Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 2.çeyrek 2015 – Luka Kitabı

PDF İndir - Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – Sebt Günü Çalışma Kitapçığı – 2.çeyrek 2015 – Luka Kitabı

 

SEBT GÜNÜ

ÇALIŞMA KİTAPÇIĞI

STANDART VERSİYONU

ÖZDEYİŞLER

Yazar:

Jacques Doukhan

OCAK ŞUBAT MART

2015

 

Eski Antlaşma (Tevrat ve Zebur)    Yeni Antlaşma (İncil)

Yar   = Yaratılış                              Mat = Matta

Çık   = Çıkış                                  Mar = Markos

Lev   = Levililer                              Luk = Luka

Say   = Çölde Sayım                        Yu   = Yuhanna

Yas   = Yasa                                   Elç = Elçilerin İşleri

Yşu   = Yeşu                                  Rom   = Romalılara Mektup

Hak  = Hakimler                            1Ko = Korintlilere 1. Mektup

Rut   = Rut                                   2Ko = Korintlilere 2. Mektup

1Sa   = 1. Samuel                           Gal = Galatyalılara Mektup

2Sa   = 2. Samuel                           Ef    = Efeslilere Mektup

1Kr   = 1. Krallar                            Flp = Filipililere Mektup

2Kr   = 2. Krallar                            Kol = Koloselilere Mektup

1Ta  = 1. Tarihler                           1Se   = Selaniklilere 1. Mektup

2Ta  = 2. Tarihler                       2Se   = Selaniklilere 2. Mektup

Ezr   = Ezra                                   1Ti = Timoteyus’a 1. Mektup

Neh  = Nehemya                            2Ti = Timoteyus’a 2. Mektup

Est   = Ester                                  Tit   = Titus’a Mektup

Eyü  = Eyüp                                  Flm = Filimun’a Mektup

Mez  = Mezmurlar (Zebur)               İbr   = İbranilere Mektup

Özd  = Süleyman’ın Özdeyişleri         Yak   = Yakup’un Mektubu

Vai   = Vaiz                              1Pe = Petrus’un 1. Mektubu

Ezg   = Ezgiler Ezgisi                       2Pe = Petrus’un 2. Mektubu

Yşa   = Yeşaya                                1Yu = Yuhanna’nın 1. Mektubu

Yer   = Yeremya                             2Yu = Yuhanna’nın 2. Mektubu

Ağı   = Ağıtlar                                3Yu = Yuhanna’nın 3. Mektubu

Hez  = Hezekiel                             Yah = Yahuda’nın Mektubu

Dan  = Daniel                                Vah = Vahiy (Esinleme)

Hoş  = Hoşea               

Yoe   = Yoel

Amo = Amos

Ova  = Ovadya

Yun  = Yunus

Mik  = Mika

Nah  = Nahum

Hab  = Habakkuk

Sef   = Sefanya

Hag  = Hagay

Zek  = Zekarya

Mal  = Malaki

 

İçindekiler

    1.. “Bilgelik Çağrısı” (27 Aralık–2 Ocak)................................................................... 6

    2.. Kulaktan Ayağa Kadar (3–9 Ocak)....................................................................... 13

    3.. Ölüm Kalım Meselesi (10–16 Ocak)................................................................... 20

    4.. İlahi Bilgelik (17–23 Ocak)...................................................................................... 27

    5.. Doğruların Bereketleri (24–30 Ocak)............................................................... 34

    6.. Her Gördüğün Şeye Kanma (31 Ocak–6 Şubat)........................................... 41

    7.. Kavgalara Karşı Muamele (7–13 Şubat).......................................................... 48

    8.. Bilgelik Sözleri (14–20 Şubat)............................................................................... 63

    9.. Gerçeğin Sözleri (21–27 Şubat)............................................................................ 70

10.. Maskenin Arkasında (28 Şubat–6 Mart)........................................................... 77

11.. İmanda Yaşamak (7–13 Mart)................................................................................ 84

12.. Bilgenin Tevazusu (14–20 Mart).......................................................................... 91

13.. Kadınlar ve Şarap (21–27 Mart)........................................................................... 98

Editör Ofisi  12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904

Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.adventistler.com

Yazar                                                                          Pacific Press Koord.

Jacques Doukhan                                                     Wendy Marcum

                                                                                    

                                                                                    

Editör                                                                         Kapak & Sayfa Tasarım

Clifford R. Goldstein                                                AngelOS

                                                                                    

Editör Sekreteri                                                         Çeviri

Soraya Homayouni                                                   AngelOS

Bu kitapçık Yedinci-Gün Adventistleri Genel Konferansı Yetişkinler için Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması Sebt Okulu Geliştirme Komitesinin yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık bu komitenin görüşlerini yansıtmakta olup sadece veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.

İstek Adresi                            Web:         www.adventistler.com

Email:   irtibat@adventistler.com

 

K

utsal Kitap’taki birçok kitap, derin ruhsal ve teolojik gerçeklerle doluyken, Özdeyişler kitabı, günlük yaşam için pratik, dünyaya yönelik tavsiyelerle doludur.

Kısa, iyi dengelenmiş, şiirsel, esprili ve çoğunlukla nükteli haliyle özdeyişler evrenseldir, kolay ezberlenir ve maksadını iyi anlatır, hatta bazen dokunaklı söylevlerden ve sert tartışmalardan bile daha etkilidir.

Örneğin: “Ey tembel kişi, git, karıncalara bak, onların yaşamından bilgelik öğren” (Özd 6:6). Veya: “Çölde yaşamak, can sıkıcı ve kavgacı kadınla yaşamaktan yeğdir” (Özd 21:19). Ya da: “Düşmanın acıkmışsa doyur, susamışsa su ver. Bunu yapmakla onu utanca boğarsın ve RAB seni ödüllendirir” (Özd 25:21, 22). Böyle bir benzetmeyi kim unutabilir ki?

Özdeyişler kitabı, nesiller boyu birikmiş bir bilgeliğin tanıklığıdır. Onun insan yazarları arasında Kral Süleyman (Özd 1:1–9:18, 10:1–22:16, 25–29); kadim Yakın Doğu diyarından gelen bilinmeyen “bilge adamlar” (Özd 22:17–24:22, 24:23–34); ve İsrailli olmayan Agur (Özd 30:1–33) bulunmaktadır. Kitap, Kral Hizkiya’nın derlemelerini bile onaylamaktadır (Özd 25:1). Bazı durumlarda, kitap kadim Yakın Doğu metinlerini yansıtmaktadır, özellikle kadim Mısır’dan olanları.

Bununla birlikte Özdeyişler kitabı Allah’ın Söz’üdür, çünkü yazarlar katkılarını hep birlikte ilahi bir ilham altında sunmuşlardır. Allah ayetlerde nadiren açıkça anılsa da, O her zaman mevcuttur: pazarda nerede isek veya yiyor, içiyor, çalışıyor, alıyor, satıyor, sohbetleşiyor ve seviyorsak, Rab de oradadır. Özdeyişlerdeki Tanrı, ister kâhin isterse sıradan bir mümin olsun, sadece dindar bir kişinin Tanrısı değildir. Burada dindarlık, çalışma giysilerine bürünmüştür.

Özdeyişler kitabı aynı zamanda Allah’tan korkmanın ne demek olduğunu öğretir (Özd 1:7, 31:30), sadece inanlı topluluğu içinde değil, aynı zamanda günlük yaşamımızda da; zira yaşam tarzımız, vaaz ettiğimiz, dua ettiğimiz hatta adadığımız yoldan çok daha etkilidir (Özd 28:9, 15:8).

Özdeyişler’de, Rab’bi “yaptığın her işte” (Özd 3:6) andığında, “bilgelik” kazanacağın açıklanmıştır; yani bilgelik imanda ve itaatte yaşamaktadır; Yaratılış’ın Allah’ı huzurundaki insan açısından ne anlam taşıdığıyla ilgilidir.

Özdeyişler kitabından, pratik bir tarzda ama sağlam bir şekilde nasıl bilge olunacağını öğreniriz. Kitap şu gibi sorulara yanıt verir: Çocuklarıma neyi, nasıl öğretmeliyim? Nasıl mutlu ve başarılı olabilirim? Neden para sorunlarım var? Mesleğimde nasıl ikramiye alabilirim? Cinsel ayartılara nasıl direnebilirim? Hiddetime veya dilime nasıl hakim olmalıyım?

Sonuçta, aslında bilgeliğin entelektüel olması gerekmez. Tam tersine beyin gücünden en çok emin olan kişi, budalayı oynama tehlikesi altındadır, zira en zeki kişi bile çok az şey biliyordur. Kişi kendisinin zaten bilge biri olduğunu düşünürse, daha çok bilgiye sahip olmasının gereksiz olacağı sonucuna varabilir. Buna karşın bilgeliğin ön şartı, alçakgönüllü olmak, ihtiyacımızı hissetmek ve bilgelik için dua etmektir.

Özdeyişler derin ve zengindir, birçok konuyla meşgul olur. Burada zaman elverdiğince bazı konuları seçip ele alacağız. Hepsini ele alamayız ama sahip olduklarımız aslında duayla dolu bir çalışmaya değecektir.

Jacques B. Doukhan, İbranice ve Eski Ahit Tefsiri profesörü olup, Andrews Üniversitesi Yedinci–Gün Adventistleri Teolojik Seminerinde, Musevi–Hıristiyan Araştırmaları Enstitüsü direktörüdür. Fransız vatandaşı (Cezayir doğumlu) olan Doukhan, Strasburg Üniversitesinde doktora yapmıştır ve Andrews Üniversitesinde teoloji doktoru ünvanına sahiptir.

 

*27 Aralık–2 Ocak

“Bilgelik Çağrısı”

Sebt Günü

Konuyla İlgili Metinler: Özdeyişler 1–3, Yar 1:1, Çık 19:16, 20:20, Özd 11:30, 13:12, 15:4.

Hatırlama Metni: “RAB korkusudur bilginin temeli. Ahmaklarsa bilgeliği ve terbiyeyi küçümser” (Özdeyişler 1:7).

A

den’den beri insan trajedisinin kökeni, yanlış seçimlerde yatmaktadır. “Anlayış sahibi olan Gerçek Kişi yerine aldatıcıyı dinlediğinden dolayı insan her şeyi kaybetmiştir. Kötüyü iyi ile karıştırmak suretiyle kafası da karışmıştır.”—Ellen G. White, Education, S. 25.

Özdeyişler kitabı, doğru seçimler yapmamız, aldatıcının değil de Allah’ın yolunu seçmemiz konusunda bizlere her konuda yardımcı olur. Oğluna konuşan anne veya babanın gayesi, onu sadece yanlış tercihlere karşı uyarmak değil, aynı zamanda doğru olanı yapmak konusunda onu teşvik etmek içindir. Bu çok önemlidir, zira yaptığımız seçimler aslında ölüm kalım meselesidir.

Özdeyişler’in ilk üç bölümü, bu eğitim metodunu betimlemektedir. Kitabın gayesini açıkladıktan: “bilgeliği anlamak” (Özd 1:2), ve kitabın vecizesini ortaya koyduktan: “RAB korkusudur bilginin temeli” (Özd 1:7, Özd 9:10 ile karş.) sonra yazar ahmaklıkları dinlemememiz konusunda sık sık uyarmakta, göksel bilgelik çağrısına yanıt vermeye teşvik etmektedir.

*3 Ocak Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

 

28 Aralık

   

Bilgeliğin Başlangıcı

Özdeyişler 1:1–6’daki “Davut oğlu İsrail Kralı Süleyman’ın özdeyişleri” (Özd 1:1) başlığı, bu özdeyiş ile 1Kr 3:5–14 arasında bir bağ kurar. Krallar’da (Özdeyişler kitabında olduğu gibi) Süleyman, Allah’tan bilgelik bekleyen bir oğul olarak temsil edilmiştir. Ayrıca her ikisinin de Süleyman’ı “Davut’un oğlu” olarak anmasına ek olarak, iki ayet önemli ortak ifadeleri paylaşmaktadır: “anlamak,” “bilgelik,” “yargı.” Bunlar sadece kitabın arkasındaki motif olarak Süleyman’ı teyit etmekle kalmaz, aynı zamanda Özdeyişler’de insanın Allah’tan gelen bilgeliği araştırdığını gösterirler.

Özdeyişler 1:7’yi okuyun. Bilgelik nedir? “RAB korkusu” nedir? Bu iki kavram birbiriyle nasıl ilişkilidir?

Burada geçen “bilgelik” ifadesi, dini bir tecrübe olarak tarif edilmiştir. Rab korkusuyla ilişkilidir. İbrani dininin bu önemli kavramı, Özdeyişler’in anahtarıdır. Sürekli yinelenmesinin yanında, tüm kitabın çerçevesini oluşturur (Özd 1:7, 31:30).

Rab korkusunun, ilahi cezaya karşı batılca ve çocukça bir korku duymakla ilgisi yoktur. Aksine her zaman ve her yerde, Allah’ın şahsi varlığının aşırı ölçüde farkına varmak olarak anlaşılmalıdır. Rab korkusu, insanların Allah’ın Sina’daki vahyine (Çık 19:16, 20:20) tepkisini karakterize etmişti, tıpkı Allah’ın onlarla yaptığı antlaşmaya yanıt olarak insanların da O’na sadık kalması ve sevmesi konusundaki taahhütlerini açıkladığı gibi (Yas 10:12).

Kısacası, Allah’tan korkmak, O’na sadık kalmak ve O’nu sevmek demektir.

“RAB korkusudur bilginin temeli (başlangıcı)” ifadesi, bilgeliğin bu “korkuyu” başlatması demektir. “Başlangıç” (reşit) için kullanılan İbranice sözcük, Yaratılış öyküsündeki ilk sözcüğe işaret etmektedir (Yar 1:1). O halde bilgelikteki ilk ders, bizlere yaşam ve soluk veren ve her zaman mevcut olan—seven, adil ve kefaret eden—bir Allah’ın Yaratıcımız olduğunu anlamaktır (Yu 3:16, Mez 89:14, İbr 9:12).

Bizlere Allah’tan hem korkmamız hem de sevmemiz söylenmiştir. Bu iki kavram, Rab ile olan tecrübende nasıl birbiriyle ilişkilidir?

 

29 Aralık

   

Gerçek Eğitim

Özdeyişler 1:8–19’u okuyun. Bu ayetlerde hangi iki zıt “eğitim” yolu sergilenmektedir? Sadece ebeveynler için değil, aynı zamanda Rab’den korkan herkes için buradaki temel mesaj nedir?

Eğitim her şeyden evvel bir aile meselesidir ve gerçek eğitim en başta ebeveynlerden gelir. Bu ayetlerde, bu eğitim “talimat” ve hatta “yasa” olarak anılmıştır. Yasa’nın İbranicesi olan torah (tevrat), “yön” demektir. Ebeveynler çocuklarını doğru yönlendirmelidirler. Buna karşın diğer tarz “eğitim” tanımlanmamış ve adlandırılmamıştır. Sadece yanlış yöne götüren günahkârların sesi olarak tanınmıştır.

Ayrıca, birçok kez tekrarlanan, cinsiyet ayrımı anlamında ele alınmaması gereken “oğlum” sözcüğü, ebeveynlerin talimatını vurgulamaktadır. Her ebeveyn—“baban,” “annen”—tekil olarak açıkça tanımlanmış ve şahsen belirtilmişken, diğer taraf isimsiz, çoğul “günahkârlardır.”

“Rab, bilgeliğiyle ailenin bütün eğitim vasıtalar içinde en büyüğü olduğunu belirtmiştir. Çocuğun eğitiminin başladığı yer aile yuvasıdır. Burası onun ilk okuludur. Burada, eğiticileri olarak ebeveyniyle ona tüm yaşamı boyunca kılavuzluk edecek dersler öğrenir. Yuvanın eğitimsel etkisi, iyi veya kötü için kalıcı bir güçtür. Eğer çocuk burada doğru eğitilmezse, onu kendi seçtiği vasıtalarla Şeytan eğitecektir.”—Ellen G. White, The Adventist Home, S. 182.

Ailevi eğitim adına en iyi kanıt, onun sonuçlarıdır. Bunlar, karakterin dahili vasıfları olup, tıpkı süsler gibi başın üzerinde ve boynun etrafında yer alırlar. Ortadoğu kültüründe, değerli miraslar olarak ebeveynlerden çocuğa birbirinden güzel yakalıklar ve çelenkler devredilir. Ancak eğitim, maddi zenginliklerden çok daha önemlidir. Çocuklarımızla geçirdiğimiz zaman, işlerimizde harcadığımız zamana nazaran, onlar açısından çok daha büyük değer taşır. Ayrıca bireyin yüzünün de yer aldığı boyun ve başın anılması, eğitimin onun kişiliğini şekillendirmesini akla getirmektedir. Budalalık ve günahkârlık yolunda sadece ayaklar anılmaktadır (Özd 1:15), öyle ki bu da oğulun kişiliğini kaybettiği yanlış yoldur.

