) tövbeye çağrı olması şaşırtıcı değil.


Matta 4:17–22 ayetlerini oku. Bu ayetler İsa’nın hayatlarımıza yönelik çağrısının bütünlüğü hakkında bize ne diyor?


Bu unutulmuş bölge Celile’de, dört genç adam (ikişer kardeş) tarafından devam ettirilen küçük bir balıkçılık ortaklığı vardı. Bu adamlar görünüşe göre Allah’a sevgi duyuyorlardı, zira bazıları bir süreliğine Vaftizci Yahya’yı takip etmişlerdi. Fakat Vaftizci Yahya onları şaşırtarak, kendi bölgelerindeki başka bir genç adama yönlendirmişti.


Bu adamlar Nasıralı İsa’ya yaklaştılar ve O’nunla zaman geçirmek istediler (bkz. Yuhanna 1. bölüm). Bu kültür böyleydi: insanlar öğretmene yaklaşır ve takipçisi olmak için izin isterlerdi. Fakat öğrencilerinin kim olacağı konusunda son karar öğretmene aitti. Ve bir öğretmen sizi öğrencisi olmanız için çağırdığında, bu çok heyecanlı bir andı.


Birçok kişi, İsa’nın öğrencileri gölde çağırdığı anın onların İsa’yla ilk karşılaştıkları zaman olduğu fikrine çocukluğundan beri alışkındır. Fakat Yuhanna kitapçığının ilk beş bölümünden, bu adamların İsa’yla birlikte (görünüşe göre aralıklı olarak) bir yıl geçirmiş olduklarını anlıyoruz.


“İsa eğitim görmemiş balıkçıları seçti, zira onlara kendi zamanlarının yanlış gelenekleri ve adetleri öğretilmemişti. Onlar doğal yeteneklere sahip, mütevazı ve öğrenmeye açıktılar; yani İsa’nın Kendi işinde çalışmak üzere eğitebileceği adamlardı. Toplumun çeşitli kesimleri arasında, günlük işlerinin yükünü sabırla taşıyan, ancak harekete geçirilmeleri halinde kendilerini dünyanın en saygın insanlarıyla eşit kılacak güçlere sahip olduğunun bilincinde olmayan birçok kişi vardır. O gizli yeteneklerin ortaya çıkması için hünerli bir elin dokunuşu gereklidir. İsa’nın Kendisiyle çalışma arkadaşları olmak üzere çağırdığı kişiler de böyleydi; İsa onlara Kendisiyle arkadaşlık etme avantajını verdi.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 250 [Sevgi Öğretmeni, s.227].


Perşembe


8 Nisan


EK ÇALIŞMA: Bir müjdeci kasabaya geldi ve toplantısını şöyle tanıttı: “Kutsal Kitap’tan bir sayfayı yırtıp çıkaran vaizi gelip görün!” Şüphesiz, bu tanıtım bir kalabalık topladı. Sonra onların önünde durarak Kutsal Kitap’ını açtı, şaşkın bakışları arasında bir sayfayı yırttı. “Bu sayfa” dedi, “asla buraya ait olmadı. Bu, Eski Ahit’le Yeni Ahit’i birbirinden ayıran sayfadır.” Şov yaptığı konusunda kim ne düşünürse düşünsün, vaiz iyi bir noktaya değinmişti. Bu iki kitap gerçekten birdir. Tüm Yeni Ahit boyunca Eski Ahit’ten alıntılar yapılır. Yeni Ahit’teki olaylar defalarca, hem İsa’nın Kendisi hem de Yeni Ahit yazarları tarafından, Eski Ahit dayanak alınarak açıklanır ve doğrulanır. İsa “Kutsal Yazılar yerine gelmeli” ifadesini, çeşitli şekillerde, ne kadar sık kullandı? İster defalarca Eski Ahit yazılarına işaret eden İsa’nın Kendisi olsun (bkz. Yu. 5:39, Luk. 24:27, Mat. 22:29, Yu. 13:18), ister her zaman Eski Ahit’ten alıntı yapan Pavlus (Rom. 4:3, 11:8, Gal. 4:27), ister Eski Ahit’e yaklaşık 550 gönderme barındıran Vahiy kitabı olsun, Yeni Ahit sürekli olarak kendisini Eski Ahit’e bağlar. Eski ve Yeni Ahit kitapları, Allah’ın insanlara kurtuluş planına ilişkin verdiği yazılı vahiyleridir. Şüphesiz, Eski Ahit’tin kurban sistemi gibi bazı bölümleri artık Hristiyanlar için bağlayıcı olmasa da, Eski Ahit’i bir şekilde Yeni Ahit’ten daha aşağı bir statüye indirme hatasını hiçbir zaman yapmamalıyız. Kutsal Kitap her iki Ahitten oluşur ve her ikisinden de Allah ve kurtuluş planı hakkında hayatî gerçekler öğreniriz.


TARTIŞMA SORULARI:


Şeytan’ın İsa’yı çeşitli şekillerde denediğini ve İsa’nın her durumda bu ayartılara ve ayartıların ardındaki tuzaklara yenik düşmediğini görebiliriz. Burada Allah’ın Sözü’nün ne kadar merkezî olduğuna da dikkat et. İsa Rabb’in kendisi olmasına rağmen, şimdi “günahlı insan benzerliğinde” (Rom. 8:3) olarak, Kutsal Yazıları İblis’in ayartılarına karşı savunma aracı olarak kullandı. İsa’nın Kendisi dahi bunu yapmak zorunda idiyse, bu bize bilhassa ayartılarla boğuşurken Kutsal Kitap’ın hayatlarımızda ne kadar merkezî ve hayatî önemde olması gereği hakkında ne söylemeli? Her ne kadar prensip olarak Kutsal Kitap’ı ayartıya karşı savaşımızda kullanmamız gerektiğini bilsek de, pratikte bunu nasıl yapıyoruz? Kutsal Kitap’ı hepimizin karşılaştığı saldırılara dayanmamıza yardımcı olarak kullanabileceğimiz bazı yollar nelerdir?


Alçakgönüllülük Hristiyanlar için neden çok önemli bir özelliktir? Alçakgönüllü olmayı ve öyle kalmayı nasıl öğrenebiliriz? Bu önemli alanda bize yardım etmesi açısından Çarmıh nasıl bir rol oynamalı?


Cuma


*9–15 Nisan


Dağdaki Vaaz


Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Matta 5–7, Rom. 7:7, Yar. 15:6, Mika 6:6–8, Luka 6:36, Mat. 13:44–52, Rom. 8:5–10.


HATIRLAMA METNİ: “İsa konuşmasını bitirince, halk O’nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi öğretiyordu” (Matta 7:28, 29).


Çıkış kitabında, Allah’ın İsrailoğullarına Mısır’dan çıkışta önderlik ettiğini, onları Kızıl Deniz’de “vaftiz ettiğini”, 40 yıl çölde dolaştırdığını, belirtiler ve harikalar yaptığını ve onlarla bir dağın tepesinde bizzat buluşarak onlara yasasını verdiğini görüyoruz.


Matta kitabında, İsa’nın Mısır’dan çıkıp geldiğini, Ürdün Irmağı’nda vaftiz olduğunu, kırk günlüğüne çöle gittiğini, belirtiler ve harikalar yaptığını ve İsrail’le bir dağda bizzat buluşarak aynı yasayı güçlendirdiğini görüyoruz. İsa İsrail tarihi boyunca yürüdü, İsrail oldu ve tüm antlaşma vaatleri O’nda yerine geldi.


Dağdaki Vaaz verilmiş olan en etkili vaazdır. O’nun sözleri sadece o anki dinleyicilerini değil, vaazdaki hayatları değiştiren mesajları yüzyıllar boyunca, hatta günümüze dek, duyan herkesi derinden etkiledi.


Bununla birlikte, bu vaazı sadece dinlemekle kalmamalı, uygulamalıyız da. Bu hafta, İsa’nın Dağdaki Vaaz’da söylediklerini işlerken (Matta 5-7), O’nun sözlerini hayatımıza uygulamamız konusunda Matta 13. bölümde kayıtlı olan söylediklerini de inceleyeceğiz.


*16 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.



  1. Ders

10 Nisan


İlkeler ve Standartlar


Matta 5–7. bölümlerde yer alan Dağdaki Vaaz’a bir göz at. Aşağıdaki boşluklara vaazdan aklında en çok kalan şeyi ve bunun sana söylediklerini özet olarak yaz.


“Muhtemelen insanlık tarihinde başka hiçbir dini söylev, Dağdaki Vaaz kadar ilgi görmemiştir. Hristiyan olmayan birçok filozof ve eylem adamı, İsa’ya tapmayı reddetmelerine rağmen yine de O’nun ahlâkına hayran kalmışlardır. Yirminci yüzyılda dağdaki vaazın en ünlü Hristiyan olmayan hayranı Mohandas Gandhi’ydi.” Craig L. Blomberg, The New American Commentary: Matthew [Yeni Amerikan Kutsal Kitap Şerhi: Matta] (Nashville: B&H Publishing Group, 1992), cilt 22, s. 93, 94.


Bu vaaza birçok farklı şekilde bakıldı. Bazıları onu, Allah’ın bizi çağırdığı ve Dağdaki Vaaz’da gösterilen ilahî standarda göre hepimiz yetersiz olduğumuz için, bizi diz çökmeye ve tek kurtuluş umudu olarak İsa’nın doğruluğunu talep etmeye zorlayan, son derece yüksek bir ahlâki standart olarak görüyor. Başkaları onu toplumsal ahlâka ilişkin bir söylev, bir barışseverlik çağrısı olarak görüyor. Bazıları onda sosyal müjde, Allah’ın krallığını dünyaya insan çabası ile getirme çağrısı görüyor.


Bir anlamda belki de herkes bu vaaza kendinden bir şeyler katıyor, zira bu vaaz hayatımızın en önemli alanlarına çok güçlü bir şekilde dokunuyor; böylece hepimiz ona kendimizce tepki veriyoruz.


Ellen G. White şöyle yazdı: “Dağdaki Vaaz’da, yanlış eğitimin sonucunda gerçekleştirilen işi tersine çevirmeye ve dinleyicilerinin Kendi karakterini ve krallığını doğru şekilde algılamalarını sağlamaya çalıştı... O’nun öğrettiği gerçekler, Kendisini izleyen kalabalık için olduğu kadar, bizim için de aynı derecede önem taşır. Bizim de onlar gibi Allah’ın krallığının temel ilkelerini öğrenmeye ihtiyacımız var.”—Çağların Arzusu, s. 299 [Sevgi Öğretmeni, s.280]


Bu nedenle, ona ne eklersek ekleyelim, Dağdaki Vaaz bize Allah’ın krallığının temel ilkelerini veriyor. O bize Kendi krallığının yöneticisi olarak Allah’ın kim olduğunu ve O’nun krallığının tebaası olarak Allah’ın bizi nasıl olmaya çağırdığını anlatıyor. Bu dünyanın geçici krallıklarının ilke ve standartlarından, sonsuza dek sürecek olan tek krallığın ilke ve standartlarına köklü bir dönüş çağrısıdır. (bkz. Dan. 7:27).


Pazar


11 Nisan


Yasaya Karşı Vaaz


Bazı Hristiyanlar Dağdaki Vaaz’ı “Allah’ın Yasası”nın yerini alan yeni bir “Mesih’in yasası” olarak görüyorlar. Yasacılık sisteminin yerine artık lütuf sisteminin geldiğini, ya da İsa’nın yasasının Allah’ın Yasası’ndan farklı olduğunu söylüyorlar. Bu görüşler Dağdaki Vaaz’ın yanlış anlaşılmasından kaynaklanır.


Aşağıdaki ayetler yasa hakkında ve Dağdaki Vaaz’ın bir şekilde yasanın (yani On Emir’in) yerini aldığı fikri hakkında dolaylı olarak ne diyor? (Mat. 5:17–19, 21, 22, 27, 28; ayrıca bkz. Yakup 2:10, 11; Rom. 7:7).


Craig S. Keener şöyle yazıyor: “Birçok Yahudi emirleri lütuf bağlamında anladı... İsa’nın pratikte daha büyük lütuf talep etmesinden... şüphesiz lütuf ışığında krallığın taleplerini kastettiği anlaşılıyor (Mat. 6:12; Luk. 11:4; Mar. 11:25; Mat. 6:14, 15 ve Mar. 10:15 ayetleriyle karşılaştırın). Müjde anlatımlarında, İsa kendini alçaltanlara, Allah’ın yönetme hakkını kabul edenlere, pratikte ahlâki kurallara uymakta yetersiz kalsalar bile kucak açıyor (5:48). Fakat İsa’nın duyurduğu krallık lütfu, Batı Hristiyanlığının büyük kısmında kabul gören işlerin olmadığı lütuf değildi; Müjdelerdeki krallık mesajı onu alçakgönüllülükle benimseyenleri dönüştürür, tıpkı kibirlileri, dinsel açıdan ve sosyal açıdan kendini yeterli görenleri kırıp geçtiği gibi.”—The Gospel of Matthew: A Socio-Rhetorical Commentary [Matta’nın Müjdesi: Sosyo-Retorik Bir Yorum] (Grand Rapids: William B. Eerdmans Publishing Company, 2009), s. 161, 162.


Yaratılış 15:6 ayetini oku. Bu, kurtuluşun baştan beri imanla olduğunu anlamamıza nasıl yardımcı olur?


İsa Mesih’in imanı yeni bir iman değildi; ilk günahtan beri aynı imandı. Dağdaki Vaaz, işlerle kurtuluşun yerini alan lütufla kurtuluş değildi. O zaten baştan beri lütufla kurtuluştu. İsrailoğulları, Sina dağında kendilerine itaat etmeleri söylenmeden önce Kızıldeniz’de lütuf ile kurtulmuşlardı. (Bkz. Çık. 20:2.)


Rab’le ve O’nun yasasıyla kendi tecrübelerin, kurtuluşun neden baştan beri yasayla değil de imanla olması gerektiği konusunda sana ne öğretmeli?


Pazartesi


12 Nisan


Ferisiler’in ve Din Bilginlerinin Doğruluğu


Matta 5:20 ayetini oku. İsa “Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler’inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz!” derken ne demek istedi?


Kurtuluş baştan beri imanla olmasına rağmen, itaati ciddiye alan her dini oluşuma (Yedinci Gün Adventizmi gibi) yasacılık sızabileceği gibi, uygulanması gerektiği şekliyle baştan beri bir lütuf sistemi olmasına rağmen, Yahudiliğin de içine yasacılık sızdı. Mesih’in zamanında, dini liderlerin birçoğu (fakat hepsi değil) “tövbekârlıktan, şefkatten ve sevgiden yoksun” bir çeşit “sert dinî tutuculuk” içine düşmüştü ve “dünyayı yozlaşmadan koruyabilecek bir etkileri kalmamıştı.”—Ellen G. White, Bereket Dağından Düşünceler, s.55, 56.


Dışa dönük davranışlar, özellikle insan yapımı olanlar, hayatları ve karakterleri değiştirme gücüne sahip değildir. Sevgiyle etkisini gösteren iman tek gerçek imandır (Gal. 5:6); dışa dönük eylemleri Allah’ın gözünde makbul hale getirebilecek olan yalnızca budur.


Mika 6:6–8 ayetlerini oku. Bu ayetler hangi şekilde Dağdaki Vaaz’ın özetidir?


Eski Ahit zamanında bile kurbanlar bir sonuç değil, sonuca götüren bir araçtılar; bu sonuç Allah’ın takipçilerinin Allah’ın sevgisini ve karakterini yansıtarak yaşadıkları hayattı, bu da ancak Allah’a tam teslimiyetle ve O’nun kurtarıcı lütfuna mutlak surette muhtaç olduğumuzun bilincinde olarak gerçekleştirilebilirdi. Ferisilerin ve din bilginlerinin çoğu, dışa yönelik dindarlık ve iman görünümlerine rağmen, kesinlikle Rabb’in takipçilerinin yaşaması gereken hayat tarzının örneği değildiler.


Yalnızca imanla kurtuluş öğretisine ve seni sadece İsa’nın doğruluğunun kurtarabilecek olmasına büyük bir inancın olsa dahi, yasacılığın ince ince bile olsa inancına sızmadığından nasıl emin olabilirsin?


Salı


13 Nisan


Krallığın İlkeleri


İsa’nın belki en radikal öğretisi Matta 5:48 ayetinde bulunur. Ayeti oku. Özellikle günahkârlar olarak, bunu nasıl yapabiliriz?


Dağdaki Vaaz’daki tüm öğretilerin içinde, en şaşırtıcı ve en “uç” öğretilerden biri bu olmalı. “Gökteki Babanız” gibi yetkin (mükemmel) olmak? Bunun anlamı nedir?


Bu ayeti anlamak için gereken hayatî unsur metnin başındadır: “Bu nedenle”. Yani, bu varılan bir sonucu ima eder, daha önce söylenenlerden çıkarılan bir neticedir. Daha önce ne gelmiştir?


Matta 5:43–47 ayetlerini oku. Matta 5:48 ile kapanan bu ayetler, İsa’nın bu ayette söylemek istediğini daha iyi anlamamıza nasıl yardımcı oluyorlar? Ayrıca bkz. Luka 6:36.


Böyle bir fikir Kutsal Kitap’ta ilk kez karşımıza çıkmıyor. Çok daha geride, Levililer kitapçığında (19:2), Rab Kendi halkına şöyle diyor: “Kutsal olun, Çünkü ben Tanrınız Rab kutsalım.” Luka kitapçığında (6:36), İsa şöyle dedi: “Onun için Babanız merhametli olduğu gibi siz de merhametli olun” (Candemir).


Burada, Matta 5:43–38 ayetlerindeki bağlamın tümü, ne kadar önemli olsa da, kurallara ve standartlara dışa dönük bir riayet değildir. Aksine, bu bölümün tüm odak noktası insanları sevmek, fakat sadece sevilebilecek olanları değil, dünyasal standartlara göre normalde sevmeyeceğimiz insanları da sevmektir (tekrar ediyoruz, bu Allah’ın krallığının standartlarıyla ilgili, insanların standartlarıyla değil).


Burada hatırlamamız gereken önemli şey, Allah’ın bizde gerçekleştirmeyeceği hiçbir şeyi bizden istememesidir. Kendi başımıza bırakılırsak, günahlı ve bencil kalplerimiz tarafından yönetilirsek, kim düşmanını sevebilir? Dünyada işler böyle yürümez, ama biz şu anda başka bir krallığın vatandaşları değil miyiz? Bize, kendimizi Tanrı’ya adarsak, “sizde iyi bir işe başlamış olan Tanrı’nın bunu Mesih İsa’nın gününe dek tamamlayacağına” (Flp. 1:6) dair vaat verilmiştir; Tanrı bizi dönüştürerek, O’nun bizi sevdiği gibi, bizim de başkalarını sevmemizi sağlamaktan daha büyük hangi işi yapabilir?


Düşmanlarını seviyor olsaydın, hayatın şu anda ne kadar farklı olabilirdi?


Çarşamba


14 Nisan


Krallığın Sözlerini Kabul Etmek


İsa’nın vaaz ettiği tek yer dağ değildi. O krallığa ilişkin aynı bildiriyi tüm İsrail’de vaaz etti. Matta 13. bölümde İsa’nın bir teknede öğrettiği kayıtlıdır, bu esnada “bütün kalabalık kıyıda duruyordu” (Matta 13:2). Daha sonra İsa, Kendi sözlerini sadece duymanın değil uygulamanın da önemini vurgulamak amacıyla, halka benzetmeler anlattı.


Matta 13:44–52 ayetlerini oku. Dağdaki Vaaz’da açıklanan gerçekleri hayatımıza nasıl uygulayacağımızı anlamamızın özel önemi hakkında, bu benzetmelerde ne söyleniyor?


Bu hikâyelerin ilk ikisinde, iki nokta öne çıkıyor. Her ikisinde de ayrılık fikri var; gerek bir inci olsun, gerek tarladaki bir hazine, yeni bir şeye sahip olmak için sahip olunan bir şeyi elden çıkarmak. Diğer önemli nokta ise, her bir adamın bulduğu şeye verdiği büyük değer. Her iki durumda da, onu almak için tüm mal varlıklarını sattılar. Kurtuluşu satın alamayacak olmamıza rağmen (Yşa. 55:1, 2), benzetmelerin vurguladığı nokta açık: bu krallıkta, yani bu dünyada sahip olduğumuz hiç bir şey, gelecek krallıkta hakkımızı kaybetmemize değmez.