Kültürün, toplumun, dostların ve hatta ailenin yolumuza serdiği denenmelere karşı direnmeyi nasıl öğrenebiliriz?

 

30 Aralık

  

Bilgelik Çağrısı

Özdeyişler 1:20, 21’i okuyun. Burada bilgelik nasıl temsil edilmektedir? Bizlere ne söylenmektedir?

Günahkârlar “pusuya yatanlar” ve “gizlice pusu kuranlar” (Özd 1:11, 18) iken, bilgelik “dışarıda yüksek sesle haykırır” (Özd 1:20), “kalabalık sokak başlarında bağırır” (Özd 1:21) ve “sözlerini duyurur” (Özd 1:21). Bilgelik burada şahsileştirilmiştir ve onun teklifi sokaktaki erkeğe ve kadına verilmiştir. Bu, gerçek iş yaşamında herkes içindir. Birçok ürünün ve satıcının gürültüsü ve rekabeti arasında bilgelik çağrısı yüksek sesle olmalıdır; aksi takdirde diğer birçok sesin yaygarası içinde duyulamaz.

Özdeyişler 1:22–32’yi okuyun. Bilgeliği reddetmenin sonucu nedir?

İnsanların bilgeliği reddetmesinin sebebi, bilgeliğin kendisinden kaynaklanmaz, her şey bunu reddedenin karakterine bağlıdır. Bunlar, sanki kendileri en iyisini biliyorlarmış gibi kibir ve vurdumduymazlık olarak tarif edilmiştir (Özd 1:25, 30. ayet ile karş). Buradaki ima, bilgeliğin saf ve basit insanlar için olduğu yolundadır. Ancak bilgeliği reddedenler basit ve saf olsalar da, onlar “bilgiden nefret eden” (Özd 1:22; 29. ayet ile karş.) aptallardır.

Bilgeliği reddedenler, bu reddedişlerinin ürününü biçeceklerdir. Rab’den korkma seçimini reddedenler, kendilerinden hoşnut olacaklar: onlar “kendi düzenbazlıklarına doyacaklar” (Özd 1:31). Eğer yukarıdan gelen bilgeliği reddedersek, çoğunlukla kendimiz için ürettiğimiz masallara ve yalanlara inanırız ya da başkalarının bizler için ürettiği masallara ve yalanları aynen kabul ederiz. Bu yolla, Allah’ı putlarla takas ederiz. İronik olarak dini küçümseyenler, onları basit ve saf kişiler olarak adlandırarak alay edenler, çoğunlukla bir bakıma batıl inançlı olup, sonuçta kalbin en temel ihtiyaçlarını bile hiçbir zaman karşılamayacak fani ve yararsız şeylere değer veren insanlardır.

Özdeyişler 1:33’ü okuyun. Daha önce verilen bağlama istinaden, burada bizler için hangi vaat ve umut bulunmaktadır? Bu vaat, kendi yaşantımızda nasıl gösterilmiştir?

 

31 Aralık

  

Bilgeliğin Yararı

Özdeyişler 2:1–5’i okuyun. “RAB korkusunu” anlamanın koşulları nelerdir? Bu konuda hangi seçimleri yapmalıyız?

Eğitim sürecindeki üç aşamayı belirtmek açısından üç kez “–se” şart takısı içeren cümle kurulmuştur. Birinci “–se,” dinlemenin pasif aşamasını tanıtmaktadır; yani bilgelik sözlerine dikkat verip, sadece alıcı olmak (Özd 2:1, 2). İkinci “–se,” bilgelik için aktif bir şekilde yalvarmak ve rica etmek (Özd 2:3). Üçüncü “–se,” “gizli hazinelere” yönelik bilgeliği araştırma ve aramada tutkulu bir şekilde çaba göstermek (Özd 2:4).

Özdeyişler 2:6–9’u okuyun. Doğruluğu anlamanın şartları nelerdir? Bilgelik kazanmada Allah’ın sorumluluğu nedir?

  1. ayetteki “RAB verir” ifadesinin, 5. ayetteki “RAB bilgisini anlarsın” ifadesine bir yanıt olduğuna dikkat edin. Kurtuluş gibi bilgelik de Allah’tan gelen bir armağandır. İlk paragraf insani süreci tarif etse de, bu paragraf ilahi işi tarif etmektedir: Bilgeliği O verir; bilgeliği O alır; ve bilgenin yolunu O korur ve gözetir.

Özdeyişler 2:10–22’yi okuyun. Bilgelik nihayetinde kalpte yerini bulduğunda ne olur?

“Bilgelik kalbine girdiğinde,” dönüşümün son safhası başlar. Sadece Rab’bi anlamaktan dolayı mutlu olmakla kalmayacağız, bu ruhlarımız için de zevkli bir tecrübe olacaktır (Özd 2:10). Ayrıca kötü yoldan korunacak (Özd 2:12), kötülüğün cazibesinden sakınacak (Özd 2:16) ve doğruluk yolunda yürüyeceğiz (Özd 2:20).

Özdeyişler 2:13, 17’yi okuyun. Kötülüğün ilk adımı nedir ve nereye götürür?

Günahkâr olsak da, kötü yola düşmek zorunda değiliz. Yanlış yolda oldukları tasvir edilenler, önce doğru yolu terk etmek zorundadırlar. İşte o zaman kötülüğün sadakat eksikliğinden oluştuğu anlaşılır. Günah gizlice ve masum olarak başlar, fakat çok geçmeden günahkâr sadece kötülük yapmakla kalmaz, ondan hoşlanır da.

Allah korusun, eğer kötülük yapmaktan hoşlanıyorsan, kendin hakkında ne düşünmelisin? Daha da kötüsü, ya bunu kötülük olarak algılamıyorsan?

 

1 Ocak

  

Unutma!

Özdeyişler 3:7’yi okuyun. Birinin kendisini bilge olarak görme tuzağı nedir?

Birinin kendisini bilge olarak görmesi, o kişinin bilge olmak için Allah’a ihtiyaç duymama yanılgısını doğurur. Bu çaresiz bir durumdur. “Akılsız bile ondan daha umut vericidir” (Özd 26:12). Yinelersek, bilgelik dini bir taahhüt olarak tarif edilmiştir. Bilge olmak demek Allah’ın buyruklarını tutmak (Özd 3:1), “sevgi ve sadakatten” (Özd 3:3) ayrılmamak ve “RAB’be güvenmektir” (Özd 3:5). Bilgelik, Allah ile samimi bir ilişkiyi içerir. Allah’ın etkisine şahsi yanıtımızın bulunduğu yer olan kalbin sürekli anılmasına dikkat edin (Özd 3:1, 3, 5). (Bilgeliğin girmesi gereken yer olarak kalp zaten Özdeyişler 2:10’da anılmıştı.)

Özdeyişler 3:13–18’i okuyun. Bilgelik armağanıyla hangi ödüller gelir?

Bilgelik yaşam ve sağlıkla ilişkilendirilmiştir (Özd 3:2, 8, 16, 18, 22). Kitapta birkaç kez tekrarlanan bir vaat olarak (Özd 11:30, 13:12, 15:4), en fazla hatırlatılan imgelerden biri de “yaşam ağacıdır” (Özd 3:18). Bu mecaz, Aden Bahçesi’ni ima eder. Bu vaat, bilgelik kazanmanın sonsuz yaşamı sağlayacağı anlamına gelmez; aksine Aden’deki ilk ebeveynlerimizin Allah ile birlikte yaşadığı yaşam kalitesinin bir ölçüde telafi edilebileceğini telkin eder. Allah ile yaşarsak, Aden hakkında birtakım izler, ipuçları edinebiliriz; bundan da öte, bu kaybolmuş krallığın vaat edilen telafisini umut etmeyi öğrenebiliriz (Bkz. Dan 7:18).

Özdeyişler 3:19, 20’yi okuyun. Bilgelik ihtiyacı neden çok hayatîdir?

Yaratılış öyküsünün bu beklenmedik iması, bu bağlamda uygun değilmiş gibi görünebilir. Ancak Yaratılış’ta bilgeliğin kullanılışı, 18. ayetteki bilgeliği yaşam ağacıyla ilişkilendiren iddiayı pekiştirmektedir. Eğer Allah gökyüzünü ve yeryüzünü yaratmak için bilgelik kullandıysa, o zaman bilgelik önemsiz bir şey değildir. Bilgeliğin kapsamı evrenseldir, dünyevi varlığımızın sınırlarının ötesine uzanır. Bilgelik aynı zamanda sonsuz yaşamımızı da etkiler. Bu ders, Aden Bahçesini hatırlatan yaşam ağacında da ima edilmiştir. Bu perspektif ayrıca, “Bilge kişiler onuru miras alacak” (Özd 3:35) pasajındaki vaadi de içermektedir.

 

2 Ocak

  

Ek Çalışma: Ellen G. White, “Hidden Treasure,” S. 111–114, Christ’s Object Lessons; “A Blessing in the Home,” S. 334, Messages to Young People; “Study of Physiology,” S. 197, 198, Education; Ellen G. White Comments, S. 1156, The SDA Bible Commentary, Cilt 3 kitaplarını okuyun.

“Gençliğin, Allah’ın ‘yaşam kaynağı’ Mezmur 36:9 olduğu konusunda Kutsal Kitap’ta geçen derin gerçeği anlaması gerekir. O, sadece her şeyin kaynağı olmakla kalmayıp, canlı olan her şeyin yaşamıdır. Güneş ışığında, saf ve serin havada, vücudumuzu geliştiren, destekleyen ve güçlendiren yiyeceklerle aldığımız her şey, O’nun yaşamıdır. Her saat, her an mevcudiyetimiz O’nun yaşamı sayesindedir. Günahla çarpıtılmadığı sürece, O’nun tüm armağanları yaşama, sağlığa ve coşkuya yöneltir.”—Ellen G. White, Education, S. 197, 198.

“Birçokları Allah’a bağlılığın, sağlık yönünden ve sosyal yaşamdaki mutluluk açısından zararlı olduğuna inanır. Ancak bilgelik ve kutsallık yolunda yürüyenler, ‘şimdiki ve gelecek yaşamın vaadini içeren Tanrı yolunda yürümenin her yönden yararlı’ olduğunu anlayacaklardır. Onlar yaşamın gerçek zevklerinden haz almanın farkındadırlar.”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 3, S. 1156.

Tartışma Soruları:

¤ Bilgelik ve bilgi arasındaki fark nedir? Bir insan nasıl çok şey bilip de bilge olamayabilir? Her şeyden evvel, çok zeki olup da hiç bilgeliğe sahip olmayan birini kim şahsen tanımamıştır veya duymamıştır?

   

¤ “RAB korkusu” fikri üzerinde derince düşünün. Eğer “sevgide korku yoktur” (1Yu 4:18) ise, Rab’den korksak bile, O’nu yine de nasıl severiz? “RAB korkusu”nda, adalet ve sevgi arasındaki gerilimi nasıl bağdaştırabiliriz?

¤ “Birinin gözünde bilge” olmak neden tehlikeli bir durumdur, özellikle de insan kalbinin ne kadar bozuk olduğunu göz önüne aldığımızda ve istediğimiz herhangi bir davranışı haklı çıkarmanın çok kolay olduğu bir ortamda? En kötü davranışları bile haklı çıkaranları düşün. Aynı şeyi yapmadığımızdan nasıl emin olabiliriz?

Güneşin Batışı: 16:46 (İstanbul)

 

*3–9 Ocak

Kulaktan Ayağa Kadar

Sebt Günü

Konuyla İlgili Metinler: Özdeyişler 4, 1Kr 3:9, Mat 13:44, Özdeyişler 5, 1Ko 10:13, Özd 6:1–19.

Hatırlama Metni: “Gideceğin yolu düzle, o zaman bütün işlerin sağlam olur. Sapma sağa sola, ayağını kötülükten uzak tut” (Özdeyişler 4:26, 27).

B

ilim göstermiştir ki, dinlemek nasıl yürüyeceğimize etki etmektedir, hatta dengemiz bile ne kadar iyi duyduğumuzdan etkilenmektedir. O halde eğitim veya bilgi—yani duyduklarımız—nasıl yaşadığımız açısından çok önemlidir. “Bilgeliğe ilk adım onu sahiplenmektir,” demektedir Özdeyişler 4:7.

Ancak eğitim ne kadar iyi olursa olsun, öğrenci dikkatini vermek zorundadır. Bu yüzden eskiden Mısırlı öğretmenler boşuna şöyle dememişlerdi, “çocuğun kulağı sırtındadır; vurulunca dinler.” (Mısır sanatında öğrenciler sık sık sırtında büyük kulaklarla temsil edilirlerdi.)

Sadece doğru ve yanlış hakkında bir şeyler bilmek yeterli değildir; nasıl yanlışı değil de doğruyu seçtiğimizi bilmek de önemlidir. Bilgelikte ilerleme, yanlış yöne sapmamamız için doğru talimatları duymayı, öğrendiklerimizi takip etmeyi ve itaati de içerir.

*10 Ocak Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

 

 4 Ocak

  

Dinle!

Özdeyişler 4’ü okuyun. Burada hangi pratik gerçek vardır ve Allah’a sadakat içinde yaşamaya çabalarken, bunu yaşamımıza nasıl tatbik edebiliriz?

Eğitimde “dinleme” eylemi, ilk adımı oluşturur. İbranice düşüncesine göre bilgeliğin ve zekânın konumu, beyin değil kulaklardır. Bu da bir sorunu çözmeden veya kavramadan önce onu duymamız gerektiğini akla getirir. Yani dinlemek zorundayız. Süleyman bilgelik isterken, özellikle “sezgi dolu (duyan) bir yürek” (1Kr 3:9) rica etmişti.

O halde bilgeliğin ilk eylemi, “dinlemektir,” böylece bilgeliğin harici bir kaynaktan (buradaki durumda ebeveynler) geldiğini anlıyoruz. Bilgeliği kendi başımıza keşfedemeyiz. Bir bireyin tek başına dini bilgelik alanını kavraması olanaksızdır. Bilgelik her şeyden önce aldığımız bir şey olup, kendi hünerimizle şekillendirdiğimiz veya kendi gücümüz ve mantığımızla ortaya koyduğumuz bir şey değildir. “Kulak verme” (İbranicesi, “yüreğini koyma”) kapasitesi, yüreğin dahiliyetini ima eder. O halde bilgelik arama, sadece yapmacık ve objektif bir girişim değildir. Bireyin özü (İbranice’de düşünce) ve duyguların konumu olan kalp, bilgelik aramada pay sahibidir.

Matta 13:44 ve Yeremya 29:13’ü okuyun. Bu ayetler ve Özdeyişler 4’de vurgulanan bilgelik arama arasında ne gibi bir bağlantı bulabilirsin?

Duygular, insan olarak temel mevcudiyetimiz açısından çok önemli bir rol oynar ve bu nedenle Allah ile olan ilişkilerimizde gözardı edilemez ve edilmemelidir. Ruhsal yaşantımıza ilişkin duyguların gerçek konumunu ve değerini nasıl öğrenebiliriz? Duyguların seni doğru (ve yanlış) bir şekilde nasıl yönlendirdi ve bu tecrübelerden ne öğrendin?

 

5 Ocak

   

Aileni Koru

Bilgelik yolunda yürümeye karar versek de, bu yolda birçok engellerle karşılaşacağımız için çok dikkat göstermeliyiz (Bkz. 1Pe 5:8). Karşılaşacağımız en büyük tehlikelerden biri, yaşamın en değerli, duyarlı ve samimi alanı olan ailelerimizdir.

Özdeyişler 5’i okuyun. Hangi tehlikelere karşı korunmalıyız?

İlk tehlike kendimizle başlar; kendi sözlerimizde yatar. Söylediklerimizin yersiz ve karışık mesajlar içermediğinden emin olabilmek açısından, ağzımızdan çıkanlara dikkat etmeliyiz. Dudaklarımız bilgimiz ile uyum içerisinde olmalı ve ruhsal görüşlerimizi yansıtmalıdır.

İkinci tehlike ise aileye müdahale eden diğer bir kadından veya adamdan gelmektedir (ayet “yabancı bir kadın”dan gelen tehlikeyi ima etse de, buradaki dil daha kapsamlı olarak ele alınmalıdır; ayartı hem erkekten hem de kadından gelebilir). İsterse ayartıya kapılarak evlilik yeminini ihlal eden bir eş olsun, bu günahın ne kadar yıkıcı bir şey olduğunu görmeyen veya tecrübe etmeyen var mıdır?

Ayete göre, sık sık baştan çıkarıcı sözlerle başlayan bu ayartılara direnmenin en iyi yolu, bilgelik sözlerini dinlemektir. Yararlı bir eğitimi önemsemek ve ona riayet etmekle, büyük olasılıkla gerekli şeylere odaklanır ve böylece yolumuza çıkan zina veya buna benzer diğer ayartılara karşı korunuruz.