Dolayısıyla, Allah’ın bizden istediklerini hayatlarımıza uygulamak için, dünyadaki her şeyden, bedendeki her şeyden kendimizi ayırma ve Allah’ın Ruhu’nun bizi doldurmasına izin verme seçimini yapmamız gerekiyor (bkz. Rom. 8:5–10). Bu kolay olmayabilir; benliğe karşı ölmeyi ve haçımızı taşımamızı gerektirir. Fakat bize verilen vaatlerin değeri her zaman gözümüzün önünde olursa, yapmamız gereken seçimleri yapmak için gerekli tüm teşvike sahip oluruz.


Son benzetmeyi oku (Mat. 13:47–50). Burada da bir ayrılıktan bahsediliyor. İlk iki benzetmedeki ayrılık, üçüncü benzetmede ne olduğunu anlamamıza ne şekilde yardımcı oluyor?


Perşembe


15 Nisan


EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, Çağların Arzusu kitabında 298–314. sayfalardaki [Sevgi Öğretmeni, s. 279—294] “Dağdaki Vaaz” bölümünü ve Bereket Dağından Düşünceler kitabını oku.


Matta 13:44–46 ayetlerindeki benzetmede, adamlar çok değerli bir şey buldular. Bilhassa İsa’nın anlattığı üçüncü benzetmeden sonra (Matta 13:47–50), bağlamı dikkate aldığımızda, buldukları şey hakikatti; “kızgın fırında” sonsuz yıkımın karşıtı olan sonsuz yaşama yönlendiren “hakikat”. Bu önemli, zira biz “hakikatin” en iyi ihtimalle modası geçmiş, en kötü ihtimalle tehlikeli sayıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Maalesef bu, bazı Hristiyanların da benimsediği yanlış bir fikirdir. Yine de, bu benzetmelerin mesajı sadece hakikatin var oluşu değil, bu hakikatin her insanın hayatında sonsuza dek sürecek bir değişiklik yapacak olmasıdır. Bu şaşırtıcı olmamalı. Kutsal Kitap mutlak gerçek fikrine dayalıdır. Ne de olsa, İsa şöyle demişti: “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im. Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez” (Yu. 14:6). Eğer bu mutlak gerçeği belirtmiyorsa, ne belirtir? Tabi ki, Pavlus gibi hakikat bilgisine vakıf biri dahi “bilgimiz sınırlıdır” (1Ko. 13:9) diyebiliyorsa, daha bilmediğimiz pek çok şey olduğu açıktır. Fakat onun bilgimizin “sınırlı” olduğu şeklindeki ifadesi başlı başına bilinmesi gereken daha çok hakikat olduğunu ima eder, bu hakikat sonsuz yaşam yönünde veya sonsuz ölüm yönünde tam anlamıyla fark yaratır. Sonsuz yaşam mı, sonsuz ölüm mü? Bundan daha kesin olamaz.


TARTIŞMA SORULARI:


Herkesin Dağdaki Vaaz’daki ilkeleri uyguladığı bir dünyada yaşamak nasıl olurdu?


İsa bilge ve akılsız yapıcılar hakkındaki benzetmeyi (bkz. Mat. 7:24–27) Celile Gölü kıyılarına bakan bir yerde anlattı. Kuru mevsimde, kıyılardaki taşın ve kumun görünümü neredeyse ayırt edilemez olduğundan, bir yapıcı evini taş olduğunu sanarak kum üstüne inşa edebilirdi. Yağmur mevsimi başladığında, kumlu temel ortaya çıkar ve ev çökerdi. İsa sözlerini duyan ancak uygulamayanları kumlu temele benzetiyor. Hayatlarımızdaki fırtınalar temelimizin kum mu yoksa taş mı olduğunu nasıl ortaya çıkarıyor? En kötü denenmelerin ortasında bile bizi sağlam ve istikrarlı tutacak bir temele nasıl sahip olabiliriz?


Cuma



*16–22 Nisan


“Kalk ve Yürü!” İman ve İyileştirme


Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Matta 8; Lev. 13:44–50; Dan. 7:7, 8; Yu. 10:10; Mat. 9:1–8; 1Yu. 1:9.


HATIRLAMA METNİ: “Hangisi daha kolay? ‘Günahların bağışlandı demek mi, yoksa Kalk, yürü demek mi?” (Matta 9:5).


Hayatta en çok korktuğun şeylerin listesini yapsaydın, nasıl bir şey olurdu? Birçoğumuzun listesi aile üyelerinden birinin ölümünü, hatta kendi ölümümüzü içerirdi. Anlaşılabilir bir şey olmasına rağmen, bu düşüncenin ne kadar da dünya merkezli olduğunu düşün. Bu tamamıyla şimdiki hayatlarımız hakkında. Dünyadaki hayatımızı kaybetmek gerçekten en çok korktuğumuz şey mi olmalı, hele ki zaten çok uzun sürmeyeceğini biliyorken?


Bu listeyi Allah yapmış olsaydı, O’nun en korktuğu şey kesinlikle ya ailelerimizin ya da kendimizin sonsuz hayatımızı kaybetmemiz hakkında olurdu.


Muhakkak, Allah fiziksel hastalık ve ölüm hakkında da kaygılanır, ama O bunlardan daha çok ruhsal hastalıklar ve sonsuz ölüm hakkında kaygılanır. İsa her ne kadar birçok kişiyi iyileştirip, ölüleri bile hayata geri getirdiyse de, bunlar geçiciydi. Onların hepsi, İsa’nın Kendi dirilişinde dirilttiği kutsallar hariç, bir şekilde fiziksel olarak öldü. (Bkz. SDA Bible Commentary [Yedinci Gün Adventist Kutsal Kitap Şerhi], cilt 5, s. 550 ve Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 786 [Sevgi Öğretmeni, s. 773–774].)


Kurtuluş planı, bizim yararımıza gerçekleştirdiği her şeye rağmen, bizi dünyasal hastalık ve ölümden esirgemedi. Bunu aklımızda tutarak, hem fiziksel hem de ruhsal birkaç iyileştirme hikâyesini ele alalım ve bunlardan iman hakkında hangi önemli dersleri çıkarabileceğimizi görelim.


*23 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. Ders

17 Nisan


Dokunulmaza Dokunmak


İsa Allah’ın krallığının ilkelerini tanımladığı Dağdaki Vaazı verdikten sonra Şeytan’ın krallığıyla tekrar karşılaştı; kurtuluş için inleyen ve çürümekte olan insanlarla dolu, soğuk ve karanlık bir yerdi, ilkeleri İsa’nın temsil ettiği her şeye sıklıkla zıt olan bir yerdi. Ve o an, Şeytan’ın hükümdarlığının ne kadar düşmüş ve perişan hale geldiğinin en güzel örneklerinden biri, cüzam hastalığında görülebiliyordu. Bazen Miryam’ın durumunda olduğu gibi bir ilahî ceza türü olarak kullanılmış olsa da (bkz. Say. 12:9–12), Kutsal Kitap’ın genel bağlamında bu hastalık düşmüş ve bozulmuş dünyada yaşamının ne demek olduğuna ilişkin etkili ve korkunç bir örnektir.


Matta 8:1–4 ayetlerini oku. İsa’nın bu cüzamlıyı iyileştirirken ona dokunmuş olması ne bakımdan önemli görülebilir (örneğin bkz. Lev. 13:44–50)?


Cüzamlı İsa’nın ayaklarına kapanarak “Ya Rab, istersen beni temiz kılabilirsin” der. “Yapabilmek” anlamını veren Grekçe sözcük dunamai, İngilizcedeki “dinamit” sözcüğüne benzer. Güçle dolu anlamına gelir. “İstiyorsan, güçle dolusun ve hayatımı değiştirebilirsin.” İsa cüzamlıyı iyileştirmek istediğini söyler ve hemen bunu yapar.


İsa’nın cüzamlıya dokunması, olanları gören kalabalığı ürpertmiş olmalı. Şüphesiz, diğer durumlarda (mesela kayıtlı olan bir sonraki iyileştirmede) yaptığı gibi, İsa sadece bir söz söyleyebilir ve adam iyileşirdi. Neden ona dokundu ki?


“Mesih’in cüzamlı adamı bu korkunç hastalıktan kurtarma işi, O’nun insanın canını günahtan arındırma işinin bir örneğidir. İsa’ya gelen adamın ‘her yanını cüzam kaplamış’tı. Öldürücü zehri tüm bedenine yayılmıştı. Öğrenciler Efendileri’nin ona dokunmasını önlemeye çalıştılar; zira cüzamlı birine dokunan kişinin kendisi de kirli oluyordu. Fakat İsa, elini cüzamlının üzerine koyduğunda, bundan dolayı kirlenmedi. O’nun dokunuşu hayat veren bir güç aktardı. Cüzam temizlendi. Günahın cüzamı da böyledir: kökleşmiş, ölümcül ve insan gücüyle temizlenmesi imkânsız.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 266 [Sevgi Öğretmeni, s.243].


İsa cüzamlıya dokunarak belki de günahımız ne kadar kötü olursa olsun O’nun bu günahtan affedilmek, iyileştirilmek ve arınmak isteyenleri yakınına çekeceğini gösteriyordu.


Bugün cüzam gibi gördüğümüz şeylerden, yani insanları korkuyla ve yargı düşüncesiyle irkilten şeylerden dolayı, şu anda acı çeken kimleri tanıyorsun? İsa’nın örnekliği bu gibi insanlarla nasıl ilişki kurulabileceğini anlamana nasıl yardımcı olabilir?


Pazar


18 Nisan


Romalı ve Mesih


Daniel kitabının Roma’yla çok yakından ilgilenmesinin iyi bir nedeni var (bkz. Dan. 7:7, 8, 19–21; Dan. 8:9–12, 23–25). Bu, Mesih’in zamanında da hüküm sürmekte olan Roma’nın üstün gücünden ötürüdür. Buna rağmen, Roma’nın gücünün sembolü olmakla kalmayıp aynı zamanda bu gücün bir anlamda ifadesi olan Romalı bir subay İsa’ya gelir. Bu adam, hepimize sıkıntı veren yaygın denemelerle ve felâketlerle karşı karşıya, çaresizdir. Dünyasal güçlerin yapabileceklerinin sınırlı oluşu hakkında ne güzel bir ders. En büyük ve en etkili liderler, en zengin kadın ve erkekler, hayatta herkesin karşılaştığı zorlukların çoğu karşısında çaresiz kalırlar. Gerçekten, ilahî yardım olmadan, her birimizin ne umudu olur ki?


Matta 8:5–13 ayetlerini oku. Bu hikâyede iman hakkında ve imanlı olmanın ne demek olduğu hakkında ne gibi önemli gerçekler açıklanıyor? Yedinci Gün Adventistleri olarak, sahip olduğumuz ayrıcalıklar düşünüldüğünde, bu bize ne anlatmalı?


Yüzbaşı, genelde 80–100 arasında askere komutanlık eden bir Roma subayıydı. Yaklaşık yirmi yıldır orduda hizmet etmekteydi ve yasal olarak aile kurmasına izin verilmiyordu. Bu yüzden belki de bu hizmetçi yüzbaşının tek gerçek ailesiydi.


O kültürde Yahudi olmayan birinden daha hor görülecek tek kişi bir cüzamlı olurdu; bu yüzden subay muhtemelen, İsa köleyi iyileştireceğini söylemesine rağmen, evine girmek istemeyebilir diye düşündü. İsa’dan bizzat orada bulunmasını değil, yalnızca O’nun Sözü’nü isteyerek, yüzbaşı bugün bize hitap eden büyük iman gösteriyor: İsa’nın Sözü O’nun dokunması kadar güçlüdür. Bu yüzbaşıya göre, İsa’nın birini iyileştirmesi O’nun için zor değildi. Bir subayın askerine emir vermesi gibiydi, bu da her zaman olan bir şeydi.


Ayrıca, Matta 8:11, 12 ayetlerinde İsa’nın söylediklerine bak. Kendilerine büyük ayrıcalıklar verilmiş olanlar için ne kadar sert bir uyarı. Yedinci Gün Adventistleri olarak bize de büyük ayrıcalıklar verildiğinden, dikkat etmeliyiz.


Günlük uygulamaların ve yaptığın seçimler nelerdir? Daha da önemlisi, bu seçimler imanını nasıl etkiliyor? İmanını geliştirecek seçimlerde bulunmak için ne yapabilirsin?


Pazartesi


19 Nisan


Cinler ve Domuzlar


Matta 8:25–34 ayetlerini oku. Her iki öykü de Allah’ın gücü hakkında bize ne öğretiyor? Burada gördüğümüz O’nun gücünden nasıl rahatlık bulabiliriz, özellikle kendimizden daha büyük şeylerle mücadele ederken?


Yahudi düşüncesine göre doğa ve cinler üzerinde hâkim olmak sadece Allah’ın yetkisiydi. İsa şiddetli fırtınayı basit sözlerle yatıştırdıktan sonra (Matta 8:23–27), Yahudi olmayanların bölgesi olmakla kalmayıp aynı zamanda cine tutulmuş bazı adamların da yaşadığı Celile Gölü’nün doğu kıyılarına ayak bastı.


Markos 5:1–20 ve Luka 8:26–39 ayetleri cine tutulmuş adamların hikâyesinin detaylarını veriyor. Cinler kendilerini “tümen” olarak tanıtıyor. Askeriyede bir tümen 6.000 askerden oluşuyordu. Cinler 2.000 domuzun içine gönderildiler.


Pek çok kişi cinlerin neden domuzlara gönderilmek istediklerini merak etmiştir. Bir inanışa göre cinler en çok boş boş dolaşmaktan nefret eder; bu nedenle kirli domuzlar bile olsa, bir tür evlerinin olmasını tercih ettiler. Başka bir inanışa göre cinler sudan korkarlar, İsa’nın Kendisi de cinlerin kurak yerlerde dolanıp huzur aradıklarını söylemişti (bkz. Matta 12:43). Ayrıca cinlerin Rabb’in kıyamet gününden önce yok edilebileceğine dair geleneksel Yahudi öğretileri de vardı.


Fakat en önemli konu şu: Bu hikâyedeki adamların içinde bulundukları tahrip edici koşullar, Şeytan’ın Allah’ın çocukları için arzuladığı tahrip edici koşulların aynısıdır. Fakat İsa onların hayatlarını tamamıyla değiştirdi. İsa, Şeytan’ın hayatlarımızda yapmaya çalıştığı her şeyi, kendilerini Mesih’e teslim etmeyi seçen herkes için bozabilir ve bozacaktır. Aksi takdirde Şeytan karşısında çaresiziz.


Biz büyük mücadelede ya bir tarafta, ya da diğer taraftayız. Kulağa ne kadar sert ve tavizsiz gelse de, bu gerçek İsa’nın şu sözleriyle olduğundan daha net ifade edilemezdi: “Benden yana olmayan bana karşıdır, benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir” (Luka 11:23). Hangi tarafta olduğumuz bize bağlı.


Yuhanna 10:10 ayetini oku. “Hırsız ancak çalıp öldürmek ve yok etmek için gelir. Bense insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim.” Bu yalnızca cinliler için değil, kendimiz ve kendi hayatlarımız için de nasıl geçerlidir? Bize burada verilen vaatleri ne şekilde tecrübe edebiliriz ve etmeliyiz?


Salı


20 Nisan


“Kalk ve Yürü!”


Pazartesi günkü derste İsa’nın İsrail’de böyle büyük bir imanı olan kimse bulamadığını söylediği dikkatimizi çekti. Fakat aynı saatlerde İsrail’de, kalbinin iyileşmesini vücudunun iyileşmesinden daha çok arzulayan bir adam vardı.


Matta 9:1–8 ayetlerini oku. Günahlarımız ne olursa olsun ya da ne kadar zarar vermiş olursa olsunlar bağışlanacakları vaadine istinaden, bundan kendimiz için nasıl büyük bir umut çıkarmalıyız? Bkz. Rom. 4:7, 1Yu. 1:9, 1Yu. 2:12.


Yatalak adam İsa’nın önüne getirildiğinde O’nun ilk önce adamın ruhsal durumuyla ilgilenmesi ne kadar da etkileyici. Tabi ki İsa gerçek sorunun ne olduğunu çok iyi biliyordu. Adam fiziksel olarak acınacak durumda olmasına rağmen, Mesih asıl konunun adamın muhtemelen çok günahlı olan hayatı nedeniyle yaşadığı suçluluk duygusu olduğunu biliyordu. Bu nedenle, adamın affedilme arzusunu bilen İsa, günahın hakikatini ve bedelini anlayan herkes için en harika ve en teselli edici olması gereken sözleri söyledi: “Günahların bağışlandı.”


Ellen G. White ekliyor: “Günahın yükünden kurtulmayı fiziksel olarak iyileşmekten daha fazla istiyordu. İsa’yı görebilse, affedilme ve Gökteki Allah’la barışma güvencesini alabilse, Allah’ın isteğine göre, yaşamaya ya da ölmeye razı olacaktı.”—Çağların Arzusu, s. 267 [Sevgi Öğretmeni, s.245].


Bir Yedinci Gün Adventist pastör sıklıkla iyileştirilmemeye yetecek imana sahip olmak hakkında vaaz veriyordu. İmanların en büyüğü şudur: fiziksel durumumuzdan daha derinine bakmak ve bunların yerine ebediyetteki durumumuza odaklanmak. Dualarımız çoğu zaman fiziksel ihtiyaçlarımız hakkındadır ve Allah bu şeylerle ilgilenir. Fakat İsa Dağdaki Vaaz’ında “önce Allah’ın krallığını ve O’nun doğruluğunu aramamız” gerektiğini söyledi. Bu yüzden, sonuç olarak, anlık fiziksel ihtiyaçlarımıza rağmen, pek çok şeyin geçici ve fani olduğu bu dünyada ebediyetle ilgili konuları her zaman gözümüzün önünde tutmamız çok önemli.


Fiziksel mücadelelerimiz ne olursa olsun, en kötü durumda bile, her zaman ve yalnızca geçici olacaklar. Bu gerçeği unutmamamız neden çok önemlidir?


Çarşamba


21 Nisan


Ölüleri Gömmeyi Ölülere Bırakmak


Matta 8:18–22 ayetlerini oku. İsa burada Kendisini izlemenin ne anlama geldiği hakkında bu adamlara ne diyor?


İlk olarak, Matta 8:18–22 ayetlerinde öğrencisi olma isteğiyle İsa’ya yaklaşan iki adam görüyoruz. İkisi de samimi; fakat ikisi de bir şeylerle geriye bağlı gibi. Her düşüncemizi bilen İsa, doğrudan konunun özüne iniyor. İlk adamın geçekten her şeyini (yatağı dâhil!) bırakıp kendisini takip edip etmeyeceğini sorguluyor. Bu bir kimsenin İsa’yı takip ederse mutlaka dünyasal varlıklarını kaybedeceği anlamına gelmez, ama bunu yapmaya hazır olması gerektiği anlamına gelir.


Daha sonra İsa ikinci adama Kendisini ailesinin önüne geçirmeye gerçekten istekli olup olmadığını soruyor. İlk bakışta, İsa’nın ikinci adama söylediği sözler çok sert. Adamın tüm istediği babasını gömmekti. Özellikle bir kişinin anne ve babasını uygun bir şekilde gömmesi Yahudilik imanına göre beşinci emrin bir bölümü kabul edilirken, neden önce bunu yerine getirip daha sonra İsa’yı takip edemezdi?


Bununla birlikte, bazı yorumcular adamın babasının henüz ölmediğini, hatta ölmek üzere dahi olmadığını; yani adamın İsa’ya aslında şunu söylediğini savunuyorlar: İzin ver, ailemle tüm meseleleri çözeyim, sonra Seni takip edeceğim.


İsa’nın cevabı bu yüzden öyleydi.


Başka bir öğrenciliğe çağrı, Matta 9:9–13 ayetlerinde yer alan, hor görülen bir vergi görevlisi olan Matta’nın çağrılmasıdır. İsa bu adamın yüreğini biliyordu; çağrıya gösterdiği tepkiden de anlaşıldığına göre hakikate açıktı. Metinlerden de gördüğümüz üzere, İsa Matta gibi bir adamı çağırmasının nasıl bir tepki meydana getireceğini kesinlikle biliyordu. Bizim bugünkü bakış açımıza göre, Matta gibi birini çağırmanın o günlerde insanların yerleşik düzenini nasıl rahatsız edebileceğini görmek zor. Burada gördüğümüz, müjde çağrısının gerçekten ne kadar evrensel olduğuna dair başka bir örnektir.


Matta 9:13 ayetini oku. Bağlam farklı olsa da, hayvan kurban etme fikrinin yerine İsa’nın kurbanlığını geçirdiğimizde, bu ilke bugün bile nasıl geçerlidir? Yani, ne kadar doğru olsalar da, dini inanç ve uygulamaların Allah’ın gözünde asıl önemli olan şeyleri yapmamızı engellememelerine nasıl dikkat edebiliriz?