Tabii ki sadece kendimizi zinaya karşı korumakla kalmayıp, aynı zamanda “baştan çıkaran kadının” (ayartıcı) bulunduğu yere gitmekten kaçınmalı (Özd 5:10); onun evinin kapısına bile yaklaşmamalıyız (Özd 5:8).

Nihayetinde başka bir kadını veya erkeği sevme ayartısından korunmanın en iyi yolu şudur: sadece “gençliğinin aşkı” (Özd 5:18) olan kendi eşini sev. Vaiz’in yazarı şu tavsiyeyi vermektedir: “Güneşin altında Tanrı’nın sana verdiği boş ömrün bütün günlerini, bütün anlamsız günlerini sevdiğin karınla güzel güzel yaşayarak geçir” (Vai 9:9). Sahip oldukların için şükret, böylece başka şeylere bakmayacaksın.

1Ko 10:13’ü okuyun. Böyle bir vaade sahipken, kendini içinde alevlenen tutkulara karşı koruyabilmek adına şu anda ne gibi kesin ve pratik adımlar atmalısın?

 

6 Ocak

  

Dostluğunu Koru

Birisi şöyle demişti: “Rab, beni dostlarımdan koru; düşmanlarımla kendim başa çıkabilirim.” Özdeyişler kitabı, dostluğun zedelenebilirliği ile meşgul olmaktadır; bizlere dostlarımızı nasıl tutabileceğimize ve ayrıca eğer gerekliyse kendimizi onlardan nasıl koruyabileceğimize yönelik tavsiyelerde bulunmaktadır. “Dost” sözcüğü, aynı zamanda bizlere çok yakın olan, zaten dostumuz olan veya ileride dostumuz olacak olan “komşu” demektir. Dini bilgelik değerleri, insan ilişkilerine değer verir ve bu ilişkilerde özeni ve saygıyı ön plana çıkarır.

Özdeyişler 6:1–5’i okuyun. Süleyman hangi sorunu dile getiriyor ve bunun çözümü nedir? Burada aynı zamanda hangi önemli ruhsal ilkeyi görüyoruz?

Tevrat, insanların yoksullara yardım etmesi ve onlara faiz işletmeden borç para vermeleri için teşvik ederken (Çık 22:25), bilgelik bizleri tedbirsizlikten dolayı borç içine girmiş dostumuza maddi katkı konusunda uyarmaktadır. Hayırseverlik hizmeti, adalet hizmetini hariç tutmaz (Çık 23:2, 3). Mümkün olduğunca cömert olmamız gerekse de, yardımseverliğimizin bir fiyaskoya dönüşmediğinden emin olmalıyız (Özd 22:27 ile karş.).

Bundan dolayı özdeyişte bizlere bilgece bir nasihat verilmektedir. İlk tedbiri sözlerimize uyarlamalıyız. Durumu değerlendirip, dostumuza destek olabileceğimizden emin olmak çok önemlidir. Eğer durum böyleyse, o zaman konuşup söz vermeliyiz. Doğrusu ilişkilerimizin sıcaklığı veya duygusal anlar taahhüdümüzü hızlandırabilir ve daha sonra bundan pişmanlık duyabiliriz.

Ne kadar iyi niyetli olursan ol, eyleme geçmeden önce düşünmek ve gerçekleştiremeyeceğin şeyi itiraf etmen çok önemlidir. Önemli olan husus, eğer bir bağlantı içine giriyorsak, kendimizi alçaltmak, hatalarımızı itiraf etmek ve lütuf istemek gibi şeyler dahil, bu işi bitirmek için elimizden geleni yapmalıyız.

Bu özdeyişte bize verilen sözlerle, başkalarının yükünü taşıma (Gal 6:2) arzumuzu dengede tutmayı nasıl öğrenebiliriz?

 

7 Ocak

  

İşini Koru

Özdeyişler 6:6–8’i okuyun. Karıncalardan ne öğrenebiliriz?

Karıncalar sadece çok çalışmakla kalmaz (kendi ağırlıkları nispetinde onların taşıdıkları yük insanların taşıdıklarıyla karşılaştırılırsa, onlar insanlardan çok daha ağır yük altında çalışırlar), bağımsız olarak çalışırlar ve yönetilmeye ihtiyaçları yoktur. Onların bu kadar ağır çalışmalarının nedeni gelecekleridir. Onlar zorluk zamanlarını (kış) “sezer” ve kendilerini buna göre hazırlarlar. Öyleyse, plan yaparken veya bir aktiviteye başlarken, karınca bize gelecek hakkında düşünme bilgeliğini öğretir. “Bu her ebeveyn, her öğretmen, her öğrenci tarafından düşünülmesi gereken bir soruyu ortaya koyar—ister genç ister yaşlı olsun her insan tarafından. Yaşamdaki hiçbir iş tasarısı veya yaşam planı, mevcut yaşamdaki kısacık zamanı kucaklayacak ve sonu gelmez gelecek için önlem alacak kadar sağlam veya eksiksiz değildir.”—Ellen G. White, Education, S. 145.

Özdeyişler 6:9–11’i okuyun. Tembel kişiden ne öğrenebiliriz?

Karıncadan bir şeyler öğrenmesi gereken kişi tembeldir, başkası değil: “Ey tembel kişi, git, karıncalara bak, onların yaşamından bilgelik öğren” (Özd 6:6). Karıncalar çalışırken, tembeller uykudadır. Karıncalar hasat zamanı üretken iken, uyuşukluğun bir sembolü olarak tembeller ellerini kavuşturur. Karıncalar üstün bir gayretle kendilerinden daha ağır yükleri taşıyarak, gelecek için hazırlık yaparken, tembeller günü yaşar ve sadece kendileriyle meşgul olurlar.

Burada uyuşukluk ve tembellik kınansa da, yaşamın yalnızca işten ve para kazanmaktan çok daha fazlasını içerdiğini de hatırlamak zorundayız. İş haftası bağlamında sergilendiği gibi, Sebt Günü uygun dengeyi bulmamıza nasıl yardımcı olur?

 

8 Ocak

  

Kendini Koru

Yaşamın üç alanını—ailemizi, sosyal ilişkilerimizi ve işimizi—tehdit eden hususi kötülüklere karşı uyardıktan sonra, Özdeyişler bizlere kötünün bir tasvirini vermektedir. Bu, hicivle dolu ve keskin psikolojik bir gözlemdir. İki şiir (Özd 6:12–15 ve 16–19) birbirine paraleldir ve yedisinin de aynı şiirsel ritmiyle uyuşan motiflere sahiptir. Kötü kişinin içi, kalbinde düşündükleriyle bağlantılı olarak tarif edilmiştir; aynı zamanda dışarıda yaptıklarıyla görünür hale gelmiştir.

Özdeyişler 6:14, 18 ve Matta 15:19’u okuyun. Burada hangi önemli husus vurgulanmaktadır?

“Boş hayallere dalarsan, zihninin ahlaksız konularla meşgul olmasına izin verirsen, sanki düşüncelerin seni eyleme götürmüşçesine, Allah’ın önünde sen suçlu olursun.”—Ellen G. White, The Adventist Home, S. 334.

Özdeyişler 6:12–19’da hangi uyarılar yapılmaktadır?

Benzetme ironiktir. Tembel kişiyi, ağzında yalanla dolaşan kişi takip etmektedir. İki davranış da farklıymış gibi görünmektedir ancak her ikisi de aynı dersi vermektedir. Her ikisi de kendi başlarına kalmaktadır. Hiçbiri kendileri haricinde gelen talimatlarla ilgilenmemektedir. Her ikisi de kendi bilgeliklerini ve eğilimlerini takip etmektedir. Tembeller uyumaktadır, ne kulakları ne ayakları işlemektedir; kötülerin ise sadece ayakları ve ağızları çalışmaktadır, kulakları değil. Sonuç aynıdır: her iki taraf da yıkıma gitmektedir.

Aynı zamanda kötülüğün iki yönlü etkisi vardır: sadece günah işlenen kişilere zarar vermekle kalmaz, günahkârlara da aynı şekilde zarar verir. Yalancı sonunda kendi yalanlarına inanır. Ayrıca kötülüğün nihai sonucunun, aynı zamanda toplumu da etkileyen ihtilaf ve çekişme olması dikkate değerdir. Doğrusu günahın etkisi, eğer günahkârlarla sınırlı kalırsa, azdır. Diğerleri de bundan etkilenir ve genellikle daha da kötü biçimde.

Başkalarının günahı senin yaşamını nasıl etkiledi? Hiç şüphesiz, büyük ölçüde. Eylemlerinin başkalarını incitmemesi için ne kadar dikkatli olman gerektiği konusunda buradan ne gibi dersler çıkarabilirsin?

 

9 Ocak

  

Ek Çalışma:    Ellen G. White, “Moral Standards,” S. 326–339, The Adventist Home; “In Contact With Others,” S. 489–491, The Ministry of Healing; “Other Object Lessons,” S. 117–120, Education kitaplarını okuyun.

“Kutsal Kitap öğrencilerine, ona öğrenme ruhuyla yaklaşmaları öğretilmelidir. Kendi fikirlerimizi desteklemek amacıyla değil, aksine Allah’ın ne söylediğini bilmek amacıyla onun sayfalarını araştırmalıyız.

“Zihinsel yetersizlik ve ahlaki zayıflığın en büyük nedenlerinden biri, konsantrasyon eksikliğidir. Basın tarafından sürekli yayımlanan basılı medyanın muazzam akışıyla, yaşlılar ve gençler aceleyle ve yüzeysel olarak okuma alışkanlığı kazanmakta ve zihin, bağlantılı ve enerjik düşünme gücünü kaybetmektedir.”—Ellen G. White, Education, S. 189.

“Karıncaların kendileri için oluşturduğu konutlar, hüner ve azmi gösterir. Her seferinde sadece küçük bir tane taşırlar, fakat hamaratlık ve azimle harikalar yaratırlar.

“Süleyman, boş işlerle veya ruhu ve bedeni bozan uygulamalarla saatlerini harcayanları kınamak için karıncaların gayretlerine işaret etmektedir. Karınca gelecek mevsimler için hazırlık yapmaktadır; ancak yetenekli düşünsel güçlere sahip olan çoğu kişi, gelecekteki sonsuz yaşama hazırlanmada aciz kalmaktadır.”—Ellen G. White, Counsels to Parents, Teachers, and Students, S. 190.

Tartışma Soruları:

¤ Kendimize şahsi bir bedele mal olsa da, başkalarına nasıl yardım edebileceğimiz fikrini düşün. Şu ayete tezat olarak bu hafta öğretilenlere nasıl bakmalıyız: “Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur” (Yu 15:13)?

   

¤ Doğal dünyadan kendi yaşamımıza uyarlayabileceğimiz başka ne gibi dersler alabiliriz? Dünyanın düşmüş olduğunu bilerek, bu derslerden çıkartacaklarımızda neden çok dikkatli olmalıyız?

¤ Özdeyişler 6:16–19’daki yedi iğrenç şeyi okuyun. Bunlar Allah’ın gözünde neden çok iğrenç kabul ediliyor?

Güneşin Batışı: 16:53 (İstanbul)

 

*10–16 Ocak

Ölüm Kalım Meselesi

Sebt Günü

Konuyla İlgili Metinler: Mat 5:21–30; Özd 6:21; 7:3; Özd 6:23; 7:2; 6:24; 6:30, 31; Özd 7:26, 27.

Hatırlama Metni: “Bu buyruklar sana çıra, öğretilenler ışıktır. Eğitici uyarılar yaşam yolunu gösterir” (Özdeyişler 6:23).

İ

ki kardeş evde yalnız bırakılmışlar, ancak annelerinin yeni pişirdiği keki yememeleri konusunda sıkı sıkıya uyarılmışlardı. Anne, çocukların itaat ettiğinden emin olmak için onları cezalandırmakla tehdit etmeyi de ihmal etmemişti.

Buna rağmen kadın evden ayrıldığında, iki oğlanın keki yemeye karar vermeleri sadece birkaç dakika sürmüştü. “Bu ölüm kalım meselesi değil” diye bahane etmişlerdi. “Annem bizleri hiçbir zaman öldürmez; o halde yiyelim!”

Buna karşın Özdeyişler’deki öğretmenin bahsettiği konu aslında ölüm kalım meselesidir. Onun dili serttir ve bazen çok canlıdır. Tabii sonsuz yaşam ve ölüm konusundan bahsettiğinde, İsa da çok sert bir dil kullanmıştı (Bkz. Mat 5:21–30). Bunda şaşıracak bir şey yok. Sonunda nihai kaderimiz, ebedi kaderimiz (bundan daha önemli ne olabilir ki?), şu an burada yaptığımız seçimlere bağlıdır. O halde buradaki sert dilin ısrarını değerlendirmek zorundayız.

*17 Ocak Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

 

 11 Ocak

  

Yaşamımızdaki Yasa

Özdeyişler 6:21 ve 7:3’ü okuyun. Allah’ın yasasına nasıl yanıt vereceğimiz konusunda bu ayetlerde bir bütün halinde kullanılan imgeleri nasıl anlamalıyız?

Daha önceki çalışmalarımızda da gördüğümüz gibi, Özdeyişler’de kalp, duyguların ve düşüncelerin konutu olarak temsil edilmiştir. Yasayı yüreklerimize bağlamayı söylemekle (Özd 6:21), öğretmen yasayla her zaman yakın bir ilişki içinde olmamızı kastetmiştir. Yasa ile ilişkimizi kaybetmemize neden olan bir an bile yoktur, zira yasa günahın ne olduğunu tarif eder (Rom 7:7). Öğretmen aynı zamanda bu yasanın yüreklerin levhasına bile yazılması gerektiği konusunda ısrar etmektedir (Özd 7:3), tıpkı On Emir’in Allah tarafından taş tabletlere yazıldığı gibi (Çık 24:12).

Yüreğe yazılan yasadan bahsederken, yasanın yalnızca bizlere yüklenen birtakım harici kurallar dizisi olmadığını belirtmeliyiz. Yasa, güdülerimize, gizli gayelerimize nüfuz etmeli ve böylece özel benliğimizin bir parçası olmalıdır. Pavlus’un “Mesih içinizdedir. Bu da size yüceliğe kavuşma umudunu veriyor” (Kol 1:27) ifadesinde yer alan vaadinin yaşamlarımızda gerçek olmasının bir başka şekilde vurgulanmasıdır.

Yasayı boynuna bağlamak, onu kendimize çok yakın tutmamız gerektiği anlamını taşır. Eskiden insanlar değerli eşyalarını boyunlarına asarlardı. “Yaşamı” ima eden ve düşüncelerin bir birleşimi olan “boğaz” ve “nefes almak” sözcüklerinden türeyen İbranice nefeş (“ruh”), boynun içinden havanın geçerek akciğerlere gittiği, nefes almaya ve yaşama izin veren yerdir.

Yasanın parmağa takılması, yasayı eylemlerimizin alanına getirmek demektir. Öğretmen, en nazik ve en gizli eylemleri telkin etmek amacıyla parmağa odaklanmıştır. Yasa, sadece yaptığımız büyük seçimleri değil, aynı zamanda küçük seçimleri de etkilemelidir (Bkz. Luka 16:10).

Bu imgelerin dini iması tamamen sembolik olsa da, bu sembollerin Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman adetlerinde yer alması kayda değerdir. Bunun kullanımı, Yahudilerin baş ile parmaklar arasına bağladığı tefilin, Hıristiyanların boyunlarına taktığı haç ve Müslümanların (ve Hıristiyanların) parmaklarında dolaştırdığı tesbihler olarak görülür.

Semboller yardımcı olabilir, fakat sembolleri temsil ettiği gerçek ile karıştırmamak konusunda neden dikkatli olmalıyız?

 

12 Ocak

  

Işık ve Yaşam

Özdeyişler 6:23’ü okuyun. Yasanın “ışık” ile bağlantısı nedir?

Kutsal Kitap’ta Allah veya O’nun yasası sözcüğü ışık ile karşılaştırılmaktadır: “Sözün adımlarım için çıra, yolum için ışıktır” (Mez 119:105). İbrani düşüncesine göre “yasa” ile “ışık” fikri arasında bir ilişki vardır. Çıra gittiğimiz yola ışık saçarken, yasa da doğru yolda kalmamıza yardımcı olur; yani ahlaki seçimlerle karşılaştığımızda o bizlere doğru seçimin ne olduğunu anlamamıza yardım eder, hatta bazen çeşitli sebepler veya şahsi çıkarlar bizi yasaya saygısızlık etmeye yöneltse bile.

Kutsal Kitap’ta yapmamaları için güçlü nedenleri olsa da, Allah’ın yasasını takip etmeyi tercih edenlere ilişkin hangi örnekler bulabilirsin? Onların itaatinden ne öğrenebiliriz? Eğer varsa, onların bu sadık seçimleri hangi durumlarda en azından insan gözüyle yanlışmış gibi görünebilir?

Özdeyişler 6:23 ile birlikte Özdeyişler 7:2’yi okuyun. Yasa neden “yaşam” ile ilişkilidir?