Perşembe


22 Nisan


EK ÇALIŞMA: Ellen G. White, Çağların Arzusu kitabında 262—271. sayfalardaki [Sevgi Öğretmeni, s. 239—249] “Beni Pak Kılabilirsin” bölümünü oku.


Almanların bir özdeyişi var: “Einmal ist keinmal.” Sözlük anlamı: “Bir kez olan, hiç olmamıştır.” Bu, sadece bir kez gerçekleşen bir şeyin gerçekleşmiş sayılmadığı fikrinin deyimsel bir ifadesidir. Fark etmez. Yalnızca bir kez gerçekleşmişse, hiç gerçekleşmemiş olmasıyla aynıdır. Katılsanız da katılmasanız da, bu fikri Perşembe gününün dersi bağlamında, önce babasını gömüp daha sonra öğrenci olmak isteyen adama İsa’nın söylediği “Ardımdan gel, bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün” (Matta 8:22) sözlerini dikkate alarak düşünün. İsa yaşayan bir adamın ölü olduğunu ima ederek ne demek istedi? Şöyle ki, “Einmal ist keinmal,” yani “bir kez, hiçbir kez” ise, bu dünyada ardından gelecek bir sonsuzluk olmadan sadece bir kere yaşayacaksanız, siz de hiç doğmamış olsanız bir şey fark etmeyecekti demektir. Şu anda ölü olsanız da fark etmez (bkz. Yu. 3:18). Ahiret hayatına inanmayan dünyevî düşünürler, çok kısa süreliğine ve sadece bir kez yaşanan buradaki anlamsız hayatın harcanarak sonsuza dek kaybedildiğinden şikâyet etmişlerdir. Şu soruyu sormuşlardır: bu kısa sürenin ardından sonsuza dek yok olup unutulursak, bunun ne anlamı olabilir? Öyleyse, İsa’nın söylediği şeylere şaşmamalı. O, bu dünyanın özünde sunduğu gerçekten daha büyük bir gerçeği insanlara göstermeye çalışıyordu.


TARTIŞMA SORULARI:


Yukarıda sunulan fikir ışığında, geri dönerek Matta’da İsa’nın adama babasını gömmesi hakkında ne söylediğini oku. Bu bize yaptığımız her şeyde büyük resmi (“büyük” derken gerçekten büyük demek istiyoruz) akılda tutmanın ne kadar önemli olduğu hakkında ne demeli? Teolojimiz resmin gerçekten ne kadar büyük olduğunu anlamamıza nasıl yardımcı olur?


Allah’ın fiziksel şifa hakkındaki isteğini her zaman bilemeyiz, fakat ruhsal şifa hakkındaki isteğini her zaman biliyoruz. Bu senin dua yaşamını ne şekilde etkilemeli?


Senin için en önemli şeyler nelerdir? Bir liste yap ve derse getir. Önceliklerinden ne öğrenebilirsin? Önceliklerimiz bize kendimiz, dünya görüşümüz, Allah’a ilişkin görüşümüz ve birbirimiz hakkındaki görüşümüz konusunda ne öğretir? Aynı şeyi bir grup ateist yapsaydı liste ne kadar farklı olurdu?


Cuma


*23–29 Nisan


Görünen ve Görünmeyen Savaş


Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Mat. 11:11, 12; Va. 5:5; Mat. 12:25–29; Yşa. 27:1; Mat. 11:1–12; İbr. 2:14.


HATIRLAMA METNİ: “Vaftizci Yahya’nın ortaya çıktığı günden bu yana Göklerin Egemenliği zorlanıyor, zorlu kişiler onu ele geçirmeye çalışıyor.” (Matta 11:12).


Her gün yaşam tarzı, ilişkiler, kariyer, öncelikler, eğlence ve arkadaşlar konusunda önemli kararlar veriyoruz. Bu seçimlerin önemini tam olarak kavrayabilmek için, bunların aslında ne hakkında olduğunu kesin olarak anlamalıyız. Perdeyi aralayıp görünmeyen şeyleri görmemiz gerekiyor, zira Kutsal Kitap gördüğümüz şeyleri önemli derecede etkileyen görünmeyen bir gerçeklik olduğunu öğretiyor.


Bilim çağında yaşadığımız için görünmeyen gerçekliklere inanmakta zorlanmamalıyız. Röntgen ışınları, radyo dalgaları ve kablosuz iletişim gibi şeyleri bilen bizler, görmediğimiz şeylere rahatlıkla inanabiliriz. Yaptığımız her telefon görüşmesinde, ya da uydu bağlantısı sayesinde bir şeyler seyrettiğimizde veya dinlediğimizde, bu görülen (ve duyulan) tecrübeleri hakiki hale getiren görünmeyen gerçeklerin ortaya çıkardığı kabuller üzerinde çalışıyoruz.


Gerçekten, Mesih ile Şeytan arasındaki büyük mücadele, her gün tecrübe ettiğimiz görünen dünyanın görünmez arka planını şekillendirmektedir. Bu hafta Matta kitabında (ve başka yerlerde) bu görünmez güçleri ve bunların yaşamlarımızı ve seçimlerimizi nasıl etkilediğini gösteren bölümleri işleyeceğiz.


*30 Nisam Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. Ders


24 Nisan


Matta 11:11, 12


Kutsal Yazı Allah’ın sözüdür ve içinde kurtuluş planı açıklanır. Fakat bazı metinleri anlamak zor olabilir. Gerçi bu şaşırtıcı olmamalı. Ne de olsa doğal hayatın her yönünde anlaşılması zor bir şeyler buluyoruz. O halde bize ruhsal ve doğaüstü doğruları ve gerçekleri gösteren Allah’ın Sözü’nün bölümlerinin anlaşılması ne kadar daha zor olacaktır?


Ellen G. White bu konuyu çok açık bir şekilde ifade etti: “En mütevazı yaşam biçimleri, en bilge filozofların bile açıklayamayacakları bir mesele arz ederler. Her yerde aklımızın alamayacağı harikalar vardır. O halde ruhsal dünyada da anlayamadığımız sırlar bulunduğunu gördüğümüzde şaşmalı mıyız? Güçlük sadece insan aklının zayıflığında ve darlığındadır. Allah Kutsal Yazılar’da bize onların ilahî karakterine ilişkin yeterli kanıt vermiştir, öyleyse biz de O’nun takdirinin bütün sırlarını anlayamadığımız için O’nun sözünden şüphe etmemeliyiz.”—Mesih’e Doğru Adımlar, s. 106, 107 [Cennete Giden Yol, s. 83].


Örneğin, tüm Kutsal Yazılar arasındaki en zor bölümlerden biri Matta 11:11, 12 ayetleridir: “Size doğrusunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında Vaftizci Yahya’dan daha üstün biri çıkmamıştır. Bununla birlikte, Göklerin Egemenliği’nde en küçük olan ondan üstündür. Vaftizci Yahya’nın ortaya çıktığı günden bu yana Göklerin Egemenliği zorlanıyor, zorlu kişiler onu ele geçirmeye çalışıyor.”


Ayetleri oku. Bunları nasıl anlıyorsun? Neyi anlamıyorsun?


  1. ayetin bazı İngilizce çevirilerinin Türkçeye aktarımları şöyle: “Vaftizci Yahya’nın günlerinden bugüne dek, gökten gelen krallık zorla ilerliyor ve zorlu kişiler ona saldırıyor” (ISV). “Ve Vaftizci Yahya’nın vaaz etmeye başlamasından bugüne dek, Göklerin Krallığı zorla ilerliyor ve zorlu kişiler ona saldırıyor” (NLT).

Burada İsa bize ne diyor?


Dünyasal yaşamlarımızda dahi bize sır olarak kalan şeyler nelerdir? Örneğin, sırf güneş hakkında anlamadığımız birçok sır var diye güneşin var olduğuna inanmayı bırakıyor muyuz? Öyleyse, Allah’ın Sözü ve iman hakkındaki sorularla ilgili sırlar ne kadar daha çoktur?


Pazar


25 Nisan


Karanlığın Sınırları


Çağlar boyunca Kutsal Kitap öğrencileri Matta 11:12 ayetiyle sorun yaşamışlardır, çünkü burada krallığı ve insanları tanımlayan kelimeler hem olumlu hem de olumsuz anlamda kullanılabilir. Grekçe basmati fiili hem “zorla ilerleme” hem de “zorbalıktan muzdarip olma” anlamına gelebilir. Grekçe biastes sözcüğü ise “güçlü veya gayretli adamlar” ya da “zorba adamlar” anlamına gelebilir.


Öyleyse, bu ayet göklerin sakin ve mutedil krallığının, hiddetli insanların ona saldırıyor olmasından ötürü, zorbalıktan muzdarip olduğu anlamına mı geliyor? Yoksa göklerin krallığı olumlu anlamda zorla ilerliyor ve ona tutunan gayretli adamlar aslında Mesih’in takipçileri mi?


Mesih’in takipçilerinin krallığı arayışlarında böyle girişken, hatta zorlayıcı olmaları mümkün mü?


Aşağıdaki ayetleri oku. Yukarıda sorulan son soruya ışık tutabilecek ne söylüyorlar?


Mat. 10:34 _______________________________________________


Va. 5:5 __________________________________________________


Mik. 2:13 ________________________________________________


Bazı kişiler, Matta 11:12 ayetinin en olası yorumunun biazomai (genelde olumlu) ve biastes (genelde olumsuz) sözcüklerinin en genel kullanımlarını uygulamak olduğunu savunuyor, bu da bize şu yorumu veriyor: göklerin krallığı “karanlığın sınırlarını kutsal güçle ve muhteşem enerjiyle geri püskürterek” zorla ilerliyor; bu olurken “zorba ve açgözlü adamlar ise onu yağmalamaya çalışıyorlar.”—D.A. Carson, The Expositor’s Bible Commentary With the New International Version: Matthew [Yorumcunun Kutsal Kitap Şerhi, Yeni Uluslararası Tercüme İle: Matta], (Grand Rapids: Zondervan, 1995), s. 266, 267.


Bu yorum Matta’nın daha geniş müjdesine uygun gözüküyor. Hatta bu yorum Kutsal Kitap’a nüfuz etmiş olan fakat Yeni Ahit’te açık hale getirilen bir tema olan karanlık ile ışık, Mesih ile Şeytan arasındaki savaşı, yani daha büyük resmi de yakalıyor. Gerçekten de burada, görünen ve görünmeyen, olup bitenleri ne kadar anladığımız veya anlamadığımızdan bağımsız olarak hepimizin dâhil olduğu, hepimizin bir taraf seçtiği, hepimizin her gün tecrübe ettiği bir savaş var. Büyük mücadelenin ortasındaki yaşam tamamen bununla ilgili.


Pazartesi


26 Nisan


“Savaş Dünya Görüşü”


Dünkü derste gördüğümüz gibi, Matta 11:12 ayetinin mutlak anlamı ne olursa olsun, büyük mücadele gerçeğini ortaya çıkarmaya yardım ediyor. Bir mücadeleyi, yani bir savaşı resmediyor; bu savaş ise, Kutsal Kitap’ın diğer bölümlerinden de bildiğimiz gibi, temelde Mesih ile Şeytan arasındadır.


Aşağıdaki ayetler büyük mücadele gerçeğinin ışığında bize ne anlatıyor?


Mat. 12:25–29_____________________________-_______________


Yşa. 27:1 ________________________________________________


1Yu. 5:19_________________________________________________


Rom. 16:20 ______________________________________________


Yar. 3:14–19______________________________________________


Ef. 2:2; 6:10–13 ___________________________________________


Bu ayetler, hem Eski Ahit’te hem Yeni Ahit’te bulunan, çağdaş bir (Adventist olmayan) ilahiyatçının “Savaş Dünya Görüşü” olarak adlandırdığı, evrende doğaüstü güçler arasında devam eden ve hepimizin bir şekilde dâhil olduğu bir savaş fikrine işaret eden pek çok ayetten sadece bir kaçıdır. Tabi ki bu kavram Yedinci Gün Adventistleri için yeni değil. Kilisemizin ilk kurulduğu günlerden beri teolojimizin bir parçası olmuştur; hatta kilisemizin öncüleri daha kilise resmi olarak kurulmadan önce bu kavramı benimsemişlerdi.


Bu mücadele gerçeğinin kendi yaşamında hangi şekillerde tezahür ettiğini görüyorsun? Yapmak zorunda olduğun seçimlerde ve ayartılarla karşılaştığında nasıl gerçekleşiyor? Bu çatışma gerçeğini anlayışın doğru seçimler yapmana ve ayartılara karşı koymana nasıl yardımcı olabilir?


Salı


27 Nisan


Savaş Çirkinleştiğinde


Gördüğümüz gibi, İsa’nın Matta 11:12 ayetinde kayıtlı olan sözleri ne kadar derin olsa da, Allah’ın krallığının mücadelesiz veya kavgasız kurulmayacağını açıkça gösteriyor. Anladığımız kadarıyla bu kavga büyük mücadeledir ve bugüne kadar şiddetli bir şekilde sürmektedir. Günahın, Şeytan’ın ve kaybolmuşların nihaî olarak yok edilişine kadar da devam edecek. Bu süreç boyunca, zaman zaman çok çirkinleşebilir ve çirkinleşmektedir de.


İsa’nın Matta 11:12 ayetinde kayıtlı sözlerinin bağlamında, büyük mücadelenin hakikatini ve nasıl çirkinleşebileceğini görebiliriz.


Matta 11:1–12 ayetlerini oku. Burada çeşitli seviyelerde gerçekleşen büyük mücadele gerçeğini nasıl görüyoruz? Yani, büyük mücadele burada olanlara anlam vermemize nasıl yardımcı olur?


Öncelikle, liderlere Yahya’yı hapse atmayı kimin telkin ettiğini düşünüyoruz? Burada Şeytan’ın sadece Yahya’yı durdurmak için değil, aynı zamanda İsa’nın imanını zayıflatmak için de girişimde bulunduğunu görebiliriz. Ne de olsa, İsa’nın habercisi olan Yahya böyle bir son ile karşılaştıysa, İsa’nın Kendisi için nasıl bir umut olabilirdi ki?


Hem sonra şüphesiz ki Şeytan İsa’nın ve Yahya’nın takipçilerinin kendi kendilerine şu soruyu sormalarını sağlayabilirdi: Bu Nasıralı İsa birçok harika işler yapabiliyorsa ve bu kadar güçlüyse, neden Kendi kuzeni olan Yahya gibi imanlı ve iyi bir adamın zindanda çürümesine izin veriyor?


Ayrıca, Yahya’nın kafasına şüpheleri sokanın kim olduğunu sanıyoruz? Neden buradayım? Neden beni kurtarmıyor? Bu yüzden “ Gelecek Olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?” (Matta 11:3) diye sormasına şaşmamalı. Unutmayın ki bu Yahya, İsa’yı vaftiz eden, “Tanrı’nın Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu ” (Matta 3:16) gören ve göklerden gelen sesi “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” (Matta 3:17) dediğini işiten aynı Yahya’ydı. Şimdiyse, tüm olanlara rağmen, şüphelerle mi dolmuştu? Tabi ki, Yahya’nın durumu ne kadar kötüyse de, (en azından kısa vadede) daha da kötüye gidecekti ve bu sadece daha fazla şüpheyi beslemeye devam edebilirdi (Markos 6:25–28).


Şu anda şüphe etmene neden olan bir şey varsa, şüpheyi uzaklaştıracak ve Allah’ın iyiliğine güvenmen için tüm harika sebepleri fark etmeni sağlayacak ne gibi konulara odaklanabilir, üzerinde durabilir ve hakkında dua edebilirsin?


Çarşamba


28 Nisan


Kaybedilmiş Bir Dava


Tarih boyunca insanlar savaşlara girmişlerdir. İnsan doğasındaki bir şey, bir gruptan insanların diğerine mensup olanları katletmek ve eşyalarını yağmalamak istemesine sebep olmaktadır. Katherine Tait, babası İngiliz filozof Bertrand Rusell hakkındaki bir kitapta, babasının Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında Almanya’ya karşı savaş ihtimali üzerine İngiltere sokaklarındaki sevince ilişkin kaygısını yazdı. “O Victoria dönemine özgü iyimser bir kendiliğinden gelişim inancıyla, zamanı geldiğinde tüm dünyanın İngilizlerin bilgece yolunu takip ederek eskiden kalma barbarlıktan medeni bir kendi kendine yönetim biçimine geçeceklerine güvenerek büyümüştü. Sonra birden, sevgili yurttaşlarını Almanca konuşan çok sayıda insan kardeşlerini katletme beklentisiyle sokaklarda dans ederken buldu.”—My Father Bertrand Russell [Babam Bertrand Rusell] (İngiltere: Thoemmes Press, 1997), s. 45. Bu aynı düşünceyi tarih boyunca neredeyse tüm halklar arasında çoğaltınca, düşmüş insan doğası gerçeğini en önemli ve korkunç biçimlerinden birinde görüyoruz.


Şimdi, bu insan savaşlarının çoğunda, kimse sonucu önceden bilmiyordu. İnsanlar kazanan tarafta mı, kaybeden tarafta mı olacaklarını bilmeden savaşa gidiyordu.


Evrenimizin “Savaş Dünya Görüşü” içerisinde biz büyük bir avantaja sahibiz: savaşı halihazırda kimin kazandığını biliyoruz. Mesih bizim için kesin zaferi kazandı. Çarmıh’tan sonra, kimin Galip olduğuna ve galibiyetin meyvelerini kimlerin paylaşabileceğine dair soru kalmadı. Şeytan’ın davası gerçekten de kaybedilmiş bir davadır.


Aşağıdaki ayetler bize büyük mücadelenin sonucu hakkında ne diyorlar? İbr. 2:14, 1Ko. 15:20–27, Va. 12:12, 20:10.


Şeytan gökteki savaşı kaybettiği gibi, yeryüzündeki savaşı da kaybetti. Fakat nefret ve intikam duygusuyla hâlâ yutup yok edebileceği kişileri arıyor (bkz. 1Pe. 5:8). Mesih’in zaferi ne kadar tam olsa da, savaş halen şiddetle devam etmektedir ve tek korunağımız kendimizi zihnen ve bedenen kazanan tarafta konumlandırmaktır. Bunu da her gün yaptığımız seçimlerle gerçekleştiririz. Bizi zafer güvencesine sahip olduğumuz kazanan tarafa geçiren seçimleri mi, yoksa yenilginin kesin olduğu kaybeden tarafa geçiren seçimleri mi yapıyoruz? Ebedî kaderimiz bu sorunun cevabına bağlıdır.


Perşembe


29 Nisan


EK ÇALIŞMA: Aramızda büyük mücadele gerçeğini kim bilmez? Biz bu savaşı biliyoruz çünkü onu her gün içimizde hissediyoruz. Bozulmuş bir dünyada, korku ve acıyla lanetlenmiş bir dünyada yaşıyoruz. Yılanın bahçenin ortasındaki tek bir ağaçla sınırlanmadığı, fakat tüm bahçenin yılanlarla dolu olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Her çeşit yolla gelen, imanda ve duada gayretli olmayanları kolayca tuzağa düşüren ayartı fısıltılarıyla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bizi bekleyen pek çok tuzağa düşmememiz için, İsa’nın “Uyanık durup dua edin” dediğine şaşmamalı. Bu tuzakların Hristiyanlar için belki de en tehlikesi “Ayartıya yenik düştüğünde, çok ileri gitmiş olursun. Seni kollarına geri kabul edecek lütufkâr bir Allah yoktur” yalanına inanmaktır. Kim şu veya bu zamanda bu sesin kulaklarına fısıldadığını duymamıştır ki? Bu fikir bir bakıma doğrudur: bir kere bile olsa ayartıya yenik düştüğünüzde, kendinizi hiçbir zaman geri getiremeyeceğiniz kadar ileri gitmiş olursunuz. İsa işte tam da bu nedenle geldi, hepimizin düştüğü yerde bizim için zaferi kazandı ve zaferini bize sundu. Tüm müjde bunun hakkındadır, İsa büyük mücadelede bizim için kendi başımıza asla yapamayacağımız şeyi yapıyor. Ancak aynı zamanda, her gün, her saat, her dakika O’nun tarafında yer almayı seçmeliyiz, bunu da O’nun Sözüne itaat ederek ve bize sahip olabileceğimiz güvencesini verdiği zaferin vaatlerini talep ederek yapabiliriz, kurtuluşumuzun teminatı olarak da yalnızca O’nun bizim için sağladığı doğruluğa dayanırız.