Düşüş’ten beri sonsuz yaşam umudumuz yasada değil, yalnızca Mesih’te bulunan iman aracılığıyladır. Ancak yasaya ve onun temsil ettiği ilkelere itaat, iman yaşamında merkezi bir rol oynar (Bkz. Mat 19:17, Vah 14:12). İtaat ediyoruz, çünkü Rab binlerce yıl önce İsrail halkına şöyle demişti, “Tanrınız RAB Ben’im” (Lev 18:4). Yaşamımızın kaynağı olan Allah’tan dolayı, O’nun yasası da “yaşam” ile ilişkilidir. Bu ilke, gerçek ruhsallığı temsil eder: bizler şu anki yaşamımız için Allah’a ve O’nun vaatlerine inanırız, tıpkı ebedi yaşam için O’nun vaatlerine inandığımız gibi.

İsa dedi ki: “Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur” (Yu 8:12). Rab ile yürüyüşünde bu harika vaadin gerçekliğini nasıl tecrübe edindin?

 

13 Ocak

   

Kavga Etme Ayartısı

Biraz önce de gördüğümüz gibi Özdeyişler 6:23’ün yazarı, Kutsal Ruh’un esinlemesi altında ışık ve yaşamı Allah’ın yasası ile doğrudan ilişkilendirmektedir. Bir sonraki ayette ışık ve yaşamın bizlere güçlü bir ruhsal korunma sağlayabileceği konusunda, yasanın nasıl sağlam bir örnek teşkil ettiğini sunmaktadır.

Özdeyişler 6:24’de hangi konuda uyarılıyoruz? Burada açık olanın yanında hangi gizli uyarı verilmektedir?

Dini bütün biri ayartıldığında, en büyük ayartı kötülüğü haklı çıkarmak için dinî bir sebep bulmaktır. Kötü bir davranışı rasyonelleştirmek için Allah’ı kullanmak, sadece korkunç bir küfür şekli olmakla kalmayıp, çok güçlü bir aldanıştır. Her şeyden evvel eğer birisi “Allah benimle” diye düşünürse, ona yanıt olarak ne söylerdin? Bu durum zina olaylarında bile ortaya çıkabilir. “Allah bana bu [erkek/kadın] ile birlikte olmamı söyledi” Eğer böyle inanıyorlarsa, “Allah’ın” onlara söylediği şeye kim karşı koyabilir ki?

Ayrıca erkeği cezbeden şeyin sadece kadının fiziksel güzelliği olmadığına dikkat edin. Kadın kullandığı lisanla, cilveli sözlerle kurbanı tuzağına düşürmeye çalışır. Gizli ve baştan çıkartıcı sözlerle erkekler ve kadınlar ne kadar çok tavizkar duruma düşmektedir, hatta bazen dini laflara sığınarak. Özdeyişler kitabının yazarı bizi bu aldanışa karşı uyarmaya çalışmaktadır.

Yasa, “ayartıcı kadının yaltaklanan diline” karşı en mükemmel panzehirdir. Sadece yasanın buyruğu ve itaatkâr bir hizmet, kadının çok gerçekçi ve güzel gibi görünen cilveli sözlerine direnmemize yardım edebilir. Doğrusu ayartıcı kadın seni sadece yakışıklı bulmaz, aynı zamanda bilge ve zeki de bulur. Hatta ruhsal ihtiyaçlarını bile hatırlatır; ve ironik olarak tehlikeli bir biçimde “Allah sevgisi” günah için bir mazeret olabilir.

Sadece zina değil, her türlü yanlış davranışımızı, hem de din kisvesi altında haklı çıkarmak için ne kadar kolayca saptırılabileceğimizi düşün. O halde kendi aklımıza ve türlü hilelere karşı, Allah’ın yasasına kesin itaat neden tek gerçek korunmadır?

 

14 Ocak

  

“Çalmayacaksın”

Zina hakkındaki uyarısından hemen sonra (Özd 6:24–29), yazar başka bir günahtan söz etmeye başlıyor: hırsızlık (30, 31. ayetler). İki emir (hırsızlık ve zina) arasındaki ilişki, bir buyruğa karşı itaatsizliğin nasıl diğerine itaatsizliğe etki edebileceğini göstermektedir. Allah’ın yasasını titizlikle seçmede taviz verme tutumu, yasaya tamamen itaatsizlikten bile daha tehlikeli olabilir. “Kötülüğe karşı dünyadaki en güçlü siper, terkedilmiş günahkârın veya dışlanmış serserinin kötü yaşamı değil; erdemli, namuslu ve asil olan, fakat içinde tek günahın beslendiği, tek kötülüğün hoşgörüldüğü bir yaşamdır… Kim, yaşama dair derin görüşleri, gerçeği ve onuru besler, ancak Allah’ın kutsal yasasının tek bir kuralını kasten ihlal ederse, asil armağanlarını günahın cazibesine bağışlamış demektir.”—Ellen G. White, Education, S. 150.

Özdeyişler 6:30, 31’i okuyun. Bir kişinin çaresiz kaldığında yaptıkları konusunda bu ayetler ne söylüyor?

Yoksulluk ve ihtiyaç, hırsızlığı haklı çıkarmaz. “Aç kalsa” bile hırsız suçludur (30. ayet). Aç kalan hırsız hor görülmese bile yakalandığında çaldığı şeyin yedi katını ödemek zorundadır; bu da gösterir ki onun durumunun çaresizliği bile günahı haklı çıkarmaz. Diğer yandan Kutsal Kitap yoksulun ihtiyacını gidermenin bizim görevimiz olduğunu ısrarla belirtir, öyle ki hayatta kalabilmek için hırsızlık yapmaya mecbur kalmasınlar (Yas 15:7, 8).

İlginçtir ki, zinadan hırsızlığa geçtikten sonra, ayet şimdi yeniden zinaya dönmektedir (Özd 6:32–35). İki tip günah da aslında bir bakıma benzerdir. Her iki durumda da birisi başkasına ait olan bir şeyi illegal olarak gasp etmektedir. Ancak hırsızlık ile zina arasındaki en önemli fark, daha önceki günahta sadece objenin kaybı ile meşgul olunurken, sonrakinde daha büyük bir şeye değinilmektedir. Bazı durumlarda çalınan nesnenin tazminatı söz konusu olabilirken, zina durumunda, özellikle de çocuklar işin içindeyse, zarar hırsızlığa nazaran çok daha ağır olabilir.

“ ‘Zina etmeyeceksin.’ Tanrı bizden yalnızca dışsal yaşamımızda değil, yüreğimizin gizli niyetlerinde ve duygularında da pak olmamızı istiyor. Mesih Tanrı yasasının çok daha geniş kapsamlı olduğunu öğretti. Yürekteki kötülüğün, eyleme dökülen kötülük kadar günah olduğunu gösterdi”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt, S. 169.

 

15 Ocak

  

Ölüm Tehdidi

Çoğu insan günah işlediğinde ölümü düşünmez; akıllarında başka şeyler vardır, genellikle o an günahlarından türettikleri hoşnutluk ve zevk duygusu. Popüler kültürün çoğunlukla zina ve diğer kötülükleri övmesi de duruma pek yardımcı olmaz. Buna karşın Özdeyişler kitabı günahı doğru perspektife oturtur, yıllar sonra Pavlus tarafından yansıtılan şu görüşle: “Çünkü günahın ücreti ölümdür” (Rom 6:23).

Özdeyişler 7:22, 23’ü okuyun. Zina edeni ölüm tehdidine karşı savunmasız yapan şey nedir?

“Kadının ardından giden,” kişiliğini ve iradesini kaybetmiş birisi olarak tarif edilmektedir. O artık düşünmemektedir. Hemen sözcüğü, onun kendisini ayıplaması için kendisine zaman tanımadığını belirtmektedir. O, “kesime götürülen,” bir öküz ile, “tuzağa düşen” bir aptal ile ve “kapana koşan” bir kuşla kıyaslanmaktadır. İçlerinden hiçbiri yaşamının tehdit altında olduğunu fark etmez.

Özdeyişler 7:26, 27’i okuyun. Ahlâksız kadını öldürücü kılan şey nedir?

Burada değinilen kadının “basit” bir zinacıdan çok daha fazla şey ifade etmesi mümkündür. Aslında o bilgeliğe karşıt değerleri temsil etmektedir. Süleyman bu mecazı, öğrencilerini kötülüğün her türüne karşı uyarmak için kullanmaktadır. Risk büyüktür, zira bu kadın sadece yaralamaz; o öldürür ve gücü en güçlü adamı bile yere serer. Diğer bir deyişle, senden daha güçlü olanlar bile onun elinde sağ kalamamıştır. Bu pasajın evrensel dili, dini yazarın açıkça genel olarak insanlıktan bahsettiğini ortaya koymaktadır. (Ayette geçen İbranice şeol sözcüğünün, hemen akla gelen “cehennem” sözcüğü ilgisi yoktur; ölülerin şu an bulundukları yeri tanımlamaktadır: mezarı.)

Sonuçta, ister zina ile ister başka bir şeyle olsun, günah yok oluşa götürür, Allah’ın İsa aracılığıyla hepimizle birlikte olmak istediği sonsuz yaşamın aksine.

Cumartesi günü girişte söylediğimiz gibi dilin sert olduğuna şaşırmamak gerekir—aslında yaşam ve ölüm meseleleriyle meşgul oluyoruz.

Büyük ölçüde günaha düşmüş olan “güçlü” insanları düşünün. Bu durum, neden kendin açından korkmana sebep olmalıdır? Tek önlemin nedir?

 

16 Ocak

  

Ek Çalışma: “Eğer ona üstünlük verirlerse, Şeytan insanlara dünyanın egemenliğini sunmaktadır. Birçokları bunu yapar ve cenneti feda eder. Günah işlemektense ölmek daha iyidir; aldatılmaktansa yokluk çekmek; yalan söylemektense aç kalmak.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, Cilt 4, S. 495.

“Ruhu günahla kirletmektense sefaleti seç, kınanmayı, dostlarından ayrı düşmeyi ya da acı çekmeyi. Şerefsizlikten veya Allah’ın yasasını çiğnemekten ziyade ölmek, her Mesih inanlısının parolası olmalıdır. Allah’ın sözünün arındırıcı gerçeklerine en ciddi şekilde değer veren reformcular olduğumuzu iddia eden insanlar olarak, standardı şu zamandan çok daha yükseklere taşımak zorundayız.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, Cilt 5, S. 147.

Tartışma Soruları:

¤ Fanatizm tuzağına düşmeden günahın çekim kuvveti konusunda nasıl ciddi olabiliriz? Aynı zamanda kuralcı olmadan Allah’ın yasasına nasıl sadık kalabiliriz?

   

¤ Çıkış 20:1–17’yi okuyun. On Buyruğun hepsi birbiriyle nasıl bağlantılıdır? Eğer tek bir buyruğu çiğnersek, neden aynı şekilde muhtemelen diğerlerini de ihlal etmeye meyilli oluruz? (Bkz. Yakup 2:11.) Bir buyruğu çiğnemenin, diğerlerini de ihlal etmeye yönelttiği başka ne gibi örnekler bulabilirsin?

¤ Yanlış eylemlerini haklı çıkarmak adına insanların nasıl dini kullandıkları konusunda düşünün. Bunu yapmak pek de güç değil, özellikle doğru ve yanlışın nihai standardı olarak “sevgiyi” yüceltmeye meyilli isen. Her şeyden evvel “sevgi” kisvesi altında yapılan tüm kötülükleri düşün. O halde yasa, aksi takdirde günaha sürükleyebilecek iken, ister kendiliğinden ister başkaları tarafından insanları koruma biçimi olarak nasıl etkinliğini sürdürebilir?

¤ Tekrar Pazar günkü çalışmamızın sonunda geçen, sembollerin temsil ettiği gerçeğe ilişkin yapılan hatalara dönelim. Bunu nasıl yapabiliriz? Örneğin, putperestlik nasıl bunu yapmanın yollarından biri olabilir? Ruhsal gerçeklerin sembolü olan hangi adetler bu gerçekleri hatalı kılabilir?

Güneşin Batışı: 17:00 (İstanbul)

 

*17–23 Ocak

İlahi Bilgelik

Sebt Günü

Konuyla İlgili Metinler: Özd 8:1–21, Mat 16:26, Özd 8:22–31, Yar 1:31, Özd 8:32–36, Özd 9:1–18.

Hatırlama Metni: “RAB yaratma işine başladığında ilk beni yarattı” (Özdeyişler 8:22).

Ö

zdeyişler’in bu aşamasında bilgelik yeniden karşımıza çıkmakta (Bkz. Özd 1:20, 21) ve bu haftanın ayetlerinden bilgeliğin gerçek olduğu anlaşılmaktadır—Allah’ta mevcut olan, tüm gerçeklerin kaynağı ve temeli olan Gerçek.

Gerçeğin “mutlak” karakteri, bazı çağdaş düşüncelere zıt düşmektedir, özellikle de gerçeğin izafi, şartlı, kültürel, birinin şahsi gerçeğinin başkasınınkinden farklı olarak görüldüğü Batı’da.

Fakat bu kavram dini değildir. “Gerçek” evrensel olduğundan dolayı, açıkçası benim gerçeğim, seninkinin aynısı olmalıdır. Özel olarak birine değil, tüm insanlığa aittir, tüm insanlık ister kabul etsin isterse etmesin.

İlginçtir ki, Pilatus’un İsa’ya ünlü “Gerçek nedir?” (Yu 18:38) sorusu, İsa’nın şu ifadesinden sonra gelmiştir, “Gerçekten yana olan herkes benim sesimi işitir” (Yu 18:37). Bizim için önemli olan, onun dediklerini ister dinleyelim ister dinlemeyelim, itaat edelim ya da etmeyelim gerçek, mutlak gerçek mevcuttur ve bizlere bile hitap etmektedir.

*24 Ocak Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

 

 18 Ocak

  

Bilgelik Bağırıyor

Özdeyişler 8:1–21’i okuyun. Bu ayetlere göre bilgeliğin değeri nedir?

Bilgelik o kadar önemlidir ki, herkese erişmelidir. Allah tüm insan yaşamını yarattı ve Mesih her birimiz için öldü. O halde bilgelik, Allah’ın bilgisi ve O’nun sunduğu kurtuluş, her insan varlığı içindir.

Bilgeliğin sözlü yapısını tarif etmek için kullanılan sözlere bakın: “haykırmak,” “sesini yükseltmek,” “çağırmak,” “ses,” “konuşmak,” “dudaklarını açmak,” “ağız,” “dudaklar,” “sözler.” Ancak bu mecazları anladığımızda açığa kavuşan şey, bilgeliğin iletişimsel olduğudur; dinleyen herkes tarafından işitilebilir. Her şeyden evvel, geçen hafta gördüğümüz gibi, bilgeliğin söylediği şey ölüm kalım meselesidir.

Bilgelik, sekiz kez sözlerin güvenilirliğinden bahsetmektedir. İlginçtir ki, buradaki bilgeliğin tarifi, Yasa 32:4’de geçen Rab’bin tasvirine paraleldir. Tabii ki bu paralellik, sürpriz olmamalıdır, zira her şeyin Yaratıcısı Allah (Bkz. Yu 1:1–3), tüm gerçeğin kaynağıdır.

Özdeyişler 8:10, 11’i okuyun. Bu ayetler, bilgelik hakkında ne söylüyor?

Birçok insan cahillik içinde, aptalca ve karanlıkta yaşadı ve halâ yaşamaktadır. Birçokları hiçbir umudu olmaksızın veya yanlış umutlarla yaşamaktadır. Bu üzücü gidişatı daha da üzücü hale getiren şey, bilgelik ve gerçek o kadar harikadır, şu an için daha iyi bir yaşam açısından o kadar umutla ve vaatle doludur ve yeni gök ve yeryüzündeki sonsuz yaşam güvencesi ile doludur ki, İsa’nın kurbanlığına şükürler olsun. Allah’ın bilgisine kıyasla, dünyadaki tüm zenginlikler hiçbir şey ifade etmez (Bkz. Vai 2:11–13).

Matta 16:26’yı oku ve kendine, yaşamının bu sözlerin önemli gerçeğini ne kadar iyi yansıttığını sor.

 

19 Ocak

  

Bilgelik ve Yaratılış

Özdeyişler 8:22–31’i okuyun. Bilgeliğin Yaratılış ile ilgisi nedir?

Bu ayetlerde bilgelik, gizemli bir şekilde Yaratıcı olarak Rab ile bağlantılıdır. Bu şiir, Yaratılış 1 ve 2’deki Yaratılış öyküsüyle birçok ortak sözleri paylaşmakta ve hatta hava, su ve toprak gibi üç temel element etrafında kurulmuş olan edebi yapısını yansıtmaktadır. Bu paralelliğin gayesi, bilgeliğin asıl kimliğini vurgulamaktır: eğer bizzat Allah yaratmak için bilgeliği kullanmışsa, eğer bilgelik en eski araç ise, evrenden bile daha eski ve onun mevcudiyeti için temel olan, bizler de yaşamda yaptığımız her şeyde bilgeliği kullanmalıyız.