TARTIŞMA SORULARI:


Dört bir yanımızda var olan, fakat duyularımızla hiçbir şekilde algılayamadığımız diğer bazı fiziksel gerçekler nelerdir? Tekrar, bu gerçek zihnimizin gözle göremediğimiz diğer güçlerin ve enerjilerin varlığına açılmasına nasıl yardımcı olmalı? Bu görünmeyen gerçeklerin varlığının farkında olmamız büyük mücadele gerçeğini anlamamıza nasıl yardımcı olabilir?


Birçok Hristiyan büyük mücadele görüşüne inanmıyor ya da bu mefhuma sahip değil. Bunu görmemeleri için ne gibi sebepleri olabilir? Buna karşı hangi iddiaları ileri sürebilirler ve bunları nasıl cevaplardın? Eğer birine büyük mücadele üzerine ders veriyor olsaydın, hangi ayetleri kullanırdın?


İsa’nın çarmıhta zaferi kazanmasının üzerinden çok uzun zaman geçmesine karşın neden hala buradayız sorusu ile nasıl başa çıkıyorsun? İsa ölümünün, dirilişinin ve göğe yükselişinin ardından neden hemen geri gelmedi ve şeytanı kesin olarak yok etmedi?


Cuma



*30 Nisan–6 Mayıs


Mesih’te Dinlenmek


Sebt Günü


KONUYLA İLGİLİ METİNLER: Mat. 11:28–30; 12:1, 2; Luk. 14:1–6; Yu. 5:9–16; Mat. 12:9–14; Yşa. 58:7–13.


HATIRLAMA METNİ: “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm” (Matta 11:28).


“Mesih yasanın canlı temsilcisiydi. O’nun yaşamında yasanın kutsal kaidelerine hiçbir şekilde itaatsizlik yoktu. Kendisini mahkûm etmek için fırsat kollayan tanıklardan oluşan bir ulusa ‘Hanginiz Bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir?’ diyebiliyor ve hiç kimse O’na karşı çıkamıyordu.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 287 [Sevgi Öğretmeni, s. 267].


İsa’nın hayatı Allah’ın yasasının, yani On Emrin anlamını tümüyle yansıtıyordu. O Allah’ın yasasının insanlar arasında, insan bedeninde yaşayan haliydi. Dolayısıyla, O’nun hayatını inceleyerek, emirleri tutmanın ne demek olduğunu ve emirleri kuru ve ruhsuz bir yasacılığa sapmadan tutmanın yolunu öğreniyoruz.


Tabi ki bu emirlerin içinde yedinci gün Sebti de yer alıyor.


Bu hafta Matta Kitabı’nı incelemeye devam ederken Sebt’le ilgili anlaşmazlıkların bazılarına bakacağız ve Sebt’i tutmanın anlamının İsa’nın yaşamında tezahür ettiğini göreceğiz. Zira yasa gerçekten de Allah’ın karakterinin yansımasıysa ve yasa İsa’da somutlaşmışsa, O’nun dördüncü emri nasıl tuttuğunu ve onun hakkında öğrettiklerini öğrenerek Allah’ın karakteri hakkında daha çok şey öğrenebiliriz; daha da önemlisi bu karakteri hayatlarımızda nasıl yansıtabileceğimizi öğrenebiliriz.


*7 Mayıs Sebt Gününe hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.


  1. Ders

1 Mayıs


Mesih’in Hafif Boyunduruğu


İsa, Matta 11:20–27 ayetlerinde kayıtlı olan sözlerine Celile’de O’nun hizmetini kabul etmeyen bazı şehirleri sertçe azarlayarak başlar. O’nun azarını ve mahkûmiyet uyarısını çok korkunç hale getiren şey, bu şehirlere gerçeği bilmeleri için büyük imkânlar verilmiş olmasıdır. O, yani Gerçek (Yu. 14:6), onların arasında bedende, yani bizzat bulunmuştu. Bu yeterli değilmiş gibi orada birçok “mucizeler” de yapmıştı (Mat. 11:20); buna rağmen tövbe etmeyi reddettiler. Gerçekten, Kendisi de Kefarnahum’da yaptığı “mucizeler” (Matta 11:23) Sodom’da yapılmış olsaydı, Sodom “bugüne dek ayakta kalırdı” dedi. Başka bir deyişe, onlar Sodomlulardan bile daha kötüydüler.


Bundan hemen sonra, 25–27. ayetlerde, İsa Baba’ya teşekkür ederek ve İkisi arasındaki yakın ilişkiden söz ederek O’na dua etmeye başlar. Ayrıca, bir bakıma bu şehirler tarafından reddedilişinin neden çok acı olduğunu daha da açıkça göstererek, her şeyin Kendisine Baba’dan verildiğini kabul eder.


Matta 11:28–30 ayetlerini oku. İsa burada ne diyor ve bu söyledikleri neden tam da az önce söylediklerinden hemen sonra, burada yer alıyor?


İnançsızlığı kınayıp Baba’yla yakınlığını yineledikten sonra, İsa yorgun olan herkese Kendisinde rahatlık sunuyor. Başka bir deyişle, İsa halka başkalarının Kendisini reddederek yaptığı hatayı yapmamalarını söylüyor. O söylediğini yapma yetkisine ve gücüne sahiptir; burada da O’na gelerek canlarınızın rahata kavuşacağını söylüyor. Bağlamı da dikkate aldığımızda, bu rahat O’nu reddedenlerin sahip olmadıkları ve olamayacakları huzuru, kurtuluş güvencesini ve umudu da kapsamaktadır.


İsa bize rahat vereceğini söylerken başka neyi kastediyor? Bu tembellik etmek anlamına mı geliyor? Her şeye kabul anlamına mı geliyor? Tabi ki hayır. İsa’nın bizim için çok yüksek standartları var; bunu Dağdaki Vaaz’da gördük. Fakat İsa’yla ilişki bizi yormayı amaçlamaz. O’ndan öğrenerek, O’nu ve karakterini örnek alarak, hayatın pek çok sıkıntı ve zahmetinden rahat bulabiliriz. Göreceğimiz üzere, bu rahatın bir ifadesi de Sebt gününü tutmakta bulunur.


İsa’nın burada bize sunduğu vaadi nasıl tecrübe ediyorsun? “Yumuşak huylu ve alçakgönüllü” olmanın hafif bir yük taşımayla ne ilgisi var?


Pazar


2 Mayıs


Bir Dinlenme Günü Hakkında Kargaşa


Hristiyan dünyasının çoğunun iddia ettiği gibi, yedinci gün Sebti yürürlükten kalktı, yerine başka gün geldi veya tamamlandıysa (her ne demekse), İsa neden Sebt gününün nasıl tutulması gerektiği konusuyla bu kadar çok ilgilendi?


Aşağıdaki ayetleri oku. Bu anlatımlarda, tartışmalı konular nelerdir ve neler değildir? Mat. 12:1, 2; Luk. 14:1–6; Mar. 2:23–28; Yu. 5:9–16.


İsraillilerin Babil’e sürgüne gitmelerinin bir sebebinin de ulusun Sebt gününü bozması olduğunu bilen Ferisiler, bunun tekrar olmasını engellemek istemişlerdi. Bu nedenle, Sebt gününün kutsallığı koruma düşüncesiyle, Sebt günü ne yapmaya izin verilip neye verilmeyeceği üzerine kurallar ve düzenlemelerden oluşan koca bir sistem meydana getirmişlerdi. Bu kurallardan bazıları nelerdi?


Bir tavuk Sebt günü yumurtlarsa, o yumurta yenilebilir mi? Ferisilerin çoğunluk görüşüne göre, tavuk yumurtası için beslenen bir tavuksa Sebt günü yumurtladığı yumurtayı yemek uygun değildi, zira tavuk Sebt günü çalışmış oluyordu. Fakat bir tavuk yumurtası için beslenen bir tavuk değilse, yani sadece besi amaçlı bir tavuksa, o zaman yumurtayı yemek uygundu, zira bu tavuğun öncelikli işi değildi. (Ayrıca, yumurtası için beslenen bir tavuğun Sebt günü yumurtladığı yumurtanın daha sonra o tavuğun Sebt’i bozduğu için öldürülmesi koşuluyla yenebileceği şeklinde bir fikir de vardı.)


Sebt günü aynada kendine bakman uygun mudur? Cevap? Hayır, çünkü beyazlamış bir saçını görürsen onu koparmaya teşvik olabilirdin ve bu da hasat gibi, dolayısıyla da Sebt gününün ihlali olurdu.


Sebt günü evinde yangın çıkarsa elbiselerini kurtarmaya çalışmak uygun mudur? Cevap: sadece bir takım elbiseni kurtarabilirsin. Fakat üzerine bir takım elbise giyersen, o zaman diğer bir takımı da kurtarabilirsin. (Bu arada, evin yanarsa söndürmek için Yahudi olmayan birinden yardım istemek uygun değildir, fakat Yahudi olmayan kişi kendiliğinden yangını söndürüyorsa bu uygundur.)


Sebt günü tükürmek uygun mudur? Cevap: taş üzerine tükürebilirsin, fakat yere tüküremezsin, zira kerpiç veya harç yapıyor olursun.


Gülüyor olabiliriz, ama sadece Sebt günü konusunda değil imanımızın her yönüyle ilgili olarak, aynı şeyi kendi yöntemlerimizle yapmaktan, yani gerçekten önemli olan şeyleri gözden kaybedip önemsiz şeylere odaklanmaktan nasıl kaçınabiliriz?


Pazartesi


3 Mayıs


İsa’nın Cevabı


İsa’nın içinde hizmet ettiği ortam böyleydi: Sebt gününü tutmak için gereken ancak Sebt gününün asıl amacını mahveden çok sert imkânsızlıklar. O gün işlerimizden dinlenmek için bir gündü; Allah’a ibadet ve iş günleri boyunca yapamadığımız şekilde diğer imanlılarla paydaşlık edebileceğimiz bir gündü; çocukların o gün anne–babalarının kendileri için diğer günlerde olabileceğinden daha müsait olduğunu bildiği bir gündü; özellikle Yaratıcımız ve Kurtarıcımız’ın bizim için yaptıklarına sevinme günüydü.


İsa’nın Ferisilerin ağır boyunduruğuna nasıl karşılık verdiğini görmek için Matta 12:3–8 ayetlerini oku. Ayrıca 1. Samuel 21:1–6 ayetlerini oku. İsa’nın burada yürüttüğü mantık nedir?