Bilgeliğin ilahi kaynağı konusunda güçlü bir vurgu da vardır. Şiirin ilk sözcüğü, “yaratıcı” (ikinci sözcük) bilgeliğe sahip olduğu söylenen RAB, Yehova’dır. “Yarattı” olarak çevrilen İbranice sözcük kanah, “yaratılış” yerine “babası olmak” ifadesini çağrıştırmaktadır (Bkz. Yas 32:6, Yar 4:1). Bir sonraki sözcük ise, Yaratılış’ın ilk ayetinde bulunan yaratma, reşit (“başlangıç”) sözcüğüyle ilişkili olan teknik bir sözcüktür: “Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.”

Ancak, Özdeyişler 8:22’deki “başlangıç” sözcüğü, Yaratılış 1’dekinden bir bakıma farklı bir şekilde kullanılmıştır. Yaratılış 1:1’deki sözcük Yaratılış’ın bizzat kendisiyle ilişkiliyken, Özdeyişler 8:22’deki sözcük bizzat Allah ile, O’nun tabiatı anlamına gelen O’nun yolu (derek) ile ilişkilidir. Bu açıdan bilgelik, bizzat Allah’ın salt tabiatının parçasıdır.

Bu yüzden bilgelik, zaman bakımından evrenin yaratılışından bile önce yerleştirilmişti. Sadece Allah’ın mevcut olduğu zamandaki bilgeliğin varlığı, onun “sonsuzluktan” kaynaklandığını ima eder.

O halde bilgelik bizlerde başlamıyor, aksine bizlere açıklanıyor; o öğrendiğimiz, bize öğretilen bir şey, kendiliğimizden yarattığımız bir şey değil. Şüphesiz ki, kendi ışığımızda yürümek, karanlıkta yürümek demektir. Bize İsa’nın “her insanı aydınlatan gerçek ışık” (Yu 1:9) olduğu söylenmiştir. Her insanın da buna ihtiyacı vardır.

 

20 Ocak

  

Yaratılış’taki Sevinç

Yaratılış 1’de, Yaratılış’ın her adımının aynı nakaratla bittiğini görürüz: “Tanrı bunun iyi olduğunu gördü” (Bkz. Yar 1:4, 10, 12, 18, 21, 25, 31). Son adım (31. ayet) daha da ileriye gider: “çok iyi olduğunu gördü.” “İyi” sözcüğünün İbranicesi sevinç fikrini içerir ve aynı zamanda ilişkiyi ima eder. Tüm Yaratılış haftasının sonunda Allah yarattıklarıyla tam olarak sevinmek için ara verir (Yar 2:1–3). Bu ara vermenin anı olan Sebt Günü kutsanır. Aynı şekilde şiirimiz de Yaratılış’tan sevinç duymak için bilgelikle sonlanır.

Özdeyişler 8:30, 31’i okuyun. Bilgelik neden sevinmişti?

Bilgeliğin sevinci, Yaratılış’taki Allah’ın sevincini yansıtmaktadır. Bu sevinç Yaratılış’ın her adımında sadece “günlük” olarak oluşmuyor, aynı zamanda bizzat Yaratılış (yeryüzündeki yaşam) tamamlandığında, yaratılış işini taçlandırıyor.

Özdeyişler 8’de, bilgeliğin sevincinin nedenini anlıyoruz: “O’nun dünyası mutluluğum, insanları sevincimdi” (31. ayet). Yaratılış haftasının sonunda, Sebt Gününde Allah insanlarla ilişkiye girdi. Haftalık işten sonra bu ilahi molanın ve sevincin hemen uygulanması, insanın Sebt tecrübesini kazanması içindi: “Yaratıcı’nın örneğini izleyerek, o da bitirdiği işe sevinçle, zevkle ve tatmin duygusuyla bakacaktı. Bu tarzla insan sadece Allah’ın yaratışıyla sevinmekle kalmayacak, aynı zamanda istismarla değil, yaratılanların üzerindeki sorumlu yöneticiliğiyle mutlu olacaktı.”—Gerhard F. Hasel, in Kenneth A. Strand, The Sabbath in Scripture and History (Review and Herald Publishing Association, 1982), S. 23.

Koloseliler 1:15–17, 2:3, Vahiy 3:14 ve Yu 1:1–14’ü okuyun. Bu ayetler bize bizzat Yaratılış’ta İsa’nın rolü hakkında ne söylüyor? Kurtarıcımız olarak rolünü anlamak açısından, Yaratıcı olarak O’nun rolü neden çok önemlidir?

 

21 Ocak

   

Bilgeliğin Ricası

Bu özdeyişin son birkaç ayeti şahsa yöneliktir—bilgeliğe sahip olmanın ne olduğu konusunda pratik uygulamaya. Buna karşın bilgeliğin önceki mevcudiyeti, Yaratılış’ta bilgeliğin varlığı hakkındaki entelektüel bilgi, şüphesiz çok derindir. Fakat Kutsal Kitap’ta gerçek, bir şekilde insanın anlayacağı ve bizlere İsa’da verilen şeye nasıl yanıt vereceğimiz seviyesine inmelidir.

Özdeyişler 8:32-36’yı okuyun. Burada hangi yaşam ve ölüm mesajı veriliyor?

Burada kullanılan “mutlu” sözcüğü, aynı zamanda “kutlu” demektir. Bu pasajdaki “kutlu” sözcüğü iki önermeyle ilişkilendirilmiştir. Birincisi bir eylemi tarif eder: “Yolumu izleyenlere ne mutlu!” (32. ayet). Aynı dil yasa ile ilişkili olarak Mezmur 119:1, 2’de kullanılmıştır: “Ne mutlu yolları temiz olanlara, RAB’bin yasasına göre yaşayanlara! Ne mutlu O’nun öğütlerine uyanlara”.

İkinci ise bir tavrı tarif eder: “Beni dinleyen kişiye ne mutlu” (34. ayet). Her iki durumda, koşul sürekli bir gayreti ima eder. Doğru yolu bulmak yeterli değildir; onu “tutmak” zorundayız. Allah’ın Söz’ünü dinlemek yeterli değildir; “her gün gözetmeli” ve bildiğimiz şeyi izlemeliyiz. İsa’nın da dediği gibi: “ne mutlu Tanrı’nın sözünü dinleyip uygulayanlara” (Luka 11:28)

“Bu, fiziksel ve ahlaki bakımdan yasaya itaatsizlik ve ihlal etme neticesinde arzulanan bir mutluluk mudur? Mesih’in yaşamı, mutluluğun gerçek kaynağına ve buna nasıl erişileceğine işaret eder… Eğer gerçekten mutlu olmak istiyorlarsa, neşeyle hizmet etmeye gayret etmeliler, onlara sadakat aşılayan işi yapmalılar, kalplerini ve yaşamlarını mükemmel örneğe alıştırmalıdırlar.”—Ellen G. White, My Life Today, S. 162.

Mutluluk anlaşılmaz bir şeydir; onu yakalamak için ne kadar çabalarsak, elde etmek de sanki o kadar zor olmaktadır. Mutluluğu kovalamaya zıt olarak, Allah’a sadakat neden ilk önceliğimiz olmalıdır? Bunun yanında hangisi büyük olasılıkla daha çok mutluluk üretir (ve neden): onu aramak mı, yoksa önce Allah’ın egemenliğinin peşinden gitmek mi?

 

22 Ocak

   

Ya / Ya da

Bilgelik ricasını takip eden Özdeyişler 9’un esinlenmiş yazarı, dinleyicilerini şimdi de iki yaşam tarzı konusunda seçim yapmaya teşvik ediyor: bilgelik ya da aptallık. İlk ve son altı ayet (Özd 9:1–6, 13–18) simetrik olup, karşı kutuplar arasındaki zıtlığı ortaya koyar.

Özdeyişler 9:1–6 ve Özdeyişler 9:13–18’i kıyaslayın. Bilge ve aptal arasındaki fark nedir?

  1. Bilgelik verimlidir ve Yaratılış’a dahildir: onun eylemlerini tarif etmek için yedi fiil kullanılmıştır (1–3. ayetler). Yontulan yedi direk (1. ayet), Yaratılış’taki yedi günü anımsatmaktadır. Buna karşın aptallar oturur ve hiçbir şey yapmaz, aslında “saf, hiçbir şey bilmeyen” (13. ayet) biri ayaklarına yatar.
  2. Bilgelik ve aptallık aynı dinleyiciye hitap etse de, (4. ve 16. ayetlerin benzerliğine dikkat edin), sağladıkları şey aslında tamamen farklıdır. Bilgelik, hazırladığı ekmeği yemek ve içeceği içmek için misafirlerini davet eder (5. ayet). Aptal ise ne yiyecek ne içecek sunar; sadece çalıntı yiyecekleriyle böbürlenir (17. ayet).
  3. Bilgelik bizlere aptallığı terk etmemiz ve böylece yaşamamız çağrısı yapar. Aptal ise daha toleranslıdır; herhangi bir şeyden vazgeçmemizi talep etmez, ancak sonuç ölümdür. Bilgeliği izleyenler gelişecektir; “aklın yolunu izleyeceklerdir” (6. ayet). Aptalı izleyenler ise yerlerinde sabit kalacaklar ve bunu “bilmeyeceklerdir” (18. ayet).

Özdeyişler 9:7–9’u okuyun. Bilgelik talimatına, bilge ve kötü adam nasıl yanıt veriyor? Bilge adamı kötü adamdan daha bilge yapan şey nedir?

Bilgeliğin anahtarı tevazudur. Bilge adam öğretilebilir biridir ve talimatlara açık fikirle karşılık verir. Bilgelik, sadece bir çocuk gibi büyüme ihtiyacı hissedenlere gelir. İşte bu yüzden İsa en açık şekilde şunu öğretmişti, “küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz” (Mat 18:3).

 

23 Ocak

  

Ek Çalışma: “Evrenin Hakimi, hayır işinde yalnız değildi. Bir yardımcısı vardı—O’nun coşkusunu takdir eden ve yaratılan varlıklara mutluluk paylaştıran bir meslektaş. ‘Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı.’ Yu 1:1, 2. Söz olan İsa Mesih, Tanrı’nın Oğlu sonsuz Baba’yla birlikteydi—doğada, karakterde, gayede—Allah’ın tüm öğütlerini ve gayesini karşılayan tek varlık olarak. Tanrı Oğlu kendisi hakkında şunu bildirmektedir: RAB yaratma işine başladığında ilk beni yarattı… Ta başlangıçta, öncesizlikte yerimi aldım… Dünyanın temellerini pekiştirdiğinde, baş mimar olarak O’nun yanındaydım. Gün be gün sevinçle dolup taştım, huzurunda hep coştum’ Özdeyişler 8:22–30.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa 1. Cilt, S. 9.

Tartışma Soruları:

¤ Yaratılış öyküsünde, inanç neden dini bilgeliğin temelidir? Evrim fikri neden her bakımdan Kutsal Kitap’a zıttır?

     

¤ Gerçek bilgeliğin bizim yaratabildiğimiz bir şey değil, bizlere açıklanması gereken bir şey olduğu konusunda düşünün. İlahi esinleme olmaksızın hiçbir zaman bilemeyeceğimiz önemli gerçeklere ilişkin örneklerden bazıları nelerdir? Örneğin, Mesih’in çarmıhtaki ölümü ve bunun bize sağladığı şey açıklanmasaydı, bunu nasıl bilebilirdik? Ya, yedinci–gün Sebt’i veya İkinci Geliş?

¤ Yaratılış 1’de açıklanan Allah’ın işi, iyinin kötü ile karıştırılamayacağı gerçeğini nasıl kanıtlamaktadır? Yanıtın, örneğin birinin evrimsel dünya görüşünü Yaratılış öyküsüne dahil edebileceğini nasıl ima eder?

¤ Yaratılıştaki Allah’ın sevinci, daha derin ve daha zengin bir Sebt Günü tecrübesini anlamamıza nasıl yardımcı olur?

Güneşin Batışı: 17:09 (İstanbul)

 

*24–30 Ocak

Doğruların Bereketleri

Sebt Günü

Konuyla İlgili Metinler: Özdeyişler 10:1–14, Mat 19:19, Özdeyişler 11-12, Yu 3:16, Özdeyişler 13.

Hatırlama Metni: “Bereket doğru kişinin başına yağar, kötülerse zorbalıklarını sözle gizler” (Özdeyişler 10:6).

B

aşlıkta da ifade edildiği gibi, bu çalışmamızda doğruların elde ettiği bereketlere bakacağız. “Doğru” için kullanılan İbranice sadık sözcüğü, ayetlerimizdeki anahtar sözcüktür. Bundan türetilen sedek(“adalet” olarak da çevrilebilir), kitabın giriş bölümünde karşımıza çıkar: “Süleyman’ın özdeyişleri … başarıya götüren terbiyeyi edinip, doğru [sedek], haklı ve adil olanı yapmak …” (Özd 1:1–3). Özdeyişler kitabının bize söylediği şey, bilgeliğin doğruluk olduğudur ve “doğruluk” Allah’ın buyruklarına uygun olarak yürümek demektir—Rab’bin bizlerden olmamız ve yapmamız için çağrı yaptığı iman ve itaat içinde yürümek. Doğruluk Allah’tan gelen bir armağandır. Bunun karşıtı ise aptallık ve sadakatsizliktir. Bilgelik, adalet veya doğruluk; aptallık ise günah ve kötülüktür—ve çalışacağımız ayetlerde aralarındaki fark çok açıktır.

   

*31 Ocak Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

 

 25 Ocak

     

Doğruluk Bütünselliktir

Özdeyişler 10:1–7’yi okuyun. Burada yaşam ve iman hakkında hangi çeşitli ilkeler açıklanmıştır?

Bir kayıkta ayaklarının altındaki yeri delmeye çalışan bir adamın öyküsü vardır. Diğer insanlar ona durmasını söylediğinde, onlara şöyle yanıt vermişti: “Bana karışmayın. Burası benim yerim!” Bu saçma yanıt, davranışlarını haklı çıkarmak için günahkârlar tarafından çok sık kullanılan bir bahanedir. “Bu benim yaşamım; sizi ilgilendirmez.” Tabii ki yaptığımız veya yapmadığımız her şey başkalarını etkiler, özellikle de bize en yakın olanları. İster iyi olsun ister kötü, başkalarının eylemlerinin neticesini büyük ölçüde hissetmeyen var mıdır?

Ruhsal–ahlaki yaşam ile fiziksel–maddi yaşam arasındaki birlik ilkesine, 3–5. ayetlerde değinilmiştir. Ana fikir kötülüğün veya ahlaki kusurun kişi zengin olsa bile işe yaramayacağı; ve ikincisi, doğruluğun kişi yoksul da olsa öyle veya böyle ödüllendirileceğidir.

  1. ve 7. ayetlerde İsa’nın şehvetin zina olduğu veya kardeşinden nefretin cinayet olduğu yönündeki sözlerinin daha önceden vurgulanmasını görüyoruz. Nefreti sözlerimizin arkasına saklamak da her zaman işe yaramaz. Kötü düşünceler çoğunlukla beden dilimizle ve sesimizin tonuyla ele verilir. Başkalarıyla iyi ilişkiler için en iyi başlangıç noktası “komşunu kendin gibi sevmektir” (Lev 19:18; Mat 19:19 ile karş.). Ayetin de önerdiği gibi, yapacağın iyi bir etki, başkaları üzerinde sonsuza dek sürebilir. Sonunda belirli oranda sağduyuyla meşgul oluruz: kötü bir ün yapmaktansa iyi bir ün yapmak daha iyi olmaz mı?

Çok yakında ne gibi önemli bir karar vereceksin? Eğer henüz karar vermemişsen, dikkatle bu seçimin başkaları üzerinde iyi ya da kötü bir etki bırakacağını düşün.

 

26 Ocak

  

Doğru Ağız

Ağız (dudaklar ve dil gibi öğeleriyle birlikte) Özdeyişler kitabındaki en önemli organdır. Yakup kitabında “ağız” sözcüğü 50 kez, “dudaklar” 41 kez ve “dil” 19 kez kullanılmıştır. Bu organın konuşmada kullanımı, Özdeyişler 10–29’un özellikle önem arz eden bir konusudur.

Temel öncül çok önemlidir: sözlerimiz çok güçlüdür, ister iyi için ister kötü için olsun. Dil, bizlere verilen en iyi veya en kötü armağan olabilir. Dil hakkındaki bu duygu karmaşası, Özdeyişler’deki en önemli derslerden biridir. Doğrusu ağız yaşamı doğurur ama ölümü de getirebilir.

Özdeyişler 10:11–14’ü okuyun. Burada, doğru kişi ile ahmağın sözleri arasındaki zıtlık nedir?

  1. ayetteki “yaşam pınarı” ifadesine dikkat edin. Sembolik olarak bilgeliğin vasıflarını ifade ediyor. Yaşamın kaynağı olan Rab’bi ima etmek için kullanılmıştır (Mez 36:9). Aynı imge, tapınağın altından akan sularla ilişkili olarak kullanılmıştır (Hez 47:1, 2). İsa bu benzetmeyi Ruh’un armağanını tanımlamak için kullanmaktadır (Yu 4:14). O halde doğruların ağzının “yaşam pınarı” ile kıyaslanması, bunu bizzat Allah ile ilişkilendirmeye eşdeğerdir.

Bu ağzı karakterize eden şey, “yaşamın” pozitif armağanıdır. Bu vasıf bizlere ağzın uygun işlevinin nasıl olması gerektiğini anlatır. İyiliğe yöneltmelidir, kötülüğe değil, yaşamın kaynağı olmalıdır, ölümün değil. Burada söylenenler, aynı zamanda Yakup 3:2–12’de de görülebilir.

Ayrıca, konuşmasıyla, “güçlü sözüyle” (İbr 1:3), Allah gökyüzünü ve yeryüzünü yaratmıştır. Bu yüzden sözler sadece yaratıcı amaçlara hizmet etmelidir.

Sözlerin ne kadar müthiş derecede güçlü olduğunu düşünün. Sözlerinle insanları özgüven, sevinç ve umut içinde bırakabilirsin ya da sanki onlara fiziksel bir saldırıda bulunmuş gibi çökertebilir ve mahvedebilirsin. Dilinin gücünü kullanırken ne kadar dikkatlisin?

 

27 Ocak

   

Doğrunun Umudu

“Erdemlinin dürüstlüğü ona yol gösterir, hainin yalancılığıysa yıkıma götürür” (Özd 11:3). Bu ayetin gerçekliği yönünde hangi kanıta sahibiz? Bu ruhsal gerçeğin kanıtlandığı ne gibi örnekler gördün ya da duydun? Buna karşın, en azından şimdiye dek bu ayeti imanla kabul etmen gereken ne gibi şeyler gördün?

Özdeyişler 11’i okuyun. Birçok konuya değinse de, kötülerin başına gelenlere kıyasla imanlıya verilen büyük bereketlerden bazıları nelerdir?

Gelecek hissi ve henüz görülmemiş olanın kıymeti (Bkz. 2Ko 4:18), dürüst kişinin doğruluk içinde yaşamasına yardım eder. Geleceğe olan umutlarından dolayı, doğru kişiler tevazu, dürüstlük ve merhamet duygusuyla davranırlar.

Diğer yandan kötüler sadece şimdiki zamanda yaşarlar; onlar sadece gördükleriyle ve o anki ödülleriyle meşgul olurlar. Onlar başkalarının önünde kendilerini düşünürler ve aldatmacaya ve tacize başvururlar. Örneğin müşterilerini aldatan tüccarlar belki de o an için yüksek bir kâr elde edebilirler, fakat sonunda müşterilerini ve işlerini kaybedebilirler (Özd 11:3, 18).

Verdiğin bazı kararları ve bunları ne şekilde verdiğini düşün. Uzun vadeli planların (sonsuzlukta olduğu gibi) seçimlerine ne kadar etki ediyor?

 

28 Ocak

   

Doğrunun Gerçeği

Özdeyişler 12’yi okuyun ve özellikle doğru veya yalan söyleme bağlamında buradaki sözlere odaklanın. Burada dürüstlük ve yalancılık konusunda ne gibi mesajlar görüyoruz?

Filozof Sissela Bok, yalanın toplum için ne kadar zararlı olduğunu tatmin edici bir şekilde göstermiştir. Şöyle yazmıştı: “Üyeleri, doğru mesajları yanıltıcı olanlardan ayıramayan bir toplum çöker.”—Lying: Moral Choice in Public and Private Life (New York: Pantheon Books, 1978), S. 19. Aynı şekilde, Bok’un kitabının giriş bölümünde Augustine’den şöyle bir alıntı yapılmıştı, “gerçeğe saygı yitirilir veya birazcık zayıflarsa, her şeyden şüphe duyulur.”—Sayfa XV.

Ellen G. White şöyle yazmıştı: “Yalan söyleyen dudaklar O’nun gözünde iğrençtir. Kutsal Kente “kirletici her hangi bir şeyin ve iğrençlik yapanın ve yalan söyleyenin asla girmeyeceğini” beyan etmektedir. Gerçeğin söylenmesi gevşek bir elle ya da belirsiz bir kavrayışla olmasın. Hayatın bir parçası haline gelsin. Gerçeği hafife almak ve kişinin kendi bencilce planlarına uyacağı şekilde çarpıtmak, imanın yıkımı anlamına gelir. Yalanlar söyleyen kişi ruhunu ucuz bir pazarda satmış olur. Yalanları acil durumlarda işe yarıyor gibi görünebilir; bu şekilde, adil davranarak elde edemeyeceği şekilde işini ilerletiyormuş gibi görünebilir; fakat sonunda hiç kimseye güvenemeyeceği bir yere ulaşır. Kendisi bir sahtekâr olarak, başkalarının sözüne hiç güven duymaz.”—My Life Today, S. 331.

Sözlerin ne kadar güçlü olduğunu düşündüğümüzde, aynı şekilde yalan hakkında da düşünmeliyiz, zira birçok yalan sözlerle söylenir. Yalan söylenildiğinde, o sızıyı, ihaneti, lekelenmişlik duygusunu hissetmeyen var mıdır? Yalan, standartlardan sapmak yerine standart hale geldiğinde, toplumun tam bir kargaşa ortamına düşeceğini hayal etmek zor değildir.

Başka bir görüş açısı daha vardır: yalanın, yalan söyleyen kişi üzerindeki etkisi. Bazıları bu uygulamaya öyle alışmışlardır ki, onları rahatsız etmez; ama birçok kişi yalan söylediğinde vicdan azabı, utanç hisseder. Onlar açısından iyi bir şey, zira bu demektir ki orada halâ Kutsal Ruh’un girişine yer vardır.

Yalan söyleyen, fakat bu konuda iki kez bile düşünmeyenlerin düştüğü tehlikeyi bir düşünün.

En son ne zaman yalan söyledin? O an kendini nasıl hissetmiştin?

 

29 Ocak

  

Doğrunun Ödülü

Özdeyişler’de gördüğümüz gibi, verilen talimatların ve öğretilerin çoğu iki tip insan kıyaslanarak sunulmuştur. “Bilge olan böyle yapar, aptal olan şöyle yapar.” “Dindar adam bunu yapar, kötü adam şunu yapar.”

Tabii ki aslında hepimizde bir miktar bilgelik ve aptallık mevcuttur. İsa hariç hepimiz günahkârız, hepimiz düşerek “Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldık” (Rom 3:23). Şükürler olsun ki, bir sonraki ayette bizlere harika bir vaat verilmektedir: günahkâr olsak da, imanla “İsa Mesih’te olan kurtuluşla, Tanrı’nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırız” (Rom 3:24).

Sonunda, tüm insanlık ya bir tarafa ya da diğer tarafa gidecektir: kurtulmaya ya da kaybolmaya.

Yu 3:16’yı okuyun. Tüm insanlığın yüzleşeceği iki seçenek nedir?

Özdeyişler 13’ü okuyun. Bu bölüm, doğrular ile kötülerin tecrübesini, kaderini nasıl karşılaştırıyor?

Bilge olanlar sürekli yanan çırayla, kötüler ise sönen çırayla karşılaştırılmaktadır (Özd 13:9). Bilge kişi yaptığı işin iyi meyvesiyle sevinirken, günahkârlar kötülük biçecektir (2, 25. ayetler). Torunlarıyla (Özd 13:22), iyi kişi kendisinin de ötesinde bir geleceğe sahiptir; buna karşın kötü kişi servetini yabancılara hatta doğrulara bırakır (Özd 13:22).

Buradaki önemli husus, iman dolu bir yaşam ve Rab’be itaat, itaatsiz ve aptalca bir yaşamdan daha iyidir.

Ebedi yaşama dair büyük vaadi bir yana bırakırsak, Mesih’e sadık bir yaşam tarzıyla doğrudan ve günbegün elde ettiğin avantajlardan bazıları nelerdir?

 

30 Ocak

  

Ek Çalışma: “Mesih’e iman ikrarında bulunmak ve adlarımızı kilise kütüğüne kaydettirmek yeterli değildir. Hangi ikrarda bulunursak bulunalım, Mesih doğruluk işlerinde tezahür etmediği sürece hiçbir değeri yoktur.”—Ellen G. White, Christ’s Object Lessons, S. 312, 313.

“İsa’nın zamanında çok az insanın gerçek dürüstlüğü onaylaması, insanlar için en büyük aldatmacaydı. İnsanların yaşadıkları tüm olaylarda, gerçeği yüzeysel olarak bilmenin kişiyi kurtarmak için yeterli olmadığı kanıtlanmıştır. Tarihin en karanlık devirleri, yobaz dini liderlerin sebep olduğu katliamlarla doludur. Bugün aynı tehlike hala varlığını sürdürmektedir. Birçok kişi sadece bazı ilahi prensiplere uydukları için imanlı olduklarını düşünür; fakat gerçeği kendi yaşamlarında uygulamamışlardır. O’na inanmamışlar ve sevmemişlerdir. Bu yüzden gerçeğin kutsanmasıyla gelen lütfu ve gücü alamamışlardır. İnsanlar gerçeğe iman ettiklerini belirtebilirler; fakat bu, onların dürüst, nazik, sabırlı ve gökyüzüne bağlı olmalarını sağlamıyorsa, bu hem onlara hem de onlar aracılığıyla dünyaya kötülük getirir.

“İsa’nın dürüstlüğü, Tanrı’nın isteğini yerine getirebilmemiz için yüreğimizdeki ve yaşamımızdaki doğruluktur.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 289.

Tartışma Soruları:

¤ Kararlarımızın başkalarını nasıl iyi ya da kötü etkilediğini tartışın. Bu neden yaşamın kaçınılmaz bir gerçeğidir? Bu gerçek, ilkin her birimizin yaşantısında günümüze dek hissedilen Adem ve Havva’nın Düşüş öyküsünde açıklandı. Kararlarımız neticesinde gelen iyiliğin veya kötülüğün miktarını ölçmeye çalışmak ayartıcı olabilir, ama bu risklidir, zira çoğunlukla seçimlerimizin etkisini bilmeyiz. O halde Allah ve O’nun yasası ışığında, sonuçlarından ne kadar korkarsak korkalım, neden doğru olanı seçmeliyiz?

   

¤ Özdeyişler, doğru ve aptal arasında keskin ayrım yapmakta ve bu ayetlerden doğru ve yanlışın ne olduğunu öğrenmekteyiz. Buna karşın, aptal olarak yargıladığımız insanlar konusunda neden çok dikkatli olmalıyız? Diğer yandan, bir zamanlar doğru kişiler olduğunu düşündüklerimiz tarafından ne kadar çok aldatıldık?

Güneşin Batışı: 17:17 (İstanbul)

 

*31 Ocak–6 Şubat

Her Gördüğün

Şeye Kanma

Sebt Günü

Konuyla İlgili Metinler: Özdeyişler 14; Dan 7:25; Mar 12:30, 31; Özd 15:3; Yşa 5:20; Özdeyişler 15; Mat 20:26–28.

Hatırlama Metni: “Öyle yol var ki, insana düz gibi görünür, Ama sonu ölümdür” (Özdeyişler 14:12).

P

avlus’un da dediği gibi: “Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz” (1Ko 13:12). Çok azını görüyoruz ve gördüğümüz şey, hep kendi aklımızın filtresinden geçerek gelmektedir. Gözlerimiz ve kulaklarımız—aslında tüm duyularımız—bize gerçek olan şey hakkında sadece çok dar bir görüş açısı verir.

Yanılabiliriz de, sadece dış dünya değil, kendimiz hakkında da. Düşlerimiz, görüşlerimiz ve fikirlerimiz gerçekte neye benzediğimiz hakkında bizlere çok çarpık imajlar verebilir ve tüm yanılgılar içerisinde bunlar en kötüsü olabilir.

O halde bu yanılgılardan kendimizi korumak için ne yapmalıyız? Özdeyişler bizlere temel öğütleri sağlamaktadır. Aptalların yaptığı gibi kendimize güvenmemeliyiz. Aksine, her şey yanlış gidiyor gibi görünse de, olayların gidişatını kontrol eden Rab’be güvenmeliyiz. Kısacası, sadece görüntü olarak değil, imanda yaşamalıyız, zira gördüklerimiz çok aldatıcı olabilir, gerçeğin sadece çok küçük bir kısmını yansıtabilir ve bundan da kötüsü bu gösterdiğini çarpıtabilir.

   

*7 Şubat Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

 

 1 Şubat

  

Budalanın Pişkinliği

Özdeyişler 14’ü okuyun. Aptallar hakkında ne söylüyor?

Aptal övünerek konuşur (Özd 14:3). Aptalın ilk tasvirinde onun “övüngen konuşması” ele alınmaktadır. Aptalın dudaklarıyla ilişkilendirilen sopa imajı, onun nihai cezasını vurgulamaktadır. Onun övüngen sözleri bir çırpıda dudaklarından çıkar, buna karşın bilgenin dudakları onu korur (Ayrıca bkz. Dan 7:8).

Aptal bilgelikle alay eder (Özd 14:6–9). Aptal bilgeliği arıyor gibi görünse de, aslında buna inanmaz ve şüpheyle karşılar. Bunu bulamayacaktır, zira kendi aklınca kendisi haricinde bilgelik yoktur. En korkutucu olanı da, yasayı ihlal etmeye yönelik tavrıdır. Günah fikriyle alay etmekten daha ölümcül ne olabilir ki?

Aptal her söze inanır (Özd 14:15). Çelişkili olan aptal, bilgelik değerlerine halâ inanan o idealistlerle alay ederken, duyduğu şeyler hakkında eleştirel düşünme kabiliyetini yitirmiştir; o “her söze” inanır. İronik olarak bu durum, laik toplumun yüreğinde baskındır. Şüpheci insanlar Allah ile alay eder ve dinle dalga geçerek bu inançların çocuklar ve ihtiyarlar için olduğunu iddia ederler, ancak kendileri, yeryüzündeki yaşamın yalnızca bir şans eseri oluştuğunu zannetmek gibi çoğunlukla en aptalca şeylere inanırlar.

Aptal düşüncesizce hareket eder (Özd 14:16, 29). Aptal, gerçeğin kendi içinde olduğuna inandığından, düşünmeye zaman ayırmaz. Onun reaksiyonu hızlıdır, çoğunlukla dürtüleri tarafından dikte edilmiştir.

Aptal başkalarına baskı yapar (Özd 14:21, 31). Baskı ve hoşgörüsüzlük mekanizması, aptalın psikolojisine aşılanmıştır. O başkalarına karşı hoşgörüsüzdür ve onlara küçümsemeyle davranır (Bkz. Dan 7:25; 8:11, 12).

Başkalarındaki aptallık tavırlarını görmek çok kolay, peki ya kendimiz? Eğer varsa, bu karakter eksikliklerinden hangisini önceden fark etmen ve sonra da Allah’ın lütfuyla üstesinden gelmen gerekir?

 

2 Şubat

  

Bilgenin Korkusu

Yeniden Özdeyişler 14’ü okuyun. Bilge hakkında ne söylüyor?

Bilge tevazuyla konuşur (Özd 14:3). Bilge kişi dudaklarının kullanımını dizginler. Onların sessiz refleksi, kibirli özgüven eksikliğiyle motive olmuştur. Bilge, başka insanların fikirlerine önem verir; bu nedenle bilge bunlar üzerinde düşünmek için kendine zaman ayırır ve sonucu tartar. Onlar dinledikleri ve başkalarından öğrenmeye hazır oldukları için de sessizdirler.

Bilge öğrenmeye ve bilgiye değer verir (Özd 14:6, 18). Aptala öğrenmek zor gelir, çünkü onun için öğretmeninin ayakları dibinde oturup öğrenmek güçtür; buna karşın alçakgönüllüğünden dolayı bilge için öğrenmek kolaydır. Bu yüzden onlar öğrenme ve gelişme tecrübesinden zevk alırlar. Ayrıca onları bilge yapan, henüz sahip olmadıkları bu bilgiyi aramalarıdır.

Bilge ihtiyatlıdır (Özd 14:15). Bilge, günahın ve kötülüğün var olduğunu bilir. Bu nedenle nereye gittiğine dikkat eder. Duygularına ve şahsi fikirlerine güvenmez; her şeyi kontrol eder ve nasihat ister. Ancak başkalarının kendisi hakkında ne söylediğine her zaman dikkat eder; onlar iyiyi kötüden ayıklar (1Se 5:21).