İsa onlara daha sonra çok daha güçlü bir tonda söyleyeceği şeyleri (bkz. Matta 23:23, 24) söylüyor ve onların gerçekten önemli olan şeylere odaklanmaları gerektiğini bildiriyordu. İsa, Davut’un kaçarken tapınaktan sadece rahiplerin yemesi gereken ekmekleri aldığı, bilinen hikâyeyi hatırlatıyor. O durumda, Davut’un ve beraberindekilerin aç oluşları başka bir amaca yönelik bir tapınak ritüelinden daha önemliydi. Aynı şekilde, İsa’nın takipçilerinin açlığı da, başka bir amaca yönelik Sebt ilkelerinden (ekin biçmekle ilgili) daha önemliydi.


İsa ayrıca rahiplerin Sebt günü tapınakta yaptıkları işi de örnek olarak veriyor. Sebt günü din hizmeti işi yapmaya izin verilmiştir. Aynı şekilde, Sebt günü İsa’nın maiyetindekilerin çalışmasına izin veriliyor, çünkü İsa ve O’nun işi tapınaktan daha büyüktü.


İsa’nın burada veya başka bir yerde Sebt’i tutma konusunda söylediği hiçbir şey, tuttuğumuz ilahî emrin önemini hiçbir şekilde azaltmadı. O onları Sebt’ten değil, Sebt’in ne olması gerektiğini gizleyen anlamsız kurallardan özgür kılmaya çalışıyordu; Sebt ise Yaratıcımız ve Kurtarıcımız olan Mesih’te sahip olduğumuz rahatın bir ifadesi olmalıdır.


“Mesih’in günlerinde Sebt o kadar çarpıtılmıştı ki, Sebt’in tutulması sevgi dolu Göksel Baba’nın karakterini yansıtmak yerine bencil ve keyfince hareket eden insanların karakterini yansıtıyordu.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 284 [Sevgi Öğretmeni s. 264]. Kendi davranışlarına bir bak ve bunların benlik ve keyfîlik karakterinden çok sevgi dolu Göksel Baba’nın karakterini yansıtmasını sağlamak için neler yapabileceğini kendine sor.


Salı


4 Mayıs


Sebt Gününde Şifa Vermek


Müjdeleri okumak ve yazarların kaydettiği İsa ile dini liderler arasında geçen tüm Sebt günü hadiselerini görmek oldukça ilginç. Eğer Sebt günü yürürlükten kaldırılmak üzere idiyse, neden dört Müjde yazarı da İsa’nın din önderleriyle Sebt gününü tutma konusundaki mücadelesini Müjdelere, bazı durumlarda pek çok anlatımla, dâhil etti? Müjdelerin İsa’nın hizmetinden yıllar sonra kaleme alındığını hatırladığımızda, bu nokta daha da dikkat çekici hale geliyor. Uzmanlar kesin tarihler konusunda farklı görüşlerde olsalar da, birçoğu müjdelerin İsa’nın ölümünden en az 20–30 yıl sonra kaleme alındığını düşünüyor. Öyleyse, yedinci gün Sebti (yaygın bir iddiaya göre) Pazar günüyle değiştirildiyse, bu değişiklik İsa’nın hayatının ilhamla yazılmış anlatımlarının hiçbirinde kesinlikle ima edilmedi. Dolayısıyla, yedinci gün Sebti’nin yürürlükten kaldırılmadığı, değiştirilmediği veya yerine başka gün getirilmediğine dair güçlü bir kanıtımız var, en azından İsa’nın dört müjdede kaydedilmiş bir emri veya örneğiyle böyle bir şey kesinlikle olmadı. Tersine, İsa’nın emirlerine ve örnekliğine odaklanacak olursak, müjdeler bize yedinci gün Sebti’nin geçerliliğinin devam ettiğini gösteriyor.


Matta 12:9–14 ayetlerini oku. Buradaki mesele nedir ve neden başka bir tartışma sebebi olabilir?


“Başka bir Sebt günü, İsa havraya girerken eli kurumuş bir adam gördü. Ferisiler ne yapacağını görmek için sabırsızlıkla O’nu izliyorlardı. Kurtarıcı Sebt günü şifa verdiğinde yasaları çiğneyen biri sayılacağını çok iyi biliyordu, yine de Sebt’i çevreleyen geleneksel taleplerin duvarlarını yıkmakta tereddüt etmedi... Yahudiler arasında benimsenen bir ilkeye göre, iyilik yapma fırsatı olduğunda yapmamak kötülük yapmak sayılıyordu; hayat kurtarmayı ihmal etmek öldürmek demekti. Böylece İsa öğretmenlere kendi alanlarında karşılık verdi.”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 286 [Sevgi Öğretmeni s. 266].


Yine, bir önceki Sebt olayında olduğu gibi, İsa insanlara yasanın daha yüce amacını, yani imanlı yaşamın yüce amacının tamamen neyle ilgili olduğunu göstermeye çalışıyordu. Bu adamlar insan ürünü kendi Sebt kurallarını bozmaktansa eli sakat olan adamı acısı ve ızdırabıyla baş başa bırakmaktan memnundular; bu kurallar o kadar çarpıktı ki, Sebt günü bir öküz kuyuya düşerse çıkarırlar, fakat bir insan kardeşlerinin acısını dindirmezlerdi.


Yerleşik inanç uygulamalarımızın imanımızı Allah’ın bizi çağırdığı şekillerde yaşamamızın önüne geçmemesi için ne kadar da dikkatli olmalıyız.


Çarşamba


5 Mayıs


Sebt Gününü Tutmak


Müjde kayıtlarından anlaşılabileceği üzere, İsa Sebt gününü yürürlükten kaldırmadı. Yaptığı tek şey, insanların sonradan üzerine koyduğu külfetli yüklerden kurtararak Sebt’i eski konumuna getirmek oldu. Yüzlerce yıl sonra Hristiyanlar hâlâ Sebt günü dinleniyor ve ibadet ediyorlardı. Beşinci yüzyılda yaşayan tarihçi Sokrates Skolastikus şöyle yazdı: “Neredeyse dünyadaki bütün kiliseler her hafta Sebt gününde kutsal sırları (Rabbin Sofrası’nı) kutluyorlardı, fakat İskenderiye ve Roma’daki Hristiyanlar eski bir gelenekten ötürü bunu yapmayı reddediyorlardı.”—Ecclesiastical History [Kilise Tarihi], 5. kitap, s.289. Şüphesiz, tüm bu olaylar hangi nedenle Müjdelere yazılmış olursa olsun, kimseyi Sebt’ten uzaklaştırmak için yazılmamıştı.


Matta 12:12 ayetini tekrar oku ve “Demek ki, Şabat Günü iyilik yapmak Yasa’ya uygundur” ifadesi üzerine odaklan. İsa’nın hitap ettiği en yakın bağlamda bu ne anlama geliyor? Ayrıca bize Sebt gününü tutmanın neyi içermesi gerektiğini söylüyor?


Yahudi yasası hayatı tehlikede olan birisine tıbbi müdahaleye izin verse de, İsa bunu daha da ileri götürdü. İyileştirmelerin, hatta belki başka bir gün yapılabilecek iyileştirmelerin, Sebt günü yapılmasına izin verildi. Tüm bunları aklında tutarak, Matta’nın daha sonraki bölümlerinde İsa’nın ne dediğine bak. “İşte böylece Göklerin Egemenliği için eğitilmiş her din bilgini, hazinesinden hem yeni hem eski değerler çıkaran bir mal sahibine benzer” (Matt. 13:52). Şüphesiz, İsa da açıkça yeni hazineleri ortaya çıkarıyordu.


İşaya 58:7–13 ayetlerini oku. Burada ifade edilen şey Rabb’i gerçekten takip etmenin ve Sebt günü dâhil olmak üzere yasanın ilkelerini hayata geçirmenin ne anlama geldiğini göstermeye nasıl yardımcı olur? Özellikle üç meleğin mesajları bağlamında, “duvardaki gedikleri onaran” ifadesini nasıl anlıyoruz?


Perşembe


6 Mayıs


EK ÇALIŞMA: Birisi şöyle demişti: “Din olsa da olmasa da, iyilik yapan iyi insanlar ve kötülük yapan kötü insanlar olacaktır. Fakat iyi insanların kötü şeyler yapması için din gerekir.” 1600’lü yıllarda Fransız mistik Blaise Pascal’ın ünlü bir ikazı: “İnsanoğlu dinî kanaatleri nedeniyle yaptıkları dışında asla sevinçle ve tam anlamıyla bir kötülük yapmaz.” Bir ölçüde abartılı olsalar da, maalesef bu düşüncelerde doğruluk payı var. Bu gerçek bu haftanın dersinde, Ferisiler ve Sebt günü bağlamı içinde görülebilir. “İsa Ferisilere Sebt günü iyilik yapmanın mı, kötülük yapmanın mı, can kurtarmanın mı, yoksa öldürmenin mi doğru olduğunu sorduğunda, onların kötü amaçlarını yüzlerine vurdu. İsa büyük kalabalıklara mutluluk getirip onların hayatlarını kurtarırken, Ferisiler kin ve nefretle dolu olarak O’nu öldürmenin yollarını arıyorlardı. Onların planladığı gibi, Sebt gününde bir kişiyi katletmek, İsa’nın yaptığı gibi hastaları iyileştirmekten daha mı iyiydi? Allah’ın kutsal gününde birini öldürmeyi düşünmek, merhamet işlerinde ifade bulan şekilde tüm insanları sevmekten daha mı doğruydu?”—Ellen G. White, Çağların Arzusu, s. 287 [Sevgi Öğretmeni, s. 267].


TARTIŞMA SORULARI:


İsa “Ben kurban değil, merhamet isterim” (Matta 12:7) derken ne demek istiyor? Cevabını hazırlarken şu ayetleri de düşün: Mat. 9:10–13, Hoş. 6:6 ve Yşa. 1:11–17.


Kutsal Yazılar’daki güçlü kanıtlara rağmen, sence neden birçok Hristiyan, hatta İsa’yı seven birçok iyi imanlı, Sebt gününü hâlâ ısrarlı bir şekilde reddediyor? Kutsal Kitap’taki kanıtları göstermenin yanı sıra, bu insanların Sebt gerçeği konusunda belki daha açık fikirli olmalarını sağlayabilmek için başka neler yapabiliriz?


Sebt gününü nasıl tutuyorsun? Sebt gününü tutmak sayesinde daha derin ve daha zengin tecrübeler kazanman için başka neler yapabilirsin?


İsa “boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir” dedi. Kendine şu soruyu sor: etrafındakilerin yüklerini azaltmalarına ve boyunduruklarını gevşetmelerine hangi şekilde yardımcı olabilirsin?