Bilge serinkanlıdır (Özd 14:29, 33). Bilge sakindir, çünkü “kendi yollarına” değil “yukarıya” güvenir (Özd 14:14). Onları sakin kılan ve özdenetimlerini sağlayan şey, Allah’a olan imanlarıdır (Yşa 30:15). Onlara güvence veren şey Allah korkusudur (Özd 14:26).

Bilgeler merhametlidir ve duyarlıdır (Özd 14:21, 31). Şu iki buyruk, “Tanrın RAB’bi seveceksin” ve “Komşunu seveceksin” birbiriyle bağlantılıdır (Markos 12:30, 31). Rab’bi severken aynı zamanda başkalarına kötü davranamayız. İmanımızın en büyük dışavurumu başkalarıyla olan ilişkilerimizdir, özellikle de ihtiyaç içinde olanlarla.

“İçimizden kaç kişinin imana değil, görünüşe önem verdiğini fark etmiyoruz. Görünen şeylere inanıyoruz, fakat O’nun Söz’ünde verilen değerli vaatlerin kıymetini bilmiyoruz.”—Ellen G. White, Our High Calling, S. 85. Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşamak ne demektir? Bunu nasıl yapmak zorundayız?

 

3 Şubat

  

“RAB’bin Gözü”

“RAB’bin gözü her yerde olanı görür, kötüleri de iyileri de gözler” (Özd 15:3). Bu ayet sana kendini nasıl hissettiriyor ve neden?

Özdeyişler’in sonraki iki bölümünde ses tonu değişmektedir. Bu bölümler, öncekilere nazaran daha teolojiktir. Rab, önceki özdeyişlere göre daha fazla ima edilmektedir. Ayrıca O’nun hakkında bizlere şaşırtıcı bir şey söylenmektedir: O’nun gözlerinin her yerde olduğu (Özd 15:3).

Rab’bin varlığına dair bu aşırı bilinç, kadim İsraillilerin de tam olarak belirttiği gibi “Rab korkusudur.” Aynı anlam birliği Mezmurlar’da da bulunur: “RAB’bin gözü kendisinden korkanların üzerindedir” (Mez 33:18). Aynı şekilde Eyüp de Allah’ı, yeryüzünün uçlarına kadar bakarak, göklerin altındaki her şeyi gören Biri olarak tarif eder (Eyüp 28:24). Bundan dolayı Eyüp şu sonuca varır, “RAB korkusu … bilgeliktir” (Eyüp 28:28).

Bu özdeyiş, bizlere Allah’ın iyiyi ve kötüyü nerede olursa olsun görebilme kabiliyetini hatırlatır. Süleyman’ın da anladığı gibi (1Kr 3:9), gerçek bilgelik, iyi ile kötüyü birbirinden ayırma kabiliyetidir. İnsani bazda bu farkındalık, bizlere hep iyilik yapmak ve hiç kötülük yapmamamızı hatırlatmaya yardımcı olmalıdır, çünkü Allah tüm yaptıklarımızı görür, hem de başkaları görmese bile. Şu an için kötülükten kurtulmakla, ileride hiç kötülüğe yakalanmayacağımızı düşünmekle kendimizi kandırırız. Uzun vadede hiçbir zaman bunu gerçekleştiremeyiz.

Bu yüzden gayretli olalım, zira “Tanrı’nın görmediği hiçbir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrı’nın gözü önünde her şey çıplak ve açıktır” (İbr 4:13).

Özdeyişler 15:3, Yeşaya 5:20 ve İbraniler 5:14’ü okuyun. Bu ayetlerin bizlere ne gibi önemli bir mesajı vardır, özellikle de “iyi ve kötü” gibi ana kavramların sık sık bulanıklaştığı bir çağda yaşıyorken, iyi ve kötünün göreceli olduğunu ve bizim burada söylediklerimize zıt, nesnel bir varlık teşkil etmeyen yalnızca insani bir düşüncenin ürünü olduklarını iddia eden insanlar varken? İyi ve kötü kavramı hakkındaki bu görüşte yanlış olan şey nedir ve buna tutunmak neden tehlikelidir?

 

4 Şubat

  

Rab’bin Sevinci

Özdeyişler 15’i okuyun. Sevinç, neden insanın önemli bir varlığıdır?

Kutsal Yazı bizlere denenmesiz bir yaşam vaat etmiyor. Bizzat İsa’nın da dediği gibi: “Her günün derdi kendine yeter” (Mat 6:34). Özdeyişler 15:15, kötü günler arasında mutlu bir yüreğe sahip olan birinin daha iyi zaman geçireceğini açıklamaktadır. Acı, ızdırap ve denenmeler gelecektir ve çoğunlukla ne zaman ve nasıl olacağını kontrol edemeyiz. En azından bir derece kontrol edebildiğimiz şey, buna nasıl yanıt verebileceğimizi tercih etmektir.

Özdeyişler 15:14, 23’ü okuyun. Bu mutlulukta Allah’ın payı nedir?

Dini ayetler mutluluğun nedenini açıkça ifade etmese de, 13. ve 14. ayetler arasındaki paralel fikir, “mutlu yürek,” “akıllı yürektir” fikrini öne sürmektedir. İmana sahip olan ve o anki çilenin ötesinde kurtuluşu gören şey birinin yüreğidir. İşte bu yüzden Allah’a iman çok önemlidir; bu yüzden kendimiz için tecrübeden kaynaklı olarak Allah’ı ve O’nun sevgisinin gerçeğini bilmek çok önemlidir. O zaman ne gibi denenmeler gelirse gelsin, ne gibi acılarla karşılaşırsak karşılaşalım, bu anlayışa sahip olanlar sabırla katlanacaktır, çünkü onlar kendileri için Allah’ın sevgisini biliyorlardır.

Özdeyişler 15:23 başka bir önemli fikri de beraberinde getirir. Mutluluk, almaktan çok vermekle gelir. Başkalarıyla paylaşılan iyi sözler, verene mutluluk getirir. İster sözle ister eylemle, isterse her ikisiyle birlikte olsun, başkalarının bereketlenmesiyle gelen bereketi kim yaşamamıştır? Özdeyişlerde gördüğümüz gibi, sözlerimiz güçlüdür. Büyük bir iyilik de büyük bir kötülük de yapabilir. Büyük iyilik yaptıklarında, sadece yapılana değil, yapan kişiye de ne kadar büyük bereket getirir.

Kendin açından Allah’ın sevgisini ne kadar iyi biliyorsun? Bu çok önemli gerçeğe kalbini açabilecek ne gibi şeyler yapabilirsin? Allah’ın sevgisinin gerçeğini bilseydin, yaşamının ne kadar daha iyi olabileceğini düşün.

 

5 Şubat

  

Allah’ın Egemenliği

Hepimiz düşler ve planlar yaparız, ancak işler farklı sonuçlanabilir, bazen daha iyi bazen daha kötü. Kutsal Kitap, insan sorumluluğunun ve özgürlüğünün değerini onaylar. Ancak Kutsal Kitap, olayların seyrinde Allah’ın kontrolünü de onaylar (Bkz. Özd 20:24, 21:31, Daniel 2 ve 7).

Özdeyişler 16:1 ne söylüyor? Bu ayeti nasıl anlamalıyız?

Hazırlık ve planlar yaparız, fakat son söz yine de Allah’a aittir. Bu demek değildir ki bizim hazırlıklarımız boşunadır. Fakat iman yaşamında, eğer planlarımızı Allah’a teslim edersek, O da onları düzeltir ve planlarımız O’nun tarafından yönlendirilir (Özd 16:9) ve nihayetinde gerçekleştirilir (Özd 16:3). Hem de düşmanlarımızın uğraşları bizim yararımıza kullanılır (Özd 16:4, 7).

Bunlar kavranılması kolay fikirler olmasa da, özellikle de çetin durumlarla yüzleştiğimizde, işler kötü gitse ve planlarımız umduğumuz gibi gerçekleşmese bile, bunlar bizlere esenlik verecek ve Allah’a güvenmeyi öğrenmemizi sağlayacaktır. Bizler için anahtar nokta, her şeyi Allah’a teslim etmeyi öğrenmektir; eğer böyle yaparsak, O’nun yönetiminden emin olabiliriz, hem de güç zamanlarda bile.

Özdeyişler 16:18, 19’u okuyun. İnsani başarıda hırsın yeri nedir?

Her zaman olduğu gibi Kutsal Kitap kibire karşı uyarır. Her şeyden evvel, düşmüş varlıklar olarak ne ile gururlanabiliriz ki? Hangi kötülük, gururdan, orijinal günahtan başka Allah’a daha muhalif olabilir? (Bkz. Hez 28:17.) İsa, büyük olma uğraşlarının kötülüğü üzerinde ısrarla durmuş ve bunun yerine öğrencilerinden alçakgönüllü olmaya çalışmalarını istemişti (Mat 20:26–28).

Özdeyişler 16:33’ü okuyun. İnsan başarısında şansın yeri nedir?

Kutsal Kitap, şansa yer vermez. Olayların seyri şans tarafından yönlendiriliyor gibi düşünülse bile, halâ kontrolün Allah’ın elinde olduğuna güvenmeliyiz.

Bazı şeylerin neden olduğunu anlamaya uğraşırken, büyük mücadele gerçeği, bazı çetin meselelerde olayların neden böyle olduğu konusunu anlamamıza nasıl yardımcı olur?

 

6 Şubat

  

Ek Çalışma: “Başlangıçtan beri Şeytan, insanlara ihlal yoluyla kazanılan kârı tasvir etmiştir. Böylelikle melekleri baştan çıkarmıştı. Böylelikle Adem ve Havva’yı günaha ayartmıştı. Ve böylelikle halâ birçoklarını Allah’a itaatten uzaklaştırmaya yöneltiyor. İhlalin yolu arzulanan bir şeymiş gibi gösterilmektedir; ‘ama sonu ölümdür.’ Özdeyişler 14:12. Bu yola kalkışıp da, günahın meyvesinin ne kadar acı olduğunu öğrenenlere ve çok geç olmadan dönenlere ne mutlu.”—Ellen G. White, Patriarchs and Prophets, S. 720.

“Beden ve ruh sağlığını teşvik etmek için hiçbir şey şükran ve övgü dolu bir ruhun yaptığını yapamaz. Melankoliye, huzursuz edici düşüncelere ve duygulara direnç göstermek olumlu bir görevdir—tıpkı dua etme görevi gibi. Eğer cennete bağlıysak, Baba’nın evine yas tutanlar, inleyenler ve şikâyet edenler olarak nasıl gidebiliriz? Sürekli şikâyetçi olan ve neşeyle mutluluğu günah olarak gören imanlılar, gerçek bir dine sahip değillerdir.”—Ellen G. White, The Ministry of Healing, S. 251.

Tartışma Soruları:

¤ Gerçeğe olan bakışımızın çok sınırlı olduğu fikri üzerinde tartışın. Bu ne anlama gelir? Gerçek olduğunu bildiğimiz, ancak onları hiçbir şekilde hissetmediğimiz ne gibi şeyler vardır? Örneğin şu anda çevrende ne kadar çok radyo dalgaları (cep telefonu konuşmaları, uydu programları, radyo programları) yayınlanmakta, ancak sen bunların hiçbirini görebiliyor, işitebiliyor ve hissedebiliyor musun? Bu gibi gerçeklerin mevcudiyeti duyularımızın ne kadar sınırlı olduğunu anlamamıza nasıl yardımcı olur? Bu anlayış, melekler gibi göremediğimiz diğer şeylerin gerçekliğini fark etmemize nasıl yardımcı olmalıdır?

   

¤ Allah sonuçta kontrolü elinde tutsa bile, insanın özgür iradesini ve özgür seçim hakkı gerçeğini anlamak neden önemlidir? Bu kavramlar (insanın özgür seçim hakkı, Allah’ın egemenliği) birbirine zıt gibiymiş gibi görünse de, her ikisi de Kutsal Kitap’ta öğretilmektedir, öyleyse bunları nasıl bağdaştırabiliriz?

Güneşin Batışı: 17:26 (İstanbul)

 

*7–13 Şubat

Kavgalara Karşı Muamele

Sebt Günü

Konuyla İlgili Metinler: Özdeyişler 17, 1Ko 13:5–7, Yu 8:1–11, Özdeyişler 18, Özdeyişler 19, Yas 24:10–22.

Hatırlama Metni: “Huzur içinde kuru bir lokma, kavga ve ziyafet dolu evden iyidir” (Özdeyişler 17:1).

Ö

zdeyişler yine dış görünüşün aldatışını kınıyor. Dünyanın sunduğu her şeye sahipmiş gibi görünebiliriz—zenginlik, güç, zevk, şöhret—ancak cephenin arkasında gerginlik ve sefalet boy gösterir. Hatta bu gerginliğin ve sefaletin arkasında, insanların ulaşmak için çok çaba gösterdiği zenginlik ve zevkler olabilir. Bir Mısır özdeyişi şöyle der: “Huzur dolu bir kalple bir parça ekmek, vicdan azabı ile beraber olan zenginlikten bin kere daha iyidir.”—Miriam Lichtheim, “Instructions,” Ancient Egyptian Literature: A Book of Readings, Cilt II, S. 156. Özdeyişler kitabına göre, bu sorunu çözmenin ilk adımı önceliklerimizin ne olduğunu fark etmektir: huzurlu ilişkiler, zenginlikten daha önemlidir (Özd 17:1). Önemli olan ne kadar çok şeye sahip olduğumuz değil, kendi içimizde kim olduğumuzdur. Bunu izleyen nasihat bu önceliği onarmaya yardım edecek ve mutluluğumuza katkıda bulunacak iç huzura (İbranicesi şalom) doğru bizleri yöneltecektir.

   

*14 Şubat Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.

 

ELLEN G. WHITE SERİSİ

HAKİKAT YOLU VE HAYATIMIZ

Orijinal Adı: Steps to Christ

Çağımızın bilim ve teknik alanında kaydettiği olağanüstü gelişmeler, maddi gereksinimlerimizin karşılanmasını bir dereceye kadar kolaylaştırmıştır diyebiliriz. Fakat maddi gereksinmelerimizin yanı sıra bir de ruhumuzun gereksinimleri vardır. Dileğimiz, çağımızın kaydettiği ilerlemeler yanında bunların da gelişmesi ve insan ruhundaki boşluğun daha asil duygularla dolabilmesidir.

Bu yapıt, ruhsal yaşantımızın bu gereksinimini karşılamaya yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Yüz yirmiden fazla dile çevrilmiş olan kitap, yazarın Türkçe olarak yayınlanmış ilk kitabıdır.

ELLEN G. WHITE SERİSİ

SEVGİ ÖĞRETMENİ (1. ve 2. CİLT)

ELLEN G. WHITE

Orijinal Adı: The Desire of Ages

Tanrısal konularda son derece derin bir bilgiye sahip olan yazar Ellen G. White, bu kitapta İsa’nın yaşamındaki harikulade öğretileri ve önemli olayları tarih sırasına göre anlatırken, O’nun yaşamının farklı güzelliklerini ve ilahî hazinenin değerli gerçeklerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.

Bu kitap, okuyucuyu gökyüzünün kutsal hazinesiyle ilgili olarak onun hayal bile edemeyeceği kadar iyi bilgilendirmektedir.

ELLEN G. WHITE SERİSİ

SEVGİNİN ZAFERİ

ELLEN G. WHITE

Orijinal Adı: The Great Hope

Kitap, Büyük Mücadele’nin son 10 bölümünü ele almaktadır. Uğrunda savaştıkları şey için çok önemli olan iki tarafın, iyinin ve kötünün arasında geçen evrensel savaşın nasıl başladığından ve nasıl sonlandırılacağından bahsetmektedir. Güzel olduğu kadar şok edici bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın. Okuduktan sonra artık aynı kişi olmayacaksınız.

ELLEN G. WHITE SERİSİ

BÜYÜK MÜCADELE

Orijinal Adı: The Great Controversy

Eğer evrende anlam ve adalet varsa, masumlar neden suçlularla birlikte acı çekiyor? Ölümden sonra yaşam var mı? Gerçek nedir?

Bu kitap yanıtları vermektedir; ve yanıtları güvence içermektedir. Yaşamın anlamı vardır! Evrende yalnız başımıza değiliz. Bizimle ilgile­nen birisi var! Birisi gerçekten de insanlık tarihiyle ilgilenmiş, hatta insanlığa bizzat katılmış, O’na ulaşabilmemizi, O’nun da bize ulaşabilmesini olanaklı kılmıştır. Güçlü eli bu gezegeni tutan ve yakında esenliğe kavuşturacak olan birisi vardır.

Bu kitabın sayfalarını çeviren hiç kimse, kitabın sadece şans eseri mi eline geçtiğini sormadan bırakmayacaktır.

ELLEN G. WHITE SERİSİ

GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA 1. CİLT

Orijinal adı: Patriarchs & Prophets

Nereden geldik? Uluslar arası gerilimler uygarlığı neden yıkımla tehdit ediyor? Suç oranı neden yükseliyor? Ahlâk­sal standartlar neden geriliyor? Tanrı bütün bunlara kayıt­sız mı kalıyor? Sorunları çözmemize yardımcı olacak her­hangi bir şey yapıyor mu?

Beş kitaplık bir serinin ilki olan bu kitap, sıraladığımız bu soruları yanıtlamaktadır. Dünyamızın nasıl oluştuğuna, insanlığın nasıl başladığına ışık tutmaktadır. Binlerce yıl önce göklerde başlayan trajik isyan anlatılmakta, Tanrı ve Şeytan arasında gelişerek yeryüzünün bütün sakinlerini etkisi altına alan mücadele ortaya konulmaktadır.

Yazar dünyamızda var olan doğruyla yanlış, gerçekle yanıl­gı arasındaki savaşı tanımlamaktadır.

ELLEN G. WHITE SERİSİ

GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA (2. CİLT)

ELLEN G. WHITE

Orijinal Adı: Prophets & Kings

Peygamberlerin öyküsü, 1. ciltte kaldığı yerden devam ediyor. Davut’un oğlu Süleyman, İsrail Krallığına tarihinin en zengin ve en görkemli dönemini yaşattı. Bu ciltte, Tanrı’nın seçtiği halkın O’nun isteğini yapmaktan nasıl adım adım uzaklaştığını görüyoruz. Yaptık­ları seçimin sonuçlarına acı ve ıstırap içinde nasıl katlandıklarını, sonunda Tanrı tarafın­dan nasıl dışlandıklarını okuyoruz. Yaşamımızda lanet ve belalar yerine bereketlere ka­vuşmak için sakınmamız gereken hataları bize öğreten bir kitap...

BATIL İNANÇLAR Kapılma ve Kurtulma

Yazar: Kurt Hasel

Orijinal Adı: Der Zauber des Aberglaubens

İster Avrupa’dan alınmış olsun bu kitapta bolca örneği olduğu gibi ister Çin’de karşımıza kemik biçiminde, isterse Türkiye’deki gibi nazar biçiminde çıkmış olsun, batıl inançlar her devir ve kültürde olagelmiştir.

Çünkü insanlar nerede olurlarsa olsunlar, üç temel soruya yanıt arayıp durdular.

  •     Geleceği nasıl bilebilirim?
  •     Nasıl mutlu olabilirim, olumsuz etkilerden nasıl korunabilirim?
  •     Ölümden sonra ne olacak, ölülerle nasıl iletişim kurabilirim?

BİNLERCESİ KIRILACAK

Yazar: Susi Hasel Mundy

Orijinal Adı: A Thousand Shall Fall

Hitler Almanya’sında inançlarını sürdürmeye cüret eden bir asker ve ailesinin nefes kesen öyküsü.

YETENEKLİ ELLER

Yazar: Carson / Murphey

Orijinal Adı: Gifted Hands

Aynı zamanda filmi de yapılmış olup, en çok satan kitaplar listesinde yıllardır milyonlarca adet satan bu kitapta ölmekte olan çocuklara ikinci bir şans veren olağanüstü bir cerrahın öyküsü anlatılmaktadır. Dr. Ben Carson, beyin cerrahisindeki umut olmayan yere umut getiren yeniliklerle tüm dünyada tanınmaktadır.

KADERİ DEĞİŞTİREN – KUTSAL KİTAP ÇALIŞMA KİTAPÇIKLARI SERİSİ

5 adet kitapçıktan ve 1 adet promosyon kitabından oluşan bu seride Kutsal Kitap’ın Yaratılış öyküsünden, son bölüm olan Vahiy kitabına kadar tüm bölümler, kendi kültürümüze has öykülerle süslenerek, anlaşılır ve kolay bir dille anlatılmış olup, hem inanlı topluluğunuz, hem kendiniz, hem de çevrenizdeki insanlar için muhteşem bir başvuru kaynağı olacaktır.

 

EN ZENGİN MAĞARA ADAMI

Yazar: Batchelor / Toker

Orijinal Adı: The Richest Caveman

Gerçekten yaşanmış bir öykü… Milyoner bir baba ile gösteri dünyasında çalışan bir annenin oğlu olan genç Doug Batchelor, paranın satın alabileceği her şeye sahipti. Mutluluk hariç her şeye. Uyuşturucu kullandı, okulda kavgalar çıkardı ve intihar düşüncesiyle hayaller kurdu. Kendinden tiksinen ve hayatın hiçbir amacı olmadığına inanan Doug, yaşayabileceği tüm eğlence ve heyecanları yaşamayı kafasına koydu. Onun aradığı mutluluk sürekli kendisinden kaçıyordu, ta ki bir dostun mağarasında bıraktığı tozlu bir kitabı bulana dek. Bundan sonra olanlar ancak mucize olarak açıklanabilir.

RUHLAR DÜNYASINA YOLCULUK

Yazar: Roger J. Morneau

Orijinal Adı: A Trip into the Supernatural

Gerçekten yaşanmış öyküler ve deneyimler içeren bir kitap. Küçüklüğünde ve savaş zamanında yaşadığı deneyimler Roger’i Allah’tan uzaklaştırmış, sonunda O’ndan nefret etmesine ve satanistlerin bir kulübüne katılmasına neden olmuştu. Fakat daha sonra sevgi dolu bir Tanrı’yı keşfederek iblislere ibadetten ayrılmak istedi. İşte Roger’in satanizmin dehşet verici dünyasından ilahî müdahaleyle kurtuluşunun öyküsü.

BEREKET DAĞINDAN DÜŞÜNCELER

Yazar: Ellen G. White

Orijinal Adı: Thoughts From the Mount of Blessing

Mesih’in Mutluluk Vaatleri Dağı’ndan söylemiş olduğu sözler, zamanın sonuna dek gücünü koruyacaktır. Her bir cümle, gerçeğin hazine dairesinden gelen bir mücevherdir. Bu konuşmada ifade edilen ilkeler, tüm çağlar ve tüm sınıflardan insanlar için geçerlidir. Mesih, ilahî enerji ile, birbiri ardınca pek çok sınıfı, doğru karakterler edindikleri için bereketlenmiş olarak ilan ederken, onlara olan inancını ve umudunu açıkladı. Herkes, Yaşam Kaynağı’nın verdiği yaşamı sürerek, O’na iman aracılığıyla, O’nun sözlerinde ortaya konulan standarda ulaşabilir.

DVD SERİSİ:

BİZİM MİRASIMIZ

Orijinal Adı: Our Heritage SDA Church History

YedinciGün Adventistleri tarihinin anlatıldığı bir DVD.

YEDİNCİ GÜN

Orijinal Adı: The Seventh Day

5 DVD’den oluşan Türkçe altyazılı bu sette YedinciGün Sebt’inin tarihçesi detaylı olarak anlatılmaktadır. Hiç merak ettiniz mi, dünya üzerindeki yaşam bir tesadüfle mi başladı? Neden haftanın 7 günü var? Allah haftanın bir gününü neden diğerlerinden ayrı tuttu? Yaratılıştan bugüne dek Sebt Günü’ne inanan insanların izlerini süreceğiz.

ISSIZ ADADAN GÖNDERİLEN MEKTUPLAR

Orijinal Adı: Letters from a Lonely Isle

2 DVD’den oluşan bu seride Pastör Mark Finley, Kutsal Kitap’ın Vahiy bölümündeki, günümüz Türkiye’sinin Ege Bölgesinde bulunan Yedi Kiliseler’i ve Yunanistan’ın Patmos adasını ziyaret etmektedir. Bu belgesel, Küçük Asya’da bulunan ve Roma İmparatorluğu zamanında birçok tehlikelerle ve zorluklarla karşılaşan, Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sart, Filadelfiya ve Laodikya inanlı topluluklarının durumunu anlatmaktadır.

 

BROŞÜRLERİMİZ:

YEDİNCİGÜN ADVENTİST TOPLULUĞU

YedinciGün Adventistleri kimlerdir? Neye inanırlar? Ana doktrinleri nelerdir? Tarihçemiz, yaşayışımız nasıldır?

CEP BROŞÜRLERİ SERİSİ – SONUN BELİRTİLERİ:

İSA YENİDEN GELDİĞİNDE

İsa nasıl gelecek? Yeniden geldiğinde ne olacaktır? Belirtiler nelerdir? Nasıl hazır olabilirsin?

BEN KİM’İM?

İsa’nın kim olduğunun açıklandığı bu broşürde O’nun özellikleri çeşitli açılardan ele alınmaktadır.

SONSUZA DEK YAŞAYABİLİRSİN

Sonsuz yaşam nasıl elde edilebilir? Lütuf ne demektir? Nasıl kurtulunur? Sonsuz yaşam formülü nedir?

HATIRLANMASI GEREKEN BİR GÜN

Sebt (Şabat) Günü’nün anlamı ve öneminin kısaca anlatıldığı bu broşür, onun nasıl tutulabileceğine yönelik kısa talimatlar içermektedir.

Luka Kitabı

“B

öylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koşup boynuna sarıldı ve onu öptü” (Luka 15:20).

Bu ayeti biliyoruz. İster dini ister dünyevi olsun, tüm edebiyatlar arasında en iyi bilinen ve en sevilen öykülerden gelmektedir. Şaşırtıcı olan, basit bir misyoner doktor, bu basit mücevheri bir mektup içerisine koyup Teofilos adındaki alim dostuna göndermeseydi, hiçbir zaman duyamayacaktık.

Doktorun ismi Luka’dır, Yahudi olmayan bir ulustan olup da imana gelenlerden biridir ve mektubu da, Luka’nın Müjdesi’dir. Luka aynı zamanda Elçilerin İşleri kitabını da yazmıştır. Pavlus’un seyahat arkadaşı da olan Luka sıkı bir gözlemciydi ve büyük İsa hareketinin Roma İmparatorluğunu etki altına almasında iştirak sahibiydi. Pavlus ile bu yakın işbirliği, Luka’nın yalnızca Hıristiyan kilisesinin derin anlamını kavramasına neden olmakla kalmayıp—ki temeli Sezar’ın ilahi bir varlık olarak şereflendirilmesi talebine karşı gelmekte yatmaktadır—fakat aynı zamanda bütün bunların arkasındaki Adam’ı, yani İsa Mesih hakkındaki güvenilir kaynakları daha derinden öğrenmeye yöneltmiştir. Böylece Kutsal Ruh’un etkisi altında Luka, “Hıristiyan Kilisesi’nin Kökeni ve Tarihi” olarak adlandırılabilecek iki ciltlik bir eser yazmıştı.

Müjdeler arasında Luka’nın Müjdesi en geniş olanıdır. Nain’li dul kadının oğlunun ölümden diriltilmesi (Luka 7:11–17) ve Malkus’un iyileştirilmesi (Luka 22:50, 51) gibi bazı mucizeler sadece Luka’da görülmektedir. (Diğer mucizeler için bkz. Luka 5:4–11, 13:11–17, 14:1–6, 17:11–19.) İyi Samiriyeli (Luka 10:30–37), zengin budala adam (Luka 12:16–21), kaybolan oğul (Luka 15:11–32); zengin adam ve Lazar (Luka 16:19–31), Ferisi ve vergi görevlisi (Luka 18:10–14) gibi diğer meşhurları arasında yer alan birçok benzetme Luka’ya özgüdür.

İsa hakkında iyi bir biyografi tavsiye etmesi için büyük ilahiyatçı James Denney’e sorulduğunda şöyle yanıt vermişti, “Luka’nın yazdığını hiç denedin mi?”

İyi fikir. Şimdi hep birlikte dünya kilisesi olarak bu çeyrek yılda onu deneyelim.

John M. Fowler, pastör, teoloji ve felsefe öğretmeni, editör ve eğitim yöneticisi olarak 53 yıldır inanlı topluluğuna hizmet etmektedir. Sayısız makale ve kitabın yazarı olarak iki Sebt Kitapçığı yazmıştır: Mesih ve Şeytan Arasındaki Büyük Mücadele (2002) ve Efesliler: İlişkiler Kitabı (2005).

Web sayfamızı ziyaret edin:

www.adventistler.com / www.adventistler.org

 

8 Şubat

  

Günah ve Dostlar

Özdeyişler 17:9, 19:11’i okuyun. Bu ayetlerde hangi önemli husus vurgulanmaktadır? Düşmüş olanlara nasıl davranmalıyız?

Birisi her şeyi berbat ettiğinde öyküyü yayma, başkalarına söyleme ayartısı güçlüdür. Şöyle şöyle yaptığını duydun mu? Bu eylemi ne kadar iğrenç bulsak da, olan biteni başkalarına söylemeyi severiz. Kısacası, dedikodu yaparız ve buna karşı uyarılıyoruz, çünkü bu davranış çekişme yaratır, hatta en yakın dostlar arasında bile. Her şeyden evvel, eğer işleri berbat eden kişi senin dostunsa ve sen bu konuyu başkalarına yayıyorsan, ne biçim bir dostsun?

Aksine bizlere hatayı “örtme” nasihati veriliyor. Ancak bu sanki hiç olmamış ve kişi hiç hata yapmamış gibi günahı saklamamızı ima etmiyor. Örtülen günah halâ mevcuttur, gizlenmiş olsa bile. Aslında “örtmek” sözcüğünün İbranicesi, kendine özgü bir şekilde “affetme”yi çağrıştırır (Mez 85:2, Neh 4:5). Başkalarının hatasına yanıtımız dedikodu ile değil, sevgi ile olmalıdır.

Özdeyişler 17:17 ve 1Ko 13:5–7’yi okuyun. Dostların hatasının üstünü kapatmada sevgi nasıl yardımcı olabilir?

Mükemmel olduğu için arkadaş veya eş sevilmez. Hatalarına ve zayıflıklarına rağmen onları severiz. Sadece sevgi sayesinde başkalarını yargılamamayı öğrenebiliriz, çünkü kendi hatalarımızla ve eksikliklerimizle bizler de onlar kadar suçluyuz. Aksine onların yaptıkları kabahatlerde onlarla birlikte ağlayabilir ve bu durumdan kurtulmada elimizden geldiğince yardımcı olabiliriz. Her şeyden evvel, bu gibi kara günlerde yardıma koşmuyorsa, dostlar ne için vardır?

Her şeyi mahvettiğinde affedildiğin, öğüt aldığın ve teskin edildiğin bir anı düşün. Bu durum, eğer mümkünse senin de başkalarına aynı şekilde davranman konusunda sana ne söylemektedir?

 

9 Şubat

  

Adil Ol!

Gerçek sevgi kör değildir. Sevgiden dolayı birinin hatasını “örtmemiz,” günahı görmediğimizden ve onu böyle tanımlamadığımızdan değildir. Sevgi ve adalet birlikte yürürler. “Adalet” için kullanılan İbranice sedek sözcüğü, aynı zamanda “sevgi,” “hayırseverlik” anlamına gelir. Eğer adil değilsek, gerçek merhamete sahip olamayız ve eğer merhametimiz ve sevgimiz yoksa adil olamayız. İki kavram da birlikte olmalıdır.

Örneğin, yoksula yapılan hayır işi, adalet pahasına yapılmamalıdır; bundan dolayı duruşmada yoksulun kayırılmaması öğütlenmiştir (Çık 23:3). Eğer sevgi, bizleri yoksula yardım etmeye mecbur bırakıyorsa, hatalı olduklarında sırf yoksul olduklarından dolayı onları kayırmak adil olmaz. Adalet ve gerçek, bu yüzden sevgi ve merhametle birlikte yol almalıdırlar. Allah’ın yasası olan Tevrat’ta karakterize edilen ve Özdeyişler kitabında öğretilen ve desteklenen işte bu bilgelik dengesidir.

Özdeyişler 17:10, 19:25’i okuyun. Azarlama ve yüzleştirme gereksinimi konusunda ne söylüyorlar?

Özdeyişler 17:10’un, hatayı sevgiyle kapatma çağrısının (Özd 17:9) hemen ardından gelmesi bir tesadüf değildir. Buradaki “sevgi” bağlantılı kınama, sevgiyi doğru yere oturtur. Ayette sert bir azarlama ima ediliyor.

Yu 8:1–11’i okuyun. İsa’nın açık günaha karşı tutumunu nasıl görüyoruz?

“İsa bu kadını affederek ve daha iyi, günahsız bir yaşam sürmesi için ona cesaret vererek ne kadar dürüst ve mükemmel bir karaktere sahip olduğunu gösterdi. İsa, günahı örtbas etmeye ya da günahkârın suçluluk duygusunu azaltmaya çalışmazken, onu yargılamaya değil; kurtarmaya çalışır. Bu olayı yaşamadan önce, yanlış yoldaki bu kadın için dünya sadece hakaretlerden ve hor görülmekten ibaretti; fakat İsa teselli eden ve umut veren sözler söyler. Günahsız Kişi, günahkârın zayıflığına merhamet eder ve ona yardım elini uzatır. İkiyüzlü Ferisiler kadını suçlarken, İsa ona, ‘Git, artık günah işleme!’ dedi.—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 451.